• Sonuç bulunamadı

Yahya Kemal'in hastalığı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yahya Kemal'in hastalığı"

Copied!
18
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)

\ M

Prof. Dr. Nihat! Reşat! B elger

Yahya Kemal’in Hastalığı

Yahya Kemal Enstitüsü Mecmuası Sayı: I den Ayrı Basım

(3)

Yahya Kemal’in Hastalığı

Prof. Dr. NlHAD BEŞAD BELGER

P aris’de tahsil ettiği zam an tanıdığım Yahya K em al’i P aris’den İs­ ta n b u l’a döndükten on sene sonra 1922 de Lozan’da görmüştüm . Yahya Kemal, A nkara’dan Lozan’a gelen sulh heyetine m atbuat m üşâviri ola­ rak katılmış, Ruşen Eşref Ü naydın’la berâber m atbuat ve istih b ârat iş­ lerini idareye m em ur edilmişti.

O zaman 38 yaşm a basmış olan Yahya K em al’i çok değişmiş bul­ madım. Evvelki hâline nazaran biraz toplamış, fakat obese denilecek k a­ dar şişmanlamamıştı. P a ris’de Olduğu gibi sıhhati norm al ve neş’esi ye­ rinde idi. Eskisi gibi hareketli ve canlı bir genç hâli vardı. Beau Rivage O teli’nde, akşam yem eklerinden sonra buluşur, konuşurduk ve hasbıhâl ederdik. Lozan’da berâber geçirdiğimiz b ir kaç ay esnâsmda Y ahya Ke­ mal sıhhî durum undan asla şikâyet etmediği gibi ben de kendisinde bu bakım dan dikkati çeken gayri tabiî bir hâl görmedim.

Lozan konferansı, uzun müzâkere ve m ünâkaşalardan sonra inkıtâa uğradığı zaman o da bütün heyetle berâber A nkara’ya dönmüştü.

Bu dönüşten sonra teşrîî ve siyasî hayâta atılm ağa k a t’î karârını

verm iş olan Y ahya Kemal Lozan’a ikinci defâ giden heyete katılm acı. A nk ara’da kalarak mebus seçilmek için icâbeden teşebbüslere geçti. İkin­ ci Lozan konferansında m atbuat ve istihbârat m üdürü sıfatıyle ona ben halef oldum. Lczan’da sulh imzâ edildikten sonra heyetle A n kara’ya dön­ düğüm zaman o, Büyük Millet Meclisi’nde Urfa mebusu idi. Buluştuk, konuştuk, sıhhati yine ber-kem âl idi.

Ben kısa, bir zaman sonra tek rar P aris’e dönmek m ecburiyetinde k al­ dım. Yahya Kemal b ir m üddet mebus olarak A nkara’da ikam etten sonra Polonya’da hüküm etim izi temsil etm ek üzere orta elçilik pâyesiyle V ar­ şova’ya, oradan, Madrid ve Lizbon elçiliğine tâyin edildiğinden M adrid’e gitti. Daha sonra M adrid’deki vazifesinden ayrılarak P aris’e geldi. Yıl­ larca Yahya K em al’den ayrı ve uzak kaldıktan sonra P aris’de ona lcaj vuştum. Sene 1932 idi.

(4)

118 NlHAD REŞAD BELGER

P aris’de Y ahya K em al’i hem en her gün görür- Hastalığın ilk B elirtilen düm y aşj elliye yaklaşmış ve b ir hayli şişman-lamıştı. Y ürüyüşünde eski canlılık hem en kalmamış, nefesinde kolaylık­ la farkedilen b ir darlık başlamıştı. K arşılıklı iştiyâkım ızın ve yeniden buluşm am ızın heyecan ve sevinci sükûnet bulduktan sonra ilk sözlerim kendisinden sıhhati hakkında m alûm at istem ek olmuştu. «Sıhhatim fena sayılmaz, faaliyetim e mâni olmuyor, fakat İspanya da bulunduğum sıra­ larda bir aralık epiyce şişmanladığımı, fazlaca su içtiğimi görünce meş­ h u r bir profesöre m üracaat lüzûm unu duydum. Profesör M aran’a n ’a m üra­ caat ettim.» dedi. Beslenme hastalıklarında ihtisas sahibi olan bu zâtın pek m âruf bir tıb üstâdı olduğunu bilirim ; en salâhiyetli b ir doktora m ürâ- caat etmişsin azizim, cevâbını verdim ve pro fesö rü n ne düşündüğünü ve nasıl b ir tedâvî tavsiye ettiğini öğrenm ek istedim. Sizde şişmanlık ve şeker hastalığı var demiş; m ûtâdından az yemesini, pek az ekm ek ije et, yeşil sebze ve pek tatlı olmıyan meyvelerden m ürekkep bir gıda re ji­ mini tatbik etmesini ve hergün yürüyerek Sédentaire h ayattan çekinm e­ sini tavsiye etmiş. Y ahya Kemal P aris’de bu rejim i takip etm eye gayret ediyordu. Lâkin aynı zam anda b ir ruhî ıztırap içinde kıvranıyor, üzülü­ yor, sıkılıyor ve neş’esini bulamıyordu. Çok konuşmuyor, sü kûtu te r­ cih ediyor ve çok düşünüyordu. Rûhî b ir depression içinde olduğu aşi­ k âr idi. Sıhhî durum uyle candan alâkalandım ve kendisini hem P aris’de hem Plom bières’de tedâvî ettim. Tedâvîrün têsiri ile kanda şeker normal hizaya düştü. Bedenî sıkleti biraz azaldı. Tansiyonu normaldi. Rûhî ız- tırâbı dahi pek mahsûs bir derecede hafiflemişti. Plom bières’de şifâhön bana söylediği bu iyileşmeyi P aris’e döndükten sonra m ektupla da teyit etti, ve beni sevindirdi. (13 ve 18 Temmuz 1932 de P aris’de Celtic Ote- li’nde yazdığı iki m ektup.) Bu m ektupların birinde «tedâvîmin vücûda getirdiği farkı bu sabah daha fazla hissettim. A ylarca beni sıkan P aris nisbeten daha mûnis göründü. Öyle zannederim ki gördüğüm k ü r’ün tê ­ siri devam edecektir.» diğerinde:

S ' V<Vv. \ A, c/v > v» U' ^ à J ' 4 y < s -y V? f aûT O yO

(5)

YAHYA K E M A L İN HASTALIĞI 119

18 Temmuz 1932, Paris

Aziz ve muhterem kardeşim doktor! Bundan önce iki mektup takdim etmiştim. «Sıhhatim, eskisinden çok iyidir. İnşallah bu siyakda devam eder. Dün biraz depression gelmiş idi, lâkin bir kaç saat sonra geçti. Bundan anladım ki eskiden olduğu gibi günlerce harap bir vaziyette kalmıyacağım.» diyordu.

G örülüyor ki Yahya K em al’in hastalığı ilkönce Ispanya’da başlamış ve ondan sonra müzmin bir şekilde devâm edip gitm iştir.

„ . . Yahya Kemal P a ris’den ayrılıp A nkara’ya

dön-^ ci n s ı y o n x w s c. J, m os ı i ** i ı i *, , < _ - _

dükten sonfa kendisinden uzun zam an haber ala­ madım. 1936 da ben Yalova K aplıcaları M üdürü ve M ütehassıs doktoru olarak P aris’den İstanbul’a dönüp işe başladıktan sonra Yahya Kemal ile yine buluştuk. O târihten, hayâtının sonuna kadar, eski, sıkı ve sa­ mimî dostluğumuz devâm etti. Sıhhati ile dâima meşgul olur ve gıda rejim i ile, sigara ve alkollü içkiler hakkında h er vak it kendisine izahat v ererek m üm kün olduğu - kadar sıhhî şartlar dâhilinde yaşamasını te­ mine çalışırdım. Ne çare ki dâima otelde yaşaması, lokantalarda yem ek yemesi, rejim ini arzu edilen şekilde tatbik etmesine engel oluyordu. Ma- m âafih ısrarlı ricalarım üzerine arada b ir sigarayı ya çok azaltır yahut büsbütün keserdi. Alkollü içkilerden dahî b ir m üddet vazgeçtiği olur­ du. N itekim 14 Nisan 1941 tarihli, A nkara’dan yazdığı b ir m ektupta:

e r t « *

s jjuj

1 ciAi 2 o / cjtSsıi>

^ ^ ^ •'V J t— c

^

o~>-«Sıhhatim fcnâ değil. Artık emin oldum ki benim asıl derdim nikotindir. Sigarayı çok azalttım, bıraktım gibi. Alkolü haftada bir defâya kadar indire­ ceğim. Bu hafif rejimin iyiliğini şimdiden görmekteyim. Yalnız sizden bir ri­ cam var. Bana her sabah aldığım müshilin bir reçetesini gönderir misiniz?»

diyordu.

Bir buçuk ay sonra, 30 Mayıs 1941 de yine A n kara’dan aldığım biı~ başka m ektupta:

(6)

120 NİHAD REŞAD BELGER aJZ>' C-»v. V., I ^ ^ / O — « « ■* . , • - ,V; - - '* :. ^/O -i \; J * aİ5> *■ ^' ^ /- ‘t A- . „ •' » _>v ' 5 r*-'—• ./ Jr 'j rJ^_'?c, (fA> * ^ ci > V * / f J / f t) « cr*ii> *'/C rJjß-j Cr^/C <X> »v >%! ,>/ ç/ y, ' V * l o ? <»>. X - <**«■* t — (V?«s £ » J i • ° ./ -^-O.- <Oy> *•» « J0. ^ ■ - r r - a ' * Cr^-" L >• A*4 t. .. 1 «<*,.- * . . . ■ • ■ . o^. Is 4 ^ t fS* |A-W - --X> ,C. A . ,’ . ’ ^^¿5 «• {¿(A 30 Mayıs 1941, Ankara

Çok azız kardeşim doktor. Bugün mektubunu aldım. Bu Ankara havası içinde bu sâatde dünyâlar kadar sevindim.

«Sıhhatime dâir malûmat istiyorsun, önce, o ciheti arz edeyim: Yedi günden beri kat i olarak sigarayı ve kiiûlü bıraktım. Yâni tek bir sigara içmediğim gi­ bi, küûle benzer bir mayii de ağzıma koymadım. Yemek cihetinden perhize de çok dikkat ediyordum. Ancak dün çok fecî bir baş ağrısı duydum; o kadar ağ­ rılı idi ki başımı gövdemin üzerinde tutamıyordum. Bu hâli sigarayı birdenbire bırakmağa hamlettim. Burada mebus arkadaşlardan, sabık Hatay başvekili bi­ zim Abdurrahman Melik Bey var, iyi bir doktordur. O, tansiyona bakmak lii- zûmunu hatırlattı. Meclisin doktorunun yanına gittik, hemen tansiyona baktı* 23!...

Abdurrahman Bey ve meclisin doktoru vücûdumu muâyene ettiler; başka bir arıza bulamadılar, hattâ şeker tahlili (2) çıktı. Yâni sizin son muayeneniz­ deki teşhise tetâbuk etti.»

(7)

YAHYA KEM AL’İN HASTALIĞI 121

Yüksek tansiyon, şişmanlık ve diyabet senelerce devam etti. Yahya K em al’in sıhhî durum u yavaş yavaş artarak bozulm akta idi. Sinsi sinsi devâm eden bu anormal durum un b ir gün ciddî kom plikasyonlara sebep olabileceğini ta b ’an vehham olan Yahya K em al’e, kendisini çok k o rk u t­ madan ölçülü bir iiade ile anlatm aya çalışırdım. Bâzan izahlarım ona o kadar derin bir tesir icra ederdi ki derhal ricalarım ı kabul eder, n asih at­ lerim i tatbîka başlardı. M aateessüf - yaşam a şartlarının husûsîyeti se­ bebiyle - sıhhî kaidelere riâyeti pek devamlı olamazdı.

Vaziyet böyle iken günün birinde bir komplikasyon daha zuhûr etti: Yüz felci, konuşmada güçlük, sağ kol ve bacakta hafif b ir kuvvetsizlik görüldü. B unlar da tedavi gördü ve iyileşti. Hulâsa M adrid'de başlıyan diyabet ve şişmanlık yavaş yavaş dam ar sistem ini bozarak tansiyonun yükselm esine ve asabi bâzı ihtilâfların zuhûruna sebeb olmuştu.

Yalıya Kemal, 1957 de tedâvî edildiği Cerrahpaşa Hastahânesi’nde.

1947 de yeni ve m ühim b ir komplikasyon ile

Kan K ayb ı ve A ncnıı ]îa rşıiaşıldı: M akattan kan kaybı. K an, Y ahya K em al’i o kadar üzmüş ve sarsmıştı ki sabahleyin tuvalette kanı görür görmez bana hemen telefon ederek «Doktor çabuk gel, çok kan kay­

(8)

122 NİHAD REŞAD BELGER

bettim . Heyecanlıyım. Seni bekliyorum.» deyince şimdi geliyorum, ceva­ bını verdim. Beş, on dakika sonra Y ahya K em al’in P ark O teli’ndeki 165 num aralı odasmdaydım. K anın rengi kıpkırmızı idi. Mıkdârı kendisini telaşlandıracak kadar fazla değildi. Nezfin emoroid’lerden geldiğini fa­ k a t zannettiği kadar çok olmadığını izah ederek epeyce bozulmuş oldu­ ğunu hissettiğim m âneviyâtını kuvvetlendirm eye çalıştım. K anam anın te k errü rü ihtim âlini söyliyerek şayet gine kan görülürse m utlaka bana h ab er verm esini ricâ ettim. Bâzan birkaç hafta ve bâzan birkaç ay fâsıla ile kaybettiği kanın arada b ir zift gibi simsiyah renkte olduğunu gördüm. B unun hazım yollarının yukarıki kısım larından geldiğine kanâat getir­ dim. K anam aların te k errü rü mühim anemiye (kansızlık) sebep oldu. Ve Yahya K em al’in ıztırâbını arttırdı. Kendisine kan verilmesi için C errah­ paşa H astahânesi’ne nakline lüzûm görüldü. H astahânede icap eden m u­ ayeneler yapıldıktan ve anem inin derecesi tâyin edildikten sonra lüzû- m u kadar kan verildi. Yahya Kemal iyileşti ve otele döndü. A radan aylar geçtikten sonra aynı durum zuhûr etti. K anam alar ve anemi. Yahya K e­ mal yine Cerrahpaşa H astahânesi’ne nakledildi ve kendisine yine kan ve­ rildi. K andaki kırmızı yuvarlakların sayısı durum una göre b ir milyon ve- y â daha fazla arttık tan sonra oteline döndü.

C errahpaşa H astahânesi’nde Yahya Kemal Profesör M uzaffer Esat G üçhan ve asistanları ile Profesör Kâzım İsmail G ürkan ve m uâvinleri farklından dâimi nezâret altında bulundurularak tedâvî edilm ekte idi. Profesör İhsan Ş ükrü Aksel de hastahâneye sık sık u ğ rar Yahya K em al’i yoklardı. H astahânede servis şeflerinden en mütevâzı hadem eye kadar, herkes, onun sıhhati ile alâkalanm akta ve iyilik haberlerini heyecanla beklem ekte idi. Tedâvîde, dikkat ve ihtim am da ve her türlü arzusunun derhal infazında en küçük b ir gevşeme ve ihm âl olmadığı m uhakkaktır. H astahâneden otele geldikten sonra dahî ayni ihtim am eksilmedi. P rofe­ sör M uzaffer Esat Bey’in m uâvinleri hocalarının direktifiyle otelde ane­ mi tedavisine ve kan muâyenesine m untazam an devam ediyorlar, Yahya K em al’i esaslı nezâret altında bulunduruyorlardı. Ben de berm utat P ark O teli’ne sık sık uğrar, yapılan tedâvî hakkında kendisine etraflı îzâhat v e rir ve bu tedâviye devâm ının zarûrî olduğunu anlatırdım . Yahya K e­ m al'in P a rk O teli’nden hastahâneye nakli, hastahâneden P ark O teli’ne avdeti bâzan kısa bâzan uzun fâsılalarla senelerce devam etti. H astahâ­ nede yapılan m uhtelif m uâyeneler ve araştırm alar Yahya K em al’in h a­ zım sistem inde herhangi b ir karha, habîs b ir tüm ör göstermedi, fakat kanam anın (emoroidden gelen nezif m üstesna) sebebi ne olduğu anlaşıla­ madı.

(9)

YAHYA KEM AL’İN H A STA LIĞ I 123

Lâkin bugün m ütehassislarca ittifakla kabul edilen b ir ilm i h ak ik at­ tir ki, barsak kanam alarında yüzde yirm i nisbetinde nezfin sebepleri teş­ his ve tesbît edilememektedir. B arsak kanam alarında sü r’atle gelip ge­ çen, hiçbir habâseti olm ıyan ve nörovegetatif patojeni’ye bağlı olan ne- zifler m evcuttur. F akat ölümle neticelenen ve en m üdekkikaane yapılan otopsilerde dahî sebepleri bulunam ıyan pek çok vahim kanam a v ak ’aları vardır. Gerek hazım cihâzm da gerek cihâz hâricinde yapılan b ütün m uâyenelerde bağırsak kanam asının sebebi hem en bulunam azsa teşhisi m üm kün değildir. Yahya K em al’de de böyle oldu. D urum un bu saraha­ tine ve yapılan tedâvîlerin isâbetine rağm en hastalığın yıllardan beri de­ vamı sebebiyle ben Yahya K em al’e b ir kere de P a ris’e giderek ilm i de­ ğerini pek iyi bildiğim, hazım yolları hastalıklarında ve bilhassa prok- toloji dediğimiz rek tum ve m akad hastalıklarının teşhis ve tedavisinde ihtisasıyle çok m âruf dostum D oktor Arnous tarafından m uâyene ve te- dâvî edilmek üzere b ir m üddet P aris’de kalm asını ehem m iyetle tavsiye ettim . Yahya Kemal fikrim i kabulde tereddüd etmedi. 1957 senesinde P a ­ ris’e gitti.

Doktor A rnous’a Y ahya K em al’in hastalığı hakkında düşündüklerim i ve iktizâ eden m alûm atı yazdım. Üstad'da m evcûdiyetine kani olduğum em oroidleri tedavi etmesini, hazım borusunun yukarıki kısım larının bil­ hassa radyolojik m uâyenelerle tam b ir ted kik ’den geçirilm esini ricâ et­ tim. Doktor Arnous Yahya K em al’de gayet iri,( adetâ tum orales m anzaralı em oroidler görerek bunları tedâvî ettiğini ve m akaddan 22 santim etrelik b ir mesafeye kadar endoscopique muayenede herhangi b ir uzvî lésion’a te ­ sadüf etmediğini bildiriyordu, başka m ütem m im m uâyeneler yapılaca­ ğını (Dr. A rnous’un P a ris’den yazdığı 1 H aziran târihli m ektup) kendi­ sini dâhiliye m ütehassıslarına ve lüzûm görülürse kan ve şeker hastalık­ ları m ütehassıslarına muâyene ettireceğini yazıyordu.

Doktor Arnous ikinci m ektubunda (Paris 19 H aziran 1957) sclérosan­ tes zerklerle yapılan tedâvî neticesinde nezfin çarçabuk kesildiğini ve onbeş gün zarfında kırm ızı yuvarlak sayısının 2,100,000 den 4,100,000’e çıktığını yaptığı diğer m uayenelerin norm al vaziyet gösterdiğini bahusus kan şekerinin yalnız 1,37 bulunduğunu ve id rard a şeker kalm adığını tebşir ediyordu. O târihlerde Y ahya K em al’den aldığım iki m ektup Doktor A r­ nous’un verdiği bu iyi haberleri têkid ediyordu:

(10)

124 NÎHAD REŞAD BELGER

Ulvî yaradılışlı, aziz, büyük ruhlu muhibbim,

Sizi bu kadar günden beri mektupsuz bırakmak, her saat, her an ruhumun ezâsı olmuştur. Hastalık, yol zahmetleri, sürekli miişkilât, istediğim gibi yaz­ mağa mâni oldu. Paris’de altı defâ otel değiştirmeğe mecbur oldum. Bir küçük müddet de Neuilly’de Pierre Choré Sokağı’nda, bizim doktorun gönderdiği bir klinikte kaldım.

Şimdi tedavimden bahsedeyim. Doktor Arnous size yazdığını vâkıâ söyledi. Paris’e gelir gelmez, ilk işim Doktor Arnous’u görmek oldu. Çok hastası olma­ sına rağmen, sizin mektubunuzu okuduğu anda hemen hiisn-i kabûl etti. Tedâ- vîye başladı.

Şimdiye kadar, kendi nezâreti altında, muâvini Doktor Partout’ya, fâsı- lalarla altı enjeksiyon yaptırdı.

Sizin İstanbul’da tahmin ettiğiniz gibi, (emoroid) lerin alt tarafta olduğu tahakkuk etti; başka bir doktora yaptırdığı bir radyografi neticesinde de üst kısımda bir şey olmadığı meydana çıktı. Tanı sizin İstanbul daki tahminlerini­ zin doğru olduğu sâbit oldu.

Yeryüzünde büyük bir insan olduğunuz kadar büyük bir doktor olduğunuz bir kere daha sâbit olmuştur.

12 Haziranda bir kontrol daha yapacaktır. Ondan sonra yir.e onun emrine tâbi olacağım.

Paris, fuar münâsebetiyle çok kalabalık; çok pahalı.

Bana ettiğiniz iyiliğin şükranını ifâdan âcizim. Bugünlük bu kadar yazabil­ dim. Bütün kalbimle ellerinizi, gözlerinizi öperim.

Hayrânım z

Yahya Kemal Beyatlı

— II —

27 Haziran 1957, Paris Azız Doktor. Glion’dan lütfettiğin mektubu aldım. Sana İstanbul'a iki mek­ tup göndermiştim. İkincisini hâlâ almadığını anlıyorum. Zâten seyahatte oldu­ ğunu tahmin ediyordum. Doktor Arnous da iki mektupla tedavi vaziyetini iş’âr etmişti. Tabiî hepsini biraz teahhürle alırsın. Doktor Arnous (7) enjeksiyon so­ nunda vaziyetimin mükemmel olduğunu ve artık İstanbul’a dönebileceğimi ka­ nâatle söyledi. Son günü başka bir doktorun yaptığı (rectoscopie) neticesi: Ka­ nın dört milyon yüz bine çıktığını şekerin (absence), albumine in kezâ (ab- sence) olduğunu söyledi. Arnous bıı neticenin fevkalâde güzel olduğunu söyle­ di. Seniıı büyük insanlığın ve büyük doktorluğunun bir daha hayranıyım. Bu işin kısa bir zamanda, tam bir isabetle bitmesi yalnız senin eserindir.

Mektubun geldiği gün, maatteessüf İstanbul'a dönmek üzere tiren ve vapur biletim alınmıştı. Glion’a sana gelmek, seni bütün minnetdarhğımfla kucaklamak

(11)

YAHYA KEM AL’İN HA STA LIĞ I 125

en büyük enıelimdi. Yazık ki kaabil olmadı. Artık seni İstanbul’da görebile­ ceğim; fazlın ve faziletin hâlis timsâli, büyük ruhlu doktorum.

Perestişle hayranın Yahya Kemal (1)

Elde edilen bu neticeden çok m emnun görünen Y ahya K em al, rönt-

ken m uâyeneleri ve kan tahlilleri yapıldıktan sonra, Dr. A rnous’un tas­ vibi ve m uvafakati ile İstanbu l’a dönmüştü.

Ne yazık ki İstanbul’a > avdetinden biraz sonra kanam a yine başladı

v e ,Y alıya K em a l’i bihakkın üzdü. Â detâ ye’se götürdü:

Park Oteli 19 Temmuz 1957, İstanbul

Çok azız, ulvî yaradılışlı muhibbim. Bilmem bu mektubum sizi Glion'da bu­ lacak mı?

Vaziyeti kısaca arz edeyim: 13 Haziranda Doktor Arnoüs’un bir kan mua­ yenesi müessesesiııe yaptırdığı, esaslı bir mııâyenede, küreyvât-ı lıamrâ adedi dört milyon yüz bin, emoglobin, yüzde yetmiş beş çıkmıştı. Gece idrarında al­ bumine (absence) şeker de keza (absence) kaydediyordu. Doktor bu raporu al­ dıktan sonra «Netice hânkıılâdedir» dedi. Bu işiıı böyle hayırlı bir neticeye varışından çok sevindim. Lâkin yine işretten külliyyen mütevakkî idim; bir kadeh alkol almıyordum ve perhize eskisi gibi devâın ediyordum. 8 Temmuzda İstanbul’a vardım. Birgüıı, muharrik bir sebep, bir vesile olmaksızın, bir defâlık bir (kanama) oldu. Çok müteessir oldum ve merak ettim. İlk defâ yaptırdığım kan muayenesinde küreyvât-ı hamrânın üç milyon üçyüz bine, ikinci defâ bir muayenede ise iki milyon beşyüz elli bine düştüğü anlaşıldı.

Doktor Muzaffer Esad Bey dedi ki: «Paris seyahatiniz ve Doktor Arnous’un tedâ\ isi hayırlı ve faideli olmuştur. Çünkü bizim keşfedemediğimiz âm ânın ne olduğunu ve mahallini keşfetmiştir. Anlaşılan yakılmamış birkaç emoroid kal­

mıştır.» , I . ; 1

Paris'den ayrılırken Doktor Arnous, her ihtimâle karşı bu hâl nüks ederse, iştîmâl edilmek üzere iki paket anusclérol ampulleri vermişti. Bunları istîmâl ve tatbik husûsunda, Doktor Muzaffer Esad Bey dedi ki: «En doğru tedbîr, Dok­ tor Nilıad Reşad Bey’in İstanbul'a avdetini beklemek, -bu ampullerin tatbikini ondan rica etmektir.»

İşte aziz Doktorum; vaziyet budur.

Yakında gelirseniz mübarek ellerinizle bu belâdan kurtulurum. Eğer avde­ tiniz uzun sürerse nasıl hareket etmemiz lâzım geldiğini lütfen yazarsınız.

Vaziyetin intizâr edilmiyen bir hâl olmasına rağmen bunu bir sukut-ı hayâl 1 — Prof. Dr. Nihad Reşad Bclger’in, Yahya Kemal Müzesi’ne hediye ettiği ve makalesine aynen almadığı bu iki mektup, mecmuamız tarafından, târihî ve­ sika değerleri ve merhum Yahya Kemal’in son yıllarındaki hastalığı üzerinde ne ölçüde hassas olduğu düşünülerek, buraya aynen alınmıştır. Mektupların fo­ toğrafları, Dr. Arnous’un mektuplarıyle birlikte, bu yazının sonundadır.

(12)

126 NİHAD REŞAD BELGER

telâkki etmiyorum. Senin nûrânî görüşlerine lâyezâl itimâdım tamamıyle ba­ kîdir.

Ancak bir nokta beni ye’se sevk ediyor: Kaç defa haplarla ve enjeksiyonla kiireyvât-ı hamrâ dört milyondan fazla yükselmişti. Tedaviyi kestikten sonra kansızlık tekrar baş gösterdi. Ömrümün bakıyyesi böyle tedâvî ile mi geçe­

cektir?

Bu'hastalığın kat’î bir tedâvîsi yok mudur? Bu ye’se düşerken sizin tabâ- betdeki kudretinizi, bana karşı gösterdiğiniz hudutsuz şefkati düşününce iimid- vâr Oluyorum.

Bu perişan satırları bu perişan kafamla ancak yazabildim. A l l a h ı n i n a ­ y e t i i l e mektubum sizi Glion’da bulur ve cevap alırım.

Mübârek ellerinizden ve gözlerinizden öperim.

Yahya Kemal Beyatlı Hâmış:

Aziz Doktorum, bu mektubum size vâsıl olursa dört beş kelimelik bir tel­ grafla, Park Otel’e', bana, mektubumu aldığınızı, avdetinizin târihini bildirir misiniz?

Y ahya K em al’in m ektubunu hüzünle okuduktan sonra bu yeni ka­ nam anın, daha bidâyetden beri düşündüğüm veçhile, barsaklarm yuka­ rıdaki kısım larından geldiğine k a t’î b ir kanâatle hükm ettim .

Nezif, bu sefer de te k e rrü r etti ve şiddetli bir anem iye sebep oldu.

K andaki kırm ızı yuvarlakların sayısı çok azaldı ve Y ah ya K em al, tedâvî

için Cerrahpaşa H astahânesi’ne - m aalesef son defâ olarak - nakledildi. H astahânede tahliller yapıldı, saati saatine, dakikası dakikasına kendisi­ ne lüzûmu kadar kan verildi. Her tü rlü ihtim am ve itinâda asla kusûr edilmeksizin, bu aziz hastam ız, devamlı, sıcak bir sevgi ve şefkat havası içinde mükemmel bir tedâvîye tâb i’ tutuldu. Ne hazindir ki bu defâ bol bol kan verilm esine ve en modern tedâvînin tatbik edilmesine rağm en nezif durdurulam adı. Vaziyet h er gün ve her saat fenâlaşm akta ve hayâtı tehlike gösteren çok vahim b ir m âhiyet alm akta idi.

Y ah ya K em al, çok üzülüyor, sıkılıyor, bâzan hırçınlaşıyor h attâ bir aralık kan verilm esine bile itirâz ediyordu. A çıktan açığa söylemiyorsa da m ühlik bir durum a düştüğünü sezdiği anlaşılıyordu. O esnâda bir gün «Doktor, P aris’e b ir defâ daha gitsem nasıl olur?» demişti. Esâsen tedâ­ vîsi ile meşgûl olan bizler de daha evvel bunu düşünm üş olduğumuzdan

bu son arzûsuna itirâz etmedik. Bunun üzerine Y ahya K em al döviz m ü­

sâadesi ve pasaport istedi ve aldı. Ama artık vaziyeti, Paris seyâhati şöy­ le dursun, oteline bile dönemiyecek kadar ağırlaşmıştı. P aris’e giderse benim behem ehâl kendisine refâkat etm ekliğim i çok istiyordu. O dere­

(13)

YAHYA KEM AL’İN H A STA LIĞ I 127’

cede ki bu arzûsunun is’âfını sûret-i mahsûsada rica etm ek için Başvekili­ mize b ir telgraf dahî çekmiş idi.

Zavallı Yahya Kemal. Bir taraftan P aris’e giderek ilmin en son iler­ lem elerinden istiâneleri düşünürken diğer taraftan yarım asırlık kadîm ve sâdık bir dostunun şefkatinden, m ânevi ve rûhî tesellisinden m ahrum kalm ak istemiyordu.

A radan birkaç gün geçti. Bütün tedâvîlere rağm en gittikçe arta n sü­ rekli nezifler koca şâiri ölüm ün pençesine kadar sürükledi. K anam a ne­ ticesinde husûle gelen semlerden m ütevellid derin b ir koma içinde, öle­ ceğini anlamadan, hayâta vedâ ederek, dostlarını, hayranlarını ve m ille­ tini sonsuz b ir mâtem içinde bırakarak aram ızdan ebediyyen ayrıldı.

Yahya Kemal, yine Cerrahpaşa Hastahânesi’ndeki son hastalığında. Not: Dr. Arnous’un m ektubunda bahsi geçen röntken m uayenelerine âit fi­ lim ler C errahpaşa Ilastahânesi Kliniği’ndedir. Yahya Kemal Enstitüsü yakında, bu filimleri de üstadın hastalığına âit dosyaya ilâve etmek emelindedir.

(14)

128 N IH A D REŞAD BELGER e u J __ ^ _ /• HOTEL BALTİMORE 8 8 * - *a v e n u e Kl é b e r P A R I S A ■ ¡J— »-'•** r ¿b* .j** J-* r L^j> <r <a^ a- i- *• «-*1* cZaaAS-*' ù\-& t •~~à '— r *" -7 +* ■*■ "T y « / * " > - * V sCrC J Oj> r <A- - : ^ «>>' *w i ■ « V '*■ ^ * ¿ * ¿ > - - / • * ' •■> ' Z ' ^ ^ 61/ ^ ■ r - ' * «r ^ “ ’ ' ■ I i ■ ' A 1 , - ~ * r * ~

. «M<i>-* **>> ^ a^uu <- J-A5 ^

“ • « / , > • > » - » * ' c ^ ' -C*^ •** , ... - r . . • a ■ C ,£> c/^0- *-* „U>* v ^ ' ‘ y , , . , A / L y Á* U ¿I S/tJr*+S* ' --iT /î (JL •* • —'* 0 ' L S TİJİ S * > Jí. L C ** ■-> '-. «*•■> -* -r i: ~ "'l«' '***' r *

• , . i _ 1 jj JZiT eJJ C -~v'-> ■** ** V ' "* '-* t . «yyA'

CrJ< ’ *>-*»-** *“'“' ’ *• -V ^ ^ ,'y j *-*" » — rC1 * * J ' f * < t ^ a J ~ s .< ¿ ,^ 1 £ ^ ’< s

**■ - ^

^

-* ¿ > ~

„ 7 > ^ • ^ y £ ^ V c r « a * . ' ^ ^ r / < j>^S» C*i '*’* * j j ~-LcT. I il — I —

(15)

YAHYA KEM AL’İN HASTALIĞI 129 HOTEL BALTİMORE 8 8 ' ! ’ A V E N U E K L É B E R P A R I S c r - v t- >• S' V.A.I5W <- X f

c .

r ^ ı --¿&J /->- - ■ A > ' Xv> ¿A, 0 - ^ ' ' 'T~J*** ^ * ^ c - ’ :</Q o j c r ^ - ' 1 W t -> | <* CT<mİ> « (f ¿V-T* ✓ ^ </ J İ*T (A- -~A> \ c fjC <V Ap j- û j r - f * ~ i d 'd ? « r - ^ r —w » -^ i-jC~j ö>r ¿ ) ¿ i p ■ ı~*Xj- t j . -«-TL ô «-V-. <CL«jy ¿-«.LT ; *,— ) cr~~"Jr

{0 -Lv^| } 'a/^ -¿-i f 'e </—i L-» ? J) cU-^ÜT «/■£* wiO^A *^T

A/t- <« r V Lp1 V* VjM y— <'■ o t -O o —S ’' T * ^«^A/-*—» sA’y-«-).Î> » _, ”e ^ A > / O ı ^ Ja*' o i - «*— (-«• <Lf 'aO O icl_ <ut-İ7* ¿* *~ ^

S

^ ~Mo **» ^ <» 0 tJS’ ‘O U . ı ^ t T ^ ' ^ ç . - w C , < 2^-r Q/J - , , v . ^ . ../' -» > j ^ <^-’> c/*~ -"-T* - t 6>KA-ua> > ~zUÂ<£t-? * '^*‘; * . ^ J Z S j j _a^-» «- «5ja/ ^ ■'" I v > c

(16)

130 NİHAD REŞAD BELGER P A R K O T E L İ A Y A Z - P A Ş A t < T A W B U t - * B E Y O f l m Ttİgr. ı^ rtti s P A R K - İstanbul İstanbul — :__________ T.l.fon ; 44 46 30 t 95 . ı p r , ' r ^ &l*JS f *> j ¿ - \Aa v <*"* v | v- f L f" r A - ' 1 -p-' ^ „¿T* -**- yV y ir^ J ^ r 1 < ^ r ) i ^ ^ .-*^S t* İfS~* . ^ ^ V*v> ✓ W <>^ 'j- p*^ —«*> ( C - y , , cS<rr^-< A ^ * r - r " - ^ 7 */ *s r £ - a ~ r*—> — » —v— ~ ' “>-** " " . ^ v V y r ^ ( ^ ö ? ‘ ^ ' ¿U s > ’*-* ^ 6 r>J' d ^ * c Ü-^£>> _ J ~ « --f- ^ Cyl> «✓ .c * W « WA« 1 »✓ ’*- y / * T v-. İ w *- ^ JZSj j cj> -sja . t** ^ / -» > ' o - î > ^ C(S~ -') r r- rt*' C-v ı ; j s . • - ^ - 4*. jjj} )„ yİA.^ > f iU '\ \. * ' ' -* ' y tc - «Y 1 c*' -* < L _ ( v L d ^ c j r ç T -t/ y y -V l* a *w^ J C / ’V ' w : c— ’ » t - ' - ^ - f r < ~ > J / 1 ^ A> ^ f v ^ * ^ V . . ^ v- V> • d « Y - ; *J — U n_S. 1s i P ¿ y - : ^ - * r - " ' _ <S / ¿ » V » ’ S o*0^>u 4 <WV — 1 r ^ i 'j l / U ' k i e * ! ' t^O1* ^ -p-' _ , ı t r . •* ( ___d ' >-, v> -*-' - A T • «Y O '*' > ~ ' 0 * * ii f. r ‘v ^ V A ^ T ., «U«»XUİ.. d - *•'-»-=■ /-i" *— 1 £ (' s ^C*l y ' ¿ L - / < v . 's-~*j y . ^ ( j ^ ^ 1 f ">, ' " — III —

YAHYA KEM AL’İN HA STA LIĞ I

P A R K O T E L İ

A Y A Z - P A Ş A l * T A N B U L - B 6 Y 0 Ö L U

T algr. adrsai ¡ P A R K - İstanbul

İstanbul ... ■-.■•.... 1 9 5 T s l s f o n i 4 4 4 6 3 0 _ y > - -»■ ■ -- ş * . ' . y y - d r* ; > 1 - T r ' ^ • .>. o . L <L iy «İ^/*a/ . V —" 5 ' • V J ^ c -. _ , çjj t o o A - l- > 1 0 Xo T ' V' - f ^ yy Ç- VyOT I « J jj-y *' -*• a ; c -¿ / ,t _ 4 ^ o- ^ u v“ '• ^ '-t’Y ı ~ • y . e L j-.- CAa.. a (^y ^ c^s" _,r"' -< 4/ .> L*-'* *•*-' o - ■ 1 " i> ^ ^ r*'^' C*~~ X X v r > ' C ^ ^ > " İ fa ; * / <£'s ^ ' • ^ /• 1 /->>— ^ ^ ; -^ V ky i <2r*--v'"' j r± .‘Û — <~>> ‘ I / . V -r^* - *y .^V JK ‘ L ' -- C/A» o- •-;r:- L _1 ¿i A dl \ -Î>£r-~ ı > p -> ’ • d ' d ' **■ o- • >J* * f ' <-ya-» ı •’ > 6 ' o ^ ¿ Cj -. c •---'1 } , p -d ->*4a ^ “ i £ ^ V-^-->*' c >û-iı' d " 1 «¿" ^ V d ■■* ' J^ p -* * i —. ,- >İ5-c / ğS / d vr-'i 5. <-■;s.- < III — (devam)

(17)

132 NÎHAD RESAD BELGER

ikH ARNQUU

Mon cher Ami,

PARIS, l e 1 e r . j u i n 1957

J ' a i Y.u,- ces jours d e n i e r s , vot re ¡-.a ad'e 'Monsieur lÂIÏlA KSMAL BEI, que vous avez eu l a 7on-

i i l l e s s e de- me c o n f i e r .

J ’ a i trouvé à l a rect o scopie .des héuorroides i nt e rn es , tmaoraies, sans aucune autre l é s i o n j u s ­ q u ' à v i n g t - d e u x centimètres.

I l est v r ai s e m b l a b l e que les émorr?-. les q u ’ i l a présentées sont en rapport ?vec ces '\6 - morroides volumineuses et pour n' en assurer j e l u i ' a i f a i t t r o i s i n j e c t i o n s s c l é r o s a n t e s qui doivent a r r ê t e r l e s h e m o r r o id e s; c ' e s t c e q u i s ' e s t p r o d u it ,/f ia is l e r e c u l n ' e s t que d 'u n e s e m a in e . P ar a i l h u r s , j e l u i a i f a i t f a i r e d i f f é r e n t s examens e t j e v a i s l e m on trer à d e s m é d e c in s de m é d e cin e g é n é r a le e t au b e s o i n A un h ém a to lo g u e e t à d ia b é t o l o g u e . J e v o u s t i e n d r a i au c o u r a n t d e l a .s u ite d e s é v é n e m e n ts. J e v o u s r e m e r c ie de v o t r e c o n f ia n c e e t v o u s p r i e d e c r o i ­ re,m on c h er Ami, h. mes b ie n f i d è l e s p e n sé e s» t Dr. Arnous’un, Prof. Nihad Re§ad Belger’e 1 Haziran 1957 târihli mektubu.

(18)

YAHYA K E M A L İN H A STA LIĞ I 133 a *-aévité oz Me.oc6i.Ni: Al. J.Kİ0**01.t? t « L U N • s. aU S H E B Ö E S < XV»»«) . HA» ^-*5 P a r i s , l e 19 j u i n 1957 ?ñZ -V /O 'jiV ■ ' ••*•’ ' Mon c h e r a m i , Comme s u i t e à l a p r e m i e r l e t t r e q u e j e . V O U S a i a d r e s s é e , j e t i e n s à v o u s d o n n e r d e t r è s b o n n e s n o u v e l l e s d e M o n s i e u r Y a h y a Reniai be. • S o u s l ' a c t i o n d e s i n j e c t i o n s s c l é r o ­ s a n t e s , s e s ' h é m o r r a g i e s a n a l e s o n t c e s s é r a p i d e m e n t . La r u . . . « r a t i o n g l o b u l a i r e a p a s s é e n 10 j o u r s a e 2 100 0 0 0 à 4 100 üOOj l e s a u t r e s e x a m e n s q u e j a i o ï ' a t i o u é s s o n t b o n s e n p a r t i c u l i e r s a g l y c é m i e e s t s e u l e m e n t a 1 , 3 7 . I l n ' y a p a s d e s u c r e d a n s l e s u r i n e s . J e l u i a i d o n n é l e nom d u p r o d u i t à i n j e c t e r s i p a r h a s a r d i l a v a i t e n c o r e b e s o i n d ' i n ­ j e c t i o n s s c l é r o s a n t e s » J e v o u s r e m e r c i e erieor.e d e v o t r e c o n ­ f i a n c e - e t v o u s p r i e d e c r o i r e à mes s e n t i m e n t s f i d è l e m e n t d é v o u é s .

Dr. Arnoııs’un Prof. Nihad Reşad Belger’e 19 Haziran 1957 târihli mektubu. — II —

Kişisel Arşivlerde Istanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Plânın hemen her kısmının bahçe ile teması ve bilhassa salonun kuzey güney ha- valandırılması önemle göz önüne alınmış, ev sahiplerinin yazlık olarak daha ziyade

Zemin mesahasının kadem karesi başına maliyet şöyle olmuştur: Takviye ve sütun ayakları için çelik 3 pens; kazı, kemer ve ayak inşaatı üzerinde mü- teahhidin

Bu itibarla, gerek plânın tertiblen- mesinde gerekse mimari motif ve kitle- sinde tesir ve ifade tamamer... Bu projede düz satıh ve hacımlarm

Haricî şekil her ne kadar çok eski mimarî âbidelerden mülhem bir tesiri malik ise de kesimden ve iç mimarî şekillerinden ancak betonarm.e ile kabili tatbik hacimler nazarı

Dinî ve siyasî açıdan İslâm dünyasının bunalımlı, mezhep çekişmelerinin yaygın olduğu bir dönemde yaşayan İhvan, dönemlerindeki felsefe ve bilim düzeyini,

Orman kaynaklarının işlevleriyle ilgili toplumsal bilinç düzeyine ilişkin olarak elde edilen bu sonuçların ankete katılanların cinsiyetine, yaşına, eğitim

1933 te Üniversite teşkilâtından sonra bazı fakülteler tekrar kitaplık tesisine başladıklarından, Üniversite Kitaplığı muba- yaat hususunda yalnız

renalis’in hilus renaliste dorsal-ventral ya da cranial-caudal olarak dallar ayrıldığı sağ cranial ve vantral dalın 2 -4 adet, caudal dalın iki, dorsal dalın ise 3-4 adet