• Sonuç bulunamadı

Başlık: Ellinci Yılına Yaklaşırken 27 Mayıs ve Getirdiği Anayasaya Kısa Bir BakışYazar(lar):AKGÜN, Seçil Karal Sayı: 43 Sayfa: 407-454 DOI: 10.1501/Tite_0000000296 Yayın Tarihi: 2009 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: Ellinci Yılına Yaklaşırken 27 Mayıs ve Getirdiği Anayasaya Kısa Bir BakışYazar(lar):AKGÜN, Seçil Karal Sayı: 43 Sayfa: 407-454 DOI: 10.1501/Tite_0000000296 Yayın Tarihi: 2009 PDF"

Copied!
60
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ellinci Y›l›na Yaklaş›rken 27 May›s ve Getirdiği

Anayasaya K›sa Bir Bak›ş

Prof. Dr. Seçil Karal AKGÜN

*

Yönetenlerin ve yönetilenlerin toplumsal olaylar karş›s›ndaki davran›şlar›n›n zaman zaman bunal›mlara, savaşlara, ayaklanmalara veya ihtilallere yol açmas› insanlar›n siyasal bir yap› içinde yaşamaya başlamalar› kadar eskiyse de böylece ortaya ç›kan olaylar›n nedenleri ve sonuçlar› hep farkl› olmuştur. Bununla birlikte her birinde görülen ortak özellik, tepkiyi yans›tmalar›d›r. Askerin veya sivilin başrolü üstlendiği ihtilaller de hep yürürlükteki düzene duyulan tepkiyle baş kald›r›y› temsil etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmas›ndan sonra ilk ihtilal olan 27 May›s da iktidar›n Anayasay› ask›ya alan uygulamalar›na 1960 ilkbahar›nda Türk Silahl› Kuvvetleri’nin tepki göstererek ülke yönetimine el koymas›d›r. Bu eylem, toplumun yayg›n kat›l›m›n› içermesiyle ihtilal, anayasa değişikliğini içermesiyle de o zamanki söylemiyle ink›lap olarak adland›r›ld›. Ama zaman içindeki siyasal değişimlerle olay farkl› değerlendirildikçe Darbe de denildi

İhtilal de. Hatta bir ara “27 May›s İnk›lab›” olarak Cumhuriyet Tarihi ders

kitaplar›na eklendi. Resmi tatilli “Bayram” yap›ld›. Daha sonra hem kitaplardan hem de bayram ve resmi tatil olmaktan ç›kar›ld›. Askeri yönetime getiren siyasal ve toplumsal s›k›nt›lar› çözeceği umularak haz›rlan›p halk oyuyla yürürlüğe giren yeni anayasa da değişimlere uğrad›. Türkiye’ye o zamana kadar hiç olmad›ğ› kadar geniş toplumsal haklar getirdiği için bol geldiği, hatta lüks olduğu söylendi, ilkin rafa kald›r›ld›, sonunda büsbütün kald›r›ld›. Ne var ki, ne 27 May›s, ne de 1961 Anayasas› unutulmad›. Olay›n ac›-tatl› bir çok durağ› y›llar geçtikçe belleklerde gitgide küllense de tan›tt›ğ› toplumsal haklarla ve çağdaş kurumlarla sadece belleklerde değil, günümüz Türkiyesi’nin yönetim ve hukuk sisteminde de yaşayan Anayasas› 27 May›s’›n Türk toplumuna armağan› oldu.

*

(2)

Burada ihtilal densin, darbe densin, ne adla an›l›rsa an›ls›n, Türk tarihinin önemli bir kesiti olan 27 May›s hareketinin nedenlerini, oluşumunu veya sonuçlar›n› ele alacak değilim. Bunlar›n her biri, bir makale boyutunu çok aşan apayr› ve ayr›nt›l› incelemeler ve değerlendirmeler gerektirdiğinden, okumakta olduğunuz sayfalarda olayla ilgili baz› yay›nlar, resmi kaynaklar ve an›lar ›ş›ğ›nda birkaç hat›rlamadan öteye gitmeyeceğim. Bunu yaparken olay› tetikleyen siyasal sorunlar› veya sorumsuzluklar› irdelemek yerine, Türkiye Cumhuriyeti için Atatürk’ün günümüzde bir çok noktas› gözard› edilen özlemi olan çağdaş uygarl›k düzeyine doğru ülkeyi yönlendiren kurumsal değişiklikleri hala sürdürülen 1961 Anayasas›n›n haz›rlan›ş› ve getirilerine k›saca değinmekle yetineceğim. Böylece, söz konusu dönemi yaşamam›ş kuşaklar›n 27 May›s’› bir bütün olarak ele al›p değerlendirmeleri yönünde bir katk› yapabilmeyi amaçlamaktay›m.

27 May›s sabah›n›n çok erken saatlerinde radyolarda çalan marşlarla ve Alparslan Türkeş’in Türk Silahl› Kuvvetlerinin ülkenin yönetimine el koyduğunu duyuran sesiyle bütün Türkiye’yi yataklardan f›rlatan olay, kuşkusuz bir gecenin getirdiği bir gelişme değildi. Temel nedenleri çok gerilere giden bu hareketin yak›n nedenleri, Cumhuriyetin kuruluşundan beri yönetimi elinde tutan Cumhuriyet Halk Partisi’nin (C.H.P.) iktidar› 14 May›s 1950’de seçimi kazanan Demokrat Parti’ye b›rakt›ğ› günlerde oluşmaya başlam›şt›. Kat›ld›ğ› ilk seçim olan 21 Temmuz 1946’da iktidar koltuğunda değilse de halk›n gönlünde taht kurmay› başaran Demokrat Parti’nin (D.P.) dört y›l sonra ezici bir çoğunlukla yönetime taş›nmas›, sadece 27 y›ll›k tek parti yönetimine bir tepki değildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (T.B.M.M.) kurulduğu günlerden beri Meclis içinde ve d›ş›nda var olan ve ulus yerine ümmet’in, ulusal egemenliğin yerine Tanr›sal egemenliğin sürmesini yeğleyenlerin düşüncelerinin eyleme dökülmesiydi. Türk siyasal yap›s› içinde hiç yok olmayan ve daha T.B.M.M.’nin ilk y›llar›nda İkinci Grup olarak örgütlenen bu düşüncenin sahipleri, düşmandan kurtuluşu alk›şlarken Cumhuriyetin duyurulmas›n› ve izleyen Türk Devrimi’ni buruk karş›lam›şlard›. Bununla birlikte Kurtuluş Savaş›’n›n zaferi, bu zaferi kazand›ran Atatürk’e halk aras›nda duyulan hayranl›k, sevgi, bağ›ms›zl›ğ›n coşkusuyla birleşince, bu çevrelerden ne yönetim değişikliğine, ne de getirilen yeniliklere büyük bir karş› koyma gelmişti.

Ne var ki Atatürk’ün ölümü ile çekindiği kale y›k›lan İkinci Grup, nerdeyse eş zamanl› olarak patlak veren II. Dünya Savaş›’ndan Türkiye’nin savaşa girmese de derinden etkilemesini değerlendirerek Cumhurbaşkan› seçilen İsmet İnönü’yü ve partisini boy hedefi yapmakta gecikmedi.

İkinci Dünya Savaş›’yla gelen enflasyon, pahal›l›k, güvensizlik, yat›r›mlar›n durmas›, İnönü’yü Cumhurbaşkan› koltuğuna oturur oturmaz büyük ekonomik sorunlarla yüzyüze getirmişti. Hükümet, bir yandan savaş d›ş› kalmaya çal›ş›p bir yandan sorumlu tutulduğu bu sorunla boğuşurken

(3)

seferberlik, s›k› yönetim, Avrupa ülkelerinden ithal edilen maddelerin bir çoğunun bulunamamas›, bu yüzden artan yokluklar, karaborsac›l›k ve temel tüketim maddelerinin vesika ile al›nmas› da yönetim partisi ve başkan›na fatura edildi. Bu durumda C.H.P. karş›tlar› yüzy›llar›n geleneklerini y›kmakla suçlad›klar› Türk Devrimi’ni günah keçisi yap›p halk› savaşla gelen maddi zorluklar›n hala benimseyemediği yeniliklerden kaynakland›ğ›na inand›rmakta ve devrime sahip ç›kan hükümete karş› örgütlemekte hiç zorlanmad›lar. Yeni bir siyasal örgütlenmeye yönelen bu kesimin gönenç müjdesi veren bir yandan da toplumun çok yabanc› olduğu laikliği hedef alan her ödün sözü, baş tac› edildi. Cumhuriyeti ve Devrimin getirmiş olduğu çağdaş değerleri ancak iktidarda kalarak koruyabileceğini düşünen İnönü’nün halk› sab›rla eğiterek ayd›nlatmak yerine karş› taraf›n silahlar›n› kullanmak gibi bir yol seçmesi, en büyük yan›lg›s› oldu. Yeni oluşumun toprak, tar›m ve laiklik konular›n› işleyip sözler vererek s›rt›n› halk›n çoğunluğu olan köylüye ve tutuculara yaslad›ğ›n› görerek o da ayn› konulara odakland›. Ama oy kayg›s›yla öğrenim birliğinden köy enstitülerine kadar ülkeyi çağdaşl›ğa taş›yacak araçlardan verdiği ödünler hiç de inand›r›c› olmad›. Tam tersine, güvenilirliğine eksi puanlar katt›. Bu güvensizliği siyasal platformda dile getirmek isteği, Türkiye’de üçüncü kez çok partili sistem deneyimini tetikledi. Çiftçiyi Toprakland›rma Kanunu’nun Meclis’te gündeme getirilmesini Bolşeviklik olarak niteleyen liberal ekonomi yanl›s› Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan iktidar›n yapt›r›mlar›ndan yak›nmalar›n› Haziran ay›nda Dörtlü Takrir’le yaz›ya döktükten sonra 7 Ocak 1946’da Demokrat Parti’yi kurdular.

Yeni parti h›zl› kat›l›mlarla güçlenirken C.H.P., yitirdiği güveni 1947 y›l› Şubat›’nda Türkiye’nin Dünya Bankas›’na ve IMF’ye üye olmas›, 15 Nisan 1948 tarihli Avrupa İşbirliği Sözleşmesi’ne kat›l›mas›, komünizm tehlikesine karş› ABD’nin yard›m›n› getiren Truman Doktrini ve onu yürürlüğe koyan Marshall Plan›, 4 Temmuz’da imzalanan Amerikan Yard›m› Anlaşmas›, 1949’da Avrupa Konseyi’ne üyeliği1 gibi d›ş

bağlant›larla bat›ya ekonomik entegrasyonun sağlayarak kazanmaya çal›şt›ysa da bunu başaramad›. Hatta Milli Eğitim Bakanl›ğ›’n›n 1948’de ald›ğ› kararla her vatandaşa izin almak koşuluyla ilkokulu olan yerlerde Kur’an Belleme ve Din Bilgileri Dersanesi açabilme ve buralara eleman yetiştirmek için seminerler düzenleme olanağ› tan›nmas›;2 1940 y›l›nda

say›s› 56 olan Kur’an kurslar›n› on y›lda 127’ye ç›kar›lmas›, ilkokullara isteğe bağl› din dersleri koyulmas›, İmam Hatip kurslar› aç›lmas›; Ankara Üniversitesi’ne bağl› İlahiyat Fakültesi’nin kurulmas›, hatta hatta 1 Mart

1

Soysal, İsmail, Türkiye’nin Uluslararas› Siyasal Bağ›tlar› (1945-1990), Cilt II, Ank.1991, s.286-88, 309-320.

2

(4)

1950’de ç›kan yasayla baz› türbelerin aç›lmas›3 bile C.H.P.’ye beklediği

yarar› sağlayamad›. Ve sonunda 14 May›s günü yap›lan 1950 seçimlerinde Türk Devrimi’nden ödünler söz vererek 487 milletvekilliğinden 408’ini4 alan

D.P., Celal Bayar ve Adnan Menderes’in değişmez yönetiminde verdiği sözleri yerine getirerek on y›l kalacağ› iktidar koltuğuna oturdu.

D.P. İktidar›: Yeni Partiyle Gelen Sorunlar

D.P. döneminin Cumhurbaşkan›, Kurtuluş Savaş›’n›n Galip Hoca’s› olarak bilinen eski İttihatç› Mahmut Celal Bayar, Saruhan Milletvekili olarak kat›ld›ğ› Birinci T.B.M.M.’nde, İktisat, Mübadele, İmar ve İskan, vekillikleri, sonra da başbakanl›k yapm›şt›. Bayar, Atatürk’e karş› gruplaşmalara hiç rağbet etmediyse de 1950 y›l›nda Cumhurbaşkan› olduktan k›sa bir süre sonra, birlikte çal›şt›ğ› uzun y›llar boyunca hiç karş› ç›kmad›ğ› İnönü ve C.H.P. ile geçmişini bağlayan köprüleri y›kt›. Bununla birlikte Atatürk’e bağl›l›ğ›n› sürdürüp 1955 yaz›nda Florya’da konuğu olan rektör ve dekanlarla sohbeti s›ras›nda “İnk›laplar aleyhine bir hareket olursa anayasay› çiğnemek bahas›na onu bast›r›r›m”5 diyecek kadar Türk

Devrimi’ne sahip ç›karken, ilginçtir ki gericilere yeşil ›ş›klar, onun Cumhurbaşkanl›ğ› s›ras›nda yak›ld›..

Bayar’›n, Başbakanl›k görevi verdiği Adnan Menderes’in, Serbest F›rka üyeliğiyle başlayan siyasal yaşam›, bu partinin kapanmas›ndan 1945 y›l›na kadar Ayd›n Milletvekili olarak C.H.P.’de, sonras› da kurucular›ndan olduğu D.P.’de geçti. C.H.P.’den mebus oluşunun öyküsünü “Beni Atatürk keşfetti”6 diye anlatan Menderes, D.P. iktidar› boyunca sürecek

Başbakanl›ğ›n›n ilk hükümetinin program›n› aç›klad›ğ› 20 May›s söylevinde Atatürk’ün ad›n› anmam›ş, üstelik, Türk Devrimi’ni tutan ve tutmayan devrimler diye ay›rarak millete mal olmayanlar›nda ›srarl› olmayacaklar›n›n da alt›n› çizmişti. Bu sözün tutulacağ›n›n bir göstergesi olarak hükümetin ilk ay› dolarken 18 y›ld›r Türkçe okunan ezan›n dili Arapça döndürüldü.7

D.P.’nin ilk yapt›r›mlar› aras›nda Anayasan›n da dilinin değiştirilmesi ve Eyüp Sultan Türbesi’nin aç›lmas›, programda yazmasa da Atatürk’ün ad› gibi ilkelerinden de h›zla uzaklaş›lacağ›n› anlat›yordu. Sevilmeyen yönleri olsa da Türkiye’yi II. Dünya Savaş›na sokmad›ğ›ndan halk›n “çocuklar›m›z› babas›z b›rakmad›” diyerek sar›ld›ğ› İnönü’yü “bize ekmeği bile vesikayla yedirdi” sözleri ile tan›mlanan kimse haline getirmek ve C.H.P. ile birlikte kamu oyunun gözünde düşürmek, hükümet program›n›n yaz›l› olmayan

3 Turan, Şerafettin, Türk Devrim Tarihi, Cilt 4/1 , İst. 1999, s. 102-117. 4

Aydemir, Şevket Süreyya, İhtilalin Mant›ğ› ve 27 May›s İhtilali, Ank. 1973, s. 176

5 Enver Ziya Karal’›n özel arşivinden Kurucu Meclis Notlar› (H›fz› Veldet

Velidedeoğlu taraf›ndan nakledilmiş olarak) s.157.

6 Aydemir, Şevket Süreyya, Menderes’in Dram›, İst. 1993, s.90. 7

Geniş bilgi için bk: Akgün, Seçil, Türkçe Ezan, A.Ü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, Cilt XIII, s. 24, Ank. 198016 Haziran tarihli ve 5665 say›l› yasa ile Türk Ceza Kanunu’nun 526. maddesindeki ezan›n Arapça okunmas›n› yasaklayan f›kra kald›r›lm›şt›.

(5)

hedefiydi. Önceki iktidar›n önayak olduğu kurumlar› gereksiz gösterip kapatmak, bu hedefe götüren yöntemlerden biri olacakt›. Nitekim, Menderes’in Hükümet Program› tart›şmalar› s›ras›nda kuruluşuna kat›lm›ş olduğu ve 15 y›l müfettişliğini yapt›ğ› Halkevlerini “gençliği ele geçirmeye yönelik faşist kuruluşlar” olarak tan›mlamas› ve “..bunlar içtimai yap›m›z içinde tamam›yla abes geri ve yabanc› uzuv halindedir.” sözlerinden sonra, daha ileri tarihte “Halkevleri içi boşalm›ş, tarihe kar›şm›ş birer varl›k halinde idiler. Bunlar partiler için birer utanma konusu teşkil ediyorlard›”8 diyerek,

k›rsal kesime ›ş›k saçan bu ayd›nl›k kurumun kapatt›rmas›, büyük toplumsal eleştirilere yol açmad› ve ilk y›l›n coşkusu içinde eriyip gitti. Yeni uygulamalardan nasibini alan Köy Enstitüleri de Mecliste ‘Köy Enstitüleri ile mücadele, komünizmle mücadeledir” diyen Milli Eğitim Bakan› Tevfik İleri başta, Türkiye’ye sol düşünceyi sokan kurum olarak boy hedefi yap›ld› ve k›sa ömründe sağlad›ğ› yararlara bak›lmaks›z›n üç y›ll›k öğretmen okullar›na dönüştürülerek kapat›ld›lar.9

1954 seçimi yaklaş›rken D.P. al›nan bu kararlar›n doğurduğu hoşnutsuzlukla oylar›n›n bir k›sm›n› kapt›racağ›ndan korktuğu rakibinin sesini maddi gücünden yoksun b›rakarak kesmeyi düşündü. C.H.P.’nin nüfuzunu kullanarak haks›z kazan›mla elde ettiğini öne sürdüğü tüm mal varl›ğ›n›n hazineye iadesini sağlad›. Tam seçim aşamas›nda C.H.P.’yi halk›n gözünde y›pratmay› da hedefleyen tasar› Meclis’te görüşülürken önerilenin devletin devaml›l›ğ›na ve Anayasaya ayk›r› olduğunu hat›rlatan İnönü’nün “Tarih kürsüsünden halinizi seyrediyorum. Suçlular›n telaş› içindesiniz” sözlerine Başbakan tek parti döneminde Meclis’i sadece eşk›ya ve siyasi haydutlar›n doldurduğu yan›t›n› verirken, C.H.P. kanad›n›n salondan ç›kmas›n› izleyen oylamada yasan›n 5 olumsuz oyla kabul edilmesiyle10 iki

parti aras›ndaki uçurum bir daha hiç kapanmayacak kadar derinleşmişti. C.H.P.’nin Meclis’e sadece 31 mebus sokabildiği 1954 seçiminde D.P.’ye % 92.28 oyla 503 koltuk kazand›ran toplumsal destekten güç alan Menderes’in, İsmet Paşa’y› şahsen hedef alan söylevlerinin çoğalmas›, C.H.P. karş›tlar›n› yüreklendirdi. Neredeyse düşmanl›ğa t›rmanan duygularla heykel sald›r›lar› başlad›. Atatürk’ün yurdun çeşitli yerlerindeki büstleri ve heykelleri neredeyse her gün sald›r›ya uğrad› veya y›k›ld›. Heykellere sallanan kazmalar taş› betonu k›r›yordu ama as›l hedef, Atatürk’ün topluma kazand›rmak istediği çağdaş, laik, özgür düşünceydi. Y›k›c›lar, onun düşüncelerini y›kamayacaklar›n› gördükçe taşlara yönelen D.P. ile birlikte yaşama dönen tarikatç›lard›. Nurcular ve özellikle önceden ad› pek duyulmam›ş Ticanilerdi. Demokrasiyi daha çok laikliği gözard› etmek gibi

8 Aydemir, Şevket Süreyya, İhtilalin Mant›ğ› ve 27 May›s İhtilali .s.196-197. 9

Turan, Şerafettin, a.g.e. s. 51,Köy Enstitüleri 27 Ocak 1954 tarihli ve 6234 say›l› yasa ile son buldu.

10

(6)

yorumlayan Hükümetin hoşgörüsüne s›ğ›nan bu sapk›nlar›n eylemleri kamu oyunda tepkiler doğurunca Meclis’ten Atatürk’ü Koruma Yasas› ç›kar›ld›ysa da bunun Atatürk’ün düşüncelerini korumakla hiçbir ilgisi olmad›ğ› hemen anlaş›ld›.11 Bu yönde başlayan eleştirilerin halka halka

genişlediğini gören hükümetin önlemi, karş› koyanlar› susturacak sert yöntemler geliştirmek oldu.

Ne var ki D.P. Grubuna “Siz isterseniz halifeliği bile geri getirebilirsiniz” derken Başbakan› ç›lg›nca alk›şlayanlar, bir süre sonra bu sözler sertleşip ‘Ben bu millete odunu aday göstersem, onu bile mebus seçtiririm’e dönüştüğünde D.P.’yi sorgulamaya başlam›şlard› bile. NATO’ya üye olabilmek için Meclis’ten yetki al›nmadan Türk askerinin gönderildiği12 Kore Savaş›’nda yitirilen canlar, K›br›s Sorunu 1954’de

kurulan EOKA’n›n bir y›l içinde adadaki Türklere karş› genişlettiği sald›r›larla alevlenince İstanbul ve İzmir’de Rumlar› hedef alan 6-7 Eylül olaylar›, Müslüman olmayan vatandaşlar›n yak›l›p y›k›lan kiliseleri, evleri ve yağmalanan iş yerleri için devletin yüz milyon liraya yak›n tazminat ödemek zorunda kalmas›, bu olayda hükümetin parmağ› olduğu söylentileri,13 birden

gelişen Amerikan dostluğu, Başkent sokaklar›nda motosikletler üzerinde cakayla dolaşan Amerikal› MP’ler (Askeri Polis) de bu sorgulamaya katk›l› olmuştu. Üstelik II. Dünya Savaş›’n›n sona ermesinin getirdiği geçici ekonomik rahatlama s›ras›nda iktidara gelen D.P.’nin, bu dönem arkada kald›kça hükümet program›nda yer alan tar›m sektörünün kalk›nd›r›lmas›, üretime dönük politikayla ulusal gelirin artt›r›lmas› gibi dört gözle beklenen sözlerini yerine getiremediği de gitgide fark edilmekteydi.

D.P. İktidar›n›n başlang›c›nda k›rsal kesimde ekim alanlar› çoğalt›lm›ş, köylere traktörler girmiş, tar›m kredileriyle üretim artm›ş, k›rsal alana gelen büyük hareketlilik herkesin yüzünü güldürmüştü. Ama hükümetin bu yat›r›mlar› derinine planlamadan yapmas› hazineyi zorlarken, fonlar›n kullan›m›nda ülke ekonomisini güçlendirilmek yerine örneğin, eşit say›da okul ve cami yapmak,14 köylüye mutlaka ekim alan› sağlamak gibi oy

11

İsmet Bozdağ’›n derlediği Celal Bayar’›n “Başvekilim Adnan Menderes” kitab›nda (İst, bask› tarihi yok-s.151-152) Ticani tarikat›ndan başkan› Pilavoğlu da içinde olmak üzere 23 tarikatç›n›n tutuklanarak mahkemeye sevk edildiğini, ç›kar›lan yasan›n da bir gecede 17 Atatürk büstünün bile k›r›ld›ğ› ortam› sona erdirdiğini –verilen cezalardan söz etmeden-yazmaktaysa da bilinen, sözde kalan önlemlerle tarikatlar›n kökünün kaz›nmad›ğ› gibi, Atatürk’ün an›s›na sald›r›lar›n da durmad›ğ›d›r.

12

Aydemir, Şevket Süreyya, Menderes’in Dram›, s. 484.

13 Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam kitab›nda uzun ayr›nt›larla söz ettiği yaklaş›k

5000 iş yerinin yak›l›p y›k›l›p yağmaland›ğ› ve 7 kilisenin sald›r›ya uğrad›ğ› olay s›ras›nda İstanbul’da S›k› Yönetim Komutanl›ğ›na getirilen General Nurettin Aknoz’un İçişleri Bakan› Nam›k Gedik’in, daha sonra da bizzat Başbakan’›n vur emrini yerine getirmemesini çok yerinde bir yorumla “Yak›n tarihimiz ... Aknoz Paşa’ya bu hareketi için birşeyler borçludur” sat›rlar›yla anlatmaktad›r. (Cilt III, s. 187-198).

14 Walter F. Weiker, Amerikal›, Frans›z, Rus Gözüyle 1960 Türk İhtilali, çev. Mete

(7)

sand›ğ›n› güçlendirilmeye öncelik vermesi, beklediği gönence kavuşamayan köylüyü de başlang›çta göremediğini görüp iktidara eleştirel bakmaya yöneltti. Tar›m alanlar›n›n genişlemesi için ormanlar feda edildikçe ormans›zl›ktan sular›n kurumas›, meralar azald›kça, hayvanc›l›ğ›n inişe geçmesi15 üretimi hayli örselemeye başlay›nca hükümetin s›rt›n› yaslad›ğ›

yabanc› sermaye de ekonomiyi güçlendiremedi. Alt›n ve döviz stoklar› ABD ile geliştirilen s›k› ekonomik ilişkilerle tar›m ülkesi olan Türkiye’de buğdaya kadar varan ithalatla erirken Bayar’›n bu ülkeye yapt›ğ› geziden dönüşünde özenti içinde “Türkiye Küçük Amerika olacakt›r” sözü, Büyük Türkiye olmak isteyen duyarl› vatandaşlar› çok incitti.

Olumsuz hiçbir yorum duymak istemeyen iktidar›n olumsuzluklar› yans›tan bas›na sansür uygulamas›, gazetelerin kapat›lmas›, gazetecilerin yazd›klar›n› ›spat hakk›ndan yoksun b›rk›larak tutuklanmas› olağan uygulamalar haline gelirken bunlara atamalarla oynayarak yarg›ya, siyasi k›s›tlamalarla üniversiteye, partizan uzaklaşt›rmalarla bürokrasiye müdahalelerin eklenmesi, bask›c› iktidardan hoşnutsuzluğu artt›rd›. Baz› mebuslar›n görevlerinden yararlanarak hileli, usulsüz, hatta haks›z kazançlara yönelmeleri, kaçakç›l›k olaylar›na kar›şmalar›, baz›lar›n›n da koltuk kayg›s›yla yöneticileri uyarmaktan kaç›nmalar›,16 bir yandan da

kulaktan kulağa duyulanlar› halk›n sokakta, öğretim üyelerinin derslerinde protesto etmeleriyle bu hoşnutsuzluk nerdeyse düşmanl›ğa dönüştü. 1956 ders y›l› aç›l›rken ülkede pek çok şeyin iyi gitmediğini dile getiren Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekan› Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu’nun, ard›ndan, İstanbul Hukuk Fakültesi Prof. Dr. Hüseyin Nail Kubal›’n›n “vekalet emrine” al›nmalar›,17 erkene al›nan seçimden önce ayd›n› susturma savaş›n›n aç›k

duyurusu oldu.

Demokrat Parti Demokratik Parti Olam›yor

1957 seçimlerinde D.P.’nin milletvekili say›s›n›n azalarak C.H.P.’nin 178’ine karş›l›k 424’de kalmas›,18 halk›n iktidardan beklediğini

bulamad›ğ›n› gösterirken D.P.’nin h›zl› çöküşünün de başlang›c› oldu. Gözünü kapatan perdeyi bir türlü aralamayan hükümet sanki halk›n sabr›n› s›namaya çal›ş›rm›şças›na seçimde oylar›n› alamad›ğ› K›rşehir’i ilçe yaparak, İnönü’ye oy veren Malatya ilini de parçalara ay›rarak cezaland›rd›. K›rşehir ile ilgili karar›n bir süre sonra geri al›nmas›ysa, hükümeti ancak

15

Aydemir, Şevket Süreyya, a.g.e. s. 218-220.

16 Koçaş, Şadi, Atatürk’ten 12 Mart’a, İst. 1977, s.309, 333. 17

Karakaya, Nihat, Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu, Demokrasi, Laiklik ve Cumhuriyete

Adanm›ş Bir Ömür, Ank. 2008, s. 46. Milli Eğitim Bakanl›ğ›’n›n ilgiliye Bakanl›k birimleri

içinde başka görev vermesini gerektiren bu ceza, asl›nda hocalara işten el çektirilmek anlam›ndayd›.

18

Bu seçimde C.H.P.’nin 3.317866, yani %41.03 oyuna karş›l›k D.P. %47.91 olan 4.384 893 oy alm›şsa da oy kaybederek %50nin alt›na düşmüştü. Ş.S.Aydemir, İkinci Adam Cilt III, s. 274.

(8)

daha y›pratt›. Bu olay›n ard›ndan 9 subay›n darbe girişiminde bulunduklar› suçlamas›yla göz alt›na al›nmas›, yeterli soruşturma yap›lmadan tutuklanmalar›, 5 ay sorgulamadan sonra biri hariç, beraat etmeleri hükümetin y›prand›ğ›n› doğrularken iktidar karş›tlar› aras›na orduyu da katm›şt›.19 Cumhuriyetin koruyucusu Ordu, hakl› olarak tedirgindi. İzleyen

gelişmeler de bu hakl›l›ğ› derinleştirdi:

D›ş borçlar t›rman›rken d›ş yard›m alabilmek için 1958 Ağustosu’nda moratoryum duyuruldu ve Türk paras› % 69 değer kaybetti.20 Ayn› s›ralar,

hükümetin üç y›l önce imzalanan Bağdat Pakt› ile büyük yak›nl›k sağlad›ğ› Irak’ta askeri ihtilalle krall›k rejimi devrildi, Haşimi hanedan› yok oldu. Bu iktidar› ihtilal fobisine iterken, Sovyetler Birliği’nin Orta Doğu ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmesi, sola karş› korunma isteğini de körükledi. Hükümet bu güvenceyi ihtilalden sonra dağ›lan Bağdat Pakt›n›n yerine tam bu amaçla, yani bölgede Sovyet etkinliğini önlemek için kendinin üye olmad›ğ› CENTO∗ nun kurulmas›n› sağlayan, Amerika’da buldu. Bu ülkeyle Türkiye’yi büyük bağ›ml›l›klar alt›na sokan bir dize ikili anlaşmalar imzalad›. 5 Mart 1959’da imzalanan, 6nc› maddesi gereği “imzas› gününde” hemen yürürlüğe giren ama 14 ay sonra Meclis’e getirilerek 9 May›s 1960’da onaylanan ikili anlaşmayla21 hükümetin ABD’nin ülkeyi

19 Toker, Metin, İsmet Paşa ile 10 Y›l (1954-1960) Ankara, 1966, s. 31-33. 20

T.B.M.M. Zab›t Ceridesi, 1960, Devre XI, Cilt:12 İçtima 3, 19 Şubat 1960, s. 14-48.

Central Treaty Organization-Merkezi Andlaşma Teşkilat›

21 Soysal, İsmail, Büyükelçi, Türkiye’nin Uluslararas› Siyasal Bağ›tlar› (1945-1990)

Cilt II, Ank.1991, s. 507-508. Türkiye Cumhuriyeti ad›na Fatin Rüştü Zorlu ve ABD ad›na Türkiye Büyükelçisi Fletcher Warren’›n Ankara’da imzalad›klar› bu anlaşman›n maddeleri şöyleydi:

Madde 1:Türkiye Hükümeti sald›r›ya karş› koymağa kararl›d›r. Türkiye’ye sald›r› olursa Amerika Birleşik Devletleri hükümeti, Türkiye Hükümetine, istemi üzerine, yard›m etmek için, birlikte üzerinde anlaşmaya var›labilecek biçimde ve Orta Doğu’da bar›ş ve istikrar› sürdürmeyi amaçlayan Ortak kararda öngörüldüğü üzere, silahl› kuvvetlerin kullan›lmas› da kapsam içine girerek, A.B.Devletlerinin Anayasas›na uygun gerekli her türlü harekete girişecektir.

Madde 2: A.B.D. Hükümeti, değişikliğe uğram›ş 1954 Karş›l›kl› Güvenlik Kanunu, Amerika Birleşik Devletlerinin ilgigli öbür kanunlar› ve Türkiye Hükümeti ile A.B.D. Hükümeti ile bugüne kadar yap›lm›ş ve bundan böyle yap›lacak olan bundan böyle yap›lacak olan bu konuda uygulanabilecek anlaşmalar gereğince, ulusal bağ›ms›zl›k ve toprak bütünlüğünün korunmas›nda ve ekonomik gelişmesinin etkin biçimde sürdürülmesinde Türkiye Hükümetine yard›m etmek amac›yla, Türkiye Hükümeti ile A.B.D. Hükümeti aras›nda karş›l›kl› olarak üzerinde anlaşmaya var›labilecek askersel ve ekonomik yard›mda bulunmağ› sürdüreceğini yineler.

Madde 3: Türkiye Hükümeti, A.B.D. Hükümeti taraf›ndan sağlanacak askersel ve ekonomik yard›m› 28 Temmuz 1958’de Londra’da imzalanan Bildirgeye kat›lan Hükümetlerce belirlenmiş amaç ve niyetlere uygun olarak ve Türkiye’nin ekonomik kalk›nmas›n› etkin biçimde özendirmek ve ulusal bağ›ms›zl›k ve toprak bütünlüğünü korumak amac›yla kullanmağ› yükümlenir.

Madde 4: Türkiye Hükümeti ve A.B.D. Hükümeti, bu Anlaşman›n uygulanabilir öbür hükümlerine bağl› olmak üzere, karş›l›kl› olarak kabul edilebilirliği konusunda anlaşmaya varabilecek savunmöa düzenlemeleri haz›rlamak ve bunlara taraf olmak için 28 Temmuz

(9)

komünizme karş› silahla korumas› için Türk topraklar›nda askeri üsler, tesisler kurmas›n› ve bunlarla gelen ayr›cal›klar› onaylamas›, yönetimin sayg›nl›ğ›na gölge düşürdü.

Hükümetin Cumhuriyetin temel değerlerinden sonra bu kez de bağ›ms›zl›ğ›ndan ödün verdiğini gören Türk ulusunun haks›zl›klara, keyfiliğe gözlemci kalmas› gitgide daha zorlaş›yor, askerden beklentiye itiyordu. Nitekim, kimi genç subaylar aralar›nda gidişi ciddi biçimde eleştiren görüşmeler yap›yorlard›.22 Ama hükümetin seçime gitmek gibi çok

kolay çözümü olabilecek olaylar› çözümsüz gibi görerek bask›ya, şiddete, usulsüzlüğe daha s›k› sar›lmas›, ayd›na s›rt çevirip olanlar› değerlendiremeyen bilinçsiz kesimlerin desteğini koruyabileceği ödünleri çoğaltmas›, olumsuzluklar› da çoğalt›yordu. Başbakan’›n art›k hiç konuşmad›ğ› İnönü’nün Ege seyahati s›ras›nda Uşak’ta hükümetin perde arkas› desteğiyle oluşturulan karş›t gruptan bir kimse taraf›ndan baş›na taş at›lmas›23, halka konuşmak üzere gittiği Topkap›’da düzenlenmiş sald›r›n›n

ortas›nda kalmas› ve oradan geçmekte olan bir binbaş›n›n olaya müdahale ederek onu linçten kurtarmas›, asl›nda İnönü’nün şahs›nda laik Türkiye Cumhuriyeti’ne sald›r›lard›. İnönü’nün gezilerinde ortaya ç›kan bu olaylar karş›s›nda kopan f›rt›na, Ankara’n›n yerel yetkililerden dağ›t›lmas›n› istediği kalabal›klar›n İsmet Paşa’n›n etraf›nda ördüğü sevgi yumaklar›, hele 1960’da erken seçim olacağ› söylentileri üzerine propaganda turlar›na başlayan İnönü’nün Kayseri’ye girmesini önlemek buyruğuyla trene gönderilen askeri birlikteki her subay›n ve erin karş›lar›nda beliriverdiğinde Paşa’n›n sayg›yla elini öpmesi, askeri birliklerin yol boyunca selam durarak Ankara’ya güven içinde dönmesinin sağlanmas› hükümete çok çarp›c› uyar›lard›.

Uyar›lar› değerlendirmek bir yana, Hükümet, C.H.P.’ye karş› sanki bir meydan savaş› içindeydi. Irak ihtilalinden oldukça sars›lan Adnan Menderes “Bu demokrasi değil bu bir kan davas›d›r” diyebilecek kadar bir duygu seline kap›lm›şt›. Bunu aç›kça dile getirip “Ehlisalip” yani haçl›lar cephesi olarak adland›rd›ğ› C.H.P.’lilere karş› öfkesini “..beni devirmek için ihtilal yolunu da deneyeceklerdir. Fakat benim de her türlü vas›tay› kullanmak hakk›md›r” diyerek; 6 Eylül’de Bal›kesir’de C.H.P.’nin niyetinin seçimsiz

1958’de Londra’da imzalanm›ş olan Bildirgeye kat›lan öbür Hükümetlerle işbirliği yapacaklard›r.

Madde 5: İşbu anlaşman›n hiçbir hükmü öbür uluslararas› anlaşma ve düzenlemelerde öngörülen iki hükümet aras›nda ki işbirliğini etkilemez.

22

Koçaş, Sadi, a.g.e. s.328-30. Koçaş bu k›s›mda bizzat karş›laşt›ğ› eleştirileri anlatmaktad›r.

23

Aydemir, Şevket Süreyya, İkinci Adam, İst. 1968, Cilt III s. 402, 382 Çeşitli kaynaklarda pek çok görgü tan›ğ› olan Uşak olay›n›n C.H.P. taraf›ndan D.P.’yi y›pratmak için düzenlenen bir düzmece olduğu öne sürülmüştür Bunlara örnek olarak Ali Fuat Başgil’in Frans›zca olarak yay›nlad›ğ› ve M.Ali Sebük ve İ. Hakk› Ak›n taraf›ndan Türkçeye çevrilen 27 May›s İhtilali ve Sebepleri (İst. 1966, s. 116) kitab›n› gösterebiliriz.

(10)

iktidara gelmek olduğunu öne sürerek, 21 Eylül’de de İzmir’de “Bir daha valiye, kaymakama, savc›ya şunu bunu yapacağ›z derlerse Demokrasiye Paydos!” diyerek belirtmişti.. İnönü’nün demokrasiyi paydos etmeye kalk›şan›n ve etraf›ndakilerin başlar›na memleketin y›k›l›p zindana sokulacaklar› yan›t›na karş›l›k Bayar’›n 29 Kas›m’da Çorlu’dan “Milli kalk›nmaya mani olmak isteyenler milli irade karş›s›nda kar›nca gibi ezileceklerdir” diye seslenmesiyle süren karş›l›kl› at›şmalar uzay›p gitmekteydi.24

Ortam gerildikçe değişik gruplar›n C.H.P.’nin yan›nda toplanmas›n›n doğurduğu telaşla Menderes, D.P.’nin gücünü göstermek ve hala çoğunluğun desteğine sahip olduğunu en yayg›n biçimde anlatmak gereğini duyarak gizli ad› Demokrat Parti olan Vatan Cephesi kurdurdu. “Üç beş ay içinde Halk Partisini boş çuvala çevireceğim”25 diyerek sar›ld›ğ› bu

propaganda yönteminin ne denli koyu bir partizanl›kla halk› böldüğüne ald›rmadan k›sa zamanda hayali isimlerle de çoğalt›lan üyelerin listesinin her gece iktidar›n tekelindeki radyoda okunmas›n› sağlad›. Televizyon henüz Türkiye’ye girmediğinden herkesin haber almak için radyolar›na kilitlendiği o günlerde Radyo Gazetesi “Meşruluk vasf›n› kaybeden Cumhuriyet Halk Partisi, ihtilal bayraktarl›ğ› yapan tehlikeli bir fesat ocağ› haline gelmiştir....kardeşi kardeşe vurdurmak teşebbüsünün son derece tehlikeli ve meşum yolu üzerinde bulunuyor” suçlamas›n› yaparken Menderes ve Bayar halk huzursuzluğunu anlatan sokak gösterilerinin çoğalmas› üzerine s›k› yönetim olas›l›ğ›n› görüşmeye başlam›şlard›.26

Bu aç›k savaş havas› içinde ihtilal söylentileri t›rman›rken elbette yöneticilerin kulaklar›na da çarp›yordu. Bakanlarla özel bir görüşmede “Tehlikeli vaziyetteyiz. İcab ederse diktatörlükle idare edeceğiz” diyen Cumhurbaşkan›, C.H.P.’nin önergelerini Mecliste gündeme getirtmemekle çok müşkül durumda kald›ğ›ndan yak›nan Meclis Başkan› Koraltan’a “Bunda ne var” diyor, ama Milli Savunma Bakan›’na Çankaya’ya bir sald›r› olduğunda doğrudan emir verebilmek için Muhaf›z Alay›’n›n Köşk’e bağl› olmas› gerektiğini söyleyerek kayg›s›n› da aç›klam›ş oluyordu. Başbakan›n görevini b›rakmamak için silaha dahi müracaat edeceğini, radyo mücadelesiyle İsmet Paşay› mahvedeceğini, partisini eriteceğini, seçimi kaybedeceğini hissederse Halk Partisini kapat›p yine iktidarda kalacağ›n› söylediği Kabine üyeleri aras›nda konuşuluyordu. İktidar› ne bahas›na olursa olsun b›rakmamak görüşüne D›şişleri Bakan› Zorlu da “Tek çare vard›r,

24 Aydemir, Şevket Süreyya, İhtilalin Mant›ğ› ve 27 May›s İhtilali, s. 296-298 25

Küçük, Sami, Rumeli’den 27 May›s’a, İst. 2008, s.67

26 Sungur, Avukat Hasan Halis, Anayasay› İhlal Suçlar› ve T.C.K. 146 c› maddesi hükümleri-sak›t iktidar›n sorumluluğu, İstanbul 1961 s.78-80

(11)

Halk Partisini kapatmak ve bütün mebuslar›n› tevkif ettirmek” diyerek kat›l›yordu.27

Art›k sağduyusunu iyice yitirmiş hükümetin C.H.P.’yi kapatmay› ve bas›n› iyice susturmay› hedefleyerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Tahkikat Encümenlerinin Vazife ve Selahiyetleri Hakk›nda Kanun’un 27 Nisan’da Mecliste kabulünü sağlay›p 15 milletvekilini neredeyse yarg› organ›n›n yetkileriyle donanm›ş Tahkikat Komisyonu’nda görevlendirmesi üzerine olaylar›n iyice t›rmanmas› ‘Meclis’teki çoğunluğun parlamenter düzenin hukuksal temeli olmaktan ç›karak iktidar›n genel bask›s›n›n dayanağ›’28

haline gelmesine tepkiydi. Gerçekten de Komisyon asker ve sivil tüm adli

yetkileri elinde tutacak, yay›n yasağ› getirebilecek, gazeteleri toplat›p matbaalar›yla birlikte kapatabilecek, siyasal toplant› veya gösteriyi engelleyebilecek, her türlü evrak, belge ve eşyaya el koyabilecekti. Hiç bir şekilde itiraz edilemeyecek olan Komisyon kararlar›na uymayanlar hapisle cezaland›r›lacakt›29 Umulmad›k derecede büyüyen olaylar üzerine hükümetin

dan›şmak için Ankara’ya çağ›rd›ğ› İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi profesörlerinden Ali Fuat Başgil, Bayar, Menderes, Koraltan ve Zorlu ile yapt›ğ› özel görüşmede söz konusu yasan›n içeriğinin Anayasa ile çeliştiğinden geri al›nmas› gerektiğine işaret etmiş, ayr›ca, öğrencilerin gönderilen polisle çat›ş›rken askerle kucaklaşt›ğ›n› gördüğünü anlat›p güç kullanarak gençliğin üzerine gidilmemesi, hatta, hükümetin çekilmesi yönünde uyar›larda bulunmuştu.30 Zaten tasar› ç›karken bir uyar› da

Meclis’te bunun Anayasaya, hatta insan haklar›na ayk›r› olduğunu vurgulayarak belli koşullarda uluslar için ihtilalin meşru bir hak olduğunu hat›rlat›p “Bu yolda devam ederseniz sizi ben bile kurtaramam”31 diyen

İnönü’den gelmişti.

İnönü’nün söylediği gibi hükümetin hakime, memura, orduya güvensizlik anlam›na gelen ve anayasay› göz ard› eden yasay› geçirmesine karş› koyan İnönü’nün uyar› sözlerinin tutanaklardan ç›kar›lmas› ve ceza olarak Meclis toplant›lar›na 12 oturum kat›lmamas› karar›na32 tepkisini

gençlik, meydanlarda dile getirdi. Usulsüz, gerekçesiz hakim sürgünleri ve atamalar›yla yarg›y›, 9 Subay olay› ve Başbakan’›n “battalgazi ordusu” “biz istersek orduyu yedeksubaylarla da idare ederiz”33 gibi sözleriyle orduyu

27

Küçük, Sami, a.g.e. s.66-69 Küçük, bu bilgileri ilgili kimselerin günlüklerinden al›nt›larla vermektedir.

28

Soysal, Mümtaz, Anayasaya Giriş, Ankara 1968, s.141

29 Feridun, Dr. Server, Anayasalar ve Siyasal Belgeler, İst. 1962 s.64-65 Türkiye Büyük

Millet Meclisi Tahkikat Encümenlerinin Vazife ve Selahiyetleri Hakk›nda Kanun, (Say›:7468)

30

Başgil, Ali Fuat, 27 May›s İhtilali ve Sebepleri, İst. 1966 (Frans›zca’dan çeviren: M. Ali Sebük ve İ. Hakk› Ak›n) s.128-138.

31

T.B.M.M. Zab›t Ceridesi, 18 Nisan 1960, Devre XI, Cilt:I3 İçtima 3, s. 207.

32 İbid. s. 189 v.d. 33

(12)

ad›m ad›m karş›s›na alan hükümet için art›k üniversiteler de susturulmas› gereken boyhedefiydi. İstanbul üniversiteleri öğrencileri ve hocalar›n›n çoğunun kat›ld›ğ› 28 Nisan eyleminde Rektör S›d›k Sami Onar karş›t gruplar taraf›ndan tartaklan›p yaraland›. Polise ateş emri verilince Orman Fakültesi öğrencisi Turan Emeksiz öldürüldü. Eş zamanl› olarak Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin polis taraf›ndan taranmas›, çok say›da öğrencinin yaralan›p bir o kadar›n›n tutuklanmas› meydanlara aç›lan sokaklara tanklar›, halka da s›k›yönetimi ve sokağa ç›kma yasağ›n› getirdi. Ama ortal›k durulmuyordu. İkinci kurban da Ankara’da verilmişti. Olaya kan kar›şm›şt›. Üniversiteler kayn›yor, bas›na uygulanan sansürle kulak gazetesi her zamankinden çok sat›yordu. Tutuklanan üniversite öğrencilerinin k›yma makinelerinde yok edildiği, C.H.P.nin kapat›lacağ›, üniversite öğretim üyelerinin baz›lar›n›n tutuklanacağ› doğruluğu sorgulanmayan yayg›n söylentilerdendi. Kamu desteğini yitirmiş hükümete güven de kalmam›şt›. Art›k evlerde bile günlük olaylar d›şardan dinlenme kayg›s›yla pencerelerin önünde biri olup olmad›ğ› kontrol edilerek alçak sesle konuşuluyordu. Hele Başkent’teki baz› öğretim üyelerinin ve yüksek bürokratlar›n kap›lar›na bir gece tebeşirle çiziliveren X işaretleri, bu kimselerin idam edileceği söylentilerine bile yol açt›.34

O günlerde sanki toplumun üzerine bir karabasan çökmüştü. Olaylar›n önüne geçileceği düşünülerek s›k› yönetimin duyurulmas› daha çok insan› sokağa döktü. Polisin yürüyüşleri ve sokak gösterilerini göz yaşart›c› bombalarla dağ›tmas› yenilerini başlat›nca üniversiteler tatil edilerek ve Ankara’da beş kişiden kalabal›k gruplar›n bir arada bulunmas› yasaklanarak kalabal›klar susturulmaya çal›ş›ld›. Bunun üzerine 5 May›s saat 5’te K›z›lay’da ünlü 555 K mitingi düzenlendi. O gün neredeyse bütün Ankara oradayd›. Kalabal›ğ›n aras›na yerleştirilen ›smarlama taraftarlarla toplananlar› kazanabileceğini düşleyen Başbakan miting saatinde Bayar’la Çankaya yönünden gelip arabas›ndan inince “İstifa Menderes” bağr›şlar›yla karş›land›, tartakland› ve oradan kaç›r›ld›. Ayn› havay› sürdüren gençlerin bir araya gelmesinden korkulduğu için ilk kez 19 May›s günü olagan gösteriler yap›lmad›.35 Ertesi gün Menderes’in Türkiye’yi ziyaret eden

Hindistan Başbakan› Nehru’yu karş›lam›ş olarak K›z›lay’dan geçerken ortal›ğ› inleten “yuh!” seslerinin konuğa sevgi sözcükleri olarak tercüme edildiği, f›kra gibi kulaktan kulağa dolaşt›. 21 May›s’ta Harp Okulu öğrencilerinin başlar›nda komutanlar›yla Lozan Meydan›’na hiç beklenmeyen yürüyüşünü ise baz›lar› umut, baz›lar› sevinç, baz›lar› da kayg›yla izledi.

34 Canl› tan›ğ› olduğum ve o günlerde birçok kimsenin de yaşad›ğ› bu s›k›nt›l›

konuşmalar ve kulaktan kulağa yay›lan as›ll› as›ls›z söylentiler, halk›n haber kaynaklar› susturuldukça artan güvensizliğinin göstergeleriydi.

35

(13)

Bu olaylarla Ankara’n›n iktidar için gitgide daha s›k›nt›l› olan havas›ndan uzaklaş›p iyi karş›lanacağ›n› umduğu Ege bölgesine bir türlü resmen duyurulmayan seçim gezileri yapan Menderes, birkaç kez “biz istersek onlar›n çanlar›na ot t›kar›z” sözleriyle gündeme getirdiği üniversite hocalar›na Turgutlu’da “kara cübbeliler” dediği konuşmas›n›n halka son seslenişlerinden biri olduğunu bilmiyordu. O s›ralar silahl› kuvvetler de, ihtilalin son haz›rl›klar›n› yap›yordu. İktidar›n, en çok da iyice benmerkezci olan Başbakan›n gitgide demokrasiden uzaklaşmas›, kamu oyunun beklentili ve sorgulu gözlerini üzerinde toplayan ordunun özellikle alt kademelerini çoktand›r patlamaya haz›r bomba haline getirmişti. Sonu gelmeyen konuşmalarla bir yere var›lamayacağ› görülünce daha büyük kararl›l›kla eylem haz›rl›ğ› derinleştirilmiş, hareketin başar›s› için ordunun hiyerarşi geleneği gözard› edilmeyip lider olarak Orgeneral Cemal Gürsel’in ad› öne ç›kar›lm›şt›.

1958’de Kara Kuvvetleri Komutanl›ğ›na getirilmiş olan Orgeneral Gürsel askerler taraf›ndan sevilen, say›lan bir komutand›. Ülkedeki huzursuzluklar›n iyice artt›ğ› 1959 y›l› baş›nda o zaman yarbay olan Sadi Koçaş ordunun harekete geçebileceğini ç›tlatt›ğ›nda Gürsel bu sorunun sand›k baş›nda en ak›lc› çözüme ulaşacağ›n› öğütlerken “sak›n onlar meşruiyetlerini aç›kça kaybetmeden bir müdahalede bulunmay›n”36 diyerek

de gerektiğinde de başlar›nda olacağ›n› ima ederek genç subaylara rahatlat›c› bir güvence olmuştu. Ne var ki İnönü’nün Kayseri gezisi s›ras›nda baz› subaylar›n tutuklanmas›na tepki göstermesi Bakanl›kla aras›n› aç›nca ordudan ayr›lmaya karar vermiş, bunun üzerine bitim tarihi emekliliğiyle örtüşecek şekilde zorunlu izine ayr›l›rken Başbakan’a çok yak›n bir kimse olan Milli Savunma Bakan› Ethem Menderes’le görüşüp bir de uyar›-öneri mektubu vermişti.37

36 Koçaş, Sadi, a.g.e. s.450-452 37

Kamil Karavelioğlu’nun ad› geçen kitab›nda (s. 108-109) yer alan mektubun içeriği şöyleydi:

“Aziz Vekilim

Dün geceki konuşmalar›m›z›n ›ş›ğ› alt›nda zat›alinize memleketin huzur ve istikrar› için al›nmas› laz›m gelen tedbir ve kararlar hakk›ndaki görüşlerimi bildirmeyi milli ve vatani bir vazife bilirim.

Say›n Başvekilin aç›klamalar›n› dinledim ve okudum. Bunlarda, benim düşüncelerimin kabulüne müsait bir zemin henüz mevcut olmad›ğ› aşikar olarak belli ise de, gene de düşüncelerimi sizlere iblağ›n›n zaruretine inan›yorum. Muhterem vekilim, şu hakikati kabul etmek laz›md›r ki Kayseri hadiseleri ile başlay›p son karar ve feci olaylara kadar devam eden vakalar, vatandaş ruhunda derin tesirler ve Hükümete karş› telafisi güç hoşnutsuzluklar yaratm›şt›r. Hele ordunun talebelere karş› ak›ls›zca kullan›lmas› işin vehametini artt›rm›ş, Ordu mensuplar›nda huzursuzluk ve güvensizlik hisleri belirmiş; korkulan şey olmuş, ordu politikaya kar›şt›r›lm›şt›r.

Say›n Vekilim, bu ahval küçümsenecek, cebir ve şiddetle geçiştirilecek şeylerden değildir. Memleket, hükümet ve Partinizin düştüğü bu müşkil vaziyeti kurtarmak için sükunetli, fakat ciddi ve zecri tedbirler almak laz›md›r. Bu tedbirler şunlar olmal›d›r:

1. Cumhurbaşkan› istifa etmelidir. Çünkü bütün fenal›klar›n bu zattan geldiği hakk›nda memlekette umumi bir kanaat vard›r.

(14)

27 May›s Sabah›: Asker Yönetimde

Kara Kuvvetleri Komutan›’n›n 13 maddelik mektubunun da bütün öbür uyar›lar gibi bugün anlaş›lmas› çok güç bir umursamazl›kla dikkate al›nmazken Gürsel’in uzaklaşmas›n›n ihtilalci subaylar aras›nda yaratt›ğ› telaş, daha küçük rütbede olsa da General olan Cemal Madanoğlu’nun gerekli liderliği yapabileceği haberiyle yat›şt›.38 Haz›rl›klar tamamland› ve

Türkiye, 27 May›s sabah› “..demokrasinin içine düştüğü buhran ve son elim olaylar dolay›s›yla, ayn› zamanda kardeş kan› dökülmesine meydan vermemek için” ülkenin yönetimine el koyduğu haberiyle uyand›.39

2. Kabinede iyi kabul edilmeyen ve suihalleri bütün memlekete yay›lm›ş bulunan zevat ç›kart›lmal› ve yeni kabine mutlaka dürüst, makul, zorcu değil, adalet ve şefkat hissi taş›yan zevattan kurulmal›d›r.

3. İstanbul, Ankara Valileri ve Emniyet Müdürleri süratle değiştirilmelidir. 4. Ankara Örfi İdare Komutan› derhal değiştirilmelidir.

5. Son ç›kar›lan ve Tahkikat Komisyonlar› ihdas eden kanun kald›r›lmal›d›r. 6. Mevkuf gazeteciler bir Af Kanunu ile k›sa zamanda tahliye edilmeli. 7. Son hadiselerde tevkif edilen talebeler serbest b›rak›lmal›, ilim müesseseleri yeniden faaliyete geçirilmelidir.

8. Şimdiye kadar ç›kar›lan bütün antidemokratik kanunlar tedricen kald›r›lmal›d›r. 9. Vatandaş›n hürriyet ve eşit muamele hakk›na mutlak surette riayet edilmelidir. 10. Ordunun meseleleri süratle halledilmelidir.

11. Din istismarc›l›ğ›ndan vazgeçilmelidir.

12. Suistismaller oluyor mu bilmiyorum. Fakat olduğu hakk›nda umumi bir kanaat mevcuttur ve milletin hükümete karş› itimats›zl›ğ›na sebep olmaktad›r. Bu gibi kötülüklerin şiddetle bertaraf edilmesi laz›md›r.

13. Müstesna zamanlar ve günler haricinde hükümet büyüklerinin memleket gezilerinde sun’i büyük vatandaş topluluklar› ile karş›lanmalar› usulü terkedilmelidir.

Muhterem Vekilim, bu yazd›klar›m asla bir parti ve politika mülahaza ve tesiri ile yaz›lmam›şt›r. Memleketin durumunun bu tedbirlerin al›nmas›n› zaruri k›ld›ğ›na inand›ğ›m için arz edilmiştir. Sizlerin vatanperverlik ve vicdanlar›n›za hitap ediyorum. İyi düşününüz iyi hareketler yap›n›z. Memlekette çok şeyler yapt›ğ›n›z muhakkakt›r. Fakat bu, asla kafi değildir. Bu yap›lan işleri müstemleke idarecileri de yapar, yap›yor ve yapm›şt›r. As›l mühim olan toplumun ruhunda yaşama zevk ve azminin geliştirilmesi, hak ve hürriyet aşk›n›n kökleştirilmesi, vatandaş idrakinin yüksek ve necip hislerle donat›lmas›d›r. Olaylar bu yolda olmad›ğ›n›z› göstermektedir.

Talebelerin hürriyet duygusu ile yapt›klar› masumane tezahürata karş› k›talar sevkedilmesi ve onlar›n desteği ile emniyet kuvvetlerinin ilim yuvalar›n›n içine kadar girerek talebeleri, profesörleriyle beraber joplarla ve kurşunlarla tedip etmesi, dünyada görülmemiş feci bir şeydir. O hengamede k›z talebelerin yürekler parçalayan ç›ğl›klar›n›n, analar, babalar ve halk ruhunda onulmaz yaralar açacağ›n› ve açt›ğ›n› anlamamak, memleketin huzuru bak›m›ndan büyük bir hata ve hazin bir gaflet olduğuna kaniim. Bizim gençlerimizde hak, adalet ve hürriyet duygular›n›n gelişmesinden ve kemalinden memnun olman›z laz›m gelmez mi? İstikbali hissiz, duygusuz, müstemleke ruhlu yaln›z maddeci bedbaht insanlara m› b›rakmak istiyoruz?

Say›n Vekilim, maruzat›m muhakkak ki çok mühim ve hatta çok cürretkaranedir. Fakat memleket için, milletin selameti için, Hükümet ve hatta partinizin kurtar›lmas› için dikkate al›nmas› laz›md›r ve hatta çok laz›md›r. Sayg›lar›mla,

3.5.1960 Kara Kuvvetleri Komutan› Orgeneral Cemal Gürsel”

38 İpekçi, Abdi, Ömer Sami Coşar, İhtilalin İçyüzü s. 150-158. 39

Kurucu Meclis’in seçtiği Anayasa Komisyonu’nun 20 üyesinden biri de olan Prof. Dr. Mümtaz Soysal, Anayasaya Giriş (Ank. 1968) kitab›nda 27 May›s Rejimi olarak adland›r›labileceğini belirttiği dönemin a) Milli Birlik Komitesi’nin yönetime el koyduğu 27

(15)

Radyodan yay›nlanan ihtilal bildirisiyle hareketin hiçbir şah›s veya zümreye karş› olmad›ğ›, ülkenin temel düzenine, d›ş politikas›na bir değişiklik getirilmeyeceği NATO’ya CENTO’ya bağl›l›k sözleriyle Ankara’dan gelecek mesajlar› merakla bekleyen dünyaya duyuruldu. Bildiri metni haz›rlan›rken yabanc› ülkelerin, özellikle ABD’nin ikili anlaşmalar› öne sürerek askeri yönetime karş› tav›r almamalar›n› sağlamak için bu aç›klamalara yer verilmesi kararlaşt›r›lm›şt›.40

Duyarl› vatandaşlar›n büyük çoğunluğu, ordunun yönetime el koymas›n› son y›llarda Türk devriminden verilen ödünlerle sars›lmaya çal›ş›lan Atatürkçülüğün zaferi olarak gördüler. Yönetime el koyanlarsa bir askeri dikta kurmak heveslisi olmad›klar›n› en k›sa zamanda seçime gidileceğini hemen duyurarak41 belli ettiler ve karş› ihtilal olmadan

cuntalar›n gitmediğini düşünenleri rahatlatt›lar. Böylece kamuoyunun desteğini kazanan hareketle ülkenin yönetimini üstlenen Milli Birlik Komitesi’ni (M.B.K.) üç önemli görev bekliyordu. Harekete hukuksal dayanak sağlamak, en önde gelen zorunluluktu. İkincisi, iktidar›n, boşluklardan yararlanarak Anayasay› ask›ya almas› ülkeyi bu noktaya getirdiğinden, devletin baş›ndakilere halka bask› yapma olanağ› tan›mayacak yeni bir anayasa haz›rlanmas›yd›. Üçüncüsü de “Anayasay› ihlal” ile suçlanarak göz alt›na al›nan devletin en üst makamlar›n› da içeren kimselerin vakit geçirmeden yarg›lan›p cezaland›r›lmalar›yd›. 27 May›s sabah› Cumhurbaşkan›, Başbakan, kabine üyeleri ve D.P.nin önde isimleri göz alt›na al›n›rken Milli Birlikçilerin düşündüğü, hukukun üstünlüğünü önde tutacak bir anayasan›n geçmiş dönemin yan›lg›lar›n›n tekrarlanmas›n› önleyeceğiydi. Bildikleri de bunu kendilerinin haz›rlayamayacağ›yd›. Her ikisinin de alt yap›s› ancak köklü hukuk bilgisi ›ş›ğ›nda haz›rlanabileceğinden konunun uzmanlar›na dan›şmak kaç›n›lmaz bir gereksinimdi. Komitenin büyük bir sağduyu göstererek Madanoğlu’nun hemen o sabah hukuki konular› dan›şmak üzere Ankara’ya çağ›rd›ğ› İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi profesörlerinin önerilerine uyarak derhal bir anayasa ve seçim yasas› haz›rlanmas›na yönelmesi, 27 May›s’›n kimliğini

darbe’den ihtilal’e; 1,5 y›l ve üç komisyonun çal›şmalar› sonunda

May›s gününden anayasa değişikliği için ilk çal›şmalar›n geçici Anayasan›n duyurulmas› ile sonuçlanan 12 Haziran’a kadar b) Milli Birlik Komitesi’nin 12 Haziran’da geçici Anayasan›n duyurulmas›ndan başlayarak 12 Temmuza kadar geçici yasalar, bu tarihten sonra kanunlar yay›nlayarak yasama organ› görevini yürüttüğü, 6 Ocak 1961’de Kurucu Meclis’in işbaş›na getirilmesine kadar ve c) Kurucu Meclis’in Anayasa ve seçim yasas› haz›rlamak başta, yasama organ› olarak 25 Ekim 1961’de yap›lan seçimle yönetimi devretmesine kadar olmak üzere üçe ayr›labileceğini yazmaktad›r.s. 145-148.

40

Küçük, Sami, a.g.e. s. 89.

41 Milli Birlik Komitesi üyelerinden Kamil Karavelioğlu, Bir Devrim İki Darbe, 27 May›s, 12 Mart, 12 Eylül (İst. 2007) kitab›nda “Yönetime ihtilalle gelmek, sonra da yönetimi

seçimle devretmek, 3000 sene evvel ancak Kartaca’da olmuştur” sat›rlar›yla gerçekten uygulanan bu sözün önemini vurgulamaktad›r. s. 62.

(16)

referandumla kabul edilen 1961 Anayasas›’n›n kurumsal içeriği de bu kimliği ink›lap’a çevirdi.

İlim Heyeti olarak adland›r›lan hukukçular grubu, hemen çal›şmaya başlad›. İlk ad›m olarak iktidar›n meşruiyetini (yasall›ğ›n›) kaybettiğini anlatan ve komite üyelerinin adlar›n›n halka aç›klanmas›n›, bir hükümet kurulmas›n›, sorumlular›n gözalt›na al›nmas›n› ve onlar› yarg›lamak üzere yüksek bir yarg› organ› oluşturulmas›n›, ayr›ca yeni Anayasa çal›şmalar› süresince geçerli olacak geçici Anayasa yap›lmas›n› öngören bir rapor haz›rland›. Devlet kuruluşlar›ndan uzmanlar›n ve Milli Birlik Komitesi’nin kuracağ› hükümetin süzgecinden geçtikten sonra yürürlüğe girecek olan yeni bir Anayasa ve seçim yasas› ›ş›ğ›nda seçim yap›larak yönetimin devredileceğini de içeren ve 28 May›s’ta yay›nlanan bu rapor42 27 May›s’›n

hukuksal dayanağ› oldu.43

İhtilale İlişkin Birkaç Saptama

Gerek bu dayanağ› oluşturan İlim Heyeti’nin görevlendirilmesi, gerekse o sabah erken saatlerde yaşananlar, Silahl› Kuvvetlerin yönetime el koymas› karar›n› verenlerin bu önemli ad›m› att›ktan sonras› için pek de haz›rl›kl› olmad›klar›n› düşündürmektedir. Örneğin, hareket o sabah radyodan duyurulurken, hatta günün ileri saatlerinde yap›lan duyurularda bir lider ad› geçmemişti. Askeri kanattan belli kimselerin bir süredir lider olarak düşündükleri Cemal Gürsel’in ad›, Orgeneral’in o gün saat 11’de Etimesgut Havaalan›na inen C-47 Çubuk 6024 uçağ›yla44 apar topar İzmir’den

getirilmesinden sonra duyurulmuştu. Bir şaşk›nl›k da Gürsel gelene kadar ihtilalin lideri durumundaki General Cemal Madanoğlu sabah erkenden karargah yap›lan Harp Okulu’na geldiğinde önceden belirlenmiş 74 kişi yerine gözalt›na al›nm›ş yüzlerce D.P.’liyle karş›laşmas› üzerine yaşanm›şt›. Bu kalabal›ğ›n gözalt›na almalar başlad›ğ›nda as›ll› as›ls›z ihbarlar›n değerlendirilmesiyle bir yandan da D.P.’ye tepkili s›radan vatandaşlar›n kendiliklerinden bildikleri, bulduklar› D.P.’lileri tam anlam›yla derdest edip Harp Okulu’na getirmeleriyle oluştuğunu öğrenen Madanoğlu, odalara s›ğmayan yüzlerce kişinin bir k›sm›n› serbest b›rakt›rm›ş, belediyeden istenen 28 otobüsle evlerine dönmelerini sağlam›şt›. Ne var ki İlim Heyeti

42

Feridun, Dr. Server, Anayasalar ve Siyasal Belgeler, İst. 1962, s.65-68. Rapor Başkan İstanbul Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. S›dd›k Sami Onar ve Üye İstanbul Hukuk Fakültesi Dekan› Ceza Hukuku Prof. Naci Şensoy, Üye İstanbul Hukuk Fakültesi Medeni Hukuk Ord. Prof. H›fz› Veldet Velidedeoğlu, Üye İstanbul Hukuk Fakültesi Anayasa Prof. Hüseyin Nail Kubal›, Üye İstanbul Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Prof. Rag›p Sar›ca, Üye İstanbul Hukuk Fakültesi Anayasa Prof. Tar›k Zafer Tunaya, Üye İstanbul Hukuk Fakültesi İdare Hukuku Doçenti İsmet Giritli taraf›ndan imzalanm›şt›.

43 Aydemir, Şevket Süreyya, a.g.e., s.386-387. 44

(17)

geldiğinde bunun yarg› kanal›yla yap›lmas› gerektiğini hat›rlat›nca, ayn› kimseler tekrar gözalt›na al›nm›şlard›.45.

İhtilal sonras›n›n yeterince planlanmad›ğ›n›n bir başka göstergesi de İlim Heyeti’nin saptanma yöntemidir. Askeri harekat›n yasall›ğa dayanmas› gerektiği daha önce konuşulmuş, hatta Cemal Gürsel’in yeni bir Anayasa gerektiğine çok önceden işaret etmiş olmas›na karş›n ilk gün bu konuda da bir boşluğa düşülmüştü. İhtilale hukuksal dayanak sağlamak için önerilerine başvurulan İlim Heyeti de Madanoğlu’nun bir süre önce bir dost evinde tan›d›ğ› bir profesöre başvurmas› ve onun önerdiği yedi İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesinin hemen Ankara’ya getirilip anayasa haz›rlamakla görevlendirilmesiyle oluşmuştu46.

D.P.’nin on y›ll›k iktidar› boyunca hükümetin gitgide demokrasiye, anayasaya s›rt çevirerek yasall›ktan uzaklaş›p merkeziyetçi bir yönetime dönüşmesi, ulusal sorumluluk bilinci ve duygusu taş›yan her vatandaşta ve elbette Silahl› Kuvvetler’de bu gidişi durdurmak gereğini körüklemiş, girişimleri başlatm›şt›. Askerlerin birkaç y›la yay›lan haz›rl›klar›na temel oluşturarak eyleme geçiren, ulusal egemenlik bilincinin, bağ›ms›zl›k k›vanc›n›n örselenmesi, cumhuriyetin temel ilkelerinin çiğnenmesi, Atatürk sevgisinin yok edilmeye çal›ş›lmas› karş›s›nda kabaran duygulard›. Milli Birlikçilerden Suphi Karaman y›llar sonra bu gerçeği şu sözlerle dile getirmiştir: “Asl›na bak›l›rsa 8 ay önce bile tam teşekkül etmiş bir ihtilal komitesinden pek de bahsedilemez. Sonra ne yapabilirdik ki? Biz bir şey okumam›şt›k, bir şey bilmiyorduk ki bizden ekonomik, sosyal işler, reformlar beklensin”.47 İşte 27 May›s’› gerçekleştiren genç subaylar, Türkiye

Cumhuriyeti tarihinin bu önemli dönemecini ev toplant›lar›nda gizlice örgütlenerek haz›rlarken hedefleri, laiklik yönü başta gelmek üzere D.P. yönetiminin zamanla daha çok gözard› ettiği Atatürkçü değerlere dönmekti. Nitekim bu husus, Orhan Erkanl›’n›n Ankara’daki ilk örgütlenme s›ras›nda

45 Küçük, Sami, a.g.e. 105, Karavelioğlu, Kam›il, a.g.e. s. 47-48 Sami Küçük, baştan

tüm D.P. ileri gelenlerinin potansiyel suçlu görüldüğü bir yaklaş›mla gözalt›na al›nmalar›n Komite’nin yanl›ş bir uygulamas› olduğunu yazmakta, ‘baştan yarg› yoluyla yap›lsa idi Yass›ada Mahkemelerinin o kadar uzamaz, toplumun ac›ma duygular› da o kadar artmazd›” yorumunu yapmaktad›r..

46

Ad› Nedim Ergüven olan bu profesörün önerdiği kimseler; İstanbul Üniversitesi profesörleri S›dd›k Sami Onar, Naci Şensoy, Hüseyin Nail Kubal›, Hufz› Veldet Velidedeoğlu, Rag›p Sar›ca, Tar›k Zafer Tunaya, İsmet Giritli ve Muammer Raşit Sevig idi. Aydemir, Şevket Süreyya, İhtilalin Mant›ğ›, s. 379; Karavelioğlu, Kamil, a.g.e. s.51, İpekçi-Coşar, a.g.e., s.253.

47 Aydemir, Şevket Süreyya, İhtilalin Mant›ğ› , s. 487. Milli Birlikçilerle 27 May›s’›

izleyen günlerde yap›lan çeşitli söyleşilerde hangi kitaplar› okuduklar› sorulduğunda genel yan›t›n Fin yazar Grigori Petrof’un “Beyaz Zambaklar Memleketinde” olduğunu ve bunun ayd›nlar aras›nda eleştirilerini ve Askeri lise ve Harp Okulu öğrencilerine ders kitaplar› d›ş›nda kaynaklar için s›k› bir okuma yasağ› uyguland›ğ›n›n konuşulduğunu annesi tarih öğretmeni babas› tarih profesörü olan bu sat›rlar›n yazar› hat›rlamaktad›r.

(18)

ortaya koyduğu 20 maddelik esaslar,48 sonra da Milli Birlik Komitesi’nin

1960 Eylül’ünde yay›nlad›ğ› Direktifler aras›nda yer alm›şt›.49 D.P.

iktidar›n›n Atatürk ink›laplar›na düşman duruma düşmesi İlim Heyeti’nin 28

May›s bildirisinde 27 May›s hareketinin meşruluk nedenleri aras›nda gösterilmişti50.

27 May›s’› haz›rlayan subaylar üniformalarla ihtilal haz›rl›klar› yapman›n ciddiyetinin bilincinde olarak not tutmamaya, yaz›l› belge bulundurmamaya çok dikkat ettiklerinden, tüm ayr›nt›lar›n belleklere yaz›lmas›51, kuşkusuz bir tak›m haz›rl›ks›z yakalanmalara ve yukar›da da

değinildiği gibi, baz› noktalar›n sonradan düşünülmesine yol açm›şt›. Ne var ki, ihtilalin üzerinden y›llar geçtikten sonra geriye bak›ld›ğ›nda, Silahl› kuvvetlerin yönetime el koymas›ndan sonra, ilerleyen aylarda ülkede sosyal, kültürel ve ekonomik yaşam› yükseltecek bir girişim, topluma yans›yacak olumlu bir yenilik getirilememesi, yönetimi ele alm›ş olanlar› da huzursuz etmişti. Bu huzursuzluk, kilit noktalar›ndakilerden aşağ›ya doğru büyüyerek yurt sevgisinin ülkenin yükselmesi için yeterli olmad›ğ› anlaş›ld›kça orduda ileride anlat›lacak bölünmelere bile yol açacakt›.

Üzerinde durmak gereken bir başka nokta da eylemin herhangi bir siyasal bağlant›ya yer vermeden gerçekleştirildiğidir. Asl›nda 27 May›s aşamas›nda genel kan›, Halk Partisi’nin ve İnönü’nün bu eylemle bağlant›s› olduğuydu. İnönü’nün Tahkikat Komisyonu yasalaş›rken yapt›ğ› uyar›c› konuşmada “..Eğer bir idare İnsan Haklar›n› tan›maz, bask› rejimi kurarsa o memlekette ayaklanma olur. Buna meydan vermemek için idarelerin demokratik yolda olmas›, İnsan Haklar›n›n yürürlükte olmas› şartt›r. Eğer İnsan Haklar› yürütülemez, vatandaş haklar› zorlan›rsa, ihtilal behemehal olur”52 diyerek bir ay sonraki ihtilale vize verdiği bile söylenmişti. Oysa

umudunu ve beklentisini seçim yap›lmas›na bağlam›ş olan İsmet Paşa’n›n da hareketi herkes gibi sabah radyodan duyana kadar yine herkes gibi tahminden öteye bir bilgi sahibi olmad›ğ› anlaş›lmaktad›r. Bu yönde birçok saptama yapabiliyoruz:

28 May›s sabah› Paşa’y› arayan Cemal Gürsel’in “Size karş› kusurluyuz Paşam. Hareketimizi size önceden haber vermedik Fakat haber verseydik biz bundan cayd›rmak isteyeceğinizi biliyorduk. Fakat yapacak başka bir şeyimiz kalmam›şt›. Bizi affetmenizi rica ediyoruz. Emirleriniz bizim için daima Peygamber buyruğudur Say›n Paşam”53 aç›klamas›, bu saptamalardan

biridir. Bu görüşmeden bir gün sonra İnönü’nün Yakup Kadri

48 Aydemir, Şevket Süreyya, a.g.e. , s.395. 49

Dr. Server Feridun, Anayasalar ve Siyasal Belgeler, İstanbul 1962, s. 82-85.

50 Özek, Çetin, Devlet ve Din, İst. 1979 s. 488. 51

Sami Küçük’le 2008 Temmuzunda yap›lan görüşme.

52 T.B.M.M. Zab›t Ceridesi, 27 Nisan 1960, Devre XI, Cilt:I3 İçtima 3, s.301. 53

(19)

Karaosmanoğlu’na “Kurmaylar›, Kurmay Albaylar› bilirim. Bunlar gelir ama gitmesini bilmezler” demesi, Temmuz baş›nda Cumhuriyet Gazetesi’nde yer alan bir söyleşideki “Seçimlerin bir an önce yap›lmas›nda say›lamayacak kadar çok milli menfaat vard›r”54 sözleri, onun askeri bir harekete taraftar

olmad›ğ›n› anlatmaktad›r. Kald› ki İnönü, D.P. iktidar›n›n bask›s›ndan bunalan C.H.P. yerel örgütlerinin, üyelerinin ve yandaşlar›n›n coşkuyla karş›lad›ğ› 27 May›s’›n ve askeri yönetimin seçim sand›ğ› baş›nda partiye zarar verebileceğini bile düşünmüştü. İhtilali izleyen günlerde parti örgütlerini duygusal taşk›nl›klara meydan verilmemesi ve sükunetin korunmas› yolunda uyard›ğ› telgraf›ndan sonra 20 Haziran’da il ve ilçe başkanl›klar›na bütün kademelere ulaşt›r›lmas› kayd›yla bu doğrultuda bir genelge göndererek C.H.P.’nin ihtilali haz›rlay›p uygulayan “idealistlerle ayn› görüş ve düşüncelerle ayn› inanca sahip” olmakla birlikte ordunun eyleminde C.H.P.’nin rolü olduğuna yönelik gerçek d›ş› propagandadan kesin olarak sak›nmalar›n›, yönetime güvenerek seçime kadar sükunetin korunmas›n› istemişti.55 İnönü seçimin en k›sa zamanda yap›lacağ›na

inand›ğ› için bu süreyi tan›mlamam›şt›. Oysa izleyen haftalarda İlim Heyeti Başkan› Prof. S›dd›k Sami Onar, “Seçimleri çabuk yapmak kadar hatal› bir iş olmaz. Meselenin bitaraf bir hükümet ve bitaraf bir idare elinde halledilmesi laz›md›r”56 derken, Prof. Hüseyin Nail Kubal› da Alparslan Türkeş’le

görüşmesinde Onar’a kat›ld›ğ›n›, Yass›ada duruşmalar› sonuçlan›p hükümler infaz edilmeden yönetimin sivil bir iktidara b›rak›lmas›n›n doğru olmad›ğ›n›, askerin en az bir buçuk y›l iktidarda kalmas› gerektiğini”57

söylemişti.

Güç Ama Gerekli İşlev: İhtilalin Gerekçelendirilmesi

M.B.K. de en k›sa zamanda seçime giderek yönetimi sivile devretmekte kararl›yd›. Ama 27 May›s ihtilalinin temel gerekçesi, iktidar›n anayasay› çiğneyerek gayr›meşru duruma düşmesi olduğundan, ilk andan beri benzeri ortam›n gelişebileceği boşluklar› olmayan yeni bir anayasa haz›rlanmas›n› zorunlu görmekteydi. Kald› ki bu gereği Sadi Kocaş, bir askeri harekat olas›l›ğ›n› Cemal Gürsel ile paylaş›rken de dile getirmişti. Hatta haz›rlanacak yasan›n Anayasa mahkemesi, planlama örgütü gibi kurumlarla çift meclisli parlamento, üniversite muhtariyeti, yarg› teminat› gibi uygulamalara yer vererek, üniversite hocalar›n›n yard›m›yla haz›rlanabileceğini aç›klam›şt›.58

Anayasadan sonra ikinci önemli noktan›n seçim olduğunu 27 May›s’›n ilk saatlerinde Harp Okulu’ndaki k›sa konuşmas›yla harekete yeşil ›ş›k yakarken Madanoğlu ihtilal kadrosunun siyasal görev almak yönünde hiçbir beklentisi

54

Aydemir, Şevket Süreyya, İkinci Adam, Cilt III, s.493-94.

55 Kili, Suna, 1960-1975 Döneminde C.H.P.’nde Gelişmeler, İst. 1976, s.136-138 56

Aydemir, Şevket Süreyya , a.g.e., Cilt III s.495.

57 Aydemir, Şevket Süreyya, İhtilalin Mant›ğ›.. s. 425. 58

(20)

olmad›ğ›n›n alt›n› çizerek belirtmişti. Ne var ki uzmanlar›n eline b›rak›lsa da yeni bir anayasan›n haz›rlanmas›n›n ve seçime gidilmesinin san›ld›ğ› kadar kolay ve çabuk olamayacağ› çok geçmeden anlaş›ld›. İlim Heyeti Genelkurmay Başkanl›ğ›’na taş›nan karargahta Madanoğlu’nun yan›na gittiklerinde İzmir’den gelerek kendilerine kat›lan Cemal Gürsel de “Biz Üniversiteye inan›yoruz.Yaln›z inanm›yoruz, iman ediyoruz. Sizi davet etmemizin sebebi budur” diyerek profesörlerden elverdiğince k›sa zamanda ‘dinin istismar›na olanak vermeyecek ve ihlal edilemeyecek bir anayasa haz›rlamalar›n› rica’ edip üç ay içinde seçime gidip iktidar› b›rakacaklar›n›, sonra da askerlerin hiçbir görev kabul etmeyeceklerini söylemişti.59 Bununla

birlikte, 27 May›s’›n ilk saatlerden beri İhtilal Komitesi yasa niteliğinde numaral› bildiriler yay›nlarken Silahl› Kuvvetlerin amac›n›n anayasal düzen içinde yasall›k ve demokrasi olduğu, 28 May›s raporuyla gerekçelendirilmiş de olsa duygular durulduktan sonra pek kabul görmeyebilirdi. Bu bak›ş aç›s›yla hocalar›n önerisi bakanlar›n›n belirlendiği bir hükümetin kurulmas› ve Milli Birlik Komitesi’nin ad›n›n resmileştirilerek üyelerinin halka duyurulmas›yd›.60 M.B.K., art›k Anayasa Komisyonu olarak an›lacak İlim

Heyeti’nin iki önerisine de uydu. Ancak, hükümet kurulurken Alparslan Türkeş ve dokuz kişilik grubu hükümette askere de yer verilmesini isteyip amaçlanan düzenlemelerin uzun sürede yap›labileceğini öne sürerek Milli Savunma, Ulaşt›rma ve İçişleri bakanl›klar›na talib olmas› üzerine ilk anlaşmazl›klar ortaya ç›kt›. Madanoğlu’nun çok sert tepkisi üzerine Gürsel’in Devlet Başkan›, Başbakan, Milli Savunma Bakan› ve Silahl› Kuvvetler Başkomutan›, Türkeş’in Başbakanl›k Müsteşar› olmalar›, iki bakan d›ş›nda hükümetin sivillerden oluşmas›nda uzlaş›ld›ysa da.61 İkinci

sorun M.B.K. üyeleri belirlenirken yaşand›.

Say›sal ağ›rl›k küçük rütbeli subaylarda olmak üzere üsteğmenden generale kadar uzanan ve kendiliğinden kat›l›mlarla gitgide kabaran Milli Birlik Komitesi’nin belli bir say›da tutulmas› ve baz› isimlerin üyeliği çevresinde sert tart›şmalar yap›ld›. Sonunda Komitenin kesin şeklini belirlemek üzere oluşturulan seçici kurul, 11 Hazirana kadar süren çekişmeli çal›şmalar sonunda çoğu Kara Kuvvetleri’nden 38 kişinin “Milli Birlik Komitesi Üyeleri” olarak aç›klanmas›n› karara bağlad›.62 Kamuoyu

59 Karavelioğlu, Kamil, a.g.e., s. 46, İpekçi-Coşar, a.g.e., s. 255. 60

Avni Elevli, değinilen yap›t›nda 28 May›s günü Orgeneral Cemal Gürsel’i Genelkurmay Başkanl›ğ›’nda ziyaret eden İlim Heyeti üyesi Prof. Dr. Hüseyin Nail Kubal›’n›n haz›rlanacak geçici anayasan›n geçerli olabilmesi için bir meclis taraf›ndan tart›ş›l›p onanmas› gerektiğini, dolay›s›yle, “ihtilal karargah›n›n isimlerinin bilinmesine zaruret” olduğunu hat›rlatt›ğ›n› yazmaktad›r. s. 105.

61 İpekçi-Coşar, a.g.e., s. 261. 62

İpekçi-Coşar, a.g.e., s.300. Seçici Kurul, Cemal Madanoğlu’nun başkanl›ğ›nda, Ekrem Acuner, Suphi Karaman, Sami Küçük, Sezai Okan, Alpaslan Türkeş, Orhan Erkanl›, Orhan Kabibay ve Ahmet Y›ld›z’dan oluşmuştu.

(21)

M.B.K.’ni oluşturan isimleri 14 Haziran’da Resmi Gazete’de yay›nlanan Geçici Anayasa ile öğrendi.

Geçici Anayasan›n Iş›ğ›nda

Milli Birlik Komitesi’nin kabul ettiği 1 say›l› 27 maddelik “1924 tarih ve 491 say›l› Teşkilat› Esasiye Kanununun baz› hükümlerinin kald›r›lmas› ve baz› hükümlerinin değiştirilmesi hakk›nda geçici Kanun”, başl›ğ›ndan da anlaş›lacağ› gibi, Cumhuriyetin ilk anayasas› olan 1924 Teşikilat› Esasiye Kanunu esas al›narak haz›rlanm›şt›.63 5 sayfal›k k›sa ama

özlü metinde yasan›n haz›rlan›ş nedenleri, yasama-yürütme-yarg› organlar›n›n dengesi, M.B.K.’nin, Devlet Başkan›’n›n ve Bakanlar Kurulu’nun yetki ve görevleri belirlenmişti.

Dört bölümden oluşan bu yasan›n ilk bölümü olan Genel Hükümler k›sm›nda M.B.K.’nin, Türk Ordusu’na Teşkilat› Esasiye Kanunu ile verilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumak görevi doğrultusunda hareket ederek geçici olarak yönetimi ele ald›ğ› aç›klanm›şt›. İlk madde “Yeni Anayasa ve Seçim Kanunu demokratik usullere uygun olarak kabul edilip buna göre en k›sa zamanda yap›lacak olan genel seçimlerle yeniden kurulacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisine iktidar› devredeceği tarihe kadar” yasama yetkisinin Milli Birlik Komitesi’nde olduğunu, 3. Madde de yürütme yetkisini Devlet Başkan›n›n atayacağ›, Komitenin onaylayacağ› Bakanlar Kurulu’nun sürdüreceğini belirlemişti. (Madde 3) , ancak, Komite’nin Bakanlar› denetleme ve görevinden ç›karmaya yetkili olduğu (Madde 4) yasama ve yürütme yetkileri olarak belirlenmişti. Tarafs›z mahkemelerin “kanun s›n›rlar› içinde millet ad›na” yarg› hakk›n› kullanacaklar› da belirtildikten sonra eski yöneticilerin soruşturmalar› belli esaslarla kurulacak Yüksek Soruşturma Kurulu taraf›ndan tamamland›ktan sonra “adli, idari ve askeri kazaya mensup hakimler aras›ndan” kurulacak aras›ndan” kurulacak Yüksek Adalet Divan›’nda yarg›lanacaklar› izleyen maddelerde belirtilmişti. Yasalarla ilgili müzakerelerin gizli yap›lacağ› ve kararlar›n yay›nlanmayacağ› (Madde 15) ve “İdam kararlar›n›n infaz›, karar›n Mili Birlik Komitesi’nce tasdikine bağl›d›r” maddeleri, bu belgenin ihtilal yasas› olduğunun bir hat›rlatmas›yd›. Genel seçimlerle kurulacak T.B.M.M.’nin görevine başlamas›yla Mili Birlik Komitesi’nin hukuki varl›ğ›n›n son bulacağ›n›n alt›n›n çizilmesi de o tarihe kadar Komitenin tam yetkili olduğuna vurgulamayd›. İlgili hükümleri ve üyelerin adlar›n›n ilk kez aç›klanmas›yla64 M.B.K. de bu yasayla resmen

63 T.C. Milli Birlik Komitesi Kanunlar Dergisi Cilt 43, 1961, s. 1-3 , 27 maddelik 1

No.lu geçici yasa (Resmi Gazete ile ilan›:14.6.1960-say› 10525)

64 Bu yasayla aç›klanan Milli Birlik Komitesi Başkan› Cemal Gürsel’in alt›ndaki komite

üyelerinin adlar› şöyleydi: Ekrem Acuner, Faz›l Akkoyunlu, Refet Aksoylu, Mucip Atakl›, İrfan Baştuğ, Rifat Baykal, Emanullah Çelebi, Ahmet Er, Orhan Erkanl›, Vehbi Ersü, Numan Esin, Suphi Gürsoytrak, Orhan Kabibay, Kadri Kaplan, Mustafa Kaplan, Suphi Karaman,

Referanslar

Benzer Belgeler

I9ll MEHMET BAYRAKDAR... 214

Böyle biyoloji felsefesi ile ilgili ilk ve mühim bir eser, daha geniş yazılabilirdi. Mesela son bölüm iki tam sayfa bile değil. Ne zaman baş- layıp bittiğini insan farkedemiyor.

If each element of M is a join of principal .compact/ elements of M; then M is called a principally generated lattice module, briefly PG lattice module .compactly generated

Bu çalışmada Hatay İli Orta Paleolitik döneme ait Üçağızlı II, Merdivenli ve Tıkalı Mağaralarından ele geçen taş alet kalıntıları kullanılarak hammadde

Bu araştırmada öncelikle, sosyodemografik değişkenler (yaş, cinsiyet, evlilik süresi, evlenme yaşı, evlenme biçimi, eğitim düzeyi, gelir düzeyi, çalışıp çalışmama

Documentary film is interested in what was lost in past about people and tries to recreate it for the spectator.. It is usually inspired

Ergen anababa bağında ergenlerin tutum ve davranışları karşılaştırmalarında anne baba ile sinemaya gitme, davranış tutum ikilisinde istatistiksel olarak önemli derecede

Çağdaş sanatın yeni kavramsalcı veya yeni öncü yaklaşımları geleneksel resimsellikten uzaklaşma ve klasik estetik değerlerden arınma anlamına geldiği gibi