• Sonuç bulunamadı

Nazım Hikmet'ten Adalet Cimcoz'a

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Nazım Hikmet'ten Adalet Cimcoz'a"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T

1 V Í E K T U P L A R D A N Osman Senemoğlu

Nâzım Hikmetten Adalet Cimcoz’an

4

Bursa, 1947

Adalet,

Mektupların gecikmesi -tahmin ettiğin gibi- posta yüzünden, kış dolayısıyla İstanbul’la Bursa

arasında haftada üç gün posta işliyor. Bak ne tuhaf bir şey oldu dün gece fırtına çıktı, benim odanın damındaki kiremitleri uçurmuş, sonra bir de yağmur geldi, odam aktı. Sabaha karşı yataktan fırladım ve odanın içinde şıpırdayan yağmur damlaları altında -ekserisi burnumun tepesine ve enseme

damlıyordu- don gömlek titreye titreye dolaşırken -hiç de şairane bir manzara değil- şu rubaiyi yazdım:

Biz, bir inatçı bahçıvanız,

Siz, yedi yılda bir açan güliimiizsünüz. Erişilmez oluşunuz yddırmıyor bizi,

belki, bilhassa bundan dolayı makbulümsünüz...

Bu böyle, sana tuhaf bir şey daha söyleyeyim: Müzehher’den son aldığım mektupta, şair Asaf Halet Çelebi’den -biraz alayla- bahsediyor ve karısına yazdığı bir şiiri -herhalde senin de bulunduğun bir “artistler toplantısında”- okuduğunu söylüyor ve bununla da alay ediyordu. Ben verdiğim cevapta - cevabım biraz gecikmişti, karım ziyaretime gelmişti ve cevabımın gecikmesindeki mazeretimi

söyleyerek: “Karım hurdayken dünyamı unutuyorum” dedikten sonra- Asaf Halet Çelebi’yi sevdiğimi, hele karısına âşık olduğunu, ona şiir yazdığını duyduktan sonra bu muhabbetimin bir kat daha arttığını yazmıştım. Aradan bir hayli zaman geçti, kızdan cevap gelmedi. Düşünüyorum da, yoksa bilmeyerek bir pot mu kırdım, Müzehher’i kızdırdım mı diyorum? Asaf Halet Çelebi’ye yoksa sahiden mi içerliyor, kim bilir? her ne hal ise, herhalde mektubumu bu kadar uzun zaman cevapsız

bırakışlarını anlayamadım.

İhsan İpekçi, Ankara’ya neyin iznini almağa gitti, mektubundan çıkaramadım doğrusu. Yeni bir film çevirecekler de senaryosunun iznini mi almağa gitti? Her ne hal ise diyelim bu bahis için de, isterse gelir, bizim mekânımız ve adresimiz malum.

Gazetelerde hakkında yazılanlar senin üstünde ne tesir bırakıyor? diye soruyorsun. Hiçbir tesir. Numara yapıyorum sanma. Ve sualini anlıyorum. Birdenbire adımın -hem de bu şekilde- gazetelerde geçmeye başlaması senin ve ahbaplarımın üzerinde şu veya bu tesiri yapabilir. Çünkü size göre ben dokuz yıldır hapisteyim. Ama bana göre öyle değil -büyük samimiyetle söylüyorum- daha dün hapse girmiş gibiyim. Zannedersem bir yazımda bu hapis psikolojisini şöyle tarif etmiştim: “Hapiste günler ağır geçer, seneler çabuk!” Bunun daha doğrusu şu ki, hapiste günlerin ağır geçmesine rağmen, seneler, hele uzadıkça -belki bu sade benim için öyle, ama değil- hiç geçmemiş gibi oluyorlar. Bundan dolayı da ben, dokuz sene sonra tekrar yazılmağa başlananları yadırgamadım, dokuz sene evvel de yazarlardı ve ara yerde -benim için- dokuz sene yok.

Kendini ne güzel tarif etmişsin. Bayıldım. Hele kulaklarındaki sallantılı küpelere. Küpe vahşi bir nesnedir, ama -birçok vahşi süsler gibi- güzel şeydir. Yalnız buruna takılan küpeleri biraz yadırgıyorum.

Adalet, sen sahiden yüzünün buruştuğuna, ihtiyarladığına filan mı kanisin? Yüz buruşukluğu mutlak olarak çirkin bir şey değil. Lâf diye değil sahiden söylüyorum ve meselâ senin alnının kırışıkları - eskiden bir iz halindeydiler- şimdi derinleşmişlerse herhalde seni bir kat daha güzelleştirmişlerdir. Hiç merak etme, şendeki güzelliğin çeşidi, çizgi, buruşuk ile filân ilgisiz, daha doğrusu bu yeni

elemanlarla cevherinden kaybetmiyecek soydandır. Nâzım

(*) Bu mektup Şükran Kurdakul’un arşivinden alınmıştır.

22

" T l

Ne yazık ki, ülkemizde sanatçılara “sahip çıkıldığım”, hiçbir koşul aranmaksızın destek olunduğunu söylemek çok güç! Nâzım Hikmet, bu üzücü tutumun en ünlü ve hüzünlü örneklerinden biri yalnızca. Yurt sevgisiyle atan yüreğinin yıllarca hapiste yıpranmasına karşın, şiirlerindeki coşkuyu koruması; gür sesinin ülke sınırları dışına da taşarak tüm engelleri aşması sanat gücünün temel göstergelerinden birkaçı yalnızca. Tüm engellemelere karşın toplumun malı olan Nâzım

H ikm et ’in yaşamına ilişkin belli başlı olayları kendi kaleminden okumak, böyle bir bilgi aktarımını

“sıradanlıktan” kurtaracağı için, en güzel yoldur:

“1902’de doğdum / doğduğum şehre dönmedim bir daha / geriye dönmeyi sevmem / üç yaşımda Halep’te paşa torunluğu ettim / on dokuzumda Moskova Komünist Üniversite Öğrenciliği / kırk dokuzumda yine M oskova’da Tseka-Parti konukluğu / ve on dördümden beri şairlik ederim / kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir / ben ayrılıkların / kimi insan ezbere sayar yıldızların adını / ben hasretlerin / hapislerde de yattım büyük otellerde de / açlık çektim açlık grevi de içinde ve

tatmadığım yemek y o k gibidir / otuzumda asılmamı istediler / kırk sekizimde barış madalyasının bana verilmesini/ verdiler d e/ otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu/ elli dokuzumda on sekiz saatte uçtum Prag’dan Havana’y a / Lenin’i görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924’de/ 961’de ziyaret ettiğim anıt kabri kitaplarıdır / partimden koparmağa yeltendiler beni sökmedi / yıkılan putların altında da ezilmedim / 951’de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün / 52’de çatlak bir yürekle dört ay sırtüstü bekledim ölümü... ”

Ve Nâzım H ikm et’in yüreği 3 Haziran 1963’te durdu. 1910 yılında doğup 1970’te ölen Adalet Cimcoz’sa belli bir yaşın üstündekiler için, kendine özgü sesiyle Türk

sinemasının kadın oyuncularına renkli bir boyut kazandıran dublaj sanatçılarımızdandı.

Ağabeyi sinema oyuncusu Ferdi Tayfur’la

(1904-1958) başlayıp sürdürdükleri bu çalışmaların yanı sıra A. Cimcoz, Brecht, Büchner, Kafka vb. yazarların yapıtlarım Almanca’dan çevirerek, şiir ve öyküler yazarak edebiyat alanında

da ürünler vermiştir. Bu çok yönlü insanın sanat yaşamımıza yaptığı başka bir önemli katkı da 1953 yılında kurduğu ve İstanbul’un ilk özel galerisi olan M ay a ’dır. A . Cimcoz, burada gerçekleştirdiği etkinliklerle ölümüne dek, sanat yaşamına canlılık kazandırmak için büyük çabalar harcamıştır.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Hatırlayamayanlar için birkaç kelime ile -ki ne mümkün!- bu büyük İstanbul âşığını bir kere daha analım.. Sermet Muhtar 1887’de

It was observed that acetyl shikonin increased the activities of antioxidant enzymes and the level of nitric oxide and decreased the level of malondialdehyde and the activity

Exposure to light at night and disturbance of the circadian rhythm contribute to the health problems of night shift workers by disturbing melatonin production (Figure 1)

In this research, the prep and assessment questions were investigated according to Bloom Taxonomy, and it was observed that higher cognitive-level types of questions were

Sâib beyin yahşiyle Reşat beyin yalısı aralarında bir yalı daha vardı ki hâlâ olduğu gibi ye­.. rinde duruyor, yalnız yol

hayata, millet hizmetine böyle girdin» diye söze başlamış ve Atatür­ kün ölümü karşısında Türk milleti­ nin acısına iştirak için bütün dün­ yanın

[r]

W a g n e r ’ e de en muazzam operalarından birini ilham etmiş olan Triatan ile Isault’ ın aşklarını tasvir «den eseri, çok sıkı ilim metotlarına