M. Ü.· iktisadi ve idari Bilimler Faktiltesi Dergisi Yıl: 1999. Cilt: XV, Sayı: 1, SaJfa:97-122
TBMM'NİN
HUKUKİ MESULİYETİ
.
' '
BİR İZAH TECRÜBESİ
Servet
ARMAGAN•
GİRİŞ
Aşağıdaki satırlarda
,
Kamu
Hukuk
u
,
özellikle
Anayasa
Hukuku
sahasında .şimdiye kadar üzerinde hemen hiç duyulmamış bir konu hakkında tespitlerimizi vedüşüncelerimizi açıklayacağız:
1-
Bu konu anayasa
hukuku
kitaplarındapek
yer a
lm
az.
Aşağıdada
görüleceğiüzere, referans
olarak
yabancıkaynaklara da
çok az yer
verilmiştir.Türkçe kaynaklar ise hemen hiç
yoktur. Türkçe
kaynaklarda bir bilgi ve
düşünceye rastlanmamaktadır.TespiL
er:!~bildiğimiz kadarıile memleketimizde;
Prof.Dr. Pertev
BiLGEN, fdare
Hukuku Dersleri,
!.Ci
lt
,
İst,1996,
ilk defa bu konuyu
e
l
e
almış,"Dev
l
etin
Yasama
OrganınınEylem
ve
İşlemleriSebebiy
l
e
Mali
Sorumluluğu" başlığı altına, açıklamalar(sh.317-325)
yapmıştır.2-
İtirafedelim
ki
hatıragelen
bir konu da
değildir.Çünkü gene
llikl
e
Yasama
organlarıüyeleri
ve
bu
arada TBMM
ile ilgili olarak
iki
türlü mesuliyet
üzerinde durulmuştur
ve
durulmaktadır:a- Siyasi
mesuliyet;
anayasalarda
düzenlenmiyor: Milletvekillerinin tekrar
seçi
l
ememesinin
A.larda düzenlenmesine gerek yoktur. Ancak
benzer bir durum
A.
md.84'de beliıtilmiştir.
Başbakan
ve
bakanlarınsiyasi
mesuliyeti ise
düzenlenmiştir.(Bkz.
A.nıd.99,111
ve
112)
A.nın11
2.md.sinin
kenar
başlığı "Görev ve siyasi sorumluluk" şeklindedir.b-
Cezai
mesuliyet; ise
A.da
düzenlenmiştir.83. md.sinde, TBMM
üye
l
erinin
işlediklerisuçlardan ötürü cezai
ınesuliyetlerininneticesi ve prosedürünü
düzenlemiştir.Bu konuya
ayrıbir makalemizde temas
edeceğiz.• Prof.Dr.,İ.Ü. Hukuk Fakültesi
Servet Armağan
Bizim bu makale çerçevesinde üzerinde
duracağımız
mesuliyetçeşidi
ise, bu ikisinindışında
olan ve hukuki (mali) mesuliyetşeklinde
ifade edilen mesuliyettir. 3- Oanıştayımızın içtihatlarında, devletin organlarının
işlemlerinden dolayı
mesuliyeti, daha çok
İdare
üzerindetoplanmış
ve idarenin mesuliyeti
şek
lind.
e
belirlenmiştir,
Yani sadece yürütmeorganının
eylem ve
işlemler
ind
en
hukuki(malı~
sorumluluk söz konusuedilmiştir. Yargı
ve yasamaorganlarının
hukukı
sorumlulukları üzerinde pek durulmamıştır.
A.md. 40/2, resmi görevliler
tarafından
vakihaksız
işlemler
sonucu
uğranıla~
zararın
devlettarafından
karşılanacağını
belirtmiştir.
Bu
şek
ild
e
İdarenin
hukukı
(mali) sorumluluğunun neticesi düzenlenmişbulunuyor. Yargı organlarına gelince: Bu konuda
özel bir kanun (7/5/1964 t. ve 466 s.
-R.G. 15/5/\ 964 - 11704)
vardır. Haksız
tevkifedilenlere devletçe tazminat ödenmesi hakkında olan bu kanun
yargı organlarının tevkif ile ilgili hatalarının tazminini düzenlemektedir. Bu ise, konu olarak
bir
ya
r
g
ı
organının kapsamlı
mesuliyetideğildir.
Çünküyargı organlarının
tevkif
dışınd
a
bir çokişlemleri vardır
ve bunlarda hata ve kasıtlı hareket etmeleri söz konusu olabilir'.1
Bkz. BİLGEN, 327 vd.
Yargı organının
faaliyetleri sebebiyle ortayaçıkan
zararlardan hakimin ve devletin hukuki' ı:ı:ıesuliyeti konusunda doktrinde çeşitli ve f~rklı görüşler vardır. (Bkz., Necib BiLGE/ Erg~nONENAnkara, , Medenı ,Yargılama 1978 Al:JHFY. sh. 96/dipııot(*)). Hukuku Derslerı, 1771 s. Kanuna göre yenıclen yazılmış 3. Bas ı, HUMK 573-576 mcl.lcri arasında hakimlerin yargı faaliyetleri
yoluyla verdikleri zararlar sebebiyle hukuki ınesuliyete tabidirler. .Bu md.l
er arasında sayılanların bir kısmında kas.~ aranmaz (Bkz. lbid. l 00). Bu hükümler, IBK.ları gereğince, icra ve ceza hakimleri ile, askeı 1
hakimler il~-!akimler e hakemler hakkında ela uygulanır (İbid., 98/dipnot 147).
, yargı f~aliyeti dışında kalan, vasi ve vesayet daireleri görevlerini yaparken ı,şlemlerı dolayısı ıle de hukuki sonıımıluluğa tabidirler (Bz.
MK. md. 347, 409-41 O). OdeyemedikSavcıların f~aliyetleri leri zararlar ise devlet (hazine) ödeyecektir (Bkz. İbicl. 98).
sebebiyle ortaya çıkacak zararları ise, şahsi
kusur halinde, adl!ye
mahkemelerınde açılacak davalar yoluyla kendileri;
hizmet kusuru halinde ise Danıştay ela açılacak dava ile Adalet Bakanlığı ödeyecektir (İbicl., 99).
Açılacak davalar, Yüksek Mahkeme hakimleri hakkında ise özel kanunla;·daki hükümlere
tabidirler (lbi~., 106). (Bu konularda geniş
bilgi ve içtihatlar' için bkz. Baki KURU, I-~uktık, Muhakemelerı Usulü; Ankara, 1984, c
.4, 4. Baskı, sh. 3941 vd. Yüksek Mahkeme hakınılcı 1 için, sh. 3957 vd.) .
Kişiler~ı: ?u uğurda uğradıkları zararı tazmin ettirebilmek için başvuracakları merciler ve usullen.ıçııı şu makaleye ele bkz. Hayri DOMA'NIÇ, Manisa Barosu Dergisi, Yıl: 14, s. 53-54, ~ 70. yıl üz.el Sayısı, sh. 4-41 ( 1995).
1982 .A. mel. 40/son hükmünü de bu konuda hatırlamak
gerekir:
"gore, Burada !~işinin, devletçe barehsedilen smi tagözının r.evedlileı: ılır. tarafınd~n Devletııı sovakrumlu i hakolan sız işillegmler ili görsoevnucu liye rüuğradcu hakkığı ı zarar saklıdır.ela, kanuna " ''.kanun" herhal?e özel bir kanundur. Ama bugüne kadar çıkarılmamıştır.
Sadece ınahkeınelerın haksız tevkıl sebebiyle
verdikleri zararın tazmin usullerini düzenleyen 466 s.lı k. çık~nlınıştır. Ama yukarıda.de?iğimiz gibi, mahkemelerin (veya hakimlerin) zarara
yol açan haksız ışlemlerıııı, haksız tevkıf ışlemleri ile sınırlayamayız. 98
T C. 'nin 75. Kuruluş Ytldöniimüne Armağan
4-
Giriş kısmmda ayrıca beliıtelimki,
TBMM'nin
hukuki
sorumluluğu,hukukun
şu
prensibine de
dayandırılabilir:
Her bir
kişi,
resmi
o
lsun
,
hususi olsun
hakiki olsun, hükmi
olsun,
mesuliyet
e
tabidir.
Ancak
h
er
birinin mesuliyet dereceleri
ve bu mesuliyetin
işletilmesi bazı
şartlara
bağlanmış bulunmaktadır.
Devletin
yasama
organının işlemlerindenmesuliyetinin yeni bir
konu
olduğukadar
,
ele
alınmamasmın
diğer
sebepleri
şunlardır:
.
a-
Hakimiyet
sorum
lu
değildir.Yasama
organımilletin temsilcisi olarak
,
ona
~ıt hakimiyeti kullanmaktadır. Bu
sebep
l
e
yaptıklarından, yani yasama
ışlemlerinden
,
özellikle "kanun"
isimli
işlemlerinden
sorumlu
değildir.
b-
Bu
anlayışAn.
Mah.
Kararlarınabile
yansımıştır:"Yasa
koyucuya hata
Yillilltırılmaması
hukuk ilkelerinden
olduğuna
göre ..
.
" (36/8 E.K.-R.G.
3117/1991-20946)
.
.
Aslında
sadece yasama
organıolan TBMM
değil,yürütme
organıve
yargıorganı
olan mahkemeler de
,
hakimiyet
hakkını kullanmaktadır.Mahkemeler de
kararlarını
"Türk
Milleti
Adına"
vermektedir, ama bu kararlar usule
göre
kontrole
tabidirler.
A.
md
.
612
şöyle
diyor:
"Türk
Milleti;
egeme
nli
ğini, Anayasanın koyduğu
~ara göre yetkili
organları
el
iyl
e
kulla
nır.
"
c-
Devletin
ıııali sorumluluğuiçin kusur
aranmaktadır. İdareninve devlet
Yetkisi
kullananların d
a
ta
z
minata malıkfım
edi
lm
esi
.
nde mutlaka kusurlu olmaları
a~~nınaktadır.
Bu
düşünceler
,
devletin kusursuz
,
yani objektif mesuliyet
esasın
m
bılınınedi
ğ
i
ve
k
a
bul
edilmediği zamanlarııı
bir mahsulüdür.
d- Ama
g
ünümüzd
e
d
ev
letin objektif mesuliyeti kabul
edildiği'gibi,
artık,Ya
sa
ma
organının yaptığı ~anun
isimli işlemleri de,
Anayasa
Mahkem
es
inin
kontrolüne tabidir. V
e
bunlar iptal
edi
l
ebi
lm
ektedir
(A. md. 148
/vdf
e-
"Öte
yandan Türk
hukukunda da
kanunlarııı yargısaldenetiminin
3,
kanunların
Anaya
saya
(
~
hukuka) aykırı
olabi
l
eceğinin,
yani
,
kanunun hukukça
eşit
olınadı
ğ
ının
ve idarenin kusursuz mali
sorum
lulu
ğunu
n
(
=
kamu külfetleri
karşısında
;'~nay
a
s
an
ııı
40.maddesininbulunduğ
u
yer itibariyle önemi büyüktür.İ-
Iak
s
ı
z
i
ş
l
em
,
kişinin
~ııel hak_v_e özgürlüklerine yapılan tecavüzlerdir. Görülüyor ki,_Anayasa 1_?. M~cldesi ile bir
ko~~a
n
kı
ş
ı
özgür
lü
ğü
veg
üv
e
nli
ğ
in_i
koı:urken
,
.
40.Madde
s
ı
ıle
ele .tL'.'1:1kışı haklarını
ge YO~. Ancak bu hükmün de işleyebılmesı ıçın bır kanun ya~ılması geıeklı, Aradan 14 yıl1 Çmesıne rağmen bu kanun yapılmamı
ştır." (Bilgen, 319/260 dıp notu.)
2 Bkz. LDURAN Türkiye
İdare
s
inin
Mesuliyeti,
İ
s
tanbul.
1975.'
3 Bkz.
BİLGEN
,
317
vd. !bici, 320"K
Aıı:~unların An~yasaya (=hukuka) uygL~nlu~un yargısal denetimi_. yapılara~ ~ğ~r kam!n
eciil).as~y_a (=huRuka) aykırı ,ise iptal edılebılıyorsa, kanun ılc veıılen zaıaı_Iaı d,~ tazm!n
~dır. Belki burada en önemli sorun iptal edilmiş bır kamın sebebıyle bıreylerın
ıadıkları zararın tazmini sorunudur." (Ibid, 262 dipnot).
Servet Armağan
eşitlik ilkesi sebebiyle mali sorumluluğun, sebep sorumluluğunun) kabul edildiği bir
sistemde, artık kanun koyucunun mutlak mali sorumsuzluğunun
kabul edilmesi de
mümkün bulunmamalıdır.~'
f- "Kanunlar, anayasaya aykırı ise, iptal edilebildiğine göre, kanunla verilen
zararlar da tazmin edilmelidir."1
Son olarak beliıtelim ki, TBMM'nin hukuki (mali) sorumluluğuna yol açan işlem genellikle, "kanun" ve "kanun hükmünde kararnanıeler"dir. Ama kararları
sebebiyle de sorumluluğu söz konusu olabilir. Aşağıda misallerini göreceğiz.
BİRİNCİ BAŞLIK:
TBMMÜYELERİNİN MESULİYET ÇEŞİTLERİ
İnsanlar yaptıklarından dolayı mesul olurlar, bazen da mükafat görürler. Sivil
şahıslar olsun, asker veya diğer kamu görevlileri olsun, söz, işlem
ve fiillerinden
dolayı mesul olurlar. '
Bu kaidenin içine, TBMM üyeleri de dahildir. Hukukun
genel teorisi içinde yer alan bu esaslar, herkes ve bu arada TBMM üyeleri için sÖz konusu olan
mesuliyet üç ayrı çeşit halinde ortaya çıkar:
1- Siyasi Mesuliyet:
Siyasi mesuliyet, parlamento üyeleri için
söz konusu olabilen bir mesuliyet
çeşididir.
Bununmanası
,
statüsünü vem
akamın
ı
kaybetmektir. Yani mesela bir
milletvekilinin, bir sözü,
yaz
ı
sı
veya fiilidolayısıyla
,
milletvekilliğini
kaybetmesidir.Milletvekilliğini kaybetmesi, en azından tekrar seçilememesidir.
Ayrıca
A
.nın
84. md.sinde belirtilenüyeliğin düşmesine
karar verilmesi
1
halidir.
Genellikle birinci ihtimal
oıtaya ç
ı
kar.
Ve seçilen bir milletvekilinin tekrar seçilmemesi, seçmenin ona oy vermemesi, onun siyasi mesul
iyetinin ortaya
çıkması
demektir. Hele tekrar aday olduktan sonra, seçmen onu seçmemişse, bu durum tam
manasıyla
bir siyasi mesuliyetingerçek
l
eşmes
idir.
Bu duruma göre siyasi
nıesuliyet
,
siyasi bir organda yer alan bir kimsenin, hukuki ve cezai
mesuliyet neticesi veya onlardan müstakil olarak statüsünü ve makamını kaybetmesidir.
2- Cezai Mesuliyet:
A.nın
83. Md .. sinde belirtilen durum, üyelerin bir suçişlemesi
halidir. Hangifiillerin suç
say
ıldı
ğ
ı
ise,başta
TCK olmak üzere,d
i
ğer
kanunlardabelirtilmiştir. Ve
1 İbid, 320
/262 no.lu dipnotu.
T C. 'nin 7 5. Kuruluş Yıldöniinıüne Armağan
bunlara terettüp eden cezalar da yine kanunlarda belirtilmiştir. Zaten A.nın 38. md.si suç ve cezaların ancak kanun ile konulabileceğini açıkça belirtmiş bulunmaktadır.
3- Hukuki Mesuliyet:
Hukuki mesuliyet ise, yukarıdaki iki mesuliyet dışında kalan bir sahadır.
Milletvekillerinin konusu suç olmayan hukuki münasebetlerin neticesi mesul olması
demektir: Kirasını ödemem.esi, satın aldığı bir malın bedelini ifa etmemesi, birine haksız bir fiilde bulunarak zarar vermesi gibi.
Bu durumlarda, milletvekillerinin hukuki p1esuliyetleri vardır. Ve hukuki mesuliyet halinde, onun A.md.83.mdsi gereğince yasama dokunulmazlığının kaldırılması gereği de yoktur.
Hukuki mesuliyet A.da ayrı,ca düzenlenmemiştir. Çünkü düzenlenmesine gerek yoktur. Cezai mesuliyet gerekli olduğu için düzenlenmiştir ve Yasama
dokunulmazlığı ile birlikte söz konusu olmuş ve di.izenlenrniştir. Siyasi mesuliyetin ise düzenlenmesine hiç gerek yoktur. Çünkü burada hukuki bir düzenlemeden çok, bir netice söz konusudur.
TBMM'nin hangi kanunları çıkaracağı veya hangilerini yürürlükten kaldıracağına dair teoride ve Anayasalarda emredici bir hüküm yoktur. TBMM, milletin iradesinin tecelli ettiği yer ve organ olarak, millet adına yasama yetkisini kullanır (A.md.7).
A.md.83 gereğince ele TBMM üyeleri meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden hukuken ve cezai olarak sorumlu değildirler. Yani onların oy ve sözleri bir kanunilik unsurunu ihtiva etmektedir. Bu sebeple, sözüm ona, düşüncelerinin ve kullandıkları oylarının verdiği zararlar sebebiyle, şahsen hukuk ve ceza davasına muhatap kı.l ınamazlar.
İşte aşağıda TBMM üyelerinin ve ti.im olarak TBMM'niıı hukuki mesuliyeti esas alınarak düşüncelerimizi açıklayacağız. Ye böylece anayasa hukukçularının hemen hiç birinin yazmadığı ve belki de akıllarına gelmediği bu konu hakkında bir izah tecrübesi yapmış olacağız.
İKİNCİ BAŞLIK: GENEL OLARAK HUKUKİ MESULİYETİN UNSURLAR! {MUHTEVASI):
/
TBMM'nin işlemlerinden dolayı açılacak dava bir hukuk davasıdır. Hukuk
1
davalarından da tazminat davasıdır. Belki tespit davası ve tazminat davasının birlikte açıldığı söylenebilir. Yoksa ihtiyati tedbir kararı aldırmak için açılan bir dava
olmadığı gibi, işlemi iptal, ya da bir işlemi yaptırmaya mecbur bırakmak gibi bir dava da değildir.
Servet Armağan
Bu duruma göre, borçlar hukuku teorilerinde yer alan tazminat davasının şartlarım5a
burada da aramamız gerekecektir. Bunları kısaca ve konumuzla ilgisini pelirterek sayalım:
d- Kast, kusur, ihmal:
Tazminat davalarında ilgilinin kastı, kusuru veya ihmalinin varlığı şarttır. Bu
esası konumuza uygulayacak olursak şöyle denilecektir: Ortada hiçbir kast yoksa ve fakat TBMM mesela gereken hazırlığı yapmış, ihtimamı göstermiş ve fakat üyelerin
çoğunluğu o kanunu kabul etmemişse, ya da çok defa gözden kaçan bir nokta olarak , çıkarılan kariun Anayasa Mahkemesi tarafında iptal edilmişse veya o kanun
hakkında yürütmeyi durdurma verilmişse. 1, kanaatimce bu unsur tahakkuk etmiş
sayılmaz.
Ancak devletin, yasama organının işlemlerinden dolayı mali (hukuki) mesuliyeti için, kast ve kusurun olmasına gerek yoktur: Burada yasama organının
işlemlerinden dolayı, devletin objektif sorumJuluğu söz konusudur. Bu sebeple TBMM'nin kast ve kusurunun araştırılması ve ispatı gerekmez.
e-· Hukuka aykırılık:
TBMM'.nin bir kanunu çıkarmaması, geç çıkarması, ya da yanlış düzenleme ile çıkarmasının hukuka aykırı olması gerekir.
Bu noktada şunlar söylenebilir:
• kanunun beklenen bir kanun olması, Anayasanın çıkarılmasını emrettiği (Mesela Bkz. md. 19, 21, 28, 33, 34, 43, 49, 61, 79, 118, 130 v.d.)bir kanun olması; veya Anayasa Mahkemesinin bir kanunu iptal ettikten sonra, kararın yürürlüğe girmesi için 1 yıllık bir süre verdiği (A. md. 153/3-4) bir kanun olması ve fakat gereken kanunun çıkarılmaması durumlarında bu unsur tahakkuk etmiş sayılır. . ,
• Toplumda o kanuna acil ihtiyaç olması da hukuka aykırılığın bir belirtisidir.
sa Bilgen, Laubadere'den naklen (Bkz. Sh. 319), Fransız· Danıştay'ının, Kanun sebebiyle Parlamentonun sorumluluğuna hükmedebilmek için 3 şart aradığını yazıyor:
1-Kanun tazminat ödenmesini yasaklamamış olmalı, 2-Zarar özel ve yeterince ağır olmalı,
3-Kanunun ihlal ettiği menfaat göz önünde tutulmalıdır (Mesela hileli bir faaliyet
olmamalıdır). ·
Kanaatimce, aşağıdaki şartlar Türk hukuk anlayışına daha uygundur.· 1
Anayasa Mahkemesi, 2549 s. K. ve A.da hüküm olmamasına rağmen, yürütmeyi durdurma kararları vermektedir.
T C. 'nin 75. Kuruluş Ytfdöniimiine Armağan
• Kanun tasarı ve teklifinin uzun zaman komisyonlarda ve Genel Kurul Gündeminde sebepsiz yere bekletilmesi ve kadük olmasına sebep olunması halinde de, kanaatimce, bu unsur tahakkuk etmiş sayılır.
3- Zarar:
TBMM'nin yukarıdaki davranışları neticesi bir zarar olmalıdır. Kabul edelim ki, zararın varlığı ve kapsamı mahkemenin takdir yetkisine dahildir. Zaten diğer normal tazminat davalarında da aynı durum söz konusudur.
Acaba zararı kanunun kendisi mi verir, yoksa, kanun hükmüne dayanarak
yapılan bir idari işlem mi? Genellikle ikiİıci ihtimal kabul edilmiştir ve bu sebeple, idarenin işlemleri kontrol edilmekte ve neticede idare mesul tutulmaktadır. Ama bunun aksine kararlar da bulunmaktadır. Mesela:
a- 406. S. I O. Telgraf ve Telefon K.nun 13 .md.ne göre telefon hattı güzergahına rastlayan ağaçların kesilmesi fiilinde, Danıştay, idareyi "kamu hizmetleri karsısında eşitlik ilkesine dayanarak" tazminata niahkum etmiştir (D.12. O.El 965/4103,K.1967/810-161511967 . t.). D. 1 O.O. E.82/1709," K.83/ 2657-19/ 1211983 (DKD.54-55.sh.392) kararında ise, objektif sorumluluk esasına göre idarenin sorumlu tutulmasının engellenemeyeceği belirtilmiştir.
b- Ancak bunun aksine, hem de aynı Danıştay Dairesinin kararı bulunmaktadır. Bkz. D.12.D.65/3669, K.661547-231211996, (DKD-100-102, sh.
401).
c- Ancak bazen zarar, doğrudan kanun h'ükmünden de ortaya çıkabilir. Bu durum kanunun açık hükmü ile, doğrudan doğruya ortadan kalkan hacizler, takipler v.b. durumlarda söz konusu olur (4046 s.,K (R.G. 27 Kasım 1994), Geçici md. 15).
Veya J 402 s. Sıkı Yönetim K. ek geçici l .md.sinde (14.1 1. J 980 t.-2342 s.lı)
"Ek madde 3 'de belirtilen konularda, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki açılmış iptal ve şahsi kusura dayalı tazminat davaları ile verilmiş bulunan yürütmenin durdurulmasına dair kararlar kendiliğinden oıiadan kalkar.1
d- Hatıra gelen bir durum da şudur: Anayasa Mahkemesi bir kanunu iptal etmiştir. Artık iptal edilen kanun gereği işlem yapmak yasak bir faaliyet haline gelmiştir. Ancak kişiler bunçlan zarar görmüş olabilirler. Mesela 625 s. Özel Eğitim
Kurumları K. İptal edildi; bu kanun hükümlerine dayanarak ücretlerini ödemiş
bulunan öğrenciler, okuyacakları bir okuldan mahrum kalmışlardır.
Bir başka misal: Süper ihtiyarlık sigortası primi ödeyerek emekli olmak isteyen vatandaşlar o kanun iptal edildiği için, süper emeklilik imkanından mahrum olmuşlar, yani zarara uğramış bulunmaktadırlar.
1
Bu kararların tahlil ve değerlendirilmesi için bkz. Bilgen, 321 vd.
Server Armağan
Son iki durum, yargı kararı, yani Anayasa Mahkemesi kararı neticesi ortaya
çıkmıştır. Ancak yasama orgaııı, gerekli düzenlemeyi yaparak, ya da ilgililerin
uğradığı zararı tazmin etmelidir.1 4- İlliyet Rabıtası:
Yani zararın, TBMM'nin davranışı ile doğrudan bağlantılı olma , onun neticesinde ortaya çıkmasıdır. Yoksa başka faktörler neticesi bir zarar olması halinde bu şart tahakkuk etmiş sayılmaz.
Kanaatimce, bazı kanunların çıkmaması bazı menfi neticelere yol açmışsa da, bu zararın, sadece o kanun veya kanunların çıkmaması sebebiyle takaddüm ettiğinirı
ispatı çok güçtür.
Yukarıda şa_ıtların tahakkuk edip etmediği tümüyle takdire bağlıdır ve ispatı ve kesin olarak ortaya konulması son derece zordur. Ancak ortada bir zarar varsa,
kişiye
ve mala gelen bir felaket söz konusu ise, mutlaka bu zarar giderilmelidir. Yanikiş
ilerin
zararakat
l
anmas
ı
diye bir esas yoktur ve kabul edilemez. O sebeple yargorganları bu davaya bakarken, idare edilen Türk vatandaşlarının bir zararı mevcut ise,
artık diğer unsurların
tahakkukunu takdir etmesi gerekir. Sadece illiyetrabıtast
mutlaka aranmalıdır. Diğer unsurun varlığını ise takdiren kabul etıııelidir.2ÜÇÜNCÜ
BAŞLIK:
TBMM'NIN HUKUKiMES
ULIYETINI~
HUKUKi DAYANAKLARI
a- Başlangıç 3. bendinde : "Egemenlik· kayıtsız şartsız Tiirk milletine aittir. Bu egemenliği "Tiirk milleti adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kurulusun, bu Anayasada gösterilen hiirrivetçi demokrasi ve bunun
icablarıyla belirlen mis hukuk diizeni dışına çıkamavacağı" belirtilmi0tir.
Ayrıca Başlangıç/ bend 8:
Bu bend de, her Türk vatandaşının, bu anayasadaki "temel hak ve
hiirriyetlerinden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak, milli kiiltiir, medeniyet ve hukuk diizeni içinde onurlu bir hayat siirdiirme ·ve maddi ve
1
Bkz. Bilgen. 323 vcl. 2
Açılmak
istenendavanın dayana
ğ
ı
olarakh
a
tıra
gelen TCK.nun 230. ve 240. mel.siaçısından ise:
TBMM üyeleri kamu gorevlisi cleğilclirler, tersine özel bir :tatüleri vardır ve özlük hakları ile
clonat'ılmışlarclır (Bkz. mel. 8 vd.). 13u sebeple bu iki madde ctayamık olamaz. TCKnun 146. mel.si açısından ise:
TBMM"nin vazifesini yapınaktmı men edilmesi. ispat cd.ilcmcz. Yııni çıkmıısı gcrckiptc çıkıırılmamış bır kanunun ortaya çıkardığı zararlara. o kanunu çıkarmayan üyelerin sebep olduğunu savunmak ve bu savunma üzerine tazmiııat veya ceza davasını bina etmek Anayascı
1 lukuku teorisi gereğince imkan yokıur. Kaldı ki, bu kabil bir clııvranış, Tl3MM'nin vazifesini yapmaktan men sayılmaz.
· T C. ' nin 7 5. Kuruluş J:'ıldöniimüne Armağan manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu" belirtilmiştir.
Mesela, TBMM, Türk milletinin maddi ve. manevi kalkınmasına hizmet
edecek ve destek verecek bir kanuni düzenlemede bulunmamış, ya da bulunması
gerekip de ihmal etmişse, bu takdirde A.nın emrine aykırı hareket etmiş demektir.
A.nın emrine aykırı hareket eden TBMM de olsa, böyle bir yorum yapabiliriz.
Aşağıda vereceğimiz örneklerde görüleceği üzere, eğer TBMM bunlar dışına çıkmışsa, bu takdirde hukuki mesuliyetinin de başlayacağı açıktır.
b- md.5.
Aynı istikamette A.nın 5.md.si de gösterilebilir:
Bu md.nin kenar başlığı "Devletin temel amaç ve görevleri" şeklindedir. Md.nin muhtevasında devletin ama~ ve görevinin, kişilerin ve toplumun refah, huzur
ve mutluluğudur. Ayrıca, "kişilerin temel hak ve hürriyetlerini sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın 'maddi ve manevi varlığının gelişmesi için şartları hazırlamaya çalışmaktır".
Bu istikamette bir çalışına yapmamış TBMM ise, Anayasayı ihmal, hatta
çiğnemiş demektir. Bu da, TBMM'nin hukuki ınesuliyetinin varlığına bir ı başka
hukuki dayanaktır. c- A. md.7
A. md.7 hükmü şöyledir:
"Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez."
TBMM Türk Milletinin yegane ve hakiki temsilcisidir. Bu sıfatı ile de, Türk
milletinin beklediği ve gen~llikle ihtiyaç duyulan bir kanunu çıkarmak
mükellefiyetindedir. Çıkarmadığı takdirde vekillik vazifesini ihmal etmiş demektir.
Bu ihmali ise", mesuliyetini muciptir.
d- md.74.
A. md.74 gereğince Vatandaşlar kendileriyle veya kanun ile ilgili dilek ve '1
şikayetlerini TBMM'ne bildirebilirler. Yani,TBMM'ne şikayet mümkündür. Bu
durumda Dilekçe Komisyonu, o kanunun çıkarılmasını istemiş, Genel Kurul. da karar
vermişse, bu takdirde, o kanunun çıkarılmaması, bir davaya esas olabilir. Ancak
yine de ne kadar müddet içinde çıkarılması gereği noktasında kesin olunamayacağı
·jçin, en çok o yasama dönemi sonuna kadar çıkarılma gereği kabul edilmelidir:
Aksi halde, TBMM bizzat kendi kararını uygulamamış olur. Yani Genel
Kurul karar vermiş olmasına rağmen, kanun teklifi, ve bilhassa Hiikümet tasarısı
Servet Armağan
hazırlanıp, TBMM'ne sunulmamışsa veya, sunulup da, TBMM komisyonları
v e
Genel Kurulu, bunu görüşüp kabul etmemişse (karara bağlamamışsa değil)b u
takdirde, bu sebeple, yani bu menfi tutumu sebebiyle ortaya çıkan zararlarc:lanhukuki mesuliyeti mevzu bahis olabilir.
Çünki A.nın 74. md.si, "vatandaşlar, kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek v~
şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı
i l e
başvurmak hakkına sahiptir. Kendileriyle ilgili başvurmaların sonucu, dilekç;
sahiplerine yazılı olarak bildirilir."
-Örneğimizde, vatandaşlar
, TBMM'ne dilekçevermiş
ve bizzat TBMM'denbir dilekte
bulunmuşlarsa,
hatta bizzat ondanşikayetçi olmuşlarsa,
butakdirde~
TBMM'nin vazifesiniyapmaması
herhalde bir hukuki mesuliyetdoğuracaktır.
1Kabul edelim ki, mahkum olan ve tazminat ödeyen TBMM'nin, şartı a.r:ı varsa, ilgili şahsa rücu hakkı vardır.
Ama vatandaş, bizzat TBMM'den şikayetçi olmuşsa, bu durum evleviye-ı:ıe söz konusu olabilir.
Dilekçe hakkı, vatandaşların, hatta insanların temsil haklarındandır, bir insan.
hakkıdır. Bu hakkın kullanılması kısıtlanamaz ve gereği, kanuna uygun olarak yeri~e
getirilir.
Aynı neticeyi A.nın bir başka hükmünden de çıkartmak mümkündür.
e- A.md. 81
Bilindiği gibi, A.md.81, TBMM üyelerinin yeminini düzenlemektedir. Uzl.l_:t"l olan bu yemin metninde aşağıdaki cümleler, konumuz bakımından dikkat çekicidir:
" ... Toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinct.~
herkesin insan
haklarından
ve temel hürriyetlerinden yararlanmas 1iilküsünden ve Anayasaya sadakatten
ayrılmayacağıma,
büyük Türk mille"t:i önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim."Milletvekillerinin, Türk milletinin "huzur ve refahı" ve saadeti içil:"'t
çalışmaya
ant içmelerinin (A. md. 81)ardından,
buantlarına uymamaları, şüphesi<::
bir ihmaldir vedolayısıyla
Türk milletinin refah ve saadeti içinçalışmamala.
.manasına gelir.
1
Diğer.
idari.mercile~in
,
dilekçemev~uunda,
TBMM'ninkararının
gereğini
yerine getirm mecburıyetlerı yoktur. Bu durumda ıdare, bir idari dava ile, tazminat talebine muhata}::) ~ılına~az. Daıııştayımız bu kom~da kararı.ar verilmiştir. Bu durum dilekçe hakkının değerini.,. ıdarenın tutumuna bağlı kılıyoı demektır. Bkz. Servet ARMAGAN, 1961 Anayasası v Dilekçe Hakkı, lstanbul, 1972, IHF y. Sh 129 vcl.T
C.
'nin 75. Kuruluş Ytldönümiine Armağan Görülüyor ki, her milletvekili ve organ olarak TBMM, Türk milletinin huzurve refahını, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerinden yararlanmasını sağlamak için çalışacaktır, bu yolda vazifelidir
ve bu uğurda çalışmakla mükelleftir, çünkü buna Ti.irk milleti önünde söz vererek ant içmektedir.
Gerçi bir Fransız diplomatı (Talleyrand)na göre1
, yemin, bir "eğlence yerine girerken kapıda gösterilen bilet gibidir. Kapıcıya gösterir içeriye girersiniz." Yani
gereğine riayet etme mecburiyeti mevcut değildir.
Bu benzetme, pratikte zaman zaman haklı çıksa da, yine de müessese olarak Anayasalara giren, milletvekillerinin Parlamento önünde yemin etmelerinin, siyasi, hatta ahlaki ve dini bir manası olduğu unutulmamalıdır.
Unutulamayacağı için de, TBMM üyeleri bu yeminin gereğini yerine getirmedikleri takdirde, mesuliyetleri cihetine gidilebilir.
Mesuliyetleri cihetine gidilmesi iki açıdan söz konusu olabilir:
a- Siyasi bakımdan: .Yani seçmenlerin, yemine riayet etmeyen ve Ti.irk milletinin refah ve saadeti için çalışmayan bu milletvekilini tekrar seçmemek suretiyle, onu siyaseten mesul kı imaları ve cezalandırmaları mümkündür.
Bilindiği gibi, siyasi mesuliyet, ancak yasama dönemlerinin sonlarında sözkonusu olmaktadır ve olabilmektedir. Ve yeni bir yaşama döneminin başlangıcında, o milletvekillerini yeni bir yasama döneminde Parlamentoya göndermemek suretiyle ortaya çıkabilir.
b- Hukuki acıdan da milletvekillerinin mesuliyeti söz konusu olabilir. Sözün burasında, milletvekillerinin yasama dokunulmazlığından bahsetmek gerekir. A.md.83 de ele alınan konular ve milletvekillerinin mesuliyet nevi daha çok cezai açıdan düşünülmüştür. Bu md.de milletvekillerinin suç işlemesi ve fillerinin
suç mevzuu olması açısından meseleye bakılmaktadır.
Halbuki meselemizde ise, milletvekillerinin ve daha genel deyimi ile TBMM'nin hukuki (mali) mesuliyeti söz konusu edilmektedir.
Gerçekten de, cezai mesuliyetin olabilmesi için; açık bir kanun hükmi.ini.in bulunması gerekir. Çünkü Kanunsuz ceza olmaz esası bir temel hukuk normudur. Ve A.nın 38. md.sinde yer almıştır:
1 Bkz. Ali Fuat BAŞGI
L-Esas Teşkilat Hukuku,Türkiye Siyasi Rejimi ve Anayasa Prensipleri, !.Cilt, 2.Fasikül, lstaııbul, 1960, slı. 501-502.
Servet Armağan
"Kimse, işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanunun suç saymadığı bir
fiilden dolayı cezalandırılamaz; kimseye s,uçu işlediği zaman kanunda o suç için
konulmuş olan cezadan daha ağır bir ceza verilemez."
Ama hukuki mesuliyet için böyle açık bir kanun hükmüne gerek yoktur.
Herhangi bir kimse, herhangi birine, velev ki, bir hükmi şahsa ve bu arada mesela
Türk milletine veya bir kısmına bir zarar vermişse, bu zarar mutlaka giderilmelidir. 1
f- A.md. 138:
Bu md.ye biraz aşağıda yine temas edeceğiz. Burada sadece şu kadar
belirtelim: Mahkemeler ve burada Yargıtay tarafından onaylanan idam kararlarının
yerine getirilmesi geciktirilemez. Halbuki TBMM gündeminde aylarca ve hatta yıllarca bekleyen idam kararlarinın onanması gecikirse, yani A. md. 87 gereğince
"mahkemelerce verilip kesinleşen ölüm cezalarının yerine getirilmesine karar
vermek .... " görevini yerine getirmezse, TBMM'nin hukuki mesuliyeti söz konusu olacak demektir.
g- Anayasanın diğer md.leri:
Aslında A.nın diğer md.lerinde de TBMM'nin Türk milletinin refah ve
saadeti için çalışması gerektiği hükümleri yer almaktadır. Öyle ki, A., bir çok
md.lerinde, Türk milletinin refah ve saadeti, maddi ve manevi kalkınması için
çalışılmasını emretmektedir. Bunlardan bazılannı buraya almak isterim: Mesela,' A.
md., 19, 40, 73 ("vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının
sosyal amacı"na aykırı hareket halinde)2, 125, 129.
Diğer taraftan, Danıştayımızm içtihatlarına göre, Türkiye Cumhuriyeti idaresi
objektif mesuliyet altındadır.
Yani zarar verme~ kasdı He hareket etmese veya kusurlu olmasa dahi, Devlet
organlarının bir karar veya bir fiili ile bir zarar meydana gelmişse, ve ortada bir
hizmet veya şahsi kusur olmasa dahi, ,devlet bu zararı gidermeğe mecburdur. Bu
esasa objektif (kusursuz) mesuliyet denilmektedir. Bu konuda Danıştay'ın bir çok
kararları vardır3• · ,
1
Mecelle md. 31 'de "Zarar bikaderil imkan derolunur." hükmü yer almıştır. 20. md.sinde ise "Zarar izale olunur." denilmektedir.
Yani zararın varlığı takdirinde, bu zararın giderilmemesi diye bir şey söz konusu olamaz. Ortada bir zarar varsa,. bu zarar giderilecektir. Ancak bu kaideden şu istisnayı verebiliriz.
"Hayvanların, kendiliğinden olarak cinayet ve mazarratı hederdir" (Mecelle md. 94). 2
Bkz. DOMANİÇ, 26. 3
Bu konuda şu esere bkz. Lütfi DURAN, Türkiye idaresinin Sorumluluğu, lstanbul, 1975. Bu eser tamamiyle, idare makamlarının verdikleri zararı esas alarak incelemiştir; Yargı organı
T C. 'nin 75. Kuruluş Yıldönümüne Armağan
Zaten
şahsikusur varsa, bu takdirde
.
adliye mahkemelerinde
'o kamu
görevlisinden o
zararıngiderilmesi
isten~bilir.Devlet bu
zararıödese dahi o kamu
görevlisine rücu edebilir (A.md.
129).Görülüyor ki,
Türkiye Devletinin herhangi bir
organının verdiğibir zarar
yine Türkiye Cumhuriyeti
tarafından
tazmin edilecektir.
Zararı
veren
organı~
.
TBMM olması, bu prensibi değiştirmez.
DÖRDÜNCÜ
BAŞLIK:TBMM'NIN HUKUKi MESULIYETINE
1
DAYANAK OLABiLEN BAZI ANAYASA HÜKÜMLERi
Yukarıda
TBMM'nin mesuliyetini gerektiren hukuki esaslara temas ettik.
Şimdi
de Anayasada yer
alıpda,
gereğiyerine
getirilmediğitakdirde, TBMM'nin
hukuki mesuliyetine yol açması mümkün olan bazı hükümleri gözden
geçireceğiz:
A- Anayasa'dan
bazımisaller:
1- Her
şeydenevvel belirtelim ki
Anayasanın açıkve kesin bir
şekildebelirttiği bir hükme aykırılık TBMM'nin mesuliyetine yol açabilir. Bazı örnekler:
a- A.md
·
ıs
bir misal
teşkil
edebilir: Bu md.de, hükümlülük
v~ya
tutukluluk
halinde ve bu süreleri içinde
çalıştırmalarile,
"olağanüstühallerde
vatandaşlardanlı.tenecek
hizmetler ve,
diğer
beden ve
'
fikir (fikri o
l
acak)
calısmalarının
sekil ve
.
Ş.rutlarıkanunla"
düzenleneceği belirtilmiştir.Şayet
böyle bir kanunun
çıkması geciktirilmiş·
Ve buna
rağmen vatandaşlarİçin bu kabil
,
çalışmalar istenmiş ve yaptırılmışsa, ortada bir zarar vardır ve bunun
ınesulü
de TBMM'dir.
b- A.md.20'de bir misal
teşkiledebilir. Özel
hayatın gizliliğini kısıtlayacak(veya zedeleyecek) halleri
çıkarılacakbir
kanım göstermemişse,ve bu sebeple
Ortaya bir zarar
çıkmışsa,yine TBMM mesuldür.
c- A.md
21'de,
aynıdurum, konut
dokunulmazlığı.ile ilgili olarak söz
konusudur.
.
d- A.34/4'de
aynıdurum söz konusu olabilir
.
çqnkü bu md.'de ciddi bir
~ekılde toplantı
ve gösteri
yürüyüşü hakkının sınırlanmasısöz konusudur. Bu durum
ıse,
TBMM'nin hukuken mesul
olacağıbir
diğerhaldir ve bir kanunla
yapılacaktır.Bu kal)unun
çıkaıtılmamasıise
toplantıve gösteri
yürüyüşü hakkınıntemelli
şekildekısıtlamasına yol a9acaktır.
·
.
Kanaatimizce
A.nın diğer bazımd.leri daha m
i
sal olarak
1gösterilebilir. Yeter
kı, çıkarılacak bir kanundan bahsedilmiş olsun, ve o kanu
.
n
çıkarılmamış ve/veya geç
Servet Armağan
çıkarılmış olsun. Ve ortaya çıkan zarar da bu gecikme sebebiyle söz konusu olmuş
olsun.
2- A.md.5'de bir dayanak olabilir. Bu md'ye
yukarıda
temasetmiştik_
Kısaca tekrarlarsak:
Türk mi iletinin maddi ve manevi
ka
l
kınması
·verefahı
için gerekli kanuni düzenlemeleryapılmamış olması
TBMM'nin hukuki mesuliyetine yol açar_Yukarıda
temasettiğimiz
için bunoktanın
üzerinde buradaayrıca
durmuyoruz.3-
A.nın
1 O.md.sinde düzenleneneş
itlik
prensibi,çıkarılacak
bir kanunla ihlaled
ilmi
ş
olabilir. Demokrasinin temelesası
olaneşit
lik
,
çıkarılacak
bir kanun i1e ve Q.Çlk birşekilde
bozulmuşsa
,
bu düzenleme sebebiyle ortayaçıkacak ve
eşitliğe
aykırı
olacakeş
i
tsizlik
durumu, TBMM'nin hukuki mesuliyetine yol açabilir.4- "Ti.irk hukukunda bilindiöi ' b gibi ,
Anayasanın
19. Maddesine göre,kişi
özg
ürlü
ğü
vegüven
li
ği
,
Anayasanın ö
n
gördüğü
usul ve esaslaraaykırı
olarak::_kısıtlanmış
,
yaka
lanmı
ş
vetutuklanmış kişilere uğradıkları
zarar devletçe ödenecektir.Aynı
hüküm 1961Anayasasında da
vardı.
Buna göre,Anayasanın
1 Ç> _ Maddesinin ihlali sebebiyleuğranılan
zarar mutlaka tazmin edilecektir. Kanun tazminat verilmesini yasaklayamaz.Gene
A
n
ayasanın ~O.
Maddesine göre resmi görevlilertarafından
yapı
l
acak:
haksız işlem
l
er
sonucu bireylerinuğrayacağı
zararlar da devlettarafından
tazmirı
edilecektir'."5~ "Anayasanın
129. Maddesinde dememurların
vediğer kamıt
görevlilerinin yetkilerinikullan
ı
rken işledikleri
kusurlardandoğan
zararl
arın
da. tazminedi
l
eceğ
i
ayrıca
ve bir defa daha hükmebağlanmıştır.
Bu hallerde kusurlu olanajan
l
ardır,
ama devlettarafından
ödenecek devlet memura rücu edecektir.'
Anayasanın
bu i.iç özel tazminat hükmüyanında
bir de genel tazminat hükmü~ardır. Anayasanın
125. maddesine göre dekanun
l
arı
uygulamakla görevli olanıdarenin
verdiği zararlar
tazmin edilecektir.Anayasanın
19, 40, 125, ve 129. Maddelerinden ve geneAnayasanın
hukuk devleti, sosyal devlet veeşit
l
ik
ilkelerinden (hareketle) veya bunlar birlikte yorumlanarak denilebilir ki Anayasadaacık
bir hüküm olmasa bile kanunla verilen zararlar da devlettarafından
tazmin edilmelidir. idare veajan
l
arının
bireylereverdiği zararların
giderilmesi konusunda bu kadarayrıntılı
hükümler koyan bir 1 BİLGEN, 319
''
Anaya
s
anın ~O
..~a.ddes_inin bu
lunduğu
yer itibariyle önemi büyüktür.Haksız işlem
,
k
i
şinin
temel hak. v.e?
z
g
.
~rl
.~ı~
.ı.erıııe
y~p
ıl
a
n t_e~av
üz
l
erdir.
Görülüyor ki Anayasa J 9. Maddesi ile biryandan
kışı
ozgurlugu veg
u
ven
lı
ğ
ını
korurken, 40. Maddesi ile de tümkişi
haklarını
koruyo
ı
:.
Anc.?k bu hükmün deışleyebilıne
s
i
için bir kanunyapılması
gerekli. Aradan 14yı
l
geçıııesıne ragmen bu kanun yapılmamıştır." (Jbid, dip not 260). 110
T C. 'nin 75. Kuruluş Ytldöniimüne Armağan
Anayasanın
kanunla verilen
~.ara_rlarınödenmemesini
öngöreceğiveya
buna
i
zin
vereceği düşünülmemelidir.üte yandan
,
verilen bir
zararıııgiderilmesi
,
tamir
edi
lm
esi
hukuk devleti,
sosyal
devlet ve
eşitlikilkelerinin
bir
gereğive
hukukun
genel
ilkelerinden biridir
1 .""Bu ilkelerin
,
yalnız "idareninmali
sorumluluğu"nun değil,"Devletin
mali
sorumluluğu"nuntemelini
oluşturduklarıkabul edilmelidir. Bu sebeple,
kanunla
verilen
zararın ödeneceğinedair
Anayasada
bir hüküm
bulunması değil, eğertazmin
edilmemesi
isteniyorsa
ödenmeyeceğinedair
açıkhüküm
bulunmasıgerekir.
Yani
tazminat
yasağıvarsa verilen zarar
ödenmez.
Ama
dört
ayrımaddesinde
tazminat
ödenmesini
öngöı:enbir
Anayasanııı,kanunla
ver
il
en zarar
l
arda tazminat
yasağıııaizin
vereceğide
düşünülmemelidir2."Yanlış anlaşılmasııı:
TBMM
.
mutlaka idam
kararınıonaylamakla mükellef
değildir.
Onu
müebbet hapse de
çevirebilir. Ama
ne onaylama ve ne de müebbede
çevirme
kararınıverememesi,
onun
hukuki mesuliyetini intac
edecektir.
6- A
.md
.91
/
2
hükmü de bir misal
olabilir.
Kanun hükmünde
kararnamelere
yetki veren kanunun ihtiva
edeceğihükümler, bu konuda birinci derecede önemlidir.
Eğer
böyle bir
yetki kanunu
çıkarılmamışsa,yine TBMM'nin hukuki mesuliyetinden
bahsetmek mümkündür.
A.md.9117
hükmü de
misal olabilir.
Kısacasıkanun hükmünde
kararnameler,
Resmi Gazetede
yayııılandıklarıgün
TBMM'ne
sunulmamışsa,TBMM
hukuken
mesuldür.
Burada söz konusu olan
,
TBMM Genel Kuru
lun
a sunma
işleminde,yürütme
organıııııı değilde,
TBMM
Başkanlığııııııihmal·
ve terahi
göstermesi
halidir.
7- A.md.121/1.
Olağanüstühalin
,
kişilerinve
kurumlarınteme
l
hak
ve
hürriyetlerini
kısıtladığımalumdur.
Böylesine teh
lik
e
li
bir
şeyeizin veren kanunun
çıkmaması, muğlak çıkması veya geç çıkması sebebiyle
ve
fakat
olağanüstühalin de
uygulanması
halinde
,
yine aynı
mesuliyet
söz konusudur.
8-
A.md.136'da
Diyanet
İşleri Başkanlığııııııözel kan
ununda
gösterilen
görevlerini yerine
getireceğinibelirtiyor.
Bu
kanun
2 Temmuz
1967
t.ve 633
s.lıolup
,
bazımaddeleri
(md
.
2
,
6-8
,
11-13
,
15
,
21-24) An.
Mah.
tarafıııdaniptal
(Bkz.R.G.11/5/1980-16895)
edilmişti.Ancak
yeni K. bugüne kadar heni.iz
çıkarılmamıştır. Ve fakat A.md
.
136
'
ya dayanarak
,
din hizmetleri devam
etmektedir!
9-
A.md.
J38/son
.
Bu
md.ye de
yukarıdatemas
etmiştik.Tipik
bir misal
olduğu
için üzerinde yine duruyoruz
ve
memleketimizde
çok cereyan
ettiğiiçin,
TBMM'nin hukuki mesuliyetini intac
eden
b.ir hükümdür.
' ibict., 319-320.
2
ibid, 3 ı 9-320.
Servet Armağan
Gerçekte
n
de, bütün derecattan
geçmesine
rağmen,TBMM'ne gelen
kesinleşmiş
idam hükümlerinin
yerine getirilmesi,
mutad
olarak geciktirilmektedir.
Bu
gecikme
ile
,
hem
mağdurun yakınlarına,hem
de katile zarar verilmektedir:
Mağdurun yakınları,
geciken adalet
sebebiyle,
katil ise,
idamınınsürüncemede
bırakılması
sebebiy
l
e zarar görmektedir.
10-A.md. 145/
son cümle
de
biı;misal
olabilir. Burada
da
oldukça enteresan
bir
hukuki
münasebet düzenlenmektedir. Öyle
ki,
bu
münasebetin
çıkarılacakbir
kanunla düzenlenmesi,
yargıfonksiyonuna birinci
derece tesir edecektir. Bu
durum
da,
TBMM'n
in
mesuliyetine
yol açabilir.
1
1
-A
.md.
·
153/4: Bu hükmün de memleketimizde
tam
manasıylayerine
getirilmediği
ve
bu
sebeple zarar
l
ara yo
l
açtığınıbelirtebiliriz
.
Yani iptal
kararının yürürlüğe girişinin1
yılakadar
ge
ri
bırakıldığıve
bu
sebeple ortaya
çıkanhukuki
boşluğu
dolduracak kanun
tasarıve teklifleri öncelikle
görüşüpkarara
bağlanmasıgereken
ve
fakat gerekenin
yapılmadığıdurumlarda TBMM'nin
mesuliyeti söz
konusu olabilecektir. Bu durum birçok kanunda
söz
konusu
olmuştur(Mesela bkz
.
633
s.
lı
Diyanet
İşleri Başkanlığının
Kuru
lu
ş
ve
Görevleri
Hakkında Kanun)
.
ı
1
2-A.md.
154
,
155, 156,
J57
ve
I
60
md.lerin
son
fıkral&rıda birer
misal
olabilir:
Bu
beşmd.de de bir kanunun
çıkarılmasıve
bazıdüzenlemelerin
yapılmasıi
stenmektedir.
İşte anayasaıiınbu hükümlerine uymamak, herhalde bir
zar~rmeydana
getirir
ve bu zarardan da
TBMM
mesuldür.
1
3-A
.md
.
1
61/ son
hükmü de
tipik
bir misaldir.
Ve
memleketimizde,
tesbit
edebildiğimiz kadarı
ile bir defa
ihl
al ed
il;,,
iştir:Gerçekten
de
yaklaşıko
l
arak 1981
yılından
sonra
çıkarılanBütçe
Kanunlarından'
birisi içine,
öğrenci affıile ilgili
hükümler
konulmuştur.Böylece
Anayasanınsarih
bir hükmü
açıkçaihlal
edilmiştir.Ge
r
çi
bu hüküm
genişkitleleri
sevindirdiğiiçin
,
herhangi bir itiraz
görülmemiştir.Ama yi
n
e
de, bir Anayasa ihlali
olduğuiçin, bu
sebeple TBMM'nin mesuliyetine
g
idil
ebi
lirdi
2.
1 Mesela:
l."Ziiıa yapan k~dın ve erkeklere 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası öngören TCK.'nun
440' ıncı maddesınde düzenleme yaparak 441 'inci maddesini kaldıran tasarı,
Anayasa
Mahkemesinin daha önceki iptali nedeni ile 27 Aralık'a ( 1997) kadar yasalaşması gerekirken,
Adalet Komisyonunda 2 ay önce geçmesine rağmen Genel
Kurul'da ele alınmadı."
(23.02. 1998, Hürriyet Gazetesi, sh.7).
2. 6572 s. Gayrimenkul Hakkındaki Kanun iptal edildikten sonra 35 yıl geçmesine rağmen
TBMM gereken kanuni boşluğu doldurmadığını Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta _Güngör
QZDEN gazetecilere ~çıklamış (bkz. Şubat 1998, Milliyet); 05.03.1998 günü lstanbul
Universitesi Hukuk Fakültesinde düzenlenen "Hukuk Devleti Günü" toplantısında yaptığı
konuşmasında da tekrarlamıştır.
2
Çok açık olamamakla beraber şu misal de verilebilir: Kamulaştırma bedelleri "peşin" ödenir (A. md. 46/1 ). Ancak '.'tezyid-i bedel" davasını kazanan ilgili kişiler, devletten alacaklı ve
devlet (ve kamu tüzel kişileri) borçlu haline gelmektedir. Bütçe'de yer almayan fazla ödenek
o mali yıl içinde ödenemiyor. Ancak gelecek yılın bütçesine de bu kamulaştırma borçlarını
112
T C. 'nin 75. Kuruluş Yıldönümüne Armağan
14-A.md. 169/3 hükmü de bir misal olabilir. Bu durum, TBMM'nin çıkardığı
bir
kanun ile orman
suçları için bir af çıkarmasıhalinde söz
konu~uolabilir.
B-Diğer Kanunlar:
Yukarıdan
beri
verdiğimizmisaller, Anayasa
hükümlerinden
alınmıştır:Burada
Anayasanınsarih bir
hükmüne
aykırıdavranan TBMM'nin bu sebeple
verdiği zararların yine kendisi tarafından
giderilmesi söz konusudur.
Aynı
duruma uygun misaller
diğerkanunlardan da verilebilir. Yani
yürürlükteki bir kanun
,
anaya~anın yukarıdakihü,kümlerine benzer bir hüküm ihtiva
eder de, o kanuni düzenleme
çıkarılmamışsa,yine TBMM'nin mesuliyeti söz konusu
olabilir. Ve arada mahiyet
farkı yoktur. Sadece, bağlayıcılığınkuvveti
farkı vardır:Anayasanın
hükümleri
,
norm olarak
diğe.rnormlardan daha üstün
ve
bağlayıcılığıdaha kuvvetlidir.
Beliıtelim
ki,
Anayasanınhükmi.ine
aykırıbir
kanun
çıkaranTBMM'nin
çıkardığı
bu
kanuna
karşıAnayasa Mahkemesine gidilebilir. Ve
iptal
de ettirilebilir.
Ama bizim burada temas
ettiğimiz,iptal ettirme
imkanından başkave onun
dışındakibir
imkandır.Yukarıda
Anayasa hükümlerinden
bazımisaller vererek, TBMM'nin
me
,
su,liyetine gitme
imkanlarınınhukuki
dayanağınıbelirttik. Bunun
dışındada
bazıdurumlar ortaya çıkabilir.
Yürürlükteki
diğerkanunlardan
da
bazımisaller
verebiliriz.
Aşağıdaki
kanunlar sadece birer misaldir. Bunlar
dışındada
bazıkanunlar
bulunabilir ve
vardır.Biz burada sadece
bazıçok tipik
hükümlerin
yer
aldığı bazıkanunları misal olarak vereceğiz.,
1
- 3095 s. ve 4/12/
1984
t.Faiz ve Temerrüt Faizine
İlişkinKanunun
1 1.ve
2.
md.leri:
Bu
iki hükme
göre, akitlerde faiz veya temerrüt faizi
miktarıtespit
edilmemişse,
senelik %30
oranında yapılır.Ancak Bakanlar Kurulu, ekonomik
şartları
dikkate alarak bu oran da %80'e kadar
arttırrıave eksiltme yapabilir.
.
Burada yer alan %80'e kadar hükmü,
ülkenin
şartlarınazara
alınmadandüzenlenmiş
bir
miktardır:Gerçekten de, enflasyon
nispetinin
%
1 OO
'e
dayandığıülkemizde,
tavan
miktarının%80
olması, çoğudefa zararlara sebep
olmaktadır.tediyeye yetecek ödenek konulmamakta ve böylece kişi"ler "peşin" ödenmesi Anayasa emri olan alacaklarını alamamaktadır. Bunun da gerekçesi. bütçede ödenek yokluğu(!)dur. Halbuki gerekli ve yeterli ödeneğin konulmuş olduğu bir bütçe tasarısını denetlemek ve kabul etmek
TBMM'nin yetkisindedir ve görevidir (A. md. 162/1,3). Bu konuda ayrıca açık ve acıklı
misaller için bkz. DOMANİÇ, 26, 32 vd.
1
Bkz. R.G. 19/1211984-18610.
Servet Armağan
Gerçi, miktar,
%80'e
kadar
,
Bakanlar Kurulu
ta~af
ınd
a
n
tespit
e
dilm
ektedir.
Ama
Bakanlar
Kurulunun elini kolunu
bağlayan birtavan tespit
ed
ilm
es
i,
ak
itl
erde
bir
tarafa
zarar
verilme
si
için
kafidir'.
TBMM'nin
böyle bir
düzenleme
il
e,
birçok
kişiveya
kuruma, milyarlarca
zarar
verdiği açıktır2.2-
Açıkzarara
yol açan
parcı.il
e
il
g
ili dü
ze
nl
eme
l
er:
Mevzuatımızdaki
para
konu
yapılarakdüzenlemeler de bir misal olabilir. Bir
misal diyorum
,
aslındabu
kabil
düzenlemel
er
in
sayısıçoktur. Bu konuda,
TBMM,
ac
il
ve
zamanındayasal
düzenlemeler
yapmadığıtakdirde,
kişilerive
kurumlarıbüyük
zarar
l
ara
sokacaktır. Bazımisaller verelim:
a- TCK
ile
para
cezalarınıdüzenl
eye
n
diğerkanunlar ve
m
evzuat
hükümleri:
Bu
mevzu
a
tta
yer
a
lan para
cezalarının
miktarları
,
enflasyonist tesirler neticesi
aıtık
g
ülünç duruma
düşmü
ş
bulunu
yo
r
.
Bu
durum
,
trafik
cezalarında çok açıktır.
Gerçi zaman zaman
çıkarılankanunlar
,
para
cezalarının miktarlarınıarttırmaktadır.
Ama yine
de
yüksek enflasyon
nispetl
eri
karşısında,füi
l
karlıçıkmakta,
ma
ğ
dur
veya
devlet ise,
zarara
sokulmuş olmaktadır
.
b-
Bunun en
tipik
ve
h
atta
başdöndürücü misali para
cezasınamahküm
olan
!arın durumlarıdır.
Aşağıdaki satırlar bir
gazete
d
en
(05.O1.1998-M
iliiyet)
alınm
ı
ş
tır:
"E
mla
k
bank
skandalının
kahram
a
nlarından
Selim
Edes
ve
E
n
gi
n
C
ivan
'
ın
devlete
o
l
an
,
milyarlık
ceza
borçları,
faiz
uygulanmadı
ğı
(yani
ka
nuni
enge
l
bulundu
ğ
u) için
enflasyon
karsısında
kusa döndü
.
1996
Nisan
ay
ınd
a
ABD'ye kaçan
Edes'
in
ödemediği
103 milyar
liralık
cezası, dolar karsısında
yüzde
79
değer
1121
ı.
s. ve 14.1.1970 t. T.C. MerkezBankası
Kanunu (R.G. 26.1. 1970-13409) 4. vediğer
md.lerınde Bankanın faiz oranlarını tespite yetkili olduğunu söylemiş, ancak sınır
koymamıştır.
2
Bu hüküm ile.ilgili olarak bir hukuk iiliminin (Prof. Dr. Hayri
DOMAN
İ
Ç)
başvurusunu
(21. 10.1997 t. dılekçe) buraya almak isterim:
"C
umhur~a~k
a
nlı
ğ
ı
. . genelse
kr
e
t
e
rli
ğ
in
e
hitabenyazdığınız
ve bilahareBaka~
lı
ğ
ı
.
mıza
(Adalet) ıntıkal ettırılen, Borçlar Kanunu Ticaret Kanunu ve 3095 sayılı Kanunı Faız ve Temerrüt raizine ilişkin Kanun'un faizle 'ilgili hükümlerinde değisiklik yapılmasına ilişkinönerileriniz incelendi. '
Bakanlar Ku~ulunun 0~/08/1997 tarih ve 9711998 sayılı Kararıyla, 04112/I 984 tarih ve 3095
sayılı ~an_unı Farz ve 1 emerrüt Faizine İlişkin Kanun 'un 1 ve 2'inci maddelerinde öngörülen
kanunı faız ve temerrüt faizi oranları 01/01/1998 tarihinden geçerli olmak üzere %30'dan
%50'ye çıkarılmıştır.
Faiz oranlarının yeniden arttırılması bakımından ayrıca yasa değişikliğine ihtiyaç duyulduğu
takdirde, öneri !eriniz bu Yasa yapını çalışmalarında değerlendirilmek üzere not edilmiştir.
Bilgilerinizi rica ederim."
07.02.,1998 l. Tü.rkiy~ G~zetesinde yer alan bir habere göre: İçel Milletvekili Halil Cİ~,
kanunı ve temerrut faızlerının %50 değil enflasyon nispetinde arttırılması için kanun teklıfı
T
C. '
nin 75. Kuruluş Yıldönümüne Armağankaybetti. Nisan 1997'de
sırra kadembasan
Civan'ın56
milyarlık cezasıda
dolar
bazında
yüzde 67
azaldı.Enflasyon bu
hızlagiderse,
kaçaklar dolar
karsısındakomik rakamlara
ulaşacak cezalarınıbir
çırpıdaödevip
hiçbir
sey
olınamısgibi
Türkiye'ye
dönebilecekler.
"
Bunun
g
ibi
suç
işleyip,mahkum
olduktan sonra
yurtdışına çıkıp, mevzuatınboşlukları
ve
eksikliğindenistifade
edenler
her
gün
artmaktadır (Bkz.
21 .4.1998
Hürriyet, sh.1 ve 36).
Aynı
habere
göre
,
Edes'in
yaklaşık1.5
yıliçinde 1.929.817,
Civanınise,
524
,
476
bin
Amerikan
Doları karlı çıkmışlardır(Yani alacaklı devlet zarar etmiştir).
c- Bu
trajik
durum
,
ilim
adamlarının müstakil eser yazıp yayınlamalarına vehatta
feryatlarınayol açacak
boyuttadır.Mese
.
l
a
bkz. Prof.
Dr. Hayri
DOMANİÇ,Faizle Karşılanamayan Zararın Giderilmesini
Sağlayan BK. 105ve
DiğerHükümler,
Beta
Y
.
İstanbul, 1993.
d- Gerçi bu
acı ve acıklıduruma
engel
olmak için
,
çeşitli bakanlıklar, harçve
çeşitlibedellerin 1998
yılında1.804
katsayıile
hesaplanacağını ilan etmişlerdir(Mesela
bkz. Yasa Hukuk
İçtihatve
Mevzuat Dergisi,
c. XVI,
192/11
Aralık,1997),
ama yine
de,
yüksek enflasyon
nispetleri
karşısında 1taraflardan
birine
zarar verilmiş
olmaktadır.Bütün bu durumlarda
,
yasama
organı,gerekli
yasayı çıkartıp,bir
düzenlemeye
bağlamadığıiçin
,
zarar vermeye
devam
etmiş olmaktadır. İlk nazardabasit
gibi görülen
bu
miktarlar, binlerce ve
milyonlarca insan
ve
mağdur nazaraalınırsa,
ortaya
çıkan zararınküçük
değil,muazzam
olduğu açıkçagörülüyor. Bu
zararlara sebebiyet veren de yasal
düzenlemelerin
eksikliğive
zamanında gereklitadillerle
tedbir almayan ve gelişmelere
intibak
edemeyen TBMM
'
dir.
e-
Diğermisaller: Buna
benzer
misaller
mevzuatımızda bulunabilir değil,çoktur. Konuya
burada
sunduğumuz açıdan bakıldığızaman,
bilhassa para ile ilgili
zararlar sahasında,
daha
değişikve
dikkat
çeken ve can yakan
misaller
bulunacaktır.Me
·
s
ela
aşağıda(sh.115) bunun bir
misali
Türk
Eczacılar Birliğinin,Anayasa
Mahkemesinin iptal
kararında verdiği 6 aylık süreiçinde
gerekli yasal
düzenlemeyi
çıkarmayan,aksine 2
.
5 yıl sonra çıkaran TBMM
'
nin ihmalinde de
görülecektir.
Bunun gibi
şu kanunlara da bkz. 21.07.1953
t.ve
6183 s.k., 492 s.
Harçlar
K.,
ve 3505
,
3678
,
2675 ve 2942 s. Kanunlar.
f-