• Sonuç bulunamadı

Amasya-Yolpınar (Hakala-Kağla-Kağala) Köyünde Bulunan İslami Yapılar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Amasya-Yolpınar (Hakala-Kağla-Kağala) Köyünde Bulunan İslami Yapılar"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

a ^ L A M f i ¥AIPIILA1

Erol YURDAKUL

TürliiiMimadt^sanaU ve ilim âleminde yeri doldu-ruCamoz bir So^Cuf^ Bıraktı aziz dostum, mesai arf^adofm,

ks^de^im, (Prcf.Dr.'Xttmaz âf\(Ş'E'nin aziz Hattmsma.

masya ilinin kuzeyinde yer alan ve Amas-QL ya-Samsun devlet yolunun 3 k m . kadar

k u z e y d o ğ u s u n d a bulunan Y o l p ı n a r K ö y ü I Amasya'ya 16 k m . , Suluova k a z a s ı n a ise 12 k m . kadar uzaklıktadır. T o p r a k bir yolla kara­ yoluna b a ğ l a n a n k ö y ile karayolu a r a s ı n d a n Sam-sun-Sivas demiryolu g e ç m e k t e d i r . Hafif meyilli bir y a m a c ı n üzerine k u r u l m u ş olan k ö y ü n d o ğ u ve ku­ zey tarafları engebeli olup nüfusu takriben 150 k i ­ şi kadardır. K ö y ü n g ü n e y k ı s m ı n d a A p a y d ı n Çiftli­ ği bulunmaktadır.

T a r i h i kişiliğe sahip olan bu k ö y ü n tespit edebildiğimiz en eski ismi "Hakala"dır^. B u isim ilk olarak a r a ş t ı r m a yapabildiğimiz tarihi kaynak­ lardan " A m a s y a T a r i h i ' n d e g e ç m e k t e d i r . K ö y ü n b u g ü n bağlı b u l u n d u ğ u Suluova (Suluca) Kazası ç o k eskiden "Arguma" ismi ile m e ş h u r iken takri­ ben ( H . 7 4 5 ) tarihlerinden sonra Hakala K ö y ü imar g ö r ü p g ü z e l l e ş m i ş , m a m u r hale gelmiş ve Hakala ismi A r g u m a ismine galip gelerek nahiye merkezi o l m u ş t u r ^ . Daha sonra Ç e l e b i Sultan Mehmed'in 1 4 0 2 (H.805) tarihinde Kara Devlet-ş a h ile burada yaptığı s a v a Devlet-ş t a "Kağala ismi söz konusu olmuştur^. Evliya Çelebi'de ise "Kağla" is­ m i geçmektedir'*. Nahiyenin ( H . 1 2 2 6 ) tarihlerine kadar aynı şekilde (Hakala-Kagala) isimleri kullanıl­ maya devam edilmiştir. Ancak; 1940'lardan sonra coğrafi k o n u m u ve e k o n o m i k durumu g e l i ş m e y e daha uygun olan Suluova Nahiyesine şeker fabri­ kası, demiryolu, karayolu gibi ö n e m l i bayındırlık hizmetleri y a p ı l a r a k büyük bir kaza merkezi hali­ ne getirilmiş, Hakala Nahiyesinin de ismi "Yolpı­

nar" olarak değiştirilerek Suluova Kazasının bir

köyü olmuştur.

İlk olarak H a z i r a n / 1 9 7 4 tarihinde gidip tetkik etmek i m k â n ı n ı bulabildiğim Y o l p ı n a r K ö ­ y ü n d e k i eski eserlerin M a r t / 1 9 7 5 tarihinde rölöve ölçüleri alınarak projeleri çizilmiş ve m e n ş e i vakıf olan fakat o tarihte vakıf malı o l m a d ı ğ ı n d a n resto­ rasyonları y a p ı l a m a y a n bu esederden ş a h ı s malı olmayanların 7 0 4 4 sayılı yasaya g ö r e Vakıflar Ge­ nel M ü d ü r i ü g ü a d ı n a tescil edilmesi, ş a h ı s malı olanların ise 7 4 6 3 sayılı y a s a n ı n ilgili h ü k ü m l e r i n e g ö r e o n a r ı m a z o r l a n m a s ı için y a z m ı ş o l d u ğ u m 2 0 / 2 / 1 9 7 6 tarih ve 3 1 2 sayılı yazı ile Kültür Ba­ kanlığı G a y r i m e n k û l Eski Eserler ve Anıtlar Yük­ sek Kurulu B a ş k a n l ı ğ ı n a g ö n d e r i l m i ş ve Y ü k s e k Kurulun 1 4 / 5 / 1 9 7 6 tarihindeki 269'ncu

toplantı-1 2

3

4,

Abdi-zade Hüseyin Hüsamettin, "Amasya Tarihi", Cilt.-l, S.343, istanbul 1331-1332.

A.H.Hüsamettin, aynı eser, s.343; M.Neşrî, "Kitab-ı

Cihannüma", yayınlayanlar (F.R.Unat-M.A. Köymcn),

Cilt I-II, S.375, Ankara 1949-1957.

Hoca Sadeddin Efendi, "Tâcü't-Tevârih", Sadeleşti-ren (İsmet Parmaksızoğlu), Cilt 1, s.304, İstanbul 1974'de, "1402 tarihinde i/apıJan Ankara Savaşında

Sultan Yıldırım Bayezid'in esir o/ması neticesi dev­ let başsın kalmış, ülkede kargaşa başgöstermiş, ga­ lip kuvvetler başkent Bursa'yı dahi soygun ve yoğ-malarla talan eklemiştir. Çelebi Mehmed durumun kötülüğünü görerek, Amasi;a'da beklemenin ve böl­ gesini korumanın daha hai/ırlı olacağını düşünerek gerekli çarelere baş vurduğu sırada, sınır boy/annda bulunan Türkmenlerden Kara Devletşah'ın Timur'a çıkarak onun mührünü taşıyan buyruk ile Osmanlı topraklarına saldırmak üzere bin kadar adamıyla Amasya civarındaki "Kağala" denilen yerde konak­ lamış olduğu öğrenildi. Çelebi Mehmed askerlerini toplayarak Kağala'ya geldi. Daha savaşın başında Kara Devletşah gözüne isabet eden bir ok ile attan yuvarlandı ve askerler tarafından öldürüldü. Başsız kalan adamları dağılarak mağlup oldular ve savaş sona erdi. "

M.Zıllioğlu Evliya Çelebi, "Evliya Ç e l e b i Seyahat­

namesi" Türkçeleştircn; Z. Danışman, Cilt 3, İstanbul

1970, s.l88'de, "Kağla Nahiyesinden deve dişi buğ­

day gelip has ve beyaz /iinşa, (firde, çakıl ekmekleri olur ki adamın çehresinin rengini ayna gibi gösterir."

(2)

s ı n d a söz konusu eski eserlerin 7 0 4 4 sayılı yasa k a p s a m ı n a giren k o r u n m a s ı gerekli eski eserler­ den olduklarına oybirliği ile karar alınmıştır. A n ­ cak; 1 9 7 7 yılında emekliye ayrılmış o l d u ğ u m d a n son durumları h a k k ı n d a hiçbir bilgim yoktur.

Y o l p ı n a r K ö y ü n ü n genel g ö r ü n ü ş ü eskiden oldukça ö n e m l i ve imar g ö r m ü ş bir kasaba olduğu­ n u belli etmektedir. Amasya T a r i h i n d e burada

"Rufaî" T a r i k a t ı n ı n ş e y h l e r i n d e n ve din bilginle­

rinden "es-seyyid Necmeddin Yah^/a Hazretle­

ri" mn (H.764)'de b ü y ü k bir zaviye binası inşa etti­

rip evkafını (H.771)'de tanzim ettiği yazılıdır^. Ta­ rafımızdan bu zaviye binasının yeri tespit edileme­ m i ş ise de a y n ı zatın t ü r b e s i halen k ö y ü n batısın­ daki eski mezarlığın içindedir. T ü r b e sonradan ya­ pılan bazı ilavelerle dış g ö r ü n ü ş olarak eski esere benzetilemiyorsa da iç kısmı, türbe içindeki a h ş a p s a n d u k a l a r ı ve m i m a r i detayları dikkatlice tetkik edildiğinde, inşa edildiği zamana ait pek ç o k özel­ likleri taşıdığı g ö r ü l m e k t e d i r . Amasya Tarihi'nde; bu t ü r b e d e n b a ş k a , T ü r k m e n Aşireti reislerinden H a c ı M e h m e t Bey'in kızı "Ayşe Hanım" tarafın­ dan inşa ettirilen bir camii şerif, oğlu "Kasım B e y ' i n ( H . 8 6 8 ) tarihinde yaptırdığı bir medrese ve bir h a m a m , H a c ı b e y - z a d e "Mirza Bey" tarafın­ dan ( H . 9 3 5 ) tarihinde irişa ettirilen camii şerif ve H a c ı b e y - z a d e Muhyiddin Bey t a r a f ı n d a n {H.947) yılında inşa ve evkafı tanzim edilmiş medrese (Amasya T o k m a c ı k H a m a m ı n ı n bahsmdaki arsa bu medreseye vakfettiği h a n ı n arsası imiş) ve ha­ m a m , ayrıca bu nahiyenin civarında bulunan Kuş­ ç u Karyesinde Mirza Bey'in oğlu Mustafa Bey ta­ r a f ı n d a n i n ş a e t t i r i l e n b i r c a m i i ş e r i f t e n bahsedilmektedir^. Ankara Savaşı (1402) sırasında bu karyede oturan T ü r k m e n aşireti reislerinden H a c ı M e h m e d Bey'in Sultan Ç e l e b i M e h m e d Han'a ciddi ve yararlı hizmetleri o l d u ğ u n d a n ken­ disi ve sülalesi bu nahiyenin şerefi olarak kabul edilir^. B u s ü l a l e d e n K a s ı m Bey, Abdullah P a ş a , Mirza Bey gibi beylerbeyi ve devlet a d a m l a r ı çık­ mış, Silahdaroğulları adıyla anılan bir kolundan da Musa P a ş a , B ü y ü k Cafer P a ş a , T o p a l Yusuf P a ş a ve A h m e d P a ş a gibi vezirier ve devlet a d a m l a r ı g ö ­ rülmüştür. T o p a l P a ş a oğulları Amasya'da Topalo-ğulları n a m ı y l a ş ö h r e t bulup yeniçeri reislerinden o l m u ş l a r . B u nahiyenin Firuz Karyesinden H a c ı ivaz P a ş a demekle m e ş h u r S ü l e y m a n P a ş a , H a c ı B a y r a m k ö y ü n d e n Mısır h ü k ü m d a r ı Melik el-Mansur H ü s a m e t t i n L a ç i n bu nahiyeden ç ı k a n devlet a d a m l a r ı n d a n d ı r ^ . A y r ı c a ; Fatih Sultan M e h m e d ' i n kendisine hediye ettiği istanbul'da ipekçiler Çarşısı adıyla maruf Sultan A h m e t sem­ tinde bulunan Binbirdirek Sarnıcını, V e z i r k ö p r ü ' d e inşa ettirdiği imaret binasına vakfeyleyen Hacıbey-zade Safiyüddin Mustafa oğlu Tacüddin ibrahim Pa-şa'nın da bu sülaleden olduğu tahmin edilmektedir. Biz bu k ö y d e Necmeddin Yahya el-Rufaî'nin t ü r b e s i n d e n b a ş k a Kasım Bey tarafından yaptırılan medrese ve h a m a m ile Mirza Bey t a r a f ı n d a n yap­ tırılan camii şerifi tespit edebildik. Ancak; Köylü­

den ö ğ r e n d i ğ i m i z e g ö r e a h ş a p o l d u ğ u için fazla harab olan camii şerif 1 9 7 0 yılında köylü tarafın­ dan tamamen yıkılarak betonarme bir bina haline getirilmiştir. Diğer binalar ç o k harap oldukları hal­ de yapıldıkları devre ait b ü t ü n özelliklerini muhafa­ za etmektedirler. Bunları yapıldıkları tarih sırasına g ö r e incelemekte fayda vardır.

e s - S E Y Y İ D N E C M E D D İ N Y A H Y A er-R U F A İ T Ü er-R B E S İ :

Necmeddin Yahya erRufaî ( H . 7 6 4 / 1 3 6 2 -6 3 M.)'de b u g ü n burada mevcud olmayan bir za­ viye b i n a s ı y a p t ı r a r a k evkafını ( H . 7 7 1 / 1 3 6 9 - 7 0 M.)'de tanzim etmiştir^. T ü r b e binasının içinde bu­ lunan ve k ü n d e k â r i tekniğiyle tezyin edilmiş olan a h ş a p s a n d u k a n ı n ayak ucundaki ( H . 7 7 1 / 1 3 6 9 -70) tarihli kitabesine g ö r e b i n a n ı n da aynı tarihte yani X I V . yüzyılın ikinci yarısının o r t a l a r ı n a d o ğ r u inşa edildiğini tahmin etmekteyiz. B u zatın babası olan Seyyid A h m e d K u ç e k er-Rufaî Samsun'un Ladik k a z a s ı n d a medfundur^°. Seyyid A h m e d K u -çek'in b a b a s ı olan Taceddin Seyyid er-Rufaî'nin b a b a s ı n ı n ismi de A h m e t e r - R u f a î o l a r a k belirtilmektedir^-^. Ancak; bu A h m e d er-Rufaî'nin Irak'ın Basra ş e h r i n d e 1 1 1 8 yılında d ü n y a y a gel­ miş ve 2 3 Eylül 1182'de vefat ederek Vasıt Ş e h r i yakınlarındaki dedesinin t ü r b e s i n e g ö m ü l e n Ş e y h A h m e d Kebir er-Rufaî ile karıştırılmaması gerek­ mektedir. Rufaî Tarikatinin kurucusu Ş e y h A h -med-i Kebir er-Rufaî'nin ilk eşi Hatice binti Ebu Bekir el-Vasıti en-Neccari'den iki kızı d ü n y a y a gel­ m i ş olup isimleri Fatma ve Z e h r a ' d ı r . Kızı Fat­ ma'dan ibrahim A'zeb (öl. 1212) ve A h m e d el-A h d a r (öl. 1247) adlı i k i oğlu vardır. D i ğ e r kızı Zeynep'ten ise iki kız, altı erkek t o r u n u o l m u ş ­ tur^ ^. Ş e y h Ahmed-i Kebir er-Rufai'nin b ü y ü k bir

ihtimalle torunu veya halifesi olan (Çünki; A h m e d er-Rüfaî'nin ikinci h a n ı m ı Rabia Hatun'dan Salih isminde bir oğlu d ü n y a y a gelmişse de Salih

evlen-5. A.H.Hüsamettin, aynı eser, s.343. 6. A.H.Hüsamettin, aynı eser, s.344.

7. l.Hakkı Uzunçarşıh, Kitabeler, istanbul 1 9 2 7 , s.46,47,48'de, Tokat-(Halk arasmda Sancılı Tekke) Miskinler Tekkesi veya Cüneyd Kabristanında Hacı-beyzade'nin oğlu Hacı Mehmed Bey'in (?), babası Haa Bey'in (730) ve amcası Hızır Bey'in (714) tarihli kabir­ leri olduğunu ve mezar taşlarında tespit ettiği metinleri vermektedir. Ancak; Hacı Bey'in (730) tarihinde ölme­ si ve 75 yıl sonra oğlu Hacı Mehmed Bey'in (H.805) tarihindeki olaylarda kendinden söz ettirmesi bu Hacı Mehmed Bey ile Tokat'ta kabri bulunan Hacı Mehmed Bey'in aynı kişiler olmadığı kanaatindeyim.

8. A.H.Hüsamettin, aynı eser, s.346. 9. A.H.Hüsamettin, aynı eser, s.348.

10. M.Zıllîoğlu Evliya Çelebi, aynı eser, Cilt: 4, s.91 ve Cilt 7, S.245, istanbul 1970; Sadi Bayram, Tarih

D ü n y a s ı Araştırmaları, Sayı 74, sayfa 140-155, is­

tanbul Ekim-1991.

11. Ahmed Eflâkî, "Ariflerin Menkıbeleri', Cilt. U, çev: Prof.Tahsin Yazıcı, s. 149, istanbul 1973.

(3)

A M A S / A - Y O L H N A R (HAKALA-KAĞLA-KAĞALA) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N B l A M Î Y A P I L A R 179 meden vefat etmiştir.) Seyyid A h m e d er-Rufai'nin

oğlu Taceddin Seyyid er-Rufaî'nin bir grup dervişi ile birlikte Konya'ya geldiği, C e l â l e d d i n Karatay'ın Medresesinde misafir olarak kaldığı, (Kendilerini a t e ş e atmak, kızgın şişleri vücutlarına b a t ı r m a k , kızgın demiri ağızlarına sokarak ş e k e r y a p m a k , k a m ç ı d a n kan a k ı t m a k gibi) hileli oyunlar gösterdi­ ği, Mevlânâ'nın karısı Kira H a t u n u n da k o c a s ı n ­ dan izin almadan K o n y a l ı Hatunlar ile birlikte gi­ dip bunları seyrettiği ve Mevlânâ'nın buna ç o k kız­ dığı A.Eflaki'nin "Ariflerin M e n k ı b e l e r i " kitabın­ da bahsedilmektedir-^^. B u olay olurken M e v l â n â h e n ü z s a ğ o l d u ğ u n a g ö r e tarih 1273'ten daha ö n ­ ce olmalıdır.

Taceddin Seyyid er-Rufaî'nin oğlu Seyyid A h m e d Kuçek-i Rufaî ise Mevlânâ'nın torunu U l u A r i f Çelebi'yle M . 1 3 2 0 tarihinden ö n c e (Çünkü; U l u A r i f Ç e l e b i 1 3 2 0 tarihinde vefat etmiştir) Amasya'da karşılaşmıştır. Ariflerin M e n k ı b e l e r i n d e bu k a r ş ı l a ş m a d a n ş ö y l e bahsedilmektedir. "Ab­

dal'ın ve Ahrar'tn özü Seyi/id Ahmed Kuçek-i Rufaî bir gün Amasına şehrinde Çelebi hazretle­ rinin ziyaretine gelmişti Aralarında hadsiz he­ sapsız latifeler ve ilâhî bilgiler anlatıldıktan sonra Seyyid Ahmed'e mensup olanlardan (Ah-mediyan : Ahmediler) bir cemaat içeri girdi ve ellerinde büyük bir kabak olduğu halde oku­ mağa başladı ve semâ'a katıldılar. Semâ'da çok heyecanlar gösterip deliliklerde bulundular. Seyyid Ahmed, özür dileme makamında; (-Arif­

lerin sultanı ve sultanların arifleri mazur gör­ sün; zira bizim deliler çok zaman böyle kabak sesiyle semâ ederler) dedi. Çelebi hazretleri de: (-Çok güzel ! Dervişlerin yaptıkları bütün işler hoş görülür ve sevilir, fakat şurası gariptir ki si­ zin müridler boş kabaklarla raks ediyor, bizim dostlar ise dolu kabakla sema yapıyorlar. Bu semâ ile o semâ arasında büyük bir fark var...) buyurdu. Bunun üzerine Seyyid Ahmed iyi bir at ve bir Mısır elbisesi hediye edip mürid oldu. Çelebi hazretleri de sırtındaki elbiseleri Seyyid Ahmed'e giydirdi, arkadaş ve kardeş oldular"^'^.

Seyyid Taceddin er-Rufaî'nin oğlu olan Sey­ yid A h m e d K u ç e k er-Rufaî Milâdi 1325 tarihinden sonra İbni Batuta ile Vasıt şehri yakınlarındaki Ri-vak Ribatmda karşılaşmışlardır. B u karşılaşmayı İb­ ni Batuta şöyle vemnektedir: Vasıt'a vardığı­

mızda, kafile ticaret için üç gün eğleşti. Bu müddet zarfında Vasıt'tan bir günlük mesafede bulurian Ümm-i Ubeyde adı ile bilinen köydeki veliyullah Ebu A b b a s Ahmed Er-Rufai Hazret­ lerinin kabrini ziyaret etmek istedim. Vasıt'ın ileri gelenlerinden ve fakihlerden Şeyh Takı-yüddin bin Abdulmuhsin Vasıti'den beni oraya götürmek üzere yanıma bir arkadaş katmasını rica ettim. Bu bölge halkından ve Benu Esed ileri gelenlerinden üç kişiyi refaketime verdi ve beni kendi hayvanına bindirdi. Öğlen üzeri yo­ la çıktım. O gece Benu Esed ileri gelenlerinden birinde misafir olduk. İkinci gün öğle vakti

Ri-vak'a ulaştık. Burası büyük bir ribattır. İçinde binlerce derviş bulunur. Ziyaretini niyet ettiği­ miz veliyullah Ebu'l Abbas Ahmed-i Rufai'nin torunu (Hafidi) Şeyh Ahmed Kuçek'in oraya

ge-/işine tesadüf eyledik. Bu zat Rum ülkesinden

(Anadolu) ceddinin kabrini ziyaret maksadıyle gelmiş idi. Revak meşihati (Şeyhliği) ona mün­ tehi oldu. İkindi namazı kılındıktan sonra tabi ve def çalınıp dervişler raksa başladılar. Akşam namazını müteakip pirinç ekmeği, balık, süt ve hurmadan ibaret olan yemek getirildi. Halk ye­ dikten sonra yatsıyı kıldık. (Şeyh (Kuçek) Ah­ med (Rufaî) ceddinin seccadesine oturduğu halde dervişler zikr ve bundan sonra semâ ey­ lediler. Evvelce hazırlanmış olan yüklerle odun ateşe verildi. Dervişler raks ederek ateşin orta­ sına girdiler. Ateş tamamen sönünceye kadar kimi içinde yuvarlandı, kimi ateşi ağzına aldı. Bu cemaatin adeti böyledir. Taife-i Ahmediye (Rufai'ler) onunla tanınırlar. Bunlardan bazısı büyük bir yılanı alıp başını dişleri ile sıkarak kopanr."^^.

Ibn-i Batuta; Amasya ili T a ş o v a ilçesine bağlı Sonusa (Uluköy) beldesine de u ğ r a m ı ş ve özetle şu bilgileri vermiştir: "...Amasya yakınında

Sonusa Beldesi vardır ki, Ebu Abbas Ahmed Rufaî hazretlerinin evladı orada sakindir. Şeyh tzzeddin bu cümleden olup, el-yevm revak şey­ hi ve sahib-i seccade-i Rufaî'dir. Biraderleri Şeyh İbrahim, Şeyh Ali ve Şeyh Yahya'dır. Bunların cümlesi. Şeyh Küçük Ahmed bin Ta­ ceddin Rufaî'nin evladıdır. Küçük sagir manası­ nadır. Bunların zaviyesine inerek diğerlerinin feyzü rüçhanlarını müşahede eyledik."^^.

Yukarda s ö z ü g e ç e n olaylar ışığında Yolpı-nar K ö y ü n d e türbesi bulunan Ş e y h N e c m e d d i n Yahya er-Rufai; Ladik'te türbesi bulunan Ş e y h A h ­ med Kuçek Rufai'nin oğlu ve Ş e y h Taceddin er-Rufai'nin torunudur. Ş e y h İzzettin, Ş e y h İ b r a h i m ve Ş e y h A l i ; Seyyid N e c m e d d i n Y a h y a Er-Ru­ fai'nin kardeşleri olup bunlardan Ş e y h Ali'nin me­ zarı A m a s y a ' n ı n T a ş o v a K a z a s ı n a bağlı

"Sunisa-Uluköy köyündedir^^.

13. A.Eflâki, aynı eser, c.II, s.149. 14. A.Eflâki, aynı eser, c.II, s.287.

15. İbni Batuta, Seyahatname, Çev.Mümin Çevik, C. I-II, s. 126, İstanbul 1983; S.Bayram, aynı eser s.146. 16. fbn Batuta Seyahatnamesi'nden S e ç m e l e r , (Haz.

İsmet Parmaksızoglu), s.27, 1000 Temel Eser, M.E.B. Yayınlan, İstanbul 1971; S.Bayram, aynı eser, s.147. 17. I.Hakkı Uzunçarşıh, Aynı eser, s.80'deki dip notunda "İbni Batuta Amasya'yı zikrettikten sonra (Kurbünde Sunisa Beldesi vardır ki Irak Padişahının mülkü olarak veliullah Ebu Abbas Ahmet Rufai hazretlerinin evladı orada sakindir. Şeyh Izzeddin bu cümleden olup elyevm revak şeyhi ve sahib-i seccade-i Rufai'dir. Biraderleri Şeyh Ali, Şeyh İbrahim, Şeyh Yahya'dır. Bunların cüm­ lesi Şeyh Küçük Ahmed bin Taceddin Rufai'nin evladı­ dır.) diyor". Bu köy Sultan II. Bayezid'in Kapıağası Hü­ seyin Ağa'nın köyü olup burada H.892 tarihli bir cami ve bir hamam yaptırmıştır. Bu zat ayrıca Amasya'da

(4)

Y o l p ı n a r K ö y ü n d e k i mevcut y a p ı l a r d a n en erken tarihli olanı t ü r b e binasıdır. K ö y ü n batısın­ daki eski mezarlık içinde yer alan ve y a p ı l a n bir­ ç o k ilave, yerli yersiz tamirlerle dıştan ç o k basit ve yeni bir y a p ı gibi g ö r ü n e n t ü r b e Selçuklu türbeleri gibi m u m y a l ı k ve ziyaret (Mescit) bölümleri olmak üzere iki katlı olarak inşa edilmiştir (Resim: 1-2, Çi­ zim: 1-2-3).

B i n a n ı n d o g u y ö n ü n d e yer alan 8 1 . c m yükseklik ve 7 9 c m . genişliğinde muhdes bir kapı­ dan 7 6 cm. genişlik ve 4 , 1 8 m . derinliğindeki bir dehliz vasıtasıyla m u m y a l ı k b ö l ü m ü n e girilmekte­ dir. Mumyalık b ö l ü m ü 2 , 8 4 x 3,55 m . ö l ç ü s ü n d e olup üstü dogu-batı y ö n ü n d e uzanan dairevi tonoz ile ö r t ü l m ü ş t ü r (Çizim: 1). T o n o z u n yüksekliği ze­ m i n d e n 2 , 0 2 m . , ü z e n g i hizası ise zeminden 4 9 cm. y u k a r d a d ı r (Çizim:3). Batı y ö n ü n d e ; zeminden

1,20 m . yükseklikte ve içten 5 8 x 5 5 cm., dıştan 1 2 x 2 3 c m . ölçülerinde bir mazgal pencere vardır. B u pencere ile tabii ışıklandırma ve havalandırma sağlanmaktadır. MumyaliQin orta kısmında 1,41 x 2,04 m . ölçüsündeki m e z a r ı n yüksekliği 6 5 cm'dir.

Ziyaret b ö l ü m ü n e ; t ü r b e n i n d o ğ u s u n d a yer alan 3 , 1 4 x 3,45 m . ö l ç ü s ü n d e ve 2 , 8 0 m . yük­ sekliğindeki muhdes sundurmadan girilmektedir (Resim: 1). T ü r b e n i n 8 2 c m . genişlik, 1,56 m . yüksekliğindeki basık kemerli orijinal giriş kapısı bu s u n d u n n a n ı n d o ğ u s u n d a b u l u n m a k t a d ı r . Kapı­ n ı n üç tarafı 4 5 derece pahlı bir silme ile ç e r ç e v e ­ lenmiştir. B u ç e r ç e v e n i n zeminden yüksekliği 2,12 m . , genişliği ise 1,38 cm'dir. Basık kemerli kapı­ dan 3,85 X 3 , 8 6 m . ö l ç ü s ü n d e kare bir mekana girilir (Çizim:2). B u m e k a n ı n üstü k ö ş e l e r d e yer alan t r o m p v a r i ü ç g e n l e r e oturan sağır bir kubbe ile ö r t ü l m e k t e d i r . Kubbenin e t e ğ i 3,50 m . , tepesi ise zeminden 5,22 m . yüksekliktedir (Çizim:3). Ze­ m i n d e n 3,36 m . yükseklikte b a ş l a y a n ve iç kısmı ç e p e ç e v r e d o l a ş a n 1,14 m . genişlikte şevli ü ç g e n ­ lerin yer aldığı kuşağın d o ğ u , batı, g ü n e y ve kuzey cephelerinde 3 7 cm. genişlik ve 6 2 cm. yüksekli­ ğ i n d e sivri kemerii d ö r t sağır pencere nişi vardır. Batı y ö n ü n e açılan ve zeminden 4 6 cm. y ü k s e k t e olan 0,99 x 1,40 m . ö l ç ü s ü n d e k i dikdörtgen pen­ cereden tabii ışık s a ğ l a n m a k t a olup dış kısmı de­ m i r parmaklıklıdır (Resim :3). Zeminde bulunan iki a h ş a p sandukadan biri küçük diğeri ise büyük olup ikişer kademelidir (Resim:5). B ü y ü k s a n d u k a n ı n kaidesi 1,90 m . uzunluk, 6 0 c m . genişlik ve 4 0 c m . yükseklikte d i k d ö r t g e n l e r pirizması şeklinde­ dir. Cephelerinin alt, üst ve yan kenarları birbirine dolanan palmetlerin meydana getirdiği 6 cm. ge­ nişliğindeki b o r d ü r l e r l e ç e r ç e v e l e n m i ş t i r . B u bor-dürler ve orta k ı s m ı n d a yer alan ayet-i kerimeler ile kitabeler k ü n d e k â r i tekniği ile yapılmıştır. Kai­ denin b a ş ucunda "es-seyyid eş-şei/h Necmeddin

Yahya er-Rufai rahimullah" yazısı (Resim:4),

ayak ucunda ise "tnne recali hamdullah fi seneti

ihda ve seb'in ve seb'a mie" (771 H . / 1 3 6 9 - 7 0

M.) y a p ı m tarihini belirleyen kitabe vardır

(Re-sim:7). Kaidenin ü s t ü n d e aynı teknikle a h ş a p t a n yapılmış lahit vardır. B u lahitin uzunluğu 1,60 m . , genişliği 3 4 c m , ve yüksekliği 3 5 cm'dir. Lahitin g ü n e y ve kuzey cepheleri h a r p u ş t a gibi şevli olup alt kısmı 10 cm. yüksekliğinde ve üstü birbirini ta­ k i p eden palmet ve lotusların meydana getirdiği motiflerle dekore edilmiş olan b o r d ü r dört cepheyi d o l a ş m a k t a d ı r (Resim:5). D o ğ u ve batı yönlerdeki ü ç g e n yüzler kıvrımdal ve palmetlerden meydana gelen bitkisel ö r g ü ile süslenmiştir. B u ö r g ü simet­ rik olarak yapılmıştır (Resim:7). Kuzey ve g ü n e y y ö n l e r i n e bakan şevli yüzlere ise muhtelif Ayet-i kerime ve sureler k ü n d e k â r i tekniği ile yazılmıştır ( R e s i m : 5 - 6 ) . O ğ l u n a ait olduğu s ö y l e n e n y a n ı n d a k i k ü ç ü k sanduka ise aynı teknikle y a p ı l m a m ı ş olup aynı yüzyıla ait değildir (Resim:5). T ü r b e etrafında­ ki bakımsız mezarlıkta ise s a ğ a sola devrilmiş X V . yüzyıla ait mezar t a ş l a n g ö r ü l m e k t e d i r (Resim:8).

M e z k û r tarihte Eretna Beyliğinin hakimiyet sınırları içinde bulunan bu t ü r b e y e benzer türbeler sadece aynı b ö l g e d e değil o tarihlerde h ü k ü m sü­ ren d i ğ e r beyliklerde de k a r ş ı m ı z a ç ı k m a k t a d ı r . Meselâ; Kastamonu'nun Kozyaka nahiyesine bağlı Türbe-i Adilbey veya diğer adiyle Boyacı Hafızoğlu D i v a n ı n d a bulunan C a n d a r o ğ u l l a r ı ' n d a n Y a k u p Bey'in oğlu Emir Adil Bey'in türbesi ( H . 7 6 3 / 1 3 6 2 M . ) , Eskişehir Sivrihisar A l e m ş a h T ü r b e s i , Kara-man-Alaaddin A l i Bey T ü r b e s i , Konya İlgın Ş e y h Bedrettin Türbesi gibi Necmeddin Yahya er-Rüfai T ü r b e s i de X I V . yüzyılda Anadolu'da yapılmış bir­ ç o k t ü r b e gibi klasik Selçuklu türbeleri tarzında in­ şa edilmiştir. B u tarz; alt katta kalın duvarlı, kare planlı ve üstü çoğunlukla dairevi tonoz ile ö r t ü l m ü ş olan m u m y a l ı k (Cenazelik) kısmiyle bu kısmın üs­ t ü n d e kare ve veya ç o k g e n planlı ziyaret (Mescit) b ö l ü m ü n d e n meydana gelmiş ve iki katlı olarak in­ şa edilmişlerdir. Ziyaret (Mescit) b ö l ü m ü n ü n üstü içten kubbe, d ı ş t a n ise ekseri piramidal külah ile şekillenmştir. T ü r b e n i n reslitüsyon çizimi teklifimiz­ de de ü s t ü n ü n sekizgen bir tambura o t u r m u ş tuğla veya taştan inşa edilmiş bir külah ile örtülü olduğu düşünülmüştür (Çizim-3). Bu türbenin restorasyonu yapılırken muhdes çatı altından çıkacak tambur ve külah izlerine çok dikkat edilmesi gereklidir.

K A S I M B E Y M E D R E S E S İ :

K ö y ü n d o ğ u s u n a ve y ü k s e k ç e bir yere kagir olarak inşa edilen K a s ı m Bey medresesinin Vakıf­ lar Genel Müdürlüğü Arşivinde bulunan 4 9 0 nolu defterin, 278'nci sayfasının, 138'nci sırasında ş a h ­ siyet kaydı vardır. ( H . 8 6 8 ) tarihinde inşa olunan ve Amasya'daki b ü y ü k medreseler a r a s ı n d a erbain (kırklar) derecesinde kabul edilen^^, ve (H.873)

ta-Yeşilırmak'ın kıyısında sekizgen bir medrese inşa ettir­ miş ve İstanbul'daki Küçük Ayasofya Kilisesini camiye tahvil ettirerek bir de mektep yaptırmıştır. Kabri mek­ tebin yanındaki türbededir.

(5)

A M A 9 / A - Y O L R N A R (HAKALA-KAĞLA-KAĞALA) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N BLMVI! Y A P I L A R 1 8 1 rihli bir vakfiyesi olduğu yazılan bu medrese vak­

tiyle E . H a k k ı Ayverdi t a r a f ı n d a n a r a n d ı ğ ı halde bulunamamıştır-^ ^.

E k i m / 1 9 7 4 yılında tespit ettiğimiz kitabesi olmayan bu medrese 7 , 8 0 x 1 0 , 7 0 m . ölçülerin-deki d i k d ö r t g e n bir avlu etrafında ve kuzey-güney d o ğ r u l t u s u n d a şekillenmiştir. B ü t ü n dış cephe du­ varları sıralı moloz t a ş t a n inşa edilen b i n a n ı n k ö ş e ­ leri taslak, k a p ı ve pencere söveleri ise y o n u t a ş ­ tan yapılmıştır (Resim:9-10). G ü n e y tarafta yer alan mescidin dış duvarlarının üst kısmındaki üst pencerelerin h i z a s ı n d a ü ç e r sıralı üç tugla hatıl vardır (Resim: 10). Ü s t pencerelerin kemerleri üç tugla, bir t a ş olarak inşa edilmiştir (Resim: 10).

Medresenin girişi kuzeyde yer a l m a k t a d ı r (Çizim:4). B u b ö l ü m ü n dogu y ö n ü n d e 3 , 4 3 m . u z u n l u ğ u n d a , 0 , 9 0 m . kalınlığında bir duvar var­ dır. Batı y ö n ü n d e de aynı duvarın bir eşinin bulun­ d u ğ u yerindeki yıkılmış kalıntılardan t a h m i n edil­ mektedir (Resim:9). B u duvarların vaktiyle medre­ senin giriş k ı s m ı n d a bulunan ve b e ş açıklıklı kagir bir revaka ait o l d u ğ u n u d ü ş ü n d ü r m e k t e d i r . 1,28 m . genişlik ve 1,90 m . yüksekliğindeki ana kapı­ nın üstü b e ş adet kemer t a ş ı n d a n meydana gelmiş basık bir kemer ile son b u l m u ş t u r (Resim: 11). Ba­ sık kemerin ü z e n g i hizası ile kilit taşı a r a s ı n d a k i mesafe 2 4 c m . olup kemer kalınlığı 2 8 c m . , yük­ sekliği ise 5 5 cm'dir. Kemer taşları ve y ı ğ m a kapı sövesi y o n u t a ş t a n inşa edilmiştir. K a p ı kemerinin 2 0 c m . üst k ı s m ı n d a 3 5 x 5 0 c m . ö l ç ü s ü n d e be­ yaz mermerden yapılmış fakat üstü yazılmamış k i ­ tabe yer almaktadır. B u k a p ı d a n medrese avlusuna girilmektedir. 7 , 8 0 m . genişlik ve 1 0 , 7 0 m . derin­ liğindeki avlunun g ü n e y i n d e ve k a p ı n ı n t a m karşı­ sında içten içe 5 , 1 8 x 5,23 m . ölçülerinde mescit-dersane m e k â n ı yer almıştır (Çizim:4). Kuzey cep­ hesi büyük bir kemerle avluya açılan mescit-dersa-nenin üstü halen yıkılmış olan ve kalıntılardan an­ laşıldığına g ö r e 5.00 m . ç a p ı n d a , 5 0 c m . kalınlı­ ğ ı n d a t a ş t a n inşa edilmiş bir kubbe ile ö r t ü l m ü ş t ü (Resim: 13) (Çizim:5-6). B u Kubbe, 5 5 c m . yük­ sekliğinde (V-H) baklavalı ü ç g e n l e r d e n inşa edilmiş sekizgen bir k a s n a ğ a oturmakta olup bu kasnak ta hem ana duvarlara, hem de m e k a n ı n k ö ş e l e r i n d e yeralan ü ç g e n bingilerin ü z e r i n e inşa edilmiştir (Resim: 14). Dersanenin tabii ışıklandırması doQu, batı ve g ü n e y cephe duvarlarında yer alan dört alt ve d ö r t üst olmak ü z e r e sekiz pencereden t e m i n edilmektedir (Resim: 15). Ü s t pencerelerin alt hiza­ sı orijinal mescit (dersane) d ö ş e m e s i n d e n 2 , 9 0 m . y ü k s e k t e olup 0 . 8 3 x 1,15 m . ö l ç ü s ü n d e olan bunların üst kısımları sivri kemerlidir. A l t pencere­ lerin alt hizası d ö ş e m e d e n 3 7 c m . y ü k s e k t e ve

1,40 x 0 , 8 8 m . ö l ç ü s ü n d e d i k d ö r t g e n ş e k l i n d e olup dış kısımlarının vaktiyle demir parmaklıklı ol­ d u ğ u n a dair izler t a ş s ö v e l e r d e mevcuttur (Re­ sim: 10-15). A l t ve üst pencereler dogu ve batı cephelerde birer, g ü n e y cephede ise ikişer tanedir. G ü n e y cephedeki iki alt pencerenin a r a s ı n d a yer alan 1.00 x l , 8 5 m . ö l ç ü s ü n d e k i üç yüzlü mihrap

nişinin üstü içbükey kavisli ü ç g e n l e r i n meydana getirdiği küçük bir trompla s o n u ç l a n m a k t a d ı r (Re­ sim: 15). Mescit d ö ş e m e s i yerindeki izlere g ö r e av­ lu d ö ş e m e s i n d e n 4 5 - 5 0 c m . yukardadır.

Medrese genel olarak m o l o z t a ş ile inşa edilmişse de mescit dersanenin avluya bakan cep­ hesi ve b ü y ü k kemeri ü ç sıra tugla hatıllı, t a ş kap­ l a m a d ı r (Resim: 13) (Çizim.6). 4 , 2 8 m . genişliğin­ de ve kilit taşının alt hizası mescit d ö ş e m e s i n d e n 4 , 0 9 m . yüksekliğinde olan b ü y ü k kemerin üzen­ gisi zeminden 1,63 c m . yukardadır. B u kemer bir­ birinden 4 , 4 8 m . açıklığında ve d ö ş e m e d e n 1,30 m . yüksekliğe kadar ince y o n u t a ş t a n inşa edilmiş iki duvar ü z e r i n d e bulunan 3 2 c m . kalınlığındaki (S) profilli üzengi taşlarının ü z e r i n e o t u r m a k t a d ı r . Kemer, 5 2 cm. genişliğinde olup bir sıra t a ş ve üç sıra t u ğ l a l a r d a n sıralı olarak yapılmıştır. K e m e r tuğlaları 4 x 12 x 2 4 c m . ölçülerindedir. K e m e r i n 8 4 c m . genişliğindeki iç kısmı 2 c m . kalınlığındaki horasan h a r ç ile s ı v a n m ı ş o l u p batı y ö n ü n d e k i üzengi hizasında 15 x 15 c m . ö l ç ü s ü n d e eski ah­ ş a p gerginin yeri görülmektedir. B u kemerin üzeri­ ne tuglalalann balık kılçığı şeklinde dizilmesiyle 16 cm. genişliğinde dekoratif bir kemer yapılmıştır. Duvar ö r g ü s ü , kemerdeki gibi bir sıra yonu taşı ve üç sıralı tugla ile yapılmışsa da kemerden ayrıcalık­ lı olarak 19 x 19 cm. ö l ç ü s ü n d e k i taşların araları­ na kılıcına birer tugla k o n u l m u ş t u r (Resim. 13). B u cephenin sag ve sol tarafında d ö ş e m e h i z a s ı n d a n 2 , 1 2 m . yukarda ve k ö ş e l e r d e n 1,25 m . uzakhga kadar olan kısımlardaki duvar ö r g ü s ü n ü n bozuklu­ ğ u burada vaktiyle kagir bir revak b u l u n d u ğ u ş ü p ­ hesini u y a n d ı r m a k t a d ı r . B u revakın avlunun dogu, batı ve kuzey cephelerinin ö n ü n d e b u l u n d u ğ u tah­ m i n edilmekteyse de duvarların üst kısımları yıkıl­ mış o l d u ğ u n d a n bu kez ancak zeminde y a p ı l a c a k a r a ş t ı r m a l a r d a n sonra kesinlik kazanabilir.

A v l u n u n d o ğ u ve batı y ö n l e r i n d e ü ç e r d e n altı adet talebe hücresi vardır (Çizim:4). B u h ü c r e ­ lerden kuzey-batı y ö n ü n d e yer alan ilk h ü c r e 4 , 0 5 m . genişliğinde, 3 , 2 0 m . derinliğinde olup diğerle­ rinden daha büyüktür. B u cephedeki diğer iki h ü c ­ re ise 2 , 8 6 X 2 , 9 9 m . ölçülerindedir. D o g u y ö n ü n ­ deki h ü c r e l e r i n içleri saman dolu o l d u ğ u n d a n bunlardan sadece ortadaki h ü c r e n i n içine girilebil-m i ş olup bu kısıgirilebil-m 3 , 2 6 x 3 , 0 8 girilebil-m . ö l ç ü s ü n d e d i r . S ö v e ve lentoları yıkılmış fakat ü s t ü n d e k i a h ş a p hatılları hala s a ğ l a m olarak duran 77 c m . genişlik ve 1,50 m . yüksekliğindeki k a p ı l a r d a n h ü c r e l e r e girilmektedir (Çizim:5). B ü t ü n h ü c r e l e r i n üstleri

19. E.Hakkı Ayverdi, " O s m a n l ı Mimarisinde Fatih

Devri ( 8 5 5 - 8 8 6 ) ' III. Cilt, İstanbul 1973, s.281'de

"Hacı Bey Zade Kasım Bey Medresesi. Bu isimdeki zatm 873 tarihli bir vakfiiie ile Amasya'da Sulu Oua Nahiyesinde ve şehrin şimalindeki Hakala Köyünde bir medresesi olduğu Amasya Tarihinden anlaşılı­ yor.(4) Bu medrese şimdi yoktur." demektedir.

E.H.Ayverdi- l.A.Yüksel, İ l k 2 5 0 Senenin O s m a n l ı

Mimarisi", İstanbul 1976, s.216'da "Hakala Köyü

Fatih Devri Kasım Bey Camii mevcut değildir" de­ mektedir.

(6)

moloz t a ş t a n inşa edilmiş dogu-batı doğrultusunda­ ki münferit tonozlarla örtülü olup dışa açılan ikişer mazgal pencere ile tabii ışıklandırma s a ğ l a n m a k t a ­ dır (Çizim: 4-6) (Resim: 9). H e r h ü c r e d e birer aded ocak b u l u n m a k t a d ı r (Çizim: 6) . Medrese 1 9 7 5 yılında k ö y m u h t a r ı t a r a f ı n d a n hayvan ağılı olarak kullanılmaktaydı.

T ü r k mimarisinde dini özelliği olmakla bera­ ber sosyal karakteri de bulunan medreseler ö n e m l i bir yer işgal eder. B u medreselerin inşa tarzını ve p l â n teşkilatını incelersek medrese yapıları içe d ö ­ n ü k bir m i m a r i tarz gösterir. Erken ö r n e k l e r i n dış kitlesinde belirli bir d ü z e n bulunmaz. Planlarda da her vakit simetriye riayet edilmemiştir. T ü r k m i ­ marisinde mekanik bir simetri zaten bulunmadığın­ d a n y a p ı l a r ı n p l a n l a r ı n d a o r g a n i k bir karakter mevcuttur denilebilir. Ç ü n k ü ihtiyacın talep ve şek­ line uyan s a n a t k â r ç o k defa a r s a n ı n ve çevresinin i m k â n l a r ı n a h ü r m e t etmiştir. Iç m e k â n ı , d ö r t g e n bir avlu etrafında t e r t i p l e n m i ş olan medreseler bir ana eyvan (Mescit-Dersane) ile zenginleştirilmiştir. Anadolu medreseleri kapalı veya açık avlulu olmak ü z e r e i k i ana gruba ayrılır. Anadolu'da varlığını bil­ diğimiz en eski medreselerin ç o ğ u kapalı avlulu olarak inşa edilmişlerdir. Kapalı avlunun Orta As­ ya evinden k a y n a k l a n d ı ğ ı düşünülebilir. İlerleyen zaman içersinde bilhassa Beylikler veya Erken Os­ m a n l ı mimarisinde kapalı tipe nazaran açık avlulu t i p daha fazla inşa edilmeye başlanmıştır. B u de­ virlerde Selçuklu m i m a r i tarzı devam ettirilmekle birlikte ana eyvan'ın (Mescit-Dersane) üstü artık beşik tonoz ile değil kubbe ile ö r t ü l m e k t e d i r . B u kubbeler baklavalı kasnaklar üzerine o t u r m a k t a d ı r . Portal çıkıntısı haricinde umumiyetle d i k d ö r t g e n p l â n i ç e r s i n d e kalan klâsik S e l ç u k l u medresesi plânının. Beylikler ve O s m a n l ı ile birlikte dışına çı­ kılmaya başlanmıştır.

Y o l p ı n a r K ö y ü n d e k i K a s ı m Bey medresese-sinde de g ö r ü l d ü ğ ü gibi mescit-dersane b ö l ü m ü d i k d ö r t g e n ana p l â n d a n dışarı t a ş a r a k belirtilmiş ve üstü beşik tonoz yerine kubbe ile ö r t ü l m ü ş t ü r . Selçuklu devrinde giriş cephelerine yapılan abidevi portaller yerine burada daha insani basit bir giriş kapısı y a p ı l m ı ş , giriş cephesi de son cemaat ma­ halli gibi bir revakla şekillenmiştir. B u devirde bil­ hassa Bursa, Edirne ve İstanbul'da inşa edilen medreseler Klâsik O s m a n l ı medreselerinin geçişini hazırlamışlardır.

T E K H A M A M :

K ö y ü n g ü n e y y ö n ü n d e ve A p a y d ı n Çiftliği­ nin hudutları içinde kalan hamam 1 9 7 5 yılında sa­ m a n deposu olarak kullanılmaktaydı. Tek hamam olarak inşa edilmiş olan eserin dış duvarları sıralı moloz taşla yapılmıştır (Resim: 16-17). H a m a m ı n soyunma yeri t a m a m e n yıkılmış olup ılıklık ve sı­ caklık bölümleri ile su deposundan meydana gel­ mektedir.

H a m a m ı n ılıklık kısmına batı y ö n ü n d e k i ka­ p ı d a n girilmektedir (Resim: 18). 7 , 0 0 x 2 , 5 8 m .

ö l ç ü l e r i n d e k i ılıklık m e k a n ı n ı n ü s t ü n ü üç yıldızlı kubbe ö r t m e k t e d i r . B u m e k a n ı n o r t a s ı n d a yer alan kubbe altıgen bir form içine altı yapraklı yonca gi­ bi şekillenmiş olan nervürlü kubbedir (Resim: 19). N e r v ü r l e r i n alt uçları y a r ı m yıldız ş e k l i n d e birer mukarnas ile son bulmakta, üst uçları ise 4 0 c m . a ç ı k h g m d a k i altıgen ışıklığm k ö ş e l e r i n i meydana getirmektedir (Çizim: 10). Bu kubbenin tepe nokta­ sı 5 , 0 8 m . , eteği ise 4 . 0 0 m . zeminden y ü k s e k t e ­ dir. B u kuİDbenin her iki y a n ı n d a birbirinin a y n ı , o r t a l a r ı n d a ışıkhgı bulunan, m u k a r n a s l ı , iki yıldızlı tonoz vardır (Resim:20-21) (Çizim: 10). B u tonoz­ lar zeminden 2 , 8 2 m . yukarda b a ş l a y ı p , 4 , 2 6 m'de sona ermektedir. Ilıklık m e k a n ı n ı n g ü n e y du­ v a r ı n d a , zeminden 7 0 c m . y ü k s e k t e , 9 5 c m . ge­ nişliğinde ve 1,00 m . yüksekliğinde, yarısı yıkılmış üstü kemerli bir dolap girintisi vardır. B u girintinin y a n ı n d a k i yıkıntıdan 1,30 x 2 , 5 7 m . ö l ç ü s ü n d e k ü ç ü k bir mekana girilmektedir ( Ç i z i m : 9 - 1 0 - l l ) . W C . olduğu tahmin edilen bu b ö l ü m ü n üstü d o ğ u -batı d o ğ r u l t u s u n d a uzanan y a r ı m silindirik tonoz ile örtülüdür. O r t a s ı n d a 3 0 x 3 0 cm'lik kare hava­ l a n d ı r m a deliği bulunan tonozun e t e ğ i zeminden 2 , 3 2 m . , tepe n o k t a s ı ise 2,95 m . yüksektedir. B u m e k a n ı n kapısı batı d u v a r ı n d a olup 5 0 c m . geniş­ liğindeki k a p ı sonradan ö r ü l e r e k kapatılmıştır.

Ilıklığın d o ğ u d u v a r ı n d a ve sol k ö ş e d e n 2 , 4 4 m . uzaklıkta, 7 2 c m . genişlikte sıcaklığa giriş kapısı vardır. 1,74 m yüksekliğindeki sivri kemerli k a p ı d a n sıcaklığa girilmektedir ( Ç i z i m : 9 - 1 0 ) . Sı­ caklık; bir orta mekana açılan üç eyvan ile kuzey­ d o ğ u , g ü n e y d o ğ u ve kuzeybatı k ö ş e l e r d e yer alan ü ç halvet o d a s ı n d a n meydana gelmektedir (Çi-zim:9). 5 , 3 0 X 4 , 1 0 m . ölçülerindeki orta meka­ nın ü s t ü n ü eliptik bir kubbe ö r t m e k t e d i r (Çizim:9-11). Moloz t a ş t a n inşa edilmiş olan bu kubbe ey­ van kemerlerinin koltuklarından çıkan ve ü ç e r di­ limli yelpaze şeklinde açılarak y ü k s e l e n pantantif-lere o t u r m a k t a d ı r (Çizim: 11). B u pantantifler ze­ minden 3 , 5 5 m . y ü k s e k t e b a ş l a m a k t a ve 5,23 m . kadar devam etmektedirler. Zeminden 5 , 4 3 m . y ü k s e k t e n b a ş l a y a n kubbe e t e ğ i n d e , ü ç e r tane iç­ b ü k e y kavisli y ü z e y i n meydana getirdiği sekiz t r o m p vardır. Tepe n o k t a s ı 7,45 m'ye kadar yük­ selen kubbede biri tepede o l m a k ü z e r e d ö r t adet tabii a y d ı n l a n m a penceresi olup bunlardan üçü d i k d ö r t g e n şeklinde ve 4 0 x 6 3 c m . ö l ç ü s ü n d e d i r . B u m e k a n ı n batı d u v a r ı n d a üstleri sivri kemer-to-noz ile örtülü 4 5 c m . d e r i n l i ğ i n d e ü ç b ü y ü k n i ş vardır ( Ç i z i m : 9 - l l ) . B u nişlerden yanlarda olanla­ rın genişlikleri 1,13 m . , ortadakinin ise 1,00 m . o l u p bu mekana giriş kapısı bu orta nişin içinde yer a l m a k t a d ı r . B u nişlerin ü s t ü n d e k i kemerlerin üzengileri zeminden 2 , 4 5 m . , kilit n o k t a l a n ise 4 , 6 0 m . yüksektedir.

Orta mekana açılan ü ç eyvandan kuzey ve g ü n e y y ö n l e r d e yer alan ikisi hemen hemen aynı ölçülerdedir. 3 , 1 8 m . genişliğinde ve 3 , 5 0 m . de­ rinliğinde olan bu eyvanların ü s t ü n ü k u z e y - g ü n e y d o ğ r u l t u s u n d a uzanan sivri kavisli tonozlar ö r t

(7)

-A M -A S / -A - Y O L H N -A R (H-AK-AL-A-K-AĞI-A-K-AĞ-AL-A) K Ö Y Ü N D E B U L U N -A N BL-AMÎ Y -A P I L -A R 1 8 3 mektedir (Çizim:9-11). B u tonozların üzengi hiza­

ları 2 , 4 0 m . , kilit hizaları ise zeminden 4 , 2 5 m . y u k a r d a d ı r . B u e y v a n l a r ı n karşı d u v a r l a r ı n d a 6 0 cm. genişliğinde sivri kemerli sağır nişler vardır. Kuzeydeki e y v a n ı n batı d u v a r ı n d a , k ö ş e d e n 1,43 m . uzaklıktaki sonradan ö r ü l e r e k kapatılmış olan 7 4 cm. genişliğinde sivri kemerli bir k a p ı d a n üstü yıldız tonoz örtülü kare bir mekana girilmektedir. B u giriş kapısı ile m e k a n ı n a r a s ı n d a k i kalın duva­ rın içine 6 0 c m . genişliğinde, 1,46 m . derinliğinde üstü tonoz örtülü bir h ü c r e yapılmıştır (Çizim:9). 2 , 6 5 X 2 , 6 5 m . ölçülerinde olan bu odada bulu­ nan tonoz Erken O s m a n l ı Mimarisinde ç o k ender g ö r ü l e n m i m a r i bir tarzda inşa edilmiştir. D ö r t du­ varın zeminden 2 , 4 0 m . yüksekliğinde b a ş l a y a n orta n o k t a l a r ı n d a n 4 , 0 8 m . yüksekteki tavana ka­ dar duvar yüzlerinde k ö ş e l e r e d o ğ r u açılarak, orta kısımlarda ise t a v a n ı n o r t a s ı n d a birleşen nervürlü kemerler tavanı d ö r t b ö l ü m e a y ı r m a k t a ve her b ö ­ l ü m ü n o r t a s ı n d a da birer altıgen a y d ı n l a t m a deliği b u l u n m a k t a d ı r . Özel y ı k a n m a mahalli olduğu tah­ m i n edilen b u m e k a n ı n batı duvarına sonradan 9 3 cm. genişliğinde muhdes bir k a p ı açılmıştır.

Ü ç Eyvanın a r a s ı n d a yer alan ve sivri ke­ merli giriş kapıları orta mekana açılan halvet oda­ larından k u z e y d o ğ u d a bulunan 3,50 x 3 , 5 5 m . öl-ç ü s ü n d e k i o d a n ı n ü s t ü n ü , köşelerdeki sivri kemerli t r o m p l a r ı n meydana getirdiği sekizgen bir k a s n a ğ a oturan kubbe ö r t m e k t e d i r . 1,01 m . yüksekliğinde­ ki bu kasnak dolayısıyla kare mekan sekizgene d ö ­ n ü ş m e k t e ve kubbe e t e ğ i n d e bulunan 2 7 c m . yüksekliğindeki üçlü motifler bu sekizgenin köşele­ rine r a s t l a m a k t a d ı r . O r t a s ı n d a bir a y d ı n l a t m a deli­ ği olan kubbenin eteği 3 , 4 0 m . , tepe n o k t a s ı ise 5 , 0 1 m . zeminden yüksektedir (Çizim:9).

G ü n e y d o ğ u d a yer alan 3 , 5 0 x 3 , 5 7 m . öl-ç ü s ü n d e k i diğer halvet o d a s ı n ı n ü s t ü n ü ise yıldızlı t r o m p l a r ı n meydana getirdiği sekizgen k a s n a ğ ı n üzerine o t u r m u ş tonozvari nervürlü kubbe ö r t m e k ­ tedir. B u nervürlü kubbenin e t e ğ i bir sıra mukar-nasla dekore edilmiş olup nervürler m u k a r n a s l a r ı n b i r l e ş m e n o k t a l a r ı ile tepe n o k t a l a r ı n d a n çıkıp kubbenin tepesinde sekizgen bir aydınlatma deliği­ nin köşelerinde birleşmektedirler (Çizim:9).

Orta mekana açılan d o ğ u y ö n d e k i eyvan 3 , 5 0 m . genişliğinde ve 3 , 4 0 m . derinliğindedir. B u eyvanın da ü s t ü n ü diğerlerinde olduğu gibi sivri kavisli tonoz ö r t m e k t e d i r . Bu e y v a n ı n d o ğ u duva­ rında zeminden 1,85 m . yukarda, 5 7 c m . genişli­ ğ i n d e 1,10 c m yüksekliğinde sivri kemerli bir pen­ cere vardır ( Ç i z i m : 9 - l l ) . B u pencereden 1 2 , 7 0 x

1,78 m . ölçülerindeki su deposuna girilmektedir. Su deposunun üstünü boydan boya ö r t e n yarım si­ lindir tonoz 6 3 c m . g e n i ş l i ğ i n d e d ö r t kemer ile takviye edilmiş olup ocak ve kazan kısmı tamamen tahrip olmuştur (Resim: 17) ( Ç i z i m : 9 - l l ) .

Soyunma (Soğukluk), ılıklık ve sıcaklık b ö ­ lümlerinden meydana gelen klasik T ü r k hamamla­ rının arka kısımlarında ekseri su deposu ve külhan

kısmı bulunur. K ü l h a n o c a ğ ı n d a yanan odun veya k ö m ü r h e m o c a ğ ı n ü s t ü n d e k i d ö ğ m e bakır k a z a n ı ve dolayısıyle depodaki suyu, h e m de sıcaklığın d ö ş e m e s i altında bulunan c e h e n n e m l i ğ i - ısıtmakta­ dır. Cehennemlikte d o l a ş a n kızgın duman ve alev sıcaklık b ö l ü m ü n ü n d ö ş e m e s i ile sıcaklık m e k a n ı ­ n ı n o r t a s ı n d a bulunan, zeminden 4 0 - 5 0 c m . yükseklikteki g ö b e k t a ş ı denilen yeri ısıtmaktadır. B u sıcak duman daha sonra h a m a n i ı n dış duvar­ larının o r t a s ı n a k o n a n ve tüfeklik tabir edilen

1 0 x 1 0 c m . kesitindeki duman deliklerinden dışarı çıkar. H a m a m ı n en sıcak yeri g ö b e k t a ş ı ve su de­ posunun d u v a r ı n a bitişik olan halvet odalarıdır. Halk terlemek için bu g ö b e k t a ş ı n a yatarak terler ve kirleri k a b a r ı r . Daha sonra halvet o d a l a r ı n d a tellaklar tarafından keselenip s a b u n l a n d ı k t a n sonra yıkanıp çıkarlar.

Anadolu'daki X V . yüzyıla ait ö n e m l i ha­ mamlardan biri olan bu tek h a m a m ı n restore edi­ lerek gelecek kuşaklara intikali sağlanmalıdır. Res­ tore y a p ı l a c a ğ ı vakit tamamen yıkılmış olan kül­ han ve soyunma b ö l ü m l e r i n d e y a p ı l a c a k hafriyat s o n r a s ı bu bölümlerin hudutları tespit edilmelidir. Soyunma mahallinin beden duvarlarının moloz ta­ ş ı n d a n inşa edildiği tahmin edilmekte, ü s t ü n ü n ise hafriyat sonucu ortaya ç ı k a c a k duvar kalınlığına g ö r e ya tek kubbe veya o r t a s ı n d a bir a y d ı n l a t m a deliği bulunan a h ş a p tavan ve a h ş a p çatı ile m i ör­ tülü olabileceği anlaşılacaktır.

Tarihte ilk h a m a m yapan millet k i m olursa olsun bu h a m a m l a r ı bulundukları şehirlerde en ç o k yapan Türkler'dir. T ü r k h a m a m l a r ı ne Roma veya Bizans ne de Emevi h a m a m l a r ı n a benzemektedir, onların abidevi ve azametli yapılarına karşılık T ü r k h a m a m l a n daha insanı boyutlarda ve ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yapılmışlardır. T ü r k l e r i n ima­ ret sisteminde hamam camilerden sonra gelir. Zira Türkler temiz bir millettir ve temizlikten hazzeder­ ler. O n u n için bu temizlik k u r u m l a r ı n a ç o k ö n e m verilmiştir. T ü r k l e r hamamla o kadar iç içe y a ş a ­ mışlardır k i en fakirinden en zenginine kadar evle­ rinde veya k o n a k l a r ı n d a bile küçük hamamlar, ha­ m a m l ı k , gusulhane gibi temizlik yerleri y a p t ı r m ı ş ­ lardır. Helalarını b a h ç e veya avlularda inşa eden Türkler h a m a m l a r ı n ı yatak o d a s ı içine veya civarı­ na yapmışlardır. Evlerindeki y ı k a n m a y ı yeterli g ö r ­ meyen halk haftada bir veya i k i defa u m u m i ha­ mamlara gitmektedir. Ayrıca, kırk h a m a m ı , loğusa h a m a m ı veya d ü ğ ü n h a m a m l a r ı n a davetli olarak katılırlar. H a m a m l a r aynı zamanda birer tedaviha-ne olarak da kullanılmıştır. Hacemat edilmesi, so-ğukalgınlığı için terleme, kulunçların ovulması, sü­ lük çekilmesi gibi tedaviler hamamlarda y a p ı l m a k ­ tadır. H a m a m l a r bilhassa k a d ı n l a r a r a s ı n d a pek eğlenceli bir alemdir. Hatta orada sabahtan a k ş a ­ ma kadar akrabaları veya k o m ş u l a r ı ile vakit geçi­ renler, pikniğe gider gibi b ö r e k l e r , zeytinyağlı dol­ malar, kuru köftelerle gidenler vardır. T ü r k l e r te­ mizlenmeyi bile birçok dini alışkanlıkları gibi zevk­ lerini de tatmin eder bir şekilde yapmışlardır.

(8)

Erol Y U R D A K U L

Resim 1: NecmetUn Yahya Er-Rufai'ye ait türbenin baü

cephe

görünüşü.

Resim 2: Sol tarafta türbenin dogu cephesi, sag tarafta

muhdes bina.

' İ v

s »

41

(9)

A M A S / A - Y O L H N A R (HAKALA-KAĞLA-KAÛAL^) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N B l A M Î Y A P I L A R 185

Resim 4: Necmettin Yahya Er-Rufaî'ye ait sandukanm baş

ucu (Sadi Bayram).

Resim 5: Sandukanm kuzey (sol) tarafı.

(10)

Erol Y U R D A K U L

Resim 7: Sandukanm ayak ucu inşa

kitabesi.

Resim 8: Mezarlıkta bulunan yıkılmış mezar

taşlarından örnekler.

(11)

186 Erol Y U R D A K U L

Resim 7: Sandukanm ayak ucu inşa

kitabesi.

Resim 8: Mezarlıkta bulunan yıkılmış mezar

taşlarından örnekler.

(12)

Erol Y U R D A K U L

Resim 13: Mescit kemerinden görünüş.

"T i

i

\ • f •

Resim 14: Mescit kubbesine ait baklavalı tambur ve üçgen

köşebingillerinden biri.

(13)

AMAS/A-YOLHNAR (HAKALA-KAĞLA-KAĞALA) KÖYÜNDE BULUNAN BlAMl YAPILAR 189

» E

Resim 16: Tek hamam batı (giriş) cephesinden görünüş.

I

(14)

190

3

(15)

A M A S / A - Y O L H N A R ( H A K A L A - K A Ğ L A - K A G A L A ) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N

KlAMİ

Y A P I L A R 191

I S

-O

Resim 19: Ihklıgm orta bölümünün üstünü örten dilimli

kubbe

1

Resim 20: Dilimli kubbenin sag tarafmda yer alan tonozun

ışıklıgı.

K « t

5

Resim 21: Dilimli kubbenin sol tarafmda yer alan tonozun

ışıklıgı.

(16)

3

O

' . a

1

M

-\

1 v\

o--5 ol

: 3 o t OL

-A

3

1

3

14 A

O UI

<r uı

> Z

1

o N

{

3 U l c O c o t cO O l

(17)

I

A M A S / A - Y O L H N A R ( H A K A L A - K A Ğ L A - K A Ğ A l J \ ) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N BLAMÎ Y A P I L A R 193

AAUSVÖik-SULÜOVA-YOLPINAR ( m e A U ) I^ÖYU

ŞEY+1 VIECMEDDÎH YAWYA tU-UUPAİ TÖRKSÎ

L

1

V

(18)

Erol Y U R D A K U L

AMASYA-SUlÜOVA-YOIPINAR (iJAl^AU) kOYÜ

KASIM B E Y MCDRESESÎ Om

vs

» ' 5

1

i

b

D

t .

I

i / '

52

A O

:|ııııl I I I i I

^0

rn

(19)

A M A S i ' A - Y O L H N A R (HAKALA-KAĞLA-KAĞALA) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N BLAMÎ Y A P I L A R 195

AMASYA-SULUOVA-YOLPINAR {UAVÂIA) kÖYÜ

KASIM B£Y

M £ D R E 5 E . S Î

_

A — . ^ »«—• fnrııı—*< n r ı r v

-^'3

i

u \

C I Z ! M ; 5 -

a-d k e s i t

•T

1^

- m i m oy.

m

L J J _ i

ne

--"/Tl-:;

Q ! Z I M - . 6 - b-b' k e s i t

O • 1 2 3 4 5

liıııi I I I I I.

(20)

Erol Y U R D A K U L

AMASYA-SUIUOVA-VOIPİNAR (iJAkÂiA) kOYLİ

KASI)C\ - - M Î Û R E 3 E S Î 4/m

rl..— -w — " ı £ 1 -ı

I

1^ 1 1 I I

I

id

l O —

-L J .

v... V

ÇİZİM:7- giriş c e p h e s i

o

' I j ! 3 4 5

•to

m.

V.

. - V

İH

1 ^

I I

Ç İ Z İ M : 8 - güney c e p h e

(21)

A M A S / A - Y O L H N A R (HAKAIA-KAĞLA-KAĞALA) K Ö Y Ü N D E B U L U N A N B U \ M Î Y A P I L A R 197 A M A S Y A - S U L U O V A - Y O L P ı N A R

( m k A l A ) K S Y Ü

T £ J ^ + I X M A M 4 / 4 0 0

a

4 -- i I I I I I I V/

%

- 4 i ';

r

•:.} 1 / \ - A il mffm 4

-Çİ2!M:9- p l â n

2 3 4 I

I I

5 -10 m

(22)

198

r

AMASYA-SULUOVA- VOİ-PlNAR (HAKAİA) kcfYÜ

T t K MAMAM i/m

e r y/y

cizİMMo-a-d k e s i t

i

i

cIzİMMi- b-b k e s i t

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Borabay Gölü ve çevresi, sahip olduğu doğal değerler ile yöre için güzel bir dinlenme alanıdır (Foto: 5). Gölün oluşturduğu doğal güzellikler yanında,

“Risk İzleme ve Değerlendirme Grubu” oluşturulmuştur. Ayrıca birimlerde İç Kontrol ve Risk Değerlendirme çalışmalarında bulunmak üzere Harcama Yetkilileri

HâĢiye sahibi eseri kaleme alırken Beydâvî‟nin de temel kaynağı olması hasebiyle KeĢĢâf tefsiri ve yine ona yazılan meĢhur Ģerh ve hâĢiyeler ile Kadı Beydâvî

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu, 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu ve bu kanunlara bağlı genel tebliğler,

5 Üniversitemizle ilgili Duyurulara Anlık Olarak Bilişim Alt Yapısı İle Kolaylıkla Ulaşabilmekteyim.. 6 Dersliklerin Fiziksel Koşulları (Isıtma, Soğutma,

Orada bir yıl kadar kalıp 1880’de Amasya’ya dönmesi ve bir kaç ay Devehâne Mahallesi’nde Payaslızâde el-Hâcc Hakkı Efendi’nin evinde ikâmet edib sonra Çeribaşı

Üniversitemize ait tüm projeler 10.04.2002 tarihli ve 24722 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren “Yükseköğretim Kurumları BAP Hakkında