• Sonuç bulunamadı

Yazarların anlattığı Ahmet Haşim

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yazarların anlattığı Ahmet Haşim"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

28 AĞUSTOS 1997 PERŞEMBE CUMHURİYET

KULTUR

KİTAP TIRTILI________________________

SELİM İLERİ

Yazarlaını anlattığı Ahm et Haşini

x akup Kadri’nin

‘tanıdığı’ şair, şiiri dışında,

asıl yaşamıyla bir ‘sokak

adamı’dır. Benzeş

saptayım, Abdülhak

Şinasi’de de göze çarpar

ama, “ Şair’in Mahallesi’ne

ve Kahvehane

Arkadaşlanna Bağlılığı”

bölümü “Merdiven”

şairinin trajik yaşayışını

çözümlemeyi dener.

JPakup Kadri, sokak

adamının, nasıl olup da

onca ince şiiri kaleme

getirdiğini sorarken;

Abdülhak Şinasi,

doyumsuz yaşayışın,

“küfürbaz, şakacı,

gürültücü, kahkahacı,

heccav” görünen kişiliğin

anca ince şiirde huzura

kavuşabildiğine işaret

eder.

Behçet Necatigil, sözlüğünde, Ahmet

Haşim’i değerlendiren yirmiyi aşkın ki­ tap olduğunu belirtir. Bu rakam bugün daha da artmış olabilir.

Öte yandan şiir dışındaki Ahmet Ha­ şim’i de dile getiren eserlerin sayısı az­ dır. Denebilir ki Ahmet Haşim’e ilişkin anılar, yıllar arasında yitip gitmiş gibi­ dir.

Anılar ortasındaki Ahmet H aşim ’i, ilk, Abdülhak Şinasi Hisar’ın Ahmet

Haşim / Şüri ve Hayatı adlı kitabından okumuştum. Gerçi, Yakup K adri’nin

Gençlik ve Edebiyat Hatıralan’ndaıı bir bölüm Hayat mecmuasında tefrika edil­ mişti, burada “Merdiven” şairi de yer alıyordu ama, bu tefrika yıllar önce ya­ yınlanmış, bende pek bir iz bırakma­ mıştı.

Ahmet Haşim / Şiiri ve Hayatı 1963 ’te, Gençlik ve Edebiyat Hatıraları ise 1969’da kitap olarak yayınlanmışlardır.

Altmışlı yıllarda Abdülhak Şinasi büsbütün unutulmamıştı; eserine tutkun kişiler henüz yaşıyordu. Bu kişilerin ço­ ğu Haşim’in şiirine de tutkundular. Hi- sar’ın kitabı onları etkilemiş olmalı.

Kitap, değişik zamanlarda yazılmış yazıların ‘artistik’ bir sıralamayla yan yana gelişinden oluşmuştur. Abdülhak Şinasi bazan bir anı yazan, bazan bir ro­ mancı, çoğu kez de bir şair tavnyla ka­ leme getirmiştir Haşim yazılannı.

Galatasaray’daki Ahmet Haşim, daha ilk sayfada, ilk paragrafta bir hayal ül­ kesinden çıkagelir:

“Ahmet Haşim, nadir olarak, bazı Bağdat hatıralarını da yâd ettiği olurdu. Orada küçücük arkadaşlarıyla Efganh, sert çehreli, lalalann yanlarında, koşa koşa o rengarenk çinili camilerin havuz­ lu odalarında, hasırlar üstünde, talebe­ ler, muallimler ve güvercinlerin karıştık­ ları ders odalannda en önce hüsn-i hat, sonra Kur’an cüzleri okurlarmış.”

Okul arkadaşı Ahmet Haşim, Abdül­ hak Şinasi için yalnız ilk gençlikte o ka­ dar şiddetli duyumsanabilecek ‘edebiyat

tutkusu’nun gerçek bir sırdaşı, paydaşı­ dır. Aslında atmosfer de sanat heyecan­ larına denk bir akış gösterir:

Bazan açık pencereden, ötekilerdeki bir başka okulun dersliklerinde çalınan bir çalgının sesi işitilir. Bazan bir şirket vapuru “uzun uzun gönlünü boşaltır gi­

bi” bağırır...

Okulda başlayan dostluk

Okulda başlayan dostluk, hiç değil­ se Abdülhak Şinasi açısından, birömür- boyu sürecektir. Haşim’in kırgınlıkları­ na, küskünlüklerine değinen, ama pek aldırmayan Geçmiş Zaman yazan, arka­ daşını son dönemde de ziyaret eder, ölümden sonra andığım eserini bütün­ lemeye koyulur, belki de yıllar boyunca

bu esere bir iki satır ekler, bir cümleyi değiştirir, geriye Haşim için bir kitap bı­ rakmaya çalışır.

Ahmet Haşim / Şiiri ve Hayatı’nı, Geçmiş Zaman yazarının öteki kitabıy­ la, Yahya Kemal’e Veda’yla bir arada okumak ayrı tatlar verecektir. Hem Ah­ met Haşim’in, hem Yahya Kemal’in şi­ irine bağlı Abdülhak Şinasi, uzaktan uzağa ve gizliden gizliye, “Akşam, yine

akşam, yine akşam ” diyen şaire daha yakın gibidir.

Yahya Kemal kitabı da yaklaşık aynı yöntemle kotarılmıştır: Değişik zaman­ larda yazılmış, dergiler­

de, gazetelerde yayınlan­ mış yazılara son şeklin verilişi, özel bir çabayla bu yazıların sıralanışı. Ne var ki bu yazılarda Ab­ dülhak Şinasi, kendisi belirmez, bir roman kişi­ si niteliğiyle bu yazılarda görünmez.

Haşim kitabında Geç­ miş Zaman yazan kendi öyküsünü de söyler, yar- gılannda, saptayımlann- da, anımsayışında. Ör­ nekse, ölüm döşeğindeki Haşim’i ziyaretten dönüş sahnesi:

Vapurla karşıya gelen Abdülhak Şinasi, İstan­ bul’u, Saraybumu’nun

manzarasını Haşim’den şiir ve dizelerle bir an duyurpsar, sonra “dostumun ve şa­

irimin” yüzünde gördüğü “ölümün

manzarasıyla” yıkılıp kalır:

“Gözlerim kararıyordu ve o akşam guruba karşı vapurda dönerken garip bir eza hissiyle sandım ki Ahmet Ha­ şim’in bendeki hatıralarının ve hafızam­ daki nazarlarının artık içimde öldüğü­ nü duyuyordum ve içimde ölen bu şey­

ler bir adem rüzgârına tutulmuş gibi sanki beni terk ederek, sanki benlimden havalanarak, uçarak, taşarak ve boşala­ rak güya rengârenk zerreler gibi bu mu­ hite, bu sulara, bu guruba, bu manzara­ ya, bu havaya ve boşluğa gömülüyor, ka­ rışıyor, dağılıyor ve ben onları kaybedi­ yorum.”

Yakup Kadri’nin tanıdığı şair

Yakup Kadri Karaosmanoğlu imzalı Ahmet Haşim monografisi işte tam bu noktada, ölüm haberiyle başlar.

Daha önce de yazdım: Ahmet Haşim

monografisini yıllar boyu sahaflarda aranıp durdum, bulamadım. 1934’te ya­ yımlanmış bu eserin fotokopisine, ni­ hayet, bir iki ay önce kavuştum.

Kitabın başındaki ve sonundaki bilgi­ lendirmeler yüreğimi burktu:

“ Bu küçük kitaptan toplanacak para ile şaire bir mezar taşı yaptırılacaktır.

“Onun için esasen mahdut miktarda basılan bu kitaba (100) kuruş gibi yük­

sek bir fiyat konulmuştur.”

“ Bu kitabın hasılatıyla Ahmet Ha­ şim ’e bir mezar yaptırılması düşünül­ müştü. Fakat sonradan haber alındığı­ na göre zavallı şaire hemşiresi tarafın­ dan mütevazı bir mezar yaptırılmıştır.

“Onun için bu kitabın satışından top­ lanacak para, büyük sanatkârın en ve­ rimli saatlerinin geçtiği Güzel Sanatlar Akademyası bahçesine mermer ve tunç­ tan bir plak konması masrafına karşılık tutulacaktır.”

Yakup Kadri’nin ‘tanıdığı’ şair, şiiri dışında, asıl yaşamıy­ la bir ‘sokak ada- mı’dır. Benzeş sapta­ yım, Abdülhak Şina­ si’de de göze çarpar a- ma, “Şair’iıı Mahalle­

si’ne ve Kahvehane Arkadaşlanna Bağlılı­ ğı” bölümü “Merdi­

ven” şairinin trajik ya­ şayışını çözümlemeyi dener. Yakup Kadri, sokak adamının, nasıl olup da onca ince şiiri kaleme getirdiğini so­ rarken; Abdülhak Şi­ nasi, doyumsuz yaşa­ yışın, “ küfürbaz, şa­

kacı, gürültücü, kah­ kahan, heccav” görü­ nen kişiliğin anca ince şiirde huzura kavuşabildiğine işaret ed­ er.

Bununla birlikte Ahmet Haşim mo­ nografisi çizdiği portre açısından eniko­ nu ilginç bir çalışma. Yakup Kadri’nin saptadığı Haşim’i, “O Belde” şiiriyle iç içe düşünmek hayli güç:

“ Bence, tabiatta, hayatta ne kadar şi­ ir unsuru varsa, Haşiın’d ed eo kadar şa­ irlik vardı. Fakat, bu unsur, hayat ve ta­

biatta öbür unsurlardan ne kadar daha çok değilse, Haşim ’de de şairlik vasfı öbür vasıflarından o kadar çok değildi."

Hayata bağlı Ahmet Haşim

Yakup Kadri, arkadaşı Ahmet Ha­ şim ’i anlatırken hayata bağlılık, dört el­ le sarılış motifi üzerinde duruyor. Zaten Gençlik ve Edebiyat Hatıraları’ndaki Ahmet Haşim de aynı düzlemde belir­ miştir.

“O Belde”y i kırık bir kalple söylemiş olan kişi, gerçekte, iyi yemeği, güzel ka­ dını, rahat kundurayı ve meraklı dediko­ duları da pek sevmektedir.

Şairin kendisi acımasız bir alaycıdır. Yakup Kadri’ye göre olumsuz eleştiri­ ler, ‘eleştiri’ boyutunu aşarak alaya, kü­ çültüşe yol alır. Gelgelelim Ahmet Ha­ şim kendisine de alabildiğine acımasız­ dır:

“O, kendisini her dakika bunun (bir zekânın parıltıları) aydınlığında görü­ yordu. Bütün kusurları, bütün acaiplik- leri, bütün ayıplan ve meziyetleriyle gö­ rüyordu. Bu zekâ, nıüziç ve çiğ bir pro­ jektör ışığı gibi onu bir dakika rahat bı­ rakmıyor; içerken, yerken, severken, gü­ ler ve ağlarken, hatta belki, uyurken bi­ le bir an için sönmesini bilmiyordu.”

Hayata bağlı adam, bu kez, “çırılçıp­

lak bir adamı” andırıyor. Haşim’in şiir­ lerindeki içlilik de işte böylesi bir kar­ şıtlıktan esinlenebiliyor...

“ Melali anlamayan nesle aşina” ola­ mayan Ahmet Haşim, Yakup Kadri’ye bir gün şöyle diyecektir: “ Bilmezsiniz,

manzara denilen şey, bana ne kadar azap

veriyor. Gözümde açılmış bir yara gibi, bir yara gibi...”

Öyleyken güzelliği kâğıt üstünde ya­ ratma çabası, herhalde bir karabasandı. Yakup Kadri, Ahmet Haşim’in sev­ mediği, “iğrendiği” kişileri de saptamış;

“türediler” diyor ve ekliyor:

“Zavallı Haşim, bir bankanın kendi­ sine yol verilen bir memuru iken, onlar, müdiriumumiliklere kondular. Zavallı Haşini, ortamekteplerde ders vereyim diye sürüm sürüm sürünürken, onlar profesör kürsülerini işgal ettiler ve o müt­ hiş hastalığını tedavi ettirmek için kısa bir Avrupa seyahati imkânını dilenirken, ciğeri beş para etmez, sırf adale ve etten mürekkep inkılap soyguncuları Lond­ ra'nın, Paris’in, Berlin’in en muhteşem otellerinde, en konforlu daireleri kiralı­ yorlar ve en lüks su şehirlerinde rakıdan, şampanyadan yıpranmış böbreklerini en son, en pahalı kür usulleriyle tamire ça­ lışıyorlardı."

Bütün bu koşullara rağmen şairin ha­ yata bağlı kalabilmesi, sadece iyice bir yemekten, uzaktan sevdiği bir kadından, hele hele rahat bir kunduradan mutluluk duyabilmesi ne efsanevi bir çaba!..

Yakup Kadri K araosm anoğlu A bdülhak Şinasi Hisar

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği T a h a T o ro s Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

İstanbul Muallim mektebinde, İatanbul, Mer­ can, Galatasay Liselerinde malûmatı kanuniye Türkçe, edebiyat ve en son olarak da hukuk ve iktisad muallimliklerinde

Attilâ İlhan ve Savaş Ay’ın şiir kasetleri arasında ne fark var.. Bir yanda “Ben Sana Mecburum” diyen

[r]

Özel ve acil ürünler, standart ürünlerde beklenmeyen talep fazlası veya müşterinin daha önce istediği üründen fazla miktarda ürün istemesi gibi durumlarda firmalar bu

48 yıl, elinden kalem düşmiyen büyük halk çocuğu, "Sarıgüzel,, li Ahmet Rasimi, ölümünden beş yıl sonra da olsa, hatırlıyanlar, yine kendi

turya kabul etmediğinden Berlin kongresi yapılacağı sırada S avi vak’- a sının zuhuriyle Sadık Paşa düşerek Rüştü Paşa ve iki gün soma Saffet Paşa

˙Ikinci bölümde KLayout programı ile yatay eksende ve z ekseni yönünde salınım ya- pan MEMS rezonatör yapılarının tasarımı, 3 kütleli z ekseni yönünde salınım yapan

Kurbanlar kesildi, dua­ lar edildi, işçiler, ustaları­ nın yanı sıra münavebe ile bir gün Yeniçeriler, bir gün Sipahi askerleri camiin in gaası için civardan