• Sonuç bulunamadı

Akıllı cep telefonları kullanım örüntüleri: Üsküdar örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Akıllı cep telefonları kullanım örüntüleri: Üsküdar örneği"

Copied!
118
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA ANABİLİM DALI

RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA BİLİM DALI

AKILLI CEP TELEFONLARI KULLANIM ÖRÜNTÜLERİ:

ÜSKÜDAR ÖRNEĞİ

KÜBRA ERKOVAN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Doç. Dr. Enderhan KARAKOÇ

(2)

Alâaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu 42079

KONYA Telefon : (0 332) 241 05 21-22 Faks : (0 332) 241 05 24 e-posta : sosbilens@selcuk.edu.tr Elektronik Ağ : www.sosyalbil.selcuk.edu.tr

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Bilimsel Etik Sayfası

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadarki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

Kübra ERKOVAN Ö ğr en ci ni n

Adı Soyadı KÜBRA ERKOVAN

Numarası 124223001013

Ana Bilim / Bilim

Dalı RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

(3)
(4)

Alâaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu 42079

KONYA Telefon : (0 332) 241 05 21-22 Faks : (0 332) 241 05 24 e-posta : sosbilens@selcuk.edu.tr Elektronik Ağ : www.sosyalbil.selcuk.edu.tr

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

ÖZET

Teknolojik gelişmeler insan hayatına her geçen gün farklı bir yenilik getirmektedir. Bu yenilikler iletişim teknolojilerinde de kendini göstermektedir. Akıllı cep telefonu olarak da adlandırılan telefonlar bunlardan biridir. Bünyesinde bulundurduğu birçok farklı özellik ile hayatımızı kolaylaştıran ve vazgeçilmezlerimiz arasında yer alan bu teknolojik ürünlerden uzak kalmak günümüzde neredeyse imkansız hale gelmiştir.

Bu çalışmada, farklı yaş, cinsiyet, meslek grubu ve gelir düzeyine sahip akıllı cep telefonu kullanıcısının bu ürünleri kullanım alışkanlıkları, kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı temel alınarak Üsküdar örneği özelinde ortaya koymak amaçlanmıştır. Amaçlı örneklem yöntemi ile seçilen 500 denek ile gerçekleştirilen araştırmaya ait veriler, frekans analizi, ki-kare testi ve bağımsız örneklem t testi kullanılarak yorumlanmaya çalışılmıştır. Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre, katılımcılar akıllı cep telefonlarını en çok internete bağlanmak ve arama

Ö ğr en ci ni n

Adı Soyadı KÜBRA ERKOVAN

Numarası 124223001013

Ana Bilim / Bilim

Dalı RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı DOÇ. DR. ENDERHAN KARAKOÇ

(5)

Alâaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu 42079

KONYA Telefon : (0 332) 241 05 21-22 Faks : (0 332) 241 05 24 e-posta : sosbilens@selcuk.edu.tr Elektronik Ağ : www.sosyalbil.selcuk.edu.tr

yapmak için kullanmaktadır. Katılımcıların akıllı cep telefonu kullanım nedenlerinin başında ise çevrelerinde olup bitenler hakkında kolayca bilgi sahibi olmaları ve fonksiyonları sayesinde birçok araca ulaşabilmeleri yer almaktadır.

Anahtar Kelimeler: İletişim teknolojileri, kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı, akıllı cep telefonları.

(6)

Alâaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu 42079

KONYA Telefon : (0 332) 241 05 21-22 Faks : (0 332) 241 05 24 e-posta : sosbilens@selcuk.edu.tr Elektronik Ağ : www.sosyalbil.selcuk.edu.tr

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Ö ğr en ci ni n

Adı Soyadı KÜBRA ERKOVAN

Numarası 124223001013

Ana Bilim / Bilim

Dalı RADYO TELEVİZYON VE SİNEMA

Programı Tezli Yüksek Lisans Doktora

Tez Danışmanı DOÇ. DR. ENDERHAN KARAKOÇ

Tezin İngilizce Adı USAGE PATTERNS OF SMART PHONES: THE USKUDAR SAMPLE

SUMMARY

Technological developments bring a different innovation to human life every day. These innovations show themselves in communication technologies too. The phones named android mobile phones are one of them. Today, it becomes almost impossible to be away from these technological devices which is indispensable and make our life easier with their lots of different functions.

In this study it is aimed to state the Üsküdar example by basing on usage habits, usage and gratification approach of smart phone users who are in diffrent age, gender, occupational group and income level. The data which belongs to the research done with 500 subjects chosen by using purposive sample method is tried to be interpreted by using frequencies analysis, Chi-square test, independent sample t test.

According to the findings, the participants use their smart phones mostly to get into internet and to search. One of the main reason why the participants use their

(7)

Alâaddin Keykubat Kampüsü Selçuklu 42079

KONYA Telefon : (0 332) 241 05 21-22 Faks : (0 332) 241 05 24 e-posta : sosbilens@selcuk.edu.tr Elektronik Ağ : www.sosyalbil.selcuk.edu.tr

smart phones is that they can learn easily what is happening around them and they can reach a lot of tools thanks to phones’functions

Key Words: Communication technologies, gratification and usage approach, smart phones

(8)

İÇİNDEKİLER

BİLİMSEL ETİK SAYFASI ... ii

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU ... iii

ÖZET ... iv

SUMMARY ... vi

İÇİNDEKİLER ... viii

ŞEKİLLER LİSTESİ ... xi

TABLOLAR LİSTESİ ... xii

ÖNSÖZ ... xiv

GİRİŞ ... 1

BİRİNCİ BÖLÜM KİTLE İLETİŞİM ARAŞTIRMALARI VE KULLANIMLAR VE DOYUMLAR YAKLAŞIMI 1.1. İLETİŞİM KAVRAMI VE KİTLE İLETİŞİMİ ... 7

1.1.1. İletişim Kavramı ... 7

1.1.2. İletişim Süreci ... 9

1.2. KİTLE İLETİŞİMİ ... 10

1.2.1. Kitle İletişimi ve Özellikleri ... 10

1.3. KİTLE İLETİŞİMİNDE ETKİ ARAŞTIRMALARI ... 14

1.3.1. Güçlü Etkiler Dönemi ... 15

1.3.2. Sınırlı Etkiler Dönemi ... 16

1.3.3. Güçlü Etkilere Geri Dönüş ... 17

(9)

İKİNCİ BÖLÜM

İLETİŞİMDE YENİ TEKNOLOJİLER VE CEP TELEFONLARI

2.1. TEKNOLOJİ KAVRAMI ... 23

2.2. TEKNOLOJİ VE İLETİŞİM ... 24

2.3. TELEKOMÜNİKASYON VE İLETİŞİM ... 28

2.4. CEP TELEFONLARI VE TARİHSEL GELİŞİMLERİ ... 30

2.4.1. Telgraf ve Telefonun Gelişimi ... 30

2.4.2. Cep Telefonları ve Tarihsel Gelişim ... 33

2.5. CEP TELEFONLARINDA YENİ TEKNOLOJİLER ... 36

2.5.1. Akıllı Cep Telefonları ... 38

2.6. CEP TELEFONU KULLANIMINA İLİŞKİN VERİLER ... 40

2.6.1. Abone Sayıları ... 40

2.6.2. Mobil Pazar Kullanıcı Verileri ... 42

2.6.3. Mobil Trafik Hacmi ... 43

2.6.4. Operatörlerin Gelir Durumları ... 43

2.6.5. Akıllı Cep Telefonu Kullanımına İlişkin Veriler ... 45

2.7. Akıllı Cep Telefonu Kullanımı İle İlgili Yapılmış Araştırmalar ... 46

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM AKILLI CEP TELEFONLARI KULLANIM ÖRÜNTÜLERİ: ÜSKÜDAR ÖRNEĞİ SAHA ARAŞTIRMASI BULGULARI 3.1. METODOLOJİ ... 49

3.1.1. Araştırmanın Sorunu ... 49

3.1.2. Araştırmanın Amacı ve Önemi ... 50

3.1.3. Araştırmanın Modeli ... 50

3.1.4. Araştırmanın Evren ve Örneklemi ... 51

(10)

3.1.6. Elde Edilen Verilerin Analizi ve Kullanılan İstatiksel Analiz

Yöntemleri ... 53

3.1.6.1. Bağımsız Örneklem T- Testi ... 53

3.1.7. Araştırma Soruları ve Hipotezler ... 54

3.2. ARAŞTIRMAYA İLİŞKİN BULGULAR VE YORUM ... 56

3.2.1. Katılımcıların Cinsiyeti ... 56

3.2.2. Katılımcıların Yaşı ... 57

3.2.3. Katılımcıların Öğrenim Durumu ... 57

3.2.4. Katılımcıların Meslekleri ... 58

3.2.5. Katılımcıların Medeni Durumu ... 59

3.2.6. Katılımcıların Aylık Gelir Durumları ... 59

3.2.7. Katılımcıların Cep Telefonu Kullanım Tecrübesi ... 60

3.2.8. Katılımcıların Akıllı Cep Telefonu Kullanım Tecrübesi ... 62

3.2.9. Katılımcıların Günlük Cep Telefonu Kullanım Süresi ... 64

3.2.10. Günlük Kısa Mesaj Gönderim Sayısı ... 66

3.2.11. Günlük Kısa Mesaj Alım Sayısı ... 67

3.2.12. Katılımcıların Hizmet Aldıkları GSM Operatörleri ve Ödeme Özellikleri ... 68

3.2.13. Katılımcıların Akıllı Cep Telefonları İle Aylık Görüşme Gider Durumu ... 69

3.2.14. Katılımcıların Akıllı Cep Telefonu Kullanımı ve Değiştirme Durumu 70 3.2.15. Akıllı Cep Telefonu Satın Alımında Etkili Unsurlar ... 73

3.2.16. Akıllı Cep Telefonu Tercihinde Etkili Unsurlar ... 75

3.2. 17. Akıllı Cep Telefonu Kullanımında Tercih Edilen Özellikler ... 79

3.2.18. Akıllı Cep Telefonu Kullanım Nedenleri ... 81

SONUÇ ... 85

KAYNAKÇA ... 89

EKLER ... 96

(11)

ŞEKİLLER LİSTESİ

Şekil 1: Toplam Mobil Abone Sayısı ve Nüfusa Göre Penetrasyon ... 40

Şekil 2: Türkiye ve Bazı Avrupa Ülkelerinin Mobil Penetrasyon Oranları, % ... 40

Şekil 3: Ön Ödemeli ve Faturalı Mobil Abone Oranları, % ... 41

Şekil 4: 3G Ön Ödemeli ve Faturalı Mobil Abone Oranları, % ... 42

Şekil 5: Mobil İşletmeci Bazında Toplam Abone Sayıları, Milyon ... 42

Şekil 6: Mobil İşletmecilerin Dönemlere göre Toplam Trafikleri, Milyar Dakika .... 43

Şekil 7: Mobil İşletmecilerin Gelire Göre Pazar Payları, % ... 44

(12)

TABLOLAR LİSTESİ

Tablo 1: Katılımcıların Cinsiyete Göre Yüzdelik Dağılımı ... 56

Tablo 2: Katılımcıların Yaşına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 57

Tablo 3: Katılımcıların Öğrenim Durumuna İlişkin Yüzdelik Dağılımları ... 58

Tablo 4: Katılımcıların Mesleklere Göre Yüzdelik Dağılımı ... 58

Tablo 5: Katılımcıların Medeni Durumlarına Göre Yüzdelik Dağılımı ... 59

Tablo 6: Katılımcıların Aylık Gelir Durumlarına İlişkin Yüzdelik Dağılımı ... 60

Tablo 7: Katılımcıların Cep Telefonu Kullanım Tecrübesine İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 61

Tablo 8: Katılımcıların Cep Telefonu Kullanım Tecrübesinin Cinsiyete Göre Farklılaşması ... 61

Tablo 9: Katılımcıların Akıllı Cep Telefonu Kullanım Tecrübesine İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 62

Tablo 10: Akıllı Cep Telefonu Kullanım Tecrübesinde Cinsiyete Göre Farklılık .... 62

Tablo 11: Katılımcıların Kullanmakta Oldukları Akıllı Cep Telefonu Kullanım Tecrübesine İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikler ... 63

Tablo 12: Katılımcıların Kullanmakta Oldukları Akıllı Cep Telefonu Tecrübesinde Cinsiyete Göre Farklılaşmalar ... 63

Tablo 13: Katılımcıların Günlük Cep Telefonu Kullanım Sürelerine İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 64

Tablo 14: Cinsiyete Göre Günlük Cep Telefonu Kullanım Süresinde Farklılık ... 64

Tablo 15: Katılımcıların Bir Sesli Arama Süresine İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 65

Tablo 16: Cinsiyete Göre Bir Sesli Arama Süresinde Farklılaşmalar ... 65

Tablo 17: Katılımcıların SMS Gönderim Sayısına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 66

Tablo 18: Cinsiyete Göre SMS Gönderim Sayısında Farklılaşmalar ... 66

Tablo 19: Günlük SMS Alım Sayısına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikleri ... 67

Tablo 20: Günlük SMS Alım Sayısında Cinsiyete Göre Farklılık ... 67

Tablo 21: Katılımcıların Hizmet Aldıkları GSM Operatörlerinin Yüzdelik Dağılımı ... 68

(13)

Tablo 23: Akıllı Cep Telefonu İle Aylık Görüşme Tutarına İlişkin Merkezi Eğilim İstatistikler ... 69 Tablo 24: Akıllı Cep Telefonu Kullanımının Aylık Gider Durumunun Cinsiyete

Göre Farklılaşması ... 69 Tablo 25: Katılımcıların Kullanmakta Oldukları Akıllı Cep Telefonu Markalarının

Yüzdelik Dağılımı ... 70 Tablo 26: Katılıcıların Akıllı Cep Telefonlarının Yaklaşık Değerine İlişkin Merkezi

Eğilim İstatistikleri ... 71 Tablo 27: Katılımcıların Akıllı Cep Telefonlarını Değiştirme ... 71 Tablo 28: Cinsiyete Göre Akıllı Cep Telefonu Değiştirme Süresinin

Yüzdelik Dağılımı ... 72 Tablo 29: Katılımcıların Akıllı Cep Telefonlarını Değiştirme Nedenlerinin

Yüzdelik Dağılımı ... 73 Tablo 30: Katılımcıların Akıllı Cep Telefonu Tercihlerinde Etkili Unsurların

Betimleyici İstatistikleri ... 74 Tablo 31: Cinsiyete Göre Akıllı Cep Telefonu Tercihlerinde Etkili

Unsurlarda Farklılaşmalar ... 75 Tablo 32: Katılımcıların Akıllı Cep Telefonu Tercihlerinde Etkili Teknik Özelliklere

İlişkin Betimleyici İstatistikler ... 76 Tablo 33: Cinsiyete Göre Akıllı Cep Telefonu Tercihinde Etkili Özelliklere Verilen

Önemdeki Farklılaşmalar ... 77 Tablo 34: Katılımcıların Akıllı Cep Telefonu Özelliklerini Kullanma Sıklığına

İlişkin Betimleyici İstatistikler ... 79 Tablo 35: Katılımcıların Cinsiyete Göre Akıllı Cep Telefonu Özelliklerini Kullanma

Sıklığında Farklılaşmalar ... 80 Tablo 36: Akıllı Cep Telefonu Kullanım Nedenlerine İlişkin Maddelerin Betimleyici

İstatistikleri ... 82 Tablo 37: Akıllı Cep Telefonu Kullanım Nedenlerinde Cinsiyete

(14)

ÖNSÖZ

Akıllı cep telefonlarının kullanım nedenleri ve alışkanlıklarının ortaya koyulmaya çalışıldığı bu çalışmada büyük katkıları olan tez danışmanım Doç. Dr. Enderhan Karakoç’a teşekkürü bir borç bilirim. Çalışmanın uygulama kısmındaki desteği için Doç. Dr. Şükrü Balcı’ya çok teşekkür ederim. Anket çalışmasında ve diğer tüm aşamalarda desteğini esirgemeyen Yrd. Doç. Dr. Enes Bal’a ayrıca teşekkür ederim.

Bugünlere gelmemde en büyük emeğe sahip olan, maddi ve manevi desteklerini hiçbir zaman esirgemeyen anneme ve babama minnettarım. Son olarak bu çalışmanın ortaya çıkmasında emeği geçen herkese teşekkür ederim.

(15)

GİRİŞ

Teknoloji, insanın üretimiyle, yaratılarıyla ilgilidir, insan bir açıdan, çevresiyle baş edebilmek için eşya yapmaktadır. Oluşturduğu, ürettiği eşya, bilgisine, eylemine, duyumlarına, duygularına karışmaktadır. Teknoloji, insanın “çıplak doğa’’ ya bir katkısıdır. Fiziksel bir mekanda yer tutan nesneler üretilmekte; eşya, eşyayı yapan makineler. İnsanın içi genişlemekte, bedeni teknolojik araç gereçle donanmaktadır. Görülemez uzakları görmekte, gidilemez yerlere gidilmekte, işitilemez sesler duyulmaktadır. Erişilebilirliği artmaktadır (İnam, 1993: 142).

Çağdaş kullanımında, “teknoloji’’, eşyaya, malzemelere, dünya ve doğaya şekil vermekle ilgili bir kavramdır. Burada, giderek “enformasyon’’ ve “bilgiye’’ ait süreçler ve bunlara bağlı ürün ve hizmetlerin de dahil olduğu görülmektedir (Baykara, 2006: 33).

Ekonominin, küresel kültürün ve “tek uygarlığın’’ dünya ölçeğinde yayıldığı günümüzde, bazı çevrelerin ‘’küresel bilgi toplumu’’ diye adlandırdığı, gelişmesi bilişim ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaşmasıyla at başı giden bir oluşum gerçekleşmektedir. Bir “küresel bilgi altyapısı’’ dünyamızı çok büyük bir örümcek ağı gibi sararken; bu altyapı özellikle sayısal alandaki gelişmelerden yararlanmakta, iletişim ve bilişim alanına bağlı tüm hizmetlerin kendi aralarında bağ kurmasını elverişli kılmaktadır (Ramonet, 2000: 143).

McLuhan, 1963 yılında yazmış olduğu kitabında “küresel köy’’, “iletişim ve enformasyon çağı’’, “elektrik çağı’’, olarak nitelediği yeni bir toplumsal yapı müjdelemektedir. Bu toplumsal yapı daha önceki ‘’mekanik çağ’’ı dünyadan silmektedir. Bu sürece yol açan teknoloji “elektrik’’tir. McLuhan’ın düşüncesinde, özellikle telekomünikasyon çok önemli bir yer tutmaktadır. Ona göre, “Batılı insan telgrafın bulunmasından sonra bir büzülme içinde yaşamaya başlamıştır’’. Büzülme mekanik çağın parçalayıcı özelliğinin tam zıddını yaratarak insan-insan ilişkilerini tıpkı küçük bir köydeki gibi yeniden kurmaktadır. Telgraftan sonra gelen telefon ve

(16)

bilgisayarlar gibi enformasyonu daha hızlı taşıyan iletişim teknolojileri, elektrik çağını daha da ileri götürmüştür (Geray, 2003: 120).

Yeniçağda, bilincin teknolojik olarak simülasyonu sonucu “bilme’’ süreci kolektif olarak tüm insanlığa ulaşacaktır. McLuhan’ın deyişiyle, yeniçağda, en zengin, insan büyük ölçüde sıradan insanlarla aynı eğlenceye hatta aynı besin ve

dünya da aslında, bu eşitlikçi uluslararası ilişkiler tezinin altını çizmektedir. (Özdemir, 2008: 22). Merkezinde hareket özgürlüğü yatan günümüz kutuplaşması

çok boyutludur; yeni merkez, zenginle fakir, göçebeyle yerleşik, “normal’’le anormal ya da yasayı ihlal edenler arasındaki çağlar süren ayrımları örtbas etmiştir (Bauman, 1999: 9).

Küreselleşme beraberinde insanların bilgi alış- verişini zorunlu hale getirmiştir. Çünkü gelişen teknoloji sayesinde ortaya çıkarılan bir yenilik aynı anda dünyanın dört bir yanında insanlar tarafından öğrenilebilmektedir. Uzun olmayan bir süre önce telefon sayesinde sadece ses aracılığıyla en hızlı iletişimi kuran insanoğlu bugün bilgisayarlar ve internet sayesinde hem sesli hem de görüntülü olarak birbirleriyle haberleşebilmektedirler (Şimşek, 2008: 14).

Sibernetiğin kurucusu Amerikalı matematikçi Norbert Wiener; “Haberleşme ve dili, kişiler arasındaki ilişki olarak düşünülmektedir. Oysa kişinin bir makine ile veya bir makinenin başka bir makine ile konuşması da mümkündür.’’ diye yazmıştır. MÖ 490 yılında Pheidippides adlı bir Atinalı koşucunun, Persler üzerindeki zaferi bildirmek için maraton mevkiinden Atina’ya kadar koşmak zorunda kaldığı, 19. Yüzyılda ise insanlar ve makinelerin ile konuşmaya başladığını görmekteyiz. 1844 SamuelMorse, Washington ile Baltimore arasında çekilen basit bir elektrik hattı ile kodlanmış mesajların iletilebileceğini gösteren telsizi yürürlüğe sokmuş, bundan 30 yıl kadar sonra Alexander Graham Bell ve Elisha Gray elektrik tellerinin insan sesini iletebileceğini kanıtlayan telefonu gerçekleştirmiştir. 20. Yüzyılın başında Marconi uzun mesafeler arasındaki iletişimde elektromanyetik dalgaların elektrik tellerinin yerini alabileceğini göstermiş, 1923 yılında Londra’ya yerleştirilen bir uzun dalga alıcısı, New York’ta yapılan bir konuşmayı aldığı zaman, denizaşırı radyo yayını gerçekleşmiştir. Okyanus altına yerleştirilen denizaltı kabloları ile okyanus aşırı

(17)

telefonla konuşabilmek için 1956 yılı beklenmiş, fakat daha İkinci Dünya Savaşı öncesinde bu çağın en çarpıcı iletişim aracı olan TV, deneysel çalışmalara başlanmıştır. Bunları ise kablo televizyonu ve uydu iletişimi izlemiştir (Giritli, 1988: 15).

Çeşitli teknolojik, ekonomik ve toplumsal gelişmeler sonucu kitle iletişimi, telekomünikasyon olarak da tanımlanan iki nokta arasındaki iletişim, veri iletişimi gibi çeşitli iletişim biçimleri giderek birbirine dönüştürmüş ve aralarındaki farklılık yok olmuştur. Bu sürece yakınsama veya yöndeşme (convergence) denmektedir. Bunun tipik örneklerinden biri, ülkemizde de uydu üzerinden başlayan sayısal televizyon yayıncılığıdır (Digitürk, StarDigital). Bilgisayarların ve/veya mikroişlemcilerin telefon gibi eski bir teknolojiyle birleşmesi, sistemi oluşturan bütünler arasında, ayrıca kullanıcı ile sistemin bütünü arasındaki etkileşimi artırır. Benzer şekilde, pek çok ülkedeki geleneksel telekomünikasyon altyapısı da, bilgisayarların katılmış olması ve sayısallaşma nedeniyle yeni iletişim teknolojileri içinde değerlendirilmektedir (Geray, 2003: 19-20).

Cep telefonları bizim gerçek veya hayali acil durumlara tepki verme yeteneğimizde gerçekten bir devrim yapmıştır. Bize sosyal statü sağlamıştır. İş bulmamamıza yardımcı olmuştur. Dinlemek istediğimiz her müzik parçasını kolaylıkla kaydedebilme ve içlerinden en çok sevdiklerimizi istediğimiz yerde ve zamanda dinleme olanağı sunmuştur. Onlar artık sizin yapmak istediğiniz herhangi bir şeye ulaşabilmenizi sağlayan vazgeçilmez birer araç konumundadır: hisse senetlerini takip etmek, en sevdiğiniz fotoğrafları paylaşmak, spor müsabakalarının sonuçlarını indirmek ve global köyün dört bir köşesine metin, görüntü, video ve sesli mesaj göndermektedir. Başarılı olabilmek için 7/ 24 bazında erişilebilir olmanız gerekmektedir. Ve bu mucizevi elektronik aletin, sizin kendinizi insanlarla daha bağlantılı, daha verimli, daha eğlenceli ve daha iyi hissetmenizi sağlamadığını kim iddia edebilir ki? Bu telefonların en son modelleri bizleri bugüne değin hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde birbirimize yaklaştırmaktadır (Davis, 2011: 22-23).

Telgrafla başlayan sinema, telefon, radyo ve televizyonun iletişim dünyasına katılmasıyla birlikte devam eden süreç iletişimi dönüştürmüş, iletişim eşzamanlı

(18)

niteliğe kavuştururken keskin sınırlar da ortadan kalkmıştır. İnternetin sunduğu iletişim olanaklarıyla atılan adımlar teknolojiyle ilişkileri açısından, X,Y, Z kuşakları gibi yeni demografik tanımlamaları tartışmaya açmış; akıl, enformasyon ve ileri teknoloji çağını yakalayabilmenin ve sürdürülebilirliğin temel şartı haline gelmiştir. Bununla birlikte 3G teknolojisi, akıllı telefonlar ve tabletlerin de gündelik yaşamın bir parçası haline gelmesiyle birlikte, geleneksel medyanın iletişim kurma, eğitim ve eğlenmek gibi temel işlevlerinde de büyük çapta değişim ve dönüşümün yaşandığı yeni bir döneme girilmiştir (Peltekoğlu’ndan Aktaran Bal, 2014: 24).

İnsan hayatında var olan her şey gibi teknolojinin de iyi ve kötü yanları mevcuttur. Özellikle gençler üzerinde büyük bir otoriteye sahip olan cep telefonu ve bilgisayar- internet bağımlılığı günümüzde artık neredeyse engellenemez bir hal almıştır. Yeni teknolojik gelişmeler ile birlikte her geçen gün yeni bir özelliği bünyesine katan ve akıllı telefon (smartphone) olarak adlandırılan cep telefonları, özellikle gençlerin ilgisini çekse de aslında ileriki yaşlardaki insanlar da bu teknolojik ürünlere kayıtsız kalamamaktadır. Özellikle, ülkemizde var olan hastalık boyutundaki cep telefonu değiştirme alışkanlığı bu telefonlar ile de artarak devam etmektedir. Bu durum da maddi durumu ne olursa olsun sadece tüketmek için var olan, tükettikçe var olabileceğini düşünen insan topluluklarını getirmektedir.

Mutlu’ya göre tüketim kültürü ise, modern kapitalist toplumlarda mal ve hizmetlerin pazarlanması ve tüketimine doğru yönsemenin kültürel bakımdan başat duruma gelmesi. Burada bireysel beğeniler sadece toplumsal konumları (yaş, cinsiyet, meslek, etnik durum, vb.) değil, tüketicilerin toplumsal değerlerini ve bireysel yaşam biçimlerini de yansıtmaktadır (Mutlu, 2012: 308). Tüketimsel iletişim davranışı ise, kitle iletişim araçlarının içeriği insanların dahil olduğu durumlarla işlevsel bir ilişki içinde olmadığında, insanların bu içerikleri zaman doldurma aracı olarak edilgin biçimde tüketmeleridir (Mutlu, 2012: 308).

İletişim ve teknoloji çağı olarak adlandırdığımız bu dönemde teknoloji ile değişen ve gelişen iletişim ortam ve araçlarına kayıtsız kalmak imkansızlaşmıştır. Gerek kitle iletişim araçları gerekse bireysel olarak kullandığımız iletişim araçları bizleri kendine bağımlı hale getirmiştir. Özelikle cep telefonları büyük teknolojik

(19)

yeniliklerle insan hayatının vazgeçilmezi olmuştur. Bir telefon olmalarının vermiş olduğu özelliklerinin yanı sıra her geçen gün kazandıkları yeni özelliklerle hayatımızı kolaylaştırdığı gibi bir o kadar da kullanıcılarını kendine bağımlı hale getirmiştir. Özellikle son yıllarda yoğun olarak kullanılan cep telefonu teknolojisi ile yapılabileceklerin sınırı çizmek imkansızdır. Akıllı cep telefonu olarak da adlandırılan bu telefonlar, yüksek fiyatlarıyla da dikkat çekmektedir. Türkiye şartlarında düşünüldüğünde çalışan nüfusun büyük bir çoğunluğunun asgari ücretle geçinmeye çalıştığı göz önüne alınırsa bu pahalı teknolojiye sahip olanların sayısının yadsınamayacak derecede fazla olduğu görülecektir. Cep telefonlarını insan hayatında bu denli önemli yapan nedir? İletişim ihtiyacını karşılamasının yanında üstün teknik özellikleri, sağladığı kolaylıklar, özellikle gençler arasındaki özenti ve medyanın ve reklamların tüketimi özendirmesi sonucu cep telefonları ülkemizde bir ihtiyacın ötesinde bir tüketim aracı haline gelmiştir.

Her yeni modelde farklı bir özellik ile tüketicilerin hizmetine sunulan cep telefonları, günümüz insanının olmazsa olmazları arasında yerini almıştır. Akıllı cep telefonu olarak adlandırılan bu telefonlar, bir cep telefonu olmanın ötesinde iletişim ile ilgili aklımıza gelebilecek her şeyi içinde bulabileceğimiz bir araç haline gelmiştir. Bilişim Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun verilerine göre, ülkemizde cep telefonu kullanıcı sayısı 71 milyonu geçmektedir (BTK Rapor, 2014: 4). Bu veri, cep telefonlarının insan hayatındaki yeri ve önemini gösterir niteliktedir. Cep telefonlarının birçok teknolojik unsuru içinde bulundurması onu daha da önemli konuma yerleştirmiştir.

Geçmişte yapılan çalışmalarda cep telefonlarının daha çok sağlık ile ilişkisi ya da zararları gibi konular üzerinden ele alındığı görülmektedir. Bu çalışmada ise kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı çerçevesinde, kullanıcıların akıllı cep telefonlarını tercih sebeplerini ve kullanım alışkanlıklarını ortaya koymak amaçlanmıştır.

Çalışma ikisi teorik biri de uygulama bölümü olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, iletişim kavramı ve süreci, kitle iletişim kavramı, iletişimde etki araştırmaları ve kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı gibi konular ele

(20)

alınmaktadır. İkinci bölümde iletişimde yeni teknolojiler, cep telefonlarının tarihsel gelişimi, akıllı cep telefonları ve ülkemizdeki mobil telefon pazarına ilişkin veriler yer almaktadır. Üçüncü ve son bölümde ise çalışmanın amacı, önemi, yöntemi, evren ve örneklemine ilişkin bilgilerin yanında araştırmadan elde edilen istatistiki analizlere yer verilmiştir. Sonuç bölümünde ise araştırma sonuçlarına ilişkin değerlendirmeler yer almaktadır.

(21)

BİRİNCİ BÖLÜM

KİTLE İLETİŞİM ARAŞTIRMALARI VE KULLANIMLAR DOYUMLAR YAKLAŞIMI

1.1. İLETİŞİM KAVRAMI VE KİTLE İLETİŞİMİ

1.1.1. İletişim Kavramı

İletişim, “Komünikasyon’’ sözcüğünün Türkçe’deki karşılığı olarak kullanılmaktadır. Latince “Communicationem’’, “Communicare’’ fiilinin mış’lı geçmiş halinden türetilmiş, eylem anlatan bir isimdir. Communicare, çoğunluğa genellemek, herkesin yararlanmasını sağlamak, çoğunluğa pay vermek anlamlarını taşımaktadır. Burada hemen insan faktörü ortaya çıkmaktadır. İletişim, insanların paylaştığı bir olgudur (Öngören, 1995: 251).

İletişim mesajlar aracılığıyla gerçekleştirilen toplumsal etkileşimdir. (Gerbnerden aktaran Mutlu, 2012: 148). İletişim insan etkinliklerinin tamamlayıcı bir

parçasıdır: nerede bir insan etkinliği varsa, orada iletişim vardır. İletişim insan ilişkilerinin bir zorunluluğu, ayrıcalığı, önceliğidir. İletişim kısaca ileti alışverişi ise de ileti, malların üretimi ve dağıtımı, paranın dolaşımı, pazar ilişkileri aynı zamanda düşüncenin ve deneyimin üretimi, dağıtımı ve alışverişi, iletişim demektir. İletişim insan ilişkilerinin süregiden bir sürecidir; gerçek zaman ve gerçek uzayda yer almaktadır; toplumsal bir olgudur. Bu nedenle onu toplumsal, ekonomik, siyasal ve tarihsel koşullar içinde anlamaya çalışmak gerekmektedir. (Erdoğan ve Alemdar,1990: 170).

İletişim, “belirli araçlar kullanılarak, bilgi, düşünce ve tutumların karşılıklı aktarılması’’ olarak tanımlanmaktadır. Burada önemli nokta, bir ‘ileti’nin bulunması ve bunun ‘iletilmesi’dir (Aziz, 2013: 26).

(22)

İnsanlar için varlığı ve önemi çok eskilere dayanmasına rağmen iletişimin özel ilgi alanı haline gelmesi de yaşadığımız yüzyılın yeniliğidir (Alemdar, 1996: 11).

İnsanı öteki yaratıklardan ayıran bir özellik de semboller kullanarak kendi cinsinden olanlarla iletişimde bulunabilmesidir. Dolayısıyla iletişimin tarihi insanlığın tarihi kadar eskidir. İletişimin tarihsel evriminde başlıca dört sıçrama, diğer bir deyişle dönüm noktası görülür: konuşma yeteneğini kazanmak, yazmayı öğrenmek, yazının yığın halinde çoğaltılmasını sağlamak ve telgraftan uydulara değin uzanan elektronik iletişim araçlarından yararlanmaktır (Kocabaşoğlu, 1980: 1).

İletişim, insanın varlık sürdürme biçiminin bir ürünü ve insanın varlık sürdürme biçimindeki gelişmelere göre değişimlere uğrayan insana özgü bir olgudur. Doğal çevresi araç-gereçleri, üretim süreçlerindeki insan ile insan arasındaki ilişkiler, bu ilişkilerde farklılaşmaları tarafların gözünde haklılaştıran değerler sistemi ise, insanın toplumsal hayat tarzını oluşturmaktadır. Bunun mayası iletişimdir (Oskay, 1992: 7).

İletişim, en basit düzeyde bile, üç ögeye dayanır. İletiyi gönderen, iletiyi açıp açımlayan ve bu ikisi arasında iletinin gönderilmesinde kullanılacak bir iletişim kodlaması, bir ileti. İletiyi gönderene kaynak, alana hedef-kitle, iletişimde gönderilen bildireme de ileti diyoruz. İleti, iki insan arasındaki iletişimde sözel olarak kodlanabilir. Yüz yüze iletişimde atmosfer, telefon görüşmesinde elektrik akımında değişimleri taşıyan kablo, telsizde havadaki iyonlar ve bu iletiyi taşıyan kanal görevi yüklenmiştir (Oskay, 1992: 16).

İletişimin gerçekleşebilmesi için en azından bir yanda bir şey iletmek isteyen

ve bunu herkesçe bilinen işaretlere dönüştüren, yani anlam üreten bir kişinin (kaynak); diğer yanda da bu gönderilen şeyi almaya ve algılamaya hazır olan yani

aynı anlamı üreten ve tüketen bir diğer kişinin (hedef) var olması gerekmektedir. Bu iki kişi birbirleriyle hem gönderilen ileti ya da anlam hem de nu ileti ya da anlamı taşıyan bir araç (kanal) üzerinden bağlamaktadırlar. Kısaca, bir iletişimin

(23)

gerçekleşebilmesi, bu dört öğeyi şart koşmakta, yani bunlardan birinin eksik olması halinde iletişimin gerçekleşmesi mümkün olmamaktadır (Gökçe, 2006: 27).

Başka bir deyişle iletişim, karşılıklı ilişkide ya da etkileşimde bulunan kişilerin aynı ya da benzer simgelere sahip olmaları ve bu simgelerin anlamlarının aynı sosyal ve kültürel çevreye dayanması sonucunda, her iki tarafın düşünce düzeyinde aynı ya da benzer şeyleri canlandırmasıyla mümkün olabilmektedir (Gökçe, 2006: 10).

XIX. yüzyıl, iletişimi “uygarlık görevlisi’’ ilan etmektedir. İletişim ağları dünyayı, tüm bölgelerinin dayanışma içinde olacağı bir ‘’büyük organizma’’ biçiminde dokumaktadır ( Mattelart, 1996: 47).

Günümüzde, gelişmiş toplumlarda iletişim gereksinimi ise, gelişen teknolojilerin ürünü olan mektup, telefon, telgraf, teleks, faks, gazete, dergi, kitap, radyo, televizyon, sinema, film, tiyatro, resim, teyp, plak, kaset, kompakt disk, video videobant, video- kaset, VCD, DVD, Ipod, uydu, bilgisayar ağları (Internet) ve bu gibi araçlarla sağlanmaktadır (Aziz, 2013: 23).

İnsanlar arası iletişim, elektronik aygıtlarla geniş kitlelere yayıldıkça, birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. İletişim kanallarındaki aksamalar, seslenilen kitlenin niteliklerinin varsayımlara dayandırılması, çoğulculuk savları ile düşük beğeni düzeyi eleştirilerinin çatışması, toplumsal değişim, globalleşme tartışmalar, tek-tipleşme ve kültürel parçalanma gibi sorunlar bunlardan yalnızca birkaçıdır. (Türkoğlu, 2010: 13).

1.1.2. İletişim Süreci

Oxford İngilizce sözlüğü iletişimi şöyle tanımlamaktadır: iletişim, düşünce ve bilgilerin yayılma, aktarılma veya mübadelesidir (yazı, konuşma veya işaret yoluyla). İletişim süreci beş faktörün bir araya gelmesiyle gerçekleşmektedir:

a) Kaynak b) Bildiri c) Kanal

(24)

d) Alıcı

e) Amaç (Öngören, 1995: 251).

1.2. KİTLE İLETİŞİMİ

1.2.1. Kitle İletişimi ve Özellikleri

Daha geniş kitlelere, çevrelere seslenebilmek, onlarla iletişim kurmak için sürekli çaba gösteren insan çağımıza ulaşıncaya kadar bu olanağı pek bulamamıştır. Yüzyılımızda gerçekleştirilen teknoloji, elektromanyetik dalgaların ve bunların alıcılarının kullanımı ile tüm kitleye seslenebilme olanağını vermektedir. McLuhan’ın “Evrensel Köy’ü’’ artık, en azından nicel olarak bir dayanağa kavuşmuştur. Çünkü günümüz toplumlarında toplumsal iletişimin önemli bir kesiti, yani haberin, bilginin en genel anlamıyla kültürün topluma yayımı, dağıtımı özel olarak bu amaç için gerçekleştirilen araçlar yoluyla gerçekleştirilmektedir. Bu araçlar ve işleyişleri hemen tüm toplumlarda gerçek bir kurum haline gelmiştir. Böyle kurumlar içerisinde gerçekleşen iletişim olgusuna kısaca kitle iletişimi denmektedir (Kaya, 1985: 2).

İletişimin gerçekleşmesini sağlayan her türlü araç (ses, söz, yazı, beden dili, jestler, mimikler, giyim- kuşam, hatta koku, davranış vb.) iletişim aracıdır ancak yüz yüze karşılıklı olmayı gerektirmeden anında iletişim kurmayı sağlayan ve bunu kitlesel düzeyde gerçekleştiren araçlara kitle iletişim araçları denilmektedir. Bazı yazarlar en eski kitle iletişim aracının kitap olduğunu ileri sürerken, elektronik iletişim araçlarının halkın çoğunluğunu etkileyebilmek amacıyla, seri üretim ve kullanım yoluyla yaşamlarımıza girmesiyle birlikte, kitle iletişiminden ve kitle iletişim araçlarından söz edilmeye başlanmıştır (Türkoğlu, 2010: 69-70).

Tarih boyunca kitle iletişim araçları o çağın teknik veya teknoloji seviyesine bağlı olarak yetkinlik ve etkinlik göstermiştir. Diğer taraftan, kitle iletişim araçlarının veya teknolojisinin ekonomik iştahın tatmini ve güç tescilinin ifadesi olarak diğerlerine aktarılmasının yanı sıra toplumlar ve ülkeler arası kültür, milli ideolojiler ve hümanizmaların transferinde de iletişim mekanizmasının işletilmesi yoluyla doğal

(25)

olarak psikolojik toplumsal egoları tatmin etmek için kullanılabilmektedir (Açıköz, 2003: 175- 177).

15. yüzyılda basılı yayınların iletişim aracı olarak kullanılmaya başlaması, kitle iletişiminin gerçek önemini kazanmasına neden olmuştur. Daha sonraları radyo, sinema ve televizyonun bulunması ve kitle iletişim araçları olarak görev yapmaya başlamalarıyla kitle iletişimi de önemini giderek arttırmıştır (Gökçe, 1997: 17).

1770’li yıllarda İngiltere’de tekstil sahasında önemli gelişmelerle Avrupa’da Sanayi Devrimi denen olgu ortaya çıkmıştır. Bunu kimya, elektrik ve petrole dayalı motor sanayindeki gelişmeler devam ederek birinci sanayi devrimi ile ilgili zincir takip etmiştir. Birinci sanayi devrimi sonucu elektrik, petrol ve kimya dallarındaki gelişmeler, XIX. Yüzyılda Almanya, Fransa, Rusya ve Amerika gibi ülkelerde yayılarak uygulama alanı bulmuştur. Birinci sanayi devrimiyle insan gücü ile çalışan makineler için insan gücü yerine makine gücü üretimde kullanılmaya başlanmıştır. İkinci sanayi devrimi ise, ikinci dünya savaşını müteakip elektronik ve haberleşme alanında oldukça ileri seviyedeki gelişmeler sonucu üretilen makinalarla otomasyona geçilmiş ve insan beyin gücü yerini geliştirilen bilgisayar gibi makineler almıştır. (Aral, 2000).

1840’tan sonra tutarlı bir teknik bütün belirir ve 1950’ye kadar esasta aynı kalır. Bu bütünün olgunlaşması, uzlaşımsal olarak icat tarihlerini belirten birçok kilit tarih etrafında gelişir: 1837 telgrafın icadı, 1876 telefonun ortaya çıkışı; 1899 radyo iletişim araçlarının düzenlenmesidir (Barbiier ve Lavenir, 2001: 132).

1850- 1950 yıllarının en önemli özelliği, bu yıllarda iletişimin dünya yayılması olmuştur. Posta, telgraf ve telefon şebekeleri, sonra da, 1900’den itibaren radyo iletişimi enformasyonunun genel ekonomisi üzerine çift etkide bulunmuştur. Posta, basılı yayın ve enformasyon alanındaki önemli dönüşümlere katkıda bulunarak, kitapların, gazetelerin ve haberlerin aktarımını sağlamaktadır. Özel mesaj, mektup, ticari veya diplomatik mesaj gibi her şey daha süratli biçimde ve daha uzak mesafelerde dolaşıma girmekte, böylece zihniyetleri, pratikleri, kullanımları, hatta mekân ile zamanın algılanma biçimini değiştirmektedir. Mektuplaşmanın günler ya

(26)

da aylar gerektirdiği yerlerde, telgrafların hedeflerine ulaşması için dakikalar ya da saatler yeterlidir. Bütün olarak, tüm mesajlar daha süratli şekilde, daha uzak mesafeye gönderilir ve geniş bir kitleye ulaşmaktadır (Barbiier ve Lavenir, 2001: 131).

1960’tan itibaren görüntü ve ses destekli tüm kitle iletişim araçları kökten dönüşümlere maruz kalmıştır. Bunların yüzyılın ilk yarısında geliştirilmiş olan teknik altyapıları, düzenleme çevreleri ve kullanım biçimleri hep beraber tartışmaya açılmıştır. İlk olarak, sınırlar silikleşmiştir. 20. Yüzyılın başından itibaren radyo, sinema ve televizyon, teknolojik alt yapılarını komşu alanlarla paylaşmaktadır: önce telekomünikasyon, bilgiişlem. Gene de bu teknik yakınlığa rağmen, telekomünikasyon, bilgiişlem ve işitsel görsel kitle iletişim araçları, tamamen aynı ticari ve sınai biçimler altında gelişmiştir (Barbiier ve Lavenir, 2001: 338).

1970’li yıllar haber üretimini yöneten endüstriyel mekanizmalar, kitle kültürü, uluslararası akış ve iletişim dengesizlikleri açısından tarihsel bir dönüm noktasıdır (Tekinalp ve Uzun, 2004: 173). Bilişim alanında meydana gelen performans eklenen sayısal devrim, yeni tarz bir toplumun ortaya çıkmasına ortam hazırlanmıştır (Ramonet, 2000: 144). Modern kent toplumu endüstride teknoloji kullanımından gelen güç, taşımacılığın hızı otomasyon ve büyük ölçekli kitle üretimi ile önceki toplumlardan ayrılmaktadır. Kent toplumunda çok boyutlu olan endüstri aynı zamanda bir iletişim endüstrisi doğmasını da sağlamıştır (Bal, 2004: 54).

1980 sonrası kitle iletişim araçlarının toplumları etkileme güçlerinde büyük değişmeler yaşanmıştır. İletişim teknolojisindeki akıl almaz değişim, bu araçların toplumları etkileme gücünü de değiştirmiştir. O zamana kadar toplumlarda olan biteni yansıtmakla sınırlı olan güçler, artık kamuoyunu yaratma etkileme şekline dönüşmüştür. Teknolojik gelişmelerin ekonomik boyutu, bu araçları ellerinde tutanların niteliğini değiştirmiştir. Teknolojik gelişmelerin büyük yatırımları gerektirmesi bu araçlara sahip olanların iletişimci niteliğinden ayrılmalarını bir bakıma zorunlu kılmıştır. Araçlara sahip olma, ekonomik bir güç göstergesi durumuna gelmiştir. Bu durumu ise ‘’Medya Grupları’’ nın doğmasına neden

(27)

olmuştur. Bunun doğal sonucu olarak da yeni bir ‘’ Medya Politikası’’ oluşmuştur (Aziz, 1994: 27).

Kitle iletişim araçları, bilgi aynı zamanda imge satarak, toplumun motivasyon potansiyelini yönlendirme hakkını ellerinde tutmaktadır. İzleyici hiç farkına varmadan kitle iletişim araçlarından yayılan bilgilerle, başka toplumların, başka kültürlerin hayat standartları, yaşam biçimleri, birbiriyle ilişkileri, davranış kalıpları, sosyal sorunları ve tüketim alanları konusunda bilgilerle donanmaktadır (Rigel’den Aktaran: Odabaşı, 1999: 35).

Bütün ekonomik olayların özünde, teknolojik değişimin yer aldığı bir sosyal ilişkiler sistemi vardır. Bu nedenle, gerek tarım ve sanayi toplumlarının gerekse bilgi toplumunun temelinde, kendine özgü belirli bir teknoloji ve teknolojik düzey yatmaktadır. Teknolojik gelişme ile tabiata hâkim olma savaşı veren insanoğlu, sürekli yeni teknolojiler keşfetme ve üretme gayreti içindedir. Bu yüzden ülkelerin ekonomik gelişme ve kalkınması bir bakıma yeni teknolojileri bulma, geliştirme, üretme faaliyetleri yanında, bunların sosyo-kültürel boyutları ile bunlara uyum gösterme faaliyetlerini de gerektirmektedir (Çoban, 1997: 30).

Bu yeni enformasyon teknolojileri nelerdir? Son yirmi yıl içinde yaşanan teknolojik gelişmelerin iki önemli boyutu vardır. İlki; ‘kişisel bilgisayarlar’ın ve buna bağlı yazılımın yaratılması ve gelişmesidir. Aslında, önemli iletişim gücü ve hafızasına sahip bir bilgisayar, (evde ya da işte) kitlesel kullanım için hazırlanmıştır ve evde kullanılabilen bir gereç olarak satın alınmaya elverişlidir. Teknolojik gelişmedeki ikinci boyut ise telekomünikasyondaki ‘devrim’dir. Bu devrim, önceden düşünülmesi mümkün olamayan bir hız ve nicelik dahilinde, yeni enformasyon türlerine bağlanma imkanı sunmuştur. Faks makinesi, kablolu TV ve internet, söz konusu dönüşümün popüler sembolleridir. Bu araçlar, bilgisayar teknolojisinde birbiri ardı sıra yaşanan gelişmelerle birlikte büyük miktarlardaki veriyi dünya geneline sanal düzlemde dağıtmış, böylece bireylerin sahip olduğu ve kontrol ettiği bilgisayarlar arasında karşılıklı etkileşimi mümkün kılabilmiştir (Mcchesney ve diğerleri, 2003: 242-243).

(28)

Postmodern çağ; bilgi, medya, yaşantı çağı gibi değişik kavramlarla nitelendirilen yaşadığımız dönemin en belirgin özelliği, karmaşık bir yapı sergilemesidir. Bu karmaşık yapıyı ve yaşamı, insanların yalnızca kendi gözlemlerine dayalı olarak algılayabilmeleri ve kavrayabilmeleri olanaklı değildir. İnsanlar karmaşık çevrelerine uyum sağlamada, gündelik yaşamlarını sürdürmede başka araçların yardımına ihtiyaç duymaktadırlar. Bu araçların önemli bir bölümünü kitle iletişim araçları oluşturmaktadır (Gökçe, 2006: 121).

Son yıllarda Türkiye’de topluma yön verebileceği düşünülen bütün kurumlar içinde en çok gelişen iletişim alanı olmuştur. Hiçbir kurum, ne yasama, ne yürütme, ne de yargı kitle iletişim araçlarının gelişimiyle, dönüşümüyle orantılı bir gelişme göstermiştir. Bunda kuşkusuz uluslararası gelişmelerin büyük etkisi olmuştur. Ama sonuç olarak Türkiye’nin karşılaştığı sorunları çözmede etkili olması gereken kurumlar yerine, olan biteni rekabet ortamı içinde, yüzeysel olarak aktarmaya çalışan, asıl amacı kar gütmek olan iletişim araçları güçlenmiş ve sorunların daha da artmasına yol açmıştır. Kendi geçmişiyle ilgilenmeyen, toplumun geçmişine ilgi duymak zorunda olmayan iletişim araçları, gerçekleri her gün yeniden inşa ederken, herkesi de belleksiz ve yeni koşullara uymaya hazır bireyler haline getirmektedir (Alemdar, 1996: 8).

1.3. KİTLE İLETİŞİMİNDE ETKİ ARAŞTIRMALARI

İletişimin sosyal bilimler içerisinde bilimsel bir disiplin olarak yer almasına ilişkin çabaların 1920’lerde başladığı, ancak iletişim ve propagandanın keskin biçimde ifade edildiği II. Dünya Savaşı yıllarında ivme kazandığı görülmektedir. İletişim biliminin oluşum süreci olarak nitelenebilecek bu dönemdeki çalışmaların iki sorun ve amaca odaklandığı dikkati çekmektedir. Birincisi iletişimin kavramsal ve kuramsal çerçevesinin oluşturulması, ikincisi ise iletişimin ve de kitle iletişim araçlarının etkisinin ölçülmesidir. İletişim alanının ilk yirmi, hatta otuz yılına egemen olan etki araştırmalarının alan ve laboratuar olmak üzere iki boyutta gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Aslında iletişim biliminin kendi başına bir disiplin olarak gelişmesinin temelinde de etki sorunsalı vardır. Alandaki ilk çalışmaların propaganda konusuna yoğunlaştığı görülmektedir (Güngör, 2011: 73).

(29)

Kitle iletişimi alanında yapılan teorik çalışmaların çok önemli bir bölümü etki problemi üzerinde yoğunlaşmaktadır. Etki konusu, başkalarına mesajlarıyla ulaşmak ve böylece dinleyicilerine-izleyicilerine-okuyucularına ulaşmada en etkili kanala sahip olmak isteyen ve yine medyanın olumsuz etkisi açısından korkularını açığa vuran grupların ilgilendiği bir konudur (Mcquail ve Windahl, 1993:60).

On dokuzuncu yüzyılın sonları ile yirminci yüzyılın başları yüksek tirajlı gazete ve reklamların yaygınlaşmasına, popüler sinema ve kaydedilmiş (gramofon) müziklerin başlangıcına ve diğer medya gelişmeleri arasında radyo ve televizyonun icadına tanıklık etmiştir. Yine yaklaşık olarak aynı dönemlerde, Birleşik Devletler ve Kanada’da kurulan birçok üniversite bu seri üretim, seri dağıtım ve seri tüketim medyanın siyasi, psikolojik ve sosyal sonuçlarını araştırmaya yönelmiştir. Ancak Kuzey Amerikalı araştırmacılar meseleyi tanımlarken, ‘medya’ değil, ‘iletişim’ çalışmaları terimini kullanmayı tercih etmişlerdir. ‘İletişim’ hem aracılı hem de kişiler arası bir türü kapsamıştır ve sosyal bilimciler medyanın insanların yaşamları, toplulukları, ufkun ötesindeki dünyaya dönük sohbet, ilişki ve tutumları üzerinde ne türden bir etkiye sahip olduğunu bilmek istemişlerdir (Laughey, 2010: 20-21).

1.3.1. Güçlü Etkiler Dönemi

Güçlü etkiler dönemi olarak adlandırılan bu dönem, 1910’lu yıllardan 1940’a kadar olan süreci kapsamaktadır. Söz konusu dönemde içerisinde yapılan araştırmaların bir sonucu olarak sosyologlar, iletişim araçlarının etkilerini, ‘’sihirli mermi’’ ya da ‘’hipodermik iğne’’ kuramları ile açıklamışlardır. İletişim kaynağından gönderilen iletileri sihirli mermi olarak nitelendiren sosyologlar, iletilerin hedef kitleyi oluşturan bireyleri tıpkı bir iğne veya mermi gibi etkilediğini ifade etmişlerdir. Kitleyi oluşturan bireyler birbirleriyle ilişkisinin olmamasının ise etki derecesini artıran bir faktör olduğu savunulmuştur (Işık, 2002: 20-21).

1940’lar öncesinde, akademik ve genel kanı medyanın insanların siyaset ve din gibi önemli meselelere ilişkin düşüncelerini etkileme ve değiştirmeyi başaran son derece bir etmen olduğu yönündeydi. 1930’lar süresince, Nazi Almanya’sında

(30)

yürütülen medya propagandasının muazzam gücü bunun açık kanıtıydı (Laughey, 2010: 21).

1.3.2. Sınırlı Etkiler Dönemi

Sanayileşme ve kentleşmenin aralarında kalıcı bağlar bulunmayan, toplumsal değerlerden kopuk, birbirine yabancı ve manipülasyona açık bir kitle yaratması, söz konusu kitlelerin kitle iletişim araçları için kolay bir av haline dönüştüğü şeklindeki görüşlerin yaygınlık kazanmasına neden olmuştur. Özellikle 1940’lı yıllardan itibaren Amerika Birleşik Devletleri’nde yaygınlık kazanmaya başlayan kitle iletişim araştırmaları ‘’etki’’ konusunda yoğunlaşmıştır (Işık, 2002: 23). Ancak yirminci yüzyılın ortalarından itibaren yeni nesil akademisyenler medyanın etkisinin sınırlı olduğunu belirterek önceki varsayımlara karşı çıkmıştır. Televizyonu boş verin, öğretmenler ve anne-babalar hala gerçek etki unsurlarıdır. Daha yakın geçmişte ise, medyanın etkilerini hafifleten mutlu bir ortak görüş yeşermeye başlamış, - evet, medya bir fark yaratır ancak bunun etkisi çok da abartılmamalıdır- ve Kuzey Amerika iletişim çalışmaları geleneği İnternetin etkilerine ilişkin sarmal kaygılar sayesinde bir tür yeniden doğuşu deneyimlemiştir (Laughey, 2010: 21)

Lazarsfeld, Berelson ve Gaudet’in Amerika Birleşik Devletleri’ndeki 1940 başkanlık seçimleri esnasında, seçmenlerin oy verme davranışları üzerinde kitle iletişim araçlarının etkilerini saptamaya yönelik araştırmaları, beklenmedik sonuçları gündeme getirmiştir. Kitle iletişim araçlarının etkilerini saptamaya yönelik araştırmaları, beklenmedik sonuçları gündeme getirmiştir. Kitle iletişim araçlarının güçlü etkileri olduğu şeklindeki varsayımını test etmek için yapılan etki araştırmaları sonucunda kitle iletişim araçlarının sanıldığı kadar güçlü etkileri olmadığı tespit edilmiştir. Dolayısıyla araştırma ile kitle iletişim araçlarının bireysel kanaatleri, tutum ve davranışları değiştirmede doğrudan etki edemeyeceği; buna karşılık toplumsal ilişkilerin yanı sıra, kültür ve inanç sistemlerinin bireyler üzerinde daha etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Lazarsfeld ve ark.’tan aktaran: Işık, 2002: 23-24).

(31)

İkinci dönemde yapılan araştırmalar kitle iletişim araçlarının etkilerinin sınırlılığı üzerinde dururken daha çok sosyoloji ve psikoloji gibi alanlardan destek alınmış ve mesajların etkisi ve izlerkitlelerin toplumsal özellikleri üzerinde durulmuştur. Yine bu dönemde eleştirel medya çalışmaları içerisinde yer alan çalışmalara rastlanmaktadır. Walter Benjamin, Adorno ve Horkheimer Frankfurt Okulu denilen Alman kaynaklı eleştirel çalışmalar ekolünde yer almaktadırlar. Walter Benjamin, “Mekanik Yeniden Üretim Çağında Sanat” isimli eserinde, doğrudan medya etkisinden söz etmez onun yerine, teknolojik gelişmenin ve yeniden üretimin yeni algı biçimlerini doğurduğunu vurgulamaktadır. Bir diğer farklı görüş Adorno ve Horkheimer’a aittir. “Kitle Aldanımı Olarak Aydınlanma” isimli makalelerinde İkinci dünya savaşı dönemi ve sonrası Batı medyası ve kültürü üzerinde yoğunlaşarak yaşanan kültürel dönüşümü “kültür endüstrisi” olarak tanımlamışlar ve sistemin bireyin seçme hakkını elinden aldığını öne sürmüşlerdir. Herbert Marcuse’un, “kültür endüstrisine ilişkin görüşlerinin yer aldığı “Tek Boyutlu İnsan” adlı kitabı dönemin önemli eleştirel çalışmaları arasında yer almaktadır (Birsen, 2005: 15).

Eleştirel kitle iletişim çalışmaları da diyebileceğimiz bu çalışmalar, özellikle, medya kurumlarının ekonomi- politik yapılarından yola çıkarak, ideolojik bağlamla ilinti kurmakta ve medya söylemi üzerine dizgesel bir açınımla gerçekleşen okuma çalışmaları olarak belirim kazanmaktadır. Belirlenen inceleme düzlemine koşut olarak, medya kurumlarını “dünyaya açılan pencere’’ olarak nitelendirilmekte ve “algıda seçicilik unsuru’’ndan yola çıkarak medyayı bir “yanlış bilinçlendirme aracı’’ olarak tanımlamaktadır (Bilgili ve Akbulut, 2007: 10).

1.3.3. Güçlü Etkilere Geri Dönüş

Araştırmalar sonucunda kitle iletişim araçlarının toplum ve bireyleri etkilemede birtakım sınırlılıkları olduğu ortaya konmuştur. 1960’lı yılların ardından geleneksel etki araştırmalarının yanı sıra, iletişim kurumları ve sistemini diğer sistemlerle ilişkileri sorgulanmaya başlanmıştır. Bu bağlamda kitle iletişimi, iletişim araçlarının içerisinde faaliyet gösterdiği toplumsal, siyasal, ekonomik ve kültürel sistemle ilişkileri çerçevesinde ele alınmaya çalışılmıştır. Teknolojik gelişmelerle

(32)

birlikte televizyonun yaygınlaşmasının da etkisiyle 1970’li yılların sonuna doğru, kitle iletişim araçlarının etkileri konusunda geliştirilen, “günde kurma’’ ve “suskunluk sarmalı’’ gibi kuramlar ise, araçların birey ve toplum üzerinde güçlü etkiler oluşturduğu yönündeki görüşlerin yeniden ağırlık kazanmasına neden olmuştur. Böylece kitle iletişim araçlarının doğrudan ve kısa vadeli etkileri olduğu yönündeki görüşler yerine; araçların birey ve toplum üzerinde dolay ve uzun vadeli etkilere yol açtığı şeklindeki görüşler taraftar bulmaya başlamıştır (Işık, 2002: 24-25).

Son dönem araştırmalar, toplumu inceleyerek, yaşanan toplumsal dönüşümleri de göz önünde bulundurarak, kitle iletişimini değişkenlerden biri olarak kabul etmektedir. Çalışmalar izlerkitleyi aktif olarak ele alarak sosyolojik bir bakış açısına doğru yönelmektedir. Dönemin önemli çalışmalarını Halloran, Klapper, Schramm, Riley’ler, Maxwell E. Mccoms, Donald L. Shaw, Elisabeth Noelle Neumann, Melvin Defleur ile Sandra Ball-Rokeach, David Weaver, Kent Asp, Lee Becker, Jack McLeod ve McQuail gibi isimler gerçekleştirmiştir (Birsen, 2005: 16).

Medya kullanımında kişiyi etkin bir konuma yerleştiren Kullanımlar ve Doyumlar Yaklaşımı, çalışmanın bu bölümünde ayrıntılı olarak ele alınmaya çalışılacaktır.

1.4. KULLANIMLAR VE DOYUMLAR YAKLAŞIMI

Kullanımlar ve Doyumlar modeli, kitle iletişiminde mesaj alma ve algılama süreçlerini tanımlamaktadır ve bireyler ya da birey kümelerince medya kullanımını açıklamak için geliştirilmiştir (Quail ve Windahl, 1993: 114).

Bu yaklaşımın temelinde, izleyicilerin medyadan gidermeye çalıştıkları bir gereksinmeler dizgesine sahip oldukları inancı yatmaktadır. Elbette, gereksinimlerini gidermek için tatile çıkmak, spor yapmak, hobiler ve çalışmak gibi başka yollar da vardır. Her ne kadar, kişisel gereksinimlerimizi ve isteklerimizi gidermek için toplumsal ilişkileri kullandığımızı öne süren yüz yüze iletişim kuramlarıyla son derece uyumluysa da kitle iletişim sürecini açıklamak için geliştirilmiş bir kuramdır. Bu iletişim modeli izleyicinin en azından gönderici kadar etkin olduğunu

(33)

varsaymaktadır. Aynı zamanda, iletinin göndericinin niyet ettiği şey değil izleyicinin verdiği anlam olduğunu ima eder ve bu yüzden göstergebilimsel yöntemle bazı benzerlikler göstermektedir (Fiske, 1996:194-195).

Bu yaklaşımın temellendiği varsayımlar aşağıdaki gibi ortaya koyulmaktadır:

1. İzleyici etkindir. Medyanın yayımladığı her şeyin edilgin bir alıcısı da değildir. Program içeriğini seçer ve kullanır.

2. İzleyiciler kendi gereksinimlerine en iyi doyumu sağlayacak medyayı ve programları özgürce seçerler.

3. Medya doyumun tek kaynağı değildir.

4. İnsanlar belirli durumlarda kendi çıkarlarının ve güdülerinin farkındadırlar ya da farkında olmaları sağlanabilir.

5. Medyanın kültürel önemi konusundaki değer yargıları göz ardı edilmek zorundadır. (Fiske, 1996: 199-200).

Kullanımlar ve doyumlar, medya araştırmalarındaki etkili geleneklerden biridir. Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı, genel olarak Gerbner’in yetiştirme modelinin bir bakıma alternatifi olarak değerlendirilmektedir. Bu yaklaşım, neden insanların gereksinimlerini doyurmak amacıyla aktif olarak belli iletişim araçlarını ve belli içerikleri aradığını anlamaya çalışmaktadır. Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımına göre insanların çeşitli gereksinimleri vardır ve bu gereksinimlerini doyuma ulaştırmaya çalışmaktadır. İnsanların gereksinimlerini doyuma ulaştırmak için kullandıkları araçlardan bazıları da kitle iletişim araçlarıdır. İnsanlar bu araçlar ve araçların ürünleri arasında gereksinimlerini karşılamak için seçme yapmaktadırlar. Bu amaçlı etkinlikler sonucu gereksinimler giderilmekte ve gerginlikler azaltılmaktadır. Katz, kullanımlar ve doyumlar yaklaşımının üç hedefi olduğunu belirtmekte ve bu hedefleri şöyle sıralamaktadır:

• Kitle iletişim araçlarının, bireyler tarafından gereksinimlerini gidermek amacıyla nasıl kullanıldığını açıklamak,

(34)

• İletişim davranışını, güdüleri ve gereksinimleri izleyen işlevleri ve sonuçları belirlemek (Uzun, 2013: 86).

Gereksinimin daima etkiyi önceliyor olması medya etkilerinin de kendisini bizim geçici durum ve isteklerimize uygun ve yararlı bir biçimde düzenlemesi anlamına gelmektedir (Laughey, 2010: 58).

Daha önce de belirttiğimiz gibi kitle iletişim araştırmaları tarihinin önemli bir bölümünü etkilemekte, yani medyanın insanlar üzerindeki etkileri üzerinde yoğunlaştırmaktadır. Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı diye adlandırılan bu yaklaşımın geleneksel etki araştırmalarından temel farkı, medyanın insanlara ne yaptığı üzerinde değil de, insanların medya ile ne yaptığı (medyayı ne amaçla kullandığı) konusuna ağırlık vermesidir (Quail ve Windahl, 1993: 110).

Bu kuram, izleyicini medya materyalinin kesinlikle edilgin bir tüketicisi olmadığını ayrıca sahip olduğu belirli gereksinimleri doyurmak için medya materyalini kullandığını ileri sürmektedir. Seyirciler belli bir materyali seçer; çünkü bu, o sıradaki (örneğin enformasyon olan) gereksinimlerini karşımaktadır. Ya da okur gazetedeki ciddi haberleri atlayıp aristokratlar ya da yıldızlarla ilgili dedikoduları yazan bölüme geçmekte; çünkü eğlenmek istemektedir. (Burton, 2008: 191).

Katz’a göre bu kuram, sadece bireylerin medya aracılığı ile nasıl doyum sağladıklarını ve medyanın onları nasıl etkilediğini açıklamaz ayrıca sosyal kurumlarla doyum ve etki kavramlarının nasıl etkileşimde olduklarını da ortaya koymaya çalışmaktadır. Bireylerin belli bir medya ya da içerik seçtiklerinde sosyal ve psikolojik işlevler – vatandaş, tüketici ya da bir cemaat üyesi olarak sahip oldukları roller- ile medyanın gerçek ya da algılanan nitelikleri arasında bir ilişki ortaya çıkmaktadır. Bireyleri medya seçimine yönlendiren “ihtiyaçlar; politika, aile, din eğitim gibi farklı kurumsal alanlardan ve öz kimlik, kendi kendini geliştirme ve kendi kendini tahmin etme alanlarından süzülerek ortaya çıkmaktadır’’ (Aktaran: Gülnar ve Balcı, 2011: 29).

(35)

Bu yaklaşımda desteklenen argüman, izlerkitlenin medyayı kullandığı yöndedir – tersi değildir. Kullanımlar ve doyumlar kuramı, korkulan etkilere değil, gereksinimlerin doyumuna odaklanmaktadır. Enikonu böyle bir yaklaşımdır. İnsanların çeşitli sosyal ve psikolojik gereksinimleri olduğu kabul edilmektedir. Bu gereksinimler, (yediğimiz yemek, kullandığımız otomobil ve sairle birlikte) medyada belli beklentilere yol açmakta, bu beklentiler bulunmakta, seçilmekte ve süreç gereksinim doyumunu da deneyimlenmiş olmaktadır. Benzer şekilde, heyecan yaşama ya da gülme gereksinimlerimizi karşılamak için video oyunu oynamakta ya da televizyondaki bir komedi programını izlemekteyiz. Gereksinimin daima etkiyi önceliyor olması medya etkilerinin de kendisini bizim geçici durum ve isteklerimize uygun ve yararlı bir biçimde düzenlenmesi anlamına gelmektedir. Şu halde, kullanımlar ve doyumlar kuramı izlerkitleyi medya seçim ve kullanımlarında aktif ve yetenekli kabul etmektedir. Ayrıca etkiler üzerinde yapılan çalışmaların izlerkitlenin medya tarafından esir alındığı yönündeki varsayımı da reddetmektedir. Tersine, medyanın tüketiciler tarafından gereksinimlerini onarmak üzere, özgürce kullanılan bir alet takımı olduğunu öne sürmektedir (Laughey, 2010: 58-59).

Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı, her ne kadar kişisel gereksinimlerimizi ve isteklerimizi gidermek için toplumsal ilişkileri kullandığımızı öne süren yüz yüze iletişim kuramlarıyla uyumluysa da kitle iletişim sürecini açıklamak için geliştirilmiş bir kuramdır. Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımında iletişim araçlarının kullanım nedenleri, kişilerin gereksinimleriyle açıklanmaktadır. Kişilerin bireysel ve toplumsal gereksinimleri vardır ve bu gereksinimleri giderip, gerginlikten kurtulmaya çalışmaktadır. Bu gerginliği gidermenin yollarından biri de iletişim araçlarını aktif olarak kullanmaktır. Elbette gereksinimleri gidermek için tatile çıkmak, spor yapmak, çeşitli hobilerle uğraşmak ve çalışmak gibi başka yollar da vardır. Ancak gereksinimleri karşılamakta kullanılan kişisel ve çevresel olanaklar yetersiz kaldığında, izleyici iletişim araçları ve bunların içeriği arasından seçimler yapmaktadır. Böylelikle gereksinimlerini doyuma ulaştırıp gerginlikten kurtulmaya çalışmaktadır. Bu açıdan, kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı, işlevselciliğin denge görüşüne dayanmaktadır (Uzun, 2013: 89).

(36)

Kullanışlar ve doyumlar araştırması H. Herzog’un Lazarsfeld’in 1940’taki araştırma materyalini kullanarak yaptığı “Günlük dizileri dinleyenler hakkında ne biliyoruz?’’ incelemesi ile geliştirilmeye başlanmıştır. 1940 aynı zamanda Lazarsfeld takımının bir üyesi olan D. Waples’in tanınmış, “Kitle iletişim araçlarının halka ne yaptığını değil, fakat halkın kitle iletişim araçlarıyla ne yaptığını sormalıyız’’ formülünün ortaya atıldığı yıl olmuştur (Erdoğan ve Alemdar, 1990: 112).

Kullanımlar ve doyumlar modelleri arasında en çok adı anılan Rosengren (1974) modelidir. Rosengren modeli, bu yaklaşım için geçerli olan çoğu elementi ve ilişkiyi göz önüne almaktadır. Bireyin ihtiyaçları başlangıç noktasını oluşturmaktadır. İhtiyacın oluşumu elbette bir boşlukta değil, fakat bireyin içindeki ve çevresindeki elementlerle etkileşim ile oluşmaktadır. Maslow’un (1954) İhtiyaçlar hiyerarşisine gönderme ile Rosengren yüksek düzey ihtiyaçları (arkadaşlık, sevgi, kabul görme, kendini gerçekleştirme ihtiyacı) düşük düzey ihtiyaçlara (psikolojik ihtiyaçlar ve güvenlik ihtiyacı) oranla kullanımlar ve doyumlar modelleriyle daha çok ilişkili olduğunu iddia etmektedir (Quail ve Windahl, 1993: 112).

Kullanımlar ve doyumlar yaklaşımı, 1990’lı yıllardan itibaren yeni teknolojilerin izleyiciler üzerindeki etkisini keşfetmek için kullanılmaya başlanmıştır. Örneğin Lin; kablo, video kaydedicileri ve uzaktan kumanda ile geliştirilen izleme seçenekleri nedeniyle izleyici etkinliğinin (izleme planlaması, içerik tartışması, programın hatırlanması) doyum arama sürecinde önemli bir değişken olduğunu öne sürmüştür. Araştırmacının bulgularına göre en aktif olan izleyiciler, daha yüksek doyum beklentisine sahip olanlardır ve aynı zamanda daha çok tatmin elde ettiklerini belirtmişlerdir (Uzun, 2013: 95).

(37)

İKİNCİ BÖLÜM

İLETİŞİMDE YENİ TEKNOLOJİLER VE CEP TELEFONLARI 2.1. TEKNOLOJİ KAVRAMI

Teknoloji kelimesi, yapmak üretmek gibi anlamları bulunan Antik Yunanca “tekhne’’ kelimesine yine Antik Yunanca “logos’’ kelimesinin eklenmesiyle oluşmuştur ve bir nesneyi üretmenin yapmanın sistemli bilgisi anlamına gelmektedir. Teknik ile teknoloji arasındaki fark, üretim bilgisinin toplumsallaşmasındandır. Bir şeyi üretmek, yapmak, elde etmek için gerekli bilgilerin yalın hali tekniktir. Ancak bu bilgilerin toplumsallaşması, toplumsal süreçlere konu olması durumunda teknolojiden bahsediyoruz demektir (Tutar v.d., 2004: 133).

İlkel avcı toplumlardan sonra gelişen ve ilk ziraat toplumlarının geliştirdiği sulama ve hidrolik sistemler ve kurdukları ilk kentlerle, “teknolojinin’’ somut anlamda ilk uygulamaları başlamıştır. İnsanoğlu, giderek doğaya karşı hâkimiyet ve üstünlük sağlamaktadır. Bilim ancak on dokuzuncu yüzyılın son yarısı boyunca endüstri üzerinde köklü bir etkiye sahip olmaya başlamıştır. Organik kimya alanındaki gelişmeler, büyük ölçekli sentetik boya üretimine geçilmesini mümkün kıldı; elektrik ile manyetiğin niteliği üzerine yapılan çalışmalar da, aydınlatma, enerji ve ulaşım endüstrilerinin temellerini atmıştır. Yirminci yüzyıl ise, bilim tabanlı teknolojilerin daha fazla genişlemesine tanık olmuştur. (Basalla, 1996: 37).

Abraham Muslow’a atfedilen ünlü bir söz, “Eğer elinizde bir çekiç varsa, her şey gözünüze bir çivi gibi görünmeye başlar’’ demektedir. Günümüz insanlarının sahip olduğu en gösterişli, en çekici araçların da bilgisayarlar ve iletişim teknolojileri olduğu söylenebilmektedir (Çoban, 1997: 18).

Teknik, insanın kendi gereksinmeleri bakımından doğada yaptığı bir reformdur. Bu reforma da insanı doğa zorlamıştır. Çünkü insan, o eksik organik yapısı ile, kendisine acı çektiren bu kırıcı, zorlu doğada yaşayamazdı. Yaşayacaksa,

(38)

çevresine böyle enerjik bir tepkide bulunması gerekmektedir. Bu tepkisi ile de insan, doğayı kendi gereksinmelerine, kendi zorunluluklarına uydurur, doğa içinde yeni bir doğa, bir ‘’üst doğa’’ yaratmaktadır (Gökberk, 1997: 36).

Tekniğin gelişmesi, aletlerin çoğalması, incelmesi ve bunun için de planlı düşünme ve aramaların ortaya çıkıp gittikçe yerleşmesi, kökleşmesi yolunda yürümüştür. Nitekim, tekniğin şimdi içinde bulunduğu evresinde alet artık ön plana geçmiştir. Bu evrenin aleti makinedir (Gökberk, 1997: 41).

2.2. TEKNOLOJİ VE İLETİŞİM

Üretimin kitle üretimine dayalı olduğu 18. 19. ve 20. yüzyılın sanayi toplumunun yerini alan bilgi toplumu, bilişim teknolojisindeki gelişmelere dayalı olarak şekillenmektedir. Bilişim teknolojisi son üç yüz yıllık dönemde meydana gelen teknolojik dönüşümün bir sonucudur (Tekin ve diğerleri, 2003: 8-9).

İletişim teknolojisinin ortaya koyduğu en önemli ürün, iletişimin iletileni, gözle görüleni, kulakla duyulanıdır. Bu ürünler medya teknolojisinin özelliğine göre çeşitli araçlarla taşınarak, çeşitli araçlardan geçerek, çeşitli biçimlerde gelmektedir. Kitle medyası ürünü (software) akımının iki ana yanı vardır: birincisi ideolojik ve kültürel ve ikinci de ticari. İdeolojik yan ticari yanı desteklemek, tüketicileri pazara alıştırmak ve entegre etmek için görev görmektedir. Birinci yan bakımından, Amerikan kitle ideolojisi, kültür ve yaşam tarzı dünyada rakipsiz egemenliğe sahiptir. Dünya bu bakımdan 24 saat sürekli bombardımana tutulmaktadır. Bu da ne kendiliğinden ne de bu tarzın gerçeküstülüğünden kaynaklanmaktadır. Tarzın sürekli olarak tekrarlanmasından, yüceltilmesinden ve yeknesaklıktan öte çoğulcu renkli ve umut verici bir görünüm içinde sunuluşundan, alternatifleri ortadan kaldıran pazar gücünden ve insanlara fiziksel ve duygusal heyecan ve fanteziye kaçışla- doyumu getiren eğlence özelliğinden dolayıdır. İkinci, yani ticari yanda ise dünya pazarlarında Amerikan egemenliği gerileyen bir şekilde sürmektedir. Bu egemenlik altında kendi etki alanlarını genişletmeye çalışan Japonya ve Avrupa kapitalistleri ve bu egemenlik tarzını kopya ederek kendi yakın çevresinde iş yapan diğer ülkelerin kapitalistleri görülmektedir (Erdoğan, 2000: 295).

Şekil

Şekil 3: Ön Ödemeli ve Faturalı Mobil Abone Oranları, %
Şekil 4: 3G Ön Ödemeli ve Faturalı Mobil Abone Oranları, %
Tablo 3: Katılımcıların Öğrenim Durumuna İlişkin Yüzdelik Dağılımlar
Tablo 5: Katılımcıların Medeni Durumlarına Göre Yüzdelik Dağılımı
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

Rubor (kızarıklık): Damar genişlemesine bağlı olarak gelişen kırmızılık Tumor (şişlik): Damar dışı sıvı birikimi sonucu oluşan ödem.. Dolor (ağrı): İnterstisyel

Bu çalışma sonucunda öğrencilerin cep tele- fonu sahipliğinin yaygın olduğu ve cep telefonu kullanmaya başlama yaşının ve kulaklık kullanımı- nın düşük

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın zeytin sahalarının gençleştirilmesi ve madencilik sektörüne destek sa ğlayacak yönetmeliğine itiraz eden Cumhuriyet Halk

Sakarya’nın Sapanca ilçesinden geçen NATO’ya ait akaryakıt boru hattı ile çevresinden geçen karayolları dünyada suyu içilebilir nadir göller aras ında bulunan

Öte yandan CHP İzmir Milletvekili Alaattin Yüksel’in konuyla ilgili soru önergesine verilen yanıtta, sorunun üstünün örtülmesi politikasından vazgeçildiği

• Kapitalizmin yeniden canlandırılması ve ona yeni bir biçim verilmesinde, taşımacılık ve iletişim alanlarındaki teknolojik gelişmelere bağlı olarak zaman-mekân

Dünyanın dört bir yanında yüzyıllardır, farklılaşma ve ayrışmanın sosyal ve kültürel simgeleriyle, bahsi  geçen  bu  farklılaşmanın  içindeki  erkek 

Mehmet Birekul ADALET-EŞITLIK DIKOTOMISI VE TOPLUMSAL BIR TIP / CINSIYET OLARAK ILK DÖNEM ISLAM TOPLUMUNDA KADIN.. KADEM Kadın Araştırmaları Dergisi SAYI: