EVET/HAYlR
OKTAY A K B A L __________________
Nâzım Hikmet
88 Yaşında...
Nurullah Ataç 1935’te Varlık Dergisi’nde çıkan bir konuşma sında şöyle diyordu:
"Bence Türkiye’de şimdiye kadar gelen şairlerin en büyüğü Nâzım Hikmet'tir. Onun yazdığı zaman ile edebiyatımız en yük sek çağını bulmuştur.” ■ • :
Yine Ataç 1938’de 'Varlık'ta çıkan bir konuşmasında da üç yıl önceki kanısını pekiştiriyor, diyor ki:
“ Türkiye’de on seneden beri şiiri yenileştiren cereyanlar var. Bir kere Nâzım Hikmet var. Onun şiiri bizde evvelden o tarzda mevcut değildi.. Nâzım'ın evvelkilerden aldığı bazı unsurları ol masına rağmen yepyeni bir şair olduğunu söylemek istiyorum.”
Yarın Nâzım Hikmet’in doğum günüdür. Nâzım 15 Mayıs 1902’de doğmuştu. Yaşasa, şimdi 88 yaşında olacaktı. Türkiye Yazarlar Sendikası, Nâzım Hikmet’in doğumunun 88. yıldönü münü yarın Mülkiyeliler Birliği’nde (Kuruçeşme) bir panel düzen leyerek anacak... Panelde konuşmacılarca Nâzım Hikmetin şa irliği ve kişiliği belirtilecek.
Nâzım Hikmetin uzun yıllar yaşadığı apartıman dairesine Mos kova Belediyesi’nce el konulmak istendiğini duyduk. Nâzım'ın evi bir çeşit müze gibidir. Kitapları, el yazıları, resimleri, kendi sine armağan edilen tablolar, desenler -ki içlerinde Picasso gi bi büyük sanatçıların yapıtları da var- bu küçük dairede bulunu yor. Gönül isterdi ki bunca yıl içinde yaşadığı bu yer Nâzım Hik met müzesi olarak yaşatılsın. Günün birinde, Nâzım Hikm etin naaşı ve evindeki eşyalar, kitaplar Türkiye’ye getirilinceye kadar... Ki, Nâzım büyük bir Türk şairi olduğuna göre bugün yarın, er- geç Türk topraklarında sonsuz uykusuna yatacak, adına, anısı na bir müze kurulacaktır.
TYS, Nâzım H ikm etin Moskova’daki evinin bütünüyle korun ması, eşinin de bu müze-evde anıları koruma göreviyle orada yaşamasının sağlanması için Sovyet yüksek görevlilerine baş vuruda bulundu. Sonuç ne olur bilemem, ama Gorbaçov’un Nâ zım Hikmetin evinin darmadağınık bir duruma getirilmesine ses siz kalacağını sanmam.
Geçenlerde bir duruşmayı izledim. ‘Nâzım H ikm etin naaşı Türkiye’ye getirilmelidir” diyen bir sanatçı adalete verilmişti. Sa natçı, sonunda aklandı. Bir ölüden korkmak Türk adaletine ya kışır mıydı? Nitekim sanatçının avukatı Turgut Kazan mahkeme de, ‘Ben de bu suçu işliyorum. Nâzım Hikmet Türkiye toprakla rına gömülmelidir’ demekten kendini alamadı. Sorulsa bizler de aynı suçu işlemeye hazırdık. Zaten pek çok yazımızda bu konu yu birçok kez dile getirmiştik.
Nâzım Hikmet, ülkemizde yeterince tanınıyor mu? Elbet ge niş bir kitle Nâzım’ı biliyor; şiirlerini okumuştur, okumaktadır. Ama radyolar, TV’ler, okul kitaplan, öğretmenler Nâzım Hikmetin adını bile anmazlar. Bu yüzden Nâzım Hikmetin Türkiye’de gereği gibi tanındığını söylemek güç. Kimileri onu çok yanlış tanıyor, daha doğrusu belli çevrelerce Nâzım Hikmet çok yanlış tanıtılıyor. Ölü münün üzerinden çeyrek yüzyıl geçti, ama şiir, sanat düşmanı çevreler, onu bir türlü bağışlayamadılar, onun büyük bir Türk şairi olduğunu benimseyemediler. Böyle bir şey dünyanın herhangi bir uygar ülkesinde görülmez. Denecek ki Victor Hugo da Na mık Kemal de uzun yıllar sürgün yaşamı sürmüşler, o süre için de kendi ülkelerinde adlarını anmak nerdeyse suç sayılmıştır. Ama belli bir anlayışsızlık dönemi geçtikten sonra bu şairlerin önemi, büyüklüğü herkesçe benimsenmiştir.
Nâzım Hikmeti iyi tanımak, iyi bilmek kendisine Türk aydını, Türk yurttaşı diyen herkesin görevidir demek istiyorum. ‘İyi ta nımak’, sağlam, güvenilir yapıtları okumaya dayanır. Bu konuda birçok önemli yapıt var, en başta Kemal Sülker’in altı ciltlik “ Nâ zım Hikm etin Gerçek Yaşamı” nı anmak isterim. Yalçın Yayınla- rı’nda son cildi de bu yakınlarda yayımlanan bu kitaplarda Nâ zım Hikm etin çocukluğundan ölümüne kadar bütün yaşantısı, sanat ve politika alanlarındaki serüvenleri ayrıntılarıyla yer al maktadır. Sülker, uzun bir çalışma ürünü olan yapıtını büyük bir şairin dünyasını geniş okur yığınlarına tanıtmak, anlatmak ama cıyla yazmış. Başarısı da bu titizliğinden geliyor.
Nâzım Hikmetin kitapları, eşyaları, resimleri, yazıları, nesi va nesi yoksa hepsi Türkiye'ye getirilmelidir. Yazdıklarının bir tel yaprağı bile ziyan edilmemelidir. “ Ben bu avluda bahtiyar yaşa dım bilemediğiniz kadar” diyen şairin Moskova'daki evi de an layışsız kişilerin eliyle ortadan kaldırılmamalıdır. Büyük şairler yalnız kendi ülkesinin değil, bütün insanlığın malıdır.
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi