• Sonuç bulunamadı

Vitiligo hastalarının birinci derece akrabalarında vitiligo, otoimmun ve otoinflamatuvar hastalıkların yatkınlığının araştırılması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Vitiligo hastalarının birinci derece akrabalarında vitiligo, otoimmun ve otoinflamatuvar hastalıkların yatkınlığının araştırılması"

Copied!
42
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

EGE ÜNİVERSİTESİ

TIP FAKÜLTESİ

DERİ VE ZÜHREVİ HASTALIKLAR ANABİLİM DALI

VİTİLİGO HASTALARININ BİRİNCİ DERECE AKRABALARINDA

VİTİLİGO, OTOİMMUN VE OTOİNFLAMATUVAR

HASTALIKLARIN YATKINLIĞININ ARAŞTIRILMASI

UZMANLIK TEZİ

Dr. Marziyeh JAVADPOUR

TEZ DANIŞMANI

Prof. Dr. Fezal ÖZDEMİR

(2)

DEĞERLENDİRME KURULU ÜYELERİ

(Adı Soyadı)

Başkan :

Dr. ……….

(Danışman)

(İmza)

...

Üye : Dr. ……….

...

Üye : Dr. ……….

...

Üye : Dr. ……….

Tezin kabul edildiği tarih:

...

(3)

ÖNSÖZ

Asistanlığımın ilk gününden itibaren, hayatıma hem mesleki hem de sosyal açıdan büyük katkıları olduğuna inandığım Ege Üniversitesi Deri ve Zührevi Hastalıkları Anabilim Dalı’ndaki uzmanlık eğitimimi tamamlamış olmaktan çok mutluyum.

Deri ve Zührevi Hastalıkları asistanlığımın boyunca bana destek veren, zor günlerimde yanımda olan , bilgi ve deneyimlerini, hayat tecrübelerini tüm içtenliğiyle benimle paylaşan, asistanları olmaktan büyük onur duyduğum değerli hocalarım, Prof. Dr. İdil ÜNAL, Prof. Dr. Günseli ÖZTÜRK, Prof. Dr. Fezal ÖZDEMIR, Prof. Dr. Tuğrul DERELİ, Prof. Dr. Can CEYLAN, Prof. Dr. İlgen ERTAM, Prof. Dr. Işıl KARAARSLAN ve Doç Dr. Bengü GERÇEKER TÜRK’ e teşekkür eder saygılarımı sunarım.

Tez hazırlığımın her aşamasında emeği geçen, bilgi ve deneyimlerinden yararlandığım değerli tez hocam Prof. Dr. Fezal ÖZDEMİR’e ve yine bu çalışmanın planlanmasında, yol gösterici olan Prof. Dr. Ferda ÖZKINAY’a çok teşekkür ederim.

Eğitimime katkıları olan Patoloji Anabilim Dalı’ndan değerli hocalarım Prof. Dr. Gülşen KANDILOĞLU' na, Prof. Dr. Taner AKALIN’ a, Dr. Banu YAMAN' a ve Patoloji Uzmanımız Dr. Ali Can KAZANDI’ ya teşekkür ederim.

Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde birlikte çalışma fırsatı bulduğum tüm asistan arkadaşlarıma, asistanlığım boyunca keyifle çalıştığım, klinik hemşire ve personellerine ayrıca teşekkür ederim.

Tabi tüm hayatım boyunca manevi ve maddi desteklerini esirgemeyen ve zor günlerimde hep yanımda olan ve varlıkları ile huzur veren aileme sevgilerimi sunar, sonsuz teşekkür ederim.

Dr. Marziyeh JAVADPOUR

(4)

İÇİNDEKİLER

I. ÖZET 1

II. GİRİŞ VE AMAÇ 5

III. GENEL BİLGİLER 7

III.1. MELANOSİT BİYOLOJİSİ 7 III.2. MELANOZOMLARIN FONKSİYONU 8 III.3. MELANİN BİYOSENTEZİNİN DÜZENLENMESİ 9

III.4. EPİDEMİYOLOJİ 10

III.5. ETİYOLOJİ VE PATOGENEZ 10 III.5.1. GENETİK FAKTÖRLER 11 III.5.2. BİYOKİMYASAL FAKTÖRLER 12 III.5.3. OTOİMMUN FAKTÖRLER 12

III.5.4. NÖRAL FAKTÖR 13

III.5.5. MELANOSİT BÜYÜME FAKTÖR SİSTEMİNDE AZALMA 13

III.6. KLİNİK BULGULAR 13

IV. GEREÇ VE YÖNTEM 16

V. BULGULAR 19

VI. TARTIŞMA 26

VII. SONUÇ 31

VIII. KAYNAKLAR 33

(5)

TABLOLAR DİZİNİ

Tablo 1. Vitiligo aday genleri

Tablo 2. Hasta ve kontrol grubunun sosyodemografik özelliklere göre dağılımı Tablo 3. Hasta ve kontrol grubunun risk faktörlerine göre dağılımı

Tablo 4. Hasta ve kontrol grubunun deri tipi özelliklerine göre dağılımı

Tablo 5. Hasta ve kontrol grubunun birinci derece akrabalarında vitiligo olma durumuna göre dağılımı

Tablo 6. Hasta ve kontrol grubunun birinci derece akrabalarında otoinflamatuvar hastalık olma durumuna göre dağılımı

Tablo 7. Hasta ve kontrol grubunun birinci derece akrabalarında otoimmun hastalık olma durumuna göre dağılımı

Tablo 8. Hasta ve kontrol grubunun anne ve babalarının akraba olma durumuna göre dağılımı

(6)

2

ŞEKİLLER DİZİNİ

Şekil 1. Nöral yarıktan melanosit göçü

Şekil 2. Melanozomların dendritlere hareketleri

Şekil 3. Vitiligoda amelanotik deri lezyonlarının dağılımı Şekil 4. Aile ağacı örnekleri

(7)

I.

ÖZET

Giriş: Vitiligo sık görülen edinsel, kronik bir pigmentasyon hastalığıdır. Genel olarak asemptomatik, keskin sınırlı, beyaz renkli yama veya maküler lezyonlarla karakterizedir. Etiyolojisi tam olarak açıklanamamıştır ancak son dönemlerdeki klinik çalışmalar melanositlerin sistemik destrüksiyonunu düşündürmektedir.

Amaç: Bu çalışmadaki ana amaç Türk kökenli vitiligo hastaların birinci derece akrabalarında vitiligo, otoimmun ve otoinflamatuvar hastalıkların insidansının sağlıklı popülasyon ile kıyaslanmsıdır.

Materyal ve Metod: Bu çalışmada Ege Üniversitesi Tıp fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıkları AD polikliniğine başvuran Türk kökenli 71 vitiligolu hasta ve aynı sayıdaki vitiligo, otoimmun ve otoinflamatuvar hastalığı olmayan sağlıklı kontrol grubu ele alınmıştır. 20-50 yaş aralığındaki hasta ve kontrol grubunun anamnezleri alınarak dermatolojik muayeneleri yapıldı ve olgu rapor formları dolduruldu. Birinci derece akrabalar ile ilgili anamnezler de alınarak yine ilgili olgu rapor formları dolduruldu ve aile ağaçları çizildi.

Bulgular: Vitiligo hastalığının insidansı hastaların birinci derece akrabalarında, kontrol sağlıklı gruba kıyasla yüksek olarak saptandı. Esasında vitiligosu olan hasta grubunun birinci derece akrabalarının %12.7’sinde vitiligo saptanırken, kontrol grubun birinci derece akrabalarında hiç vitiligo saptanmadı (ki- kare=9.609, p=0.003*).

Hasta grubunun birinci derece akrabalarının %23.9’unda, kontrol grubunun birinci derece akrabalarının % 14.1’inde otoimmun hastalık saptanmıştır (ki- kare=1.214, p=0.271). Yine hasta grubunun birinci derece akrabalarının %2.8’inde, kontrol grubunun birinci derece akrabalarının %4.2’sinde otoinflamatuvar hastalık

(8)

4

saptanmıştır. Böylece 2 grup arasında otoimmun ve otoinflamatuvar hastalık açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır.

Sonuç: Vitiligo hastalığı olan grubun birinci derece akrabalarında vitiligo, kontrol gruba kıyasla daha yüksek olarak saptanmış ve istatistiksel olarak anlamlı fark elde edilmiştir. Otoimmun hastalıklar daha yüksek oranda gözlenmiştir ancak istatistiksel olarak iki grup arasında anlamlı fark saptanmamıştır.

Daha fazla hasta sayıları ve çok merkezli çalışmalar ile elde edilecek sonuçlara ihtiyaç vardır.

(9)

ABSTRACT

Introduction: Vitiligo is a common, acquired, chronic, pigmentary disorder. Clinically it is characterized by depigmented, white macules and patches with distinct borders. Although the exact ethiology is unknown, the recent studies point out to the systemic destruction of melanocytes.

Objective: The main purpose of this study is to compare the incidence of vitiligo and other autoimmune and autoinflammatory diseases in the first degree relatives of Turkish patients with vitiligo and healthy control group.

Matherials and Methods: In this study we assessed 71 Turkish patients with vitiligo and the same number of healthy control group (without any autoimmune/ autoinflammatory disease) between the age of 20-50 who admitted to outpatient clinic of dermatology at the hospital of Ege University. The anamnesis and the physical axaminations of the patients and the control group were completed and the patients’ files were prepared accordingly. The anamnesis about the first degree relatives of the patients with vitiligo were also asked and the family trees were drawn.

Results: Incidence of vitiligo in first degree relatives of the patients was higher with 12.7% compared to the control group. Actually there was no vitiligo in first degree relatives of the control group. This result was highly significant statistically (odd ratio= 9.609 P= 0.003). The incidence of autoimmune disease in the first degree relatives of patients and control group were detected as 23.9 % and 14.1% respectively. Likewise the incidence of the autoinflammatory diseases were seen as 2.8% and 4.2% with the same order. Both of these results were not significant statistically.

(10)

6

Conclusion : In this study, the incidence of vitiligo in the first degree relatives of the patients was found to be higher compared to the control group and it was highly significant statistically. The incidence of autoimmune diseases were also found to be higher in the first degree relatives of vitiligo patients compared with the control group, however this was not important statistically. Some future studies, especially multicenter ones with large patient groups will surely shed light on this issue.

(11)

II. GİRİŞ ve AMAÇ:

Vitiligo her iki cins ve her yaş grubunu etkileyebilen edinsel bir deri hastalığıdır. Klinik olarak depigmente makül veya yama şeklindeki lezyonlar farklı paternlerde gözlenebilir. Hastalığın başlangıç yaşı en sıklıkla 20-30’lu yaşlardır (1,2). Hastalık insidansı her hangi bir ırkta artış göstermez. Dünyadaki insidansı % 0.1-8.8 ve Türkiye’de % 0.15-0.32 olarak rapor edilmiştir. Vitiligonun familyal olma insidansı % 25-30 olarak saptanmış ve genetik araştırmalar ile poligenik olduğu desteklenmiştir (2).

Daha önce yapılan araştırmalarda vitiligo hastalarında, aile öyküsünde vitiligo varsa, aile öyküsü olmayanlara göre hastalık daha erken yaşta başlamaktadır. Böylece aile öyküsünde vitiligo olanların çocukları, yakın takibe alınarak, hastalık tanısı erken konulabilir ve erken tedavi ile tedavi başarısı arttırılabilir (3). Vitiligolu çocuk hastaların 1. derece ve 2. veya 3. derece akrabalarında vitiligo, lökotrişi, otoimmun ve endokrin hastalıkların görülme oranında artış saptanmıştır (3). Önceki benzer çalışmalarda da otoimmun hastalıkların insidansı, özellikle otoimmun tiroidit insidansı, hastalarda ve akrabalarında, sağlıklı bireylere kıyasla daha yüksek oranda saptanmıştır (4,5,6,7,8,9).

Bu çalışmada amacımız Türk populasyonundaki vitiligo hastaların 1. derece akrabalarında vitiligo, otoimmun ve otoinflamatuvar hastalıkların yatkınlığını araştırmaktır. Daha önce Türkiye’de, 113 vitiligo hastasında, hastalığın klinik bulguları ve eşlik eden sistemik ve dermatolojik hastalıklar üzerinde araştırma yapılmıştır (1). Ancak 1. derece akrabalarda vitiligo, otoimmun ve otoinflamatuvar hastalıkların insidansı üzerine çalışma yapılmamıştır. Bu nedenle yapacağımız bu araştırma sonuçlarına göre, hasta yakınları için gereken takip ve tedbirlerin alınabileceği düşünüldü. Çalışmada hastaların ve sağlıklı grubun birinci derece akrabaları vitiligo, alopesi areata, otoimmun hemolitik anemi, otoimmun hepatit, dermatomiyozit, tip-1 diyabetes mellitus, glomerolonefrit, Graves hastalığı,

(12)

8

idyopatik trombositopenik purpura, multiple sklerozis, pemfigus, pernisiyöz anemi, polimiyozit, primer biliyer siroz, psoriasis, romatoid artrit, sklerodema, Sjögren sendromu, sistemik lupus eritematozus, Hashimato tiroiditi, Wegener granulomatozu, otoimmun ürtiker gibi otoimmun hastalıklar açısından değerlendirildi. Ayrıca otoinflamatuvar hastalık olarak, ailevi akdeniz ateşi, inflamatuvar barsak hastalıkları ve Behçet hastalığı gibi hastalıklar dikkate alındı.

Ayrıca araştırmamızda, ana amaç yanısıra, hastalığı etkileyen risk faktörleri, ortalama başlangıç yaşı ve en yaygın vitiligo paterni gibi parametreler de araştırılmıştır. Yurt dışı literatürdeki benzer araştırmalar dikkate alındığında, bu çalışma sonucunda Türk hasta grubunun birinci derece akrabalarında otoimmun ve otoinflamatuvar hastalıkların daha yüksek oranda olması beklenmektedir.

(13)

III. GENEL BİLGİLER

III.1. Melanosit Biyolojisi

Melanositler, nöral yarıktan köken alan hücreler olup, embriyogenez sırasında mezenşim yoluyla epidermise, kıl foliküllerine, göze (koroid, silier cisimcikler ve iris), leptomeninkslere ve iç kulağa (koklea) göç ederler (10,11,12).

Şekil 1: Nöral yarıktan melanosit göçü (Kaynak 11’den alınmıştır).

Vitiligo ile okuler bulgular, duyma kaybı ve otoimmun hastalıklar arasındaki ilişkiler açıklanmıştır (13). Melanositler vücudun farklı yerlerine yerleştikleri için vitiligo sadece deri hastalığı değil göz, mekezi sinir sistemi ve iç kulak gibi organlarda da bulguları olabilen bir hastalıktır (8 ,10,11).

Vitiligo ile ilişkilisi en yüksek oranda bilinen durum işitme kaybıdır (11,12,13). Duyu kaybı vitiligolu hastaların %4 - %20’sinde bildirilmiştir (13).

Melanositlerin vücutta yerleştiği bölgeler göz önünde bulundurularak, Vogt-Koyanagi-Harada sendromlu hastalarda görülen vitiligo, aseptik menenjit ve işitme semptomları melanositlerin kaybı sonucunda olduğu açıklanmıştır (12).

(14)

10

Klasik nörokristopati, Waardenburg sendromunda, iç kulak, iris, alın ve ekstremitelerin orta kısımlarındaki melanositlerin anormal göçü veya sağkalım süreleri sırasıyla doğumsal sağırlık, iris heterokromisi ve lökoderma yamalarının varlığını açıklar (11,12).

Embriyogenez sırasında nöral yarıktan köken alan hücrelerin sağ kalımı ve göçleri, yüzeylerindeki spesifik reseptörlerle ektrasellüler ligandlar arasındaki etkileşimlere bağlıdır (11,12). Embriyogenez sırasında melanin üreten melanositler yaygın olarak tüm dermis içerisinde bulunurlar (11). Embriyonel 3.ayda dermal melanositlerin bir kısmı epidermise göç etmektedir (11,12). Gestasyon sonunda aktif dermal melanositler baş, boyun, ekstremite distallerinin dorsal yüzleri ve presakral alanlar dışında ortadan kaybolurlar (12). Böylece benign ve malign neoplazmlar dışında, melanositler yaşam boyunca epidermisin bazal tabakasında yerleşim göstermektedirler (11,12).

Normal deri renginin başlıca belirleyici faktörü, melanositlerin aktivitesidir. Yani melanositlerin sayısı değil, melanositlerin pigment üretiminin miktarı ve kalitesi normal deri rengini belirler. Melanosit aktivitesinin belirlenmesinde, melanin biyosentezinde rol alan tirozinaz enziminin hem bazal ve hem de stimule düzeyleri ve melanozomların boyutları gibi bazı özellikleri rol oynar (11,12).

III.2. Melanozomların fonksiyonu

Melanositler ürettikleri melanin pigmentini melazomlar içinde depolarlar. Melanozomlar en yakın olarak lizozomla ilişkilidir. Lipid membranları okside edebilecek fenoller ve kinonlar gibi melanin öncüllerine karşı koruma sağlar. Melanozomlar hem melaninin depolanma yapısını oluşturan matriks proteinlerini hem de melanin biyosentezini düzenleyen proteinleri içerir (12).

Özetle normal deri renginin başlıca belirleyicisi, melanositlerin yoğunluğu değil, melanosit aktivitesi ve komşu keratinositlerle etkileşimleridir. Sonuç olarak derinin normal pigmentasyonu, melanozomların melanosit dendritleri vasıtasıyla keratinositlere düzenli aktarımına bağlıdır (11,12).

(15)

Chediak-Higashi ve Griscelli sendromu gibi doğumsal hastalıklarda veya atopik dermatit gibi edinsel hastalıklarda olduğu gibi, melanozomların aktarım bozukluğu sonucunda hipopigmentasyon oluşur. Buna karşılık vitiligo edinsel olarak meydana gelen melanositlerin destruksiyonuna bağlı depigmentasyon ile karakterizedir (12).

Şekil 2: Melanozomların dendritlere hareketleri (kaynak 11’den alınmıştır)

III.3. Melanin biyosentezinin düzenlenmesi

Kahverengi-siyah ömelanin ve sarı-kırmızı feomelaninin üretimi için gereken başlatıcı madde tirozin aminoasididir. Melanin sentezinde düzenleyici ve katalizör olan asıl enzim tirozinaz enzimidir. Tirozinaz aktivitesi, DOPA tarafından arttırılır ve tirozinaz ilşkili protein 1 tarafından da dengelenir (11,12).

Tirozinazın bakır gerektiren bir enzim olduğu bilinmektedir (12) ve bakır eksikliği yaygın kütanöz pigment dilüsyonuna yol açabilir (11,12).

(16)

12

Transmembranöz Cu+²- transportunda ATPaz enziminin disfonksiyonel olduğu “Menkes-kinky Hair” hastalarında saçlar hipopigmentedir (11).

Melanin biyosentezinde transmembran proteini olan, P-proteinin rolü tam olarak açıklanamamıştır. Ancak P-protein fonksiyonunun azalması okulokutanöz albinizim tip 2’ ye (OCA 2) sebep olabilmektedir ve melanozom membranında küçük moleküllerin transportunda rolü olduğu düşünülmektedir (11).

Melanin üretiminin tipi ve miktarı, P proteini ve tirozinaz aktivitesini dengeleyen proteinler (örn.TYRP1) gibi çeşitli proteinlerin aktivitesi yanısıra, biyosentez yolundaki çeşitli enzimlerin aktivitesini içeren kompleks bir etkileşimdir (11).

Melanogenezin bu anahtar proteinlerinin aktivitesini etkileyen çeşitli faktörler temel fibroblast gelişim faktörü (b FGF), melanosit stimule edici hormon (MSH), Endotelin-1, UV ışınları olarak bildirilmiştir (11).

III.4. Epidemiyoloji

Vitiligo prevalansı Amerika ve Avrupa populasyonunda % 0.5-1, tüm dünyada ise <% 0.1 - < %8 aralığında değişmektedir. Irk ve cinsiyet farklılığı gösterilmemiştir (11,12,13,14).

Jeneralize vitiligo en yaygın depigmente hastalıktır ve genelde başlangıç yaşı 10-30 yaş ve ortalama başlangıç yaşı 24 olarak bildirilmiştir (11,13,15).

III.5. Etiyoloji ve patogenez

Vitiligo hastalığı genetik ve genetik olmayan faktörlerle bağlantılı, multifaktoriyel ancak mekanizmaları tam tanımlanmamış bir edinsel bozukluktur.

(17)

III.5.1. Genetik faktörlerler:

Vakaların büyük kısmı sporadik olarak ortaya çıksa da, hastaların % 15 -%30’unda 1. derece akrabalarında da hastalık gözlenmiştir (10,14,16).

Poliglandüler otoimmun senrdom 2’de görülen vitiligo (özellikle jeneralize form) otoimmun tiroid hastalıkları, romatoid artrit, tip-1 diyabetes mellitus, psoriasis, pernisyöz anemi, Addison hastalığı ve sistemik lupus eritematozis birlikteliği, vitiligolu hastaların kendisinde ve birinci derece akrabalarında bu hastalıkların daha yüksek prevalansa sahip olmaları, çeşitli ortak genlerin bu hastalıklarda rolu olduğunu düşündürmektedir. Ancak diğer genlerin varlığı ve çevresel faktörler, her hastada spesifik hastalığın ortaya çıkmasına sebep olabilir (8,10,17).

Vitiligoda, özellikle jeneraralize tipte hem hastalarda ve hem hastaların yakın akrabalarında Hashimato tiroiditi ve Graves hastalığı gibi, diğer otoimmun hastalıkların prevalansının yüksek olması genetik faktörlerin bu grup otoimmun hastalıklarda rolü olduğunu düşündürmektedir (7,8,10,14).

CIAS/NALP1 geni de vitiligo ve diğer otoimmun hastalıkların birlikte görüldüğü ailelerde tanımlanmıştır. Vitiligo aday genleri çok çeşitli olup Tablo 1’de gösterilmiştir (11).

(18)

14

Tablo 1: Vitiligo Aday Genleri

III.5.2. Biyokimyasal faktörler:

Vitiligo ile ilişkili 2 ana biyokimyasal anomali mevcuttur ;

a) Tetrahidrobiopterin sentezinde artış: Bu artış katekolaminlerin seviyesinde artışa sebep olur.

b) Epidermiste hidrogen peroksidaz seviyesinde artış: Bu artış da melanositlerde toksik etki yapabilmektedir (11).

III.5.3. Otoimmun faktörler:

Melanositlere karşı gelişebilme ihtimali olan sitotoksik T-hücreleri melanositlerin tahribine sebep olabilir (11,12). Vitiligonun diğer sistemik hastalıklar ile birlikteliği ve ilişkisi ilk olarak 1855 yılında Thomas Addison tarafından bildirilmiştir (3). Yapılan çalışmalarda bağışıklık sistemi ile ilişkisi ve özellikle otoimmun patogenezi olan sistemik hastalıklar ile birlikteliği

(19)

desteklenmiştir (8,14). Vitiligo hastalarında otoimmun hastalıkların prevalansının diğer bireylere göre belirgin biçimde yüksek bulunması da, otoimmun patogenezi desteklemektedir (8,12,18,19).

III.5.4. Nöral faktör: Vitiligonun bir çok vakada dermatomal patern göstermesi, depigmente alanlardaki nöronlarda ve nöromediatörlerde değişiklik olabilme ihtimalini öne sürmüştür (11).

III.5.5. Melanosit büyüme faktör sisteminde azalma (G/MCSF, bFGF, SCF) (11) :

Hastalığın başlangıcında önce melanin sentezinde azalma olur. Hastalık başlangıcında tedaviye yanıtın daha fazla olması, bu hastalığın başlangıç evresindeki geridönüş olma olasılığının göstergesidir (11).

Son olarak vitiligo gelişimindeki tetikleyici faktörler olarak Köbner fenomeni, güneş yanığı, emosyonel stres ve eşlik edebilen otoimmun ve endokrin hastalıklar haricindeki şiddetli sistemik hastalıklar sayılabilir.

III.6. Klinik Bulgular

Vitiligoda anahtar klinik bulgu başlangıçta hipopigmente ve zaman içinde depigmente makül, yama ve daha sonra büyük alanları kapsayan lezyonlardir (11,12). Bazı hastaların kaşıntı şikayeti olsa da genelde klinik olarak inflamasyon bulgusu gözlenmez (11,12). El- ayak sırtı, genital bölge, baş-boyun, aksilla ve meme ucu gibi pigmentasyonun yoğun olduğu alanların tutulma olasılığı daha yüksek olarak saptanmıştır (11). Sıradan vitiligo tanısı alan hastalarda, bazen üveit gelişebilir bu yüzden herhangi bir göz bulgusu veya semptomu varlığında, acil göz konsultasyonu gerekmektedir (11,12).

Vitiligo hastalarının yaklaşık %40’ında genelde asemptomatik retinal pigment defekti , %15’inde sağırlık belirtileri rapor edilmiştir (11).

(20)

16

Vitiligonun klinik sınıflaması:  Lokalize Fokal Segmental  Jeneralize Akrofasiyel Vulgaris  Üniversal

(21)

Şekil 3: Vitiligo da amelanotik deri lezyonlarının dağılımı (kaynak 11’den alınmıştır)

Vitiligo ile ayrıcı tanıda yer alan hastalıklar , piebaldism, pitiriazis alba, pitiriazis versikolor sistemik sklerozun erken evresindeki lezyonlar, liken sklerozis, lepra, postinflamatuvar hipopigmentasyon şeklinde sıralanabilir (11,12,16,20).

(22)

18

IV. GEREÇ VE YÖNTEM

Tek merkezli randomize olak tasarlanan bu çalışmada hasta grubu; Ege Üniversitesi, Tıp Fakültesi Hastanesi, Dermatoloji Polikliniği’ne başvuran 20-50 yaş arası olan vitiligolu Türk hastalar, kontrol grubu 20-50 yaş arasındaki vitiligo, otoimmün ve otoinflamatuvar hastalıkları olmayan sağlıklı bireyler şeklinde planlandı. Çalışmada hastaların ve sağlıklı grubun birinci derece akrabaları vitiligo, alopesi areata, otoimmun hemolitik anemi, otoimmun hepatit, dermatomiyozit, tip- 1 diyabetes mellitus, glomerulonefrit, Grave’s hastalığı, idyopatik trombositopenik purpura, multiple sklerozis, pemfigus, pernisiyöz anemi, polimiyozit, primer biliyer sirozu, psoriasis, romatoid artrit, sklerodema, Sjögren sendromu, sistemik lupus eritematozus, Hashimato titoiditi, Wegener granulomatozu, otoimmun ürtiker gibi otoimmun hastalıklar açısından değerlendirildi. Otoinflamatuvar hastalık olarak ailevi akdeniz ateşi, inflamatuvar bağırsak hastalıklar, Behçet hastalığı gibi hastalıklar dikkate alındı.

Bu çalışmada 1. derece akrabalar anne, baba, kardeşler ve çocuklar olarak kategorize edilmiştir. Analizler her akrabada tek tek ve genel toplamda yapılmıştır.

Yirmi-elli yaş arası vitiligolu hastaların ve vitiligosuz kontrol grubunun anamnezleri alındı, dermatolojik muayeneleri yapıldı ve olgu rapor formları dolduruldu. Birinci derece akrabalar ile ilgili anamnezler de alındıktan sonra ilgili olgu rapor formları dolduruldu ve aile ağaçları çizildi. Aile ağacı örnekleri aşağıda görülmektedir:

(23)
(24)

20

Vaka-kontrol olarak yapılan bu çalışmada, önceki ilgili çalışmalar göz önünde bulundurarak P1=0.15 ve P2=0.01 olduğu halde, alpha=0.05 ve güç=0.80 olması için en az 71 vitiligolu hasta ve 71 vitiligo, otoimmun ve otoinflamatuvar hastalığı olmayan sağlıklı kontrol grubunun olması gerekliydi.

Çalışmaya alınan her iki grup ile ilgili veriler toplandıktan sonra analizler SPSS programında yapıldı. Her iki gruptaki verilerin, sayı, yüzde dağılımları ile ortalama ve standart sapma hesaplamaları yapıldı. İki grup arasındaki verilerin karşılaştırılmasında ki-kare ve Fischer-exact test ve independent sample t-test kullanıldı.

Otoimmun ve otoinflamatuvar hastalıkların insidansı iki grup arasında karşılaştırıldı. Ayrıca ek olarak vitiligonun ortalama başlangıç yaşı, deri tipi, kronik ve akut güneş hasarı, stres, ebeveynlerdeki akrabalık durumu gibi faktörlerin her iki grup üzerindeki etkileri de incelenerek analiz edildi.

(25)

V. BULGULAR

Bu çalışmadaki sosyodemografik özellikler Tablo 2’de görülmektedir. Randomize seçilen total 71 hastadan %50.7‘si (n=35) kadın ve %49.3‘ü (n=36) erkek hastadan oluşmaktadır. Hastalığın ortalama hastalık başlangıç yaşı 25.52± 9.31, yaş ortalaması ise hasta grubu için 35.89±9.05 ve kontrol grubu için 32.28±8.68 olarak saptanmıştır. Hasta ve kontrol grupları arasında yaş ortalamasının farklı olmadığı saptanmıştır.

Tablo 2: Hasta ve kontrol grubunnun sosyodemografik özelliklere göre dağılımı Sosyodemografik özellik Hasta grubu (n=71) Kontrol grubu (n=71) Ki-kare p Cinsiyet K E Sayı % 36 50.7 35 49.3 Sayı % 50 70.4 21 29.6 6.594 0.010 Ortalama S.S Ortalama S.S Yaş X= 35.89±9.05 X=32.28±8.68 2.422 0.017

Hastalık başlangıç yaşı X= 24.52±9.31

Hasta ve kontrol grubunun deri tipi Tablo 3’de görülmektedir. Hasta grubunda sıklık sırasıyla deri tipi III %47.9, II %40.8, IV %9.9, I %2.8 olarak bulundu. Kontrol grubunda da aynı sıralamayla deri tipi III %40.8, II %39.4, IV %14.1 ve I %4.2 idi.

Hasta ve kontrol grubunun deri tipi dağılımı farklarının istatistiksel olarak anlamlı olmadığı görülmüştür (p>0.05).

(26)

22

Tablo 3. Hasta ve kontrol grubun deri tipi özelliklerine göre dağılımı

Deri tipi Hasta grubu (n=71) Sayı % Kontrol grubu (n=71) Sayı % Ki-kare P I II III IV 2 2.8 29 40.8 34 47.9 7 9.9 3 4.2 28 39.4 29 40.8 10 14.1 1.218 0.761

Hasta grubunda otoimmun, otoinflamatuvar hastalıklarının valığı ve her iki grupda stres faktörünün, akut ve kronik güneş hasarının karşılaştırılması:

Bu çalışmadaki vitiligo hastaların %33.8’inde otoimmun hastalık ve %7’sinde otoinflamatuvar hastalık eşlik etmekteydi.

Akut güneş yanığı öyküsü, hasta grubunun % 15.5’inde ve kontrol grubunun % 16.9’unda mevcuttu (ki-kare=0.052 p=0.82 ).

Kronik güneş hasarı bulguları hastaların % 9.9’unda saptanırken kontrol grubunun %16.9’unda saptandı (ki-kare=1.519 p=0.218).

Hasta grubunda stres faktörü %47.9 oranında bulunur iken, kontrol gruptakilerinin %12.7’sinde saptandı (ki-kare=20.848 p=0.00**). Bu sonuç istatistiksel olarak çok anlamlı bulundu.

(27)

Tablo 4: Hasta ve kontrol grubunun risk faktörlerine göre dağılımı Hastalık Hasta grubu

Sayı % Kontrol grubu Sayı % Ki-Kare P Kronik güneş hasarı Olan Olmayan 7 9.9 64 90.1 12 16.9 59 83.1 1.519 0.218 Akut güneş hasarı Olan Olmayan 11 15.5 60 84.5 12 16.9 59 83.1 0.052 0.82 Stres Olan Olmayan 34 47.9 37 52.1 9 12.7 62 87.3 20.848 0.00**

Hasta ve kontrol grubunun birinci derece akrabalarında vitiligo olma olasılığının karşılaştırması:

Tablo 5’de görüldüğü üzere vitiligosu olan hasta grubunun birinci derece akrabalarının %12.7’ sinde vitiligo saptandı. Bunların %4.2’si annelerinde, %1.4’ü babalarında, %4.2’si kardeşlerinde ve yine %4.2’si çocuklarında mevcuttu. Kontrol grubunun birinci derece akrabalarında ise vitiligo hiç mevcut değildi. (ki- kare=9.609 p=0.003) .Bu sonuç istatistiksel olarak çok anlamlı bulunmuştur.

(28)

24

Tablo 5. Hasta ve Kontrol Grubunun Birinci Derece Akrabalarında Vitiligo Olma Durumuna Göre Dağılımı

Vitiligo Olma Durumu Hasta grubu Sayı % Kontrol grubu Sayı % Ki-kare P Anne Hasta olmayan Olan 68 95.8 3 4.2 71 100 0 -3.065 0.245 Baba Hasta olmayan Olan 70 98.6 1 1.4 71 100 0 -1.007 1 Kardeş Hasta olmayan Olan 68 95.8 3 4.2 71 100 0 - 3.065 0.245 Çocuk Hasta Olmayan Olan 68 95.8 3 4.2 71 100 0 -3.065 0.245 Total Hasta olmayan Hasta olan 62 87.3 9 12.7 71 100 0 -9.609 0.003**

Vitiligolu olguların ve birinci derece akrabalarının, vitiligo tipleride incelendi. 71 kişilik hasta grubunun 25’i tip 1 (lokalize hastalık), 39’u tip 2 (vulgaris), 2si tip 3 (üniversalis) ve 5’i tip 4 (miks) vitiligo hastasıydı. Bunların içinden %12.7’sinin (9 kişi) 1.derece akrabalarında vitiligo saptandı.

Birinci derece akrabalarında vitiligo saptanan bu 9 kişinin 6’sı vulgaris tipte, 2’si lokalize tipte ve 1’de üniversal tip vitiligoya sahipti.

Hasta ve kontrol grubunun 1. derece akrabalarında otoinflamatuvar hastalık olma olasılığının karşılaştırılması:

Hasta grubunun 1.derece akrabalarının %2.8’inde, kontrol grubunun 1.derece akrabalarının % 4.2’sinde otoinflamatuvar hastalık saptanmıştır (ki- kare=0.207 p=0.683). Detaylandırılacak olursak çalışmadaki hasta grubunun %1.4’ünün annesinde ailevi akdeniz ateşi hastalığı (FMF), % 1.4’ ünün kardeşinde

(29)

inflamatuvar hastalık saptanırken, kontrol grubunun birinci derece akrabalarında (kardeş) % 2.8 oranında inflamatuvar barsak hastalığı ve % 1.4’ünde de Behçet hastalığı saptandı (Tablo 6). Böylece 2 grubun 1. derece akrabalarında, otoinflamatuvar hastalık olasılığı açısından istatistiksel bir fark bulunmamıştır.

Tablo 6: Hasta ve Kontrol Grubunun Birinci Derece Akrabalarında Otoinflamatuvar Hastalık Olma Durumuna Göre Dağılımı

Otoinflamatuar Hastalık Durumu Hasta grubu Sayı % Kontrol grubu Sayı % Ki-kare P Anne Hasta olmayan FMF 70 98.6 1 1.4 71 100 - -1.007 1 Baba Hasta olmayan 71 100 71 100 - -Kardeş Hasta olmayan İBH Behçet 70 98.6 1 1.4 - -68 95.8 2 2.8 1 1.4 3.526 0.370 Total Hasta olan Hasta olmayan 2 2.8 69 97.2 3 4.2 68 95.8 0.207 0.683

Hasta ve kontrol grubunun birinci derece akrabalarında otoimmun hastalık olma olasılığının karşılaştırılması:

Tablo 7’de görüldüğü gibi hasta grubunun 1. derece akrabalarının %23.9’unda, kontrol grubunun 1.derece akrabalarının %14.1’inde otoimmun hastalık saptanmıştır (ki-kare=1.214 p=0.271) ve istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır. Detaylandırılacak olursa hastaların annelerinin %8.5’inde Hashimato tiroiditi, %1.4’ünde psoriasis ve %1.4’ünde miks bağ doku hastalığı, hastaların babalarının %1.4‘ünde Hashimato tiroiditi, %1.4 ‘ünde DM-1, %.1.4’ünde insüline bağlı geç başlangıçlı DM, hastaların kardeşlerinin %4.2’sinde

(30)

26

Hashimato tiroiditi, %1.4’ünde DM-1 ve %2.8’inde ankilozan spondilit saptanırken, kontrol grubunun annelerinin %7’sinde Hashimato tiroiditi, %2.8’inde ankilozan spondilit, babalarının %1.4’ünde pernisiyöz anemi, %1.4‘ünüde ankilozan spondilit ve kardeşlerinin %1.4‘ünde Grave’s tiroiditi saptandı.

Tablo 7: Hasta ve Kontrol Grubunun Birinci Derece Akrabalarında Otoimmun Hastalık Olma Durumuna Göre Dağılımı

Otoimmün Hastalık Durumu Hasta grubu Sayı % Control grubu Sayı % Ki-kare P Anne Hasta olmayan Tiroidit AS psoriasis Diğer 63 88.7 6 8.5 0 0 1 1.4 1 1.4 64 90.1 5 7 2 2.0 0 0 0 0 2.692 0.601 Baba Hasta olmayan Tiroidit DM-1 Pernisiyöz anemi AS Diğer 68 95.8 1 1.4 1 1.4 0 0 0 0 1 1.4 69 97.2 0 0 0 0 1 1.4 1 1.4 0 0 4.681 1 Kardeş Hasta olmayan Tiroidit DM-1 AS 65 91.5 3 4.2 1 1.4 2 2.8 70 98.6 1 1.4 0 0 0 0 3.681 0.178 Total Hasta olan Hasta olmayan 17 23.9 54 76.1 10 14.1 61 85.9 1.214 0.271

Hasta ve kontrol grubunun anne ve babalarının akrabalık durumu da

(31)

inde 1. derece akrabalık durumu varken, kontrol grubunda akrabalık durumu saptanmamıştır. Ancak bu sonuç istatistiksel olarak anlamlı değildir.

Tablo 8: Hasta ve Kontrol Grubunun Anne ve Babalarının Akraba Olma Durumuna Göre Dağılımı

Akraba olma durumu Hasta grubu Sayı % Kontrol grubu Sayı % Ki-kare P Akraba olan Akraba olmayan 2 2.8 69 97.2 0 -71 100 2.029 0.496

(32)

28

VI. TARTIŞMA

Bu çalışmada ana amaç Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Dermatoloji polikliniğine başvuran hastaların birinci derece akrabalarında vitiligo, otoimmun ve otoinflamatuvar hastalıkların yatkınlığının araştırılmasıdır. Epidemiyolojik araştırma olduğu için araştırma sırasında hastalığın başlangıç yaşı, hastalığı etkileyen risk faktörleri ve hastalarda eşlik eden otoimmun ve otoinflamatuvar hastalıklar gibi parametreler de göz önünde bulunduruldu ve analiz edildi.

Çalışmada hastaların ve kontrol grubunun birinci derece akrabaları vitiligo, alopesi areata, otoimmun hemolitik anemi, otoimmun hepatit, dermatomiyozit, tip- 1 diyabetes mellitus, glomerulonefrit, Grave’s hastalığı, idyopatik trombositopenik purpura, multiple sklerozis, pemfigus, pernisiyöz anemi, polimiyozit, primer biliyer sirozu, psoriasis, romatoid artrit, sklerodema, sjögren sendromu, sistemik lupus eritematozus, Hashimato titoiditi, Wegener granulomatozu, otoimmun ürtiker gibi otoimmun hastalıklar açısından değerlendirildi. Ayrıca ailevi akdeniz ateşi, inflamatuvar barsak hastalıklar, Behçet hastalığı gibi otoinflamatuvar hastalıklar dikkate alındı.

Yapılan vaka-kontrol ve randomize, tek merkezli bu araştırmada hasta grubunun %50.7’si (n=36) kadın hasta ve %49.3’ü (n=35) erkek hastadan oluşmaktaydı. Yapılan araştırılmalarda, genelde vitiligo kadın ve erkeklerde eşit olarak rastlanmaktadır (2,12,21). Ancak bayanlar kozmetik problemlere daha çok önem verdikleri için, bayan hasta başvuruları daha çok gerçekleşmektedir (1,13). 137 Pediatrik hasta grubunda yapılan bir araştırmada kadın hastaların oranı daha yüksek saptanmıştır (1.7:1) (3). Bu araştırmada kadın - erkek oranında istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır.

Genel olarak vitiligo her yaşta başlayabilir. Bazı araştırmalarda, hastalık başlangıç yaşı çocukluk veya genç - erişkin çağ olarak bildirilmiştir (4,21).

(33)

Bazılarında ise vakaların %70-%80’ inde 30 yaş öncesine işaret edilmiştir (2,13). 3238 vitiligo hastasını kapsayan bir araştırmada da vitiligonun ortalama başlangıç yaşı 24.2±16.2 olarak bildirilmiştir (22). Bu tek merkezli çalışmada ortalama başlangıç yaşı 24.5±9.3 olarak saptanmış olup, yapılan çalışmaları destekler niteliktedir.

Önceden yapılan araştırmalar otoimmun hastalıkların, özellikle otoimmun tiroidit insidansının vitiligolu bireylerde yüksek olduğunu göstermiştir ve günümüzde artık bu bilgiye dair şüphe bulunmamaktadır (3, 6, 7, 11, 12, 22, 23, 24). Bu çalışmada da vitiligo hastalarında otoimmun hastalıklar %33.8 oranında, yüksek olarak saptanmıştır. Otoinflamatuvar hastalıklar ise hastaların %7’ sine eşlik etmekteydi. Ancak kontrol grubu otoimmun ve otoinflamatuvar hastalık olmaması şartıyla seçildiği için, 2 grup arasındaki fark dikkate alınmamıştır.

Bu çalışmada hastalığı etkileyen faktörlerden stres, akut güneş yanığı öyküsü ve kronik güneş hasarı da değerlendirilmiştir.

Stresin tetikleyici faktör olduğu çeşitli çalışma ve kaynaklarda belirlenmiştir (12, 25, 26, 27). Jonathan ve arkadaşlarının yaptığı bir prospektif araştırmada, 1541 vitiligo hastası çalışmaya alınmış ve vitiligo öncesi psikolojik stres araştırılmıştır. Sonuç olarak hastaların %56.6’sında vitiligo başlangıcından 2 yıl öncesine kadar sevdiklerini kayıp etme, ekonomik problemler ve boşanma gibi stresler yaşandığı anlaşılmıştır. Hastalığın başlamasını, kronik ve uzamış streslerin, akut stres durumlarına kıyasla daha fazla etkilediği bildirilmiştir (26). Bizim çalışmamızda da hastalardan alınan öyküye dayanarak %47.9’unde psikolojik stres varlığı belirlenmiştir. Sağlıklı kontrol grubu ile kıyaslandığında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmıştır (ki-kare=20.848 p=0.00).

Solar hasar ana kitaplarda tetikleyici faktör olarak gösterilmiş olsa da (11,12) literatürde bu yönde çalışmaya rastlanılmamıştır. Bizim çalışmamızda da deri tipi, kronik güneş hasarı, akut güneş yanığı öyküsü ve vitiligo insidansı arasında anlamlı ilişki saptanmamıştır. Bu parametreler kontrol grubu ile

(34)

30

kıyaslandığında istatistiksel bir fark bulunmamıştır (ki-kare ve p değeri sırayla: 1.218, 0.761; 1.519, 0.218; 0.052, 0.82).

Alkhateeb ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada vitiligolu hastaların kardeşlerindeki vitiligo insidansı yüksek olarak saptanmıştır (28).

Başka bir çalışmada, Pajvani ve arkadaşlarının 137 pedatrik hasta üzerinde yaptığı araştırmada, vitiligo hastaların yakın akrabalarında vitiligo ve lökotrişi insidansı sağlıklı kontrol grubu bireylerine kıyasla daha yüksek bulunmuş ve bu farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğu bildirilmiştir (3).

Fain ve arkadaşları Kuzey Amerika ve İngiltere kökenli 71 vitiligolu hasta ailesinde yaptıkları araştırmada, vitiligolu hastaların birinci derece akrabalarında vitiligo insidansını %7 olarak bildirilmişlerdir ve genetik faktörün hastalığın patogenezindeki önemine işaret etmişlerdir (29).

Bu çalışmada hastaların birinci derece akrabaları, vitiligo olma olasılığı açısından değerlendirildiğinde, vitiligo hastalarının annelerinde, babalarında, kardeşlerinde ve çocuklarında kontrol grup ile kıyasla anlamlı fark saptanmadı (ki kare ve pi değerleri sırayla 3.065, 0.245; 1.007, 1; 3.065, 0.245; 3.065, 0.24). Ancak total olarak hasta grubunun birinci derece akrabalarının %12.7’sinde, vitiligo saptanırken, kontrol grubunun birinci derece akrabalarında vitiligo hiç mevcut değildi. Böylece bizim araştırmamızda vitiligo insidansı, vitiligo hastaların birinci derece akrabalarında kontrol grubuyla kıyasla yüksek saptanmıştır (ki- kare=9.609 p=0.003). Bu sonuç istatistiksel olarak çok anlamlı olup literatür ile uyumlu bulunmuştur.

Vitiligo hastalarının birinci derece akrabalarında otoinflamatuvar hastalık olasılığı açısından yapılan literatür araştırmasında bir veri elde edilememiştir. Bu çalışmada vitiligo hastalarının birinci derece akrabalarında otoinflamatuvar hastalık olasılığı kontrol grup ile kıyaslandığında, hastaların annelerinde, kontrol grup ile kıyasla istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmadı (ki-kare=1.007 p=1).

(35)

Hastaların babalarında, kontrol grubun babaları ile kıyasla otoinflamatuvar hastalıkları açısından hiç bir fark gözlenmedi. İki grubun kardeşleri arasında da istatiksel olarak anlamlı fark saptanmadı ( ki-kare=3.526 p=0.370 ). Hasta ve kontrol grubunun çocuklarında otoinflamatuvar hastalığa rastlanmadı. Total olarak ele alındığında hasta ve kontrol grubunun birinci derece akrabalarının arasında otoinflamatuvar hastalık insidansında anlamlı fark saptanmamıştır (ki-kare=0.207 p=0.683).

Otoimmun hastalıkların yatkınlığının araştırılması yönünde yapılan çalışmalarda, vitiligolu çocuk hastaların, yakın akrabalarında, otoimmun hastalıkların insidansı normal popülasyona göre yüksek saptanmıştır (3, 5). Narita ve arkadaşları da 133 jeneralize vitiligo hastasının 1. derece akrabalarında otoimmun ve/veya endokrin hastalık insidansını normal populasyona kıyasla istatistiksel olarak anlamlı biçimde yüksek bulmuşlardır (6). Başka bir çalışmada vitiligo hastalarının 1.derece akrabalarında, romatoid artrit, kronik ürtiker, alopesi areata ve psoriasis insidansında belirgin bir artış saptanmıştır (22).

Bu çalışmada otoimmun hastalıkların insidansı açısından, vitiligo hastalarının annelerinde, babalarında, kardeşlerinde kontrol grubu ile kıyasla anlamlı fark saptanmadı (ki-kare ve p değerleri sırayla 2.692, 0.601; 4.681, 1; 3.681, 0.178). Hasta ve kontrol grubu bireylerinin çocuklarında otoimmun hastalıklara rastlanılmadı. Total olarak ele alındığında hastaların birinci derece akrabalarında otoimmun hastalık daha yüksek olarak saptandı. Ancak hasta ve kontrol grubunun birinci derece akrabalarının arasında otoimmun hastalık insidansında istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı (ki-kare= 1.214 p=0.271).

Vitiligolu aileler ve ikizler üzerinde yapılan araştırmalar, vitiligo oluşmasında genetik faktörün önemli rol oynadığını göstermiştir. Ancak genetik heterogenitenin ve multipl lokusun rol oynadığı düşünülmekte ve Mendel kuralları ile açıklanamamaktadır (11,12,16). Bu çalışmada vitiligo hastalarının anne ve babaları, akrabalık yönünden değerlendirilerek kontrol grubu ile kıyaslanmış ve

(36)

32

anlamlı fark saptanmamıştır (ki-kare=2.029 p=0.496). Bu sonuç genetik geçişinin Mandel kuralı ile açıklanamamasını desteklemektedir.

(37)

VII. SONUÇ

 Literatürde vitiligo hastalığının başlangıç yaşı, genellikle çocukluk ve genç erişkin dönemi olarak bildirilmektedir. Bu çalışmada da ortalama başlangıç yaşı 24.5 ±9.3 olarak saptanmış olup, literatürle uyumlu bulunmuştur.

 Vitiligo hastalarında diğer otoimmun hastalıkların insidansının yüksek olduğu kesin olup, ana kaynaklarda belirtilmiştir. Bu çalışmada da otoimmun hastalıkların insidansı, kaynaklarla uyumlu olarak % 33.8 oranında yüksek olarak tespit edilmiştir.

 Çeşitli çalışmalarda, vitiligolu hastalarda stresin tetikleyici faktör olduğu belirtilmiştir. Bu çalışmada hastaların % 47.9’unde psikolojik stres varlığı belirlenmiş ve sağlıklı kontrol grubu ile kıyaslandığında istatistiksel olarak da anlamlı bir fark saptanmıştır.

 Çalışmanın ana amaçlarından olan vitiligo hastalarının birinci derece akrabalarında vitiligo yatkınlığını araştırdığımızda, % 12.7 oranında saptadığımız vitiligo, kontrol grubuyla kıyaslandığında istatistiksel olarak anlamlı biçimde yüksek bulunmuştur. Bu sonuç, yapılan çalışmaları desteklemektedir.

 Bu çalışmada, vitiligo hastalarının birinci derece akrabalarında otoimmun hastalıklar daha yüksek oranda saptanmış olup, bu sonuç literatürle uyumlu olarak, vitiligolu hasta yakınlarında otoimmun hastalıklara yatkınlığa işaret etmektedir.

(38)

34

Özetleyecek olursak, bu çalışmada literatürle uyumlu olarak vitiligo hastalarının birinci derece akrabalarında vitiligo insidansında artış ve otoimmun hastalıklara yatkınlık saptanmıştır. Ancak daha geniş serileri olan çok merkezli çalışmalara ihtiyaç vardır.

Ayrıca tedavi etkinliğini erken tanı ile arttırmak adına, vitiligo hastalarının birinci derece akrabalarına, vitiligo hastalığı açısından gerekli bilgi verilmesi uygun olur.

(39)

VI. KAYNAKLAR

1. Arıcan O, Koç K, Ersoy L. Clinical characteristics in 113 Turkish vitiligo patients. Acta Dermatovenerol Alp Pannonica Adriat. 2008; 17(3): 129-32.

2. Zhang Z, Xu SX, Zhang FY, Yin XY, Yang S, Xiao FL, Du WH, Wang JF, Lv YM, Tang HY, Zhang XJ. The analysis of genetics and associated autoimmune diseases in Chinese vitiligo patients. Arch Dermatol Res. 2009; 301(2): 167-73.

3. Pajvani U, Ahmad N, Wiley A, Levy RM, Kundu R, Mancini AJ, Chamlin S, Wagner A, Paller AS. The relationship between family medical history and childhood vitiligo. J Am Acad Dermatol. 2006 ; 55(2): 238-44.

4. Handa S, Dogra S. Epidemiology of childhood vitiligo: a study of 625 patients from north India. Pediatr Dermatol. 2003; 20(3): 207-10.

5. Fain PR, Babu SR, Bennett DC, Spritz RA.HLA class II haplotype DRB1*04- DQB1*0301 contributes to risk of familial generalized vitiligo and early disease onset. Pigment Cell Res 2006; 19(1): 51-7.

6. Narita T, Oiso N, Fukai K, Kabashima K, Kawada A, Suzuki T. Generalized vitiligo and associated autoimmune diseases in Japanese patients and their families. Allergol Int. 2011; 60(4): 505-8.

7. Kasumagic-Halilovic E, Prohic A, Begovic B, Ovcina-Kurtovic NJ. Vitiligo

and autoimmunity. Thyroid Res. 2011: 938257. doi: 10.4061/2011/938257.

8. Spritz RA. Shared genetic relationships underlying generalized vitiligo and autoimmune thyroid disease. Thyroid. 2010; 20(7): 745-54.

(40)

36

9. Yang Y, Huang G, Yan X, Qing Z. Clinical Analysis of Thyroglobulin Antibody and Thyroid Peroxidase Antibody and their Association with Vitiligo. Indian J Dermatol. 2014; 59(4): 357-60.

10. Lotti T, D'Erme AM. Vitiligo as a systemic disease. ClinDermatol. 2014; 32(3): 430-4.

11.Bolognia JL, Ortonne JP.Pigmentasyon Bozuklukları. Dermatoloji. Ed. Bolognia JL, Joseph JL, Rapini RP, 2.Baskı. İstanbul. Nobel Tıp Kitapevleri, 2012; 901-918.

12. Burgdorf W.H.C, Plewing G, Wolff H.H, Landthaler M .Disorders of Melanin Pigmentation. 3th edition. Braun-Falco’s Dermatology, İstanbul. Nobel tıp kitapevleri, 2009; 974-78.

13. Iannella G, Greco A, Didona D, Didona B, Granata G, Manno A, Pasquariello B, Magliulo G. Vitiligo: Pathogenesis, clinical variants and treatment approaches. Autoimmun Rev. 2016; 15(4): 335-43.

14. Dogra S, Parsad D, Handa S, Kanwar AJ. Late onset vitiligo: a study of 182 patients. Int J Dermatol. 2005; 44(3): 193-6.

15. MarinhoFde S, Cirino PV, Fernandes NC. Clinical epidemiological profile of vitiligo in children and adolescents. An BrasDermatol. 2013; 88(6): 1026-8.

16. Almeida de Jesus A, Goldbach-Mansky R.Genetically defined autoinflammatory diseases. Oral Dis. 2016. doi: 10.1111/odi.12448.

(41)

susceptibility loci in generalized vitiligo. N Engl J Med. 2010; 362(18): 1686- 97.

18.Akrem J, Baroudi A, Aichi T, Houch F, Hamdaoui MH. Profile of vitiligo in the south of Tunisia. Int J Dermatol. 2008; 47(7): 670-4.

19.Kasumagic-Halilovic E, Ovcina-Kurtovic N, Jukic T, Karamehic J, Begovic B, Samardzic S. Vitiligo and autoimmunity. Med Arch. 2013; 67(2): 91-3.

20. Faria AR, Tarlé RG, Dellatorre G, Mira MT, Castro CC. Vitiligo-Part 2- classification, histopathology and treatment. An BrasDermatol. 2014; 89(5): 784-90.

21. Mu EW, Cohen BE, Orlow SJ. Early-onset childhood vitiligo is associated with a more extensive and progressive course. AmAcadDermatol. 2015; 73(3): 467-70.

22. Laberge G, Mailloux CM, Gowan K, Holland P, Bennett DC, Fain PR, Spritz RA. Early disease onset and increased risk of other autoimmune diseases in familial generalized vitiligo. Pigment Cell Res. 2005; 18(4): 300-5.

23. Sawicki J, Siddha S, Rosen C. Vitiligo and associated autoimmune disease: retrospective review of 300 patients. J Cutan Med Surg. 2012; 16(4): 261- 6.

24. Poojary SA. Vitiligo and associated autoimmune disorders: a retrospective hospital-based study in Mumbai, India. Allergol Immunopathol (Madr). 2011; 39(6): 356-61.

(42)

38

25. Barisić-Drusko V, Rucević I. Trigger factors in childhood psoriasis and vitiligo. Coll Antropol. 2004; 28(1): 277-85.

26. Silverberg JI, Silverberg NB. Vitiligo disease triggers: psychological stressors preceding the onset of disease. Cutis. 2015; 95(5): 255-62.

27. Manolache L, Benea V. Stress in patients with alopecia areata and vitiligo. J Eur Acad Dermatol Venereol. 2007;21(7):921-8.

28. Alkhateeb A, Fain PR, Thody A, Bennett DC, Spritz RA. Epidemiology of vitiligo and associated autoimmune diseases in Caucasian probands and their families. Pigment Cell Res. 2003; 16(3): 208-14.

29. Fain PR, Gowan K, LaBerge GS, Alkhateeb A, Stetler GL, Talbert J, Bennett DC, Spritz RA. A genomewide screen for generalized vitiligo: confirmation of AIS1 on chromosome 1p31 and evidence for additional susceptibility loci. Am J Hum Genet. 2003; 72(6): 1560-4.

Şekil

Şekil 1: Nöral yarıktan melanosit göçü (Kaynak 11’den alınmıştır).
Şekil 2: Melanozomların dendritlere hareketleri (kaynak 11’den alınmıştır)
Tablo 1: Vitiligo Aday Genleri
Şekil 3: Vitiligo da amelanotik deri lezyonlarının dağılımı (kaynak 11’den  alınmıştır)
+7

Referanslar

Benzer Belgeler

İm paratorluk devrinde Minakyan, Güllü Agop olmasaydı sahne san ’atına h asret kalacaktık.. Van’da E rm enilerin yaptık­ ları güm üş savatlar Paris

kıymetli eserlerinden biri, öğrencileridir. Hadislerin rivâyet edilmesi, hafızaya alınıp tedvin edilmesi, hadislerden hüküm çıkarılması ve özellikle Yemen’deki ilmin

Sonuç: MedLight CupCUBE Grimed ® mikrofototerapi cihazı bu çalışmada uygulanan tedavi dozları, süresi ve artışları ile lokalize lezyonlara sahip vitiligo hastalarının

Becker nevüs (BN) sıklıkla unilateral dağılım gösteren, keskin ama düzensiz sınırlı hiperpigmente makül, yama veya verrüköz plakların izlendiği, üzerinde

Çocuklarda yapılan bir çalışmada emme bülü grefti uygulanmış, %67-100 arasında değişen oranlarda repigmentasyon elde edildiği ve tedaviye yanıt oranının erişkinlerden

Griscelli sendromu (GS), nörolojik anormallikler, immün yetmezlikle birlikte görülen veya herhangi bir anormalliğin eslik etmediği gümüs gibi saç rengi ile kendini gösteren

Özet olarak; psoriasis ve vitiligo lezyonlar›n›n çölyak hastal›¤› ile birlikteli¤inin rastlant›sal olma olas›l›¤› bulunmakla bera- ber, özellikle otoimmun kökenli