• Sonuç bulunamadı

En güzeller bile elden geçirilme ister

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "En güzeller bile elden geçirilme ister"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

í f ' l-' ÍO

I

I

1 “ O V U J ÿ l

w

not deflerinden

EN GÜZELLER BİLE ELDEN

GEÇİRİLME İSTER

P A R İS

-EYOĞLU’nun haberlerini Haşan Pulur’un sü­ tunlarından alıyorum. Bunları Champs-Ely­ sées üzerindeki kahvelerin birinde, güneşli bir gün, soğuk bira yudumlarken okumak daha ilginç i oluyor.

Champs-Elysées ‘‘dünyanın en güzel caddesi” sıfatını taşır. Paris’in “ ışık şehir” diye bilinmesi gi­ bi.. Fransızlar kendilerine böyle şeyleri yakıştırma­ yı iyi becerirler. Napoléon Bonaparte Fransız olmasaydı acaba ünü böylesine sürer miydi? Bu ma­ rifet geçen yıl Fransız Ihtilali’nin ikiyüzüncü yıldö- ; ' nümü kutlamalarında bir defa daha belirdi.

Bizim bazı çevrelerdeki “ Beyoğlu nostaljisi” ben­ zeri bir de “ Champs-Elysées nostaljisi" var. Eski Champs-Elysées aranıyor. Daha doğrusu, bugünkü Champ-Elysées’nln bir elden geçmesi gereği belir­ miş. Sahiden, üzerindeki dilencileri, McDonald tipi otomobilleri, azalmış ağaçları, kirli hali, insanları ra­ hatsız eden palyaço veya soytarılarıyla “ dünyanın en güzel caddesi” geçmiş yıllarını çok aratıyor.

Nasıl ki, Beyoğlu da aratıyor. Nitekim Paris Be­ lediye Başkanı, eski Başbakan Chirac’ın uzun ve bi­ linçli ve bilgili çalışmalar sonucu hazırlattığı zevkli bir “ elden geçirme planTnın uygulanması başlamak üzere. Champs-Elysées yeniden “ dünyanın en gü­ zel caddesi” adına layık hale getirilecek.

Bu, Beyoğlu için kabil midir?

Biraz nostalji takılalım

ENİM için Beyoğlu ile Champs-Elysées’nin bir kesişmesi var. 1950’nin Kasım ayında, ömrümü* yirmi yılı hemen her gününü geçir­ diğim Beyoğlu’ndan bir sabah çıktım. Aynı akşam, ışıl ışıl Champs-Elysées üzerindeydim. Karşımda Za­ fer Abidesi parlıyordu.

1930’da okula başladığım zaman Beyoğlu’nda, eski Lebon’un yanındaki Kumbaracı Yokuşu’nda oturuyorduk, iki sene yokuşun alt başındaki Topha­ ne’den tramvaya binerek Ortaköy’e gittim. Galata­ saray’ın ilk kısmı oradaydı. Üçüncü sınıfa geç­ tiğimizde biz gündüzlüleri Beyoğlu’na aldılar. Artık yokuşun üst başından günde iki kere Galatasaray’­ ın arasını yürüyordum. Bir süre sonra Kurtuluş’a taşındık. Bir iki yıl da, Taksim-Galatasaray’ı adım­ ladım. Arkadan Kadıköy’de, Mühürdar’da otururken Tünel-Galatasaray faslı başladı. 1939’da Cihangir’e geçtik. Liseyi bitirdiğim 1942’ye kadar Beyoğlu ka­ zan, ben kepçeydim. Günde iki defa onu bir boydan ötekine kat ederek... Paris’e gittiğim 1950’ye dek üni­ versiteli olarak, gazeteci olarak -hele gazeteci ölarak- o canlı caddenin geceleri dahil, her anını yaşadım.

Yirmi yıl boyunca onun bütün değişikliklerini en yakından görerek, izleyerek, izlemek ne demek, on­ ları da yaşayarak... Muhallebiciler evvela pastaha- ne oldular. Ondan sonra kunduracılar türediler. Onları kumaşçılar takip ettiler, ilk bankalar boy gös-' terdiler. Pastahanelerin yerini “ Orman” gibi biraha­ neler aldılar. Sinemalar dolup dolup taştı, artistler -benim favorim Joan Bennett diye biriydi- rüyaları­ mızı süslediler. Onların ilk akşamları şıklık ve zara­ fet ve güzellik sergilendi. Derken maziye göçtüler. Yıldız sinemasının önündeki, mantosu dolayısıy­ la “ kaplan kadın” diye bilinen ve kısa aşk anını Ağa Camii’nin arkasındaki meşhur sokakta geçirmeye o sinema locasının gıcırdayan sandalyalarını tercih edenleri içeriye atan “ dilber” de öyle...

Şimdi ne zaman eski aşinam Beyoğlu’na çıksam sadece yeni bir mekân değil, yeni insanlar görüyo­ rum. O zamanki Beyoğlu’nun insanları 15-20 milyon­ luk Türkiye’nin, 500 bin - 1 milyonluk İstanbul’un insanlarıydı. Şimdikiler 55-60 milyonluk Türkiye’nin, 7-8 milyonluk İstanbul’un insanları.

Beyoğlu nasıl, hayır eski Beyoğlu’yu aramıyorum da, bugün naSıl tekrar “ Beyoğlu" olur? Onu düşü­ nüyorum.

Tramvayını ona geri verseniz bile? Beni, 10-12 ya­ şındaki çocuğu her gün Kurtuluş-Taksim arası ta- ' sıyan babacan vatmanı nereden bulacaksınız? Bütün İstanbul’u doldurmuş ve doldurmayı sürdüren “ bir tip insan” ı nereye koyacaksınız?

Champs-Elysées böyle değil. Onun sadece gö­ rüntüsünü ustaca cilala­

dınız, onu yapay sivilce­ lerinden temizlediniz mi “ Champs-Elysées uy­ garlığı” geri gelir. Çün­ kü bu uygarlık dün gibi bugün de bir tipik uygar­ lığın parçasıdır.

Bizim, İstanbul’da, „ uygarlığımızın -ona da

uygarlık denilirse- tipi değişti. Beyoğlu o tip içinde bir havaydı.

Tip oradan kalkmış­ sa hava geri gelir mi? İs­ tanbul’a on senedir git­ memiş biri bugün gitse, şehrin merkezini ta­ nıyamaz.

Paris'in merkezi, ben onu kırk yıl evvel nasıl bıraktıysam aynen öyle. Bu Londra için de, Viya­ na için de, Roma için de,

Stockholm için de

geçerli.

Çünkü oralarda “ uy­ garlık” otomobil içinde­ ki telefon sayısıyla öl­ çülmüyor.

Fark da, bu.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

1950’lere, bir yirmi, bir yirmi beş yıl boyunca, “Otuz Beş Yaş” şairinin edebiyat, sanat, şiir konularında ne kadar özlü, derinlikli yazılar kaleme getirdiğini

Bunun so­ nucu olarak, sanat galerileri azalma­ ya; nitelik olarak da profesyonel, sorumlu, başarısı kadar saygın bir yeri olan, başarısızlığı kadar da ça­ buk

Birden şiir kitapları ile dolu­ verdi çalışma masam: Yıllardan beri kendisini de, şiirlerini de gö­ remediğim Orhon Murat Arıbur- nu’nun “Buruk Dünya”sı, Cevat

VİNDE geçirdiği kalp krizi sonucu önceki gün ölen Türk edebiyatının ünlü kalemlerinden şair ve deneme yazan Salah Birsel, İstanbul’da toprağa verildi. 80 yaşmda

Kavalalmın Istanbulu her hal­ de ilk hem de son olan bu ziya­ retinde Fer’iyye sarayında misa­ fir edilerek hakkında pek zi­ yade hürmet ve itibar

Verilen m do¤rusu ve bu do¤ru üzerinde bulunmayan bir P noktas›n› kullanarak, sadece pergel yard›m›yla P’den geçen ve m do¤rusuna paralel olan do¤ruyu bulman›z

Selmek Taksim, Segâh Taksim, Mahur Şar­ kı, Mahur Taksim, Hüzzam Gazel (Hafız Kemal'e eşlik), Hüseyni Taksim, Nihavend Taksim, Hicazkâr Taksim (Piyano ile),

Adenoid hipertrofisinin SOM'ya neden olduğunu iddia eden yayınlarda, kla- sik olarak adenoid dokusu ve nazofarenksten östaki tüpü yoluyla orta kulak boşluğuna mikroorganizma