IDAKÎLÎtMID)!
Dr.Mehmet IBRAfflM
I . G İ R İ Ş :
A ) E s k i Y u g o s l a v y a ' d a T a r i k a t l e r i n T a r i h ç e s i :
gm^ ü n ü m ü z e kadar Yugoslavya'da tarikatler J _ h a k k ı n d a derli t o p l u bir a r a ş t ı r m a yapıl-\ j | m a m ı ş t ı r . Y a p ı l a n a r a ş t ı r m a l a r ı n ç o ğ u , ta-J rikat veya tekkelerin son faaliyet durumla rını ve tekke şeyhlerini t a n ı t m a k l a yetinmişlerdir. N i t e k i m bir ç o k a r a ş h r m a c ı n ı n O s m a n l ı İ m p a r a t o r l u ğ u n u n ç e k i r d e ğ i n i n o l u ş m a s ı n d a , Avrupa'ya a ç ı l m a s ı n d a , Islamın Balkanlarda kalıcı olarak yer l e ş m e s i n d e aktif rol alan tarikatlerin asıl gaye, he def ve felsefelerini incelemeden, sadece son d ö nemlerde dejenerasyona u ğ r a m ı ş şekliyle var olan tarikatlerin zikir şekillerinden, mensup olduğu tari katın dahi g e r ç e k felsefesini tam anlamıyla kavra maktan uzak şeyhlerin dedikleriyle yetinmeleri ko nuya ne kadar y ü z e y s e l yaklaştıklarının açık bir ifadesidir. B u arada ş u n u da belirtmek gerekir k i ; son d ö n e m d e bu konuyla ciddi şekilde ve derinliği ne m e ş g u l olan Alexandre P o p o v i ç ' i n çalışmaları^ Balkanlarda t a s a w u f i hareketin g e r ç e k manada a n l a ş ı l m a s ı n d a g e n ç a r a ş t ı r m a c ı l a r a ışık tutacak niteliktedir. B i z i m ise bu kısa e t ü t ç a l ı ş m a m ı z d a daha ziyade. Balkanlarda ve bilhassa eski Yugos lavya sınırlan dahilinde tarikatlerin r a ğ b e t g ö r m e -lerindeki sebeblerden, yayılış gayelerinden, özellik lerinden, felsefelerinden ve halk üzerindeki tesirle rinden ve bu tesirlerin ne şekilde g ü n ü m ü z d e yan sıdığından s ö z e t m e ğ e gayret sarf edeceğiz.
Bilindiği gibi her tarikatın temelinde "Isla-mı ya]^mak" ve "İnsan nefsini terbiye etmek" b u l u n m a k t a d ı r . B u iki temel unsura öncelik verme o r a n ı tarikatlere g ö r e d e ğ i ş m e k t e d i r . Bazı tarikat-lerde Islamı yaymak birinci derecede ö n e m taşır ken, bazılarında aksine insan nefsini terbiye etmek hususunun ö n p l â n d a geçtiği g ö r ü l m e k t e d i r . Tari-katlerde g ö r ü l e n bu farklı anlayışın ö n e m i üzerin de durmak ve elde edilen olumlu veya olumsuz so
n u ç l a n tesbit ederek, b u g ü n e kadar g ö z a r d ı edilen bazı ihtimallere işaret etmek istiyoruz.
Yugoslavya'nın herhangi bir b ö l g e s i n d e be lirli halk kitlesi t a r a f ı n d a n benimsenen tarikat, bir b a ş k a b ö l g e d e k ö k e n i ayrı olan diğer bir halk kitle si t a r a f ı n d a n hor görülebiliyor. Buna biraz daha açıklık getirecek olursak, Arnavut'lar t a r a f ı n d a n benimsenen tarikat, B o ş n a k l a r , P o m a k ' l a r T o r b e ş -ler^ ve T ü r k l e r a r a s ı n d a pek benimsenmiyor veya bunun bazen aksi de o l d u ğ u görülebiliyor. Yugos lavya'da farklı milli k ö k e n l e r e sahip bu halk toplu luklarının tarikatları s e ç m e l e r i n d e ; ö n c e d e n sahip oldukları kültür birikimi, örf, â d e t ve geleneklerin ö n e m l i ö l ç ü d e etki ettikleri g ö r ü l m e k t e d i r . B u say dığımız milli d e ğ e r l e r i n B a l k a n l a r d a ve bilhassa Yugoslavya'da Islamın y a y ı l m a s ı n d a ve y e r l e ş m e sinde ne derece ö n e m l i rol aldıklarını son zaman larda yapılan ilmi çalışmalar da açık şekilde ortaya çıkarmıştır.
B ü t ü n tarikatlerin temelinde Allah'a u l a ş m a ve y a k l a ş m a felsefesi b u l u n m a k t a d ı r . A n c a k , bu tek hedefe u l a ş m a k için farklı methodlara başvur dukları g ö r ü l m e k t e d i r . N i t e k i m , "Allah'a giden
1
' 2
POPOVİÇ, A . , L'islam Balkkanique- "Les musulman du Sud-est eurropecn la periode post- ottoman, Osteuro-pa institut, Berlin-1986; Popov^ç, A.-Veınsten, G., Les ordres mystiques dans l'islam,- "Les ordres mystiques musulmans du sud-est eurpeen dahs la periode post-ot-tomane", s.83-99, Paris-1986; Popovıç, A . , "Les mu sulmans du sud-est europeen dans la periode post-otto-mane", journal Asia'tique, CClJ<III/3-4, Paris, 1975, s.317-360.
TORBEŞ-POMAK: Halk arasında islamiyet! kabul edip Makedonca ve Bulgarca konuşan halk topluluğuna ve rilen addır. Devlet tarafından ise resmi olarak "Make don veya Bulgar Müslümanlan" adlandırılmaktadır. Bu na karşılık Pomak ve Torbeşlerin çoğu kendilerini Türk olarak hissetmektedirler. Ancak son dönemlerde yapı lan bilimsel a r a ş t r m a b r getek Pomaklarn gerekse Boş nakların X-XL yüzyılda Balkanlara göçeden peçenek, Kuman Türk boylarından olduğu görüşü yaygındır.
2 9 2 D r . M e h m c t İBRAHİM
yollar, varlıkların sayısı kadar çoktur"^ denil
mektedir. B u yaygın olan deyimi, Kur'an da ; "Al
lah'a varrnak için vesilelere sarılın"^ âyetiyle
a n l a t ı l m a k istenen hususun bir b a ş k a ifadesi ola-. rak g ö r m e k m ü m k ü n d ü r .
İnsanların yaratılışlarında kâinatın sırrı ola rak her ferd birbirinden farklı bir mizaca, d ü ş ü n c e ye, duyguya ve şekle sahip olarak yaratılmıştır. İn san ş a h s i y e t i n d e kudret ve yaratıcılık d e r i n l e ş i p e n g i n l e ş t i k c e , bir ferdin ö t e k i l e r d e n farklılığı da fazlalaşır. H e r birimizin bağımsız bir â l e m olduğu muz fikri kendimizde hasıl olur.^ Ancak bunun ka dar g e r ç e k olan bir diğer husus ta insanın sosyal bir varlık o l d u ğ u gerçeğidir. D i ğ e r bir deyişle, insa nı t o p l u m dışı bir varlık olarak g ö r m e k veya dü ş ü n m e k m ü m k ü n değildir. İnsan kendi fikir, duygu ve d ü ş ü n c e s i n i t o p l u m u n diğer fertleri t a r a f ı n d a n paylaşılmasını ve benimsenmesini de ister. O hal de insan şahsiyetinin farkına varmak, hem de bir liğin tadını ç ı k a r m a k ihtiyacını hissetmektedir.^
Buraya kadar yaptığımız izahatlarla sergile meye çalıştığımız bu inceliği ç o k iyi kavrayan ta savvuf ehli, tarikatler aracılığıyla bir yandan ferdin müstakil d ü n y a s ı n a (personalite, individualite), bir yandan da i n s a n ı n sosyal varlık yapısındaki birlik ve beraberlik ü n i t e s i n e halk kitlelerini p e ş i n e tak m a y ı b a ş a r m ı ş l a r d ı r . B u n a g ö r e "tarikat" ş e r i a t (islam hukukuj'ın gösterdiği hedefe varmak için bir vesile veya takib edilen "yo/", kişisel karektere g ö re de bir vaziyet veya tutumdur.^ Bundan dolayı
"şeriat" (islâm hukuku) tek o l m a s ı n a r a ğ m e n tari
katler çoktur.
Tarikatlerin takib ettikleri m e t h o d , ^ zikir usulleri,^ siyasi (politik) tavırları^'^ açısından bir ta kım sınıflandırmalara tabi tutulduğu da g ö r ü l m e k tedir. Fakat tarikatların sınıflandırılmasında temel ölçü olarak "bir tek Allah'a, Hz.Muhammed'in
Peygamberliğine ve Kur'an-ı Kerim'in Allah'ın kitabı olduğuna" inanılması hususları a l ı n m a k t a
dır. B u üç e s a s ı temel alan tarikatlar "ehli kıble (ehli sünnet) olarak kabul edilirken, bunun dışında kalanlar ise "batini" (ehli s ü n n e t dışı) tarikatlar olarak görülmektedir. ^ ^
Tarikatlarda g ö r ü l e n bu farklılıklara r a ğ m e n
"ehli kıble" ve "batini" ayrımı yapmadan b ü t ü n
tarikat hizmetlerinin i k i noktada y o ğ u n l a ş t ı ğ ı n ı söyliyebiliriz. Birincisi, Islamı yaymak, ikincisi fer din (insanın) nefsani ve ruhani eğitimini s a ğ l a m a k . B u iki unsurdan birincisinin asli, ikincisinin de va sıta unsuru olduğu görülmektedir.
Tarikatların aslî hedef olarak seçtikleri Islamı yayma hususunda oldukça başarı kazandıkları, bil hassa son zamanlarda yapılan araştırmalarla orta ya k o n m u ş durumdadır. Daha doğrusu bunların ba şarısında, Islamı karşı tarafa tebliğ etme n o k t a s ı n da savaş ve kılıç yerine, g ö n ü l e hitabı tercih etme lerinin ö n e m l i bir etken olduğu g ö z l e n m e k t e d i r .
Tarikat m e n s u p l a r ı islamı benimsetmek ve sevdinnek için güzel k o n u ş m a , güzel d a v r a n ı ş ve ö m e k yaşayış gibi her türlü meziyetlerini a z â m i bir şekilde ö n p l â n a çıkarmışlardır.^^ B u n l a r ı n ikna yoluyla kabul ettirdikleri islam kılıçtan ve vergiden k a ç m a gibi usullere dayalı sunî d a v r a n ı ş l a n a ş a r a k samimi i n a n ç şeklinde kendini göstermiştir.^^ Bal-kanlar'da islamın kısa zamanda benimsenmesinde tarikat m e n s u p l a r ı n ı n ö n e m l i ö l ç ü d e etkili o l d u ğ u inkar edilemez bir gerçektir. Ne var k i , başlangıçta tarikatlar, O s m a n l ı devletinin Balkanlara y e r l e ş mesinde olumlu y ö n d e n hizmet e t m i ş k e n , daha sonraki d ö n e m l e r d e ise bazı tarikatlar onun çökü ş ü n ü hızlandırma rolü almışlardır.^'* Nitekim bun lardan biri B e k t a ş i tarikatıdır. Ondokuzuncu yüz yılda Osmanlıların hasta olduğu bir d ö n e m d e orta ya ç ı k a n otorite b o ş l u ğ u n d a n istifade ederek bir t a k ı m isyanlara, suikastlere ve tertiplere ö n c ü l ü k ettikleri bilinmektedir.-^^ Son zamanlarda ise tari katları yücelten "ilmi" değerlerin yerine, hayalleri, hisleri ö n plana g e ç i r e r e k ve gerçeklik dünyası bir tarafa b ı r a k ı l a r a k her şeyi keramet anlayışıyla a ç ı k l a m a y a çalışmaları, tarikatların gerilemesine ve yozlaşmasına sebep olmuştur.
B . E s k i Y u g o s l a v y a ' d a T a r i k a t H a r e k e t l e r i ve İ s l a m m Y a y ı l m a s ı :
Osmanlıların Balkanlara y e r l e ş m e s i n d e tek kelerin ve tarikat ş e y h l e r i n i n ü s t l e n m i ş olduklan
3. Hadis (Hz.Muhammed'in sözü ve işi) olduğu söylen mektedir. Bunun yanında tasavvuf ehlinin yaygın ola rak kullandığı bir deyimdir.
4. Kur'an-ı Kerim, 5/3, Suudi Arabistan Kralbğı bası mevi, Medine 1987.
5. Hamidullah, Muhammed, Initiation a I'islam, Paris-1970, s,67.
6. Öztürk, Yaşar Nuri, Tasavvufun Ruhu ve Tarikat ler, Sidre yayıncılık, lstanbul-1988, s.104.
7. Arnold, T.W., İntişarı İ s l a m T a r i h i , (Tercüme, A.Y.Ocak), Türk Tarihi Kurumu Basımevi,
Ankara-1971, S.86.
8. Tarikatler izledikleri metodlara göre üçe aynlmaktadır: Tarik-i Ahyar, Tarik-i Ebrar, Tarik-i Şuttar . Bu esasa dayanarak "Ruhani" ve "Nefsani" olmak üzere de ikiye aynidıkları bilinmektedir.
9. Tarikatler zikir usullerine göre: Kıyam-i (zikirlerini ayak ta yapanlar), Kuud-i (oturarak zikir yapanlar), Haf-i (zi kirlerini gizli yapanlar), Cerh-i (zikirlerini sesli yapanlar) diye dörde ayrılmaktadır.
10. Politik esasa dayanan sınıflandırma da ise: Ortodoks (Ehli sünnet içi) ve Heterodoks (Ehli sünnet dış:) olarak aynlmaktadır.
11. Özürk, Y . N . , Tasavvufun Ruhu s. 107. 12. Barkan, Ö m e r Lutfi, "İstila Devrinde Kolonizatör Türk
Dervişleri ve Zaviyeler", s.279-353, Vakıflar Dergisi, Sayı II, Ankara-1964.
13. Osmanlı idare sisteminde, Islamı kabul edenler "öşür", kabul etmeyenler gayr-ı müslim ise "cizye" vergisine ta bidirler.
14. Öztürk, Y.N.,"Yugoslavya'da Tasavvufi Hayat ve Tek keler', s.223-238, Türkiye Yazarlar Birliği Ydlığı, Ankara-1986.
ESKİ Y U G O S L A V Y A SINIRLARI D A H İ L İ N D E T A R İ K A T H A R E K E T L E R İ 2 9 3 görevler ve yaptıkları faaliyetlerin ö n e m i ve derin
liği bilhassa son zamanlarda yapılan araştırmalarla g ü n ışığına çıkmaktadır.
O s m a n l ı fetihlerinin Balkanlardaki öncüleri ve ilk m i m a r l a r ı tarikat şeyhleri o l m u ş t u r . T ü r k -Islâm tarihi b a k ı m ı n d a n İDÜyük ö n e m taşıyan Bal k a n l a r ı n fetihinde ç o k dikkat çekici olan bir nokta vardır k i o da ş u d u r ; Balkanlar O s m a n l ı ordusu nun gelip askeri a ç ı d a n feth etmesinden ç o k daha ö n c e tarikat akıncıları tarafından bir anlamda feth edilmiş, diğer bir deyişle O s m a n l ı buraya geldiğin de yerli halkın psikolojik olarak bu fethe hazır hale getirildiği son derece elverişli bir ortamla karşılaş tı.^^ Balkanlarda Türk-Islam a d ı n a bir g ö n ü l fethi g e r ç e k l e ş t i r e n l e r i n b a ş ı n d a özellikle Bektaşi'lerin ö n e m l i rol o y n a d ı ğ ı n ı , g ü n ü m ü z d e dahi yol kav şaklarında yüzlerce Bektaşi tekkesinin varlığın ko ruması ile a ç ı k l a m a k m ü m k ü n d ü r .
B u n u n y a n ı n d a yeni feth edilen topraklar da, hırıstiyan halkın O s m a n l ı idaresiyle uyum sağ l a m a s ı n d a tarikatlerin kaynaştırıcılık (katalisatör) görevi yaptıkları söylenmektedir.-^^
O s m a n l ı l a r ı n Balkanlarda kısa zamanda köklü bir şekilde yerleşmesini sadece buraya kadar bahsettiğimiz tarikatlerin faaliyetlerine b a ğ l a m a k , d o ğ r u değildir. Balkanlarda O s m a n l ı ' l a d a birlikte İslâm'ın yayılmasında tarikat şeyhlerinin ö n e m i ol d u ğ u kadar, burada I X . ve X . a s ı r d a Orta As ya'dan g ö ç e t m i ş P e ç e n e k , Kıpçak, Kuman, Avar ve Vardoriot gibi T ü r k boylannın halen eski anane lerini kaı^etmedikleri, sahip olduklan bu örf, â d e t ve geleneklerin de felamı kabul etmelerinde önemli katkıları o l d u ğ u görüşü yav^ındır.^^ Ç ü n k ü , aynı milli d e ğ e r l e ı e bağlı birbirinden haberaz İki k a r d e ş topluluğun k a r ş ı l a ş n a s ı n d a ortaya çıkabilecek bir çok sorunun halli kolayca m ü m k ü n olabilmiştir.
X'dan X I V . yüzyıla kadar Balkanlarda Slav akınlarına maruz kalan bu T ü r k boylan b ü y ü k öl ç ü d e lisanlarını k a y b e t m i ş l e r , ^ ^ fakat eski örf, â d e t ve geleneklerini devam ettirmişlerdir.^^
O n l a r ı n bu şekilde örf, â d e t ve gelenekleri ne sıkı sıkıya bağlı kalmaları onların kolayca Os m a n l ı idaresini ve I d â m dinini benimsemelerine yol a ç m ş t ı r . Nitekim özellikle B o ş n a k ve Pomak-lar'ın İslam ı kabul etme hususu bu sebeblere b a ğ lanmaktadır.^^
Eski Yugoslavya'da Islamın yayılması hadi sesinde bu yukarda saydığımız iki g ö r ü ş ü n y a n ı n d a ü ç ü n c ü bir g ö r ü ş e de yer verildiği g ö r ü l m e k t e d i r . N i t e k i m bu g ö r ü ş e g ö r e ; X111-XIV. yüzyılda eski Yugoslavya t o p r a k l a r ı n ı n b ü y ü k bir b ö l ü m ü n d e hakimiyetini s ü r d ü r e n Bizans'ın zayıflamış olma sıyla ortaya çıkan otorite b o ş l u ğ u , toplumda kar g a ş a , yolsuzluk ve bir ç o k a n a r ş i olaylarının y a ş a n m a s ı n a sebeb o l m u ş t u r . ^ ^ B u k a r g a ş a ve a n a r ş i d ö n e m i n d e Slavların baskı ve y a ğ m a l a r ı n a maruz kalan Arnavutlar O s m a n l ı y ı bir kurtarıcı olarak
g ö r m ü ş l e r d i r . Bundan dolayı huzur ve s ü k û n e t i n s a ğ l a n m a s ı için O s m a n l ı idaresine y a r d ı m c ı olan Arnavutların büyük b ö l ü m ü Islâmiyeti kabul etme lerine vesile olduğu s ö y l e n m e k t e d i r . ^ ^
I I . E S K İ Y U G O S L A V Y A ' D A O S M A N L I D Ö N E M İ N D E T A R İ K A T L E R İ N F A A L İ Y E T D U R U M U :
O s m a n l ı i m p a r a t o r l u ğ u n u n batıya d o ğ r u fü tuhatta gazilerle birlikte tarikat şeyhlerinin katıldı ğını, y o l k a v ş a k l a r ı n d a , b o ş ve tenha arazilerde tekke ve zaviyelerini kurarak, kısa zamanda bu bölgeleri dini, sosyal ve kültür merkezi haline ge tirdiklerini söylemiştik. G ö r ü n ü ş t e sadece bir dini kuruluş gibi sanılan tekkelerin, aslında y ö r e halkı nın sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını k a r ş ı l a y a n bir k u r u m olarak ta faaliyet y a p t ı k l a r ı g ö r ü l m e k t e dir.^^ Tarikatlerin halk üzerine ç o k yönlü faaliyet lerini g ö r e n z a m a n ı n O s m a n l ı idarecileri, tarikat ş e y h l e r i n e araziler b a ğ ı ş l a y a r a k kendi b ö l g e l e r i n e yerleşmelerini istemişlerdir.^^ O s m a n l ı d ö n e m i n de tarikatlerin dini, sosyal sanat ve eğitim alanla rında yaptıkları ç o k yönlü faaliyetlerini ayrı nokta lar halinfile izah etmeye çalışacağız.
A . T a r i k a t l e r i n d i n i faaliyetleri: Buraya kadar yaptığımız izahatlardan kolay ca anlaşıldığı üzere tarikatler, Islamiyetin yerli halk t a r a f ı n d a n benimsenmesinde ö n e m l i rol o y n a m ı ş lardır. Ç o ğ u tarikat ş e y h ve dervişlerinin "tekkeye gelen yo/ camiden geçer prensibine bağlı kal
dıklarını g ö s t e r m e k t e d i r . ^ ^ • 16. Okiç, Tayyib, "Bir Tenkidin Tenkidi" ,s.221-255, A . Ü .
İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 2, Ankara 1953. 17. Okiç, Tayyıb"San Saltuk'a Ait Bir Fetva",s.43-59 ,A.Ü.
ilahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı 1, Ankara 1952. 18. "Sari Saltuk" Bektaş-i müridi olduğu, asıl isminin
Mu-hammed Buhari olarak söylendiği bilinmektedir. Okiç, T., "Sarı Saltuk....s.46.
19. Hasluck, F. W., Bektaşi Tetkikleri, (Tercüme, Ragıp Hulusi), İstanbul Devlet Matbaası, İstanbul 1928, s.36. 20. Köprülü, Fuad, İslam Ansiklopedisi "Bektaşilik"
maddesi, vol. 2, Ankara-1976.
2 1 . Gölpınarlı, Abdülbaki,"Islam-Türk İllerinde Fütüvvet Teşkilatı ve Kaynaklan," (s.3-354), I.Ü. İktisat Fakül tesi Mecmuası, yıl 1949-1950, sayı l-4,lst£nbul 1951 22. Paliknjşeva, -Tomovskki, K., "Les Tekkes en
Macedo-ne aux XV11I et XIX siecle", s.203-211, Atti del secon-do congresso internazionale di orte Turcka, (26-29 semtembre 1963-Venezia) Institut universitario orienta-le, Napoli-1965.
23. Hasluck, F.W s.85.
24. Handziç, Mehmed, "Islamizacija Bosne i Hercegovine" Islamska Dioniçka Ştamparija, posebno izdanije, s.3-34, Sarejevo 1940.
25. Truhclka, Ciro, "Joş o tcstamentu gosta radina i o pa-tarcnima", s.363-382, Glasnik Zemaljskg Muzeja u Sa rajevo, br. X X V , Sarajevo 1913; Okiç, T., "Bir Ten-kid S.232.
2 9 4 D r . M e h m e t İBRAHİM Eski Yugoslavya'da tekke mimarisini incele
diğimizde, B e k t a ş i tekkeleri dahil içinde mescidi bulunmayan bir tekke mimarisine r a s t l a n m a m ı ş t ı r . ^ ' O s m a n l ı n ı n en u ç k ö ş e l e r i n e kadar teşkilatı nı g ö t ü r m e y i b a ş a r m ı ş olan tarikatler, insanın ru hani ve nefsani degerierine ö n e m vererek, Islamın ç e v r e halkı t a r a f ı n d a n kolayca kabul edilmesine vesile o l m u ş t u r . D i n i , rengi, ırkı ve d ü ş ü n c e s i ne olursa olsun, insan denilen varhgı laikiyle sevmek, h a k k ı n a saygı g ö s t e r m e k , hata ve kusurlarını h o ş -g ö r m e k tekkenin en b a ş t a -gelen -gayelerinden biri o l m u ş t u r . Islamın insanlara karşı olan sevgi bağı nın en açık şeklini tarikatlerde g ö r ü y o r u z .
N i t e k i m , Kalkandelen (Tetova) H a r a b a t i Baba B e k t a ş i tekkesi külliyesinin (kompleksinin) mescid kapısı ü z e r i n d e yazılı "Bektaşi nefesi" bu nun güzel bir ö r n e ğ i n i teşkil etmektedir^^ (Res.l).
Nefes'in transkripsiyonu:
Talib isen ey ümmi erenlerin gel irfanına Olma nâdane mükaren gerçeğin gel inanma Can kulağını aç ve mükemmel olanı dinle Yaptığın ha{;ır duaları cihan sultanı kabul bu-);ursun.
G ü n ü m ü z Türkçesiyle :
£ y cahil, eğer dervişlerin bilgisine ulaşmak istersen
Onlara (cahillere) ya/cm olma gerçeğe doğru yaklaş
Kalb kulağını aç ve mükemmel olanı dinle Yaptığın hayır duaları yaratıcın (Sultanın) kabul etsin.
Balkanlar'da yakın tarihlere kadar müslü-m a n l a r ı n dini, sosyal ve kültürel yaşayış tarzını in celediğimizde tasavvufi motiflerin belirgin şekilde b u l u n m a s ı , ç o ğ u ailede tarikat anlayış ve geleneği nin devam ettiğini g ö s t e r m e k t e d i r . Son d ö n e m l e r de y a p ı l a n a r a ş t ı r m a l a r , O s m a n l ı l a r ı n Avrupa'ya a ç ı l m a s ı n d a B e k t a ş i m ü r i d i "Sarı Saltuk"un ç o k ö n e m l i rol oynadığını^^ h a k k ı n d a halâ bir ç o k ef sanenin dilden dile dolaştığı g ö r ü l m e k t e d i r . San Saltuk (01.1264)2° tarihi olduğu kadar efsanevi bir ş a h s i y e t olarak t a n ı n m a s ı Balkanlarda y a ş a y a n halk ü z e r i n d e ona atfedilen kerametten kaynak l a n m a k t a d ı r . Sarı Saltuk'un m ü s l ü m a n l a r a r a s ı n d a sevildiği kadar hırıstiyanlarca da b e n i m s e n m i ş o l m a s ı , m e z a r ı n ı n yedi ayrı yerde o l d u ğ u n u n söylen mesi ve hatta kilise avlularında mezarının bulundu ğ u n d a n bahsedilmesi, tarikat şeyhlerinin sahip ol-dukları y ü k s e k h o ş g ö r ü y ü g ö s t e r m e k t e d i r .
Balkanlarda t a r i k a t l a r ı n y a y ı l m a s ı n d a en ö n e m l i d e r v i ş l e r d e n biri olarak zikrettiğimiz Sarı Saltuk'la b a ş l a y a n gayret. Seyit A l i (Öl. 1300) gibi bir ç o k tarikat şeyhi tarafından devam ettiril miştir.
O s m a n l ı i m p a r a t o r l u ğ u n u n Balkanlara yap tığı a k ı n l a r e s n a s ı n d a , gazilerle birlikte tarikat şeyhlerinin de b u l u n d u ğ u bilinmektedir.''^ Tarikat şeyhleri fütuhat hareketlerine katılmanın y a n ı n d a b o ş ve tenha arazilerde mürşitleriyle beraber yer l e ş e r e k zaviye ve tekkelerini de inşa etmişlerdir. Tekkelerin çoğunlukla yol kavşaklarında, şehir çı kışı ve girişini s a ğ l a y a n yollar ü z e r i n d e k u r u l m u ş olması bilhassa dikkat çekicidir. Buralarda her ge ç e n yolcuya b a r ı n a k ve yemek i m k â n ı s a ğ l a n m ı ş o l m a s ı tarikatların insanlar arası d a y a n ı ş m a y a ne ölçüde ö n e m verdiklerini g ö s t e r m e k t e d i r .
Balkanlarda islamiyetin ilk t o h u m l a r ı n ı n ta rikatlar tarafından atılması, tarikatların temel ilke lerinden sayılan "derin insan sevgisi, yüksek hoşgörü ve karşılıksız hizmeti" esas almış olma ları ve bu hususun halkın dikkatini b ü y ü k ö l ç ü d e ç e k m i ş olmasıyla açıklanabilir. Genelde b ü t ü n tari katlar, ilkeleri itibariyle ç o k g e n i ş ufuklu, insana sevgi ve saygıyı temel esas olarak g ö s t e r m e k t e d i r . Tarikatlardaki bu özellik ve tarikat erlerinin bun dan kaynaklanan tavırları, M ü s l ü m a n l a r l a Hıristi yanlar a r a s ı n d a sevgi ve k a y n a ş m a zeminin kurul m a s ı n d a ö n e m l i rol oynamıştır."^'^ Özellikle tekke lerin iktisadi ve sosyal alana ö n e m vermeleri, din, dil, ırk farkı g ö z e t m e k s i z i n herkese toleranslı ve d ü r ü s t d a v r a n m a l a r ı yerli halk t a r a f ı n d a n r a ğ b e t g ö r m e l e r i n e vesile o l m u ş t u r . Tekkeler "hangi di nin mensubu olursa o/sun"halkla karışıp kayna ş a r a k halk kitlelerini y ö n l e n d i r m e d e ö n e m l i ölçüde rol oynamışlardır. Nitekim tarikatlerin ç e v r e halkı üzerinde tesirlerini g ö r e n z a m a n ı n O s m a n l ı dev leti idarcileri, bu tür kolonizatör dervişlere ara ziler bağışlayarak kendi t o p r a k l a r ı n d a y e r l e ş m e lerini sağlamışlardır.2^
Yukardaki "Ne/es"in ilk d ö r t l ü ğ ü n d e n ko layca anlaşılacağı üzere ;tekkelerin cehalete şiddet le karşı çıktıkları, g e r ç e ğ e ve m ü k e m m e l i t e y e ulaş m a n ı n sadece ilim ve irfan ile olabileceği, Allah'a karşı yapılacak her çeşit d u a n ı n ancak bu şekilde kabul olacağı fikri herkese tavsiye edilmektedir.
Tarikat ş e h l e r i halkın ilgisini ç e k e b i l m e k için, tekkelerde belirli g ü n l e r d e herkese açık va ziyette merasimler ve e ğ l e n c e l e r d ü z e n l e m i ş l e r
-27. Okiç, T., "San Saltuk s.51.
28. Radiç, A., "Naşi Turcf, s.7-8, Novi Behar, XI1I/19-22, Saraievo-1940.
29. Palil<njşeva, G.-Tomovski K., "Les Tekkes s.22. 3 1 . Lalaj, P., "Feja dhe gjuha Shqiiptare, s.105-123,
Stu-dime Historike,nu.39, Triane-1969. 32. Hasluck, F.W s.885.
33. İbrahimi, Mehmet, "Kalkandelen (Tetovo)'de Harabati Baba (Sersem Ali Baba) Bektaşi Tekkesi, s.42-56, MU-l i K ü MU-l t ü r , sayı 45, Ankara-1985.
34. İbrahimi, M . , "Prilog kon teketo kako kulturno pros-vetna institucija vo zapadna Makedoniji ", s.87-98, Bi-orski Nauçni Sobiri, X I , Zbornik, Tetovo-1991. 35. İbrahimi, M . , Prilog kon s.89.
ESKİ Y U G O S L A V Y A SINIRLARI D A H İ L İ N D E T A R i K A T H A R E K E T L E R İ 2 9 5 dir. " B u merasimler e s n a s ı n d a herkese p a r a s ı z
yemek dağıtıldığı ve ikramlarda b u l u n d u ğ u bilin mektedir.-^^
Tekkelerin bu gibi faaliyetleri Hıristiyan hal kın dahi b ü y ü k ilgisini çekmiştir. B u sebebledir k i , tekkelerin Hıristiyanlar tarafından ziyaret edilmesi geleneği g ü n ü m ü z d e dahi devam etmektedir.
B . T a r i k a t l e r i n S o s y a l ve E ğ i t i m A l n ı n d a k i F a a l i y e t l e r i :
Tekkeler halk a r a s ı n d a dini y a p ı l a r olarak t a n ı n m a s ı n a ragmen sosyal alanda faaliyet g ö s t e ren kurumlar olarak da bilinmektedir. N i t e k i m , tekke komplekslerinde (külliyelerinde) semahane (zikir yapılan yer)'nin t ü r b e n i n y a n ı n d a aş evinin, misafir hanenin, konak yerlerinin yiyeceklerin de po edildiği yerler ve hayvanları b a r ı n d ı r m a k ü z e r e ahırların b u l u n u ş u , tekkelerin dini yapılar kadar aynı zamanda sosyal yapı özellikleri taşıdıklarını da g ö s t e r m e k t e d i r . Tekkelerin bu ç o k yönlü faali yetlerini g ü n ü m ü z d e en iyi şekilde aksettiren Kal-kandelen (Tetova) Harabati Baba Bektaşi tekkesi ile Ohri'de Zeynel A b i d i n Halveti tekkesi (Res.2) s a y ı l m a k t a d ı r . B u iki tekkede geçtiğimiz yüzyıl, herkese g ü n d e bir defaya mahsus olmak üzere ye mek dağıtıldığı s ö y l e n m e k t e d i r . ' ' ^
B u gelenek Yugoslavya'da diğer tarikatlere ait tekkelerde bayram g ü n l e r i , ramazan ve a ş u r e a y l a r ı n d a d i n , d i l , ırk g ö z e t m e k s i z i n arzu eden herkese iftar sofraları kurulduğu ve a ş u r e n i n dağı tıldığı bilinmektedir.''^ G ü n ü m ü z d e bazı tekkelerde Ramazan aylannda halk tarafından iftar getirilme si ve a ş u r e aylarında a ş u r e n i n dağıtılması eski ge leneğin hala devam ettiğini g ö s t e r m e k t e d i r . Belirli köy ve kasabalarda halk kendileri a r a s ı n d a bir sıra koyarak tekkeye iftar g ö t ü r m e g e l e n e ğ i n i devam ettirmektedirler. Tekkeye g ö t ü r ü l e n bu iftar yeme ğ i n d e n sadece tekke hizmetinde bulunanlar, kasa ba veya k ö y d e misafir olanlar faydalanabilirler.
Tekkelerin bu gibi sosyal hizmetleri y a n ı n da, yolda kalmış, fakir ve kimsesizlere de kapısını açık tuttuğu, bunlara tekke şeyhleri tarafından me ziyetlerine (becerilerine) g ö r e g ö r e v verildiği bilin mektedir.'"^ Nitekim tekkelerde buna bağlı olarak çeşitli zanaat ve sanat faaliyetlerine de yer veril miştir. Tekkeler aynı zamanda, ölüm hastalığına yakalanan, ruhani b u n a l ı m g e ç i r e n ve çaresizlik içinde kalan kimselerin derdine derman arayan hayır kuruluşları gibi de faaliyet göstermişlerdir.
Tekkelerin din, dil, ırk farkı g ö z e t m e k s i z i n herkesin derdine çareler a r a m a s ı , farklı din men-suplan tarafından da ziyaret edilmesine ve ilgiyle izlenilmesine de vesile olmuştur.
O s m a n l ı d ö n e m i n d e Yugoslavya'daki mev cut tekkelerde eğitim alanına büyük ölçüde ö n e m verildiği g ö r ü l m e k t e d i r . Tekkelerde kalabalık sayı da Derviş ve müridlerin b u l u n m a s ı belirli bir tasav-vufi e ğ i t i m e tabi tutulduklarını g ö s t e r m e k t e d i r . ' ' ^
Nitekim tekke k ü t ü p h a n e l e r i n d e zengin bir kitap katalogunun b u l u n m a s ı bu d ü ş ü n c e m i z i doQrulayci niteliktedir.Tekke k ü t ü p h a n e l e r i n d e tasavvuf eser lerin y a n ı n d a , tefsir, hadis, edebiyat, coğrafya, ta rih ve hatta astroloji kitaplarının dahi b u l u n m a s ı , ilmin her çeşidine ö n e m verdiklerini hatırlatmakta dır. Fakat buna ragmen, tekkelerde sıralı bir eğiti m i n yapıldığından söz etmek imkansızdır. Sadece
"Asitane" s t a t ü s ü n d e olan tekkelerde sıralı bir
e ğ i t i m d e n söz etmek m ü m k ü n d ü r . Bektaşi tekke lerinden g ö r e v yapan şeyhlerin büyük bir ihtimalle Dimetoka (Yunanistan) B e k t a ş i asitanesinden,'*^ Halveti tekkelerinde g ö r e v y a p a n l a r ı n ise Prizren Halveti asitancsinden, d i ğ e r tarikatlere ait tekke şeyhlerin ise İstanbul, Konya ve Bursa asitanele-rinde eğitim gördükleri kaynakların verdiği bilgiler arasındadır.'*''
C . T a r i k a t l e r i n K ü l t ü r ve S a n a t A l a n l a r ı n d a k i F a a l i y e t l e r i :
O s m a n l ı d ö n e m i n d e Yugoslavya'da tekkele rin kültür ve sanat merkezi olarak faaliyet g ö s t e r diklerini, g ü n ü m ü z d e en bariz bir şekilde aksetti ren Kalkandelen (Tetova) Harabati Baba B e k t a ş i Tekkesi, Ü s k ü p (Skopje) Rufaî Tekkesi (Plan 1), Prizren Halveti Tekkesi ve Struga Hayati Baba Halveti Tekkesi sayılmaktadır. B ü t ü n bu tekkeler de tarikat felsefelerini ifade eden şiirlerin değişik yazı çeşitleri (Sülüs, Nesih, Talik,)'yle yazılmış o l ması gelişmiş bir edebiyat ve hat s a n a t ı n ı n var ol d u ğ u n u g ö s t e r m e k t e d i r . Özellikle Harabati Bektaşi tekkesinin duvar yüzeylerinden Bektaşi nefesleri nin, panolar içinde yer alan yazılış şekli, edebiyat ve hat s a n a t ı n ı n en güzel örneklerini teşkil etmek tedir (Res.3). Turâbî'*^ gibi m e ş h u r Bektaşi şairle rinin "Ne/es"leri b u l u n m a s ı ilgi çekicidir. Tekke yapılarının inşa tarihleri rakamlarla değil, ebcet h e s a b ı y l a verilmiş o l m a s ı , Bektaşilerin şiirde ne kadar usta olduklarını g ö s t e r m e k t e d i r .
Bazı tekkelerde s ü s l e m e ve resim s a n a t ı n a da ö n e m verildiği görülür. A h ş a p , alçı ve taş üzeri ne işlenen bitkisel motifler ve geometrik figürler den tekke şeyhlerinin ince ruhlu bir ş a h s i y e t e
sa-36. Hafız,
NimetiJİlah,
"Yugoslavya'da B e k t a ş i Tekke leri", s.57-66, "Çevren", I V / 1 1 , Priştine -1976. 37. Palikruşeva, ".-Tomovski, K., "Les Tekkes....s.206. 38. Oy, Aydın, "Kalkandelen'de Harabati Baba Tekkesi", s. 18-29, "Çeviren" 8/4, Priştine 1980. 39. Paliknışeva, ".-Tomovski, K., Les Tekkes s.208. 40. Kara, Mustafa, Tekkeler ve Zaviyeler, Dergah ya
yınları. İstanbul 1980, s. 126.
4 1 . Trifunovski, J.F., "O tekijama u donjcm slivu Bregalni-ce", s.255-258, Prilozi za Oricntalnu Filozofiju, nu.
12-13, 1962-1963, Sarajevo 1965.
42. Okiç, Tayyib, "Bir Tenkid s.231. 43. Elezoviç, Glişa, "Dervişki Redovi Muslimanski Tekije u
Skoplju", s.9-19, Glasnik Stara Srbija, Skopje 1925. 44. Ergun, Saadettin Nuzhet. B e k t a ş i Şairleri, Devlet
2 9 6 Dr.Mehmet İBRAHİM hip oldukları anlaşılmaktadır. Bunun y a n ı n d a tek
kelerde duvar resimlerine r a s t l a n m a s ı resim sana tına da verilen ö n e m i hatırlatmaktadır.
Yugoslavya'da hemen hemen b ü t ü n Mevle vi tekkelerinde ve bazı Bektaşi ve Rufaî tekkelerin de dahi musikî aletlerine rastlanmış o l m a s ı geliş miş bir musiki s a n a t ı n ı n varlığını işaret etmektedir.
Tekkelerin bu ç o k y ö n l ü faaliyetlerine ce vap verecek bir tekke mimarisinin de kendiliğin den geldiğini söylüyebiliriz. Tekke külliyesi içinde ki yapılar, bazen gelişi güzel bazen de sistematik bir p r o g r a m a tabi tutularak inşa edilmişlerdir.'^^ N i t e k i m , Harabati Baba Bektaşi Tekkesi içindeki y a p ı l a n n dini ve sosyal amaçlı olmak ü z e r e iki b ö l ü m d e inşa edildiğini ve dini yapıların g ü n e y d e , sosyal yapıların da kuzeyde oluşu, bu iki hedefe yönelik belirli bir p l â n ve programa g ö r e inşa edil diklerini g ö s t e r m e k t e d i r .
S o n u ç olarak tekkelerin, o d ö n e m d e vermiş oldukları bu ç o k yönlü hizmet ve faaliyetlerin gü n ü m ü z d e bir ç o k sosyal kuruluş tarafından ancak karşılanabildiğini s ö y l e m e k gerekir.
III. E S K i Y U G O S L A V Y A ' D A M E V C U T T A R i K A T L E R V E T E K K E L E R :
Eski Yugoslavya sınırları dahilinde tarikat, tekke ve tasavvufi h a y a t ı n belkide en hareketli ol d u ğ u kısımlar BosnaHersek, Makedonya ve K o -sova bölgeleri s a y ı l m a k t a d ı r . B u b ö l g e l e r d e tari-katlerin yayılış ve y e r l e ş m e hadisesinin temelinde burada var olan milli unsur ve karakterlerin ö n e m li tesirleri görülür. Ö r n e ğ i n , bilhassa Arnavutlar ta r a f ı n d a n benimsenen B e k t a ş i tarikatı, istisnaları dışında B o ş n a k l a r , T ü r k l e r ve Pomaklar a r a s ı n d a hor g ö r ü l m ü ş t ü r . Buna karşılık B o ş n a k l a r tarafın dan r a ğ b e t g ö r e n Mevlevi, Halveti, K a d i r i ve N a k ş i b e n d i tarikatleri Arnavutlar a r a s ı n d a pek r a ğ b e t g ö r m e m i ş t i r . Türkler ve Pomaklar a r a s ı n d a bilhassa Halveti, Rufaî, ve N a k ş i b e n d i tarikatleri daha yaygındır.
Tarikatlerin milli unsur ve karektere g ö r e bu dağılım şeklinin tesadüfi olmadığı kanatindeyiz. B u halk t o p l u l u k l a r ı n ı n tarikatleri s e ç m e l e r i n d e milli d e ğ e r l e r , örf, â d e t ve gelenek gibi kültür biri kimleri ö n e m l i derecede rol oynamışlardır.'*^ Aynı zamanda bu halk topluluklarının O s m a n l ı idare sisteminde üstlendikleri görevlerin de, tarikat seç melerine tesir ettiği görülmüştür. Tarikatlerin milli ve kültür birikimlerine g ö r e dağılım şeklini daha iyi anlayabilmek için, O s m a n l ı ' d a n ö n c e eski Yugos lavya'da hangi milli ve kültür değerlerinin bulundu ğu, siyasi ve sosyal hayatın ne durumda o l d u ğ u n u iyi bilmek gerekir. Yoksa bu gibi d e ğ e r l e r i g ö z ö n ü n d e b u l u n d u r m a d ı ğ ı m ı z takdirde tarikatlerin farklı milletler a r a s ı n d a k i dağılımı h a k k ı n d a yapa cağımız tespitler pek isabetli olmayabilir.
A r n a v u t l a r ı n b ü y ü k ç o ğ u n l u ğ u Bektaşi tari-katini ve bu tarikat aracılığıyla Islamı b e n i m s e m i ş olmaları, onların O s m a n l ı l a r d ö n e m i n d e , Bektaşi
tarikatinin bir uzantısı olan "ı/eniçeri" m ü e s s e s e sinde aktif rol almış olmalarıyla açıklanabilir.'*^ Bunun y a n ı n d a uzun zaman Slav akınlarına maruz kalan Arnavut'ların O s m a n l ı y ı kurtarıcı bir unsur olarak g ö r m e l e r i , islamı kitleler halinde kabul et melerine vesile olmuştur.''^
B u n a karşılık B o ş n a k l a r ise; Mevlevi ve Halveti tarikatının h a k i m o l d u ğ u O s m a n l ı saray çevresiyle y a k ı n ilişki içinde o l m a l a r ı sebebiyle, bunların daha ziyade Mevlevi ve Halveti tarikatle-rini s e ç m e l e r i n e sebep o l m u ş t u r . B o ş n a k l a r ı n Os m a n l ı idaresinde bu üst g ö r e v l e r e getirilmeleri ge rek s a v a ş kabiliyetleri ve fiziki yaratılışlarının uy gun olması, gerekse O s m a n l ı y a karşı sadakatların-dan kaynaklanmaktadır."*^
Türklerin b ü y ü k bir kısmının Halveti tarika tına r a ğ b e t g ö s t e r m e s i , T ü r k insanının anlayış ve g e l e n e ğ i n e Halveti tarikatının yakın oluşu ve Os manlı padişahlarının ç o ğ u n u n Halveti tarikatında olmasıyla izah edilebilir. T ü r k l e r a r a s ı n d a Bektaşi tarikatına karşı tavır alanların b u l u n m a s ı , Bektaşi şeyhi Balım Sultan ile b a ş l a y a n O s m a n l ı - B e k t a ş i ç e k i ş m e s i n d e n kaynaklandığı kanatindeyiz. G ü n ü m ü z d e Türkler a r a s ı n d a B e k t a ş i tarikatı ve hatta Bektaşi m e n s u b l a r ı dahi hor görülmektedir.
Yugoslavya'da tarikatlerin coğrafi b ö l g e l e r e g ö r e dağılımı biraz ö n c e bahsettiğimiz milli unsur ların yerleşim bölgelerine g ö r e farklılık g ö s t e r m e k tedir. Bosna-Hersek'te B o ş n a k ' l a r ı n yaşadığı böl gede Mevlevi, N a k ş i b e n d i ve Halveti t a r i k a t ı n ı n yaygın o l d u ğ u g ö r ü l m e k t e d i r . Dolayısıyla bu böl gede inşa edilen tekkelerin ç o ğ u n l u ğ u bu tarikatle-re aittir. Ç o ğ u n l u k t a A r n a v u t ' l a r ı n ve Türk'lerin yaşadığı Kosova b ö l g e s i n d e Bektaşi ve Halveti ta rikatinin Ticani, Sa'di, Sinani ve Hayati şubelerine ait tekkeler yaygındır. Türklerin, A r n a v u t l a r ı n ve P o m a k l a n n yaşadığı Makedonya b ö l g e s i n d e ise; Halveti tarikatının Hayati kolu, B e k t a ş i ve Rufaî tarikatleri yaygın bir şekilde b u l u n m a k t a d ı r .
O s m a n l ı d ö n e m i n d e eski Yugoslavya top raklarında yayılan ve faaliyet g ö s t e r e n tarikat ve tekkelerin sayısı h a k k ı n d a kesin bir bilgiye sahip değiliz. Evkaf kayıtlarından, vakfiyelerden, tekke yapılarının kalıntılarından m ü s l ü m a n l a r ı n yaşadığı hemen hemen her köy ve kasabada bir tekkenin var o l d u ğ u anlaşılmaktadır. B u g ü n ise Yugoslav ya'da 1 4 4 adet tekkenin faaliyet g ö s t e r m e s i , ^ ^
45. İbrahimi, M . , "Harabati Baba Tekke vo Tetovo", "El-Hilâl, Islamski Kultcren i informativen vesnik, god.3,br.l3, Mart-1990, Skopje , s.7.
46. Hafız, N., 'Yugoslavya'da...s.59.
47. Öztürk, Y . N . , "Yugoslavya'da Tasavvufi s.235. 48. Hafız, N . , "Yugoslavya'da Mevlevi Tekkeleri", s.173-178, Mevlana vc Y a ş a m a Sevinci, Konya Turizm Derneği Yayını, Ankara - 1978.
49. Ayverdi, Ekrem Hakkı, Avrupa'da O s m a n l ı Mimari Eserleri, cilt 3, kitap 3, Fetih Yayınları, İstanbul -1981, S.108.
başkan-ESKİ Y U G O S L A V Y A SINIRLARI D A H İ L İ N D E T A R İ K A T H A R E K E T L E R İ 2 9 7 zengin bir tasawufi hayatm burada var o l d u ğ u n u
g ö s t e r m e k t e d i r .
Y a p t ı ğ ı m ı z inceleme sonucu faaliyetlerine devam eden tarikatlerin sayısı sadece 8'dir. Bazı araştırmacılar ise Sa'di, Sinani ve Ticani gibi Hal veti tarikatinin şubelerini bir b a ş k a tarikatmış gibi d ü ş ü n d ü k l e r i n d e n tarikat sayısını 1 1 olarak ver mektedirler.^^ Kanaatimizce b u tespit d o ğ r u y u y a n s ı t m a m a k t a d ı r . Tarikatler, gerek O s m a n l ı d ö neminde ( 1 3 8 5 - 1 8 1 2 ) gerek Krallık Yugoslav ya'sında ( 1 9 1 8 - 1 9 4 1 ) gerekse K o m ü n i s t d ö n e m i Y u g o s l a v y a ' s ı n d a ( 1 9 4 5 - 1 9 9 0 ) y a ş a y a n B o ş n a k , Arnavut, Türk, Pomak ve Hatta islamiyet! kabul eden ç i n g e n e l e r i siyasi, sosyal, kültürel b a k ı m ı n dan etkisi altında t u t m u ş l a r d ı r . M ü s l ü m a n halkın üzerinde g ü n ü m ü z d e dahi tesirleri hissedilen tari katler a r a s ı n d a ; B e k t a ş i , Halveti (Sa'di, Sinani, T i c â n î , Hayati), Rufaî, Mevlevi, Nakşibendi, Kadiri ve Melami tarikatlerini sayabiliriz. Fakat, faaliyet y ö n ü n d e n daha aktif ve belirli bir kalabalık halk kitlesini p e ş i n d e s ü r ü k l e y e n tarikatler a r a s ı n d a Bektaşi, Rufaî, Halveti, Mevlevî ve Nakşibendi ta rikatlerini gösterebiliriz.
1. B e k t a ş i T a r i k a t ı :
O s m a n l ı siyaset tarihine d a m g a s ı n ı vuran ana kuruluşlardan biri Bektaşi tarikatıdır. O s m a n l ı İ m p a r a t o r l u ğ u n u n kuruluşu, yükseliş ve düşüş d ö nemlerinde B e k t a ş i t a r i k a t ı n ı n aktif rol aldığını, Yeniçeri O c a ğ ı n ı n da Bektaşilerin fikri ve ü r ü n ü o l d u ğ u n u yukarıda söylemiştik. O s m a n l ı n ı n ilk d ö nemlerinde, Yugoslavya'da diğer tarikatlere g ö r e h a l k ı n b ü y ü k ç o ğ u n l u ğ u n u n B e k t a ş i t a r i k a t ı n a mensup olduQu g ö r ü l m e k t e d i r . Başlangıçta, Bek taşi tarikatına gösterilen bu yakın alaka, bu bölge lerde islami hareketin ilk olarak Bektaşi misyoner leri ile b a ş l a t ı l m a s ı n d a n k a y n a k l a n m a k t a d ı r . B u nun y a n ı n d a diğer bir g ö r ü ş te, Y e n i ç e r i o c a ğ ı n a alınan gençlerin ç o ğ u n u n bu b ö l g e l e r d e n seçilme si, Y e n i ç e r i m ü e s s e s e s i n i n ise Bektaşi tarikatının bir uzantısı o l m a s ı sebebi, Bektaşi tarikatının ter cih edilmesine vesile o l m u ş t u r . H e r i k i g ö r ü ş ü savunanların ortaklaşa kabul ettikleri husus; XV1I1. yüzyıl sonuna kadar Yugoslav^'da bilhassa Maka-donya ve Kosova bölgesinde halkın büyük çoğunlu ğ u Bektaşi tarikatine mensup olduğu fikridir. Evkaf kayıtlan ve tarihi belgder üzerire yapılan araştırma lar, hemen hemen her köy ve lasabada bir Bektaşi tekkesinin gösterilmesi, biraz ö n c e bahsettiğimiz g ö rüşleri d o ğ r u l a m a k t a d ı r XIX. yüzyılın sonuna kadar Makedonv^ ve Kosova bölgesinde Bektaşi td<keleri-nin Dimetoka (Yunanistan) B e k t a ş asithanesine bağlı olarak faaliyet yaptıkları bilinmektedir.^"^
Bektaşi tarikatının ikinci Pîrî olarak t a n ı n a n Balım Sultan (Öl. 1516) ile b a ş g ö s t e r e n O s m a n l ı -B e k t a ş i s ü r t ü ş m e s i , I I . S u l t a n M a h m u t (Ö1.1745)'un Yeniçeri ocağını k a p a t m a s ı ve Bek taşi tarikatını y a s a k l a m a s ı , daha ö n c e b a ş g ö s t e ren s ü r t ü ş m e l e r silahlı çatışmalara dönüşmüştür.^'^ XVIII. yüzyıldan sonra O s m a n l ı Imparatorlugu'nun
zayıflamaya yüz t u t m a s ı , bu bölgelerde devlet oto rite b o ş l u ğ u n u n b a ş g ö s t e r m e s i n e sebeb o l m u ş tur. B u n u fırsat bilen bazı b ö l g e idarecileri Osman lı devletiyle B e k t a ş i a n l a ş m a z l ı ğ ı n ı k ö r ü k l ü y e r e k B e k t a ş i tekkelerini kendi siyasi ve ş a h s i a m a ç l a r ı d o ğ r u l t u s u n d a y ö n l e n d i r m e y e çalışmışlardır. B u gibi hadiselerin en güzel ö r n e ğ i n i Kalkandelen H a r a b a t i Baba B e k t a ş i tekkesinde g ö r m e k t e -yiz(Res.4). Z a m a n ı n Kalkandelen idarecisi Recep P a ş a - b e y kendi siyasi emelleri için Harabati baba tekkesini bir askeri üs olarak kullandığı bilinmekte dir. Kalkandelen'de O s m a n l ı devletine karşı Recep P a ş a ile b a ş l a y a n isyan haraketleri; O ğ l u Abdur rahman P a ş a - b e y (Öl. 1838) d ö n e m i n d e de devam etmiştir.^^ B u ve benzeri gibi Bektaşi tekkelerinin düzenledikleri isyanlar daha ziyade batı Makedon ya, Kosova ve Arnavutluk'ta b a ş g ö s t e r m e s i bil hassa dikkat çekicidir. O s m a n l ı ' n ı n Balkanlardaki son d ö n e m l e r i n d e A r n a v u t l a r ı n O s m a n l ı y a karşı başlattıkları isyanlarda Bektaşi tekkelerinin parma ğı olduğu fikri y a y g ı n d ı r . N i t e k i m , X I X . yüzyılın sonlarına d o ğ r u Bektaşi tarikatına mensup olanla rın b ü y ü k bir ç o ğ u n l u ğ u Arnuvat asıllı olduğu söy lenmektedir.^^ B u d ö n e m d e B e k t a ş i tekkelerinin üniversel anlayıştan belirli bir milli kisfeye b ü r ü n -dükleri g ö r ü l m e k t e d i r . B u gibi hadiseler, Bektaşi tarikatının Arnavutlar dışında bir ç o k taraftarını kaybetmesine vesile olmuştur (Res.5).
X I X . Yüzyılda Makedonya ve Kosova böl gelerinde siyasi ve sosyal alanda halkı büyük ölçü de y ö n l e n d i r e n H a r a b a t i Baba Tekkesi (Res:3) X X . yüzyılda halktan gereken desteği g ö r e m e y i n ce halk üzerinde eski otoritesini yitirmiş, zamanla ş e y h ve dervişlerin 1 9 2 0 yılında tekkeyi terketme-leriyle faaliyeti son b u l m u ş t u r . T e k k e 1 9 6 8 ' d e o n a r ı l a r a k turistik a m a ç l a r için kullanılmaya b a ş lanmıştır (Res.6,7). Devlet tarafından 1 9 4 9 - 1 9 5 0 yılları a r a s ı n d a k a m u l a ş t ı n l a n Vakıf mallan son za manlarda çıkan yeni bir kanunla asıl sahiplerine iade edilmesi s ö z konusudur. En kısa zamanda T e k k e n i n eski faaliyetine d ö n e c e ğ i n i zannediyo ruz. Bektaşi tekkelerinin kapanmalanndaki sebeb, Bektaşi şeyhlerinin ilmi g e r ç e k l e r d e n ve halkın di ni ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak oldukların dan k a y n a k l a n m a k t a d ı r .
lığını ve aynı zamanda Prizren Rufaî Telekesi şeyhliğini yapan Cemali Efcndi'nin bize sunmuş
olduğu
kayıtlar dan tesbit edilmiştir.5 1 . Popoviç, A,, "Les
ordes
mystiques musulmansdu
sud-est evropeen dans la periode post - ottoman", s.63-95, Popoviç A-Venstein, G; Les Ordes Mistiques DansL'islam,
Paris 1986.52. Hasluck, F.W., a . g . c , s.86.
53. Morina, irfan, "Kosova Salnamesinde Kalkande len K a z a s ı - 1 8 9 4 " , s.73-85, "Çeviren", yıl V, No. 16, Priştine 1977.
54. İbrahimi, M . , "Prilog kon s.91. 55. Hasluck, F.W., a.g.e., s.56.
56.
PalikruşGva,
".-Tomovski, K., "Les Tekkes s.208. 57. Hasluck, F.W., a.g.e., S.51.2 9 8 Dr.Mehmet İBRAHİM O s m a n l ı l a r ı n 1 9 1 2 yılında Yugoslavya top
raklarını terk etmesiyle burada y a ş a m ı n a devam eden m ü s l ü m a n l a r ı n Bektaşi tarikatına karşı rağ betinin azaldığını görmekteyiz. Ç o ğ u Bektaşi tekke sinin Nakşibendi veya Halveti tarikatine dönüştürül mesi bu g ö r ü ş ü m ü z ü doğrulayıcı niteliktedir.
Kırallık d ö n e m i Y u g o s l a v y a ' s ı n d a ( 1 9 1 8 -1941) B e k t a ş i tekkeleri halk ü z e r i n d e k i tesirini kaybetmeye devam e t m i ş ve bir ç o k t e k k e n i n ş e y h l e r t a r a f ı n d a n terkedilmesiyle harabeye d ö n m ü ş l e r d i r . B e k t a ş i tekkelerini ayakta tutabilecek maddi g ü c ü temin edemeyen ş e y h ve dervişler ya şadıkları evlerinde faaliyetlerine devam ettikleri bi linmektedir.
K o m ü n i s t d ö n e m i Yugoslavya'sında (1943-1990) Bektaşi tekkelerinin etki alanı daha da da ralmaya devam e t m i ş t i r . B u d ö n e m d e Bektaşi tekkeleri Arnavutlar a r a s ı n d a da b ü y ü k ö l ç ü d e desteğini k a y b e t m i ş , buna karşılık ç i n g e n e l e r ara sında r a ğ b e t g ö r m e y e başlamıştır.
G ü n ü m ü z d e Yugoslavya'da faaliyetine de vam eden B e k t a ş i t a r i k a t l a r ı n d a n Dzakovica Üs-k ü p (SÜs-kopje), M a n a s t ı r (Bitola) (Res.8), Pirlepe'ye bağlı Kanatlar k ö y ü tekkelerini sayabiliriz. Ü s -küp'teki Bektaşi tekkesi burada y a ş a y a n Ç i n g e n e ler (Romlar) t a r a f ı n d a n faaliyeti devam ettirilmek tedir. Ç i n g e n e l e r i n s e m b o l ü haline gelen bu tek ke, diğer iki Bektaşi tekkesine nazaran daha fazla mensubu ve daha aktif bir rol oynadığını söyliyebi-liriz. N i t e k i m bu tekkede ç i n g e n e l e r i n siyasi ve kültürel faaliyetlerini yürüttüğü bilinmektedir.
Dzakovica'daki B e k t a ş i tekkesinin de belidi g ü n l e r d e zikirlerine devam ettiği, ancak halk ara s ı n d a gereken ilgi g ö s t e r i l m e d i ğ i bilinmektedir. Son yıllarda Kosova islam Birliği M e ş i h a t ı n ı n bu bölgelerde başlatıldığı y o ğ u n faaliyetler sonucu bir ç o k Bektaşi tarikatı mensubunun tekkeyi terk edip cami ile yakın alaka k u r m a s ı n a sebep olmuştur.
Pirlepe'ye bağlı Kanatlar k ö y ü n d e k i Bektaşi tekkesi, son şeyhin 1 9 8 8 yılında ölmesiyle kapan mış d u r u m d a d ı r . Bu tekkenin sadece belidi günler de açıldığı (aşure ayında), diğer zamanlarda ise ka palı olduğu s ö y l e n m e k t e d i r .
Son d ö n e m l e r d e halkın B e k t a ş i tarikatını küçük g ö r m e ve alaycı gözle bakma hadisesi var dır. Bundan dolayı B e k t a ş i tarikatı m e n s u p l a r ı n ı n dahi B e k t a ş i mensubu olduklarını halk a r a s ı n d a gizledikleri g ö r ü l m e k t e d i r . ^ ^ B u n u n sebebi de, halk a r a s ı n d a Bektaşi tarikatı Aleviliğin bir uzantısı o l d u ğ u fikri hasıl olmuş, bu da Bektaşlerin diğer m ü d ü m a n l a r a r a s ı n d a d ı ^ a n m a s ı n a ves'ie olmu^ur.
2 . H a l v e t i t a r i k a t ı :
Halveti tarikatı, adını kurucusu Ebu Abdul lah Siracuddin Ö m e r b. Ekmeluddin El-Halveti (Ö1.1349)'den almaktadır.
Yugoslavya'da Halveti tarikatı diğer tarikat lara nazaran halk ü z e r i n d e etkisi daha fazla görül
mektedir. Tekkeler üzerine yaptığımız incelemeler burada en h a k i m t a r i k a t ı n Halveti'lik o l d u ğ u n u göstermiştir. Esasen Bektaşi tarikatının a r d ı n d a n Yugoslavya'da en b ü y ü k hizmetleri Halveti ve Rufaî tarikatlerinin verdiği bilinmektedir. Halveti tekkeleri Y u g o s l a v y a ' n ı n her b ö l g e s i n d e ve her halk kitlesinde taraftar bulması, bu tarikatın ne ka dar y a y g ı n o l d u ğ u n u g ö s t e r m e k t e d i r . Yugoslav ya'da Halveti tarikatının Sa'di, Ticani, Hayati ve Sinani kollarının (şubelerinin) r a ğ b e t g ö r d ü ğ ü an laşılmaktadır.
Halvetilik Yugoslavya'da farklı zümreleri te siri altına alabilme özelliğini g ö s t e r e n ender tari-katlerden biri sayılmaktadır.
Halveti tarikatı Yugoslavya'ya y e r l e ş m e s i , tarikatın ikinci piri Seyid Yahya Şirvani (Öl. 1457) d ö n e m i n d e olduğu söylenmektedir.^^ G ü n ü m ü z d e Yugoslavya'da 27 halveti tarikatına mensup tekke nin faaliyetine devam ettiği bilinmektedir. Bu söy lediğimiz tekke sayısı Halveti tarikatının değişik ş u b e l e r i n e aittir. Bu tekkelerden lO'u Sa'di, 9'u Hayati, 6'sı Ticani ve 3'ü Sinani gibi Halveti şube lerinden sayılmaktadır.^^
Halveti tarikatına ait bu şubelerin bölgelere g ö r e dağılımı şöyledir: Hayati koluna ait tekkelerin ç o ğ u Batı Makedonya ve Kosova b ö l g e s i n d e bu lunmaktadır. Bu şubelere ait tekkelerden gerek fa aliyetleriyle gerek mimarisiyle en ö n e m l i olarak g ö r d ü ğ ü m ü z Ohri "Zeynel Abidin" Tekkesi'dir (Res.9). Ohri'nin merkezinde küUye (kompleks) ha linde olan bu tekke geniş bir alanı kapsamaktadır. Külliye içinde cami, semahane, türbe, misafirhane, şadırvan ve derviş evi gibi yapılar bulunmaktadır.
Tekkelerde belirli g ü n l e r d e y a p ı l a n zikir ayinleri halk a r a s ı n d a ve hatta y a b a n c ı turistler ta rafından ilgiyle izlenmektedir. Tekkenin halk ara sında ilgisi g ü n geçtikçe çoğaldığı ve gençleri ken di safına ç e k m e y i başardığı ve yeni yeni üyelere sahip olduğu g ö z l e n m e k t e d i r .
Hayati kolunun ikinci ö n e m l i tekkelerinden biri Struga'daki Halveti Tekkesi s a y ı l m a k t a d ı r (Res. 10,11). Bu tekkenin de b ü y ü k bir canlılıkla faaliyetine devam ettiği görülür. Tekkede mescid, semahane, türbe ve misafir odası b u l u n m a k t a d ı r . Tekkede belirli g ü n l e r d e tasawufi sohbetler ve zi kirler y a p ı l m a k t a , halk tarafından da ilgiyle izlen mektedir. Kırçova (Kiçevo)'da Halveti tarikatının Hayati koluna bağlı olan tekke, belirli aralarla faa liyetine devam etmektedir. Halk üzerine etkisi bi raz ö n c e saydığımız O h r i ve Struga tekkelerinden daha azdır. Kırçova tekkesinde ilginç olan husus semahanenin yazlık ve kışlık bölümlerinin olması dır. Yaz mevsimlerinde yapılan zikirler, tekke
avlu-58. Palikruşeva, G.-Tomovski, "Les Tekkes....s.206. 59. Gölpınarlı, A., T ü r k i y e ' d e Mezhepler ve
TariUat-1er, stanbul 1969, s. 138.
60. Öztiirk, Y . N . , 'Yugoslavya'da Tasawufi s.234. 6 1 . Hafız, N . , "Yugoslavya'da Mevlevi s. 176.
ESKİ Y U G O S L A V Y A SINIRLARI D A H İ L İ N D E T A R İ K A T H A R E K E T L E R İ 2 9 9 sunda şadırvan etrafında sedirlerle çevrili ve a h ş a p
çıtalarla örtülü semahanede yapılmaktadır. Rodo-viş'te Hayati koluna bağlı bir tekkenin olduğu an cak maddi imkansızlıklardan tekkenin onanlama-dığı ve zikirlerin ş e y h i n evinde yapılonanlama-dığı s ö y l e n mektedir. Makedonya'da Hayati koluna bağlı tek keler merkezi, Kırçova'daki ş e y h e bağlı olarak faa liyetine devam etmektedir.
T i c a n î koluna ait Halveti tekkeleri ise daha ziyade Kosova ve D o ğ u Makedonya'da yaygındır. Kosova b ö l g e s i n d e , Prizren, Dzakoviça ve M a m u -şa'da faaliyetlerine devam eden Ticani koluna ait Halveti tekkeleri, Makedonya'daki tekkelerden da ha aktif durumdadırlar.
Halveti tarikatının Sinani koluna ait tekke ler Pirizren ve Dzakovica'da bulunmaktadır. Sinani kolunun şeyh silsilesi, Halveti Ş e y h i Yusuf Sünbül Sinani'ye (Öl. 1529) b a ğ l a n m a k t a d ı r . ^ ^
Halveti tarikatının Sa'di koluna ait tekkeler de Bosna Hersek ve Kosova b ö l g e l e r i n d e daha yaygındır. Sarayeva'da "İskender Paşa Tekkesi", BjcIina'da " Ş e y h Seyfina Tekkesi" Prizren'de Sa'di tekkeleri bunların en güzel örneklerini teşkil etmektedir.
Halveti tarikatınında toplu olarak yapılan zi-kirierine "devran" denilmektedir.
Halveti tarikatının y u k a r ı d a saydığımız şu beleri bir felsefeyi ve aynı m a n a y ı ifade etmekte dirler. Farklı isimlerde adlandırılması da tekkenin kurucusu o l d u ğ u ş e y h i n isminden kaynaklanmak tadır. Halveti tarikatının şubelerini farlı bir tarikat-m ı ş gibi g ö s t e r tarikat-m e k bizce yanlıştır. N i t e k i tarikat-m bazı a r a ş t ı r m a c ı l a r bu h a t a y ı bilerek veya bilmeyerek tekrarladıkları görülür.
3 . R u f a î t a r i k a t ı :
Rufaî tarikatı en eski tasavvuf kuruluşların dan biri o l d u ğ u ve kurucusunun A h m e t Rifaî (Öl. 1182) olduğu söylenmektedir.^'^
Rufaî tarikatı, eski Yufoslavya'da bilhassa M a k e d o n y a ve K o s o v a b ö l g e s i n d e y a y g ı n d ı r . 1 9 3 9 yılında sadece Makedonya'da Kalkandelen, Ü s k ü p , Iştip, M a n a s t ı r ( Bitola), K ö p r ü l ü (Veles), Kumanova ve Ohri'de 9 Rufaî tekkesinin varfığın-dan bahsedilmektedir.^'* G ü n ü m ü z d e ise faal du rumda olan Rufaî tekkelerinin sayısı sadece 5 tir. Bunlardan 2'si Makedonya'da 3'ü de Kosova'da b u l u n m a k t a d ı r . Makedonya'da faaliyetine devam eden Rufaî tekkelerin b a ş ı n d a "Şeyh Mehlet İs
mail Efendi" tekkesiyle, R a d o v i ş Tekkesini saya
biliriz. Kosova'da Rufaî tekkelerinden bulunan Prizren, Orahovac ve ipek (Peç)'teki tekkelerdir. Bosna-Hersek'te ise sadece Sarayevo'da bir Rufaî tekkenin faal olduğu söylenmektedir.'^^
Rufaî tarikatı da diğer b ü t ü n tarikatlar gibi kurucusunun a r d ı n d a n bazı bozulma ve yozlaşma lara maruz kalmıştır. B u g ü n Rufaîlik d e n d i ğ i n d e
akla bazı garip gösteriler gelmektedir. Ateşle oy nama, vücuda şiş ve h a n ç e r saplama gibi halkın i l gisini ç e k e b i l e c e k bir ç o k acayip hareket yapıl maktadır. B u gibi zikir çeşitleri, tarikatın sonradan malettiği özelliklendir. Nefsi terbiys etmek, nefsani duygulara ve vücuda ızdırap ç e k t i r m e fikri en belir gin haliyle Rufaî tarikatında görülmektedir.
Yugoslavya'da Rufaî tekkelerinin gerek m i marisiyle gerek faaliyeti ile en iyi temsil eden Ü s k ü p (Skopje)'deki Ş e y h Mehmet ismail Efendi tek-kesidir. Tekkede belirli g ü n l e r d e y a p ı l a n zikirleri halk büyük ilgi ile izlemektedir. 1 9 7 8 yılında Var-dar ve Morava film şirketleri Rufaî zikirlerini bel gesel yayın olarak hazırladılar.^^ Üsküp'teki Rufaî külliyesi içinde semahane, mescid, t ü r b e , misafir o d a s ı ve Derviş evi b u l u n m a k t a d ı r . T e k k e n i n 1 8 3 0 yılında g e n i ş çaplı bir tamirden geçtiği söy lenmektedir.*^^
Rufaî tarikatına ait ikinci tekkenin ise Priz ren'de b ü t ü n Yugoslavya tarikatlar ve Dervişler biriiğinin reisliğini ve aynı zamanda Tekke Şeyhli ğini yapan Cemali Efendi'nin tekkesidir.
4 . K a d i r i t a r i k a t ı :
Eski Yugoslavya'da Halveti tarikatı kadar yaygın olan ikinci tarikat Kadiri tarikatıdır. B u tari katın kurucusu olarak İslam tarihinin m e ş h u r m u tasavvıflarından Abdulkadir Ebu M u h a m m e d Gey-lani (Öl. 1077) g ö s t e r i l m e k t e d i r . ^ ^ Kadiri tarikatı nın, Bektaşi ve Halveti tarikatı a r d ı n d a n bu b ö l g e lerde Islamm g ö n ü l ve sevgi yoluyla yayılmasında ö n e m l i rol üstlendiği bilinmektedir.
Eski Yugoslavya'da Halveti tekkelerin sayı s ı n d a n sonra ikinci sıra tekkeye sahip olan Kadiri tarikatıdır. Kosova, Bosna-Hersek ve M a k e d o n ya'da 15 tane Kadiri tarikatına ait tekke vardır. Sarayevo'da "Silahtar Mustafa Paşa" ve
"Hadım Ali Paşa" tekkelerini sayabiliriz. Make
donya'da Kadiri tarikatına ait 3 tekkenin faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Geriye kalan tekkeler ise Kosova bölgesinde b u l u n m a k t a d ı r . Kadiri tekkele rinin sayısı ç o k olmamakla beraber etkin bir faali yetlerinden söz etmek zordur.
62. Palikaışeva, G., "Dervişkiot red Halveti vo Makedoniji", s.105-119, Zbornik na Ştipskiot Naroden Muzey, br.l.Ştip 1959.
63. Boşkov, V.-lshak, F., "Rufaîskoto Tekke vo Skopjc", s. 179-191, Glasnik na institutot za nacionalna istorija, b r . l , kn.2, Skopje 1958.
64. Popoviç A., "Les ordes mystique s.79. 65. Hasluck.F.W., a . g . e , s.88.
66. Tanaskoviç, D., "Presentation de cinq temoıgnagcs fil-mcs sur les ordes mystiques Yougoslave", s.101-104, Popoviç, A.-Vernsteın, G.; Les ordes Mystiques dans L'islam, Edicion de L'ecole des hautes, Paris 1986. 67. Boşkov, V.-tshak, F., a . g . e , s. 184.
68. Köprülü, F., T ü r k E d e b i y a t ı n d a İlk M u t a s a w u f -lar, Ankara- 1984, s. 181.
300 Dr.Mehmet İBRAHİM 5 . N a k ş i b e n d i t a r i k a t ı :
N a k ş i b e n d i tarikatı Balkanlar'da O s m a n l ı n ı n son d ö n e m l e r i n d e r a ğ b e t g ö r m e y e başladığı bilin mektedir. N i t e k i m , X V I I I . yüzyılda bir ç o k Bektaşi ve Halveti tekkesinin N a k ş i b e n d i tekkesine d ö n ü ş t ü ğ ü n ü daha ö n c e söylemiştik.
1 9 3 8 1 9 3 9 yılına kadar Makedonya ve K o -sova'da 4 N a k ş i b e n d i tekkesinin faaliyet g ö r d ü ğ ü bilinmektedir.^^ Bosna Hersek'te Sarajevo'da Ye diler tekkesi (Res. 12), Fonica'da Ş e y h Sırri Baba tekkesi, Oglavak'ta Ş e y h H ü s e y i n Baba tekkesi ve Visoko'daki N a k ş i b e n d i tekkeleri g ü n ü m ü z d e dahi faaliyetlerine devam etmektedir.
S o n d ö n e m l e r d e halk a r a s ı n d a d i ğ e r tari katlardan bir u z a k l a ş m a sezilirken, buna karşılık N a k ş i b e n d i tarikatine r a ğ b e t artmaktadır.^*^ Nakşi bendi tarikatına yeni yeni giren şahısların mevcu diyeti az değildir. N a k ş i b e n d i t a r i k a t ı n d a g ö r ü l e n bu g e l i ş m e l e r Bosna Hersek'teki gibi Makedonya ve Kosova'da daha az g ö r ü l m e k t e d i r . Sarajevo ve Visoko'daki N a k ş i b e n d i tekkeleri en aktif olanlar dan sayılmaktadır.
6 . M e v l e v i t a r i k a t ı :
O s m a n l ı d ö n e m i n d e Makedonya'da Ü s -k ü p ' t e . M a n a s t ı r (Bitola)'da, Istip'te, Veles (Köprü-lü)'de, Kosova'da, Prizren'de, Bosna-Hersek'te, Sarajevo'da kayda d e ğ e r üç t a n ı n m ı ş Mevlevi tek kesinden bahsedilmektedir.^^ G ü n ü m ü z d e Make donya ve Kosova'da Mevlevi tekkelerinin izine da h i rastlamak m ü m k ü n değildir. 1 9 3 9 yılında bu b ö l g e l e r d e o r t a k l a ş a olarak tek bir Mevlevi tekke sine sahip oldukları s ö y l e n m e k t e d i r . ^ ^ B u n u n ya n ı n d a Ü s k ü p ' t e "bitpazara" karşı 1 9 5 4 yılma ka dar faaliyet g ö s t e r e n bir Mevlevi tekkesinden bah sedilmektedir. Tekke Ş e y h i n i n Türkiye'ye g ö ç et mesiyle tekkenin faaliyeti d u r d u ğ u halk a r a s ı n d a s ö y l e n m e k t e d i r .
Bosna Hersek'te Sarajevo'da 1 9 5 9 yılında yıkılan B e n d b a ş ı Mevlevi tekkesinden söz edil mektedir. B u tekkenin de faaliyeti 1 9 2 4 yılında d u n n u ş t u r . ^ ^
G ü n ü m ü z d e Makedonya ve Kosova b ö l g e sinde Mevlevi tarikatına ait ne bir tekkeye ne de bir tarikat mensubuna rastlamak m ü m k ü n değildir. Buna karşılık Bosna-Hersek'te Mevlevi T a r i k a t ı n a ait izleri g ü n ü m ü z d e dahi g ö n n e k m ü m k ü n d ü r .
I V . Y U G O S L A V A Y A ' D A T A R I K A T V E T E K K E L E R İ N O R G A N İ Z A S Y O N Ş E K L İ :
O s m a n l ı d ö n e m i n d e . t a r i k a t ve tEkkeler"Me-şihat-ı Celile-i Islamiye veya devletin dini ve şer'i hükümlerini yerine getiren reanni en yüksek kurulu şa bağlı olarak faaliyetlerine devam etmişlerdir. Bu d ö n e m d e tarikat ve tekkelerde kandilerine mahsus bir teşkilatlanmadan bahsetmek m ü m k ü n değildir.
O s m a n l ı ' l a n n 1 9 1 2 yılında Yugoslavya'dan çekilmesi, burada y a ş a m a l a r ı n a devam eden m ü s -l ü m a n -l a n n yeniden teşki-lat-lanmasına ihtiyaç du yulmuştur.
Avusturya-Macaristan idaresi a l t ı n d a y a ş a yan Bosna-Hersek m ü s l ü m a n l a r ı n ı n , 2 4 . 1 0 . 1 8 8 2 tarihinde ö z e l bir beyanatla Islami teşkilatlarını k u r m a l a r ı n a m ü s a d e edilmiştir. M ü s l ü m a n l a r ı n oluşturdukları bu dini teşkilat Reis ve d ö r t meclis ü y e s i n d e n ibarettir^'* Tekke ve tarikatler bu islami teşkilatın içinde faaliyetlerini devam ettiklerini bi linmektedir.
Makedonya, Kosova ve Sancak b ö l g e s i n d e y a ş a y a n m ü s l ü m a n l a r ı n durumu, 1 4 . 0 3 . 1 9 1 4 ta rihinde Sırbistan-Türkiye b a r ı ş a n l a ş m a s ı y l a belir lenmiştir. B u a n l a ş m a y a g ö r e merkezi Niş'te olan bir "Başmüftülük"ün o l m a s ı n a karar verilmiş tir.^^ Kırallık d ö n e m i Y u g o s l a v y a ' s ı n a ( 1 9 1 8 -1 9 4 -1 ) m ü s l ü m a n l a r ı n t e ş k i l a t l a n m a s ı bu "Baş-müftülük" s t a t ü s ü n d e devam e t m i ş , ancak mer kez, Niş'ten Belgrad'a taşınmıştır. 1 9 2 4 yılına ka dar dini k a r a r l a r ı b a ş m ü f t ü İstanbul'daki hilafete (Halife-Şeyhü'l-Islâm) bağlı olarak karar getirme i m k a n ı n a sahiptir. 1 9 2 4 yılında T ü r k i y e ' d e hilafet ortadan kalkınca burada y a ş a y a n m ü s l ü m a n l a r ı n yeniden t e ş k i l a t l a n m a s ı n a ihtiyaç d u y u l m u ş t u r . ' ^ 1 9 3 0 Yugoslavya Kırallığı a n a y a s a s ı n ı n 6 4 . mad desine, b a ş m ü f t ü l ü k yerine "Yugoslavya İslam Birliği" adını alması ö n g ö r ü l m ü ş t ü r . ^ '
Krallık d ö n e m i Y u g o s l a v y a ' s ı n d a tarikat ve tekkelerin faaliyeti resmi bir kanuna g ö r e faaliyet y a p m a d ı ğ ı g ö r ü l m e k t e d i r . Devletin tarikat ve tek keleri İslam teşkilatının içinde değerlendirdiği bilin mektedir. Bu d ö n e m d e tekkeler tarikat şeyhlerinin ş a h s i gayretleriyle faaliyetine devam etmişlerdir. Tekkeler, devlet t a r a f ı n d a n resmi bir legimiditete sahip değildirler.'^
K o m ü n i s t d ö n e m i Y u g o s l a v y a ' s ı ( 1 9 4 3 -1990) a n a y a s a s ı n d a 1 9 5 2 yılma kadar tarikat ve tekkelerin faaliyetlerini belirtecek bir madde bu l u n m a m a k t a d ı r . ' ^ Tarikat ve tekkeler İslam teşki latına ait bir birim olarak g ö r ü l m e k t e d i r . 1 9 5 2 yı-lında ilk olarak sadece Bosna Hersek b ö l g e s i n d e
69. Palikruşeva, G.-Tomovski, K., a.g.e, s.262. 70. Öztürk.Y.N., "Yugoslavya'da s. 109.
7 1 . Chajiç, Cemal, "Dzemaluddin Rumi i Mevlevizam u Bosni i Hercegovini", (p,85-108), Prolozi za orijentalnu Fllozofiju, XXIV, Sarajevo 1976.
72. Palikruşeva, G., "Dervişkiot red s.106. 73. Hafız, N . , 'Yugoslavya'da Mevlevi s. 174. 74. Hadziç, O.N.,
"Barba
Muslimanaza
wrska i \okufsko-mîrifetsku autonomju, Bosna-Hercegovina u Austroın-garskom upravom,(s.56-10]),Geca Kon, Belgrad-1938. 75. Karçiç, F., Poçetokot i oblikuvanjeto na sovremenata
Muslimanska vjerska administracija vo Jugoslovenskite zem^, "H-Hilal" islamski kulturen informati\en vesnik, god. 4, br. 22, Oktomvri-Noemvri-1991, Skopje, s.7. 76. Popoviç, A., L'islam Balkanique s.316.
77. Şukriç, N . , "Islamska Zacdnica u Bosni i Hercegovini nakon oslobodzenja" (s. 153-168), tslam i Muslimani u B i H , Sarajevo 1977.
78. Begoviç, M . , 'Drganizadja Isbmste vjerske zaednioe u
KrajeMni
Jugoslawji" (s.375-387), arhiv za pravne i druşt-vene nauk;, god, XXIII, tn.XXVIl, Br.5, Belgrod 1933. 79. Begoviç, M . ; a.g.e., S.378.ESKI YUGOSLAVYA SıNıRLARı DAHILINDE TARIKAT HAREKETLERI 3 0 1
# J
I
Resim 1: Kalkandelen Harabati Baba Tekkesi'ndeki Bektaşi nefesi.
Resim 3: Harabati Baba Türbesi'ndeki bir
başka Bektaşi nefesi.
I
Resim 2: Ohri Zeynel Abidin Halveti Tekkesi.
Resim 4: Kalkandelen Harabati Baba Bektaşi
302
Dr.Mehmet IBRAHIM
i ı - i f ı t r i r M î i t ı R e s i m 5: A r n a v u t l u k - K o r ç a T u r a n B a b a B e k t a ş i T e k k e s i ( F . Y e n i ş e h i r l i o g l u ) . R e s i m 6: H a r a b a U B a b a B e k t a ş i T e k k e s i n d e g ö z e t l e m e k u l e s i ve g ü n ü m ü z d e m o t e l o l a r a k k u l l a n ı l a n b i r y a p ı . R e s i m 7: H a r a b a t i B a b a T e k k e s i n d e h a r e m d a i r e s i .ESKI Y U G O S L A V Y A SINIRLARI D A H i L i N D E T A R İ K A T H A R E K E T L E R İ 3 0 3 '
Resim 10: S i r u g a HalveU T e k k e s i nde cami y a p ı s ı .
Resim 8: M a n a s t ı r Hasan Baba T e k k e s i . Resim 9: O h r i Halveti Tekkesi S e m a h a n e n i n iç k i s m ı .
3 0 4