• Sonuç bulunamadı

Coffee Houses:İstanbul

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Coffee Houses:İstanbul"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1

7 b ^ |0 - ' H l

COFFEE HOUSES

Istanbul

Kahvehaneleri

Salacak’taki İskele Kahvesi, Beyazıt’ta Çorlulu Alipaşa

Medresesi, Eyüp sırtlarındaki Piyer Loti Kahvesi, geçmişten bugüne

kalabilmiş kahvehanelerden birkaçı.

A Jew coffee houses retaining something o f their traditional character are still to be

fo u n d in Istanbul, such as the Şark Kahvehanesi and İskele Kahvesi in Salacak,

Çorlulu Alipaşa Medresesi in Beyazıt, and Piyer Loti Kahvesi on the hill above Eyüp.

Text & Photos SEDAT ARAL Illustrations SUZAN KENTLİ

G önül ne kahve ister ne kahvehane

Gönül ahbap ister, kahve bahane...

Eski kah vehanelerin h e ­ men hepsinde görürsünüz bu sözleri. Süslü harflerle yazılmış bir tabelada karşı­ nıza çıkar. Aslında, kahve­ nin Türkiye’deki serüvenini özetler.

“Kahvenin de ne serüveni olacak” diyeceksiniz. Peki, örneğin Boğaziçi’nin derin­ lik lerin d e b in lerce çuval çekirdek kahvenin yattığını söylersek... Buna da, “ah­ baplığın” neden olduğunu eklersek...

Kahve, hem devlet siyaseti­ ne girmiş, hem de telvesin­ deki küçücük çizgilerle ne aşkların müjdesini vermiş benzersiz bir içecek. Ama

önceleri yalnızca develerin ilgisini çekmiş. Bundan yüzlerce yıl önce. Develer, Arap yarımadasında o zamanlar adı henüz konmamış bir çeşit ağacın yapraklarını çiğner ve keyifle gevşerlermiş. Denir

"The heart wishes neither f o r coffee n o r the coffee house, O nly f o r com panionship, the coffee is but an excuse". This couplet, executed in deco­ ra tive ca lligra ph y, hangs in e v e ry o ld fa s h io n e d c o ffe e house in Turkey a n d puts the story o f coffee in a nutshell. This story m ight well be en ti­ tle d “ The A d v e n tu re s o f Coffee”, as you would agree i f I were to te ll y o u that th o u ­ sands o f sacks o f coffee beans once rotted in the depths o f the Bosphorus, an d that “com pan­ ionship” was the cause o f this incident.

C offee has a lo n g a n d c h e ­ q u e re d history in Turkey. It has been a contentious p o liti­ ca l issue, an d a vehicle o f f o r ­ tu n e tellers who foresee love a n d p a s s io n in th e c o ffe e grounds. Yet at firs t only the camels took any notice o f the coffee tree. Hundreds o f years ago, A rabian camels used to chew the leaves o f a tree with no name. The bliss­ f u l expression on their faces must have drawn the

atten-37

(2)

m

I

1

(3)

ki, bu keyif dikkati çekmiş ve ağacın yapraklan kayna­ tılıp hoş bir içecek eld e edilmiş. Bir başka rivayete göre ise, kahvenin mucidi, açlıktan bitap hale gelmiş bir derviştir. Bütün bunlar rivayet... Bilinen ise, bun­ dan 590 yıl önce Mekke, Medine ve Kahire’de içil­ meye başlandığı.

Kahvenin Türkiye’ye gelişi, İ540’lı yıllarda Kanuni Sul­ tan Süleym an d ön em in e rastlıyor. O yıllarda gem i­ lerle İstanbul’a getirilmiş.

Ama kısa süre sonra “yasak” duvarına çarpmış bu gemiler. Şeyhülislam Ebussuud Efendi, “kömür- leşinceye kadar kavrulmuş şeylerin haram olduğu” fetvasını vermiş. Bu fetva üzerine, Tophane rıhtı­ mındaki kahve yüklü gemiler, binlerce çuvallık yükleriyle birlikte batırılmış.

Aradan on yıl geçmeden kahve yine İstanbul’da görünmüş ama... 1554 yılında İstanbul’un ilk kah­ vehanesi açılmış. Şam’dan gelen Şems adlı bir ka­ dınla, Halep’ten gelen Hakem adlı bir kişi Tahta- kale’de büyük birer kahvehane açmış. Bu ilk kah­ vehaneleri hızla diğerleri izlemiş. İstanbullular, bi­ rer kahve içip ahbaplık etmek için kahvehaneleri doldurmuş.

Bir düşünün: 1500’lü yılların sonları... Ne TV ne si­ nema var! Döviz kurları, yeni markalar gibi sohbet konuları da yok! Ne konuşulacak? Kahvehanelerin m üdavim leri elbette siyaset konuşurmuş. Yani “devlet sohbeti” yaparmış. Kuşkusuz bu, her dö­ nemde olduğu gibi, o dönemde de hoşa gitmemiş. Kahve “bahane” edilip kahvehaneler kapatılmış. 1603 ile 1617 yılları arasında İstanbul’un kahveha­ neleri insansızlığa terkedilmiş. Ama sonra... Kahve bir kez daha galip gelmiş ve kahvehaneler açılmış. Sonra bir yasaklama daha... Bu kez, 1633 yılında, bir kahve ocağında başlayan yangın Cibali’nin bü­ yük bölümünü kül edince kapatma kararı gelmiş. Ve bu son yasak en uzun

ömürlüsü olmuş. Tam 30 Sa|acak jske|e Kahves, yu boyunca kahvehaneler

kapalı kalmış. Dahası, kah­ ve ve tütünün içilmesi tü­ müyle yasaklanıp, içenler idamla cezalandırılmış. Bu şiddet dolu yasaklama dönemi de bitmiş sonunda. Kahvenin falında bundan sonra hep başarılar, yük­ selmeler çıkmış...

Siz bakm ayın bugünkü

tion o f their drivers, who tried boiling up the leaves a n d p r o ­ duced a pleasant tasting drink. A n o th e r v ersion o f the story attributes the disovery o f coffee to a dervish, who ate it in des­ p eration when he was starving. But let us leave the shaky area o f legend f o r the f ir m g ro u n d o f fact, a n d say that 590 years ago coffee began to be (drunk in Mecca, M edina a n d Cairo. It was in the 1540s that coffee firs t appeared in Turkey, d u r­

in g th e r e ig n o f S u lta n S ü le y m a n th e M a g n if ic e n t . Loads o f coffee pou red into the city ’s ports u n til this new c o m m o d ity was d e a lt its f i r s t blow by p r o h ib it io n . Şeyhülislam Ebussuud Efendi, highest official in the cler­ ica l hierarchy, declared that a ll substances roasted u ntil they were scorched were haram (contrary to holy law), upon which ships laden with coffee standing at Tophane docks were sunk.

Less than a decade later, however, coffee was once again on the market, a n d in 1554 the firs t coffee house opened in Istanbul. A woman fr o m Damascus nam ed Şems and a man fro m Aleppo named Hakem each opened a large coffee house in Tahtakale. Others follow ed in rapid suc­ cession, as the citizens o f Istanbul flocked to the coffee houses to enjoy the g e n ia l com pany o f frien d s as they sipped the new drink.

In the late 1500s, there was neither television n o r cine­ ma. D a ily life was not constantly changing un d er the sway offashion o r new technology, so topics o f conversa­ tion were limited. What was there to talk about? Politics, naturally, was the fo c a l p o in t o f discussion at the coffee houses. This d id not please the authorities, who viewed these establishments as hotbeds o f dissent, so on the p re­ tence that coffee was h a rm fu l they shut them down. Between 1603 a n d 1617, not a coffee house dared open its doors. Then coffee prevailed again, an d coffee houses sprang up, only to be prohibited again in 1633, when a f ir e which broke out in a coffee house destroyed most o f

the district o f Cibali. This fin a l p r o h ib it io n was the lo n g e s t a n d m ost severe. The co ffe e houses rem ained closed f o r no less th a n 3 0 years. W h a t is m ore, d r in k in g c o ffe e a n d smoking tobacco were fo r b id ­ den entirely, on p a in o f death. But after this violent period o f p r o h ib itio n drew to a close,

nothing but good fo rtu n e and soaring success was read in the coffee grounds.

(4)

Dostlar, Kastamonu, Doğu kıraathanelerine! Eski­ den kahvehaneler, seçkin birer kulüptü. Dış kapı­ dan girerdiniz, ortasında fıskiyeli bir havuzun bu­ lunduğu geniş bir mekanla karşılaşırdınız. Ocağın yanında, hatırlı müşteriler için ayrılmış bir sedir bulunurdu. Diğerleri için de kerevetler... Sedirde, dönemin ünlü isimlerine, şair ve yazarlarına rastla­ mak mümkündü. Kerevettekiler, bu önemli kişile­ rin anlattıklarını can kulağıyla dinler, arada bir sö­ ze karışıp fikirlerini açıklardı. Bu sohbetler, sedir- dekileri bazen zirveye çıkarır, bazen de zindana düşürürdü.

Uzun saatlerin geçi­ rildiği kahvehaneler­ de bir k öşed e b er­ ber, seyyar takımıyla hazır beklerdi. Du­ varları Şahmeran tas­ virleri, Demir Pehli- van’ın aslanla güreşi­ ni gösteren resimler, “Ah, minel aşk” yazı­ ları süslerdi. Şimdi­ lerde bu resimlerin yerini, büyük futbol takımlarının poster­ leri, ünlü film oyun­ cularının portreleri aldı. Yine de tek tük d e olsa, K a p a lı- çarşı’daki Şark Kah- vehanesi’nde olduğu gibi, “eski”den izler bulabilirsiniz. Hatta, İsta n b u l’un bazı semtlerinde eski tu­ lumbacı kahvehane­ lerine bile rastlayabi­ lirsiniz. Sinem anın unutulmaz oyuncusu Erol T a ş’ın işlettiği C a n k u r t a r a n ’ d a ki kahvehane gibi... Sa­ l a c a k t a k i İ skele

Kahvesi, B eyazıt’ta Çorlulu Alipaşa Medresesi, Eyüp sırtlarındaki Piyer Loti Kahvesi de, geçmiş­ ten bugüne kalabilmiş çok az sayıda kahvehane­ lerden birkaçı.

Beyazıt'taki Küllük, Tepebaşı’ndaki Kanuni Esasi, Nuruosmaniye’dek i İkbal, Vezneciler’deki Darula- lim kahvehaneleri gibi niceleri ise ya yangınlarda yokolup gittiler ya da modem zamanlarm rüzgarı­ na yenildiler.

Kahvehaneler artık işsiz gençlerin ve köşesine çe­ kilmiş yaşlıların zamanı tükettikleri yerler. Kahve yine “bahane”... Ama eski tadı yok! •

The coffee houses o f old Istanbul were the clubs o f their day, where one cou ld pass the tim e o f day in pleasant conversation with friends. The more congenial the sur­ roundings, the longer customers would stay, and the cof­ fe e houses were designed a ccord in g ly . The en tra n ce

opened onto a large room with a fo u n ta in playing in an ornam ental p o o l in the centre. A long three sides o f the courtyard were benches, an d beside the fireplace on the fo u rth side was a com fortable divan f o r fa vou red cus­

tomers. On the divan one could meet poets, writers, and other fa m ou s names o f the time. The occupants o f the

b e n ch e s w o u ld p r ic k th e ir ears to h e a r the c o n v e r s a tio n o f these VIPs, a n d occasionally p u t in a w ord. C offee house gatherings cou ld make o r break a m a n ’s reputation, by a single m is ju d g e d re m a rk in the hearing o f the wrong person.

A t th a t tim e a b a rb e r p lie d his trade in each coffee house (a practise s till f o u n d in c o u n try d is tr ic ts to d a y ). E q u ip p e d w ith his portable shaving kit, he sat in a c o m e r ready to s erve c u s to m e rs . In p la c e o f the posters o f p o p u la r fo o tb a ll teams

o r fa m o u s a cto rs a n d actresses on café walls today were p ic tu re s o f the Lord A H ’s ca m el o r th e I r o n W re s tle r in co m b a t with a lio n . A few coffee houses retain­ in g som eth in g o f th e ir t r a d it io n a l c h a r a c te r are still to be fo u n d in Is ta n b u l, s u ch as the Şark Kahvehanesi in the G ra n d B a z a a r a n d that in Cankurtaran m n by the unforgettable f ilm a cto r E rol Taş. Then there is iskele Kahvesi in Salacak, Ç orlulu Alipaşa Medresesi in Beyazıt, a n d Piyer Loti Kahvesi on the h ill above Eyüp. M a n y m ore on ce fa m o u s coffee houses have disappeared, swept away by fire s o r the changing winds o f fashion, such as Küllük in Beyazıt, K a n u n i Esasi in Tepebaşı, ikbal in Numosmaniye, and D u m la lim in Vezneciler.

Coffee houses toddy are largely places where the unem ­ ployed an d retired while away the time. Coffee is still an

excuse, but the old fla v o u r has gone! »

40

(5)

Referanslar

Benzer Belgeler

Amatör gök- bilimciler, özellikle gözlemsel gökbilim- de çok önemli keşifler yaptıkları gibi, profesyonel çalışmalara da destek olu- yorlar.. Profesyonel gökbilimciler

Katılımcılar ilk planda 8 saat kesintisiz oturdular, ikinci planda 1 saat oturup yürüyüş bandında orta yoğunlukta 30 dakikalık yürüyüş yaptıktan sonra 6,5

Zemin Kat; Depo, kapalı arka avlu (orijinal yapının tuvaletinin bu katta olduğu belirtilmiştir, ancak yapının yenilenmesi nedeniyle banyo/wc üst katta çözümlenmiştir.)

Yapılan bir ça- lışmada araştırmacılar Andel-Schipper’in beyaz kan hücrelerinin tam genom dizili- mini inceledi ve uzun bir hayat boyunca sağlıklı kan hücrelerinde

Kibritotları başka bitkiler üzerinde yaşadıkları gibi, ormanlık yerlerde zemine yakın olarak

Consequently, at the ground level, space is utilized by both mutual neighbors as common space to gather together and secure space for playing children. In other

It is proven that the creation of buildings are based on the culture, thus, one of the factors that can have an influence on the formation of Iranian