• Sonuç bulunamadı

Cevap

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Cevap"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

( E V A

«Garip» in ikinci baskısından sonra, 1945 Bahar’ında Orhan Veli’- nin «Vazgeçemediğim» i yayınlanınca, basında, şaire çok çirkin bir dille hücum eden yazılar çıkmağa başlamıştı. «Vatan», şairi hararetle destek­ leyen bir iki gazeteden biriydi. Orhan Veli’nin aşağıda okuyacağınız ya­ zısı da 13 Nisan 1945 tarihli «Vatan» da çıkmıştı. O tarihten beri, bir da­ ha hiç bir yerde yayınlanmamış olan bu yazıyı ve Orhan Veli’nin kardeşi Adnan Veli tarafından bize verilen, hiç bir yerde yayınlamamış üç şiir tercümesini, şairin ölümünün dördüncü yıldönümü münasebetiyle ya­ yınlıyoruz. Orhan Veli dört yıl evvel bugün aramızdan ayrılmıştı.

P

T

r

Orhan VELİ

O anat işi bir insanlık işidir. * * Sanattan bahsetmek de yo lunca olur. Halbuki son zaman­ larda. bazı kimselerin, işi baş­ ka türlü ele aldıkları görülü­ yor. Üstelik bir maskeye bü­ rünüp göz boyamıya çalışıyor­ lar. Fikir hürriyetini suiistimal etmelerine ancak buraya ka­ dar müsaade edebiliriz. Çünkü o hürriyet, onların olduğu ka­ dar, bizimdir de. Onu kullan­ masını onlar kadar biz de bece ririz. Meydanın boş bulunduğu bir sırada gelmişler dünyaya. Vezinle kafiyeyi söktü mü, şair oluverirmiş adam. Bu zatların da, iyi kötü, adları şaire çık­ mış. Ziyade olsun, beş on se­ ne kadar da mürüvvetini gör­ müşler. Ölçüsüz nizamsız bir â- lemde, dedikleri gedikmiş, öt­ türdükleri düdük!. Süleymana bile kalmamış bu dünya; onla­ ra mı kalacak? Elbette gün ge­ lecek, çanlarına ot tıkanacak, düdükleri ötmez olacak. O gü­ nün çoktan geldiğini sayın oku­ yucularım her halde anlamış­ lardır. Giden postun arkasın­ dan kopardıkları yaygaralar da buna delâlet eder.

Bu yazıyı yazarken hiç biri­ ni kasdetmiyorum. O birbirinin eşi mahlûkları cemiyet içinde­ ki insanlardan ayırmakta güç­ lük çekpıiyecekerini sanıyorum. Düdüklerinin ötmez oluşundan biz mesulmüşüz gibi, durmadan bize çatarlar. İşi bu şekle dö­ kecek yerde, gayret edip çalış­ salar, bilmem ama, belki biz de kötü kişi olmaktan kurtuluruz.

Şimdiye kadar hiç kimseye, şiirden anlamıyor diye, kızma­ dım. Hiç kimseye, kötü şair ol­ duğundan ötürü, fena bir söz söylemedim. Zaman zaman, şi­ irin ne olduğunu - elimin erdi­ ği, gücümün yettiği kadar - an­ latmaya çalıştım. Anlamıyacak durumda olanları da, hiç bir zaman, anlayışlı olmıya zorla­ madım. Böyle bir hevese bun­ dan sonra da kapılmıyacağım. Bununla beraber onların - bü­ tün anlayışsızlıklarına rağmen, ileri geri sözler söylemekte ıs­ rar ettikleri yetmiyormuş gibi - on parmaklarında on kâra, sağa sola çatmaya başlarlarsa bize de bir takım işler düşer. Moda­ sı gelmeden geçmiş bir sanatın, sözüm ona bir sanatın, çığırt­ kanlarını sanat meselesini sahsî politikalarına âlet etmeye kalk tıkları an, bu hırsla - gözleri

kançanağı gibi - öteye beriye çatmaya başladıkları an, sustur mak gerekir.

Sanatın nasıl bir takım âda­ bı varsa, sanattan bahsetmenin de, öylece, âdâbı vardır. Sana­ tını sanat yolile kabul ettire- memiş, işi meddahlığa dökmüş, yine muvaffak olamamış kim­ seler, bütün yaygaralarının so­ nunda - bir defa bile ağzınızı açmadığınız halde - sizi çığırt­ kanlıkla itham etmeye kalkar­ sa bilmem ki ne dersiniz? Bir şiirde iki kelimeyi yanyana ge­ tirebilmek için günlerce kafa patlatır, bir satırdaki güzelliğin nereden geldiğini anlıyabilmek için yıllarca düşünürsünüz; meydanın boş zamanında adı şa­ ire çıkmış bir, muharrir sizi e- debiyat vurgunculuğu ile tölj- metlendirir. Güler misiniz, ağ­ lar mısınız? Ben ne gülüyorum, ne ağlıyorum. Sadece anlaya­ bilecekleri bir aiiîe kendileri­ ne bir iki şey sormak istiyo­ rum. Şiirlerini okuyan karile­ rin seneden seneye azaldığını, ortalıkta kendileri gibi şiir ya­ zan hiç kimse kalmadığını, bu hamlenin bir sen ben işi olma­ yıp bir cemiyet işi olduğunu farketmiyorlar mı? Bu işi yay­ gara ile durdurmanın imkân­ sız olduğunu anlamıyorlar fin? Bir kaç sene evvel bunları söy­ leyemezdim, bugün söylüyo­ rum; aradaki farktan duyduğum gururu hissetmiyorlar mı? Ni­ çin biz de, onların bize yaptık­ ları gibi, şiirlerine hücum et­ miyor ve bütün bir neslin zev­ kini berbat ettiklerinden dem- vurmuyoruz? Anlamıyacak bir şey yok; değmez de ondan. Hiç biri kötü şair bile değildirler. Kötü şair olabilmek de bir şey. Kendilerine bu türlü isnatlarda bulunuruz diye korkmasınlar.

Bu yazının bir sanat yazısı olmadığını biliyorum. Maksa­ dım sanat kelimesini önlerine siper edip sağa sola çatanların yüzlerindeki maskeleri kaldır­ mak, mukaddes yerlere müsaa­ desiz girmeye kalkan çığırtkan laı-ın ruhlarındaki fenalığı yüz­ lerine vurmaktır. Ağır mı söy­ lüyorum, bilmem. Galiba az söylüyorum. Onlar gibi konuş­ maya nezaketim mâni.

NOT — Bu yazı «Vatan»m o za­ manki Yazı İşleri 3Iüdürü tarafın­ dan yapılan bazı kesintilerle, «Sa­ nattan Bahsetmenin de bir Adabı Vardır» başlığı altında yayınlan­ mıştı.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

«Tuzsuz» - normal olarak tuz ile işleme tabi tutulan yiyeceğin tuzsuz işlem görmesi. Bu etiketlerden herhangi bi- risini içeren ürünler sadece uygun kriteri

Ve merdivenlerin tepe- sinde mevzilenmiş müdür yardımcısı Zeynep Hoca her zaman olduğu gibi ellerini havaya kaldırarak, “Önleri dolduralım beyler!” diye bağırdı..

Bu sırada bastonuna yüklenmiş, zorlukla ayakta duran yetmiş yaşlarındaki İngiliz kadın eğilip kula- ğıma, “Kalk artık Efe!” diye bağırdı, “Kalk hadi, uçağı

özellikle hasta hakları kavramının ön plana çıkmasıyla beraber, hekimlerin de hekim haklarını vurgulama gayreti içine girdikleri gözlenmektedir... Hak arama yolları

Önceki yazımda belirttiğim gibi organik ürünler modern tarım yöntemleriyle yetiştirilen ürünlerden daha doğal değildir.. Bununla beraber, köyünden kopup evini,

Türkiye Ressamlar Cemiyeti Resim Der- neğinin, uluslarası Kadın Sanatçılar Der- neği ve, Görsel Sanatçılar Derneğinin üye- si olan sanatçı, bu derneklerin değişik ta-

İlgili literatürlere atfen myiasis teriminin ilk kez 1840 yılında Hope tarafından bazı Diptera larvalarının insanlarda yaptığı hastalığı tanımla- mak

Çünkü koyu renkler güneş ışığını daha fazla emer ve daha fazla muhafaza eder.. Bu koyu renk- li taşlar nasıl olsa yazın insanı