• Sonuç bulunamadı

MİLLİ MÜCADELE DÖNEMİ İSYANLARI

Belgede Milli Mücadele'de Karaman (sayfa 39-53)

Milli Mücadele yıllarında Anadolu’nun pek çok yerinde çeşitli isyanlar çıkmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti böylece bir yandan cephelerde işgal güçlerine karşı mücadele ederken, diğer yandan da bu isyanları bastırmakla uğraşmak zorunda kalmıştır.

      

83  Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Cerideleri, C. I, s. 106.

84 Ahmet Atalay, Konya Kuva-yı Milliyecileri (İlk Meclise Girenler), I. Cilt, Damla Ofset, Konya

1997, s.257.

Milli Mücadele’de Türk milleti sadece İttifak kuvvetleri ile mücadele etmeyip, dâhili isyanlarla da baş etmek zorunda kalmıştır. Memleketin düşman işgali tehlikesi ile karşı karşıya kalmayıp, Türk milletini teslim olmaya zorlama amaçlı, en büyük tehlikenin iç düşmanlardan gelebileceği İsmet Bey (İnönü) tarafından şöyle vurgulanıyordu:

“ … Bizi teslim olmağa mecbur etmek için en kuvvetli bir vasıta daha vardır ki,

bu da dâhili nifaktır. Düşmanlarımız halkımızın an’anatından ve Harb-i Umumi’nin millette haklı olarak vücuda getirdiği bıkkınlıktan ustalıkla istifade etmek istiyorlar. Mesela, halk askerlikten yorulduğu için, millete askerliğin ilga edildiğini, bütün vergilerin affolunduğunu ilan ediyorlar. Milletimizin öteden beri gerek dinine ve gerek saltanat makamına bağlılığını bilen düşmanlarımız, saltanat ve hilafet makamının elinde bulunan bütün kuvvetleri millet aleyhine zorla sarf ettiriyorlar…

(Bazı kimseler) “Hazret-i Padişah askerliği affetti, vergileri affetti, sulh oldu, din ve imanı olan bizim arkamıza düşsün” diye etraflarına birçok halk toplayarak muhtelif telgraf merkezlerini basmak ve etraftaki zavallı köylüleri ellerine almak için uğraşmaktadırlar… Dâhili nifakın en büyük tehlike olduğunu hepimiz bilmekle beraber, bu hususta her gün rast geldiğimize ne kadar çok tekrarda, ne kadar çok irşatta bulunursak, düşmanlara karşı kendi mukavemetimizi bir kat daha ispat etmiş oluruz.86

Aynı gizli oturumda söz alan Fevzi (Çakmak) Paşa da şunları söylemiştir:

“ İngilizlerin yegâne planı bir milleti içinde yıkmaktır. Bir millet ki bunu anlar ve kaya gibi kendisi üzerine gelecek fesatlıklardan, iç ve dış hücumlardan sarsılmaz, bünyesinde gedik açılmaz; o millet hiçbir vakit mahvolmaz ve mahvedilemez… Bugün hepimiz biliyoruz ki, yenildiğine inanan bir millet, silahlarını atmadan da yenilmiştir. Ancak, yenilgiyi onaylamayan bir millet savaşmaya devam edebilir… Bizim milletimiz hiçbir zaman esaret zinciri taşımamıştır… Eğer biz, içimizde, kalbimizde; düşmanlarımızın buraya ayak basmasına kesin bir azimle iman edersek, basamazlar efendiler.87” Bu konuşmalardan da anlayacağımız üzere bir ülkenin yıkılmasındaki en büyük neden iç isyanlardır. İsmet İnönü’nün de belirttiği gibi devleti içten çökertirken kullanılan silahlar din, halkın cehaleti ve ekonomik sıkıntılar olmuştur.

      

86 TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. I, İçtima 21–29 Mayıs 1920 tarihli celse, s.40–43. 87 Aynı gizli celse tutanakları, s.44–45.

Özellikle 1920’nin Eylül ve Ekim aylarında i siyasetimizde yer alan zaaflarımız, düşmanlarımızı ümide düşürmüş ve bunun üzerine bunlar Ankara’nın güneyinde ve Batı Cephesi’nin gerilerinde, Yunan ve Fransız işgal bölgeleri arasında

isyanların çıkmasına neden olmuşlardır88. Çıkarılan isyanlar Kuvâ-yı Tedibiye

Kumandanlığı’na tayin olan Dâhiliye Vekili Miralay Refet (Bele) Bey kumandasında ekim sonlarında bastırılmıştır.

Milli Mücadele dönemindeki isyanlar da çıkış sebeplerine ve amaçlarına göre üç grupta toplanmaktadır. Birinci tür isyanları başlatanlar isyanın sebebini dini duygulara dayandırmışlardır. Halifeye bağlı olduklarını, Anadolu’daki hareketin ise bir kargaşa olduğunu yaymışlar, böylece halkın dini duygularından faydalanmışlardır. İkinci tür isyanları çıkaranların amacı bazı bölgelerimizde müstakil devletler kurmaktır. Bunlar da zaman zaman halkın dini duygularından faydalanmışlardır. Üçüncü tür isyanlar ise daha önceden Kuvâ-yı Milliye’nin yanında yer alıp, daha sonra düzenli ordu

kurulunca, düzenli orduya dahil olmayı kabul etmeyenlerin çıkardıklarıdır89.

Bizim konumuzu ilgilendiren Delibaş İsyanı birinci tür isyan grubuna dahil olmaktadır. Konya ve çevresinde, Milli Mücadele yıllarında bir muhalefet hareketi meydana gelmiştir. Delibaş Mehmet ve avanesinin meydana getirdiği bu olayın nasıl ve hangi sebeplerle ortaya çıktığını, bunlara karşı alınan tedbirleri ve Delibaş İsyanı’nın nasıl bastırıldığını görelim.

a. Delibaş Mehmet İsyanı

Konya’da çıkan isyanların genel nedenleri, padişaha bağlılık, milli hareketin vatan savunması yönünden zorunlu kıldığı sıkıntıdan kaçınmak, vatan haini bazı insanların para ile satın alınması, yine bazı kişilerin kinleri ve öc alma hevesleri uğruna ihanete sapmaları, gerici ve yobazların halkı kolayca kandıracakları ümidine kapılmaları

ve dini inanışları kişisel yararlarına alet edenlerin bu yoldaki faaliyetleridir90.

Bu ayaklanma Milli Mücadele hareketini yok etmek için, Türkiye’nin bütünlüğünü ve bağımsızlığını kurtarmaya çalışan ve gittikçe güçlenen Milli Mücadele       

88 Ali Fuat Cebesoy, Bilinmeyen Hatıralar Kuvâ-yı Milliye ve Cumhuriyet Devrimleri, Yay. Haz.

Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yayınları, İstanbul 2001, s.99.

89 Kenan Esengin, Milli Mücadele’de Ayaklanmalar, Kamer Yayınları, İstanbul 1998, s.180.  90 İstiklal Harbinde Ayaklanmalar 1919–1921, s.187.

hareketini yok etmek için, faaliyetleri İngilizlerin çabaları ve para desteği ile Anadolu’nun bir çok yerinde düzenlendiği ihanetin ve sonucu olan sorunların devamı niteliğindedir.

Konya’da oturan Zeynelabidin’in kardeşleri ve adamları tarafından Konya ve civarında gizli bir surette hazırlanan ayaklanma hareketi, öğrenilmiş olmasına rağmen, Konya ilinin yöneticileri ve komutanları işe önem vermemişler ve zamanında gereken tedbiri almamışlardı. Hatta, olayı yerinde görmek, incelemek ve halka gereken uyarıyı yapmak amacıyla gönderilen kurulun seçilmesinde bile dikkatsizlik ve hata yapılmış, seçilen bu kurul üyelerinin arasına, ayaklanmayı yürüten gizli örgüte mensup kimseler de katılmışlardı. Bunun gibi, 23 Eylül 1920’de Afyonkarahisar’ın batısındaki cepheleri görmeye götürülen ve milli kuvvetlerin Yunanlılarla nasıl çarpışmakta olduğu hakkında bilgi edinmeleri istenilen Konya ileri gelenlerinden oluşturulan otuz kişilik kurula da bu

gibi adamlar dahil olmuştur91.

Delibaş İsyanı’nın ilk tohumları Milli Mücadele’nin başında Konya valisi olan Cemal Bey tarafından atılmıştı. Konya Valisi bulunduğu sırada İstanbul’daki İngiliz ajanlarının aracılığını yapıp, Konya ve civarında Milli Mücadele aleyhinde hareket eden Vali Cemal’in bu faaliyetleri Eylül 1920’de kendini göstermiştir. Aynı zamanda Damat Ferit Paşa da Mustafa Kemal’in giriştiği Milli Mücadele’yi yok edebilmek için, İngiliz ajanların desteği ile 1920 sonbaharında Balta Limanı’ndaki yalısında Konyalı Hoca Zeynelabidin, Sait Molla, Mustafa Sabri, Ali Kemal ve İtilaf Devletleri’nin temsilcisi Agobiyan ile görüştü. Ermeni Agobiyan’ın ayaklanmalar için Konya ve dolaylarını elverişli bulduğunu söylemesi ve Zeynelabidin’in de ikna edilmesiyle ayaklanmanın

çalışmalarına başlanmıştır92. Zeynelabidin Hoca bu ayaklanma için Konya’daki eski

tanıdık elebaşlarını bir kez daha kullanmaya hazırlanırken Delibaş Mehmet’i de ihmal etmemiştir.

1919 yılında başlayan Bozkır Ayaklanması’nın tertipçilerinden olan Delibaş Mehmet Çumra’nın Alibeyhöyüğü köyünden eski ve tanınmış bir aileden gelmekteydi. Savaşlarda delice döğüştüğü ve bu nedenle nam salmış olan Mehmet Ağa’nın soyundan

geliyordu. Adını ve soyadını oradan almıştı ve köyün ağası idi93.

      

91 İstiklal Harbinde Ayaklanmalar 1919–1921, s.187.

92 Esengin, a.g.e , s.188. 93 Esengin, a.g.e., s.191.

Bozkır ayaklanmasının bastırılmasından sonra Konya Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin üyelerinden olan Delibaş, kendisine itibar gösterilmeye başlaması üzerine çevresinde güçlü ve silahlı insanları da toplamıştır. Hürriyet ve İtilaf Partisi’nin adamlarından Zeynelabidin Hoca’nın, Delibaş’a bir gün “ Sen paşa da olursun bey de, sende bu büyüklük olduktan sonra gel şu Konya’yı bas, Konya’yı alırsan dünyayı alırsın…” demesi Delibaş’ın gururunu okşamış ve harekete geçmesine neden

olmuştur94.

Çumra’daki Delibaş Mehmet, çoğu asker kaçaklarından olmak üzere ova köyleri Türkmenleri’nden beş yüz kadar silahlıyı Çumra’nın Alibeyhöyüğü köyünde toplamıştı. Durum Konya’da öğrenilince, Konya’daki elebaşılar Delibaş’a haber göndererek, derhal harekete geçmesini bildirdiler. Delibaş Mehmet, kendi köyü olan Alibeyhöyüğü’nde topladığı bu adamları, bir din adamına yazdırdığı dua ile davullu, zurnalı bir törenle” Padişahım çok yaşa” sesleri arasında yola çıkardı. Bu kuvvet, 2 Ekim 1920 akşamı Çumra’yı bastı ve bucak müdürünü tutukladı, Konya ile olan

haberleşmeyi kesti95.

Ayaklanma kısa süre içerisinde Çumra’da başlayarak, Karaman, Koçhisar, Karapınar, Ilgın, Akşehir, Beyşehir, Akseki, Manavgat ve Alanya’ya kadar yayıldı. Çünkü İstanbul’dan gelip bu bölgelerde örgüt kurmuş olan asi elebaşlarına gerekli yönergeyi veren, beraberlerinde getirdikleri paraları bu bölgelere dağıtan, tüccardan Kadınhanlı Hoca Ahmet ve yine tüccardan Gördesli Celal isimli şahıslar, aylarca buralarda devamlı faaliyetler göstererek gizli örgütlerini kurmuş bulunuyorlardı.

b. Delibaş İsyanı’nın Bastırılması İçin Alınan Tedbirler

Konya Valisi Haydar Bey, Çumra Sulama Müdürü Nadir Bey’in Niğde üzerinden çektiği bir telgrafla durumu öğrendi. Durumu Afyonkarahisar’da bulunan 12. Kolordu Komutanı Albay Fahrettin (Altay)’e 3 Ekim 1920’de şu şekilde bildirdi:

“Ilgın, Akşehir ve Karaman’da asker firarilerini toplayarak bir tür isyan

aldıkları gibi, bu gün de Delibaş Mehmet de başına topladığı avanesiyle Çumra nahiyesini basarak bucak müdürünü bağlayıp götürmüştür. Bu gün toplayabildiğim yüz

       94  Önder, a.g.e., s. 24.

otuz Arnavut ve Boşnak’tan başka bir tek jandarma eri yoktur. Bu kuvvetin de yüz kadarı silahsızdır. Halbuki yalnız Delibaş Mehmet’in kuvveti beş yüzden fazladır. Siz evvelce gönderdiğim 300 kadar milis Arnavut ve Boşnak’ı, ayrıca iki top ve iki mitralyözü, hemen Konya’ya gönderin. Ben bu sabah sağlayabileceğim kuvvetle, Konya’yı basacakları anlaşılmış, Delibaş Mehmet’i Çumra’da karşılayacağım.96”

Haydar Bey, ilettiği ikinci bir haberinde:

“ Ayaklanmanın genel bir yayılma gösterdiğini, Sille bucağındaki

jandarmalara taarruz edildiğini, kendisinin emrindeki kuvvetle Alaaddin Tepesi ile hükümet konağı ve her iki nokta arasındaki mevzileri tutacağını, haberleşme kesildiği

takdirde gönderilecek yardımcı kuvvetlerin kendisini bu mevzilerde aramasını…97”

bildirdi.

Durumun vahametini gören Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Delibaş İsyanı’nın bastırılması için dönemin Dâhiliye Bakanı olan Albay Refet ( Bele) ‘i görevlendirdi. Asilere karşı yapılan bu bastırma harekâtına; 12. Kolordu’dan, Batı Cephesi Ertuğrul Grubu’ndan, Pozantı’daki 41. Tümen’den bazı kuvvetler ile Albay Refet Bey’in Ankara’dan beraberinde getirdiği süvari kuvvetleri katıldılar.

Ayaklanma bölgesine en yakın olan ve karargâhı o esnada Afyonkarahisar’da bulunan 12. Kolordu komutanı, ilk olarak 3 Ekim 1920’de Kolordu Muhafız Bölüğü’nü iki makineli tüfekle destekleyerek trenle Konya’ya gönderdi. Bu bölük, Pınarbaşı istasyonuna kadar geldiğinde 4 Ekim günü kasabanın düştüğünü, çetelerin demiryolunu tahribe başladıklarını ve kendi üzerlerine doğru ilerlediklerini öğrenince, gerekli düzeni alarak bunları durdurdu. Konya’dan asilerden kurtulabilen dört hava subayı ile bir de

çavuş da Pınarbaşı’nda müfrezeye katıldı98.

5 Ekim 1920’de 12. Kolordu Baş veterineri Binbaşı Saadettin komutasında bir müfreze daha trenle Afyonkarahisar’dan yola çıkarıldı. Bu müfreze:

Uşak’tan getirilmiş 300 er, üç makineli tüfek, bir dağ topundan kurulu, Yüzbaşı Nuri komutasında bir tabur,

80 mevcutlu Haydar Bey Milli Süvari Bölüğü,       

96 ATASE, İSH, K. 839, Göm. Nu. 82, Bel. Nu. 82–1.

97 ATASE, İSH, K. 839, Göm. Nu. 82, Bel. Nu.82–2.

70 mevcutlu Hadi Bey Süvari Bölüğü,

210 mevcutlu Karahisar Milli Süvari Alayı’ndan meydana geliyordu99.

Albay Refet Bey ve diğer kuvvetler 18 Ekim 1920’de Karaağaç’ı, 19 Ekim’de Beyşehir’i, 24 Ekim’de İbradı’yı ve 4 Kasım’da da Antalya ve havalisini asilerden temizledi. 22 Kasım 1920’de Isparta’ya müfrezelerin ulaşması ile bölge tamamen asilerden temizlenmiş, başkaldıran dağılmış ve harekât sona ermiştir.

c. Delibaş İsyanı Ve Karaman

Delibaş Mehmet ve adamları Konya’yı işgal ederek şehrin yönetimine el koyup, vilayetin idaresi için de bazı atamalar da yapmıştı. Konya’nın işgal edilmesi üzerine Karaman ve havalisinde bulunan 139. Alay’dan, Konya’ya asker takviyesi yapılmıştır. Asilerin 4 Ekim günü Alaaddin Tepesi’ne saldırması üzerine savunma yapan erlerden mücadele sırasında kaçanlar olmuştur. Tepe’de devam eden mücadele yaklaşık 30 kişilik Boşnak ile Arnavut büyük bir cesaretle Delibaş’a karşı, mevzilerini korudular. Bundan sonra milli kuvvetlere saldırma kararı alan Delibaş 6 Ekim 1920’de harekete geçmiştir. Horozluhan’da Binbaşı Derviş Bey, Ankara’dan Albay Refet Bey’in kendilerine yardım etmesine kadar asilere karşı kahramanca mücadele etmiştir.

Delibaş’ın 6 Ekim’de taarruz edeceği hesaplanmıştı. Bu bakımdan Albay Refet Bey bütün hızıyla Konya’ya doğru yürümüş ve zamanında mücadele alanına yetişmişti. Günlerden beri şehri etkisi altına alan Delibaş ve isyancıları, Süvari Alayı’nın da çarpışmalara katılmasıyla kısa bir süre içinde bozuldular, dağınık ve bozgun halinde kaçmaya başladılar. Onları kovalayan süvari birlikleri sıkı bir takip ile tekrar tutunmalarına engel oldular. İsyancılar ağır kayıplar vermeye başladılar. Albay Refet Bey şehre girdikten sonra Ankara’ya şu raporu göndermiştir:

“ Meydan ile Konya arasında birkaç çarpışmadan sonra 6 Ekim’de Konya’ya

girildi. Asiler dağınık olarak Konya’nın doğusuna çekilmişlerdir. Fakat, Ilgın, Beyşehir, Karaman, Sultaniye, Koçhisar bölgeleri genellikle isyan hareketleri içinde bulunmaktadır. Konya’nın civar ile muhaberesi kesilmiştir…”

Albay Refet, bir yandan şehirde hükümet otoritesini yeniden kurmaya çalışıyor, diğer yandan kesilen muhabere irtibatlarını sağlıyor ve tenkil için bölgeye       

gelmekte olan milli kuvvetlere bundan sonra yapılacak işler hakkında gerekli emir ve direktifleri veriyordu.

Aynı gün Genelkurmay’dan şu emri almıştır:

“ Asilerin Karaman batısında Pınarbaşı köyü ile Bozkır ilçesinin Armasun

yerinde ve demiryolu üzerinde Arıkören mevkilerinde ve Çumra ovasında bulundukları, kuvvetlerinin 500’ü aşkın olup, günden güne arttıkları, 41. Tümen’den gönderilen müfrezenin hepsinin Karaman’da toplanmasından sonra, Karaman civarında Pınarbaşı gibi tenkillere başlanması, ondan sonra yapılacak hareketler için sizden emir alınması yazılmıştır. 100

İsyan bütün Konya bölgesine yayıldığı için, Delibaş’ı Konya’dan çıkarmakla iş bitmemiştir. Albay Refet Bey, 7 Ekim akşamı Genelkurmay Başkanlığı’na bir telgrafla:

“ Bu sabah Karaman ile birkaç telgraf muhaberesi yapılabildi. Onun

isyancılar elinde olduğu anlaşılıyor. Bu halde bütün Konya ve Isparta Sancağı’nın Konya’ya yakın yerleri isyan halindedir. Kadınhan istasyon memuru 7 Ekim 1920 öğleden sonra Kadınhan’ın dahil asiler tarafından işgal edildiğini söyledi. Muhabere şimdi kesildi. Durumu önemli görüyorum. Bir kuvvet, Ilgın üzerinden Kadınhan istikametine hareket etmelidir. Eğirdir’den Şarkikaraağaç ve Beyşehir yönünden de Demirci Mehmet Efe’nin yollanmasını gerekli görüyorum. Karaman yönündeki hareketin Niğde çevresine bulaşmasından endişe ediyorum. Gerek Karaağaç, gerek Kadınhanı ve gerekse Karaman’a karşı önemli icraata geçilmesi gerekiyor. Çabuk ve etkili davranmazsak, isyan daha da büyüyecektir101.” diyordu.

Geniş bir alanı kapsayan ayaklanmaların tenkili için planlı bir harekatla işe başlamak gerekiyordu. Alınacak ciddi tedbirlerle bu ayaklanmaların bir an önce söndürülmesi ve mevcut kuvvetlerin cephelere, düşman karşısına gönderilmesi gerekiyordu.

Albay Refet’in, 500 atlı, bir dağ topu, iki hafif makineli tüfek ile Binbaşı Derviş müfrezesi birleştikten sonra oldukça güçlü bir mücadele birliği olmuşlardı. Geniş ayaklanma bölgesi de üç bölüme ayrılmıştı.

      

100 ATASE, İSH, K. 625, Göm. Nu. 167, Bel. Nu. 167–2. 101 ATASE, İSH, K. 683, Göm. Nu. 151, Bel. Nu. 151–1.

Esas ayaklanma bölgesi olan Konya’nın güneyinde Karaman dahil olan yerlerin temizlenmesi görevini Albay Refet Bey almış ve Karaman’da bulunan 139.

Alay da ayaklanmanın bastırılması için 12. Kolordu’nun emrine girmiştir102. Afyon’dan

Ilgın’a kadar demiryolu çevresinde isyanın bastırılması 12. Kolordu, Eğirdir Gölü çevresinde ise Demirci Mehmet Efe görevlendirilmiştir.

8 Ekim 1920 sabahı süvari birlikleriyle Çumra yönünde Albay Refet Bey harekete geçti. O gün akşama kadar Konya’nın 40 kilometre güneydoğusu çizgisini tuttu ve bölgeyi temizledi. Çumra ve Alibeyhöyük isyancıları Bozkır yönünde kaçıyorlardı. Bu isyancılar kaçarken bile halka beyanname dağıtıyor, tekrar Konya’yı alacaklarını ve cephedeki askerlerle birleşerek padişah namına Ankara’ya yürüyeceklerini ve Milli Mücadelecileri yok edeceklerini yayıyorlardı.

Konya baskının ikinci günü asiler Karaman- Konya telgraf hattını kestiler. Delibaş Mehmed sadık adamlarından Hotamışlı Hacı Bekir yaylasında Topal Mevlüt’e yüzbaşı rütbesini vererek bir grup asi ile Karaman’a göndermiştir. Hükümet binasının düşmesinde ve Alaaddin Tepesi’ne yapılan hücumlarda rol oynayan bu şahıs Karaman’ın Pınarbaşı’na gelmiştir. 11 Ekim 1920’de bu durum şu şekilde bildirilmiştir:

Delibaş, Pınarcıklı Asım ve avanesi, Akkilise, Pınarbaşı ve Başkışla

civarında beş yüze yakın kuvvetle icra-yı faaliyet eyleyip, Başkışla’da darağacı kurarak eski Aladağ müdürünü ve takım kumandanını idam eyleyecekleri köylüler tarafından ihbar edilmiştir.103” Alınan bu ihbar üzerine Refet Bey aynı gün Pozantı’daki 41. Tümen Komutanlığı’na; Adana Müfrezesinin Pınarbaşı ve çevresini yola getirdiğini ve

13 Ekim 1920’de Başkışla yönünde hareket edeceğini bildirmiştir104.

Asilerin Pınarbaşı’nda toplandıkları sırada Karaman Kaymakamı Hayri Bey, Niğde hattı üzerinde Dâhiliye Vekaleti’ne durumu bildirmiştir. Ayrıca Adana ve Silifke ile Zeyve Kasabalarına da telgraf göndererek yardım istedi. Bu arada Hayri Bey kazada mevcut inzibat kuvvetleri ile halktan meydana getirdiği gönüllüler ile şehrin hakim noktalarını tuttu. 5 Ekim 1920 günü Adana’dan Sarı Bey idaresinde bir top, bir mitralyözden ibaret 200 kişilik bir kuvvet Karaman’a geldi. Kaymakam halkın asilerle birleşmesini önlemek için Müftü Hadizade Mustafa Efendi’nin imzaladığı beyannameyi       

102 ATASE, İSH, K. 688, Göm. Nu. 47, Bel. Nu. 47–1. 103 ATASE, İSH, K. 566, Göm. Nu. 101, Bel. Nu. 101–2.

yayınladı. Şehirde yeteri kadar kuvvet olmasına rağmen, maalesef iyi bir müdafaa tedbiri alınamadı. Bu durum, Pınarbaşı Köyü’nde toplanan asilerin muhbiri vasıtası ile öğrenildi. Asiler aynı gün yani 5 Ekim’de saat 8.30’da Karaman yakınlarındaki Ağa Değirmeni’ne geldiler. Asilere Pınarbaşılı Asım kumanda ediyordu. Aynı saatte hücum eden asiler müdafilerin şiddetli karşı koymalarına rağmen şehre girmeye muvaffak oldular. Sarı Bey de istasyona sığınmak zorunda kaldı.

Şehre giren asiler önce hükümet konağını işgal ettiler. Buradaki Jandarmaların silahlarını alarak hapsettiler. Askerlik Şubesi’ni basarak cephaneyi yağmaladılar. Yağmalanan Karaman silah deposunda yalnız top ve mermi kalmıştır. Bunun yanı sıra

Silifke’ye gönderilecek olan 200 tüfekten 30 kadarı alınmıştır105. Kendilerine katılan bir

kısım halkla birlikte hapishaneyi boşalttılar. Mebus Arif Bey’in evi başta olmak üzere, Karaman Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Merkeziye Reisi Mehmet Bey’in evini yağmaladılar. Daha sonra istasyona çekilen Sarı Bey kuvvetleri ile bir saat çarpıştılar. Müsademe sonunda asilerle baş edemeyeceğini anlayan Sarı Bey kademeli olarak çekilmek zorunda kaldı. Böylece istasyon da asilerin eline geçti. Karaman’a tamamen sahip olan isyancılar derhal Konya’da olduğu gibi yeni bir hükümet kurdular. Eski Hürriyet ve İtilaf Fırkası Reisi Hadimli Mustafa Asım’ı kaymakam, tahsil memuru Çerkez Yakup’u Mal Müdürlüğü’ne, Bursa İstiklal Mahkemesi’nde hüküm giyen sonra affedilerek Karaman’a gelen Nuri Efendi’yi Jandarma Komutanlığı’na, kendisi gibi mahkûm iken affa uğrayan eski zabıt kâtibi olan kardeşi Refik Efendi’yi Umumi Savcılığa getirdiler. Bu tayinlerden sonra Zeynelabidin Efendi’nin yeğeni olan eşkiyanın yaptığı dua üzerine asiler yağma hareketlerine başladılar. Ancak bu hareketler uzun sürmedi çünkü Milli Kuvvetler’in Konya’ya geldiği haberleri asiler tarafından duyulmuştu.

7 Ekim 1920’de Pozantı’da bulunan 41. Fırka’dan 500 kişilik bir piyade taburu, iki makineli ve bir cebel toptan ibaret kuvvetin öncüleri kazanın önlerine geldi. Asiler başta Arzı’nın Abdullah olduğu halde Konya’da Delibaş’ı Mehmed’in yaptığı gibi halkı cepheye çağırdılar. Muallimlerden ve İhtiyat Zabiti Mehmet Rauf Efendi komutanlık yapıyor ve şehirdeki memurlar zorla cepheye sevk ediyordu. Asiler 41.

Belgede Milli Mücadele'de Karaman (sayfa 39-53)

Benzer Belgeler