• Sonuç bulunamadı

Tevfik Fikret Külliyatına Yeni İlaveler: İlk İki Şiiri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tevfik Fikret Külliyatına Yeni İlaveler: İlk İki Şiiri"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Nâzım H. Polat

* NEW ADDITIONS TO TEVFİK FİKRET’S OEUVRE

ÖZ: Tevfik Fikret’in basın hayatına, Muallim Feyzi ve Muallim Naci gibi Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) tahsili sırasında tanıdığı, eski şiirin rüzgârıyla yazan hocalarını örnek alan metinlerle girdiği bilinmektedir. Fakat onu çok yakından tanımış kimselerden olan Ali Ekrem Bolayır, Mirsat’taki bir gazeli, Hüseyin Ragıp Baydur ve İsmail Hikmet Ertaylan ise ilk metin olarak Tercüman-ı Hakikat’te ba-sılan farklı gazelleri göstermektedirler. M. Kaya Bilgegil, bu şiirlerden, Hüseyin Ragıp Baydur’un verdiği Tercüman-ı Hakikat’te çıkan metnin kronolojik sırala-mada diğerlerinden önce yayımlandığını kesinleştirmiştir. Fakat bu makale ile, sözü edilen iki metinden daha önce ama yine Tercüman-ı Hakikat’te yayımlanmış iki manzume daha tespit edilerek Tevfik Fikret’in yazı hayatı 11 ay kadar daha geriye götürülmüş olmaktadır. Söz konusu manzumelerden ilki “Bir Feylesofun Dünyaya Son Nazarı” diğeri ise Victor Hugo’dan tercüme edilmiş “Yalnız İdim” başlıklı bir metindir. Her iki metin de Divan şiiri havasına değil Batılılaşma yo-lundaki Türk şiiri iklimine daha uygundur.

Anahtar Kelimeler: Divan şiiri, Batılılaşan Türk şiiri, Mirsat, Tercüman-ı Ha-kikat, tercüme manzume.

Yeni Türk Edebiyatı, Sayı 18, Ekim 2018, s. 85-94.

* Prof. Dr., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü,

(2)

ABSTRACT: Tevfik Fikret started to take an active part in the press life with the texts that follow in the footsteps of the masters like Muallim Feyzi and Muallim Naci whom he met during his education at Mekteb-i Sultani (Galatasaray High School), who wrote in the classical pattern. However, Ali Ekrem Bolayır, one of the people who are closely acquainted with him, claimed that a ghazal in Mirsat and Hüseyin Ragıp Baydur and İsmail Hikmet Ertaylan specified that different ghazals published in Tercüman-ı Hakikat as Fikret’s first poems. M. Kaya Bilgegil ensure us that the poem published in Tercüman-ı Hakikat and proposed by Hüseyin Ragıp Baydur was published before the others chronologically. However, with this article, two other manuscripts published in Tercüman-ı Hakikat before the two texts mentioned above are determined and it is stated that Tevfik Fikret started to appear in press 11 months earlier than the established date. The first of these poems is “Bir Feylesofun Dünyaya Son Nazarı” (A Philosopher’s Last Look to the World) and the other one is “Yalnız İdim” (I was Alone) translated from Victor Hugo. Both texts are more suitable for the westernization path of the Turkish poetry than classical Turkish poetry.

Keywords: Classical Turkish poetry, Westernizing Turkish poetry, Mirsat, Tercüman-ı Hakikat, translated poem.

...

Yenileşme dönemi Türk edebiyatının zirve şahsiyetleriyle ilgili yayınların artık olgunluk kazandığı rahatlıkla söylenebilir. Mesela Şinasi, Namık Kemal, Abdülhak Hamit, Yahya Kemal, Ahmet Haşim gibi şair ve yazarların külliyatına yeni metinler ilave edebilmek hayli zordur. Bu isimler arasında Tevfik Fikret’i de sayabiliriz.

Sağlığında Tevfik Fikret’in Rübab-ı Şikeste (1. basım: 24 Kânunısani 1315 / 5 Şubat 1900; 2. basım: 15 Mart 1315 / 27 Mart 1900; 3. basım: 1326 / 1910; 4. basım: 1327 /1911), Sis ve Rücu (1 Eylül 1324 / 14 Eylül 1908) Halûkun Defteri, Rübabın Cevabı (1327 / 1911), Doksanbeşe Doğru (1912), Şermin (1330 / 1914) ve Tarih-i Kadim (tarihsiz) adlı, kitap formatında irili-ufaklı yedi eseri yayımlanmıştır. Daha sonra Fahri Uzun tarafından yeni harflerle Rübab-ı Şikeste ve Halûk’un Defteri (1957) ve yine Fahri Uzun yukarıda sayılan eserlerin tamamını toplu hâle getirerek Rübab-ı Şikeste ve Tevfik Fikret’in Bütün Diğer Eserleri (1962) adıyla yayımlandı.

Ancak Fikret’in kitaplarına almadığı şiirlerinin de azımsanmayacak sayı ve hacimde olduğu dikkatlerden kaçmamıştır. İsmail Hikmet Ertaylan ona ait ama ki-taplarına girmemiş şiirleri bir araya getirerek çıkarmakta olduğu Düşünce dergisinin bir sayısını, “nüsha-i mahsusa Fikret’in gayr-ı matbu eş’arından” tanımlamasıyla yayımladı.1 Bu tanımlamaya rağmen şairin farklı dergilerde çıkmış daha başka şiir-1 Dergideki bazı metinlerin başka neşirlere “tahrif edilerek” alındığı gerekçesiyle ve bazı küçük değişikliklerle

mecmuadaki yazılar Ertaylan’ın Tevfik Fikret: Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri (1963) adlı kitabını oluşturdu.

Düşünce’nin Fikret özel sayısını bir de Seval Şahin yeni harflerle yayımladı (Tevfik Fikret - Düşünce Dergisi, Nüsha-i Mahsusa 1918, İstanbul: Kitap Yayınevi, 2005).

(3)

leri de bulunmaktadır. Murat Uraz, Fikret külliyatını hem nazım hem nesir metinleri bakımından Tevfik Fikret ve Kitaplarında Çıkmayan Şiirleri (1959) kitabıyla çok ciddi oranda zenginleştirdi. Prof. Dr. M. Kaya Bilgegil Tevfik Fikret’in İlk Şiirleri (Erzurum 1970) kitabıyla çerçeveyi oldukça genişletti.2 Asım Bezirci, şair hakkında yazılanların özü sayılabilecek değerlendirmeleriyle Fikret’in bütün şiirlerini üç cilt hâlinde yayımladı:

Tevfik Fikret, Geçmişten Gelen –Bütün Şiirleri: 1 (Can Yay., 1984)

Tevfik Fikret, Rübab-ı Şikeste / Kırık Saz –Bütün Şiirleri: 2 (Can Yay., 1984) Tevfik Fikret, Halûk’un Defteri / Şermin, Son Şiirler –Bütün Şiirleri: 3 (Can Yay., 1984)

Böylece Tevfik Fikret’e ait manzum metinler ilk defa tam olarak toplanmış oldu. Asım Bezirci’nin derlemelerindeki açıklamalar çıkarılarak bir kez de İsmail Parlatır ve Nurullah Çetin tarafından Tevfik Fikret -Bütün Şiirleri (Türk Dil Kurumu Yay., Ankara 2001) adıyla kitaplaştırıldı.

Ancak daha sonraki araştırmalarla toplam 15 manzum metin daha tespit edildi. Dr. Nuri Sağlam, Prof. Fuat Köprülü geleneğinin kaybolmadığını gösteren “Servet-i Fünun’a Kadar Tevfik Fikret ve Bilinmeyen Şiirleri” başlıklı, sağlamca bilgilerle do-nanmış yazısıyla, 13 yeni metin yayımladı.3 Meral Demiryürek de “Tevfik Fikret’in Bilinmeyen Bir Şiiri” ve “Halûk’a Bir Şiir Daha...” başlıklı iki makalesiyle,4 Fikret’in bütün şiirlerini bir araya getiren eserlere girmemiş iki şiirine dikkat çekti. Bunlardan biri (“Ninesine - Yavrucuğa”) ilk defa Malumat dergisinde (Sayı: 17 Rebiülahir 1312/2 Teşrinievvel 1310, s. 264) yayımlanmış ve Nuri Sağlam tarafından dikkat çekilmiş5 bir metindi. Demiryürek aynı metni, Bulgurluzade Rıza’nın Müntehabât-ı Bedâyi-i Edebiye (1325) adlı antolojisinden nakletmiştir. Diğer metne (Aydın Felaketzedegânı İçin) Demiryürek, Kıbrıs’ta yayımlanan İrşat (Sayı: 9, 1 Şubat 1921, s. 129-130) der-gisinde rastlamıştır. Bu şiir de daha önce Tedrisat-ı İptidaiye (Sayı: 1, 15 Şubat 1326 [28 Şubat 1911], s. 9) dergisinde yayımlanmıştı.6

Bütün bu yayınlar sayesinde artık Fikret’in şiirlerinin tamamına yakını elde edilmiş oldu. Fakat süreli yayınların kütüphanelerimizdeki eksikleri, henüz bütün metinlerin

2 Aynı eser, Bilgegil’in Yakınçağ Türk Kültür ve Edebiyatı Üzerine Araştırmalar-II, (Erzurum, 1980, s. 250)

kitabına da alınmıştır.

3 Sağlam, “Servet-i Fünun’a Kadar Tevfik Fikret ve Bilinmeyen Şiirleri”, s. 403-444.

4 Demiryürek, “Tevfik Fikret’in Bilinmeyen Bir Şiiri”, İlmî Araştırmalar, s. 167-172; “Halûk’a Bir Şiir Daha...”, Türkbilig, s. 40-46.

5 Sağlam, agm., s. 418-419.

6 Fikret’in külliyatına girmemiş olan “Hep Kardeşiz” şiiri de bu dergide yayımlanmıştır. Bir başka yazımızda

(4)

elde edilebildiğini söylememize imkân vermemektedir. Nitekim onun matbuat hayatına ilk adımlarını gösteren metinlere erişebilmiş değiliz. Hatta Fikret’i yakından tanımış olanların onun ilk şiirinin hangisi olduğu konusunda farklı metinlerden bahsettikleri görülmektedir. Meselâ Ali Ekrem Bolayır, onun Mirsad’daki edebî faaliyetinden bahsederken,

Bahârdır bugün safâ-yı cennet âşikârdır: Bahâr... o feyz-i handedir ki rûha neş’e-bârdır

mısralarıyla başlayan manzume hakkında, “... büyük şairimizin ilk neşrettiği şiir, benim bildiğime göre , (...) ‘Bahar’ manzumesidir. [O sıralarda] Tevfik Fikret yirmi iki, yirmi üç yaşlarında bir gençti.”7 demektedir. Fakat hiçbir büyük şairin şiire başlamak için bu yaşları bekleyemeyeceği sıradan edebiyat tarihi bilgilerindendir. Nitekim Fikret’in bu manzumeden önce yayımladığı metin sayısı yirmi altıdır.

Daha önce Nuri Sağlam’ın da dikkat çektiği üzere Fikret’i yakından tanıyan diğer bir isim olarak Hüseyin Ragıp Baydur, Fikret’in yayın hayatına,

Hayâl-i zülf-i pîç-â-pîç ile hâtır perîşandır Firâk-ı yâr ile bî-çâre gönlüm zâr ü giryandır

matlalı gazeliyle başladığını ifade etmişti.8 Bu bilgiye rağmen, Fikret’in samimi bir öğrencisi İsmail Hikmet ise Baydur’dan bir yıl sonra, Müntehabat-ı Tercüman-ı Hakikat’te yayımlanan,

Takviyet vermekle âdem rişte-i tedbîrine Düşmemek kabil mi dehrin ukde-i tezvîrine

matla’lı bir başka gazelin, Fikret’in ilk şiiri olduğunu iddia etmişti.9 İsmail Hikmet, aynı bilgiyi daha sonra 1925-1926’da Bakü’de bastırdığı Türk Edebiyatı Tarihi’nde Fikret’in eşi Nâzıme Hanım’a atfen vermiştir.10 Ertaylan, yine Düşünce dergisindeki yazısının yeni bir şekli olan Tevfik Fikret –Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri (1963) kitabında, yine Nâzıme Hanım’ı kaynak göstererek aynı bilgisini bir kere daha tekrarlamıştır.11

Ertaylan’ı yanlışa götüren, iki metnin ilk yayım yerlerinin Tercüman-ı Hakikat gazetesi olduğunu söylemesine rağmen ilgili tarih ve sayılara erişememiş olmasıydı.12 7 Ali Ekrem [Bolayır], “Bir Hatıra”, Muallim –Nüsha-i Mahsusa, s. 449.

8 [Hüseyin Ragıp Baydur], “Fikret’in İlk Neşredilen Yazısı”, Muallim (Nüsha-i Mahsusa), s. 517. 9 İsmail Hikmet [Ertaylan], “Tevfik Fikret ve Hayatı”, Düşünce [Nüsha-i Mahsusa], İstanbul, 1334, s. 120. 10 Ertaylan, Türk Edebiyatı Tarihi, s. 595.

11 Ertaylan, age., s. 14-15.

12 İsmail Hikmet Ertaylan, bu gazelin “Müntehabat-ı Tercüman-ı Hakikat’in 533. sahifesinde” yayımlandığını

söylemektedir (Türk Edebiyatı Tarihi, s. 595). Hatta Rıza Tevfik’in Tevfik Fikret Sanatı, Şahsiyeti adlı kitabını eleştirirken “İlk şiiri Tercüman-ı Hakikat’te değil Müntehabat-ı Tercüman-ı Hakikat’te çıkmıştı.” (Ertaylan,

(5)

M. Kaya Bilgegil’in dikkatiyle13 bu bilgi eksikliği giderilmiş ve o zamanki tespitlerle Fikret’in ilk gazelinin Hüseyin Ragıp Baydur’un naklettiği metin, İsmail Hikmet’in verdiği metnin ise ikinci gazel olduğu kesinleşmişti.

Ne var ki bu iki metnin yakından incelenmesi, o sıralar henüz on altı yaşındaki14 birinin ilk denemeleri olamayacağı kanaatini uyandırmaktadır. Esasen Hüseyin Ragıp Baydur ilgili gazeli verirken yazısının başlığındaki iddialı ifadeye rağmen metinde daha ihtiyatlı bir dil kullanmaktadır:

Tevfik Fikret, Muallim Feyzi gibi eski tarz müntesip ve müşevviklerinin kürsüleri karşısında bulunurken şiire olan meyil ve istidadını Tercüman-ı Hakikat’in edebî kısımlarına kadar aksettir-miş ve ilk yazılarını orada neşreyleaksettir-mişti. Fikret bu ilk yazılarında nazım ile tevaggulüne telmih ederek ‘Nazmî’ tahallüs ediyordu. Süleyman Nazif Bey’in mahfuzasından aldığımız şu gazel, merhumun tetkik ve tasnifine mecbur olduğumuz bu heveskârlık devresi mahsullerinden biridir.15

Baydur’un burada “birincisi” demek varken “tetkik ve tasnifine mecbur olduğumuz bu heveskârlık devresi mahsullerinden biridir.” ibaresini kullanması, “tetkik ve tasnif edilince daha önceye gidilebilir” kanaatinin bir yansımasıdır.

Önce ilgili metni hatırlayalım:

Hayâl-i zülf-i pîç-â-pîç ile hâtır perîşandır Firâk-ı yâr ile bîçâre gönlüm zâr ü giryandır Neden âğūşuma Belkîs-i hüsnüm eylemez rağbet Ki sînem şehriyâr-ı aşkına taht-ı Süleyman’dır N’ola bâğ-ı cihanda hiç gül ü reyhâna bakmazsa Gönül kim şimdi meftûn-ı hat u ruhsâr-ı cânandır Tenezzül eylemez mi sînemi seyrâna ol âfet Ki kendi açtığı dağlarla zîb olmuş gülistandır

yine Düşünce dergisindeki yazısının yeni bir şekli olan Tevfik Fikret –Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri, 1963, s. 70) diyerek şaşırtıcı bir yanlışı tekrarlar. Yanlışlık açıktır, Tercüman-ı Hakikat’te çıkmamış bir metin, Müntehabat-ı

Tercüman-ı Hakikat’e alınmış olamaz. Bu kaynak, adı üstünde, Tercüman-ı Hakikat’te çıkmış metinlerden

seçmeler olduğu için ilk yayım tarihini öğretemez. Baydur’un ilk metin olarak gösterdiği gazel, Tercüman-ı

Hakikat’in (8 Rebiyülevvel 1301, 26 Kânun-ı evvel 1299, 7 Kânun-ı sani [Ocak] 1884 tarihli 1677. sayısında

(s.3), Ertaylan’ın verdiği gazel ise yine Nazmî mahlasıyla ama ondan bir ay sonra, Tercüman-ı Hakikat’in 10 Rebiülahir 1301, 27 Kânun-ı sani 1299, 08 Şubat 1884 tarihli 1705. sayısında (s. 3) yayımlanmıştır.

13 Bilgegil, Tevfik Fikret’in İlk Şiirleri, s. 1-2; Yakınçağ Türk Kültür ve Edebiyatı Üzerine Araştırmalar -II, s. 250. 14 Fikret’in doğum tarihi günü gününe bilinmektedir: 27-28 Şaban 1284 / 12 Kânunıevvel 1283 / 24 Aralık 1867,

“Salı günü gecesi, ezanî saatle beşi yirmi altı geçe” (Akyüz, Tevfik Fikret, s. 22). Yani bu gazel yayımlandığında Fikret, 16 yaşını tamamlayalı 12 gün olmuştur.

(6)

Gam u âlâmdan gönlüm rehâ-yâb olmadı gitti Sana düştüğüne ey gül o da! bin kez peşîmandır16

Bana mümkin değil cem’iyyet-i efkâr ey Nazmî Hayâl-i zülf-i pîç-â-pîç ile hâtır17 perîşandır

Hüseyin Ragıp Baydur’un yazısından, bu gazelin Tercüman-ı Hakikat’te yayım-landığı anlaşılmakla birlikte tarih bilgisi öğrenilememektedir. Gazelden önce gazetenin “Mekteb-i Sultani dördüncü sınıf talebesinden Mehmet Tevfik Beyefendi’nindir.” şeklindeki notunun verilmesi, metnin söz konusu ibare ile yayımlandığı Tercüman-ı Hakikat’ten (sayı: 1677, 8 Rebiyülevvel 1301, 26 Kânunıevvel 1299, 7 Kânunısani 1884, s. 3) alınmış veya öğrenilmiş olduğunu kesinleştirmektedir.

Baydur’u bu ihtiyatlılığa sevk eden, ilk yazı (metin) olarak verdiği gazeli çok acemice görmeyişi olmalıdır. Çünkü Divan edebiyatı estetiği açısından,

1. Bu manzumenin tamamına rahat bir söyleyiş hâkimdir.

2. İkinci beyitteki Belkıs-Süleyman mazmunu, başarıyla kullanılmıştır.

3. Hele üçüncü ve dördüncü beyitte kelime kadrosunun konuşma diline hiç mi hiç yabancı düşmeyişi, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yazılmış intibaı bile vermektedir.

4. Düşünce dergisinde yayımlanan şeklinde, beşinci beyitin ikinci mısraı (“Sana düştüğüne ey dil bin kez peşîmandır) dışında gazelde bir vezin yanlışı yoktur. Fakat metnin ilk yayımlandığı Tercüman-ı Hakikat’teki şeklinde, vezin bakımından bir eksiklik ve aksama bulunmamaktadır; imaleler de sonu ünlü ile gösterilen hecelerde (Sana düştüğüne ey gül o da! bin kez peşîmandır) yapılmıştır ki bu imale biçimi, aruzun kullanılmaya başlandığı sıralardan beri caiz görülmektedir. Veznin ve kafiyenin kullanımı, ilk kalem tecrübesi için çok iddialı seviyede bir ritim taşımaktadır.

5. Gazelin ilk mısraının son mısra olarak da tekrarlanması, kabiliyetli olmanın ötesinde, şiirle epey uğraşmışlığın işaretidir.

Nitekim bu başarılı durumdan dolayı, metnin altına Tercüman-ı Hakikat adına şu not düşülmüştür:

Şu gazel Tevfik Beyefendi’nin medâr-ı fahr-i nev-sühanân [genç şairlerin övünç kaynağı] ola-cak bir istidada mâlik [yeteneğe sahip] olduğunu tebşir ediyor [müjdeliyor]. Mekteb-i Sultani [Galatasaray Lisesi] –ki birçok nev-resîdegân-ı erbab-ı zekâyı hâvi feyz-â-feyz bir dârü’ledeptir [genç zekâ sahipleriyle dopdolu bir sanat evidir]– muallimlerinden [öğretmenlerinden] şair-i nadir [seçkin şair] Feyzî Efendi Hazretleri’nin tesir-i tertib-i edibânesiyle [edebiyat yoluyla etkisinde] bir hayli üdebâ [edebiyatçı] dahi yetiştirip de “Mekteb-i Sultanî’de mükemmelen

16 Düşünce -Nüsha-i Mahsusası, 1334, s. 122: “Sana düştüğüne ey dil bin kez peşîmandır.” (Vezin eksik. NHP)

(7)

lisan-ı Osmanî tedris olunmuyor” [Galatasaray Lisesinde Türkçe okutulmuyor] diyenleri sükût-ı müteşekkirâneye [teşekkür edercesine susmaya] mecbur ederse istiğrap mı olunur [şaşılır mı]?

Tercüman-ı Hakikat’in bu notu; şair “Tevfik Beyefendi’nin” sıradan bir şiir gön-derici olmadığı, önceden hakkında epeyce bilgi edinildiğini yani daha önceye varan bir tanışıklık bulunduğunu göstermektedir.

İşte bu tanışıklık, Fikret’in daha önce Tercüman-ı Hakikat’e şiir ve beraberinde mektup göndermesine dayanmaktadır. Onun gönderdiği şiir ve mektup (şiiriyle ilgili not) şöyledir:

BİR FEYLESOFUN DÜNYAYA SON NAZARI Doymuşum fitnesine18 dünyânın

Bana hoş gelmemede etvârı Ba’d-ezîn sevmiyorum enhârı Göremem vüs’atini maskaranın. Çemeni cümlece hâşâk olmuş Uğramış bâd-ı hazâna şeceri Âlemin bunca bin a’lâ eseri Gözüme san bir avuç hâk olmuş. Nûru mu öldü bu seyyârenin? Çeşme mi indi mehâb-ı tal’at? Hani revnak-ı şeref ü haysiyyet? Aslı yokmuş bu kadar dârâtın. Bu kadar lezzet-i dünyâ kâfi Ba’d-ezîn fikrim dem-i rıhlettir, Fikretim vâsıl-ı ulviyyettir Şimdi bulmakta sefâ-yı mahfi19

Efendimiz Hazretleri!

Şu eser-i nâçizin [önemsiz eserin] neşre [yayıma] değerli olmadığını bendeniz de muterifim [itiraf ederim]. Lâkin icbar-ı hevesle [hevesin zorlamasıyla] meydana getirilen bir şeyin icbar-ı tabi-atla [yaratılışın zorlamasıyla] mahvolmasını istemediğimden takdime cesaret ettim. Tab’ı veya adem-i tab’ı [basılması veya basılmaması] re’y-i âlîlerine vabestedir [görüşünüze bağlıdır].20

18 Metinde:

19 Metinde: (“mahfi”nin çokluk şekli “mehâfi” okuyuşu vezni bozacaktır.)

20 Mehmet Tevfik, [Tercüman-ı Hakikat Gazetesine], Tercüman-ı Hakikat, sayı: 1429, 7 Cemaziyelevvel 1300/4

(8)

“Bir Feylesofun Dünyaya Son Nazarı”, estetik cephesi bakımından Ali Ekrem, Hüseyin Ragıp ve İsmail Hikmet tarafından “ilk” diye gösterilen (yukarıda işaret edilen) üç metnin üçünden de zayıftır. “Bir Feylesofun Dünyaya Son Nazarı”nın ilk dörtlü-ğündeki son iki mısrada, “Bundan sonra ırmakları sevmiyorum, çünkü o maskaranın genişliğini (bolluğunu) göremem” gibi bir anlam, çok zorlamadır ve şiirsellikten uzaktır. Irmağa maskara sıfatını yakıştırma, ilk mısradaki “dünyanın” kelimesine kafiye bulma zorluğundan ileri gelmiş olmalıdır. İkinci dörtlükte “Çemeni cümlece [hepsi birden] hâşâk [çerçöp] olmuş” ve “Âlemin bunca bin a’lâ eseri” mısraları da çok acemicedir. “Bunca”, “eser”ler (varlıklar) için çokluk bildirirken bir de yine aynı maksatla “bin” sayı sıfatının kullanılması, “binlerce” anlamı için dolgu malzemesi aramanın belirti-sidir. Kıtanın son mısraında “sanki”nin vezin zaruretiyle “san” yapılarak emir kipinde bırakılması da belagat ve fesahat ölçülerini altüst eder.

Fikret’in basın hayatındaki ikinci adımını da kesin olarak bilmekteyiz. “Bir Fey-lesofun Dünyaya Son Nazarı” başlıklı manzumeden 82 gün sonra yine Tercüman-ı Hakikat’te “Victor Hugo’dan Tercüme”sini ve bu metni sunarken gazeteye gönderdiği notu görmekteyiz:

Victor Hugo’dan Tercüme YALNIZ İDİM !

1

Bir şeb bulunup kenâr-ı yemde Gördüm ki bir ebrden eser yok, Deryâda sefîneden gezer yok; Tuttum orada karar o demde 2

Fikrim geçerek bu kâinâtı, Tâ bulmak için diğer nazargâh; Gittikçe fer ü nez oldu eşbah, Kaybetti tefekkürü, hayâtı 3

Eşcâr ü cebel bütün tabîat Envâr-ı kevâkib-i semâdan, Emvâc-ı bi-hadd ü intihâdan Eyler idi suâl-i hikmet

(9)

4

Hem nûruna daldıran zemîni Ecrâm-ı kesîr ü bî-nihâye Âgaz ile bin güzel nevâya Meyl eyle külâh-ı âteşîni 5

Emvâc da ter-zeban olup gâh Birlikte ederler idi zikri Her ikisinin de zikr ü fikri “Âlemde hüküm sürendir Allah”

Victor Hugo Efendimiz Hazretleri

Takdim eylemiş olduğum “Bir Feylesofun Dünyaya Son Nazarı” ünvanlı eser-i naçizin [önemsiz eserin] dercinden [gazeteye alınmasından] dolayı bilhassa teşekkür ederim. Takdimini evvelce vaad eylemiş olduğum mensur eser bu haftalık dahi tehir olunarak yerine Victor Hugo’nun âsarından tercüme eylemiş olduğum “Je te Sol” (Yalnız İdim)21 ünvanlı

manzumeyi takdim eyledim. Her hâl ve zamanda kusurumu muterifim [itiraf ederim]. Mazhar-ı takdir-i edibâneleri buyurulursa [şiirim edibane takdirlerine kavuşursa], indim-ce [gözümde] büyük şereftir. Kendi lisanımca adem-i bedâası [Türkçe bakımından güzel söyleyiş yoksunluğu] kendisince dahi masaddak olan [bilinen] bir gencin diğer bir lisanda göstereceği kusurlar; hevesine, hüsn-i niyetine bağışlanarak daima affoluna gelmiştir.22

“Bir Feylesofun Dünyaya Son Nazarı”nın “Mehmet Tevfik” imzası ile yayımlan-mışken gazetenin notunda isim “Tevfik” olarak anılmıştır. İkinci metnin (Yalnız İdim) altındaki imzanın “Tevfik” olması bu bakımdan şaşırtıcı değildir. Bu metinlerdeki Mehmet Tevfik ile Tevfik imzaları aynı şahsa, Tevfik Fikret’e aittir. Nitekim daha sonra aynı imza ile Maarif dergisinde (Sayı: 186-191, 20 Haziran 1895-25 Temmuz 1895) “Validelik” başlıklı bir uzun hikâye yayımladığı bilinmektedir.23 Böylece an-laşılıyor ki Fikret’ in basın hayatındaki ilk adımı, Hüseyin Ragıp Baydur’un dediği de değildir İsmail Hikmet Ertaylan’ın dediği de... İlk adım için Ali Ekrem Bolayır’ın 20 yaşını geçmiş bir Fikret’ten bahsetmesi ise tamamen ihtimal dışıdır. İlk adım “Bir Feylesofun Dünyaya Son Nazarı”, ikinci adım “Yalnız İdim” başlıklı manzumelerdir.

21 Zeynep Kerman (“1862-1980 Yılları Arasında Türk Edebiyatında Victor Hugo”, Yeni Türk Edebiyatı İnce-lemeleri, Ankara: Akçağ Yayınları, 1998, s. 299) Victor Hugo tercümeleri arasında bu metni de (mütercim

olarak “Tevfik”) kaydetmektedir.

22 Tevfik [Fikret], Tercüman-ı Hakikat, Sayı: 1498, 29 Recep 1300, 25 Mayıs [1299], 6 Haziran 1883, s. 3. 23 Bk. İsmail Parlatır, Tevfik Fikret’in Dil ve Edebiyat Yazıları, s. 246-267.

(10)

Bu metinlerle Tevfik Fikret’in yazı hayatı, 11 aya yakın (10 ay 22 gün) bir süre daha geriye götürülmüş olmaktadır. Asıl ilginç durum ise bu ilk iki metnin hem şekil hem muhteva ve hem de söyleyiş özellikleri bakımından Divan şiirine değil Batılılaşma yolundaki Türk şiirine daha yakın olmalarıdır. İlk metnin bir fıkıh veya tasavvuf erbabı tarafından değil de bir filozofun bakışıyla söylenmiş olması, şekli de muhtevayı da tayin etmiştir. “Yalnız İdim”de bu durumu açıklayabilmek daha kolaydır: Çünkü o, Victor Hugo’dan tercümedir.

KAYNAKLAR

Akyüz, Kenan, Tevfik Fikret, Ankara Üniversitesi DTCF Yayınları, 1947.

Ali Ekrem [Bolayır], “Bir Hatıra”, Muallim –Nüsha-i Mahsusa, Yıl: 2, C. 2, Sayı: 14, 1 Eylül 1333 [1917].

Bilgegil, M. Kaya, Tevfik Fikret’in İlk Şiirleri, Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayınları, 1970. , Yakınçağ Türk Kültür ve Edebiyatı Üzerine Araştırmalar-II, Erzurum: Atatürk

Üniver-sitesi Yayınları, 1980.

Demiryürek, Meral, “Tevfik Fikret’in Bilinmeyen Bir Şiiri”, İlmî Araştırmalar, Sayı. 15, Ara-lık 2003.

, “Halûk’a Bir Şiir Daha...”, Türkbilig, Sayı: 16, 2008.

Hüseyin Ragıp Baydur, “Fikret’in İlk Neşredilen Yazısı”, Muallim (Nüsha-i Mahsusa), Yıl: 2, C. 2, 1 Eylül 1333 [1917].

İsmail Hikmet [Ertaylan], “Tevfik Fikret ve Hayatı”, Düşünce [Nüsha-i Mahsusa], İstanbul, 1334, s. 120.

, Türk Edebiyatı Tarihi, C. I-IV, haz. Abdullah Uçman, Mehmet Çelenk, Seda Işık, İpek Şahbenderoğlu, Özge Şahin, Bengü Vahapoğlu, Sibel Işık, Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2011.

, Tevfik Fikret- Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri, İstanbul, 1963.

Mehmet Tevfik, [Tercüman-ı Hakikat Gazetesine], Tercüman-ı Hakikat, sayı: 1429, 7, Cema-ziyelevvel 1300/4 Mart 1299/16 Mart 1883.

Kerman, Zeynep, “1862-1980 Yılları Arasında Türk Edebiyatında Victor Hugo”, Yeni Türk Edebiyatı İncelemeleri, Ankara: Akçağ Yayınları, 1998.

Parlatır, İsmail, Tevfik Fikret’in Dil ve Edebiyat Yazıları, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1983.

Sağlam, Nuri, “Servet-i Fünun’a Kadar Tevfik Fikret ve Bilinmeyen Şiirleri”, İstanbul Üni-versitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, Sayı: XXX, İstanbul, 2003. Tevfik [Fikret], Tercüman-ı Hakikat, Sayı: 1498, 29 Recep 1300, 25 Mayıs [1299], 6 Haziran

Referanslar

Benzer Belgeler

Vücudun iç sıcaklığı yüksek olduğu için, mantıken ısı kaybı ile ilgili me- kanizmaların çalışmaya başlaması veya ısı üretici mekanizmaların durdurulması

Somyada kımıltısız yatan ka­ fa ninenindi: «Padişahımız ikin di divanından sonra Belgrad’a dönmüştü. Odanın içinde bir boydan öbür boya konsol denli

Dolayısıyla ana çekirdekte ve ikincil çekirdek- te bir sızıntı olsa bile, binanın basıncı dış basınçtan daha düşük olduğu için hava sadece içeri sızar, dışa-

Daha sonra gördüm ki, büyük gazetelerin başında olan, politik yazı­ lar yazan bir çok kimseler, tıpkı sizin ve be­ nim gibi spordan başlamışlar

Deyimini din ve devlet ay rılığında bu­ lan laiklik, milli ordu, eşitlik ve özgürlük, Fransız Devrimi’nin gözbebeği olan bu kavramlar, bugünkü Türkiye’de günde­

Çalışma sonucunda, (1) öğretmenlerinin okul müdürlerine güvenmelerinin; öğretmenlerin okul müdürünün, yeterli, etik davranan ve öğretmene destek davranışı

Necmettin Erbakan Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Büşra GÖNENÇ SOLSUN‟un “Aksaray Üniversitesi

[r]