• Sonuç bulunamadı

Abdülhamit devrinde mimliler ve bunların ön safında bulunanlar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Abdülhamit devrinde mimliler ve bunların ön safında bulunanlar"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ağustos 1931

30 sene evel İstanbul

,

Abdiilhamit devrinde mimliler ve

bunların ön safında bulunanlar

Sokakta birinden sigaranı yakacaksın, ya onlardan

birisi tesadüf ederse...

Erkânı harp

Bir tarafta mimliler nasıl şekil şekil, çeşit çeşit bir kafile teşkil eylerlerse öbür tarafta da sevim­ liler boy boy biçim biçim bir katar vücuda getirirlerdi.

ierazide mimlilerin bulunduğa kiife sevimli güruhuna nisbetle pek eğir basmakta idi. Mukayese lâzımsa mimliler ordu, sevimliler müfreze demekti. Biri kefalda baş, öteki devede kulak kabilin- dendi.

Mimli olmak lokma çiğnemek gibi ne derece kolaysa sevimli olmak da iğne ile kuyu kazmak gibi güçtü.

Evlere şenlik mimleneceksin. Avrupa’ya firara, umacılara men­ subiyete, firarı veya menfilerle karabete hacet yok. Avrupa’da neşredilen (Şurayı ümmet), (Meş­ veret) falan gibi jon türk gazete­ lerine, memnu risalelere kadar gitme. Köşe, bucakta kalmış, meselâ Namık K en.al’in (V atan yaaut Silislire) si..i , Teodur Kasabın (Pinti Hamit) tiyatrosunu, veziri nıaaii semirim Mithat paşa diye başlayan yirmi sene evvelki bir (Salnamei umumî)yi ele geçir, yahut bir yolunu bulup (T em p s) yahut (indépendance belge) gaze­ tesini cebine yerleştir, mimli oldun, gitti.

Kafilenin en başında, Avrupa- daki jönler gelirdi. Ahmet Rıza, Sabahaddin, ilâh... yollu bir isim tefevvüh edilir edilmez derhal hazin bilmeclis olanlarda hoşafın yağı kesilir, dizlerin bağı çözülür,

em’ada bir buruntu başlardı. Odada etrafına göz gezdiriyor­ sun: Can ciğer arkadaşlar; kırk yıllık ahbaplar; beş vakit nama­ zında, niyazında bir adam; ense­ sine vurup ağzından lokmasını alacağın AİIahhk biri. Kimsede şüphelilik ihtimali bulunmadığı halde için içine sığmak ne müm­ kün! Ya yerin kulağı varsa? Bin yıllık darbi mesel boşuna söylen­ miş değil a! Ulu orta anlamamaz- lıktan gelmek, vurdum duymazlık etmek de müşkülün müşkülü. Su­ sayım desen olmaz, başka lâf karıştırayım desen hatıra gelmez. Basiret bağlanmıştır.

Tıbbiyeli

Edebiyat

En salim tarik, vecaı tutmuş da memşaya can atıyormuş gibi bil­ mem r.ene sapan taşı, oradan kaçmaktır.

Hiç unutmam, Meşrutiyetin ilâ­ nından bir az evel Cağaîoğlun’daki Mektebi hukukun bahçesinde, kuytu bir köşede, üç beş arka­ daş, pes perdeden edebiyata dair bazı lâfiar ediyorduk.

Etrafı kollaya kollaya herkes bir yarenlikte. Selânikte çıkan ( Çocuk bahçesi) gazetesindeki bazı yazılardan da bahsedildi. O aralık hazmından biri yavaşça, haberiniz var mı çocuklar ? Ömer Naci boylam ış! Diyerek kaşile firarını işaret etti. Bugünkü gibi hatınmdadır. Saniyesinde her­ kesin belinden aşağısı tutmaz gibi oldu. Benizler limon g ib i, bacaklar tir tir titriyor. Gözler aynalbakar eriği kadar büyümüş ağızlarda tükrük y o k , yutkunan ! yutkunana. Sanki bir bomba patlamış ta ortalığı allak bullak etm iş! Herkes bir müddet şaş­ kın şaşkın etrafına baktıktan sonra çil yavrusu misali dağıldı.

Sultan Murat ve Reşat efendi korkusu son zamanlarda o dere­ ce dallanmış, budaklanmış idi ki, meselâ sokakta yürürken kibri­ tin yok, birinden cığaranı yaka­ caksın, ya onların adamı tesadüf ederse. Kadıköyü ve ya Boğaziçi iskelesinde vapur bekliyorsun kı­ lık kıyafeti düşkün birisi yanma yanaşmış, saat soruyor; ya onlara mensup bir uşak, arabacı, bahçı­ van, ayvaz ise., iyisi mi ne sigara­ nı yak, ne de sorulanı işitmişliğe gel.

Ramazan yaklaşıyor diye kile­ rini biraz mamur etmek emelile Asmaaltını boylamışsın. Kayın valde denilen hatun neden geri kalır, neye burnunu sokmaz ki!

Geçen gün, mis gibi kalkan tavası burnumda tüttü; ogünden- beri içim titreyor diye yalvarmış, yakarmış. Küfeyi ağzına kadar doldurmuşsun; Baiıkpazannda ba­ lığı tarttırırken omuzunun dibin­ deki meyhaneden, buram buram anason kokusu yayılmış. Ramazan

meraklısı

Jön

gelmeden bir halt edivermek akima gelmiş.

(Bir göz işte, öbür göz oynaşta) kabilinden gözler hamalda, sağ elde iki okkalık balık, sol elde güllâç paketleri, terden sır sıklara, borçlu nefesi gibi soluk soluğa, yorgun, argın cepte tek mecidiye ile doksan para, koltuk meyha­ neye boca ediyorsun. Bir teki sineye gitmiş, ikinci teki yuvar­ larken köşedeki masada feryadı veren biri, ( bey biradere bir de benden!) kumandasını veriyor.

İçmesen olmaz, çünkü herif keyif; belâ çıkarır m» çıkarır, içsen, o da olmaz. İkramı eden kimdir, kimin nesidir? Y a mahut efendi­ lerden birinin bir şeyi ise...

Rol basittir. Derhal el çeneye gider, aman dişim tuttu denilerek firar edilir. Yahut saniyesinde, yüz buruşturularak berbat sıkış­ tırdı sözü dayanılıp sırra kadem basılırdı.

Bir de, vakitli vakitsiz, iki göz arasında (Sultan Azizin hal'inde terfi etmek) namı tahtındeki beliye vardı.

Gûya Abdül’aziz hal edildikten sonra, bu işte hizmeti görülenlerin bir listesi yapılmış ve cümlesi terfi ettirilmiş imiş.

Kuru ile yaşın beraber yandığı yukarda pek çok kimselerin güllenin altına geldikleri müteva- tırdı.

Birine, haşa minelhuzur, balgam atılacak, hiç bir sebep buluna- mıs, bir cemaziyeleveli kurcalan­ mış görülmüş ki o tarihlere doğru terfii rütbe etmiş. Derhal künyei bâlâsına kadar damga basılır ve menfalardan menfa beğendirilir- miş. Bu vesile ile yıllarca taşrada menkûp kalmış, sonradan müte­ addit rütbe ve nişanlara nail oldukları halde İstanbulun eşiğin­ den içeri adım atamamış pek çok zevat bilirim.

Akrabasından biri Avrupaya firar etmiş olanlar da mahlûkatı muzırranın belli başlılarından sa­ yılırdı. İsterse aralan firari zati şerifin köpek ile kedi menzilesin­ de olsun, isterse eşek ölüp

Akrabası Avrupa'ya

kaçmış olan

Reşat efendiye mensup

Mısırlı

Sultan Murad'm adamı

ortaklık ayrılmış kabilinden, talâkı selâse ile boşanan eski hanımın akrabası bulunsun, bir defa bulaşıklık var ya, kâfi; alnına damgayı yedin.

Menfada olanların taallükatı da üvey evlâtlardan idi. Bittecrübe bilirim. G ece gündüz kavuk sal­ layan, daima dünden bugün gü­ zelsin nakaratında bulunanlar so­ kakta, keprüde adamı görür gör­ mez öyle sola çark ederlerdi ki.

Münevverler ve mekteplilerde mimliler grubuna dahildi; bütün mekâtip âliye talebesi şüpheli idi. Bunlar arasında, ön safta erkânı harpler bulunurdu. Tıbbi­ yeliler ise zaten ötedenberi gru­ bun serâmedanmdan...

Ramazan geceleri veya cuma günleri Manakyan’ın tiyatrosuna şöyle bir göz gezdir. Sahnenin önünden tiyatronun ortasına kadar yeknesak bir oniform a, yani tıbiyeliler... Bıyıklar ele alınmış,

kollardaki şeritler omuzlara kadar çıkmış. Hepsinde bir vakar, bir erkeklik tavrı.

Tıbiyenin İstanbul’a deniz aşırı yaptırılmasındaki hikmetin tıbiye- liler korkusu olması muhakkaktır.

Galatasaray lisesi de, 1903 de talebenin nümayişle mektebi terki üzerine, akılları baştan almıştı. Yandığı zaman vehme kurban gönderildi dedilerdi. Devir talebei ulumdan da çekinir, fetva emini, kazesker, İstanbul kadısı gibilerin rütbe ve nişanlarla göz­ leri boyanırdı.

Edebiyat meraklılarıda tokata edilmişlere dahil. İstediğin kadar kendini tut, yazı yazma, sus pus ol. Edebiyata meraklanışın, fersah fersah git öteye. Çünkü bir defa, sende o mikrup var.

Mısırlılarda mikroplu idi. Şaka, maka yok, görünce bucak bucak kaçmak şarttır.

S. M.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a To ros Arşivi * 0 0 1 5 8 1 0 4 7 0 1 0

Referanslar

Benzer Belgeler

Fiyatlar tavsiye edilen azami fiyatlardır.. Fiyatlara KDV

Meyve, yumurtalığı oluşturan karpellerden değil, hypanthium’un (çiçek tablası+erkek ve dişi organların dip kısımları) büyüyüp etlenmesiyle meydana gelir. Asıl

Matematiksel, mantıksal ve ilişkisel süreçlere dayalı hesaplamalı (parametrik / üretken / genetik / etmen tabanlı / performansa dayalı…) tasarım paradigmaları,

Kargo’nun alıcıya teslimi sırasında, zayi/kayıp olduğu anlaşılıyor ise, Taşıyıcı tarafından ödenecek tazminat tutarı, Müşteri tarafından beyan edilmiş ve

(8)<br /><br />Jack Kerouac’ın 1957 tarihli lirik roman ı Yolda, Dean Moriarty’nin (Neal Cassady) macerasını karşı-kültür için bir yol

“Biçim bellekli polimer” olarak adlandırılan ve Teksas A&M Üniversitesi’nden bir ekip tarafından geliştirilen bu biyobozunur malzeme, hasar görmüş bir

Bizim olgumuzda geliflen fluur bulan›kl›¤›n›n yap›lan diyaliz sonucunda tamamen kaybol- mas›, fluur bulan›kl›¤›n›n k›zam›¤›n komplikasyonundan çok

Bedensel engelli veya tekerlekli sandalye kullanıcılarının kent içi yol kullanımı ile ilgili kaynak incelemeleri sonucu elde edilen parametreler: