29 Ocak 1962
Yazan: İbrahim Zeki BURDURLU
Al
AMD!
B
ir sair daha ayrıldı dünyamızdan. «Şair» derken şiirimize, roman,iıikâye ve ede biyat kültürü adı altında toplayabileceğimiz her çeşit yazı ve yapı çalışmasına emek vermiş, eserler yüceltmiş Ahmet HamdiTanpmar’ı tüm yönleriyle anlatmak istiyo rum. Evet, Tanpınarı böylece bir cümle içine sığdırmak; cümleden taşırıp pınar tan durumuna getirmek, hâtıralar arasında gezinerek şiir, hikâye ve romanından özel biı tad almak istiyorum.■ steğim, boş bir istek
de-I
ğildir; olamaz da... Çünkü Tanpmar’ı Türkçe’nin zerı ginliğine zenginlikler katan sa natı içinde çok sevdim. Tam kompozisyonlu ve tam şekilli şiirlerinin kendine has deyişle rinde ayn bir Türkçe şiir dün yası sezerken nesir yapılarının kapılarım kendi eliyle uzattığı tam anahtarla açmak ister; a- çar, onun sanat evreninin için de faydanın en üstününe ere rek yaşardım.Tanpmar, adıyla söylemek ve bu adla başlamak gerekirse ger çekten pınar tanlı, hoş, ayrı biı şiir dünyamızdı. Nesir cümlele rinin içindeki sözcüklerin tanı dığımız dış yüzlerini, onda, iç yüzleriyle ayrı bir havada bu lurken, Türkçenin tadına var manın sevinciyle yanmaz mıy dık?. Nedir ondaki dil? Bir a» kış, bir sihirli alımlılık ve bir. iç yüzleri veriveren ayna.
Tanpmar dendi m i bu Türkçe yapısı ve bu yapının içindeki özel «şiir» akla gelir. Çünkü Tanpmar’da yüzyıllar boyunca sürüp gelen Türkçenin Cumhu riyet devsinde aldığı kıvamın özsuyu ve balözü vardır. Dağı nıklığa kaçmayan, başıboşluğa düşmeyen, alaylı kolaylığa hiç hiç yanaşmayan; güzel denen eşsiz’i sözcüklere verdiği o eş siz tılsımlı bağlarla yaratan Tanpınar’m edebiyatımızda «pek iyi» ile anlatabileceğim özel bir yeri vardır ve bu yer öylece duracaktır.
5
airdi, sanatçıydı, dil ustasıydı ve verimli sezgi gü cü bakımından bir anlayı- cı ve anlatıcıydı. Onda Divan ve Halk edebiyatlarımızın özel bahçelerinden alınmış öz ses lerle birleşen ve eser olarak or taya çıkınca tam bizim olan bir Batı kültürü vardı. M eraların daki «güzel» sesin ardındaki «zaman» düşüncesini veren o kolayca söylenivermiş dil, r o manlarında, hikâyelerinde, ma kalelerinde değişmeyen yapılar la, yıllarca yaratılan, güzellik lerin solmaz renkleridirler. Bir yandan ruh dünyası, bir yan dan şiirin yeli, 'bir yandan daMerhum Ahmet Hamdi Tanpmar
dil zevkine ermenin o usta ba şarısı, edebiyatımıza birçok e - ser kazandırmıştır.
Roman, hikâye, şehir monog rafileri v e edebiyat konuları ilk bakışta birer kuru tekniğin ya pısında canlanan eserdir, de nir. Birçoklarına göre bu belki böyledir, bize göre asla... R o man, hikâye ve konuşan şehir ler... Tarihimiz, musikimiz, mi marîmiz, çeşitli yurt güzellikle rimize sinmiş Türklük ve Türk insanın iç yapısmda bir kişilik olan öz varlık, ayrı ayrı eser lerinde, ayn ayn görünümler i- çinde işlenmiştir. Abdullah E - fendinin Rüyalan (1949), Yaz Yağmuru (1955) kitaplaşmış hi kâyelerinin adıdır. Bu kitapla rın içindeki hikâyelerde en ön de yer alan, insanlann ruh du rumlarıdır. Ruh durumlarının içinden geçerek şuur altına va rır, orada kahramanların hayat hikâyelerinin bir başka dünya sına kavuşuruz. Ayrıca, en ön de, dil varlığı bir güç, bir öz, bir canlı varlık olarak deyişin büyüsünü satır satır derinleşti rerek yürür. Huzur romanı
(1949), Mahur Beste (Ülkü der gisinde yayımlandı, 1944) b ü yük hikâyesi, küçük hikâyele rinin özelliklerini taşırlar. H u- zur’daki ürkek, korkak roman kahramanının hasta ruhunun u - zun yankılarını diğer hikâye lerde de bulmak mümkündür.
luluklarından gelen etkili hava bir yandan, Batıdan işliyen yel ler, bir yönden Cumhuriyet şi irini olgunlaştırırken hece ve heceden hecesizliğe geçiş; an lam, hayâl ve şiir konuları o - larak adım adım ilerleyiş, bir olgunlaşma olarak adlandırıla bilir. Bu geçitlerin ve yolların hepsinde yürüyen Tanpmar’ın şiirinde ayrı bir öz olduğu ke sin bir sonuçtur. Divan ve Tan zimat Edebiyatım çok iyi (sildi ği halde ondan yana değildi; Batıyı sevdiği ve sezdiği halde ondan yana da olamadı. İkisi nin ortasında, ikisinin havasın dan süt emmiş bir Türk şairi dir. Belki nazım şekillerini ve dış biçimi öne alarak Tanpı- nar’ı bir yöne çekmek isteyen ler bulunabilir ama şiir içinin şiir olan varlığını kimse pınar tandan başka hir yöne alamaz. Pınar tan, Tanpınar’m kanıp kanıp tada erdiği bir k i ş i lik ocağıdır. İnsan, hâtıralar, iç dünyamızın görünmez yerleri nin gölgeli özelliklerine göre bir
«şiir» diliyle mısralaştırılmıştır. 1961’de yayımlanan «Şiirler» ki tabında toplanan şiirlerinin bir kısmı yıllardanberj okudukla rımızda. Tanpmar’m şiirlerinin musikisinde sezilen o başkalığı, hece ölçüsü içinde, başka bir şairde bulmak mümkün değil dir. Bugün ölümüne yanar, hâ tıralarını anarken edebiyatımı zm içine ayrı bir renk olarak bıraktığı eserlerinin üzerine ay rı hir dikkatle eğiliyoruz. O pınar tan büyüsü içinde söylü yordu:
Ölüm şifasıdır her üzüntünün Sükût defne dalı her yorgun luğa.
E
debiyatımızın Tanzimat bö lümünü ayn bir inceleme içine almış, kişisel açıkla ma ve tahlillerinin ışığı altında hem kişileri, hem de eserlerini başka bir görüşten edebiyatımı za tanıtmıştı. Bunları ve ede bî eserlerini okurken sanatçı kişiliğini unutmayacağız.Bursa’da Zaman şiirinin için den geçerek Beş Şehir’in kapı larına varıyor ve Ahmet Hamdi Tanpmar’m o öz deyişini hir musiki gibi duyuyoruz: «Beş Şehir» (1946) eserinde
toprağımız, uygarlığımız, insa nımız özel görünümlerin içinde özel yönleriyle ele alınmış, ken di zevk ölçüsüne göre değerlen dirilmiştir. Bu ayrı beş şehiri veren eserde de Tanpmar, n e sir içinde, önüne geçilmez şair ve şiirdir. Güzel akar, güzel yakar v e güzele bakar; Türk çenin dış sınırlarını aşıp iç en ginliğine uçarken «güzel» dedir meşini bilir.
Belki ruyalarımızdır bu taze açmış güller Bu yumuşak aydınlık dalların
tepesinde. Bitmeden ask türküsü kum ru ların sesinde Buyası ömrümüzün çünkü eş
yaya siner.
H
er eserinde başarılı bir şa ir olan Tanpmar’m şiirle riyle yetiştik. Cumhuriyet ten sonra Türk dilinin şiiri ve ren yönünde dil ve şiir havası bakımından birçok «problem» vardır. Divan edebiyatından, Tanzimat ve Servet-i Fünun topKişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Tah a T o ros Arşivi