YA ŞA M
Sabahattin Eyüboğlu’nu 14 y ıl önce yitirm iştik
Yunus nasıl kurtuldu?
i \u n u s’u kurtardım. Dilimizi
sevmeyenlerin, başka dillerin özlemini
çekenlerin elinden aldım Yunus Emre’yi.’
BEKİR SEMERCİ
Sabahattin Eyüboğlu telif ve çeviri olarak 6S kitabın sahibi, ünlü bir yazar, edebiyat, resim, yontu, müzik, mimari ve tiyatro dallarında yapıcı bir eleştirmendi. Tan, Cumhuriyet, Ulus gazetelerine; İnsan, Yaprak, Varlık, Yeni Ufuklar, Ülkü, Forum ve Tercüme dergilerine ya zı yazdı. Yüksek Köy Enstitüsü’nde öğrencileri ile Köy Enstitüleri Dergisi’ni çıkardı. 10 belgesel filmi, 5-6 yüz dünya klâsiğinin çevirisindeki önderliği, anadilimizle, çok sevdiği Türkçemizle yazdığı yazıları ve araştırmaları ile dilimizin ve düşünce yaşamımızın gelişmesine büyük kat kılarda bulundu.
öğrencilerince sevilen, dostlarınca aranan bir öğret mendi. 13 Ocak 1973 günü, adını hiç anmayan televiz yonumuz akşam haberlerinde “ Edebiyatçı Sabahattin Eyüboğlu öldü” demekle yetindi.
Sabahattin Eyüboğlu 12 Mart baskısından daha yeni curtulmuştu. Dinlenip bir nefes almak istiyordu. Haf in in belli günlerinde evinde eş ve dostları ile yemek ye mek, sohbet etmek, türkü söylemek, film, slayt göste rileri yapmak istiyordu. Onun evindeki dostluk sohbet lerini çekemeyenler çoktu. Oysa Türk milli eğitimine ve kültürüne yeni hamleler getirenlerden birisiydi. Kültür yaşamımıza kazandırdığı yapıtlarının onda birini hangi iktidar oydaşı yazarlar kazandırabilirdi?
Şimdi Sabahattin Eyüboğlu’nun yaşamına dönelim. Dnu aramıza alalım, evine gidelim. Bizden ayrıldığı on dört yılın özlemini kendisini dinleyerek gidermeye çalı nalım;
“ Merhaba öğretmenim!”
“ O... merhaba. Ama çok üzgünüm. Madrid Film Fes tivaline katıldım. Birinci gelmişim. İspanya Kralı mek tubunda: Karagözün Dünyası adlı filminizle insanlığa ölmez bir kültür yapıtı kazandırdınız, ödülünüz elçili ğimize gönderildi. Gidemezseniz evinize getirsinler. Si zi kutlarım’ derken bizimkiler ne yaptılar biliyor musun? Televizyon haberlerinde ‘Bir Türk Madrid Film Festi valinde derece aid i deyiverdiler... İnsanın kahrolası ge liyor. Neden aydınlarımızın uluslararası bilim ve sanat yarışmalarındaki başarılarına sahip çıkmıyorlar?”
Ziyaretimin birinde de kapıdan girer girmez sevinçli bir yüzle:
"O ... merhaba Semerci” diyerek beni sevindirdi. “ Merhaba öğretmenim” dedim. Yerlerimize oturduk. “ Yunus’u (1) kurtardım. Dilimizi sevmeyenlerin, baş ka dillerin özlemini çekenlerin elinden aldım Yunus’u. Yunus gibi ezilenden yana değil, ezenden yana olanla rın, dervişliği düşünce ve yaşama kalıplarına, padişaha, hatta Tanrı’ya karşı bir insan diretmesi değil, dünyadan elini eteğini çekmiş, ne verirsen ona razı, elde teşbih, dilde dua, boynu kıldan ince, kadere boyun eğen insanlar sa nanların ellerinden Yunus Emre’yi halkımızın yanına al dım.
Halk doğrudan doğruya söyleyemediğini masalları ile söyler. Bakalım halkımız masalları ile dervişliği bize nasıl tanıtıyor:
Peygamber, Tanrı’mn sevgili kulları olan dervişleri görmek istemiş. Toplandıkları eve gitmiş, kapıyı çalmış, açmışlar, kimsin diye sormuşlar, o da: Peygamberim de miş. Koca Peygamber bu kapıdan sığmaz, güle güle de
yip kapıyı yüzüne kapamışlar. Uzaklaşırken gökten bir ses: Ya Muhammet vazgeçme dön bir daha çal kapıla rını demiş. Peygamber bir daha gitmiş. Kimsin diye sor muş dervişler. Bu sefer de ben Tanrının elçisiyim demiş, öyle ulu kişi buralara sığmaz, hem bizim elçilerle işi miz yok demişler, kapamışlar gene kapıyı. Çaresiz uzak laşırken, yine bir ses göklerden: Ya Muhammet, dön bir daha dene, demiş. Dönmüş Muhammet, bir daha çal mış kapıyı, açıp sormuşlar yine kimsin diye. Bu sefer Muhammet: Yoksulların hizmetçisi diye karşılık verin ce kapı sonuna kadar açılmış: Merhaba, hoş geldin, bu yur, baş üzre yerin var deyip içeri almışlar.
Evet Yunus’umuz yoksuldur, çaresizdir, gariptir, ama yılmış, tükenmiş, zavallı bir dilenci değildir. Onun şiir lerini kadere boyun eğmiş, varlıklı insanların uşağı, di lenci olmayı hoş görmüş bir insanın şiirleri olarak yo rumlamış olanlar vardır kuşkusuz, ama gerçek Yunus kaderine kafa tutan, kahırları yenen, zehirleri bala çe viren insandır.
Yunus’umuz bugün yaşasaydı düşüncesi de şiiri de çağının inançlarıyla beslenecek ve en ileri ozanımız neyle savaşıyorsa o da onunla savaşacaktı: Bu düzen böy le mi gidecek? / Pireler Filleri yutacak / Yedi nüfuslu haneye / Üç buçuk tayın yetecek.
Yunus’a göre: Dosta inanır, dosta güvenir, dosta açılır insan. Dost, dünyanın tadı, yüreğin gözbebeğidir. Dost hem içindedir hem dışındadır insanın: Cennet Cennet dedikleri / Bir kaç köşkle birkaç huri / İsteyene ver on ları / Bana seni gerek seni.
Söyleme sanatını, özü söze çevirme gücünü, düşün ceyi elle tutulur gibi, gözle görülür gibi, kulakla duyu lur gibi somutlaştırma, duyulara sunma yeteneğini bir araya getirmiş bir insanoğlu ve bir Anadolu köylüsüdür Yunus Emre. Ve bu topraklarda, bizim topraklarımız da yaşamış bütün insanların, Hitit, Pagan, Hıristiyan, Müslüman bütün yurttaşlarımızın sözcüsüdür. Selâm ol sun 1971 yılı Türkiye’sinden, Anadolu’nun orta yerin den, Türkiye halkının bağrından dünyaya seslenmiş olan Türkmen Kocası Yunus Emre’ye” diyordu.
Biz de bütün yapıtlarında yücelmiş insanoğlunun di lini, dostluğunu, barış ve birlik duygularını, halk ve in sanlık sevgisini bize tattıran Sabahattin Eyüboğlu’na 1987 yılı Türkiye’sinden merhaba diyoruz._________ (!) Sabahattin Eyüboğlu: Yunus Emre, Cem Yayınevi İstanbul, 1971