• Sonuç bulunamadı

Milli Mücadele'de Karaman

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Milli Mücadele'de Karaman"

Copied!
87
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANABİLİM DALI

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ BİLİM DALI

MİLLİ MÜCADELE’DE KARAMAN

Tuba GÜLTEKİN

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Prof. Dr. Ramazan TOSUN

(2)

Tuba GÜLTEKİN MİLLİ MÜCADELE’DE KARAMAN Yüksek Lisans Tezi 2010

(3)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

BİLİMSEL ETİK SAYFASI

Bu tezin proje safhasından sonuçlanmasına kadar ki bütün süreçlerde bilimsel etiğe ve akademik kurallara özenle riayet edildiğini, tez içindeki bütün bilgilerin etik davranış ve akademik kurallar çerçevesinde elde edilerek sunulduğunu, ayrıca tez yazım kurallarına uygun olarak hazırlanan bu çalışmada başkalarının eserlerinden yararlanılması durumunda bilimsel kurallara uygun olarak atıf yapıldığını bildiririm.

(4)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

YÜKSEK LİSANS TEZİ KABUL FORMU

Tuba Gültekin tarafından hazırlanan Milli Mücadele’de Karaman başlıklı çalışma 12 /02 /2010 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda oybirliği/oyçokluğu ile başarılı bulunarak, jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiştir.

Prof. Dr. Ramazan TOSUN Doç. Dr. Feridun ATA

(5)

Türkçe Özet Formu

 

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Tuba GÜLTEKİN Numarası 074202051004

Ana Bilim / Bilim Dalı

Tarih/ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi

Ö

ğrencinin

Danışmanı Prof. Dr. Ramazan TOSUN

Tezin Adı MİLLİ MÜCADELE’DE KARAMAN

MİLLİ MÜCADELE’DE KARAMAN

Milli Mücadele tarihimiz henüz tam olarak bütün yönleriyle ele alınmış değildir. Ancak bilinmektedir ki, bu mücadeleye Anadolu topyekûn katılmıştır ve Karaman kazasının Milli Mücadele’deki rolünü bütünüyle ele alan bir kaynak bulunmamaktadır. Araştırmamızın amacı da Karaman’ın Milli Mücadele’ye katkılarını ortaya koyabilmek ve böylelikle Milli Mücadele tarihine küçük bir katkı sağlamaktır. Bu amaçla öncelikle çalışmamızda Karaman’ın tarihi gelişimine yer verilmiştir. Ayrıca Karaman halkının Milli Mücadele’ye dahil olmasına, cephelere sağladığı katkılara ve dönemin iç isyanlarından olan Delibaş İsyanı’na karşı tutumuna değinilmiştir.

Araştırmada arşiv vesikaları, TBMM Zabıtları ve süreli yayınlardan yararlanılmıştır. Ayrıca Karaman’a gidilip araştırma yapılmış ancak o döneme ait yazılı bilgilerin muhafaza edilmediği ve kaybolduğu görülmüştür. Elde edilen vesikalar konu başlıklarına göre tasniflendirilmiştir. Milli Mücadele’nin genel hatlarından bahsedildikten sonra esas konu olan Milli Mücadele’de Karaman ele alınmıştır. Çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgiler tarafsız bir şekilde sunulmuştur.

(6)

İngilizce Özet Formu

 

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü

Adı Soyadı Tuba GÜLTEKİN Numarası 074202051004

Ana Bilim / Bilim Dalı

Tarih/ Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi

Ö

ğrencinin

 

Danışmanı Prof. Dr. Ramazan TOSUN

Tezin İngilizce Adı NATIONAL STRUGGLE KARAMAN

NATIONAL STRUGGLE KARAMAN

Our history wasn’t considered in all its bearings in the period of national struggle. It is known that the peope who lived in Anotolia took part in this struggle altogehter. And also there is no source to deal with the town of Karaman in role of National Struggle. The purpose of our research is to display contribution of Karaman in National Struggle so this research contributes to the history of national struggle. For this purpose, in our research we touched on the historical evolution of Karaman,their inclusion of national struggle and their contributions to fronts during national struggle, besides one of the interior rebellion of Delibaş Rebellion during the national struggle and its actions and surroundings in Karaman was mentioned.

In this investigative, the archieve documentaries T.N.A officers and periodicats. Morever the regions which were the subjects of the investigation have been visited and investigated.With methods called “area investigation” it has been going to the way of documentary ensuring. Merely it has been seen that inscriptive information of that time hasn’t been kept and they were lost.While evaluating the gained documentaries firstly primary and side matters were confirmed and the sources classificated according to this matters. After discussing about the overall planning of National Struggle the real topicof

(7)

Karaman in National Struggle was discussed. It has been tried to reach a decision and synhesis with the gained information.

As the result of this research it is obviously seen that their nations in every age of history even in national struggle and in Anatolia where people altogether joined to National Struggle it is confessed that there was a strong effect of Karaman.

(8)

İÇİNDEKİLER

Bilimsel Etik Sayfası ... III Tez Kabul Formu ... IV Özet ... V Summary ... VI Kısaltmalar ... X Önsöz ... XI Giriş ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM MONDROS MÜTAREKESİ SONRASI ANADOLU VE KARAMAN’IN GENEL DURUMU A. MEMLEKETİN GENEL DURUMU ... 4

B. KARAMAN’IN GENEL DURUMU ... 6

a. Karaman’ın Nüfusu ... 6

b. Karaman’ın İktisadi Durumu ... 7

İKİNCİ BÖLÜM ANADOLU’DA İŞGALLERİN BAŞLAMASI VE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN AÇILMASINA KADAR KARAMAN A. ANADOLU’DA İŞGALLERİN BAŞLAMASI ... 9

B. İZMİR’İN İŞGALİ VE KARAMAN’DAN ÇEKİLEN TELGRAF ... 9

C. KARAMAN’IN MİLLİ MÜCADELE’YE KATILMASI ... 12

D. MİLLİ MÜCADELE’DE CEPHELER VE KARAMAN ... 15

a. Karaman ve Güney Cephesi ... 16

b. Karaman ve Batı Cephesi ... 20

(9)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN AÇILMASINDAN MUDANYA MÜTAREKESİ’NE KADAR KARAMAN

A. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN AÇILMASI VE KARAMAN... 23

B. ARİF BEY (BAYSAL) VE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NDEKİ FAALİYETLERİ ... 26

C. MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ İSYANLARI ... 27

a. Delibaş Mehmet İsyanı ... 29

b. Delibaş İsyanı’nın Bastırılması İçin Alınan Tedbirler ... 31

c. Delibaş İsyanı Ve Karaman ... 33

D. TEKÂLİF-İ MİLLİYE EMİRLERİ VE KARAMAN ... 41

E. KARAMAN VE SAVAŞ BİLANÇOSU ... 44

F. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE KARAMAN ... 45

SONUÇ ... 47

BİBLİYOGRAFYA ... 49

EKLER ... 54

(10)

KISALTMALAR

a.g.e. : Adı Geçen Eser

ATASE : Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüd Başkanlığı Arşivi

AAM : Atatürk Araştırma Merkezi

Bel. Nu. : Belge Numarası

Bkz. : Bakınız

BTTD : Belgelerle Türk Tarihi Dergisi

C. : Cilt

Çev. : Çeviren

Göm. Nu. : Gömlek Numarası

HTVD : Harp Tarihi Vesikaları Dergisi

İSH : İstiklal Harbi

K. : Klasör

s. : Sayfa

S. : Sayı

TTK : Türk Tarih Kurumu

(11)

ÖNSÖZ

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkması üzerine Mondros Mütarekesi imzalanmış ve bu antlaşmanın özellikle 7. ve 24. maddeleri Türkiye’deki Türklerin hâkimiyetini sona erdirecek bir şekilde hazırlanmıştır. 30 Ekim 1918’de antlaşma imzalanınca İtilaf güçleri vakit kaybetmeden Anadolu’da işgal hareketlerine başlamışlardır. Anadolu, hem İtilaf kuvvetlerinin işgal tehlikesi hem de yıllardır devletin bünyesinde yer alan azınlıkların müstakil devlet kurma sevdası ile karşı karşıya kalmıştır.

İstanbul Hükümeti’nin Anadolu’daki işgallere tepkisiz kalması üzerine Türk milleti, mahalli cemiyetler kurarak bulundukları bölgeyi savunma yoluna gitmiştir. Kurulan bu cemiyetlerin; vatanın tamamını kurtarması mümkün olmayacağı için, Milli Mücadele’nin lideri olan Mustafa Kemal Paşa öncülüğünde bu cemiyetler Sivas Kongresi’nde birleştirilerek, Milli Mücadele hareketi başlamıştır.

Türk milletinin yeniden var olma mücadelesi olarak adlandırılabilecek bu hareket, Mustafa Kemal Paşa önderliğinde, Avrupa’nın güçlü ordularına karşı Türk milletinin anayurdunda başlatılmış bir mücadeledir. Bu mücadelede Karaman kazası üzerine düşen görevi yerine getirmeye çalışmıştır.

Milli Mücadele’de Karaman adlı çalışmamda, Karaman’ın Milli Mücadele yıllarındaki durumu, mücadeleye katkıları ve Milli Mücadele’nin gerçekleştirilmesi bakımından oynadığı rol üzerinde durulmuştur. Bunun yanında Milli Mücadele’ye karşı yapılan Delibaş İsyanı da açıklanmıştır.

Çalışma hazırlanırken öncelikle o dönemle ilgili çeşitli arşiv belgelerinden ve dönemin gazetelerinden faydalanılmıştır Milli Mücadele esnasında Karaman’dan cephelere giden ve şehit düşen kişilerin tespiti için Milli Savunma Bakanlığı’nın Arşivi’ne gidilmiştir. Fakat Milli Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan “Şehitlerimiz” isimli çalışmada şehit olan kişilerin yer aldığı gerekçe gösterilerek araştırma izni verilmemiştir. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Cerideleri, Gizli Celse Zabıtları, Harp Tarihi Vesikaları Dergisi ve Mustafa Kemal Atatürk’ün Nutuk adlı eseri de kaynaklar arasındadır. O dönemle ilgili faydalanılan, Konya’da yayınlanan Babalık ve Öğüt adlı gazeteler de çalışmaya kaynak olmuştur. Bu

(12)

kaynakların yanı sıra Milli Mücadele’nin farklı yönlerini konu edinen çeşitli tetkik eserlerden de yararlanılmıştır.

“Milli Mücadele’de Karaman” adıyla hazırladığım çalışmanın alanında ilk olması münasebetiyle belirli eksiklikleri bulunmaktadır. Bu eksiklikler Milli Mücadele döneminde Karaman’da süreli yayının (gazete, mecmua) çıkarılmaması, döneme tanıklık eden kişilerin hayatta olmaması ve döneme ait yeterli kaynak bulunamamasındandır. Yapılacak tenkitlerin bundan sonra hazırlayacağım çalışmalarda bana rehber olacağı inancındayım.

Bu çalışmamın hazırlanmasında tecrübeleriyle bana yol gösteren Sayın Hocam Prof. Dr. Ramazan TOSUN’ a teşekkürü bir borç bilirim.

(13)

GİRİŞ

Karaman, tarihin eski devirlerinden beri Anadolu’nun önemli merkezlerinden biri olmuştur. Karaman çeşitli yolların geçtiği işlek bir yerde bulunmaktadır. Anadolu’nun batı bölgelerini Çukurova’ya bağlayan demiryolu buradan geçmektedir. Karaman’ın önemli yolların kavşak noktası üzerinde olduğunu görüyoruz. Bu yollardan Toroslar’ı enine geçen başlıca karayollarından biri olan Konya-Silifke yolu Karaman’ın yanından geçtiği gibi şehir Ereğli üzerinden Niğde ve Çukurova’ya da bağlıdır. Diğer bir yol olan, Karaman’ın Kılbasan Bucağı ve Hotamış üzerinden Karapınar çevresine

bağlar1. Bu bakımdan Karaman, Anadolu’nun en önemli yolları üzerinde bir kavşak

görevi görmektedir. İşte bundan dolayıdır ki Karaman, tarihin en eski devirlerinden beri yerleşim merkezi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Can Hasan Höyüğü’nde yapılan kazılardan Karaman Ovası’nda M.Ö. 6000 yıllarına kadar devamlı iskân edildiği anlaşılmaktadır. İlk çağlardaki durumu tam olarak bilinmeyen Karaman, Hititler devrinde Arzava isimli yarı bağımsız bir devletin sınırları içinde ve ona bağlı kalmıştır. Şehir, bu devirde önemli bir ticari ve askeri bir merkezdi. Karaman, M.Ö. VII. yüzyılda Frigler’ in, VI. Yüzyılda Lidyalılar’ ın istilasına uğramış

ve bu asrın sonlarına doğru Pers hâkimiyeti altına girmiştir2.

Klasik devirlerde, Bizindi, Talaranza 3gibi isimlerle anılan ve Lykaonia

bölgesinde Laranda olarak bilinen Karaman, Helenistik devirde Büyük İskender’in haleflerinden Perdikkas ve Filippos’un M.Ö. 322 yıllarında yağmasına uğramıştır. Karaman bundan sonra Selevkos’un eline geçmiş ve M.Ö. birinci yüzyıla kadar Anadolu’daki krallıkların elinde kalmıştır. Daha sonra Romalılar devrinde Galatlılar’ın eline geçen Laranda M.S. 325 yılında Romalılar’ın konsül seçimlerine temsilci

gönderecek kadar önemli bir merkez haline gelmiştir4.

      

1 Karaman, Türk Ansiklopedisi, C. XXI, s.301.

2 İlhan Temizsoy,Vehbi Uysal , Karaman, 2. Baskı, Kuzucular Ofset, Konya 1987,s.8.

3 Abdurrahman Altın, Karaman Tarihi, Karaman ve Karamanlı’dan Özdeyişler, Altunarı Ofset,

Konya 2004, s. 40.

4 İbrahim Rıfkı Boynukalın, Bütün Yönleriyle Karaman İli “ İlimizi- İlçelerimizi Tanıyalım”

(14)

Karaman, M.S VII. ve IX. yüzyıllarda Arap ordularının Bizans ile mücadeleleri sırasında, Araplar tarafından kısa süreli olarak işgal edilmiş; Selçuklular dönemine

kadar da Bizans’ın elinde kalmıştır5.

Anadolu’nun tümünde olduğu gibi Karaman ve çevresinin kesin olarak Türk hâkimiyetine girmesi ve Türkleşmesi 1071 Malazgirt Meydan Muharebesi’nden sonraki yıllarda gerçekleşmiştir. Anadolu’nun Selçuklu Türkleri tarafından fethinden sonra Danişmentoğulları’nın eline geçen şehir 1165 yılında II. Kılınç Arslan tarafından Selçuklu Devleti’ne dâhil edilmiştir. Türkiye Selçuklular’ı sultanı Alaaddin Keykubat, devletin Akdeniz kıyılarını güvenlik altına almak için, Oğuzlar’ın Salur boyundan olan Karamanlılar’ı, Karaman ve çevresine yerleştirmiştir.

Karamanoğulları Anadolu’da Türk beylikleri içinde güçlü olan ve kısa zamanda Anadolu’nun Türkleşmesine ve İslamlaşmasına katkı sağlayan bir beylik olmuştur. Bunda Karamanoğlu Mehmet Bey’in 1277 yılında Türkçe’yi Anadolu’da

resmi dil olarak ilan etmesi önemli bir etken olmuştur6. Uzun yıllar Türkiye

Selçukluları’na tabii olarak yaşayan Karamanoğulları, 1243 yılındaki Kösedağ Muharebesi sonrasında Selçuklular’ın Moğol hâkimiyetine girmesi üzerine bağımsız Karamanoğlu Türk Devleti’ni kurmuşlardır.

Karaman, 1256–1467 yılları arasında Karamanoğulları’nın hâkimiyeti altında kalmış ve Anadolu’da kendini en uzun süre ayakta tutabilen beyliğe başkent vazifesini üstlenmiştir. Karaman Beyliği devrinde Laranda en parlak günlerini yaşamıştır. 1467 yılında Fatih Sultan Mehmet’in Karaman’ı Osmanlı Devleti’nin topraklarına katmasına rağmen beyliğin varlığı 1487’de son bulmuştur.

Karaman Osmanlı hâkimiyetine geçince, önce “ Sancak Merkezi” sonra da “Kaza Merkezi” olarak gelişmesini sürdürmüştür.

Karaman’ın Osmanlı’ya bağlanmasından sonra 1502 yılında Karaman topraklarının yazımı ve vergilerin uygulanma şeklinin yanında Karaman eyaletinin sancakları belirlenmiştir. Buna göre Karaman eyaleti; Konya-Karaman, Seydişehir, Bozkır, Beyşehir, Akşehir, Ilgın, Niğde, Ürgüp, Ereğli, Aksaray, , Anduğu ve Koçhisar       

5 Karaman ve yöresinin bu dönem tarihi hakkında şu çalışmalara bakınız: Cemal Topal, “ Tarih Öncesi ve İlk Çağ” Karaman Tarih, Kültür, Sanat, Karaman Valiliği Yayınları, Karaman 2000, s.9–40. Ramazan

Özen, Derbe Antik Kenti, Karaman Valiliği Yayınları, Karaman 2000, s.43–51.

6 Abdullah Uysal, Necati Alodalı, Musa Demirci, Dünü ve Bugünüyle Karaman Kültür-,Tarih,

(15)

şehir ve kasabalarından oluşmuştur7. Karaman’a vali ve beylerbeyi tayinleri yapılarak yönetim devam ettirilmiştir. 1867 yılında ilan edilen Vilayetler Nizamnamesi ile Konya Vilayeti kurulmuş, Karaman ise Konya sancağına bağlı bir kaza olmuştur. 1925’teki idari taksimata göre, İbrala, Kılbasan, Kasaba, Bucakkışla ve Kızılyaka Karaman’a

bağlı nahiyeler idi8.

Cumhuriyetin ilanından sonra Konya İli’ne bağlı şehrin “Larende” olan adı “Karaman” olarak değiştirilmiş; 15 Haziran 1989 tarihinde çıkarılan yasa ile Türkiye’nin yetmişinci ili olmuştur.

      

7 Osman Akandere, “ Konya İlinin (Vilayetinin) Cumhuriyet Öncesi ve Cumhuriyetten Günümüze Kadar İdari Yapısı ve Geçirdiği Değişiklikler”, Milli Mücadele’den Günümüze Konya (1915-1965), C.I., Arı

Ofset Matbaacılık T.C. Konya Valiliği İl Kültür Müdürlüğü, Yayın Düz. Kurulu: Saim Sakaoğlu ve diğ., Konya 1999 s. 171.

(16)

BİRİNCİ BÖLÜM

MONDROS MÜTAREKESİ SONRASI ANADOLU VE KARAMAN’IN GENEL DURUMU

A. MEMLEKETİN GENEL DURUMU

Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’ndan mağlup olarak çıkması üzerine hem İtilaf Devletleri, hem de Yunanistan yıllardır planladıkları hedeflerine bir an önce ulaşabilmek için harekete geçmişlerdir. Bu güçlerin amacı, Boğazlar ve Anadolu’daki diğer stratejik noktaları ele geçirmek olduğu gibi nihayetteki hedef ise Türkler’in hâkimiyetine son vermekti.

Yaklaşık sekiz yıllık sürekli bir savaşla, bir zamanların yenilmez gücü olan Osmanlı Devleti, yenilmiş, başkenti işgal edilmiş, memleketi parçalanmış ve oldukça yoksullaşmıştı. Savaştan yenik olarak çıkmanın verdiği psikolojik durumla, maneviyatı

kırılmış, Türk milleti suskun idi9. Sabahattin Selek’in de belirttiği gibi, Milli

Mücadele’yi kesin bir çizgi ile Birinci Dünya Harbi’nden ayırmaya imkân yoktur. Bir bakıma biri diğerinin devamı ve sonucudur. Mücadele’nin askerî ve siyasî gidişinde,

Birinci Dünya Harbi’nin bütün ağırlığı görülür10. Mondros Mütarekesi sonrasında

Anadolu’da pek çok yer işgal edildiği gibi, işgal edilmemiş olan yerlerin geleceği de İtilaf Devletleri’nin arzusuna ya da Anadolu’daki azınlıkların insafına terk edilmiştir. Nitekim Mondros Mütarekesi’nin 7. maddesinde yer alan ve ülkenin egemenlik haklarını kısıtlayan, “ İtilaf Devletleri güvenliklerini tehdit edecek bir durumun ortaya çıkması halinde, herhangi sevkü’l ceyş noktasını işgal hakkına haiz olacaktır” tüm

halkın hoşnutsuzluğuna neden oldu.11

Yunanlılar’ın 15 Mayıs’ta İzmir’e asker çıkarmasından dört gün sonra, 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa, Dokuzuncu Ordu Müfettişliği görevi ile Samsun’a çıkmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Samsun’a çıktığı günü, memleketin umumi vaziyet ve durumunu Nutuk’unda şöyle tasvir etmektedir:

      

9 Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Çev. Metin Kıratlı, 8. Baskı, TTK yayınları, Ankara

2000, s. 241.

10 Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, 9. Baskı, Kastaş Yayınları, İstanbul 2000, s.9.

11 Zekeriya Türkmen, Mütareke Döneminde Ordunun Durumu ve Yeniden Yapılanması (1918–

(17)

“ Osmanlı Devleti’nin dâhil olduğu grup I. Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalamış. Büyük Savaş’ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi I. Dünya Savaşı’na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar. Saltanat ve hilafet makamında oturan Vahdettin soysuzlaşmış, şahsını ve tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta, Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet aciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.

Ordunun elinden silahları ve cephanesi alınmış ve alınmakta…

İtilaf Devletleri, ateşkes antlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer bahane ile İtilaf donanmaları ve askerleri İstanbul’da, Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Gaziantep) İngilizler tarafından işgal edilmiş, Antalya ve Konya’da İtalyan askeri birlikleri, Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette. Nihayet, konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919’da,

İtilaf Devletleri’nin uygun bulması ile Yunan ordusu da İzmir’e çıkartılıyor.12”

Memleketin içinde bulunduğu bu elim durumdan kurtulmak için pek çok kurtuluş çareleri öne sürülmüş, ancak esas kurtuluş Milli Mücadele’nin liderinin belirttiği şu sözler sayesinde gerçekleşmiştir:

…Hâlbuki Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür.

Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir…

O halde, ya istiklal ya ölüm!

İşte, gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır. Bir an için, bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğrayacağını farz edelim. Ne olacaktı? Esirlik!

Peki efendim. Öteki kararlara boyun eğme durumunda sonuç bunun aynı değil miydi?13” Atatürk ikisinin arasındaki farkı esirlik zincirini kendi eliyle boynuna geçiren miskin, haysiyetsiz bir millete oranla en azından dost ve düşman gözündeki yerimizi bambaşka olması için izlenmesi gereken yolun Osmanlı hükümetine, Osmanlı       

12 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk 1919–1927, Yay. Haz. Zeynep Korkmaz, AAM Yayınları, Ankara

2004, s.1.

(18)

padişahına ve Müslümanların halifesine baş kaldırmak bütün milleti ve orduyu ayaklandırmak olduğunu söylemiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın söylediklerinin gerçekleştiği bu süreçte Türk milletini istiklale götüren ruh Samet Ağaoğlu tarafından şu şekle ifade edilmiştir:

“ Milli İstiklal davasına atılmış olan Türk milletini, bu dava devam ettiği sürede, bu bağımsızlığa inanan ve onu gerçekleştirmek için hesapsız fedakârlığı göze alan bir ruh haleti sarıyordu. Bu ruh haletine ‘ Kuvâ-yı Millîye Ruhu’ diyoruz.14” İşte bu ruh ve istiklal inancı ile Milli Mücadele başlatılmış ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulmuştur.

B. KARAMAN’IN GENEL DURUMU

Memleket, yukarda bahsettiğimiz ağır şartlar içerisinde iken, her ne kadar Karaman, işgal görmemiş bir şehir ise de, uzun savaş yıllarının getirdiği ekonomik, sosyal ve siyasi sıkıntıları yaşamada memleketin öteki yerlerinden pek farklı değildi.

Milli Mücadele açısından Karaman’ın önemi, jeopolitik durumundan doğmaktadır. İstanbul- Bağdat demiryolu hattının üzerinde bulunması ve Mondros Mütarekesi’nden sonra Adana, Antep ve Urfa’nın düşman işgaline uğraması, Karaman’a stratejik bir önem kazandırmıştır. Nitekim Pozantı’ya kadar ilerleyen Fransızlar’ın daha kuzeye sarkma eğilimlerine kesinlikle ve silahla karşı konulmuştur.

a. Karaman’ın Nüfusu

Milli Mücadele döneminde Karaman hakkında bilgi veren Karaman İdadisi Riyaziyye Muallimi Sapancalı H. Hüseyin’in “ Karaman Ahval-i İctimaiyye Coğrafiyye ve Tarihiyyesi” adlı eserinde kazanın demografik durumu hakkında şu bilgiler yer almaktadır:

Rumî Haziran 337 ( Haziran 1921) tarihinde yapılan nüfus istatistiğine göre Müslüman nüfus arasında 409 Tatar, 494 Çerkez, 147 Boşnak ve 17 Kürt yer

almaktadır15. Gerek bu Müslüman unsurlar ve gerekse Gayrimüslimler, Türkçe

konuşarak Türk gelenek ve göreneklerine uygun olarak Karaman’ın yerli halkıyla aynı       

14 Samet Ağaoğlu, Kuvayı Milliye Ruhu, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1981, s.11. 15 Sapancalı, a.g.e. s. 25.

(19)

mahallelerde yaşamaktaydılar. Bu Gayrimüslim unsurlar içinde, Ortodoks olmalarına rağmen Yunanca bilmeyen ve sadece Türkçe konuşan Karamanlı adı verilen bir grup da yer almaktaydı.

Rumî Mart 338 ( Mart 1922) tarihli nüfus istatistiğinde kazanın genel nüfusu 60.125 olarak verilmişse de jandarmanın yardımıyla yapılan sayımda ise; Müslüman ve Gayri Müslimlerle nüfusun 40 bin civarında olduğu anlaşılmıştır. Bu nüfusta 1100 nefer Ermeni ile 830 nefer Rum mevcuttur. Yalnız bu neferler yerli olmayıp, asıl yerliden 220 Ermeni ve 150 Rum bulunmaktadır. Dolayısıyla nüfusun 0.005’i Ermeni, 0.003’ünü

Rumlar oluşturmaktadır16. Askeri kayıtlara göre ise Karaman’da 21’i gayrimüslim

olmak üzere toplam 776 asker bulunmakta idi17.

Kayseri, Konya, Sivas ve Tokat taraflarında yaşayan Karamanlılar Ortodoks ama Türk idiler. Balkanlar üzerinden Anadolu’ya gönderilen Kıpçaklar’ın, Oğuzlar’ın ve Peçenekler’in soyundan geliyorlardı. Osmanlı vergi kayıtlarında Karamanlılar’ın eski Türklere mahsus adlar kullandıkları ve Aslan, Kaplan, Durmuş, Sefer, Karaca, Beyrek

ve Beytemür gibi Konuşma dili isimler taşıdıkları görülmüştür18.

Türkçe konuşan Karamanlılar Yunanca bilmezlerdi, ama Yunan alfabesini

kullanırlar ve Türkçe’yi Grek harfleriyle yazarlardı19.1922 yılına kadar Karaman

yöresinde Binbirkilise’de bulunan ve Milli Mücadele’de olumsuz faaliyette bulunmamış olmalarına rağmen bu Ortodoks Türkler, daha sonra nüfus mübadelesine tabi tutulup bu bölgeden Yunanistan’a göç ettirilmişlerdir.

b. Karaman’ın İktisadi Durumu

Kazada ziraat genellikle ilkel olarak yapılmakta, en çok buğday, arpa, çavdar ikinci derecede mısır, fasulye, nohut, mercimek, patates ve haşhaş yetiştirilmekteydi. Karaman’da ekseriyetle hububat tarımı yapılmışsa da sebze ve meyve de yetiştirilmekteydi. 1918 Kasımı’nda Karaman İstasyonun’da bir zahire ambarı

kurulmuş, burası sevkiyat noktası haline getirilmiştir20. Ayrıca savaş sırasında

      

16 H. Hüseyin Sapancalı, Karaman Ahval-i İctimaiyye Coğrafiyye ve Tarihiyyesi (Basım tarihi:1338

R./1341 H. Birinci Kitap), Yayınlayan: İbrahim Güler, TTK Yayınları Ankara 1993, s.24–25.

17 ATASE, İSH, K. 1689, Göm. Nu.4, Belge Nu. 4–3.

18 Ahmet Mısırlıoğlu, Karaman Tarihi ve Kültürü Bir Zamanlar Karaman, Karaman 2006, s13. 19 Yonca Anzerlioğlu, Karamanlı Ortodoks Türkler, Phoenix Yayınları Ankara 2003, s.116. 20 ATASE,İSH K.263., Göm. Nu. 142, Bel. Nu. 142–1

(20)

cephelerin ihtiyacı doğrultusunda, halkın elindeki mallara halel gelmemek şartıyla,

halkın ihtiyacı dışındaki hububatın Batı Cephesi’ne sevkiyatı sağlanmıştır21. İstiklal

Harbi boyunca Karaman ve havalisi cephelerin zahire ihtiyacını karşılamak için elinden geleni yapmıştır.

Bölgede küçükbaş hayvancılık yaygın olup, bunun yanı sıra büyükbaş hayvancılık da yapılmaktaydı. Kazada ticaret, tarım ve hayvancılığa dayalı olarak gelişmiştir. Milli Mücadele öncesinde ticaret daha çok Ermeni ve Rumlar’ın elindeydi. Seferberlik esnasında ekonomik durumu iyi olan Karaman’ın önde gelenleri “Milli Banka” oluşturmuştur. Fakat banka halkın ve memleketin refahını gözetmeyip, halka

yüksek fiyatlarla halka borç vermiş, faiz işleri ile meşgul olmuştur22.

      

21 ATASE, İSH, K. 263, Göm. Nu.137, Bel. Nu. 137–2. 22 Sapancalı, a.g.e., s.69.

(21)

İKİNCİ BÖLÜM

ANADOLU’DA İŞGALLERİN BAŞLAMASI VE TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN AÇILMASINA KADAR KARAMAN

A. ANADOLU’DA İŞGALLERİN BAŞLAMASI

Mondros Mütarekesi, imzalandıktan sonra, hükümleri hemen uygulanmaya başlandı. Türk birlikleri terhis edildi. Osmanlı Devleti’nin ulaşım, haberleşme ve maden ürünleri İtilaf Devletleri’nin denetimine geçerken, aynı zamanda İtilaf Devletleri Anadolu’da işgallere başlamıştır.

İngilizler; Çanakkale, Musul, Batum, Antep, Konya, Maraş, Samsun, Merzifon, Urfa ve Kars’ı işgal ettiler. Fransızlar da Dörtyol, Mersin, Adana ile Trakya’daki demiryolunun önemli istasyonlarını işgal etti. İtalyanlar da Antalya, Bodrum, Fethiye ve Marmaris’i işgal edip Akşehir’e kadar ilerlediler. Bir taraftan da İngilizler Mondros Mütarekesi’nin 24. Maddesi gereğince Ermenileri harekete geçirdiler. Ermeniler

Fransızlarla birlikte hareket ederek Anadolu’nun güneyinde faaliyete geçtiler23.

Mondros Mütarekesi’nin hükümleri ile Osmanlı Devleti’ni devlet olmanın asli niteliklerinden yoksun bırakmak, işgali takip eden dönemde Suriye, Lübnan, Irak gibi yeni devletlerin kurulması çabalarına zemin hazırlamak, Doğu Anadolu’da bir Ermeni devleti kurmak ve Batı Anadolu’nun Yunanlılara verilmesi faaliyetleri sürdürülmek

istenmiştir24. İtilaf Devletleri’nin bu olumsuz faaliyetleri karşısında İstanbul Hükümeti

bu işgallere karşı mücadele edecek güce sahip değildi. Yunalılar’ın İzmir’i işgal etmesinden sonra, millî kuvvetlerin bir araya gelmesi, o günün şartlarından doğan bir sonuçtu. Çünkü mütarekenin şartlarını kabul etmiş olan İstanbul Hükümeti’nin, bu

hadiseye fiilî bir müdahale etme imkânı doğuracak güçlü bir ordusu yoktu25.

B. İZMİR’İN İŞGALİ VE KARAMAN’DAN ÇEKİLEN TELGRAF

Rusya’nın 1917 İhtilali’nden sonra savaş dışı kalmasıyla İtilaf Devletleri kendi aralarında yaptıkları gizli bir anlaşma ile İzmir ve havalisini İtalyanlara bırakmışlar,       

23 Selek, a.g.e., s. 181.

24 Hamza Eroğlu, Türk İnkılâp Tarihi, Savaş Yayınları, Ankara 1990, s. 91. 25 Türkmen, a.g.e., s. 168.

(22)

ancak İtalyanların Anadolu’da geniş ölçüde yayılmasından korktukları için Paris Barış Konferansı’nda İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalini çıkarlarına uygun bulmuşlardır.

Yunanlılar da “Megalo İdea”yı gerçekleştirmek için, 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal ettiler. İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali, gerçekte bir dönüm noktası olmuştur. Bu noktaya gelinceye kadar, mütareke çok kez çiğnendi, İtilaf Devletleri’nin birçok meşru olmayan işgalleri ve davranışları oldu. Fakat İzmir’in işgali, istiklal hedefinin

gerekliliğini bize gösterdi26.

Memleketin birçok yerinde mitingler yapılmaya başlandı. O sırada Havza’da bulunan Mustafa Kemal Paşa bu protesto hareketlerinin daha şiddetli olması için

bildiriler yayımlıyordu27. Bu tamimden sonra bir taraftan mitingler yapılırken, diğer

taraftan da İtilaf Devletleri’nin İstanbul’daki temsilcilerine protesto telgrafları çekilmeye başlanmıştır. Anadolu halkı, Mustafa Kemal Paşa’yı Çanakkale Muharebeleri dolayısıyla tanımış ve onun başarılı bir kumandan olduğunu duymuştu. İşgal kuvvetlerini hiçe sayarak milleti, istiklal-i tamma teşvik etmesi, milletin nazarında Mustafa Kemal Paşa’yı bir kat daha büyütmüştü. Havza’dan Anadolu’nun pek çok yerine gelen telgraflar ve bunu takip eden emirler kulaktan kulağa yayılıyordu.

İzmir’in işgali ve sonrasında ortaya çıkan faciaya karşı Türk milletinin tepkisi büyük olmuştur. Tamamen haksız ve Mondros Mütarekesi’nin ruh ve amacına aykırı olarak yapılan bu işgalin, bilhassa Rumlar’a yaptırılması onların da İzmir’e ayak basar basmaz katliam ve mukaddesata tecavüze girişmeleri Türk milletinin milli duygularına büyük ölçüde tesir etmişti.

İzmir ülkenin denize açılan en önemli kapısıydı. Bunun yanında miting kararlarında geçtiği şekliyle milletin can damarıydı. İzmir Yunanlar tarafından işgal edilmiştir. Bu işgal İngiliz, Fransız ve İtalyan işgalinden daha farklı bir amaç güdüyordu. Çünkü amaç Megalo İdea idi.

O Yunanistan ki eski bir Osmanlı vilayeti idi ve Anadolu’da da pek çok Rum vardı. Üstelik tarihi deneyimler gösterdiği gibi, Balkanlı milletler Osmanlı hâkimiyetine son verdikleri yerlerde çoğu kez Müslüman’ın ve Türkler’in eserlerini silip       

26 Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele, Cem Yayınları, İstanbul 1983, s. 274–5. 27 Fahri Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, 2. Baskı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara 1983, s.

58. Mehmet Şahingöz, “ Milli Mücadele’de Protesto ve Mitingler” Türkler Ansiklopedisi, 15. Cilt, Ed. Hasan Celal Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara 2002, s.726.

(23)

süpürürcesine barındırmakta, en azından pek ağır bir baskı altına almaktadır. Şimdi bu işlem, düşman ordularının birkaç kez çiğnedikleri Doğu Trakya gibi bir bölgeye değil, İzmir ve civarına uygulanıyordu.. Bu vaziyet, Türk milletini derinden yaralıyordu. İzmir katliamından kaçabilen Türklerin anlattıkları ve işgalin genişlemesiyle ortaya çıkan facianın bütün yurtta öğrenilmesiyle birlikte milletin ruhunda nefret duyguları artıyor, bu heyecanla mitingler tertip olunarak mezalim şiddetle protesto ediliyordu.

Anadolu’nun haksız yere işgal edilmesine Karaman ahalisi de tepkisiz kalmamış ve İzmir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine aşağıdaki protesto telgrafını yayınlamışlardır.

“ Karaman ahalisi asırlardan beri Türk hâkimiyeti altında bulunan İzmir’in Wilson Prensipleri hilafına olarak işgal edilmesini şiddetle protesto ettiler. Sadaret Makamı ve İstanbul’daki İtilaf Devletleri temsilcilerine gönderilen bu protesto telgraflarından 15 Mayıs 1919 tarihi ve ilçe ahalisi adına Belediye Reisi Ahmet, Cemiyet-i İslâmiye Reisi Mehmet Vasfi28 Ulemadan Asım, Eşraftan Mehmet, Eşraftan Mehmet Sabri, Eşraftan Hilmi, Eşraftan Yakup, Eşraftan Sabri29.

Yukarıda ismini verdiğimiz şahısların imzalarıyla 28 Mayıs 1919’da Sadaret makamına gönderileninde, Yunanlılar’ın İzmir girdiği haberini alan ilçe ahalisinin hadiseden pek müteessir olduğunu, Wilson Prensiplerinin böylelikle alenen bozulduğuna temas ederek, büyük çoğunluğu İslam ahalisi olan memleketlerin Osmanlı hâkimiyeti altında kalması en büyük arzumuzdur, denilmektedir. Ayrıca, barışın yapılmasında adalet dağıtmaktan söz eden hükümetlerin, bu hale kayıtsız kalmasının barışın devamını bozacağına işaretle;

“ Biz Karaman ahalisi bu suretle cebren yapılacak istîlâları kanımızın son damlasına kadar durdurmaya karar verdik. Hak ve adalet uygulanmaz ise barış ayakta tutulamaz. Hükümetimizin bu hususta acele teşebbüslerde bulunmasını intizar eylediğimizi arz ederiz.30”

      

28 İstiklal Gazetesi’nin 19 Mayıs 1919 tarihli nüshasında Karaman’dan gönderilen diğer telgrafta bu

şahsın ismi Mehmet Vehbi olarak geçmektedir.

29 Hamdi Atamer, “ Milli Direnme”, BTTD, (Belge. I), S. 7, s.20. 30Atamer,a.g.m., s.20.

(24)

Hükümetin bu hususta açık teşebbüslerde bulunmasını beklediklerini de söyleyen Karamanlılar, İtilaf Devletleri temsilcilerine gönderdikleri 17 Mayıs 1919 tarihli protesto telgrafında ise şunları söylemektedirler:

“ İnsanlığın saadetinin devamı için Amerika Cumhurbaşkanı tarafından konulan ve İngiltere, Fransa gibi müttefik hükümetler tarafından da sulhun hazırlanmasında esas ittihaz olunan prensiplerin hilafında olarak, bugün asırlardan beri Türk hâkimiyeti altında bulunan ve ahalisinin büyük kısmı Müslüman olan İzmir’in Yunan hükümeti tarafından işgali haberinden fazlasıyla müteessir olduk.

Bizler vatanımızın bu parçasının bu suretle işgaline sulh müzakeresi başladığından beri yüz binlerce defa adaletten ayrılmayacaklarını insanlık âlemine ilan eden Düvel-i Muazzama’nın razı olmayacağına eminiz. Çünkü insanlığa saadet bahşetmek istediğini ilan eden milletler bu suretle sonradan umumun saadetini ve rahatını bozmalarını icab ederdi. Bir sulh ancak adaletin dağıtılması ile devamlıdır. Bu temiz edilmezse sulh devamlı olamaz. Karaman kazası ahalisi adaletin muhafazası için keyfiyetin mensup oldukları hükümetlere arzını İtilaf Devletleri temsilcilerinden istirham eder.31”

Cemiyet-i İslâmiye Reisi Mehmet Vehbi

Bu protesto telgrafında görüldüğü gibi Karaman halkı işgallere karşı kayıtsız kalamayacaklarını ve gerekirse kanlarının son damlasına kadar mücadele edeceklerini dile getirmekten çekinmemişlerdir. Telgraflarda Karaman, Milli Mücadele’de yerini alarak, mücadeleye fiili olarak iştirak etmiştir.

C. KARAMAN’IN MİLLİ MÜCADELE’YE KATILMASI

Milli Mücadele yıllarının başında Konya’da vali olarak görevli olan Cemal Bey’in, koyu bir Hürriyet ve İtilaf Partisi taraftarı ve İngiliz Muhipleri Cemiyeti üyesi olması, hem Konya’nın hem de Karaman’ın Milli Mücadele’ye geç iştirak etmelerine sebep olmuştur. Cemal Bey’in bu çalışmalarına vatansever aydınlar devletin ve milletin

içinde bulunduğu durumdan endişe ediyordu32.

       31 İstiklal Gazetesi 19 Mayıs 1919, S. 210.

(25)

Ömer Vehbi Efendi, Müftü Zade Cevdet, Eczacı Hüsameddin, Tahir Paşa Zade gibi aydınlar daha önce İttihat ve Terakki Partisi’nin yan kuruluşu olan İttihat-ı Zabitan

Cemiyeti’nin çatısı altında toplanmışlardı33. Aydınlar bu çatı altında Konya ve

kazalarında Türk kültürünün gelişmesi için önemli rol oynadılar. Vali Cemal Bey’in Konya’dan ayrılmasından sonra Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal 30 Eylül 1919 tarihinde şehir halkına bir telgraf göndererek Konya’da Kuvâ-yı Milliye

Teşkilatı’nın kurulmasını istedi. Mustafa Kemal’in telgrafı şöyledir34:

“ Makam-ı Vilâyete”

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi arasında Miralay Refet Beyefendi, Konya Vilayeti dâhilinde Teşkilât-ı Milliye’nin utmamı ve teşkili her türlü emr-i asayiş irtibatının temini hususlarında selahiyet-i Kemaliye malik bulunduklarından kendileri ile tesis-i irtibat ve teşrik-i mesai buyurularak amal-ı müşarünileyhimizin husulüne ihtimam kılınmasının temini”

Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi Namına Mustafa Kemal

Mustafa Kemal Paşa’nın bu telgrafından başka Heyet-i Temsiliye namına 27

Eylül 1919’da İstiklal Gazetesi’nde şu beyannamesi yayınlanmıştır35:

“ Ferit Paşa kabinesinin nezih Anadolu’da yegâne mulevves dayanak noktası olan Konya Valisi Cemal Bey’in Konya’da vatan ve milletimiz aleyhinde düşmanlara istinaden irtikâp eylemiş olduğu ihanetkarâne harekâtı cidden erbâb-ı hamiyeti ve bilhassa Konya ahalisini pek ziyade dil-hûn eylemekte idi. Bu defa Cemal Bey’in harekâtındaki habeset orada bulunan ecnebilerin dahi nazarı nefretini mucib olduğundan kendisi milletle karşı karşıya bırakılmıştır. Cemal Bey son bir hareketi mezbuhane olmak ve bi’n-netice kendisini terk eden ecnebileri müdahaleye mecbur

      

33 Mehmet Önder, Milli Mücadele’de Konya, I. Delibaş Hadisesi, s.60. 34 M. Önder, a.g.e., s.64.

35

(26)

kılabilmek hayali ile hapishanede bulunan bi’l-cümle kanlı mevkufini çıkarıp silahlandırmış ve kendisine cinayet vasıtası kılmak istemiştir.

Artık bu kadar zelilane ve deneatkarane harekete müteşebbis olan bir şahsın Konya vilayeti şahanesini daha fazla lekelemesine tahammül caiz olamayacağını takdir eden halk mukteza-yı hamiyet ve celadetini göstermeye tevessülde tereddüt etmemiştir. Bunun farkına varan Cemal Bey, bugün (26 Eylül) hempalariyle İstanbul’a firar etmiştir.”

Mustafa Kemal’in 26 Eylül 1919’daki telgrafından bir hafta sonra Refet (Bele) Bey’in başkanlığında 8 Ekim 1919’da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kuruldu. Heyetin kurulması ile birlikte Konya Milli Mücadele’nin tarafında fiili olarak katılmıştır. Bunun üzerine Karaman da Kuvâ-yı Milliye’ye iltihak etmiştir. Bu katılımı Karaman’da bulunan 139. Alay Kumandanlığı Harbiye Nezareti’ne telgraf çekerek şu şekilde bildirmiştir36:

“ Şimdiye kadar defaatle tebligat ve tembihat-ı şedide icra kılındığı halde Karaman’da bulunan 139. Alay Kumandanlığı’ndan varit olan iş’arda amal-ı ahali-i memlekete teb’an Karaman’daki harekât-ı milliyeye iştirak ettiği maruzdur.”

Karaman Kuvâ-yı Milliyesi başlangıçta Arif (Baysal) Bey’in öncülüğünde hareket başlamışsa da Arif Bey’in Konya mebusu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne seçilmesinden kazada teşkilatlanmayı tamamlamak üzere Mersin Kuva-yı Milliye Kumandanı Emin Arslan Bey ile Karaman Kuvâ-yı Milliye Kumandanı Fethi

Bey görevlendirilmiştir37.

Karaman’ın Kuvâ-yı Milliye’ye dahil olmasından sonra kazadan Güney Cephesine buğday sevkiyatının yapılmasını engellemek için Fransızlar tarafından, Karaman İstasyon Müdürlüğü’nde komiser sıfatıyla Fransız zabitler görevlendirilmiştir. Yalnız bu durum Karaman Kuva-yı Milliyesi Heyet-i Reisi Kaymakam Vekili Nuh Bey tarafından uygun karşılanmamış ve Fransız zabitan ve erler tutuklanarak, onlardan Karaman’ı terk etmeleri istenmiştir. Bunun üzerine Fransızlar Adana’ya gitmek zorunda

kalmışlardır38. Bu olaydan sonra Fransızları alıkoyduğu için Alay Kumandanı Nuh Bey

açığa alınmıştır. Karaman’da bu olaya benzer Milli Mücadele lehine olaylar yaşansa da       

36 ATASE, İSH K. 322, Göm. Nu. 57, Bel. Nu. 57–3. 37 ATASE, İSH, K. 835, Göm. Nu.120, Bel. Nu.120–1. 38 ATASE, İSH, K. 121, Göm. Nu. 19, Bel. Nu. 19–1.

(27)

tam tersi durumlar da vuku bulmuştur. Nitekim Karaman ahalisinden Sabit Efendi ve şürekası Adana’da Fransızlar ile kontrat yaparak onlara Karaman’dan Adana’daki Türk kuvvetlerine gönderilecek 100 vagon buğdaydan bir kısmını kendilerine verileceği sözünü vermiştir. Ancak bu olayın öğrenilmesi üzerine Ulukışla İstasyonu’nda buğday vagonlarının hepsine el konularak Fransızlara buğday yardımının sağlanması

engellenmiştir39.

Ayrıca Milli Mücadele’nin zor günlerinde Karaman halkı bir taraftan cephelere yardım ulaştırmaya çalışırken diğer taraftan da dolandırıcılık faaliyetlerini engellemeye çalışmışlardır. Nitekim İngilizler tarafından görevlendirildiğini söyleyip kazaya gelen Sırp zabitinin dolandırıcılık yaptığının anlaşılması üzerine, tutuklanarak zabit Konya’ya

gönderilmiştir40.

D. MİLLİ MÜCADELE’DE CEPHELER VE KARAMAN

Milli Mücadele’nin başlangıcından sonuna kadar Karaman kazası her bakımdan büyük önem taşımaktaydı ve bunun birçok sebepleri vardır. Daha önce belirttiğimiz gibi Karaman; güneyde Adana, batıda İzmir, kuzeyde Eskişehir’e giden demiryolları kavşağı üzerinde bulunuyordu. Karaman tahıl ve hayvancılık yönünden zengin olup, kaza bu imkânlarının yanında hem Güney Cephesi’ne hem de Batı Cephesi’ne yakınlığı sebebiyle askeri bakımdan da stratejik önem taşımaktaydı. İşte bu sebepler yüzünden Milli Mücadele’nin ağır yükünü omzunda taşımak mecburiyetinde kalmıştır. Nitekim kaza halkı kendisinden istenilen maddi ve manevi her türlü yardımları büyük fedakârlıklarla ve fazlasıyla vermiştir. Bu bakımdan Karaman İstiklal Harbi’ne katkısı olan kazalardan birisi olmuştur.

Karaman’ın cephelerdeki rolüne geçmeden önce Karaman’daki 41. Fırkanın milli mücadeledeki rolüne değinmekte fayda vardır. Mondros Mütarekesi’nden sonra II. Ordu’ya bağlı 12. Kolordu Kumandanlığı ve karargâhı Konya’ya, bu kolorduya bağlı olarak Kasım 1918’de oluşturulan ve gerek Batı cephesinde ve gerekse Güney cephesinde önemli görevlerde bulunan 41. Tümen Karaman’a yerleştirilmişti. Karaman ve civarında bulunan 41. Fırka, Adana ve Amonos’un doğusundaki yerlerin asayişini       

39 ATASE, İSH, K. 326, Göm. 157, Bel. Nu. 157–1. 40 ATASE, İSH, K. 323, Göm. Nu, 163, Bel. Nu. 163–1.

(28)

sağlamakla görevlendirilmiştir41. Başlangıçta fırkanın kumandanı olarak Erkan-ı Harbiye Kumandanı Hüseyin Hüsnü Bey’e görev verilmişse de, Hüseyin Hüsnü Bey’in Erkan-ı Harbiye Umumiye dairesindeki müdürlüğün birine tayin olması üzerine,

Kaymakam Münib Bey fırkanın kumandanlığına tayin edilmiştir42.

41. Tümen’deki erler yapılan çarpışmalarda başarısızlıklar görülünce zaman zaman Kuva-yı Milliye’nin bir kısmı dağılıyor ve bir müddet sonra tekrar toplanıyordu. Bazen de askerlik şubelerinden ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri’nden gönderilen erler ile mevcut birden fazlalaşıyordu. Buna rağmen 41. Tümen’in mevcudu hiçbir zaman 4000-5000’i geçememiştir. Bulunduğu bölgenin coğrafi koşulları itibari ile tümene bağlı birliklerin yeri sık sık değiştirilmiştir. Bir bölüğün bir gün veya bir gece sonra başka bölgeye gittiği görülmüştür.

a. Karaman ve Güney Cephesi

Mondros Mütarekesi sonrasında İstanbul Hükümeti’nin işgallere seyirci kalması İtilaf Devletleri’nin yeni taleplerde bulunmalarını kolaylaştırmıştır. İngilizler Türk kuvvetlerinin Pozantı’nın kuzeyine kadar çekilmelerini istediler. İstanbul Hükümeti bunu da kabul edince, Çukurova Bölgesi’nde yaşayan Türk ahali haklı olarak tedirgin olmuştur. Adanalılar ilgili makamlara protestolarını bildirip bölgenin Türk yurdunun bir parçası olduğunu ve koparılamayacağını savundular. Fakat bu tepkiler, İngiliz, Fransız ve Ermenileri durdurmaya yetmemiştir.

Fransızlar’ın; Adana, Maraş, Urfa ve Antep bölgelerini işgal etmeleri üzerine, İzmir’in işgalinden sonra Batı Anadolu Bölgesi’ndeki milli hareketler gibi, bu bölgede de milli müfrezeler kurulmaya ve zaman zaman düşman kuvvetlerine baskınlar yapılmaya başlanmıştır. Sivas Kongresi’ne kadar Güney Cepheleri, sözün tam

anlamıyla kendi başlarınaydı43. Sivas Kongresi sırasında Ali Fuat Paşa “Garbi Anadolu

Kuvâ-yı Milliye Kumandanı” olarak atandı. Daha sonra Ali Fuat Paşa, Anadolu’dan başka Güney Cephesi’ne yakın bölgelerde de görev almıştır. Bu aradaki günler

      

41 ATASE, İSH, K.1, Göm. Nu. 81, Bel. Nu. 81–1 42 ATASE, İSH, K. 122, Göm. Nu. 73, Bel. Nu 73–1.

(29)

içerisinde Sivas’tan güneyle yapılan muharebeler, Heyet-i Temsiliye Başkanlığı, yani

Mustafa Kemal Paşa ile yapılıyordu44.

Milli Mücadele yıllarında Karaman-Adana arasındaki münasebetlerin askerî, siyasiî ve ekonomik bakımdan çok önemli olduğu görülmektedir. Karaman-Adana arasındaki askeri ilişkiler, önce II. Ordu’nun Konya’ya nakledilmesiyle başladı. Fransızlar’ın bölgeyi işgal etmesi ile gelişti. Zira bölge halkı ile muntazam askeri birlikler güneyde düşmana karşı bir mukavemet cephesi kurdular.

Fransızlar’a karşı kurulan mukavemet cephesinin merkezi Pozantı idi. Güney Cephesi’nin açılması üzerine Karaman’ı, düşmana karşı açılan cephelerin içinde en yakın duruma getirdi. Pozantı’daki askeri birliklerin birçok ihtiyacı da ulaşım kolaylığı nedeniyle Karaman’a bağımlı bulunuyordu. Nitekim Delibaş İsyanı’nın Karaman ve civarına sıçraması üzerine bu isyan Pozantı’dan gelen askeri birlikler tarafından bastırılmıştır.

Fransızlar bu bölgede başlattıkları işgaller sırasında Ermeniler’den hem askerî hem de idarî bakımdan faydalanmışlardır. Ermeniler Paris Konferansı’nda isteklerini dile getirmişler ve Ermeni Delegasyonu Başkanı Bagos Nubar’ın taleplerinden birisi de; zorla Müslümanlaştırılmış veya Türkler’in aralarına sokulmuş çocuk, genç kız ve kadınların eski dinlerine dönmelerinin sağlanması, zorla el konulan Ermeni mallarının

eski sahiplerine verilmesi idi45.

Ermeniler bir taraftan bu isteklerde bulunurken diğer taraftan da müdâfaasız Türkler’e saldırmaktan geri kalmamışlardır. Ermeni akınlarının ardı arkası kesilmemiş;

ev baskınları, soygunlar ve adam öldürmeler yaşanmıştır46. Adana’da bulunan İtilaf

kuvvetlerinin Ermenileri toplamak için; Maraş’tan Sivas’a kadar olan yerlerdeki Ermeni muhacirlerin Adana’ya gönderilmesi emri verilmiştir. Ayrıca Ermeni patrik vekilinden; Kayseri, Yozgat, Ankara, Konya, Ereğli, Karaman, Afyonkarahisar, Eskişehir, İzmir civarında olan mahallerde bulunan muhacirlerden Adana’ya her gün kaç kişi gönderilecek ise isimleri ve gönderildikleri tarihin İngiliz kumandanlığına bildirilmesi       

44 Nutuk, s.68; Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, 9. Baskı Remzi Kitabevi, İstanbul 1983, CII, s.172. 45 Seçil Akgün, “ Kurtuluş Savaşı Başlangıcında Türk-Ermeni İlişkilerinde Amerika Birleşik

Devletlerinin Rolü”, Tarih Boyunca Türklerin Ermeni Toplumu İle İlişkileri Sempozyumu, 8-12 Ekim 1984, s. 333.

46 Yaşar Akbıyık, Milli Mücadele’de Güney Cephesi Maraş, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları,

(30)

istenmiştir47. Anadolu’nun pek çok yerinde olduğu gibi Karaman’dan da Güney cephesi bölgesine Ermeniler’den hareket edenler olmuştur. 41. Fırka mıntıkasına dahil olan Karaman’dan, ticaret ve yerleşme maksadıyla 1920 Şubat ayında 10 Ermeni’ni ayrılmış

ve Adana’daki faaliyetlere dahil olmuştur48. Karaman’dan giden Ermeni çeteleri Maraş

ve Adana bölgesindeki Ermenilerle birleşerek, Müslüman halka eziyet ve işkence ettiler49.

7 Haziran 1920’de Adana Cephesi’nin Mersin’den Adana’ya kadar uzanan kesimi Adana dahil olmak üzere 41. Tümen’in emrine verilmiştir. Bu cephede bulunan Emir Aslan Bey ve Sinan Beyler komutasındaki Kuva-yı Milliye, 41. Tümen’in komutanı emrine girecektir. Dolayısıyla son emirle Sinan Bey bölgesindeki Kuva-yı

Milliye de 41. Tümen’in emrine verilmiş oldu50. 41. Tümen’e bağlı olan ve

Karaman’da bulunan 139. Alay’dan gönderilen ve Yüzbaşı Musa ile Makineli Tüfek Asteğmeni Abdülkerim komutasındaki otuz kişilik bir müfreze, İkinci Bozkır Ayaklanması sırasında 29 Ekim 1919’da Kızılkuyu’da geceyi geçirecekleri vakit, sabaha karşı köylüler tarafından etrafları sarılmış hatta asiler tarafından idam emri askerler için çıkartılmışsa da halkın ileri gelenlerinin işe el koyması ve onların yardımı

sayesinde bu durumdan kurtulmuşlardır51.

41. Tümen, 12. Kolordu kuruluşundan çıkarılıp askeri harekât bakımından Genelkurmay Başkanlığı’na bağlanmış oldu. Fakat tümenin idare ve iaşesi eskisi gibi 12. Kolordu tarafından sağlanacaktı. Bu suretle 20. Kolordu kuruluşunda bulunan 11. Tümen, yerinin 41. Tümen’e bırakarak Batı Cephesi’ne nakledilmeye başlandı.

Batı Adana Kuvâ-yı Milliye Kumandanı Sinan Bey, kendi bölgesinin eskisi gibi 11. Tümen emrinde bırakılması için 11. Tümen’e telgrafla müracaatta bulunmuştur. Bu müracaat üzerine 12. Kolordu Kurmay Başkanı Binbaşı Şemsettin Bey 11 Haziran 1920’de Karaisalı’dan kolorduya, bu konuda yazdığı raporda: “ 41. Tümen karargâhının Pozantı’ya gelmesi, israfların önüne geçilmesi için lüzumludur” diyordu. Adana Cephesi Umum Komutanlığı adına Genelkurmay Başkanlığı’na yazılan bir yazıda olay şu suretle bildirilmiştir: “Şimdiye kadar yalnız kendi subay ve erlerimizin       

47 ATASE, İSH, K. 102, Göm. Nu. 50, Bel. Nu.50–3 48 ATASE, İSH, K. 333. Göm. Nu 71, Bel. Nu. 71–2. 49 Babalık, 6 Temmuz 1922. S. 625.

50 ATASE, İSH, K. 801, Göm. Nu. 7. Belge Nu. 7.2.

51 İstiklal Harbinde Ayaklanmalar 1919–1921, Türk İstiklal Harbi VI. Cilt, Genelkurmay Basımevi

(31)

kahramanlıkları sayesinde birçok başarılar elde ettik. Bölgemizde ufak tefek yolsuzluklar olmuşsa da bunu yapanlar cezalandırılmıştır. Diğer bölgelere oranla bölgemizde uygulanan adalet sayesinde halkın desteği de sağlanılmıştır. Şimdiye kadar askeri harekât bakımından hiçbir tümenin emrinde değildik. Gelen emrinizde 41. Tümen komutanlığına bağlanmamız bildiriliyor. Bu bizim için üzüntülü olduğundan Adana ve Tarsus’un geri alınmasına kadar eskisi gibi bağımsız olarak hareket etmemiz veyahut öteden beri bize yardımı dokunan 20. Kolordu’ya bağlı 11. Tümen emrinde bırakılmamızı arz ederim.52”

Bu müracaatlar üzerine 20 Haziran 1920’de Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal, Batı Adana Kuvâ-yı Milliye Komutanı Sinan Bey’e 12. Kolordu eliyle, özetle şu telgrafı göndermiştir:

“ Adana Cephesi’nin 41. Tümen komutanı emrine verilmesi üzerine gönderilen

telgrafnamenizi büyük bir hayret ve teessüfle aldım. Ermenilerin zulüm yapmaya başlamaları ile husule gelen şu karışık zamanda kişisel duygulara kapılarak vatanın askeri savunma harekât ve tertiplerini zedelemek şimdiye kadar Adana bölgesini savunmak için elde edilen bunca üstün çalışma ve başarıları yok ederek, düşmanlarımızın yapmak istedikleri fenalıktan daha büyük bir fenalık doğuracaktır. Bunu takdir edeceğinizi biliyorum. Derhal itaatla bağlı bulunduğunuz 41. Tümen Komutanlığı’ndan alacağınız emirleri iyi karşılamanızı ve vazifeye devam eylemenizi isterim. Aksi takdirde hareketlerinizi vatana ihanet kabul ederek ona göre işlem yapacağımı kesin olarak bilmenizi ve şimdiye kadar geçen hizmetlerinizi ve üstün durumunuzu alt üst edecek böyle bir hareketten sakınmanızı hatırlatır ve tavsiye ederim. Bu gibi hareketler bir asker için kusurdur. Bu yersiz ve aşırı hareketlerden sizi kati

surette men ederim.53” Mustafa Kemal Paşa’nın bu emri yerine getirilmiş ve Adana

Cephesi Umum Komutanlığı 41. Fırka emrinde hareket etmiştir. 41. Tümen Pozantı bölgesinde görev alırken, tümene bağlı olup, Karaman’da yer alan 139. Alay’ın karargahı; Anamur dâhil olmak üzere Tecer Deresi’nde yer almıştı. Karaman’dan da 41.

Tümen’e bir kudretli dağ topu gönderilmiştir54.

      

52 Türk İstiklal Harbi Güney Cephesi, IV. Cilt, s.171. 53 ATASE, İSH, K. 4450, Göm. Nu.141, Bel. Nu. 141–4. 54 ATASE, İSH, K.801, Göm. Nu.8, Bel. Nu. 8–3.

(32)

41. Tümen’e bağlı 12. Ve 16. Piyade Alayları Batı Cephesi’nde görev almıştır55.

Maraş ve civarında işgal kuvvetlerine karşı mücadelenin yoğun olduğu dönemlerde bölgenin er ihtiyacını karşılamak amacıyla Karaman ile birlikte Ereğli’den

234 er Maraş Fırkası’na gönderilmiş ve bu erler cephede görev almışlardır56. Bunun

yanı sıra Karaman’da bulunan 139. Alay Mersin’in taarruzunda da kullanılmıştır57.

b. Karaman ve Batı Cephesi

Batı cephelerinde kanlı çarpışmalar yaşanırken elbette cepheye gerekli yardımın zamanında ve yeterli miktarda yetiştirilmesi gerekiyordu. Doğu’dan Ankara yönünde cephane ve erzağın gitmesi için kullanılan yollardan birisi; Erzincan-Sivas-Şarkışla-Sultanhanı-Kayseri, Kayseri’den bir kısmı Kırşehir-Kuruköprü, diğer kısmı da

Ulukışla-Karaman-Konya-Sarayönü-Polatlı yoluydu58.

Milli Savunma Bakanlığı 28 Temmuz 1921 tarihli bir emirle, Kütahya-Eskişehir Muharebesi’nden yıpranmış çıkan ve Sakarya gerisine çekilen Batı Cephesi’nin ihtiyacını, Konya ve çevresi kaynakları ile bundan başka Çorum, Yozgat,

Kayseri ve Sivas kaynaklarından karşılanmasını istemiştir59. Bu emirden de anlaşılacağı

gibi Batı cephesi ihtiyaçlarının karşılanması için Konya ve çevresi birinci kademe olarak görevlendirilmiştir. Karaman’da da Menzil Nokta Kumandanlığı’nın yanı sıra erzak ambarı oluşturulmuştur. Karaman’daki erzak depoları sayesinde Batı Anadolu’daki cephelerin yiyecek ihtiyacı karşılanmıştır. Bu depolarda toplanan buğdayın büyük çoğunluğu Afyon- Çay’ın müdafaasında görevli olan I. Ordu ve onun

fırkalarına sev edilmiştir. Karaman’dan bu bölgeye otuz ton bulgur gönderilmiştir.60.

İkinci İnönü Muharebesi sırasında Eskişehir’in elden çıkarılmaması için Anadolu’nu tüm gücünün kesin sonuç almasını beklemeden cephelere yetiştirilmesi kararlaştırılmıştır. Elde mevcut düzenli, disiplinli ve eğitimli birliklerin ihtiyaçları giderilmeden yeni birliklerin kurulmaması görüşü, mali kaynakların daha verimli       

55 Türk İstiklal Harbi Güney Cephesi, IV. Cilt, s.173. 56 ATASE, İSH, K. 802, Göm. Nu. 20, Bel. Nu. 20–1.

57 ATASE, İSH, K.861, Göm. Nu. 91, Bel. Nu. 91–1.

58 Türk İstiklal Harbi İdari Faaliyetler, Genel Kurmay Başkanlığı Yayınları, C. VII, Ankara 1975, s.3. 59 Türk İstiklal Harbi İdari Faaliyetler, s.334.

(33)

kullanılmasını sağlamıştır61. Bu fikre bağlı olarak, bütçeye yük getirmeyen ve halkın elinde bulunan silahlardan yararlanılarak yardımcı birlikler (müzaheret bölükleri) oluşturulmaya başlanmış ve bölgesel olarak oluşturulan bu müzaheret kıtaları hızla cephelere aktarılmıştır. Aktarılan kıtalar arasında Karaman Müzaheret Bölüğü de bulunmakta idi. Konya Müzaheret Kıtası ile hareket eden Karaman yardım birliklerine Yunanlılar büyük kuvvetleriyle yüklenmişler ve çok büyük kayıplara uğramışlardı. Karaman Müzaheret Bölüğü bu çarpışmalarda ağır kayıplara uğramış olsa da, orduya

zaman kazandırmış, cephelerin yeniden düzene koyulması yardımcı olmuştur.62.

Ordumuzun Yunanlılar’a karşı büyük zaferler kazanması Karaman halkına sevinçli ve heyecanlı günler yaşattı. Karamanlılar bu heyecanlı günlerin ilkini I. İnönü Muharebesi’nin kazanılması ile yaşadı. 14 Ocak 1921 tarihinde bütün şehir halkı, sabahın erken saatlerinden itibaren sokakta bayram kutlaması gibi ordumuzun başarısını kutlamışlardır. Camilerde “ Ordumuzun muzafferiyetinin devamı için Cenab-ı Hakk’a el

açarak dualar” edildi63. İkinci İnönü Muharebesi’nin de resmen bildirilmesi üzerine “10 Nisan’da dükkânları kapatan halk Hükümet Konağı önünde toplanıp şanlı

ordumuzun zaferini bir kez daha kutladı”64. Bundan sonra gerek cephelerdeki askeri

başarılar ve gerekse siyasi başarılar halk tarafından coşku ile kutlanmış ve 1921-1922 arasında yapılan bu kutlamalar, halkın günlük yaşamının bir parçası haline gelmiştir. Nitekim Afyonkarahisar’ın düşman işgalinden kurtuluşu da Karaman’da büyük bir coşku ile kutlanmıştır. Bütün dükkânlar bayraklarla donatılmış, müzaheret bölüğü ile birlikte ahalinin katıldığı büyük bir kutlama yapılmıştır. Bunun yanı sıra müzaheret bölüğüne Karaman halkı tarafından helva ve tütün gibi hediyeler de kutlama vesilesi ile

askerlere dağıtılmıştır65”

Karaman halkı ordumuzun başarılarını kutlamakla kalmayıp bunun yanında ordumuzun cephede muzaffer olması için camilerde kırk birer Hatm-i Şerif indirerek,

şehitlerimiz için mevlitler de okumuştur66.

      

61 Alptekin Müderrisoğlu, Kurtuluş Savaşı’nın Mali Kaynakları, AAM Yayınları, Ankara 1990, s. 286. 62 Türk İstiklal Harbi, II. Cilt, Batı Cephesi, 3. Kısım, s.470.

63 Öğüt, 15 Kanun-i Sani 1337/15Ocak 1921. S.610. 64 Öğüt, 10 Nisan 1337/ 10 Nisan 1921.S.628. 65 ATASE,İSH, K.746, Göm. 120, Belge No. 120-1 66 ATASE, İSH, K. 746, Göm. 119, Belge No. 119–2.

(34)

c. Savaş Döneminde Sağlık Hizmetleri

Savaşların başarıya ulaşmasında sağlık hizmetlerinin önemi herkes tarafından bilinmektedir. Sağlık hizmetlerinin aralıksız ve düzenli yürütülmesi, yeterli ve yetenekli sağlık elemanı ve sağlık tesislerinin bulunmasına bağlıdır. Hasta ve yaralıları zamanında tedavi etmek, bulaşıcı hastalıklara karşı önceden koruyucu önlemler almak, ordunun üzerinde müspet etki yapar.

Milli Mücadele yıllarında hastane, nekahethane ve yetişmiş eleman yeterli değildi. 1920 yılında Karaman’da 100 yataklı bir hastane hizmete açılmıştır. Sakarya Muharebeleri’nde Ankara’nın mevcut hasta yatak sayısı arttırılınca Karaman’nın mevcut hasta yatak sayısı da arttırıldı. 1921 yılında hastanenin hasta yatak sayısı 200’e

çıkarılmıştır67. Karaman civarında bulunan askeri birliklerin konaklayacağı konak

merkezi de yapıldığı gibi, çevre vilayetlerden gelen esirlerin kalacağı yerler de bulunmaktaydı.

Karaman’da 35 hayvanlık bir revir de açılmış bu revir Karaman’daki 7. Atlı

Piyade Bölüğü’ne hizmet etmiştir68.

Milli Mücadele sonucundaki şehit bilançosuna baktığımız zaman, kayıpların büyük bir bölümü, çeşitli hastalık ve yaralanmalar sebebiyle meydana gelmiştir. Yazık ki toplam 36.973 er, 1002 subay şehitten, 22.543 er ile 147 subay çeşitli hastalıklar

sonucu ölmüşlerdir69. Bu durum bize gösteriyor ki muharebe yıllarında sağlık durumları

yetersizdi.

      

67 ATASE, İSH, K. 256, Göm. Nu. 8, Bel. Nu. 8–1. 68 ATASE, İSH, K. 928, Göm. Nu.117, Bel. Nu. 117–1.

(35)

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN AÇILMASINDAN MUDANYA MÜTAREKESİ’NE KADAR KARAMAN

A. TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’NİN AÇILMASI VE

KARAMAN

Sivas Kongresi’nin sona erdiği gün yayınlanan beyannamede, memleketin ve milletin durumundan söz edildikten sonra, İstanbul Hükümeti suçlanmış ve hükümetlerin milli iradeye tabii olmasının gerektiği, bunun ayrıca makam-ı saltanat ve hilafetin masuniyeti için gerekliliğinden bahsedilerek, Milli Meclis’in hiç vakit

kaybetmeden toplanmasının gerekliliği tekrar edilmiştir70.

Mustafa Kemal’in İstanbul Hükümeti ile Anadolu için fiili hakimiyet mücadelesinde takip ettiği ve sonuç aldığı bir yol da İstanbul ile resmi haberleşmeyi kesmesi olmuştur. Heyet-i Temsiliye İstanbul Hükümeti’ne meşru bir kabine iş başına gelinceye kadar haberleşmenin kesileceğini bildirmiş. 12 Eylül’de İstanbul Hükümeti

ile haberleşme kesilmiştir71. İstanbul ile haberleşmenin kesilmesi, Anadolu’nun açıkça

filli mücadeleye başladığını gösteriyordu.

Ferit Paşa Kabinesi’nin düşmesi üzerine Heyet-i Temsiliye, yeni kurulan Ali Rıza Paşa Hükümeti ile irtibata geçerek bazı şartlar ileri sürmüştür. 2/3 Ekim 1919 tarihli tamimde, yeni kabinenin, Erzurum ve Sivas kongrelerinde belirlenen hususlara riayet ettiği takdirde, Kuva-yı Milliye’nin ona yardımcı olacağı, yeni kabinenin, Milli Meclis açılıncaya kadar hiçbir şekilde milletin mukadderatı hakkında taahhüde girmeyeceği, Barış Konferansı’na tayin olunacak delegelerin milletin itimadına mazhar

ehil ve muktedir kimseler olması şartları ile sürülüyordu72. Heyet-i Temsiliye’nin meşru

bir cemiyet olduğunun kabul edilmesi, daha önceki kabinede yer alan ve Milli Mücadele’ye karşı tavır alan bazı nazırların tutuklanıp mahkeme önüne çıkarılmaları, Milli Mücadele tarafında olduğu için azledilen idarecilerin derhal görevlerine iadesi,

nihayet basının yabancı sansüründen kurtarılması şartları kabul edilmek istenmemiştir73.

      

70 Mustafa Turan, Milli Mücadele’de Siyasi Çözüm Arayışları, Afyon, 1999, s.65. 71 Atatürk, Nutuk, s.95.

72 Atatürk, Nutuk, s.133. 73 Atatürk, Nutuk, s.138–139.

(36)

Bu gelişmeler olurken, Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nın 16 Mart 1920’de İstanbul’un işgaliyle çalışamaz hale gelmesi üzerine 18 Mart 1920 tarihinde faaliyetlerine ara vermek kararını almıştır. Erzurum ve Sivas Kongreleri kararları ve Amasya Görüşmeleri sonunda varılan mutabakat ile meşru bir temsilin sağlanması yönünde oluşan anlayış ve Meclis-i Mebusan’ın tatili ile bu tarihten itibaren milletin tek meşru temsilcisi durumunda bulunan Ankara’daki Heyet-i Temsiliye ortaya çıkan boşluğu doldurmak üzere harekât imkanı vermiştir.

Mustafa Kemal Paşa, seçimlerin yenilenmesi ve Ankara’da olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin toplanmasına dair Heyet-i Temsiliye adına 19 Mart 1920 tarihinde önemli bir genelge yayınlamıştır. Vilayetlere, Müstakil Livalara ve Kolordu Kumandanlıklarına gönderilen bu genelgede, devlet merkezinin korunmasını İtilaf Devletleri tarafından resmen işgal edildiği ve Meclis-i Mebusan’ın dağıldığı ifade edilmekte, bu durumda devlet merkezinin korunmasını, milletin istiklalini ve devletin kurtarılmasını sağlayacak tedbirleri düşünmek ve tatbik etmek üzere millet tarafından olağanüstü yetkileri haiz bir meclisin Ankara’da toplanması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca seçimlerin yapılmasının bir vatanperverlik anlayışından beklendiğinin de ifade

edildiği genelgede seçim şartları sıralanmıştır74.

Mustafa Kemal Paşa’nın genelgesinden dokuz gün sonra Konya’da seçim yapıldı. Seçimin kısa sürede yapılmış olması adaylara propaganda yapma imkânı vermemiştir.. Konya eşrafı 28 Mart 1920 Pazar günü Çelebi Efendi başkanlığında

Karahafızlar Medresesi’nin bir dershanesinde toplanarak seçimi tamamladı75.

Konya’da yapılan bu seçimlere Karaman Kuvâ-yı Milliyesi’nin öncüsü olan Arif Bey ile yine Karamanlı Tevfik Fikret de katılmıştır. Tevfik Fikret Bey yeterli oyu almadığı için Konya mebusu olarak seçilmemiştir. Arif Bey, Konya ‘da 13 ve

Akşehir’den 21, Ilgın’dan 10 olmak üzere toplam 96 rey almıştır76.

Yapılan seçimin sonuçları 18 Nisan 1920 tarihinde kazalardan gelen reyler sonunda belli oldu. “Fevkalade Meclis” olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne gitme hakkını Konya’dan şu adaylar kazandı:

       74 Atatürk, Nutuk, s.281–282. 75 Öğüt, 29 Mart 1920. S.315.

76 Öğüt, 14 Nisan 1920. Gazete adayların, Koçhisar, Karaman, Seydişehir, Ereğli’deki rey miktarını

(37)

1. Çelebi Efendi

2. Dava Vekili Refik Bey

3. Karamanlı Arif Bey

4. Ermenekli Hulusi Bey77.

Konya mebuslarından Çelebi Efendi hariç diğer mebuslar 19 Nisan 1920’de kendilerine ayrılan trenle Ankara’ya hareket etmişlerdir. Çelebi Efendi de Mustafa

Kemal Paşa’nın telgrafı ile daha sonra maiyeti ile Ankara’ya ulaşmıştır78.

Meclis-i Milli’nin bir an önce toplanmasını isteyen Mustafa Kemal Paşa, gelen mebusların 23 Nisan 1920 Cuma günü toplanmasını kararlaştırdı. Gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920 tarihinde Hacı Bayram Camii’nde Cuma Namazı kılındıktan sonra tekbir sesleri ile toplantının yapılacağı binanın önüne gelinerek açıldı. Burada dualar okunup, kurbanlar kesildi. Sonra mebuslar toplantı salonuna girdiler. Meclis en yaşlı üye Sinop milletvekili Şerif Bey’in geçici başkanlığında saat 14.45’te toplandı. Şerif Bey açış konuşmasında “ Büyük

Millet Meclisi” ni açıyorum diyerek Meclis’in adını koymuş oldu79.

24 Nisan 1920’de Mustafa Kemal TBMM’nin izleyeceği siyaseti de şu şekilde özetlemiştir:

“ Milletimizin kuvvetli, mesut ve istikrarlı yaşabilmesi için devletin tamamen

milli bir siyaset takip etmesi ve bu siyasetin iç teşkilatımıza tamamen uyması ve dayanması lazımdır.” Meclisin ilk işi hükümet teşkili olmuştur. Ancak bütün olanlara

rağmen İstanbul’da bir hükümetin varlığına inanların sayısı az değildi. Mustafa Kemal verdiği önerge ile bu engeli de aşmıştır. Mustafa Kemal’in verdiği önergeye göre:

1. Hükümet teşkili zaruridir.

2. Saltanat Kaymakamı ihdas etmek mümkün değildir.

3. Mecliste yoğunlaşan milli iradeyi fiilen vatanın mukadderatına el

koymuş olduğunu kabul etmek esas ilkedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üzerinde bir kuvvet mevcut değildir.

       77 Öğüt, 18 Nisan 1920. S.333.

78 Enver Behnan Şapolyo, Mustafa Kemal ve Birinci Büyük Millet Meclisi, Ülkemiz Matbaası, Ankara

1969, s. 36.

Referanslar

Benzer Belgeler

Sağlık bakanlığı; ateş, öksürük, nefes darlığı semptomla- rından en az birisi olan ve semptomların başlamasından 14 gün önce kendi veya yakının yurt dışı seyahat

Anlaşmanın yapıldığı iddia edilen dönemde Mustafa Kemal Paşa’nın Suriye ve Irak’la ilgili olarak Emir Faysal’ın takip ettiği siyasete karşı aldığı tutum

Ancak Mustafa Kemal Paşa alınan bütün tedbirlere rağmen Konya’da isyan tehlikesinin devam ettiği kanaatindeydi.Tehlikenin geçmediği Konya Milletvekili Arif Bey’in 17

50 Taarruza Ertuğrul Grubu Komutanı olarak katılan Kâzım (Özalp) Paşa da bunu doğrulamakta, Çerkez Ethem ve kardeşlerinin Yunanlılara saldırmak istediğini, ancak

Urfa, Antep ve Maraş’ın mütareke hükümle- rine aykırı olarak bu kez Fransızlar tarafından işgal olunacağı haberinin yöre halkını heyecana sevk ettiğini ve bu

Bilecik ve Çevresindeki Muharebe ve Bilecik’in İlk İşgali (6–9 Ocak 1921) Türk Milli Mücadele Hareketi için bir bakıma var olma mücadelesi verdiği bu muharebe öncesinde

Hasan Toprak , AKP'li Üsküdar Belediyesi'nin Validebağ korusunun içerisinden yol geçirmek istediğini belirterek "Valideba ğ korusunun bulunduğu alan tam bir rant bölgesi

*İstanbul’da çıkartılan gazeteler basın Kuvayı Milliye Basını.. Milli Mücadeleye Yakınlık Duyan Ancak Saltanata da Destek