• Sonuç bulunamadı

Konya "Türk Sözü" gazetesi (1917-1918)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Konya "Türk Sözü" gazetesi (1917-1918)"

Copied!
177
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TARİH ANA BİLİM DALI

YAKINÇAĞ TARİHİ BİLİM DALI

KONYA “TÜRK SÖZÜ” GAZETESİ (1917–1918)

Pembe TURGUT

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Mehmet YILMAZ

(2)

KONYA “TÜRK SÖZÜ” GAZETESİ (1917–1918)

ÖZET

“Türk Sözü” Gazetesinin başlangıcı sayılan “Babalık” gazetesi, 1910 yılında yayın hayatına başlamış, 1952 yılına kadar varlığını devam ettirmiştir. Vali Muammer Bey’in Konya’ya gelmesiyle onun teşvik ve tavsiyesi üzerine 1917’de daha samimi bir anlam taşıyacağı düşüncesiyle “Türk Sözü” adını almıştır. Vali Muammer Bey’in Sivas’a tayininin çıkması ve Konya’dan ayrılması ile gazete tekrar eski “Babalık” adını almıştır.

Genelde 4 sayfadan ibaret olarak yayın yapan gazete “Başyazı”, “Türklük Etrafında” başlıklarıyla Türklüğün ayakta kalması için manevi destek vermiş, yön gösterici görev üstlenmiştir. Başarılar elde etmenin tek yolunun kendi manevi değerlerimize sahip çıkmakta bulunacağını dile getirmiştir. Yine bu bölümlerde üzerinde durulan genel bir konu da her şeye rağmen halkın ümitli olmasının gerekli olduğudur. Edebi içeriği ile genelde çocukların dünyasına hitap etmiş, ışık olmaya çalışmıştır. Yerel gazete olması münasebetiyle ağırlıklı olarak şehir haberlerine ve vilayet haberlerine yer vermiştir. Önemli günleri kutlamaları ile mutlulukları paylaşmak, verdiği kötü haberlere dair bilgilerle hüzünleri dile getirmek ve de duyurularla da halkı bilinçlendirmek, gazetenin çalışma ilkelerini yansıtmaktadır. “Açık Yazılar” bölümlerinde yazarlar güçlerini, fikirlerini, halkın fikir hayatını, maneviyatını güçlendirmek adına motive edici şekilde kullanmışlardır. “Edebi Kısım” bölümünde de bu fikirleri destekleyen yazılar yer alırken, çocuk şiirlerine ve duygulu şiirlere yer verilmiştir. Farklı şehirlerdeki kaynaklardan elde edilen vilayet haberleri ile o dönemin diğer şehirlerinin de içinde bulunduğu duruma ışık tutmuştur.

Gazetede verilen harici haberler de Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı sonlarında özellikle de borçlanma konusundaki durumuna dikkat çekmiştir. İlan sayfasında yer alan duyurularda halkı daha çok iş bulma adına davetleri, yardım taleplerinin giderilmesine yönelik çalışmaları içermektedir. Bununla birlikte kutlamalar, tebrikler, ödüller, görevlendirmeler, ölümler, nutuklar kısaca hayata dair her şey gazete sütunlarında dile getirilmiştir.

(3)

“Türk Sözü” Gazetesi, sahip olduğu yazar kadrosu ile yayın hayatı süresince, Türk milletinin zor zamanlarda gücünü yine kendi özüne dönerek bulabileceği ve bu konuda asla ümidini kaybetmemesi gereğini vurgulayan misyonu itibariyle halkın sözü, manevi desteği olma yolunda çalışmalarını sürdürmüş ve bunda da etkili olmuştur

(4)

KONYA “TÜRK SÖZÜ” NEWSPAPER (1917–1918) SUMMARY

“Türk Sözü” Newspaper considered as the preliminary of “Babalık Newspaper” started its broadcast life in 1910 and continued to exist until 1952. After Proconsul Muammer came to Konya as a result of his encouragements and suggestions, it took the name of “Türk Sözü” with the idea that it would have a more sincere meaning in 1917.

“Başyazı” which was generally published as 4 pages supported Turkısh nation morally with the heading “Türklük Etrafında”. İt mentioned that the only way to gain success was to protect our own morale values. Also, the other general subject emphasized in these sections was the necessity that public should always be hopefull. İt appealed to children’s world with its literal content and tried to be a light for them. As it was a local paper, it predominantly gave place for city and province news. The fact that it shared happiness by celebrating important days, mentioned the sorrow of public by publishing bad news and informed the public reflects the working principles of the newspaper.

İn the section “Açık Yazılar” the writers used their ideas and power motivatingly in order to strenghten the world of the public idea and their morale. While in “Edebi Kısım” section the writings supporting these ideas took place, it also gave a place for “child poems” and “emotional poems”.

Besides these, it shed a light on the situation of the other cities of that time with the province news gained from different cities.

The external news published in the newspaper took the attentions to the situation of Ottoman Empire, especially its debt situation, late in World War I. İn the announcement part of advertisement pages it also contained invitations inviting public for finding a job and works for supplying help demonds. İn addition to this; celebrations, congratulations, rewards, commissionings, deaths, and sermans, briefly everything abouth life, were mentioned in the columns of the newspaper.

With its writer personel during its broadcast life, “Türk Sözü” Newspaper owing to its mission emphasizing the neccesity that Turkısh nation could only find its power in itself at difficult times and that it should nevelose its hope continued its works on the way of being the voice of public and morale support and became effective in that.

(5)

ÖNSÖZ

Türk Sözü Gazetesi’ni çalışmak istememdeki amaç, gazetenin içeriği bakımından tarih, edebiyat, iç ve dış haberler gibi farklı konuları bünyesinde barındırıyor olmasıdır. Böylece bu konularla, 1917 ile 1918 yıllarındaki bir yıllık dönemde Konya’nın sosyal, kültürel ve ekonomik hayatı ile verdiği haberler doğrultusunda Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde içinde bulunduğu durumları aktarmak istedim.

“Türk Sözü Gazetesi”nin başlangıcı sayılan “Babalık” gazetesi, 1910 yılında yayın hayatına başlamış, 1952 yılına kadar varlığını devam ettirmiştir. Vali Muammer Bey’in Konya’ya gelmesiyle onun teşvik ve tavsiyesi üzerine 1917’de daha samimi bir anlam taşıyacağı sanılan “Türk Sözü” adını almıştır. Vali Muammer Bey’in Sivas’a tayininin çıkması ve Konya’dan ayrılması ile gazete tekrar eski “Babalık” adını alacaktır.

Genelde 4 sayfadan ibaret olarak yayın yapan gazete Başyazı, Türklük Etrafında başlıklarıyla Türklüğün ayakta kalması için manevi destek vermiş, yön gösterici görev üstlenmiştir. Başarılar elde etmenin tek yolunun kendi manevi değerlerimize sahip çıkmakta bulunacağını dile getirmiştir. Edebi içeriği ile genelde çocukların dünyasına hitap etmiş, ışık olmaya çalışmıştır. Yerel gazete olması münasebetiyle ağırlıklı olarak şehir haberlerine ve vilayet haberlerine yer vermiştir. Önemli günleri kutlamaları ile mutlulukları paylaşmak, verdiği kötü haberlere dair bilgilerle hüzünleri dile getirmek ve de duyurularla da halkı bilinçlendirmek, gazetenin çalışma ilkelerini yansıtmaktadır.

Çalışmalarım sırasında yardımlarını esirgemeyen Danışmanım Yrd. Doç. Dr. Mehmet YILMAZ’a, baştan beri çalışmalarımda büyük destek olan aileme ve özellikle de kız kardeşim Ayşe TURGUT’a teşekkür ederim.

(6)

İÇİNDEKİLER ÖZET ...ii SUMMARY ...iv ÖNSÖZ ...v İÇİNDEKİLER...vi GİRİŞ ...1 Birinci Bölüm GENEL BASIN TARİHİ VE TÜRK SÖZÜ GAZETESİ’NİN TEKNİK ÖZELLİKLERİ I. HABERLEŞME, GENEL BASIN TARİHİ, TÜRKİYE’DE BASIN... 3

A.HABERLEŞME VE GENEL BASIN TARİHİ... 3

B.TÜRK BASIN TARİHİ... 6

1. Anadolu Basını ... 7

2. Babalık Gazetesi ... 8

II. TÜRK SÖZÜ GAZETESİ’NİN TEKNİK ÖZELLİKLERİ ...10

İkinci Bölüm YAZARLAR, ESERLERİ VE KÖŞE YAZILARI I. YAZARLAR VE ESERLERİ A.SÜLEYMAN NECATİ...12 B.MEHMET MUHLİS...21 C.MİTHAT BEY...31 D.NAİM HAZIM...39 E.MÜMTAZ BAHRİ...42 F.NAMDAR RAHMİ...43 G.HAMDİZADE ABDÜLKADİR...46 H.EDİP RAŞİD...52

II. KÖŞE YAZILARI...54

A.BAŞYAZILAR...54

B.TÜRKLÜK ETRAFINDA...59

C.EDEBİ KISIM...60

D.AÇIK YAZILAR...63

E.OKUYUCU YORUMLARI VE CEVAPLAR...74

Üçüncü Bölüm

(7)

I. ŞEHİR HABERLERİ ...77

A.İŞ YURDU HABERLERİ...77

B.GÖK ALP TİYATROSU...78

C.İTTİHAT VE TERAKKİ MEKTEPLERİ...81

D.ÖKSÜZ YURTLARI HABERLERİ...82

E.KONYA MİLLİ KÜTÜPHANESİ...84

F.MECLİS-İ UMUMİ VİLAYETİN MESAİ PROGRAMI...87

G.ZİRAAT HABERLERİ...88

H.MAARİF HABERLERİ...90

İ.TÜRK OCAĞI...91

II. ÇEŞİTLİ HABERLER ...91

A.DAĞITIMLAR ...91 B.GİDENLER...92 C.GELENLER...92 D.NİŞAN...92 E.İÇTİMAİFAALİYETLERDEN...93 F.TAHRİR HAYATI...93 G.HIRSIZLIK ...94

H.VALİ MUAMMER BEY’İN ÇALIŞMALARI...95

İ.BELEDİYEYİ İLGİLENDİREN OLAYLAR...96

J.ŞEHİRDE MEYDANA GELEN GELİŞMELER...97

Dördüncü Bölüm GENEL HABERLER VE DUYURULAR I.GENEL HABERLER ...114 A.DÂHİLİ HABERLER...114 B.SOSYALFAALİYETLER ...116 C.ZİRAAT HABERLERİ...118 D.EKONOMİKHABERLER...119 II. DUYURULAR...121 A.ZİRAÎ HABERLER...121 B.TEBRİKLER...122 C.FAYDALI MALUMAT...123 D.VİLAYET HABERLERİ...126 E.HARİCİ HABERLER...136 F.İLANLAR...141 SONUÇ...154 BİBLİYOGRAFYA ... 156 EKLER... 157

(8)

GİRİŞ

600 yıllık bir tarihi içine alan Osmanlı Devleti, 1914–1918 yıllarındaki I. Dünya Savaşı sonrasında Milli Mücadele dönemine girmiştir. Bu dönemde Milli Mücadele adına kamuoyu oluşması en çok ihtiyaç duyulan alan olacaktır. Ancak bu ihtiyacı karşılayıcı en önemli unsur elbette basındır. Konya basını da bu anlamda sorumluluğunu yerine getirmiştir. Yazıları, içeriği, ders verici üslubuyla Türk Sözü Gazetesi, Konya halkı ve aynı zamanda İstanbul ve yurt dışından da haberler vererek dönemin siyasi, sosyo-ekonomik, kültürel, tarihi ve doğal özelliklerini günümüze yansıtan aynı zamanda kıyaslama yaparsak dönemin diğer şehirlerinin de durumlarını göz önüne sermektedir. İçinde bulunulan dönemin şartları göz önüne alındığında elde edilen bu veriler sosyoekonomik gibi alanlarda yine günümüz şartlarıyla kıyaslandığında, süreçte nerede bulunduğumuzun bir tahlilini yapmak için bizi düşünmeye sevk etmektedir.

Yayın içeriği olarak milliyetçiliğin vurgulandığı gazetede halk yazılarla, şiirlerle, verilen kişilik örnekleriyle bu duyguyu daha iyi kavramaktadır. Gazeteyi takip eden halk güncel olaylardan haberdar olduğu gibi genel kültür alanında bilgilenecek aynı zamanda manevi duyguları yüksek yazıların takibiyle sahip olduğu değerlere daha sıkı bağlanacaktır.

Çalışma sırasında Türk Sözü Gazetesi’nin sayılarının tamamı Osmanlıca’dan Türkçe’ye çevrilmiş, daha sonra metin içerikleri yorumlama yapılmadan fişlenmiş, çalışma metninin oluşmasında ağırlıklı olarak bu fişler kullanılmıştır. Zaman zaman orijinal çeviri örneklerine yer verilmiş ve bunların Osmanlıca yazımları ekler bölümünde belirtilmiştir. Çalışmanın başında genel basın tarihine yer verildikten sonra Türk Sözü Gazetesi’nin 67 sayıdan oluşan metninin içeriği yer almaktadır. Bu içeriği doğrultusunda gazete içinde bulunulan şartlar dâhilinde halkın her alanda bilgi almasını sağlamıştır.

Çalışmada basın hakkında genel bilgi verildikten sonra, yazarlar ve makalelerinin içeriği belirtilmiştir. Süreli yazıların içeriği belirtildikten sonra ilanlar, reklâmlar, duyurular, şehir dışından haberler vilayet haberleri ve dış haberlere yer verilmiştir. Dönemin şartları düşünüldüğünde düzenli görünen sayfa ve konu düzenleme ile başlıklandırmanın günümüz şartlarında geride

(9)

kaldığı söylenebilir. Bu durumda çalışma sırasında düzenleme konusunda zorluklar yaşanmasına neden olmuştur. Bazı sayılarının eksikliği görüldüğü gibi, transkripsiyon sırasında yazılar çok küçük olduğundan büyüteç kullanılmada okumakta zorladığım bilgisini de vermeden geçemeyeceğim.

(10)

Birinci Bölüm

GENEL BASIN TARİHİ VE TÜRK SÖZÜ GAZETESİ’NİN TEKNİK ÖZELLİKLERİ

I. HABERLEŞME, GENEL BASIN TARİHİ, TÜRKİYE’DE BASIN

A. Haberleşme ve Genel Basın Tarihi

İnsanlar arasında ilk haberleşme işaretleşme ile başlamıştır. İlkel toplumlarda yüksek tepeler üzerinde ateş yakarak, bazı Kızılderili kabilelerinde bugün hala görüldüğü üzere uzaklardan belirlenecek şekilde duman çıkartarak, Afrika yerlilerinde olduğu gibi tam tam çalarak, işaretler ve seslerle, kişilerle haber göndermek yanında uzak mesafelere yaya ve atlı haberciler göndererek sağlanmıştır. Zamanla sözlü olarak haber ulaştırmada da sakıncalar doğmuş, haberlerin ezberlenmesi yolunda çalışmalar yapılmış. Yazının icadına kadar bu şekildeki doğrudan doğruya olan haberleşme eylemi, yazının icadıyla dolaylı haberleşme eylemine dönüşmüştür. Yazı haberin kaynağına dönebilmeyi sağlayan sağlıklı bir araç olmuştur. İnsan önce aile çevresinin etkisi altında kalmıştır. Bu çevrenin dışında giderek mahalle, okul, meslek çevreleri, köy, kasaba, şehir ve yurt çevreleri insanı az veya çok etkisi altında bırakmaktadır. Bu çevreler insanın kişiliğini oluşturmakta ve çevrelerin durumunaa göre de geleceğini belirlemektedir. Bununla birlikte insan ilişkileri düzenlenirken çevresinde olup bitenleri öğrenme, kendi başına gelenleri duyurma, düşündüklerini paylaşma ihtiyacı öğrenme merakı haberleşme eylemini yaratmıştır. Alıcı ve verici olarak iki kişi arasında geçekleştirilen ve sözlü şekilde olan haberleşmeler üçüncü kişilere aktarılması ile zincirleme haberleşme söz konusu olmaktadır. İşte bu haberleşme eyleminin en eski en etkili ve en yaygın aracı günümüzde “dördüncü kuvvet” olarak nitelendirilen basındır (İnuğur, 1993; s. 26).

Terminolojik anlamda basın kelimesi anlamını, XV. yüzyılda matbaanın icat edilmesi ve giderek gelişmesi fikir ve düşüncelerin geniş ölçüde yayılmasına olanak sağlamış, basma ve yayma anlamına gelen (presse) basım sanatı, adını bu işe kullanılan baskı makinesinden almıştır. Basın, belirli zamanlarda basılıp her çeşit haberi ve fikri topluma ulaştıran tüm yayın ürünleridir. Genellikle günlük basın ürünlerine gazete, haftalık, on beş günlük ve aylık basın ürünlerine de dergi denilmektedir. Yayın, gazete ve dergilerin yanında radyo ve televizyon gibi tüm kitle

(11)

iletişim araçlarıyla kamuoyuna sunulan her şeydir. Gazete ise her eşit haberi topluma ulaştıran günlük haber aracıdır. Gazeteyi olaylardan halkı sürekli haberdar ederek kamuoyunu düzenlen, yönetici otoriteleri uyaran, ele aldığı konular yönünden uğraşı alanı sınırsız olan bir yayın organ diye tanımlamak mümkündür (Girgin, 2002; s. 45).

İnsanoğlunun vazgeçemediği her yerde var olma düşüncesi XIX. yüzyılda gerçekleşmeye başlamıştır. XVIII. yüzyıla kadar haber ve reklâmlardan oluşan gazeteler zamanla siyasi konulara, eğilmeye, finansal ve kültürel konulara yönelmeye de başlamışlardır. 1450 yılında Gutenberg’in, değişebilir harfleri kullanarak yaptığı ilk baskı, zamanının baskıda devrimi olarak görülürken bugün basım teknolojisi her türlü baskının hazırlanışında, bir bakıma robot çağına ulaşmıştır. Batı dünyasını, 1960–1970 yılları arasında elektronik araçlar işgal edince gazete kendini yeniden tanımlamak zorunda kalmıştır. Eskiden aşırı derecede çoğulcu bir rekabete dayanan gazete endüstrisi; günümüzde tekelci bir kimliğe bürünmüştür (Bodur, 1997; s. 28).

Kurumsal bir ürün olarak basının içeriği, işlevi haber toplama ve yazma olan uzmanlaşmış, kurumlaşmış çalışmaların sonucudur. Bu iç içe girmiş koşulların tümü ise haber sosyolojisini oluşturur. Kişileri rahatlatma, uyuşturmaya yöneltmekle birlikte, boş zamanlarının değerlendirilmesinde bu tür haberlere yönelme, çağımızda hemen hemen her ülkede büyük bir yer tutmaktadır. Yazılı basın, ulaştırdığı haber mesajlarının saklanabilir bir belge niteliğinde olması yönüyle, istenildiği zaman tekrar okunma, gözden geçirilme olanağını sağlamaktadır. Yazılı basın haberleri daha ayrıntılı, derinliğine inerek sunmaktadır, radyo ve televizyona ye göre daha az süratle haber verme özelliğine sahiptir. Kitle haberleşme araçları diğer toplumsal kurumlar ve örgütler gibi, bazı özellikler ve yükümlülüklere sahiptirler. Bu araçları aynı zamanda, siyasal haberleşmenin yayımında büyük rol oynamalarından ötürü, siyasal alt sistemler olarak nitelemek de mümkündür. En genel tanımlama ile gazeteciliğin temel işlevi haber vermedir. Gazeteler, dergiler için yazılı basın, radyo ve televizyon için ise sözlü veya elektronik basın terimleri kullanılmaya başlanmıştır. (Tokgöz, 1981; s. 12).

F. Bodur’a göre basın, yerel ve ulusal olarak değerlendirilmektedir. Belirli bir yörede yayınlanan basın yerel basın olarak adlandırılmaktadır. Buradaki yerel sözcüğü, dar bir yerleşim alanını belirtmek için kullanılmaktadır. Bu alan, bir bölge,

(12)

il, ilçe veya köyle sınırlı olabilir. Bazen de bir bölgeye bağlı il, ilçe ve bu ile bağlı köylerin hepsini kapsayabilir. Yerel basının ulusal basından ayrı bir özelliği vardır. Ulusal basın olayları dünya ve ülke bazında değerlendirip gazetede yer alacak haberleri seçerken geniş kitlelerin ortak ilgi alanlarını göz önünde bulundurur. Yerel basın ise daha dar çevredeki olaylara değinir. Ulusal basının birkaç satırda geçtiği yöresel haberleri yerel basın, en ince ayrıntısına kadar verir. İşte bu özelliği ile yerel basının ulusal basın karşısında bir üstünlüğü söz konusudur. Yerel basın ulaşılabilen ve yöre insanını doğrudan ilgilendiren tüm olayları yöre okuruna iletmektedir. Bu tutumu ile de gereksiz haberlerle sayfa dolduran basından üstün bir özellik taşımaktadır. ABD’de ulusal düzeyde basın yerine bölgesel veya yerel düzeyde basın yer almaktadır. İngiltere’de ağırlık ulusal basınındır. Fransa’da da yerel basın yine ağırlık kazanmış durumdadır. Yapılan araştırmalar sonunda elde edilen verilere göre, yerel ve bölgesel basının işlevleri şunlar olmalıdır:

1. Devlet etkinliklerini duyurmalıdır. 2. Hükümet icraatını bildirmelidir.

3. Yerel kamu hizmetlerinin duyurulmasına çaba göstermelidir. 4. Yerel ve özel kamu kuruluşları ile görevlilerinin denetçisi olmalıdır. 5. Belirli konularda kamuoyu oluşmasına katkıda bulunmalıdır. 6. Eğitim görevi üstlenmelidir.

7. Yerel yönetim- yurttaş ilişkilerinin gelişmesini etkilemelidir. 8. Yurttaşların kültür düzeylerinin yükselmesini sağlamalıdır. 9. Demokrasi kültürünün yerleşmesi gelişmesine yardımcı olmalıdır. 10. Dinlendirici ve eğlendirici yönleri bulunmalıdır (Bodur, 1997; s. 29). şeklinde yerel ve ulusal basının işlevleri belirtilmiştir.

İnuğur’a göre, basın ve yayın tarihi belirli döneme ayrılması gerektiğinde dört dönem ortaya çıkmaktadır:

1. Basının doğuşu: bu dönem yazının icadıyla başlayan ve 1789 büyük Fransız devrimine kadar süren, uzun zaman sürecindeki basın ve yayın hareketlerini kapsamaktadır.

2. Basının gelişmesi: 1789 devriminden 1878 devrimlerine kadar devam eden, ilk yarısında sansür ve siyasi baskının ağırlını hissettirdiği, ikinci yarısında basın özgürlüğünün oldukça yerleştiği dönemdir.

(13)

3. Basın evrimi ve zirveye ulaşması: 1850’den 1914 yılında I. Dünya Savaşı’nın başlamasına kadar süregelen altmış beş yıllık basın dönemidir.

4. Modern basın dönemi ise I. Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar süren ve “modern basın çağı” olarak nitelendirilen dönemdir (İnuğur, 1993; s. 245).

B. Türk Basın Tarihi

Osmanlı Devleti sınırları içinde basının yaygınlaşmasını sağlayacak olan basımın uygulanmasını genellikle ülke dışındaki bazı hareketlerin hazırladığı belirtilmiştir. Bu hareketleri, Avrupa ülkelerinde önce Arapça, daha sonra Türkçe basımın yapılması, basılan kitapların ülkeye sokulması, Osmanlı ülkesinde azınlıkların basımevleri kurmaları şeklinde özetlemek mümkündür. Müslümanlar önceleri batı ülkelerinde basılan İbn-i Sina'ya ait tıp kitapları ile Kur’an’ın basımını yadırgamışlar ve bunları satın almak istememişlerdir. Bu davranışın başlıca nedeni el yazmacılığının geçim aracı oluşu ve baskı sanatının gelişmesi karşısında hattatlığın tehlikeye gireceği endişesidir (Girgin, 2001; s. 198).

Osmanlı’da ilk basım evini Museviler kurmuşlardır. Ermeniler 1567’de, Rumlar 1627’de basım evlerini kurup işletmişlerdir. II. Beyazıt zamanında basım işleri yasaklanmış, I. Selim zamanında özel bazı kitaplar yayınlanmış, fakat 1515’de I. Selim tekrar babasının fermanını tasdik ederek basım işini yeniden yasaklamıştır. Yıllarca sonra III. Ahmed zamanında Nevşehirli İbrahim Paşa’nın gayretleriyle baskı yasağı ancak kaldırılabilmiştir. Basım sanatının Osmanlı ülkesinde uygulanması şerefi İbrahim Müteferrika’ya aittir (1674–1745). Basım evi konusunda İbrahim Müteferrika’yı destekleyen Yirmi Sekiz Çelebizade Sait Efendi’dir. Resmi adı “Darüt-tıbaatül amire” olan, fakat halk tarafından “basma hane” denilen ilk Türk basım evi, İbrahim Müteferrika’nın Sultan Selim Semti’ndeki evinin alt katında kurulmuştur (14-16 Aralık 1727) (Girgin, 2001; s. 199).

Basım tarihindeki gelişmelerin sonrasında, Türk basın tarihinin ilk örneklerinin görüldüğü 1860 yıllarının basını; bir bakıma Türk basınına öncülük etmiştir denilmektedir. Türkiye dışında yayınlanan Türk gazetelerinin de önemli bir yeri bulunmaktadır. 1867’de Ali Süavi yönetiminde “Muhbir”, 1868’de Namık Kemal yönetiminde “Hürriyet” Londra’da yayınlanmıştır (Bodur, 1997; s. 28).

Türkiye’de basın ve yayın tarihini İnuğur, aşağıdaki şekilde değerlendirmektedir:

(14)

Tanzimat Dönemi 1831–1876

Birinci Meşrutiyet ve İstibdat dönemi 1876–1908 İkinci Meşrutiyet Dönemi 1908 – 1918

Mütareke ve Kurtuluş Savaşı Dönemi 1918–1923

Cumhuriyet Dönemi 1923 ve sonrası basını olarak bölümlere ayrılmaktadır (İnuğur, 1993; s. 246).

1. Anadolu Basını

Anadolu basını için, “yerel gazetelerin Türkiye’deki adıdır” denilmektedir (Bodur, 1997; s. 28). Yazar bunu, “yerel basına Anadolu basını dediğimizdeki felsefe Anadolu sözcüğünde somutlaşan birleştiricilik, bütünleştiricilik, bir başka deyişle ulusal birlik ve bütünlük idealidir. Tanzimat sonrası vilayetlerde açılan matbaalar da ilk resmi vilayet gazetelerinin çıkarılmasında kullanılmıştır. İlk yerel gazete Anadolu’nun dışında Tuna’da Tuna Valisi Mithat Paşa tarafından 1865’de çıkarılmıştır. 1908’de Meşrutiyetin ilanıyla yerel ve ulusal gazetelerin sayısında önemli bir artış olmuştur. Basın tekdüzelikten kurtulmuş ve devlet baskısının bulunmadığı düşünce platformlarına dönüşmüştür. Böylece basım gerçek anlamda toplumun iletişim kurumu olma işlevini kazanmıştır. Anadolu basını, kurtuluş savaşının kazanılmasında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kazanılmasında büyük yararlılıkları olan yerel basındır. Bir anlamda Anadolu basını ulusal Kurtuluş Savaşı’nın “Gazi” basınıdır denebilir. Kurtuluş savaşından sonra duraklama dönemine giren basın 1946 yılından sonra çok partili döneme geçildiğinde hareketlenmiştir. Yerel basın günümüzde ekonomik teknik yerel yönetici ilişkileri, nitelik kalifiye eleman, baskı sayısı, dağıtım gibi çok yönlü sorunlarla ciddi ve ağır koşullar altında mücadelelerini sürdürmektedir” şeklinde açıklamaktadır (Bodur, 1997; s. 29).

İnuğur’a göre, basın tarihini genel uygarlık tarihinden ayırmak, genellikle mümkün değildir. Bir ülkenin basın ve yayın hareketleri, daima o ülkenin siyasal rejimine paralel olarak düzenlene gelmiştir. Geçmişin dile getirilmesinde ve gerçeğin ortaya çıkarılmasında en önemli araç yazı olmuştur. Yazara göre Türkiye’de basın ve yayın hareketlerine gazeteli dönem açısından baktığımızda mütareke ve Kurtuluş Savaşı döneminde Türk basınını İstanbul Basını ve Anadolu basını olarak değerlendirdiğimizde İstanbul basınında İleri, Akşam, Yeni Gün ve Vakit Gazeteleri

(15)

milli mücadeleyi destekleyen gazetelerden olarak görülmektedir. Bunların yanısıra bütün güçleriyle milli mücadeleye saldıran gazeteler arasında İstanbul, Alemdar ve Peyami Sabah Gazeteleri yer almaktadır. Tasvir-i Efkâr, İkdam ve Tercüman-ı Hakikat Gazeteleri yukardaki iki gurubun dışında bazen birini bazen de diğerini tutan gazeteler olarak değerlendirilmişledir. Tanin, Sebilürreşad Gazeteleri ile Aydınlık Dergisi ise tüm bunlardan ayrı tutulmaktadırlar. Mütareke yıllarında Anadolu basınında Hukuk-ı Beşer, İrade-İ Milliye, Hâkimiyet-i Milliye ve Öğüt Gazeteleri milli mücadeleye öncülük edenler gazeteler arasında yerlerini almışlardır. Ses, Doğru Söz, İzmir’e Doğru, Açık Söz ve Babalık Gazeteleri ise milli mücadeleyi destekleyen gazetelerdir. Bunların yanında İrşad ve Ferda Gazeteleri gibi milli mücadeleyi yıpratmaya çalışan gazeteler de bulunmaktadır (İnuğur, 1993; s. 246).

Atatürk basını, “milletin müşterek sesi” olarak tanımlamış ve bu tanımını şöyle tamamlamıştır: “Bir milleti tenvir ve irşatta, bir milletin muhtaç olduğu gıdayı vermekte, hülasa bir milletin hedefi saadet olan istikameti müşterekede yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.”

2. Babalık Gazetesi

Çalıştığımız konunun temellerini teşkil eden Babalık Gazetesi Konya’da yayınlanmış olup mütareke yıllarında on yıllık geçmişe ve tecrübeye sahip bulunmaktadır. II. Meşrutiyet Dönemi’nin ürünü sayılan bu gazete 23 Aralık 1910’da Konya’da yayınlanmaya başlanmıştır. Gazetenin adını tarihsever biri olan dönemin Konya Valisi Arif Paşa vermiştir. Yayına başladığı günden itibaren düzenli olarak haftada iki gün çıkan bu gazete, 5 Nisan 1921 günü ilk defa haftanın her günü çıkmaya başlamıştır. Babalık gazetesinin kurucusu Yusuf Mazhar, başyazar ve yazı işleri müdürü Samizade Süreyya’dır. Namdar Rahmi, Reşat Erdem Koçu, Şair Yahya Saim, Sadettin Nüzhet, Enver Behnan Şapolyo ve Server İskit gibi basın ve edebiyat alanında daha sonraları isim yapacak olan ünlü kalem sahipleri, bu gazetenin yazar kadrosunu oluşturmuşlardır (İnuğur, 1993; s. 247).

Babalık gazetesi dini konular yanında, eğitim konusuna da cesaretle eğilmiş, kadınlık davasına inat ve ısrarla parmak basarak, kızlarımızın okutulması fikrini savunmuştur. Büyük Taarruzun başladığı günlerde, Babalık Gazetesi, taarruzun her yeni gelişmesini, sabah akşam çıkardığı ilavelerle halka duyurmuştur. Bu ilaveler halka parasız dağıtılmıştır. İşte bu nedenle garp cephesi kumandanı İsmet Paşa,

(16)

gazetenin başyazarı Samizade Süreyya’ya çektiği telgrafta, “Babalığı, garp cephesinin vefakâr bir arkadaşı addediyoruz.” cümlesini kullanmıştır. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın, “ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri” cümlesiyle sonuçlanan tarihi günlük emrinin tam metni 3 Eylül 1922 günü Babalık’ta yayınlanmıştır. Babalık Gazetesi 1933 yılına kadar Yusuf Mazhar yönetiminde yayınlanacak, onun ölümünden sonra, eşi ile yeğeni Afif yönetiminde yirmi yıl daha yayını sürdürecek, ancak eşinin ölümü ile kapanacaktır (İnuğur, 1993; s. 248).

Gazetenin yayın dönemi beş bölümde değerlendirilmektedir. Birincisi 1910-1917 yılları arası Osmanlı dönemi, ikincisi 1910-1917-1918 yılları arası, üçüncüsü 1918-1930 yılları arasıdır, dördüncüsü 1918-1930-1946 yılları arası ve son dönem de 1946-1952 yılları arasındaki kapanma dönemidir. Türk Sözü Gazetesi, Babalık Gazetesi’nin 1917-1918 yılları arasındaki ikinci dönemde, Konya valisi Muammer Bey’in tavsiyesiyle değiştirilmiş adıdır. Kendisinin Konya valiliğinden ayrılması ve İttihat ve Terakki yönetiminin zayıflaması ile gazete tekrar eski adını almıştır (Arabacı-Ayhan-Demirsoy-Aydın, 2009; s. 92).

Türk Sözü adıyla yayınlanan ilk sayıda “Mesleğimiz” isimli başyazı ile değişikliğin nedenini açıklamıştır. “Babalık isminde kimse bir samimiyet görmüyordu. Konya gibi Türklüğün iç yurtlarından birinin duygularını göğsünde saklayan bir gazetenin adı da üveylikten uzak bulunmalıdır. Babalık kelimesi esasen Türklükte öksüzlükle ikiz tanınır. Bunun için yurdumuzun özdileklerini gösterecek olan gazetemize bu vazife ile münasip bir ad vermek icap ediyordu. Muhterem valimiz “Türk Sözü” adını tavsiye ettiler. Böyle bir adla gazete çıkarmaya Konya’nın birçok yerlerden daha salahiyetli olduğunu göz önüne alarak büyük bir hürmet ve teşekkürle bunu kabul ettik. Artık bu günden itibaren “Babalık” yerini “Türk Sözü”ne bırakmıştır” şeklinde açıklama yapılmıştır (Türk Sözü, 11 Haziran 1917-S. 394-1).

Vali Muammer Bey’in teşvik ve desteğiyle yayınını sürdüren Türk Sözü’nün tekrar Babalık adını alması valinin Sivas’a tayin edilmesinden sonra olmuştur. 1918 Kasım’ında gazete tekrar mütareke ve Milli Mücadele dönemlerinde ilk adı olan Babalık ile yaşayıp yoluna devam edecektir (Arabacı-Ayhan-Demirsoy-Aydın, 2009; s. 106).

(17)

II. TÜRK SÖZÜ GAZETESİ’NİN TEKNİK ÖZELLİKLERİ

Konya Türk Sözü Gazetesi Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesi’nden alınan belge kayıtlarında 67 sayı halindedir. Ayrıca buradan alınan cd. deki kayıtlara göre de bazı sayıların ciltlenmesinde sıralama yanlışlığı görülmüştür. 16 -18. sayılar bulunmamaktadır. Yine cd. de olmayan 26. sayının yazma eserler kütüphanesindeki nüshalarda olduğu tarihlerin sıralanmasından anlaşılmaktadır. 34. sayıya rastlanılamamıştır. Bundan farklı olarak Yusuf Ağa kütüphanesinde olmayan 36. sayı ise belge yazma eserler kütüphanesinde yer almaktadır. 46. ve 66. sayılara her iki belge araştırmasında da rastlanılamamıştır. 63. sayı ile 64. sayılar yer değiştirmiş olarak görülmektedir1.

Gazetenin her sayısının ilk sayfasındaki bilgilerden ulaşıldığına göre kurulduğu tarih 1326, sahibi Yusuf Mazhar, basma yurdu İplikçi Camii Şerifi yanıdır. Telgraf adresi olarak Konya’da Türk Sözü olarak verilmiştir. Gazetenin ilk sayısında yedinci yıl ibaresini kullanılması önceden devam eden yayın hayatını ifade etmektedir. 37. sayısına kadar başyazıcısı Süleyman Necati olarak verilmektedir. 37. sayıda başyazıcı Mehmet Muhlis olmuştur. İlanların her satırından alınan ücreti ve de tüccar ilanlarının ayrıca kararlaştırıldığına dair ibare vardır. 34. sayısına kadar haftada üç defa çıkarıldığı, bundan sonra haftada bir defa çıkarıldığı, ilerleyen dönemlerde bu sürenin iki haftaya kadar çıktığı görülmektedir. Başlangıçta sayısının 20 para, 34. sayıdan itibaren 40 paraya, günü geçenlerin 5 kuruşa satıldığı belirtilmektedir. Abonelik bedelleri, bir senelik olanlar nefs-i Konya’ya 40, taşraya 50 kuruş, memalik-i ecnebiye 15 frank; altı aylık olanlar nefs-i Konya’ya 25, taşraya 35 kuruş, memalik-i ecnebiye 9 franktır. Üç sütun halinde denk gelecek şekilde verilen bu bilgilerden gazetenin adı olan “Türk Sözü” yazısı orta sütuna denk gelir. Birinci sütunda alım bedelleri yer alırken üçüncü sütunda da sayının çıkarılış tarihi, hicrî, rumî ve miladî olarak verilmiştir. Bu bilgilere göre 11 Haziran 1917’de çıkmaya başlayan gazete 30 Teşrîn-i Evvel 1918 de yayın hayatına son vermiştir.

Gazetenin sayıları genel olarak 4 sayfalı iken 10, 53 ve 61. sayılar 8 sayfa, 39. sayı 6 sayfa, 62, 63, 64 ve 67. sayılar 2’şer sayfadan oluşmaktadır. Gazetelerdeki ilk sayfadaki satır sayısı 32 olmasına karşılık eserin yıpranması ve de ciltlemedeki

1

(18)

hatalar sonucu son satırların okunamadığı da bir gerçektir. Aynı sıkıntı yani satırların okunamamış olması diğer sayfalar için de geçerli olabilmektedir. İkinci sayfaya baktığımızda satır sayıları 50’yi bulmaktadır. İki sayfa arasındaki satır farkı birinci sayfanın gazete adını, sayısı, kuruluş tarihi, sahibi, başyazıcısı, basım yeri ve tarih, haftada çıkış sayısı, ilan ücretleri ve satış bedellerine dair bilgileri içermesinden kaynaklanmaktadır. Üçüncü sayfanın özelliği ise genelde tek konu başlığını içermesi ve iki sütun halinde yazılmış olmasıdır. Dördüncü sayfada yer alan ilan başlıklı yazıların özelliği ise puntolarının diğer yazılardan çok daha küçük olmasıdır. Çıplak gözle görülme olasılığı diğer sayfalara göre daha zordur. Bu nedenle kolay okumayı sağlayacak ince kenarlı mercek kullanılmıştır. Bu sayfada satır sayısı 70’i bulmaktadır.

Gazetenin 10, 21, 23. sayılarının sayfa dizilim özelliğinde giriş kısmında bir manşet yer almaktadır. Bunlar üç sütunu da kapsamaktadır. Daha sonra üç sütunlu özelliğe devam edilmektedir. 53. ile 56. sayılarda sütunlar iki tanedir. 62. sayının manşeti de üç sütunu kaplamaktadır (Türk Sözü, 20 Şaban 1335/11 Haziran 1917: S. 394/1-23 Muharrem 1337/30 Teşrîn-i Evvel 1918: S. 459/67).

(19)

İkinci Bölüm

YAZARLAR, ESERLERİ VE KÖŞE YAZILARI

1. YAZARLAR VE ESERLERİ

A. Süleyman Necati

37. sayıya kadar her sayıda belirtilmemekle birlikte başyazarının Süleyman Necati olduğu görülmektedir. Bazı başyazıların sonunda yazarının adı belirtilmesine rağmen bazılarında ad belirtilmemiştir. Bunların başyazara ait olduğu düşüncesiyle Süleyman Necati’ye ait makaleler aşağıda belirtilmiştir.

Makale adı Tarih ve sayılar

Mesleğimiz 11 Haziran 1917 – 1 İş Yurdu Dolayısıyla 14 Haziran 1917 – 2 Konya Gençliğin de Hareket 18 Haziran 1917 – 3 Milli Tiyatro 21 Haziran 1917 – 4 Hâlâ Kayıtsızlık 28 Haziran 1917 – 5 Konya Kadınlığında Terakki Adımı 02 Temmuz 1917 – 6 Milli Kütüphane 09 Temmuz 1917 – 7 Ramazan Vaazları Hakkında Uyanıklık 12 Temmuz 1917 – 8 Konya’da Faaliyet 18 Temmuz 1917 – 9 Millet Bayramı Yıldönümü 23 Temmuz 1917 – 10 Cihan Harbinin İstifadesi 16 Ağustos 1917 – 16 Milli Talim ve Terbiye Cemiyetinin

Seyehatları Dolayısıyla 22 Ağustos 1917 – 17 Gençliğin İmanı 27 Ağustos 1917 – 18 Türkiye Ölmez 01 Eylül 1917 – 19 Muvaffakiyetlerin Anahtarı 05 Eylül 1917 – 20 Moskof Vahşeti 12 Eylül 1917 – 21

Kongre Kararları Münsebetiyle 09 Teşrîn-i Evvel 1917 – 25 İhtiyaçlarımız 03 Teşrîn-i Sâni1917 – 28 Vilayet Meclis-i Umumisinin Açılması

Münasebetiyle 07 Teşrîn-i Sâni1917 – 29 İçtimai Islahata Doğru 18 Teşrîn-i Sâni1917 – 30

(20)

Ölürsek Yer Beğensin Kalırsak El

Beğensin 25 Teşrîn-i Sâni1917 – 31 Umumi Meclis İntihabı 06 Kânûn-ı Evvel 1917 – 32 Ticaret Karşısında Müttefiklerimiz 13 Kânûn-ı Evvel 1917 – 33 Fikir Adamları ve Müşterek Vicdan 20 Kânûn-ı Evvel 1917 – 34 İstatistik 27 Kânûn-ı Evvel 1917 – 35 Süleyman Necati’ye ait yazıların bazılarının genel olarak içeriği aşağıda yer almaktadır.

Mesleğimiz

Bu başlıkla yazılan yazıda gazatenin adının konulmasından, amaçlarından, çalışma ilkelerinden kısaca içeriğinden ve de gelecekte varmak istedikleri yerden bahsedilmektedir.

“Babalık” adıyla tanınan gazetenin bu adla yeterince samimi olmadığı ve bu yüzden yurdun öz dileklerini gösterecek daha uygun bir isim verme gereği görülmüştür. Vali Bey bu konuda “Türk Sözü” adını tavsiye etmişler, Konya bu isimle gazete çıkarmaya layık bir şehir olduğunu için valinin tavsiyesine uyarak “babalık” yerine “Türk Sözü” adı verilmiştir. Milliyetperverlik üzerine kurulan mesleğin amacının adalet ve bağlılık ilkeleriyle milliyetimize saygı beslettirmek, onuruna düşkün olan Türk Milletini hakaret, tecavüzlerden uzak tutmak olduğu, varlığımız zarar veren, verecek olan hastalıklara, işlere karşı mücadele edeceklerini, olumsuzlukları ise hoş görmeyeceklerini ve göstermeyeceklerini belirtmişlerdir. Gazetenin oluşumunda, adının belirtilmesinde teşvik ve himayelerini esirgemeyen vali beye teşekkür edilmektedir.

Gençlerin düşünmeye teşviki için “açık yazılar” bölümü onların fikirlerini ifade etmelerini sağlayacak, Konya’nın tanınması için duygulardan uzak bir şekilde içtimai, idari, ilmi, tabii ve benzeri konularda bölümler yer alacaktır. Gazete misyon olarak milletin devamı için dilin önemini vurgulayacaktır. Milliyetini sevenler Türkçeyi korumak ve bu sayede hüviyeti kaybetmemek amacı taşıyacaktır.

“Türk Sözü”nün vilayet gazetesi haline gelmesine çalışılacaktır. Bu amaçla ilmi, iktisadi, idari, zirai hayattan bahsedilecek, içtimai hayatlara önem verilecek, sorunlara çözümler bulunması için yol gösterme çalışmaları yapılacaktır. Bu konuda muhabir ve yardımcılarımızın olayları yakından incelemeleri gerekmektedir.

(21)

Kendilerini aydınlatacak bilgilerin verilmesi konusunda okuyuculardan destek beklenmektedir (Türk Sözü, 11 Haziran 1917, S: 394-1, s. 1).

Yazıların farklı farklı konuları içermesiyle birlikte anlatımlarda amaç olarak öğretici ve mesaj verici yöntemlerin tercih edildiği görülmüştür. Genelde içinde bulunulan durumdan bir yakınma söz konusu iken yazıların sonuna doğru ümitli olmaya dair içerik yer almaktadır. Bu düşüncemizi destekleyen bir yazı aşağıda yer almaktadır.

Gençliğin İmanı

“Öteden beri kulaklarımıza çarpan, dimağlarımızı gıcıklayan bir söz var: istikbalimiz karanlıktır. Acı ve aynı zmanda delalet sarmış ruhların mevcudu bulunan bu kara renkli söze bütün varlığı, muhteşem bir tarihi ataleti evsat etmeye kadar bir bombadır. Ne zaman bu mealde bir söz işitirsem milletin binlerce senelik muazzam mazisi, saçları yolunmuş, bağrı delinmiş, ayaklar altında bırakılmış, kan ağlayan bir kadın şeklinde gözümün önünde belirir. Tarihin en kanlı ve kara günleri o sözün tesiri yanında görülemeyecek, duyulamayacak derecede ehemmiyetsiz kalır. Çünkü askeri mağlubiyetlerin de, galibiyetlerin de tesiri olsa, olsa bir asır devam edebilir. Teessüden, ümitsizlikten, doğan sükût ise izmihlale kadar devam edebilir. Bundan dolayı umutsuzluğa ait kör vicdanlardan çıkan zanları, fikirleri öldürmek en büyük vatani ve milli hizmetlerden sayılmaya layıktır.

Bu düşünceler, Türk gençliğini vicdanlarını yoklamaya sevk ediyor.

O kara fikirlerin ruhlarında yer yapıp yapmadığını yoklattırıyor. Hayır… O zannı beslemek şöle dursun onun vücuduna nail olmak bile korkunç bir sükût, bir faziletsizlik şeklinde görünüyor. Türk genci, dünyada – Türk’ün namını – kendi şahsından başka kimse kalmadığı takdirde dahi o imansızlığı gönlüne sokmak zilletini kabul etmeyeceğini anlıyor. Milletin vicdanına böyle bir iman layık görünüyor. Evet.. diyor.. Tarihin geçilmez kaydettiği çöller geçerken, aşılmaz sandığı dağları aşarken Türk bu milletin ruh ve vicdanından başka neye malikti? Bütün o imkânsız görülen işler, Türk’ün polat sinesi, çelik bileği, milletin azmi karşısında en kolay yapılır işler sırasında girmedi mi?

Yirminci asrın Türk nesli bu ruhi kudreti, bu azim imanı nefsinde görmezse kendi, tarihine isyan etmiş, mukaddesatı çiğnemiş, Türk namusuna tecavüz eylemiş

(22)

bir bedbaht telakki eder. Böyle bir varlığa yüzni lanet, böyle bir şenaate ebedi nefret…

Gençliğin imanı, yaşamak, yükselmek, ölmek ve fakat azimden dönmemek kelimeleri ile hulasa olunabilir. Bugünkü Türk nesli ümitsizliği en korkunç ve en iğrenç bir cinayet sayar. Harbin bütün topları, teyyareleri, bombaları Türk metaneti karşısında tesirsiz kalacak, Türk’ün azmini kuvvetlendirmek, faaliyetini çoğaltmaktan başka bir netice vermeyecektir. Yarının Türk’ü, böyle bir iman nuru kadar parlak, zafer neşesi gibi ulvi bir varlık ile tarih sahnesinde görünecektir. İstikbalimizde nur var fakat zulmet yoktur. Bunu temin eden Türk gençliğinin sarsılmaz imanıdır.” (Türk Sözü, 27 Ağustos 1917, S: 411-18, s. 1)2.

İş Yurdu Dolayısıyla

Türk Milleti için eskiden beri duygulu bir millet olduğu söylenmektedir. Bu özelliği yüreğinde barındıran Türk Milletine dilencilik ve işsizlik yakışmayacaktır. Başvurulması gereken en son çaresizlik kapısı bile dilencilik olmamalıdır. Bunun farkında olan Türk Milletine şerefli bir hayat sürmek yakışacaktır. İşte işsizlere, sefillere iş vermek amacı taşıyan, şahsi kazancın zevkini tattırmak isteyen “İş Yurdu” adıyla bir müessesenin kurulmasına başlanmıştır.

Bu müesseseye ayda bir kuruş bağışlamak dilencilere para vermekten daha iyi düşünüldüğünden sevinç yaratmıştır (Türk Sözü, 14 Haziran 1917, S: 395-2, s.1).

Konya Gençliğinde Hareket

Konya’da gençler bir araya gelerek İttihat ve Terakki Kulübü’nde toplanmışlar ve orda iş ve fikri anlamda birlikteliğin önemine dair duygu ve düşüncelerini paylaşmışlardır. Azim ve sadakat ile bütün işlerde başara sağlanacağından gençlik adına gerçekten önemli bir olaydır. Yalnız şu unutulmamalıdır ki çalışmalarımızdan bir sonuç çıktımı bir takım dedikodular sonucunda amacımızdan yön değiştirmek zorunda kalabiliriz. Oysa bu bütün çalışmaların kıymetini düşürebilir. Böylece zaman kaybına, milletin, memleketin ihmaline zemin hazırlanmış olur.

Her ne kadar Konya gençliği bu sonuçtan tenzih edilse de ibret alınması gerekmektedir. Konya gençliği gelecekte mutlu adımlar atmanın rahatlığını azim,

2

(23)

ümit, fedakârlık silahlarını elinde tuttukça yaşayacaktır (Türk Sözü, 18 Haziran 1917, S: 396-3, s. 1).

Hala Kayıtsızlık / Kabile Mektebine Talebe

Konya gibi Anadolu’nun merkezinden beklenen Türk kadınlığının başarılarını göğe yükseltecek, gelecekte doktorlar ebeler görmek istiyoruz. Türk kadınlığı, tarihte bu konuda da erkeklerle birlikte mücadele sahnesinde yerini alacaktır. Bu nedenle Beyşehir’den bir kadın aday mektebe kayıt için belirlenmiş ve diğer kazalardan da bu beklenmektedir. Biz öyle inanıyoruz ki vatanı, milleti için gereken çalışma azmini gösteren kadınlar insanlık adına yaralı olmak ve kadınlı gururu, çalışma azmi adına gerekeni yapacaklardır (Türk Sözü, 28 Haziran 1917, S: 398-5, s. 1).

Konya Kadınlığında Terakki Adımı

İttihat ve Terakki Mektebindeki gelişmelerden biride kadınların sosyal hayattaki gerçek yerini almasıdır. Okuldaki on iki on üç yaşlarındaki kızlar geleceğe ve eğitime hazır görünüyorlar. Bu gelişmeler gösteriyor ki ittihat ve terakkinin yetiştirdiği gençler ülkemiz hakkında şimdiye kadar söylenen olumsuz düşünceleri tersine çıkaracaktır. Gençlerin yetişmesinde tarih boyunca en büyük emeğe sahip olan kadınlarımız gelecekte başarılı olacaklardır (Türk Sözü, 2 Temmuz 1917, S: 399-6, s. 1).

Milli Kütüphane

Vali Bey’in yardımlarıyla yemek kadar önemli olan kitap okumanın kolaylaşacağı, kitapların bol bulunduğu, açılacağını daha önce bildirdiğimiz kütüphane açılmıştır. Milletlerin yükselmesi için zamanı okumakla geçirmek daha faydalı olacaktır. Bu alanda çalışmayı isteyen gençlerimiz için okumak, görüş belirtmek zevkini kütüphane kazandıracaktır. Sonuç ise kişisel gelişim yanında şehrimize ve ülkemize fayda sağlayacaktır (Türk Sözü, 9 Temmuz 1917, S: 400-7, s. 1).

Ramazan Vaazları Hakkında Uyanıklık

Ramazanda vaazların halkın bilinçlendirilmesine yönelik olması beklenir. “Avrupa’nın ilerlemeye geçtiği dönemde İslam âleminde Kur’an-ı Kerim okuyacak kimse kalmamış, “emr-i bi’l maruf nehyi ani’l-münker” görevini üstlenecek kişiler kalmamıştır. Fakat bunu böyle düşünmek doğru mudur? Öyle istiyoruz ki

(24)

günümüzde yapılan vaaz ve nasihatler eski yanlışlıkları canlandırmak üzere olmasın, gerçek doğruların öğrenilmesine ve cehaletin ortadan kalkmasına yönelik olsun. Buna başlamış olmak gelecek için ümitli olmaya bizi sevk ediyor” (Türk Sözü, 12 Temmuz 1917, S: 401-8, s. 1).

Konya’da Faaliyet

Konya’da başlayan sosyal ve ilmi alandaki çalışmalar yeni bir hayatın başladığının habercisidir. Bilindiği gibi bir işe başlanıldığında sonuca götürmek ne kadar zor olsa da valinin yardımlarıyla üstesinden gelinecektir. Yüksek gurura sahip olan Türk Milleti için başarılı bir geleceğe inanmak en iyi yoldur. Bu amaçla Konya’da müzeler, matbaalar, kütüphaneler, okullar, fabrikalar, ilmi heyetler, borsalar, bankalar ve büyük ticaret evleri çalışmanın büyüklüğünü göstererek şehrimizi süsleyecektir (Türk Sözü, 18 Temmuz 1917, S: 402-9, s. 1).

Millet Bayramı Yıl Dönümü (10-23 Temmuz 1324-10-23 Temmuz 1333 İnsan için hakkını korumak, kendisine ait en önemli görevidir ve gelişmenin olduğunu gösterir. Vicdanımızın sesini dinlediğimizde ülkemizi korumakla beraber şeref ve hürriyetin de koruyucu oluruz. 10 Temmuz 1324 ise istibdadın kalkarak hürriyet temellerinin atıldığı gündür. Bu konuda İttihat ve Terakki Cemiyeti fedakârlık göstermiş, düşmanların her türlü çalışmalarına rağmen Türkün vicdanından, ruhundan yükselen hürriyet ışığı sönmemiş, söndürülememiş, terakkiye atılan adımların zaferini müjdelemektedir (Türk Sözü, 23 Temmuz 1917, S: 403-10, s. 19).

Cihan Harbinin İstifadesi

Cihan harbi halk içinde yeni yokluklar doğururken bu nedenle de köylüleri bile görenek esiri olmaktan çıkarıp numune ürün yetiştirme tarlaları açmalarını sağlamıştır. Rakip milletlere karşı geri kalmamak için köylere kadar sokulmuş milletimiz gelişmeye hazırdır. Zaten Türk milleti eksikliğini hissettiği şeyleri gidermeye çalışacaktır. Her şeye rağmen zirai alanda çalışmalar yapılması mutluluk vericidir (Türk Sözü, 16 Ağustos 1917, S: 409-16, s. 1).

Milli Talim ve Terbiye Cemiyetinin Seyahatleri Dolayısıyla

Milli Talim ve Terbiye Cemiyeti Anadolu’yu tanımak üzere bir heyet meydana getirmiş ve Anadolu’ya gelmişlerdir. İstanbul tarafından Anadolu azla yetinen bazı zevklerden mahrum, şuursuz, sakin memleket toprakları olarak

(25)

düşünülmektedir. Bu çalışma ile düşünceleri değişecektir. Çünkü Türk her şeye tahammül eder ama hakareti asla sevmez. Anadolu kendine ait müziği, sosyal hayatı, düşünceleri, acıları ve tarihe kazandırdığı eserleriyle şuursuz bir kitle olarak düşünülemez. Cemiyet de bu amaçla araştırmalar yaparken önceki düşüncelerini tersine çevirerek bilgileri İstanbul gazetelerinde yayınlayacaklardır (Türk Sözü, 22 Ağustos 1917, S: 410-17, s. 1).

Türkiye Ölmez

Türkiye’nin içinde bulunduğu durum incelemeye layıktır. Türk ilinin, İngiliz, Fransız, Rus, İtalyan nüfusuna ayrılmış ve dört bir taraftan sarıldığı bu durum daha gayretle çalışmamıza neden olacaktır. Bizim hakkımızda batının verdiği karara rağmen hürriyet ve istiklalimizi korumamız gerekmektedir. Hürriyetsiz bir hayat istiklalsiz bir mabet bize haram olacaktır. Bu yüzden düşmanlıklara karşı haykırıyoruz: Türklük ölmez, Türklük ölümsüzdür. İşte Ayasofya’da Allah-u Ekber seslerinin yükselmesi de bunun ispatıdır (Türk Sözü, 1 Eylül 1917, S: 412-19, s. 1).

Muvaffakiyetlerin Anahtarı

Fertlerin hayatında başlarına gelen olaylar için bir adım bile atmayacakları durumlar olmuştur. Yine de içlerindeki azim ve sebat ile sorunlardan kurtulmuşlardır. Dünya savaşında da savaşı devam ettirmek isteyenler iftiralar yapmışlar, bizimse düşmanlılara karşı müttefiklerimizle uyumlu hareket etmemiz gerekiyor. Eğer lafla bir devlet yıkılacak olsa Almanya bu gün mezar olurdu. İşte Türkiye ve Türklük asla ümitsiz kalmayacaktır. Milli şerefini korumaktaki fedakârlığı azim ve imanı başarıya götürecektir. Başarının anahtarı azim ve sebattır; kararlılık ve devamlılıktır (Türk Sözü, 5 Eylül 1917, S: 413-20, s. 1).

Moskof Vahşeti

Üç yıldan beri oluk oluk insan kanı akıyor. Fransa kini, İngiliz hırsı, Moskof hırsı dinmedi. Milletlere hürriyet getiren Fransız ihtilalinde zulmün biraz da olsa hafifleyeceği sanılmıştı. Daha dün, hürriyet ve milli emellerin taraftarı olan Rusya hiçbir zulmü yapmaktan çekinmiyor. Bugün medeniyet tarihi Moskof zulmü ile karalanmıştır. Fransız inkılâbının doğurduğu nur, zulmete dönüşmüştür. Fransa İngiltere adeta bugün zulümlere teşvik ediyor. Bu zulümlerin failleri elbette medeni sayılmayacaktır. Batının bu düşüncesinin bu zulüm istibdat heykelinin sarsılması gerekiyor. Bir taraftan Moskof zulmü devam ederken diğer taraftan Türklük

(26)

yükseliyor, ümitsiz değiliz. İnsanlar ölür mezarlar dolar bununla birlikte milliyet öldürülemez, hürriyet, milliyet aşkı söndürülemez. Tarihin sedası susturulamaz. Türkistan’ın Kazan’ın şehitleri ruhlarınız cennete gitsin. Mübarek kanlarınızın hissiyle gelecek nesil dileklerine ulaşacaktır. Moskof zulmü istediği kadar kudursun istikbal tarih yine sizindir.

Rusya Müslümanları takip ederek birçok Müslüman kadın, erkek, çocukları şehit etmiştir. Milli ajansların bildirdiğine göre 2000 kadın ve erkek katledilmiştir (Türk Sözü, 12 Eylül 1917, S: 414-21, s. 1).

Kongre Kararları Münasebetiyle

İttihat ve Terakki Cemiyeti bu seneki kongresini, yine milletten, çalışma ve yardımlarını esirgemeden yapmıştır. Kongrede aşiretler konusu, milli eserler müdürlüğü oluşturması meselesi, genel yardımlaşma ve ileri görüş çalışmaları müdürlüklerini oluşturma konuları görüşülmüştür. Bu konuların aynı zamanda hükümet içinde önemli olması kayda değerdir. Birincisi aşiret konusunda, bunların yaptıkları hiçbir işte halleri yolunda değildir. İçinde bulundukları durumdan memnun mudurlar, güvenlikleri var mı yok mu belli değildir. Bunların durumlarını kolaylaştıracak kanunlar yapılması taraftarıyız. Milli eselerle ilgili konuda, millet varlığının milli ruh, milli ahlak ve irfanla bütünlük kazanması ve milli hissin bu anlamda beslenmesi için millete ait eserlerin korunması gereği vurgulanmıştır. Milli yardım ve toplumun bilinçlendirilmesi bir anda olacak bir yapıda değil, zamana muhtaçtır. Tespitleri nedeniyle ittihat ve terakki cemiyetini tebrik ediyor, Cenab-ı Allah’tan başarılar diliyoruz (Türk Sözü, 9 Teşrîn-i Evvel 1917, S: 418-25, s. 1).

İhtiyaçlarımız

Memleketimizin şekercilik, eğirme ve yün yapımı, dokuma işlerinde ilerlemiş kişilere ihtiyacı vardır. Bu alanda uzman kişiler yetiştirilmelidir. Mesela çıraklıktan başlayarak usta olmalılardır. Bu silsile takip edilmezse başarı beklenemez. Çalışmaları yabancıların eline bırakmamak için gerekirse batılı umanlara müracaat edilmelidir. Her alanda özelliklede ilmi öğrenme alanında eğitimcilere ihtiyaç duyulmaktadır. Bu, memleketimizin iktisadi gelişimi açısından önemlidir (Türk Sözü, 3 Teşrîn-i Evvel 1917, S: 421-28, s. 1).

(27)

Vilayet Meclis-i Umumisinin Açılması Münasebetiyle

Cumartesi günü genel meclis açılarak dördüncü toplantısını yapacaktır. Meşrutiyetten sonraki yönetimle ilgili ihtiyaçlarımızı karşılaması düşünülen vilayet kanunlarına ihtiyaç şüphesizdir. “yoksa bir metre yol yapmak için merkeze başvurmak gerekmektedir.” Uzun bir süre tazyik altında kalan memleketimiz halkı sorunlara duyarsız kalmıştır. İnkılâptan sonra vilayetler kendi bünyelerinde çalışmalar yaparak ve halk da kendi üzerine düşen vazifeleri yerine getirerek yetenek be kabiliyetlerini ortaya koymuşlar. Biz de bu anlamda kalkına itimat eden hükümetimizi ve insanlarımızı destekler, millet olarak sahip olduğumuz yetenekleri ortaya koymak için çalışacağız (Türk Sözü, 7 Teşrîn-i Evvel 1917, S: 422-29, s. 1).

İçtimai Islahata Doğru

Türk dünyasına tarihteki layık olduğu değeri vermek için şimdi bir takım inkılâplar gerekmektedir. Bugün çıkarılan nikâhlanma kanunu da Türk kızına hak ettiği yeri verme amacı taşımaktadır. Sosyal yaşantımıza bir halkanın daha eklendiği bu çalışma için “aksi takdirde sosyal işlerin yürütülmesinde idari görevi olanlar tarihin affetmeyeceği bir intihar girişimi olacaktır.”

“ Yüksel ki bununda fevki de vardır İnsanlığın ayrı zevki vardır”

Öyleyse çalışan hükümetin tarih sayfasında önemli bir yeri olacaktır (Türk Sözü, 18 Teşrîn-i Evvel 1917, S: 423-30, s. 1).

Ölürsek Yer Beğensin, Kalırsak El Beğensin

Atalarımızdan bize miras kalan bu söz Türklük için hayat düsturu olmuştur. Tarih sahnesine çıktığı andan itibaren mücadeleci ruha sahip olan, zaman zaman Çin, İran, Arap ve Avrupa kültürüyle mücadele eden Türkler içi başarılı işlere imza atmak önemlidir. Bunu yaparken de o kadar azimli ve imanlı olunacaktır ki ahlaki kıymetten ödün verilmeden zafere ulaşılacaktır (Türk Sözü, 25 Teşrîn-i Evvel 1917, S: 424-31, s. 1).

Umumi Meclis İntihabı

Vilayet genel meclisi feshedilerek yeniden seçim yapılacaktır. Dört sene çalışma yapacak yeni meclis üyelerinden, ihtiyaçlara cevap verecek yapıda olmaları beklenmektedir. Vilayetin sosyal, ekonomik, ilmi ve zirai konulardaki ihtiyaçlarına çözümler göstersinler ki sonuç mutluk olsun felaket olmasın. Meclis üyeleri, bütün

(28)

durumlarda ortaklaşa etkili olduklarını unutmamalıdırlar (Türk Sözü, 6 Kânûn-ı Evvel 1917, S: 425-32, s. 1).

Ticaret Karşısında Müttefiklerimiz

Genel savaşın başlamasından ticaret alanında o kadar değişiklik olmuş ki, zenginler ve fakirler arasında uçurumlar oluşmuştur. Ticaret memleketin beynini o kadar etkilemiş ki, düşünürler ve memurlar da bu alana yönelmişlerdir. Oysa düşünürlerden beklenen, fikir ve ilim alanında inkılâplar gerçekleştirmeleridir. Savaş sonunda kendilerine ihtiyaç duyacağımız fikir adamlığı ile ticaret işleri başka başkadır (Türk Sözü, 13 Kânûn-ı Evvel 1917, S: 426-33, s. 1).

Fikir Adamları ve Müşterek Vicdan

Memleketimizdeki gelişmeleri görmek mutluluk kaynağıdır. Haklımızın da her şeyden önce orak vicdan oluşturmasını sağlamak gerekmektedir. Çünkü gelişmeler ortak fikirle, fikirlerin oluşumu da ülkesini seven fikir adamları sayesindedir. Halkı şuursuzluktan bilinçli hale çevirecek olan fikir adamlarıdır (Türk Sözü, 20 Kânûn-ı Evvel 1917, S: 427-34, s. 1).

İstatistik

Bir memleketin tanınmasında istatistikî sonuçların faydaları muhakkaktır. Hatta yapılacak ilk iştir. Memleketin nüfusu, çalışanları, geçirilen hastalıklar, ithalat-ihracat işleri, maden özellikleri, orman yetiştirmesi, en çok görülen olaylar ve sebepleri, insanların karakteristik özellikleri gibi bilgilerin çoğuna istatistikler sayesinde ulaşılabilmektedir. Bu bilgileri elde edenler memleket yararına hizmetler sunacaktır (Türk Sözü, 27 Kânûn-ı evvel 1917, S: 428-35, s. 1).

B. Mehmet Muhlis

Gazetede yer alan sürekli yazarlardan Mehmet Muhlis’in adı 37. sayıdan itibaren gazetenin başyazıcısı olarak geçmektedir. Yine bazı başyazıların sonunda yazıcının adı belirtilmesine rağmen adları belirtilmediği için başyazıcıya ait olduğu düşüncesiyle Mehmet Muhlise’e ait makaleler aşağıda belirtilmiştir.

Makale adı Tarih ve sayılar

Himaye-i Etfal Cemiyeti 10 Kânûn-ı Sâni 1917 – 37 Bizde Makalecilik 17 Kânûn-ı Sâni 1917 – 38 Köylü ve Tahsil 27 Kânûn-ı Sâni 1917 – 39 Vasiyet Meselesi 20 Şubat 1918 – 42

(29)

Ergenekon 24 Mart 1918 – 47 Dâhili İstikraz 17 Nisan 1918 – 50 Osmanlı Hanımlarına 19 Mayıs 1918 – 53 Nesli Terbiye 28 Haziran 1918 – 55

İstihale mi İstitale mi? 30 Teşrîn-i Evvel 1918 – 67 Mehmet Muhlise’e ait olduğu düşünülen başyazıların içerikleri aşağıda verilmiştir.

Himaye-i Etfal Cemiyeti

Bir toplumun sosyal durumlarına baktığımızda çocukların hali o toplum hakkında kısaca bilgi verebilir. Çocukların görünüşünden tutun da davranış ve düşüncelerine varıncaya kadar, aile ve çevresinin ve bunların sağladığı oramın etkisi şüphesizdir. Bizde de yardıma ihtiyaç duyan birçok çocuk olmaklar birlikte İstanbul’da Himaye-i Etfal Cemiyeti kurulmuş ve bir nizamname hazırlanarak vilayetlere gönderilmiştir. Buna göre gereken yerlerde cemiyetin açılması istenmiştir. Öksüz yurdu ve iş yurdunun açılmasında emeğini esirgemeyen vali, bu konuda da duyarsız kalmayacaktır (Türk Sözü, 10 Kânûn-ı Sâni 1917, S: 430-37, s. 1).

Bizde Makalecilik

Bizde saray edebiyatından kalma bir kültür nedeniyle sosyal ve ekonomik bir alanda yazı yazmak istediğimizde verilmek istenen esas konudan çok “kelime kalabalığı” yapılıyor. Bizim gençlerimizden beklediğimiz ise çok okuyup az yazarak böyle bir alanda çalışma yapmaları, fikirlerini soyuttan somuta çevirmeleridir. Uygulamada hala geç kalmış sayılmayız (Türk Sözü, 17 Kânûn-ı Sâni 1917, S: 431-38, s. 1).

Köylü ve Tahsil

Eskiden beri köylünün hayatı ve eğitimi gerek başkentin muhteşem odalarında ve gerekse Anadolu’nun en sakin yerlerinde söz konusu olmuştur. Köylü için eğitimden önce, sağlık koşullarının iyileştirilmesi konusu gelmektedir. Sağlıktan sonra gelen eğitim konusu ise şehirdekine benzer bir eğitim konusu olamaz. Bu nedenle köylünün eğitimi çevre şartlarına uygun olmalı, gerekirse köy ve şehir eğitimi birbirinden ayrılmalıdır. Aksi takdirde fayda vermeyen nitelikteki okullar gereksiz masraftan başka bir şey değildir (Türk Sözü, 27 Kânûn-ı Sâni1917, S: 432-39, s. 1).

(30)

Vasiyet Meselesi

“ İslamiyet’in sosyalizme yansıttıklarından bir tanesi de vasiyet meselesidir.” Malı mülkü olanların bunlardan bir kısmını hayır ve hasenat adına çeşme yol köprü yaptırması görülmüştür. Fakat şimdi daha yeni kuruluşlar olan öksüz ve yetim yurtlarına yanı sıra okullara işsizlere, çocuklara ve sefil kadınlara vasiyet edilmesi gerekmektedir. Zenginlerimize duyuruyoruz ki, vasiyetlerini dikkatle yapsınlar yoksa hayır namına paralar heder olabilir (Türk Sözü, 20 Şubat 1918, S: 336-42, s. 1).

Ergenekon

Tarihte ilk kavimlerin oluşumu, insanların çoğalarak topluluklar oluşturmasıyla başlar. Farklı kıtalara yayılan gruplar zamanla bir araya gelerek aynı ırk ve kültüre sahip olarak bir araya gelmenin heyecanını yaşarlar. Türklerde de bu heyecan yaşanmış eski Türkler de Tiyan-Şan dağlarında 400 yıl oturduktan sora oraya sığmayacak hale geldiklerinde demiri delip çıkarak dünyanın her yerine dağılmışlardır. 9 Mart’a denk gelen bu günü bir bayram olarak kutlamak bu nedenledir. Asıl büyük hedef bütün Türklerin bir bayrak altında toplanması, “Turan”ı gerçekleştirmektir (Türk Sözü, 24 Mart 1918, S: 340-47, s. 1).

Dâhili Borçlanma

Milletlerin hayatında öyle dönemler olmaktadır ki mesela Almanya defalarca dâhili istikrazda ( faizle akçe alma ) başarılı oldu. Fransa’da inkılâptan sonra bütün zengin kadınlar mücevherlerini devlet için feda ettiler. Türkiye de şimdi her biri 20 lira kıymetinde senetler hazırlayarak altı aylı faizler eşliğinde 38 senelik faizlerin altın olarak ödenmesi şartıyla dâhili istikraz düzenlemektedir. Ümit ederiz ki buna katılım iftihar edilecek şekilde olur (Türk Sözü, 17 Nisan 1918, S: 343-50, s. 1).

Dâhili Borçlanmanın Şartları

Bu konuda Maliye Nezareti, Duyun-u Umumiye ve Bank-ı Osmanî arasındaki görüşmeler şartları oluşturularak sonuçlandı. 10 maddeden oluşan şartlarda faiz oranları, tahvil miktarları, kayıt işlemleri ve süresi yer almaktadır. Faizler altın olarak ödenecek ve bu altınlar duyunu umumiye idaresine Almanya hükümeti tarafından gönderilecektir. Bankalarda bu konuda müşterilerine kolaylıklar göstereceklerdir (Türk Sözü, 24 Nisan 1918, S: 344-51, s. 1).

(31)

Osmanlı Hanımlarına

Memleketin kadınlarının anne, kardeş ve eş olarak çocuklarını, kardeşlerini ve eşlerini savaşa göndermiş ve savaşta ellerinden geleni yapmış olarak şimdi üzerlerine düşen görev, parasının miktarına bakmadan ne kadar fazla parası varsa ki evdeki bütçeyi bir bakıma kadınlar ayarladığı için istikraza yatım yapmalarını öneriyoruz (Türk Sözü, 19 Mayıs 1918, S: 346-53, s. 1).

Nesli Terbiye

Toplum hayatında üç sınıf vardır. Olgun nesil, her şeyiyle düne ait olan; ergen nesil, idareyi elinde bulunduran; acemi esil, sosyal hayata yeni başlamış olanlardır. Bunların hepsi bir silsile şeklinde hayatlarını devam ettirirler. Gelecek sosyal hayata girince geçmiş çekilmelidir. Aksi takdirde ilerlemeye engel olur. Şu var ki, bir annenin bebeğini yürümeye alıştırması gibi gençler de hayata hazırlanmalıdır. Sosyal hayat sürdürülmelidir (Türk Sözü, 18 Haziran 1918, S: 348- 55, s. 1).

İstihale (Başkalaşım) mi, İstitale (Uzama) mi?

İfrat ve tefritin her olay için iyi olmadığını biliriz. Gazetemizin gidişatına baktığımızda değişim mi uzama mı anlaşılamıyor. Çalışmalarda başarının yolu emek harcamaktır. Yaptığımız işlerle düşüncelerimiz birbirine uymalı ve ciddi olmalıyız ki çalışmalarımız amacına ulaşsın, başarılı olsun. Fertler tek başına başarı isterken grup başarısı denildiğinde çalışan yok gibidir (Türk Sözü, 30 Teşrîn-i Evvel 1918, S: 359- 67, s. 1).

Mehmet Muhlis’in ismi belirtilerek yazılan makaleler ise aşağıda verilmiştir.

Makale adı Tarih ve sayılar

Kavimlerin Tekâmüllerinde Zekâ

ve Seciyenin Rolü 11 Haziran 1917 – 1 İlim ve Ahlak 18 Haziran 1917 – 3 Türkçemiz ve Celal Nuri Bey 21 Haziran 1917 – 4 Yeni Hayat 18 Temmuz 1917 – 9 Söz ve İş 23 Temmuz 1917 – 10 Terbiyeye Dair 26 Temmuz 1917 – 11 Memleketimizi Tanımak İçin 06 Ağustos 1917 – 14 Mekteplerimiz – Mesleği Tahsil 10 Ağustos 1917 – 15

(32)

Edebiyat ve Cemiyet 01 Eylül 1917 – 19 Edebiyat ve Cemiyet 05 Eylül 1917 – 20 Rusya Müslümanları 12 Eylül 1917 – 21 Sanayi Mektebi – Ahlaki ve İnsani Medeniyet 03 Teşrîn-i Evvel 1917 - 4 Milliyet ve Şovenizm 09 Teşrîn-i Evvel 1917 – 25 Terbiyeye Dair – Terbiye – i Hissiye 17 Kânûn-ı Sânî 1918 – 38 Terbiye-i İrade 27 Kânûn-ı Sânî 1918 – 39 Muzaffer Beyi Ziyaret 06 Haziran 1918 – 54 Dini ve Vatani Hisler 21 Ağustos 1918 – 60 Mehmet Muhlis’in makalelerinin içeriği aşağıda beirtilmiştir. Muzaffer Beyi Ziyareti ise aynen alınmıştır.

Kavimlerin Tekâmüllerinde Zekâ ve Seciyenin Rolü

“İlim (bilgi) ve idare (yönetim) birbirinden ayrı şeylerdir. İlim okullarda öğrenilebilir. Fakat idarenin bir okulu yoktur. İlim adamları düşünür, idareye memur olanlar uygular.”

Bilme ve uygulama alanında görevler birbirinden ayrılırsa hem sonuç semereli olur. Hem de semeredarlar işlerini sevmiş olurlar. Bizde bazen bu sadece şahsi menfaatler uğruna kullanıldığı zaman üzücü addedilmektedir. Bu da vatanî hislerin ve millî ahlâkın kaybolmasına neden olur görünüyor. Yazarın inancına göre “Türk ruhunun köşesinde vazifelerin farkındalık vardır. Türk, ferd halinde faydalı bir zekâ, cemiyet suretinde kuvvetli bir karakter gösterecektir” (Türk Sözü, 11 Haziran 1917, S: 394-1, s. 3).

İlim ve Ahlâk

Ziya Gökalp Bey fikri beyanlarında; başka memleketlerde ilim tahsili yapanları ilerlemelerine karşılık bizde ahlaka olumsuz etki ettiğini söylemektedir. Bizde ilim tahsili sıralarda kalmakta, özel hayatla bağlantısı bulunmamakta veya kurulamamaktadır. Buradaki sıkıntı, millet faydası gözetilerek değil de yalnız kendisini düşünerek ileriye yönelik tereddütlü adımlar atılmasından kaynaklanmaktadır. Fedakârlık, azim, sebat ve milliyet duygularını genç karakterlere işlemek gerekmektedir. Okullarından ayrıldıklarında gençler gemisini kurtaran kaptan misali role, nifaklar, menfaatler rüzgârına kapılmamalıdır. Bireysel menfaati gözetmemelidir. Bu konuda J. J. Ruso da ahlak üzerine kötü tesir eden ilim derken bu

(33)

noktaya dikkati çekmektedir. Hâlbuki azim, sebat, fedakârlık gibi toplumsal özellikler ilim bilgi gücüyle birleşirse işte o zaman buradan ortaya çıkacak olana ışık okullarda, ailelerde ve Türk dünyasında beklenen büyük inkılâba netice olacaktır (Türk Sözü, 18 Haziran 1917, S: 396-3, s. 3).

Türkçemiz ve Celal Nuri Bey

Celal Nuri Bey dille ilgili külliyatına “Türkçemiz” adıyla bir cilt daha ekleyerek sosyal, fikri, dini, siyasi her türlü konuya değinen yönüyle bu eser incelendiğinde Türkçe’nin güzelliği için Türkçe’de bulunan kelimeler olduğu halde Arapça ve Farsça karşılıkları kullanılmıştır. Amacımız Arapça ve Farsça kelimelerin Türkçe’den çıkarılması değil, Türkçe’nin halkın anlayacağı hale gelmesidir. Kendi dilimizi öğrenip konuşmamız kendi aramızdaki bağımızı güçlendirecektir. Dildeki baskılar kaldırıldığı sürece ruhlarımızda özgürlüğünü bulacaktır. Taklitten uzak durarak başarılı olacağımıza inanıyoruz (Türk Sözü, 9 Temmuz 1917, S: 400-7, s. 2).

Yeni Hayat / Gök Alp Tiyatrosu’nda Verilen Konser Münasebetiyle

Konya’da artık Gök Alp Tiyatrosu’nda yapılan çalışmalar, gösteriler, müsamereler, konserler ruhlarda değişikliklere neden oluyorlar. Müzik de ruhlara etki yapar, düşüncelerdeki, duygulardaki tazeliği getirende ruhi gıdadır. “Dolayısıyla bütün tabiat ahenk içerisindedir.” İşte tiyatrodaki konserde alafranga müzik çalınmış doğu batı kültürü karışık sunulmuş ortaya çıkan sonuç ise “bizim musikimizde şevke ve hayata muhtaçtır. Musiki yalnız uyuşturucu değil, canlandırıcı, hayat bahşedicidir (Türk Sözü, 18 Temmuz 1917, S: 402-9, s. 2).”

Söz ve İş

Söylenilen sözlerin başarısı fiiliyattan belli olmaktadır.” Yani verilen sözler yerine getirilmeli, kurallar konulup uyulmayacaksa ne anlamı olabilir ki?

O halde kurallar oluşturulurken uygulanabilirlik özelliği taşımalıdır. Aksi takdirde söz söyleyerek sadece söz sanatını alkışlamanın bir anlamı kalmaz. Ülkemiz insanları bunun farkındadırlar ve olmalıdırlar da. Eğer kesin bir kararlılıkla iş yapacağımızı söylersek bunu yapmalı ve bir uyum göstermeliyiz. Aksi durumlar başarısızlığı doğuracaktır. Milletimiz, çalışmalarında emin, güvenli, düşünceli adımlar attıkça ve bunların getirdiği başarıları gördükçe daha da şevklenecektir. “Az ve kati söz, faydalı iş, işte bizim bu günkü düsturumuz (Türk Sözü, 23 Temmuz 1917, S: 403-10, s. 3).

Referanslar

Benzer Belgeler

Afyonkarahisar ilinde kırsal nüfusun fazla olması ve kültürel etkilere bağlı olarak kız çocuklarının okullara gönderilmemesi diğer öğretim kademelerinde olduğu gibi

Yapılan çalışmalar koroner arter hastalığı açısından aile anamnezi pozitif olan ancak koroner arterleri normal veya çok az hasta olan kişilerde, aile anamnezi

Yazıda daha sonra, Kabûlî örneğinden hareketle konu daha net hale getirilmiş ve Kabûlî mahlasını kullanan şairlerin de yer yer karıştırıldığı; Gedizli Kabûlî’nin

They suggested that knowledge base of language teaching include what teachers know about the language and language teaching; how they find the best ways to

In this study, we used an aryl hydrocarbon receptor agonist, 3-methylcholanthrene (3-MC), to investigate its effect on the proliferation and angiogenesis of human umbilical

大損人也。凡諸惡瘡,差後皆百日慎口,不爾即瘡發也。

— Benim eserlerim hakkında beya­ nı mütalâada bulunmak bana düşmez. Yalnız şunu söyleyebilirim ki beni en ziyade tanıtan eserim Yeni Postahane binasıdır ;

Süleyman Saim Tekcan’m Çamlıca Sanat Atölyesi’nde serigrafi çalışmalarını da gerçekleştiren Gül Derman’ın Bayreuth’te açacağı sergi, son dönem