• Sonuç bulunamadı

Bu da geçer

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bu da geçer"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Roman

Yazan :

Seniha Sami Eoralı

"Bu da ,e;eçer ya hu"

(2)

o

Yeniköyde

I

I

1900 senesinde Yeşilköy, Ayastefanos adını taşıyordu. Yeni inşa edilmiş olan Rus abidesi, meşum hatıraları hortlatıyordu.

Bıldırcın meraklıları, yılmaz bir şevkle her güz mevsiminde Ayastefanosta toplanırlardı. Bıldırcınları yere düşürmek havesi

içinde Nihal bey, II. Abdulhamidin istibdadından çektiklerini bir müddet unuturdu.

Avropanın muhtelif başşehirlerindeki elçiliklerde kâtib ve sonra müsteşar ve nihayet elçi olduğu zamanlar kibar sosyetede kazandığı büyük sükse, Yıldızda daha büyük bir endişe uyandırmıştı. Istanbula çağrılmış, Hariciye Nezaretinde pek mübhem bir memuriyete

*

tayin edilmişti. Şübhe ve daimî tarassud altında olduğu için ciddî bir vazifeye tayin edilmesi mümkin değildi. Seyahat etmesine, hatta Istanbuldan dışarı çıkmasına müsaade yoktu. Mesleğini sevdiği halde ciddî bir faaliyetten men’edilince zevke olan derunî ibtilâsı, meydanı boş buldu. Babadan kalma servetini eğlence, âlemlerinde tüketmeye

koyuldu. Avropada "le beau Nihad" adını kazanmış olduğu halde Istanbulda "deli Nihad" diye şöhret bulmuştu.

1900 senesinin eylül ayında Ayastefanosta bir köşk kiraladı. Boğaziçinin Rumeli sahilindeki güzel yalısından muvakkaten ayrılarak karısı ve çocukları ile ve hizmetçilerinin bir kısmı ile birlikte

oraya taşındılar. Bağçıvanların hepsi Boğazi çinde kaldılar.

Vekilharç Ali efendi de mahalle içinde oturan ailesinden ayrılmak istemediği için Boğaziçinde kaldı.

Nihad beyin bacanağı Safvet beyin Ayastefanosta muhteşem bir köşkü vardı, yaz kış orada vakit geçirirdi. Nihad bey, bacanağı ile gâh kavgalı, gâh barışık idi. 0 sene araları iyiydi. îki hemşirenin Araları daima pek iyi olduğu- içljı bu muvakkat komşuluk, her ikisini

sevindirdi. v

Nihad bey avdayken karısı Firdevs hanım köşkün bağçesinde dalkavukları ile birlikte vakit geçirir, yaht gezmeye çıkardı.

Ve yahut hemşiresi Mükerrem hanımı ziyarete giderdi. Bir gün Nihad bey, bazı misafirleri ve komşuları ile birlikte Hadımköyünde bir av partisi tertib etmişti. Oğlu, dört yaşında Fahiri, lalası Mehmed ağa ile birlikte götürdü. Hepsini sığdırmak için arabaların ikisini de, yani kendi kullandığı breyk ile arabacının kullandığı faytonu aldı. Firdevs hanımın içi sıkıldı. Araba yoktu. Dalkavuklardan hiç biri yoktu. Hemşiresinin o gün Istanbulda olduğunu biliyordu. Firdevs hanım ikiz kızlarını, altı yaşlarında Vedia ile BCdiayı çağırttı,

(3)

giydirdi, süsledi. İyice eğlendi. Çocuklar pek eğlenmediler fakat annelerinden öyle korkarlardı ki adeta bebekle oynar gibi onlarla uğraşıp tartakladığı halde ses çıkarmadılar. Netice her halde

memnuniyet verdi î öyle güzel, süslü iki bebek, Bonmarşede görülmemiş­

tir. Firdevs hanım î

- Haydi, dedi, mademoisille sizi gezmeye götürsün.

İkizlerin en cesuru olan Bedia : ,

- Mademoiselle yok, dedi.

- A, öyle ya 1 Bu gün izinli. Unutmuştum.

Çocukların dadısı hasta yatıyordu. Firdevs hanımın dadısı, Çerkeş Dilber bir kaç günden beri Firdevs hanımın ablası Ayşe hanımın Kandillideki yalısında misafirdi. 0 gün aksi gibi eski ve emniyetli emekdarlardan kimse kalmamıştı. Fakat çocukları

Firdevs hanım üzenerek süsledikten sonra mutlaka gezmeye gönderecekti. Yeni tuttuğu hizmetçi Katinaya emretti :

- Yanına Haşanı al, küçük hanımları gezmeye götürün.

Haşan, gene, acemi bir uşaktı. Katina, istasyondaki kalabalığı seyretmek istiyordu. Oraya doğru yürüdüler. Demiryolu kenarında bir ağacın altında ikisi flirt ederlerken çocuklar birbirini kovalıyorlar­ dı. 0 gün Orient Express geçecıkti. Katina î

- Seyredelim, dedi.

Firdevs hanım, kendisini pek eğlendiren bir oyunu çocuklara öğretmişti. Bir uşak gönderir, demiryolunun üstüne bir gümüş mecidiye çeyreği yahut tel furkete koydururdu. Tren geçtikken

sonra yamyaşı olduğunu görmek pek hoşuna giderdi; Bu çeyreklerden bir koleksyon yapmak istediği halde hepsini kaybediyordu. Bedia, birden bire bu oyunu hatırlayarak kendi tecrübç etmek istedi :

- Haydi, dedi, rayın üstüne bir çeyrek koyalım.

Parası yoktu, ağacın altındaki grupa koştu, telâş içinde î

- Katina l dedi, bana bir çeyrek ver i Eve dönünce annemden alır, sana veririm.

- Ne yapazaksin seyreğe kale ? - Şimdi söyleme".1 Sonra söylerim. - Vallahi yok.

Bedianın yüzü ekşidi. Haşan s - Bende var, küüik hanım, dedi.

Bedia parayı aldı, koştu. Vedia da yakından görmek için arkasından koştu. Orilnft Express geliyordu.

(4)

II VJt-cC'

Nihad bey, avdan avdet ederken facia haberi ile karşılaştı. Bediayı tren çiğnemişti. Dehşetinden hastalanan Vedia, hummalar içinde çırpınarak î

- Kardeşim î kardeşim 1 diye feryad ediyordu.

Çocukların lalası Mehmed ağa, Haşanı öldürmek için üstüne

yürüdü. Elinden güç kurtardılar. Patırdıyı işiden Nihad bey, zayıf bir sesle emretti î

- Haşan da, Katina da şimdi bu evden çıksınlar. Bir daha gözüme görünmesinler.

Vedia uzun bir hastalık, ve daha uzun bir nekahat devresi

geçirdi. Büyüdü. Tahsil etti. Fakat yüreğinin en derininde gizlenen dehşet ve melâl bütün mevcudiyetini kaplamıştı. Düşünmeye ve

hatırlamaya körpe mevcudiyetinin tahammülü olmıyan facianın hiç bir gün önünde bahsi geçmezdi. Bedianın bütün fotoğraflarını Firdevs hanım ortadan topladı, bir çekmeye kitledi. Fakat o facianın teessürü, Vedianın tahteşşuurumda baki idi. Silinmez bir iz bırakmıştı. Oynarken ve gülerken bile daima melûl idi.

Evvelden beri ifrat derecede sinirli olan Firdevs hanımın sinirli büsbütün bozuldu.

ı .

(5)

^ ? » ’/ BİRİNCİ KISIM \ t > / > ¿ yX> V ^ QyíJ \y > ^ J*\ \ & 1 K / , Ú ' '%¿¿» n y' / iv

Dört sene evvel Meşrutiyet yeniden ilân edilmişti. Üç sene evvel Osmanlı tahtına müstebid hir padişah yerine âciz bir padişah

oturmuştu. Kadınlar bazı sahalarda serbestlemeye üzeniyorlardı, Ö ^ ^ r i Çok yaşamıyan cemiyetler kurdular. Şehir içinde bile kadın

erkek bir arabaya binebiliyorlardı, fixx3DnanaxkKİ;®x hatta faytona bile. O zamana kadar hafifmeşreblik alâmeti sayılan inçe jpe^eler

çoğalmaya başlıyordu. ^AaJUJji

Hürriyete kavuştuğundan dolayı sevinenlerden biri de (Nihad bey idi. Casuslar kendisini takîb etmiyorlardı artık. Bir gün Istanbulda bir kira arabasına bindi. (Kendi atlarını, arabalarını çoktan

satmıştı.) İnerken beş kuruş verdi. Arabacı : - Beyim, dedi, sen bana çok para vermelisin. - Neden ?

- Ben devri istibdadda ne hafiyeler gezdirdim bedava senin arkandan.

Nihad bey güldü î

- Âlâ î hem arkamdan hafiye gezdir, hem parasını bana ödet ! Herif kendisini eğlendirmiş olduğu için eline bir gümüş mecidiye verdi. Arabacı, temennalar ve dualar ile uzaklaştı.

Nihad bey hariciye mesleğinde ciddiyetle çalışmaya teşebbüs etti. Hatta bir sene tekrar elçilikte bulundu. Hariciye Nazırı ile kavgaedince Istahbııla çağrıldı ve azledildi. O nazır değinince Bnbı Âlide mühim bir vazifeye tayin edildi. îstibdad devri mağdurlarından

olduğu için Meşrutiyetin ilk zamanlarında ön safta iken İttihaccılarla büsbütün bozuştu. Haklarında ne düşündüğünü ortalıkta serbestçe

söylerdi, hatta yüzlerine karşı bile. Maamafih ecnebi sosyetesi S4MpaftM& ile serbest görüşebiliyordu. Hikâyemizin başladığı gün Clayton*ların bağçe ziyafetinde tennis oyununu seyrediyordu.

/W t Q

(UyUr-

,

U

(6)

halde daha fazla- -gö«%®ı*iyord».

M'fetaâ bey tennis oyuntmu seyrediyordu. İki yene kız, iki delikanlı ellerindeki raketlerin seri darbeleriyle ağın üstünden uçan küçük beyaz topu birbirine iade ediyorlar ve düştükçe sayıları haykırıyorlardı. Uzun ve narin dört yene vücud, topun hareketlerini takib ederek oyun meydanının her iki bölüğünde koşuşuyorlardı.

Kızlar uzun saçlarının üzerine iğnelenmiş hasır şapkaHö-, beyaz bluz, topuklarına kadar indiği için pek kısa sayılan pike etek

giyiyorlardı. 0 kızlardan biri, ev sahibesinin kardeşi Enid Hartford idi. Ingiltereden yeni gelmişti. Bütün Beyoğlunu güzelliğiyle teşhir eden ablasına ciddî stırette rekabete başlamıştı. Enid, kendisine bezledilen iltifatları eksiltmemek için memletinde nişanlandığını gizliyordu. Nişanlısına sadık kalmaya azmettiği halde eğlencesine

t

mani olmasını istemiyordu.

ğ] Enid, pek mahir bir hareketle topu ha sınırlarının iadeden âciz kaldıkları bir surette karşı tarafa atınca oyun sona erdi.

Erkekler, parlak rengli gömleklerinin üstüne beyaz fanila vestonlarını giydiler. Kızlar birer kaşpusyere sarıldılar. Her kes

galibleri tebrik ediyordu.

Nihad bey, Enid’in etrafındaki kalabalığın seyrekleşmesini bekledi. 0 zaman tebrik, etti :

- Böyle güzel elden zaferden başka ne umulur ?

Enid, iltifatlara alışık olduğunu belirten bir kaydsızlıkla cevab verdi s

- Siz tennis oynar mısınız ?

- Avropadayken çok oynadım. Fakat ihtiyarladım artık.

Nihad bey, ha son sözüne Enid tarafından itiraz edilmesini

bekliyordu. Fakat yirmi yaşında bir kız için Nihad bey hiç şübhesiz ihtiyardı. Enid, sözünün yalnız ilk kısmına cevab verdi :

- Avropada bulundunuz mu ? Demek siz Garb âlemini iyi tanırsınız. Halbuki ben Türklere dair hiç bir şey bilmiyorum. Bana demişlerdi ki Meşrutiyet 1 lâ| edildikten sonra Türk hanımları artık yüzleri peçesiz gezecekler ve her yere gidebilecekler. Fakat görüyorum ki hiç bir şey değişmemiş. Şehirde sokaklarda gördüğüm hanımlar hep siyah çarşaflı, yüzü peçeli. Fakat köyde yüzlerini açıyorlar, değil mi ?

- Köyde Öyle sıkı örtünmezler. Bir manto, bir baş örtüsü kâfi. - Ben sizin inkılâbınızı tamamlanmamın sayarım.

- înkılâb ancak siyasî mahiyetteydi. İçtimaî inkılâb memleketi­ mizde mümkin değil. Din meselesi var.

- Demek ki Türk haremleri değişmemiş. Istanbula bilhassa bir Türk haremi görmek için geldim. Henüz müyesser olmadı.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunlara örnek olarak; plastik ve endüstriyel kaynaklı atık suların neden olduğu toprak ve su kaynaklarının kirlenmesi ile gaz emisyonları nedeniyle ortaya çıkan

Here we develop two functions and by using the class of analytic univalent functions in the open unit disc whose coefficients are considered as Probability density

Kendilerini bu kadının kapısından medet ummaya sevk eden imtihan dolu günlerini anlatan misafirler; hikâyelerini en ince detayıyla ve en do- kunaklı hâliyle

Kraliçe Louise’in gençlik resmi Br tikse İden Paris-Soir gazetesine ya­ zılıyor: Eski Saksonya kraliçesi Louise, Brükselde büyük bir sefalet içinde ya­

DıŞ politikaya gelince, ittifakla­ rımıza, bilhassa İngiliz, Fransız, Türk ittifakına ve daha da kuvvet­ lendirmeğe çalışacağımız sıkı Ame­ rikan

Çalışmada binalarda kullanılan su yalıtım malzemeleri araştırılarak, ne tür su yalıtımı uygulamalarının yapıldığı ve bina toplam maliyetindeki yerinin ne

Kastrasyonun ratlarda β-end üzerine etkilerinin incelendiği bir çalışmada, kalp kası β-end düzeyle- ri, kastre hayvanlarda testosteron uygulaması ile geri dönüşümlü

diye geçer. Köşkün şimalinde Mehmet III ün köşkü varmış ve sürre alayı merasimle burada yapılırmış. Sarayın bu çok mühim ve diğer binalarından ayrı- lan bu