• Sonuç bulunamadı

Musa Dağı'nın öteki yüzü

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Musa Dağı'nın öteki yüzü"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

V

vaş T 888

Fransız Dışişleri Bakanlığı'run arşivlerinde, "B irinci Cihan Sa- vaşı’ nda Türkiye” bölümü geniş bir yer tutar. Bu bölümün 887- 888-889 numaralı ciltleri (ARM EN IE-Erm enistan) umumî başlığı­ nı taşır v e 1913-1918 M ayıs devresini kapsar. A ynı bölüm de 890- 891-892 numaralı dltler de (L E G ÎO N D ’O R İE N T-D oğu Lejyonu) başlıklıdır ve 1915 Eyhll’ü ile 1917 Ekim ’i arasmdaki devreyi ele al­ maktadır.

Musa Dağlı Ermenilerin tüm başlarından geçenler ve bu olaya ı şık tutan gelişmeler bu altı cildin içindedir.

Bana bunları okumak imkânını veren Fransız Dışişleri Bakanlığı ilgililerine teşekkür etmek benim için bir borçtur.

K a y n a k l a r

M usa D ağı olaylarım geniş olarak aşağıdaki kitaplar ve tek yönlü ola­ rak anlatır;

★ — Dr. M .Salpi; İskenderiye'de 1919'da yayınlanan bir Ermeni yıllı­ ğında olaya geniş yer vermiştir.

★ — Papaz D . Andreasyan; (La deportation de Zeytun et la revolte de Suveydiye) — (Zeytun sürgünü ve Süveydiye isyanı). Bu kitabın ilk baskısı 1915’ de Kahire’de yapılmış, i- kinci baskı 1935'te H alep’te hazırlan­ mıştır. (Musa D ağı’nda Kırk G ün)’ün

yazan Franz Werfel bu protestan pa­ pazı ile uzun uzun konuşmuş ve nak­ lettiği hikâyeyi bundan almıştır.

★ — Hapet Iskenderyan'ın hatıra- lan: Kahire, 1915 baskılıdır.

■k — Fransız amirali D artige du

Foum et de (Memoires-Hatıralar)'da olaya kısaca değinir.

Tüm bu eserlerde Musa D ağı’nın öte yüzü devamlı karanlıkta bırakıl­ mış yalnız “ Türk Vahşeti” nden bah- sedilegelmiştir.

F ra n z VVerfel’in k ita b ın ın o rijin a l a d ı "D ie V ierzig Tage d e s M u s a D a g h "d ır. Y ukarıda M u s a D a ğ ın ın 4 0 GOnû a d lı k ita b in F ra n s ızc a b a s k ıs ın ın k a p a ğ ı (s o ld a ). F ra n s a 'n ın L o n d ra B ü y ü k e lç is i P au I C a m b o n , İn g iliz D ış iş le ri B a k a n lığ ın a b a ş v u ra ra k , P o rt S a ıd 'e g ö tü rü le n E rm e n ıle r için y u rt ıs te m ış tı... A m a in g iliz le r o lu m s u z k a rş ılık v e rd ile r... iki m O te fik d e v le t daha s o n ra o b ir avuç E rm e n ın ın s ırtın d a n başka e m e lle re u la ş m a n ın iş b irliğ in i y a p a c a k la rd ı (s a ğ d a ).

P V A V U L U N U m

B A N I M A A U P IiS lW A

cSÖfse Biça

VMM-a p Ü S Ü M LJ U 4 £ - A

O rrfcu r k ^ p n jd e n

Q

ı u

o \-d u

.

M o

I

la

V=7< p p a r c i W i - p s ş i n e d u ş \ u .

O r v ta r

a e H y e

don

d ü .

S ö z le H n i k ^ p ^ j n ü n -tarn Qn\o

Port Said'e getirilen 4 bin Ermeni'ye yurt aranıyor

... ... 1__..

I

USA dağının Akdenizle birleşen vadilerinden bi­ ri... Sandallar büyük bir kalabalığı açıkta bekleyen gem i­ lere taşıyor. Savaş gemilerine... Kalabalığın içinde ihtiyarlar, kadınlar, çocuklar var...

Gemilerde Fransız subayları fotoğraflar çekiyorlar!

Türkler bunları toptan katlet­ mek üzere idi!

Bereket versin, Fransız

do-Ingiliz Dışişleri Müsteşarı, müttefik Fransa’nın Londra Büyükelçisine binbir dereden su

getirirek

4 bin

Ermeniyi ne Kıbrıs’a, ne de Mısır’a kabul edemeyeceklerini

anlatıyordu... İmkânları da, paraları da mahduttu bu iş için...

nanması İskenderun açıklarında dolaşıyordu da, kalabalığı uzak­ tan gördü, hemen yetişip mutlak bir ölümden onları kurtardı!!!

Tüm dünyaya bunları an­ latacaklar... İnanmıyor musu­ nuz? İşte fotoraflan diyecekler...

1915 yılının Eylül’ündeyiz... Varmışlardı kısa zamanda ye­ şil bir adaya. Subaylar, daha ışıklı, daha sıcak günlere artık kavuşacaklarını söylüyorlardı. Bir - iki gün beklemişerdi. Hazırlanmışlardı karaya

inme-MALKOÇOĞLU

e sn A iz

ŞATOSU

Ö Z E T : O n t a r is im li s ü p e r g ü ç le r i o la n b ir m a k s a t la b ir ç o k g e n ç k ız v e d e lik a n lıy ı k a ç ıra ra k s ila h la n d ır m a s a v a ş ın d a d ır.

A Y H A N BAŞOĞLUtm

b ü y ü c ü , M o ld a v y a K a r p a t la r ın d a k i ş a t o s u n d a e s r a r lı b ir g a y e n in h a z ır lığ ı jÇ |i’ ö e d i r. B u a ç ıra ra k b ü y ü le m iş t ir . M a lk o ç o ğ lu v e E jd e r ş im d i b u g e n ç ie r i k u r ta ra r a k O n t a T a k a rş ı

ye... M agosa’nın kalesinde dal­ galanan Ingiliz bayrağına baka baka... Ve gemiler yeniden yola çıkmıştı... Buradan da ışıklı, bu­ radan da sıcak bir başka ülkeye götüreceğiz sizleri demişlerdi...

Bir sabah Port Said önlerinde demir atıyorlardı.

Musa dağındaki kırk günlük azap burada sona mı eriyordu? Fransız subaylarının vaadettik- leri cennete nihayet ulaşılmış mıydı? Neden onları bir türlü g e ­ milerden karaya indirmiyorlardı? Neydi bu uzun bekleyiş?

Musa dağının öte yüzünde neler oluyordu?

★ ★

İngilizler

yan çiziyor

Fransa'nın Londra Büyükelçi­ si Paul Cambon 14 Eylül sabahı Dışişleri Bakanlığı’na gitmiş, Müsteşar A . Nicholson ile Musa dağının öte yüzünü uzun uzun konuşuyordu. Ingiliz, binbir de­ reden su getirerek müttefiğine anlatmaya çalışıyordu ki, bu dört bin Ermeniyi ne Kıbrıs adasına ve ne de Mısır’a kabul edecek durumda değildir. Bun­ ları barındıracak yeri de yoktur. İmkânları da, parası da mah­ duttur.

Yalnız bir tavsiyesi vardı: Italyanlara başvursanız! Onlar bu Ermenileri Rodos ada­ sına yerleştirebilir. Durumları elverişlidir.”

Paris’in ısran üzerine sefir er­ tesi günü yeniden Dışişleri Ba­ kanlığına gider, bu defa bizzat Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey ile işi konuşur. Müsbet bir neticeye gene varamazlar. Duru­ mu Paul Cambon, 15 Eylül ta­ rihli bir telgrafmda şöyle anlatır: “ Sir Edward Grey, Musa dağı Ermenilerini Ingilizlerin ne K ıb­ rıs’a ve ne de Mısır’a kabul ede­ meyeceklerini söyledi. A . Nic- holson’un deyişini teyid etti. El­ deki bütün imkânlarını, Ça­ nakkale Savaşları’ nın yaralıları

ile hastalarına ayırmışlar. Ayrıca Mısır’daki Ingiliz si­ yasî komiserinin öne sürdüğü bazı görüşleri de benimsiyor. Sünusi’ler son zamanlarda Mısır Müslümanları arasında İngiltere aleyhindeki propagandalarını genişletmişler. Böyle bir zaman­ da, padişaha karşı silaha sarıl­ mış Hıristiyan bir topluluğun İn giltere tarafın dan M ısır'd a barındırılması da bu propagan­ danın körüklenmesine müsait bir zemin yaratırmış.”

Yapılacak bir şey yok ... Sefir, Paris’e şu iki ihtimalden bahse­ diyordu:

1. — Roma nezdinde teşeb­ büse g eçilerek M usa dağı Ermenilerinin Rodos'a yerleş­ tirilmeleri...

2. — Veya Fransız sömürgesi Tunus’a yollamak.

Musa dağı Ermenilerini ille de Ingiltere’nin sömürgelerine yer­ leştirmek istemenin ne anlamı olabilirdi? Fransa ’nın sömürge­ leri yok muydu? İngiltere diplo­ masisinin başkam bunu da sefire hatırlatmıştı?

Geçici olarak Musa dağı g öç­ menlerini Port Said limanının hemen yambaşmda bir çadırlı kampa koymuş)»“ ve diğer yan­ dan da bunlara yurt aramaya ko­ yulmuşlardı.

Yıllardır anlatılan

bir efsane

Yıllardır, Asi nehri ile Cebel Musa arasındaki vadide huzur içinde yaşayan yedi küçük Er­ meni k öyü ... Süveydiye’den (Sa­ mandağ) kuzeye doğru çıkan dar toprak yolun sağında solunda Türk köyleri ile karışmış Ermeni köyleri: Vakıf... Hıdırbeg... Y o ­ ğu n du k... Azir... Bityas... Hacı H abibli... Kebusiye... Türkler arasında beş bin kadar Hıristi­ yan...

Ve bunların etrafında bir ef­ sane yaratılmış... Yıllardır an­ latılıyor. Bugün de... Bir kitap var: (Musa Dağında Kırk Gün) 700 sayfalık bir tarihî roman! Musa dağında toplanan beş-altı bin Ermeninin maceraları tüm tafsilâtı ile bu kitapta... İlk defa 1936 yılında yayınlanmış, A l­ manca olarak, birçok dile ter­ cüme edilmiş. 1947’lerde San Fransisco’da Stalin’in teşviki ile, Kars, Ardahan, “ Ermeni yurt­ lan” işi ortaya dökülünce (Musa Dağında Kırk Gün)’ü Ermeni teşekkülleri tekrar ele almış, para bulmuşlar, bir defa daha basmış­ lar, yaymışlar. 1972 yılında, “ Ermeni yurtlan” işi değişik şekillerle tekrar yayılınca bir de­ fa daha bu “ tarihî roman” ele alınmış, o yıl bir “ lüks baskı” halinde bir de ucuz kitap halinde dağıtılmış...

Ermeni teşekkülleri bu kam­ panyaları yaparken, bunun için gerekli parayı toplarken koca Türk devleti susmuş, onun için bir “ Ermeni işi” yok ki...

Türkiye’ye girmemiş bu kitap! Yasak... Okunsa, görülecek ne­ ler var içinde! Hemen yarım asır dünya kamuoyu bu anlatılanlar­ la başbaşa bırakılmayacak! Ne lüzum var demişler! Sok başım kuma, rahatına bak...

Yarım asır sonra uyanıyor­ lar...

Ve yarım asırdır dünya: “ Zavallı Ermeniler... Durup dururken bunlar yapılır mı? İş mi bu Tiirklerin yaptıkları” de­ yip duruyor.

r YARİN:

-FRANSIZLAR ERMENİLERİ

RUSYA'YA

GÖNDERMEK İSTİYOR

(2)

FRANSIZ VE

İNGİLİZLER

YENİ

HESAPLARA

YÖ N ELİYO R

Y u rt b u lu n a m a y a n

E r m e n i l e r d e n nasıl

i s t i f a d e e t m e l i ?

• •

f

Mu

f

nal

Musa Dağı Efsanesi’ninı Fransız resmî kay­

naklarındaki izahı, propaganda ile kışkırtılıp,

silahlandırılan Ermenilerin, dış yardım gel­

meyince kaderleriyle başbaşa kalmış olması

şeklindedir... Acaba, gerçek bu mudur?.. Port

Said’deki kampta bekleşen

4 bin Ermeni belki

de bu sorunun cevabını düşünüyorlardı.

Port Said’deki Ermenilerin Fas’a yerleştirilmesi

düşünüldüğünde bu projeye öncelikle, ülkeyi

silah zoru ile Fransız sömürgesi durumuna ge­

tiren Mareşal Lyautey karşı çıkmıştı.

M

USA D ağı’nda birkaç bin Ermeninin başına neler gelmiş?

Ortada hiçbir sebep yokken Os­ manlI idaresi bunları mahvetme­ ye karar vermiş. Tek sebep, E r­ meni olmaları imiş! Jandarma gelip köylerinden alacak, çöllere götürecek ve oralarda katlede­ cek... Mecbur kalmışlar, 1915’in Temmuz ayı son günü... Mezar­ larını açmışlar, sandıklan çı­ karmışlar, bunların içinde y a ğ ­ lanmış, tek bir köşesi pas tutma­ mış silahlar var... Bol cephane de var... Çocuklarını, kadınlan- m, ihtiyarlarını alıp, köylerini yakıp, çıkmışlar Musa D ağı’ - na... Her köşesini karış kanş b il­ dikleri bir dağ... Cephe kurmuş­ lar!

Cemal Paşa ordularını yolla­ mış, bu dokuz Ermeni köyünden eli silah tutan 400 veya 500 kişi var... Beş Osmanlı taburu gel­ miş, bataryalar yerleştirilmiş... Erm eni k u v v e ti d a ya n m ış, A ğustos’un ilk haftasında, ka­

dınların, çocukların, ihtiyarlann katıldığı çarpışmalarda dağıtmış Osmanlı taburlarım.

Ellerindeki bu süahlar, bu cephane nereden gelmiş?

Efendim, 1908 olaylan hazır­ lanırken îttihad Terakki Cemi­ yeti, Abdülhamid’i devirmek için girişeceği harekette kendisini desteklesinler diye Anadolu’daki Ermenilere süahlar, cephane da­ ğıtmış imiş! Yoğunoluk köyünün mezarlarından 1915

Temmuz’un-da çıkarılan süahlar bunlarmış!

Kitap öyle diyor...

Musa D ağı’nda kırk gün da­ yanmışlar... Cephane bitmiş, aç­ lık, hastalık başlamış... İnmişler gizlice, beş-altı bin kişi Akdeniz kıyısına... Ateşler yakmışlar! Bütün ümitleri belki oralardan bir İngiliz, Fransız savaş gemisi geçer, ateşi, dumanı görür de kendüerini kurtarır...

Talih yardım etm iş... Bir Fransız savaş gemisi 5 Eylül

ı

sabahı görmüş onları, haber sal­ mış, Fransız donanmasından da­ ha başka gemüer gelmiş, topla­ mışlar, kurtarmışlar onları felâ­ ketten...

Ne garip bir tesadüf!.. Fransız ve îngüiz askeri kay­ naklarında iki belirli tarih var: ★ 14 Aralık 1914: Fransız kruvazörü Doris, İskenderun’a asker çıkarır, hiçbir mukavemet­ le karşüaşmaz, tahribat yapar ve geldiği gibi gider...

* 25 Ocak 1915: Ingüizlerin bir savaş gemisi, İskenderun Körfezi’ne bir baskın yapar, kar­ şı koyan olmaz, çekilir.

A''aba bu baskınlarda yerli halkla hiç mi temas kurulmadı? Hiç mi silah bırakılmadı? Cemal Paşa’nm orduları neredeydi?

M ü t t e f i k

Müttefiklerin, Cemal Pa- şa’mn bölgesinde yaşayan yerli halk arasında aralıksız devam e- den faaliyetleri, propagandaları vardı ve bununla bu yerli halkı devamlı tahrik ediyorlardı. Ce­ mal Paşa’nın tüm kuvvetleri cephelerde idi. 1915 yılının A- ğustos’unda Zeytin ve Urfa Er- menüeri ayaklanıyor ve arkasın­ dan da Musa Dağı Ermenileri, Fransız savaş gemücrine binerek kaçıyordu. Mısır’daki Suriye ko­ mitesi de, Cemal Paşa’nm bölge­ sindeki Arapları devamlı isyana teşvik ediyordu. Esasen bu böl­ gede kıyüar 1915 Ocak ayından beri abluka altında bulundurulu­ yor ve bombardımanlarla yer yer tahribata girişüiyordu. Cemal Paşa, konsoloslukların arşivle­ rinde, müttefiklerin yerli halkla gizli Uişkilerine dair vesikalar da bulmuştu.”

p ro p a g a n d a s ı

Fransız Kurmay Binbaşısı M. Larcher, “ Cihan Savaşı’nda

Türkiye’nin Savaşı” adlı ve 1926’da yayım lanan eserinde Musa D ağı’nda, yaratüan efsane hakkında kırk satırlık bir resmî izah veriyor:

Fransızlar, İskenderun’a bir çıkarma yapmak için hazırlan­ mışlar, Cebel Musa ve tüm çev­ redeki Ermenüeri silahlandır - mışlar... “ Bekleyin, kurtuluş günü geldi" demişler... Ve son­

ra, ne olduysa, gelememişler, Ermenüeri yakmışlar...

Acaba?..

Belki de Port Said’de çadır­ larda beklerken bu sorunun ce­ vabım düşünüyordular...

4 bin E rm e n iy e

y u r t a r a n ıy o r

Fransız diplomatları Paris’te gene onlarla meşgul oluyordu. Telgraflar çekmişlerdi. Rom a’ - ya... İtalyan hükümeti bu Erme- nüeri Rodos Adası’na yerleştire- mez miydi? Cezayir, Fas ve T u ­ nus söm ürgelerini y ön eten Fransız valüerine de telgraflar gitmişti. Acaba mahzurlu olur muydu, dört bin Ermeni’nin bu sömürgelere yerleştirilmeleri...

C evaplar gelm eden tekrar Londra Büyükelçisine başvur­ muşlardı:

“ Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey Ue yeniden konuşun. Eğer görüşümüze katdıyorsa, birlikte Petrograd sefirlerimize talimat gönderelim. Bu Ermenileri Rus­ ya'nın kabul etmesini talep ede­ lim. Böylece Kafkasya’ya yeıle- şirler.”

Paul Cambon bu telgrafı okur­ ken şaşırmıştı. Belki de Paris’te- kilerin büdiği bir yol vardı da kendisi bunun farkında değüdi. Sormuştu:

Sir Grey Ue konuşmadan önce beni aydınlatmanız iyi olur. Avrupa savaş içindedir. Bu dört bin Ermeni’yi hangi yoldan Rus­ ya’ya, Kafkasya’ya yollamayı düşünüyorsunuz?”

Paris, 21 Eylül’de telgrafla şu cevabı yoüuyordu:

“Ermeniler, Sırbistan ve Ro­ manya üzerinden kolaylıkla Rus­ ya’ya gönderilebilecektir.”

Paul Cambon eski bir diplo­ mat! Ingütere Dışişleri Bakam önünde gülünç duruma düşmeyi hiç istemiyor. Cevap vermiş he­ men:

“ Bugünkü durum içinde dört bin Enueni’nin Sırbistan ve Ro­ manya üzerinde Rusya’ya gön­ derilmesi tasavvur dahi edüe- mez.”

F ran sız

s ö m ü r g e le r in d e

y e r y o k

Israr etmemiş Paris, susmuş, bu proje de terkedilmiş. Roma’ - dan da cevap alınamamış. R o­ dos’a yerleşmeleri ihtimali de su­ ya düşmüş. Bütün ümit, Fransız sömürgelerinden, Fas, Tunus ve Cezayir’den gelecek cevaplara bağlanmış.

Tunus’taki valinin yazısı ümit verici olmamış:

“ Bu Ermenileri Tunus’a yer­ leştirmeye kalkışırsak, bunları Müslüman halka karşı koruya­ bilmek için askeri birliğe ihtiya­ cımız olacaktır. Böyle bir işe ayı­ racak kuvvet elimde yoktur. Er­ menilerin Tunus’a yerleştirilme­ leri bir başka bakımdan da tehli­ kelidir. Yapılacak iş bunların Korsika'ya veya Güney Fransa'­ da bir yere yerleştirilmeleridir. Oralarda da, zayıflamış bünyele­ rine uygun işlerde çalıştırılır

bunlar.”

Fas'ın sömürge haline getiril­ mesine süah gücü ile çok çalışmış olan General Lyautey de, mem­ leketi iyi bilmesi sebebiyle Dışiş­ leri Bakanlığı'nı şöyle ikaz et­ mişti:

“ Ermeniler, Fas topraklarına yerleştirilemez. Fransa aleyhin­ de esasen geniş bir propaganda mevcuttur. Ermenilerin buralara gelmeleri bu propagandaya hız kazandırır. Böyle bir olay, silahlı kuvvetlerimizin doğu cephelerin­ de yenilgilere uğradıkları, Tttrk- lerin zaferler kazandıkları şeklin­ de yorumlanır. Fransız menfaat­ leri zararlı çıkar.”

Cezayir’deki vali ise, General Lyautey ile aynı görüşü paylaşı­ yordu. Musa Dağı Ermenileri i- çin bir başka yer bulmak gerek­ liydi. Bir tavsiyesi vardı:

“ Bu Ermenüeri, Mondros’ta, gemi yükleme ve boşaltma işle­ rinde neden kuüanmıyorsunuz?”

Yerleştirme gayretlerini dur­ durmuşlardı. Yalnız dört bin b o ­ ğazı beslemek, Port Said’deki kampın bütün masraflarım kar­ şılamak için para lâzımdı. Ne îngütere’nin ve ne de Fransa’nm bu Ermenilere açıktan verilecek parası yoktu. Bunlardan ne yol­ larda istifadeler sağlanabilirdi? Hesaplan buydu!

“ YARIN:

(3)

F

RA N SA Dışişleri Bakan­ lığın da A sya Dairesi’ne bak an lardan P ierre de Margarie, Kahire'deki Fransız si­ yasi temsilcisine bir yazı yolla­ mış ve şu sorunun cevabım iste­ mişti:

“ Port Said’deki kampta eli ji- lah tutan kaç Ermeni var?’ ’

Fransa, sömürge topraklarını Anadolu’da kurma emelindeydi ve bu işte Ermenileri kullanma planlarının ilk belirtileri görülü­ yordu.

Defrance, kampa gitmiş, u- zu n b oylu ara ştırm ış, k o n u ş ­ muştu. Kamp nüfusu şöyleydi: 4.083 . Dökümü de: erkek (912), kadın (1296), erkek çoçuk (697), kız çocuğu (547), çok küçük yaş­ ta çocuk (631).

İ5 ile 60 yaş aralarında 869 Er­ meni erkeği vardı. Bunların da 500’ü asker olarak kullanılabile­ cek durumdaydı. 300’ünden de işçi olarak istifade edilebilirdi. Geri kalanı işe yaramayan ihti­ yarlardı.

Fransız temsilcisi kampta, is­ yanın elebaşıları ile konuşurken bir İngiliz palanından haberdar o- lur. Öğrendikleri canım sıkar. İstihbarat subayı Yüzbaşı Saint Quentin’i görevlendirir, bu m e­ seleyi biraz daha deşer ve duru­ mu şu yazı ile Paris’e bildirir: “ İngiliz Kumandam General Maxwell, Ermeni elebaşılarına bir teklif yapmıştır. Niyeti 500 kişilik bir komando grubunun kurulmasıdır. Ing il izler her türlü silahı vermeyi vaadetmişlerdir. Bu komandoları Antakya sahil­ lerine çıkarmayı, Türk hatlan gerisinde sabotajlara girişmeyi düşünmektedirler. ”

Defrance’ı ziyadesiyle huy- landırmıştır bu proje:

“ Ermenileri Türklerin elinden kurtararak Port Said’e getiren Fransızlardır. Bunları şimdi bu şekilde Ingilizlerin kullanmaları­ na müsaade edemeyiz. A yrıca bir başka mühim nokta var: İngilte­ re bu Ermenileri Fransa'nın kontrolü altına terkedilmesi res­ men kararlaştırılmış topraklarda kullanmayı planlamakla bazı ard düşüncelere sahip olduğunu da ortaya koymuştur. Dikkatinizi

In g iliz K u m a n d a n ı g e n e ra lM a x w e li, F ra n s ız la rd a n e rk e n davran ıp , P o rt S a id ’d e k i E rm e n ile ri Türklere k a rş ı k u lla n m a y ı d ü ş ü n m ü ş tü .

YURT

BULUNAMAYAN

ERMEN İLER'E

«İŞ»

BULUNUYOR

FRANSIZLAR, ERMENİLERİ

ANADOLU'DAKİ EMELLERİ

İÇİN KULLANACAKLARDI

1 ANCAK İNGİLİZLER DAHA ÖNCE HAREKETE GEÇMİŞLERDİ. İNGİLİZ KUMANDAN

G E N E R A L MAXWELL, P O RTSAİD KAMPINDAKİ ERMENİLERDEN 500 KİŞİLİK BİR

KOMANDO GRUBU KURARAK ANTAKYA’YA ÇIKMAYI VE TÜRK HATLARINI GERİ­

DEN VURMAYI PLANLIYORDU

çekerim.”

Fransız hükümeti, Kahire si­ yasi temsilcisinin bu endişelerini paylaşmaktadır. Vakit geçirme­ den o da Londra Büyükelçihği’ne telgraf çekmiş, Paul Cambon’a demiştir ki:

“ General Maxwell’in Suriye ve özellikle Iskederun bölgesine karşı hazırlamakta olduğu bazı

projeler üzerine dikkatinizi çeke­ riz.”

M a x w e H 'in

p la n la r ı

General Maxwell’in projeleri yeni değil. On aydan beri İngiliz generalinin gökleri İskenderun

k örfezin d e! D aha 4 A ralık 1914'te Londra’ya yolladığı bir telgraf var:

“ Fikrimce yapılması en kolay ve sonuçları bol hareket, İsken­ derun körfezine bir çıkarmadır. Bu hareket ile Türklerin demir­ yollarına ölüm darbesi vurmuş oluruz. Ben eminim ki, İskende­ run dolaylarındaki Ermeniler, bir ciddî çıkarma kuvvetine he­ men katılacaklardır. Böyle bir baskın öyle büyük kuvvete de ih­ tiy a ç g ö ste rm e z. İsken derun Türk ulaşım hatlarına en yakın bölgedir.”

O sıralarda Arap şeyhlerini altınlı vaadlerle Osmanlı devleti­ ne karşı ayaklandırma girişimle­ rine devam etmekte olan Lav- rens de bu göriişü paylaş­ maktadır^ Ingiliz ca ­ susu, Mısır’a getirilmiş olan Avustralya seferi kuvvetinin Çanakkale yerine İskenderun körfezine çıkarılmasını istiyor. Dostu Faysal sayesinde, Cemal Paşa kumandası altında bulunan iki Arap tümeninin derhal Os­ manlI'ya karşı isyan edeceMerini de bildiriyor. Bölgede tek bir Türk tümeni var. Bu isyanlar karşısında tehlike teşkil etmez ve böyle bir girişimle Osmanlı dev­ leti ayrı banşa dahi sürüMenebi- lir. Böylesine önemliydi İsken­ derun körfezi...

Churchill ise Çanakkale diye ısrar etmişti.

Fran sızlar da İsken derun körfezine bir çıkarma hareketini 1914’ün sonbaharından beri dü­

şünüyorlardı. Hazırlıklar y ap ­ mışlar, yerli halkı “ bağımsızlık” vaadleri ile isyana itmişlerdi. Yalnız müttefiMeri Ingilizler ile, bu çıkarmanın k im in kumandası altında, hangi kuvvetlerle yapı­ lacağı konusunda anlaşamıyor­ lardı. Pais’e göre, Ingiltere’nin bu çıkarmaya katılma arzusu, Fransızlara bırakılmış Kilikya ve Suriye top rakların dan F ra n ­ sa’rnn ayağını kaydırmayı hedef alan bir hareketten başka bir şey değildi.

H in d e n b u r g 'u n

h a t ı r a l a r ı

İskenderun çevresindeM Er- menilere “ geliyoruz” demişler, silah dağıtmışlar, fakat arala­ rında anlaşmazlıklar çıkınca çı­ karma işini tavsatmışlar, Erme­ nileri de, Arapları da yüzüstü b ı­ rakmışlar... isyanları bastırmak için Osmanlı harekete geçince de bağırmışlar:

“ Durup dururken, yerli halkı, Ermenileri, katlediyorlar.”

Alman ordularının Başkuman­ danı Hindenburg hatıralarında, İskenderun körfezi etrafındaki o- laylardan bahsederken şaşkınlı­ ğını g izle m iy o r. İn gilizlerle Fransızların yerli halM isyana hazırladıklarını, Cemal Paşa’nın ise bu bölgede işe yarar tek bir birliği bulunmadığım yazıyor. Anlayamadığım itiraf ediyor: Neden İskenderun körfezine çık­ madılar? En kolay kat’î bir zafere ulaşmaları için her şey hazııdı.

Mareşal Hindenburg’a, Os- manlı ordularının Başkumanda­ nı Enver Paşa demiş ki:

“ Tek ümidim, basımlarımı­ zın, can alıcı İskenderun körfezi cephesinde hiçbir kuvvetimiz bulunmadığının farkına varma­ maları dır!.”

1915 yılının Nisanı’ndan son­ ra, şüphesiz Çanakkale’deuğra- dıMan felâket de gözlerini kor­ kutmuş ve bir ikinci denizden çı­ karma işine yanaşmamışlar.

r

(4)

A n ta k y a ’d a n g e tirile n E rm e n ile rin F o rt S a id ’d e k i k a m p ı. İn g iliz ve F ra n s ız la r bu in s a n la rı, k e n d i ü lk e le rin d e , k e n d i v a ta n d a ş la rın a k a rş ı v u ru ş tu rm a k a m a c ın d a y d ıla r;

B ö y le b ir d u ru m d a , e le g e ç e c e k o la n la rın "harp e s iri d e ğ il “v a ta n h a in i” m u a m e le s i g ö re c e ğ i g e rç e ğ i is e ,

u m u rla rın d a b ile d e ğ ild i.

Ermeniler, Fransız kom utası

altında dövüşm ek istiyordu

• Port Said'deki

Fransız temsilcisi

Paris'e gönderdiği

raporda şunları

yazıyordu: «Ermeni

çetelerin kullanılması

işi İngiltere ile

aramızda rekabete

dönüşüyor. Eğer bu

ermeniler Türk

hatlarının gerisinde

sabotaj için

kullanılacaksa, bu iş

İngilizlerle anlaşmaya

varılarak temin

edilmelidir»

O

M

U SA D a|ı Ermenilerinin sırtında iki büyük sömür­ geci devletin oynamakta oldukları oyunların sonu daha gelmemişti.

Fransız temsilci Defrance, 22 Eylül’ de yeniden Ermeni kampı­ na gider. “ İsyancı” Ermeni ele­ başıları ile tekrar konuşur. A ldı­ ğı bilgiler şunlardır:

“ General Maxwell, Ermeni komando grubunu Toprakkale i- le Asi nehri ağzı arasmda bir noktaya gizlice çıkarmak emelin­ dedir. Ana demiryolu üzerindeki (Bahçe) tünelini havaya uçurur­ larsa, Adana ile Halep arasında her türlü bağlantı kesilecektir. Ulaşmak istediği esas hedefler­ den biri budur. Bölgede elektrik enerjisi veren bazı tesisleri de yı­ kacaktır.”

Ermeni elebaşı Defrance’a der ki:

“ Biz, İngiliz kumandası altın­ da dövüşmek istemiyoruz. Fran­ sa’ yı tercih ediyoruz. Yalnız ya­ rın İngiliz generali silahlan yol­ lar ve harekete hazır mısınız der­ se, ne cevap vereceğiz?”

Defrance’m cevabı:

“ İngiltere ve Fransa, sîzlerin

durumunu konuşmaktadırlar. Sabredin. Bu görüşmelerin neti­ celerini bekleyin.”

F ran sız te m silcis i, P a ris’ e yolladığı raporda Musa D ağı’n- dan gelen “ eli silah tutan” Er­ meniler hakkında da şunlan yaz­ maktadır:

“ Bu Ermeniler Türkiye’nin dağlık bölgelerinden gelmişler­ dir. Şüphesiz iyi çeteler kurula­ bilir onlarla. Yalnız bunlardan disiplinli birer asker olarak is­ tifade edilebileceğ'ni sanmıyo­ rum. Değerli subayların kuman­ dası altında, ellerine iyi silahlar verildiği takdirde, cesurane bas­ kınlara girişebilir ve diğer Erme­ ni halkını da isyana sürükleyebi­ lirler. Yalnız bir noktaya büyük dikkat gösterilmeli. Bu Ermeni çetelerinin kullanılması işi bi­ zimle İngiltere arasında bir reka­ bete dönüşüyor. Eğer bu Erme­ niler, Türk hatlarının gerisinde

sabotaj işlerinde kullanılacaksa bu iş İngilizlerle aramızda tam bir anlaşma ile temin edilmeli­ dir.”

M ü t t e f i k l e r i n

u n u ttu ğ u

Akıllarına getirmedikleri veya getirmek bile istemedikleri bir husus var. Çete diye Türk cephe­ sinin gerilerine salacakları bu Ermeniler, Osmanlı vatandaşı­ dırlar. Yakalandıkları takdirde “ harp esiri” durumunda olmaya­ caklardır. Vatanlarına ihanet et­ miş kişiler sayılacaklar ve derhal kurşuna dizileceklerdir. Her ül­ kede, İngiltere’de, Fransa’da da bu hal böyledir.

Onların umurunda bile değil. Nihayet, Musa Dağı Ermeni- leri için, General Maxwell ile Defrance bir araya gelip meseleyi konuşmayı kararlaştırırlar. Ingi- lizin bir sorusu Fransız diplomatı oldukça müşkül durumda bırakı­ verir:

“ - Ermeni kampı için sarfedi- len bir para var! Bu para hangi devletin bütçesinden çıkacaktır?” “ Bilemiyorum. Hükümetime sorayım” diyebilir Defrance...

Mısır’da çok zengin Ermeniler var. Para babası Bogos Nubar “ paşa” da oralı. Bunlar, Port Said kampının masraflarım kar­ şılayabilirler. Mısır Ermenileri­ nin sözcülerinden Çobanyan ile konuşulması kararlaştırılır. Ço­ banyan kısa zamanda cevabı ge­ tirir:

Mısır tüccarları zengin ki­ şiler değildir. Bizler ayrıca Os- manlı imparatorluğumdaki Er- menilere çok para yardımında

bulunduk. Musa Dağı Ermenile- rine verilecek paramız kalma­ mıştır.”

A radan ik i hafta g e ç e r ... Fransa:

Musa Dağı’ ndan getirilen Ermenüerin kamp masrafları ne olacak?” sorusunu unutmuştur bile. Ingiliz Generali yeni bir toplantı önerir ve bu defa D ef­ rance’a der ki:

“ - İngiltere, Musa Dağı Erme­ nilerinin Port Said’ deki kampta daha fazla kalmalarını mahzurlu ve hatta tehlikeli görmektedir. Bu şekilde işsiz güçsüz oturma­ ları onları kötülük yollarına ite­ bilir. İngiliz kumandanlığının Fransızlardan bir ricası var:

Musa D ağı’ndan getirdikleri Ermenileri, Mısır topraklarından alıp götürsünler...”

Paris ısrar etmiş:

Mısırlı çok zengin Ermeni tüccar var. Yardım etmelerini sağlayın!”

Mümkün olmamış. Bogos N u­ bar, “ millî emeller” için A vru ­ pa’ da dolaşırmış. OğluArakel, babası adına herhangi bir taah­ hütte bulunamazmış...

Defrance’ı ümitsizliğe düşüren bir başka olay vardı:

“ Buradaki Ermeniler Katolik ve Gregoryen olarak birbirlerine düşmüş vaziyetteler. Toplu hal­ de bunları bir araya da getiremi­ yoruz.”

Sonraları bir ümit belirmişti. B elki de F ran sızlar, M usa Dağı’ndan getirdikleri Ermenile­ rin masraflarına katılm aktan kurtulacaklardı. Dışişleri B a­ kanlığı, 12 Ekim ’de Kahire siya­ sî temsilcisine aşağıdaki telgrafı çekiyordu:

“ Ingiltere Büyükelçiliği’nden

geldiler. Port Said kampında eli tutan Ermenilerin, Mondros'ta, yükleme boşaltma işlerinde kul­ lanılmasına hiçbir itirazları bu­ lunmadığını söylediler. Harbiye Bakanlığı bu yolda gerekli tali­ me tı Yüzbaşı Saint Quentin’e yolladı. Buna dair anlaşmanın süratle tamamlanmasına önayak olmanızı rica ederiz.”

ı-YARIN:---PATRİK KARŞI

ÇIKINCA

İNGİLİZLER İN PROJESİ

SUYA DÜŞÜYOR

(5)

PATRİK

ERMENİLERDEN

SİLAHLI ÇETE

KURULMASINA

KARŞI ÇIKIYOR

M

U S A D a ğ ı E rm en ileri

Mondros Limam’nda işçi olarak çalışmaya ya­ naşın amaktadn. Kendilerinden “ çete” olarak istifade edilmesi fikri yeniden hakim olmuştur. Bu defa Fransız askeri çevrele­ rinin görüşleri vardır. Amiral Darrieus Akdeniz’deki Fransız filosu kumandanlarının görüşle­ rini şöyle açıklar:

★ Musa D ağı’ ndan getirdiği­ miz Ermenilerin, yükleme-bo- şaltma işlerinde çalıştmlmaları­ na karşıyız. Bunlar süratle eği­ tilmeli, silahlan dinim alı ve Türk hatlarının gerilerine komando olarak gönderilmelidir.

★ Bunu yaparsak, hiçbir şeyi değiştirmemiş oluruz. Musa D a­ ğı kıyılarına ilk vardığımız anda­ ki durumu —daha iyi şartlar içinde— devam ettirmiş oluruz. Ermeni isyancılar, isyanlarına, bu defa ellerinde daha mü­ kemmel silahlar, bol cephane ile devam imkânlarını bulurlar. A y ­ rıca, eşleri, çocukları, aileleri bizim tarafımızda, emin ellerde bulunduğundan, büyük bir ma­ nevî kuvvetle dövüşe girişirler. D övüş kabiliyetleri artmış olur.

* Türkler Süveyş Kanal’ı bölgesine saldınya hazırlanmak - tadırlar. Türk kuvvetlerini müş­ kül duruma düşürmek için, Adana bölgesini Halep'e ba ğ­ layan demiryolu üzerindeki Bah­ çe 'tüneline veya Racun k öp­ rüsüne muvaffakiyetli baskınlar

kâfi gelecektir. Yalnız Ermeni komandolar bu baskın hareketle­ rine katılacağından, bu planın m u vaffak olm am a sı halinde müttefik kumandanlığı, prestiji yönünden, hiçbir şey kaybetme­ miş olacaktır.

3 Kasım tarihli' bu raporunda Fransız amirali, baskınlara hiç­ bir müttefik subayının katılma­ yacağım özellikle belirtmiştir. Halbuki, hedef olarak gösterdiği Bahçe tüneli onca çok mühimdir. Tünel çok dağlık bir noktadadır ve tahribi halinde, demiryolunu da başka bir yerden çevirip g e­ çirmek imkânı bulunamayaca­ ğından, bu yol savaş süresince O sm an lı ordusu tarafın dan kullanılamayacaktır.

F ran sız am irali raporun da şunları da

belirtmiştir-★ İngiliz kumandanlığı da, bu Ermeni çetelerini aynı hedef­ lere göndermek için hazırlık yap­ maktadır. Buna dair elimizde kat'i deliller var. Bizim süratle hareket etmemiz ve Ingilizlerden önce Ermenileri kullanarak bu baskınları muvaffakiyetle ta­ mamlamamız lazımdır.

E r m e n ile r k a y g ılı

Fransa

u m u rs a m a z

Musa D » * -’- *

oyunlar bazı Ermeni çevrelerini rahatsız eder. Bogos Nubar’m Kahire’de bulunan oğlu Arakel gider Defrance’i bulur. Yamnda, Birleşik Amerika’daki Ermenile­ ri temsilen Mısır'a gönderilmiş Amerikalı bir gazeteci var. New York Herald’den Dr. Gibbons. Her ikisi de, bu Ermenilerin çete hareketlerine girişmek üzere Os­ manlI hatları gerilerine gönderil­ melerine şiddetle karşıdırlar.

Derler ki: “ — Böyle bir giri­ şimde bulunursanız, Osmanlı topraklarında yaşamakta olan Ermenilerin başlarını yeni dert­ lere sokmuş olursunuz.”

Defrance önemsemez bu

ihti-•

A B D 'd e k i

Ermenilerin

temsilcileri

Ermenilerin

Türkter'e karşı

kullanılmasını

istemiyorlardı.

«Bu durumda

Osmanlı

topraklarında

yaşayan

Ermenilerin başını

derde sokarsınız»

dediler.

Fransızlardan

aldıkları karşılık

şu oldu: «Zaten

ne kaldı ki...»

mali. Cevabı şu tek cümle olur: “ — Zaten ne kaldı ki!” Ermeni biraz daha ölmüş, öl­ memiş? Fransız diplomatının umurunda mı? Ve bu sözlerin s ö y le n d iğ i tarih: 10 Şubat 1916’dır.

İn g ilt e r e ö n c e d e n

h a r e k e t e g e ç iy o r

Aradan bir ay geçmiş, îngiliz- ler, gizlice, acele hazırlıklara gi­ rişmişler. Musa Dağı Ermenile- ri’nden, en güçlülerinden, yüz kadarını bir tarafa çekmişler, bunlara silah eğitimi yaptırmaya başlamışlar. Bütün bu faaliyeti,

müttefiklerinin gözlerinden saldı tutarak yürütmüşler.

'Fransız istihbarat subayı Yüzbaşı Saint-Quentin ise İngi­ liz kumandanlığının bu konudaki planlarını, hazırlıklarını tesbite muvaffak olmuş...

Yüz kişilik Ermeni çetesini, m odem silahlarla ve bol cephane ile, İngiliz savaş gemileri Musa Dağı çevresinde bir noktada ka­ raya bırakacak. Bu çeteler böl­ geyi karış karış bilmektedir. Tam bir gizlilik içinde hareket edebileceklerdir. Görevleri, Ha­ lep şehrinin kuzeyine düşen de­ miryolu hattı üzerindeki Racun köprüsünü havaya uçurmak, Adana ile Şam arasında tüm bağlantıyı böylece kesmek. Ba­ şarısızlık halinde, “ Ingilizler ba­ şaramadı bu işi” , dedirtmemek için de, İngiliz kumandanlığı, Ermeni çetesinin yönetimine hiç­ bir subay mı vermeyecek!

P a tr ik

k a rş ı ç ık ıy o r

Çetenin yola çıkmasından bir­ kaç gün önce haber yayılmış... Belki de çete efradından bazı ki­ şiler haber ulaştırmışlar. Şu var ki, Kahire’deki Ermeni patriği hemen İngiliz başkumandanına gitmiş, itiraz etmiş, Ermenilerin çete olarak Osmanlı hatları geri­ sine gönderilmelerine karşı gel­ miş. General Maxwell’e Bogos Nubar’dan da telgraf gelmiş. İs­ tanbul Ermeni patriği Zaven’in de bu işe karşı olduğu bildiril­ miş.

Fransız istihbarat subayı ra­ porunda diyor ki:

“ Böylece İngilizler’in planlan suya düştü. General Maxwell, Ermeni patriğinin bu müdahale­ lerine cok sinirlendi.”

P o r Said kampının masrafları da artm ak tadır. Sebep de: Kampta doğumlann ölümlerden çok fazla olmasıydı! Musa Da- ğı’ndan ayrılalı yedinci ay dol­ mamıştı bile...

YARIN:---5 Bin Ermeni

askeri aranıyor

(6)

F

RA N SA , Musa D ağı’nda- ki Ermenilerin eli silah tu­ tanlarından ille de faydala­ nacaktı.

Londra’daki Fransa Büyükel­ çisi 4 Temmuz tarihli raporunda İngiliz Generali Clayton ile Er­ meni işlerini tekrar konuştu­ ğundan bahisle şunları yazmıştı: “ Ermeniler arasında, eli silah tutabilecek dununda bulunanları Kıbrıs adasında bir kampta top­ layarak askerî eğitime tâbi tut­ mak faydalı olacaktır. Son and- laşmalar He Ermenistan’ın bü­ yük bir kısmı Fransa (sömürge) bölgesine terkedilmiştir. Bu sebeple, Ermeni askeri birliğinin Fransız subaylarının nezaretinde ve masraftan Fransa’ya ait ol­ mak üzere kurulmasından daha tabiî bir şey olamaz. Böyle bir Ermeni askerî gücünün kuruluşu dahi Türkleri tedirgin etmeye yeterli gelecektir.

Bir başka gelişme var ki, bu

hedefe süratle ulaşmaya bizleri

mecbur ediyor. Londra’ya gelen raporlara göre, Arap ihtilâl hare­ ketleri Suriye’ye de yayılmakta­ dır. Böyle bir gelişme teyid edi­ lirse bizim Lübnan taraflarında gücümüzü göstermemiz gereke­ cektir. İşte burada Ermeni kuv­ vetinden faydalanabiliriz.”

L avren s'i

ö n le m e k g e r e k

Paul Cambon, “Arap İhtilAl

Hareketi” nin gerisinde Ingiliz-

lerin, Lavrens’in bulunduğunu çok iyi bilmektedir. Bildiği bir başka husus, Lavrens’in, Suriye, Lübnan, Kilikya gibi noktalann Lloyd George tarafından Fran­ sa’ya terkedilmiş o İm asma şid­ detle karşı olduğu! İngiliz ajanı Lavrens’in kontrolü altındaki

“ Arap İhtilâl Hareketi” bu top ­

raklan kolaylıkla Fransa'nın el­ lerinden koparabilir. Bunu önle­ mek lâzım. Bu işte de “ Ermeni

Lejyon Kuvveti” F r a n sa ’nın

karşılaşacağı güçlükleri yenme­ sinde rol oynayabilir. Hesaplar bunlar! Yoksa “ Ermeni mesele - si” ne bir hal çaresi aramak değil.

Fransızlar

5 bin kişilik

bir x<Ermeni

lejyonu»

kurma

peşinde

ERMENİLER, ADANA İSKENDERUN

BÖLGESİNDEKİ ÇETE

SAVAŞLARINDA KULLANILACAKTI

Bunun ne kadar imkânsız oldu­ ğunu herkesten fazla Paul Cam­ bon biliyor. Ondokuzuncu asrın sonlarında bu Fransız diplomatı İstanbul’da büyükelçiydi. 20 Şu­ bat’ta Fransa Dışişleri Bakanlı­ ğı dosyalarına ulaştırdığı bir ya- zısında:

“ Ermeni meselesine hal çaresi yoktur. İmkânsızdır!” ¿ y e n , şim diki Londra Büyükelçisiydi!

5 bin E rm en i

a s k e r i n e r e d e n

b u lu n a c a k ?

Fransız diplomatının bu teklifi üzerinde 1916 yılında en fazla duran Harbiye Bakam olmuştu. Genelkurmay „„şk a n lığ ı’na 19 Temmuz’da bir yazı geliyordu:

“5 bin Ermeniden kurulu ola­ cak bir askerî birlik için gerekli subay - assubay kadrosu ile si­

lahı acele sağlayabilir misiniz? Derhal cevap verilmesi.”

Fransa bu 5 bin Ermeni aske­ rini nerede bulacaktı? Port Said kampından Musa dağlılardan 4 veya 500 asker sağlanabilirdi. Yalnız İngilizlerin bir sözü var:

“Osmanlı ordusundan alınmış esirler arasında Ermeniler de var. Çoğu firar ederek İngiliz hatlarına sığınmış kişiler. Hin­ distan’da Ur kampta bulunu­ yorlar. Tahminen 600-700 kişi!

Bunları da, kuracağınız Ermeni

kuvvetine verebiliriz.”

İngilizlerin tu tu m u birden değişmişti. 1916 yılı yazında, bölgelerinde ne kadar Ermeni varsa Fransızlara devretmeye hazırdılar. F ra n sa ’n ın bir

“ Ermeni Lejyonu" kurmasını ve

özellikle bunu Orta D oğu’da Müslüman bölgelerde kullanma­ sını “içtenlikle" arzu ediyorlar ve bu işte muvaffak olmaları için

elden geleni yapmaya kararlı gözüküyorlar.

İn g iliz le r

n e d e n tu tu m

d e ğ iş tird i?

İngilizlerin düşündükleri ney­ di?

Paul Cambon’a bir teklifleri olmuştu:

“Kıbrıs adasmda size bir kamp yeri hazırlarız. Orada, Fransız subayları Ermeniler! eğitebilirler.”

Daha birkaç ay önce Musa Dağı'ndan getirilen Ermenileri kabul etmeyen, birtakım güçlük­ ler olduğunu anlatan ve Kıbrıs'a Ermeni kabul edemeyeceklerini söyleyen aynı İngilizler... Foreign

Office’in düşündüğü neydi? Bel­ ki de bu Ermeni lejyon askerleri, F ran sa’nın O rta D o ğ u ’ daki sömürge topraklarında başının iyice derde girmesinde, İngilte­ re’nin “müttefiğl” olarak ça­ lışacaklardı.

Fransa Harbiye Bakam, tasarı­ larım, ümitlerini bir raporda top ­ layıp kabineye sunmuştu:

“ Ermeniler, Adana - İskende­ run bölgesinde çete savaşlarında kullanılacaktır. Bu şekilde Türk- lerin askerî gücünün Ur kısmı oraya bağlanmış olacak, güneye kaydırmalar yapamayacaklardır. ★ Fransa'nın niyeti Suriye’de yeni bir cephe açmak değildir. Düşünülen şudur: Anlaşmalarla bize terkedilmiş topraklarda

# Musa Dağı

Ermenilerinden eli

silah tutanlar,

500 kişiyi

geçmiyordu.

Lejyonun öteki

çetecileri nereden

bulunacaktı...

Bu noktada, aynı

amacın peşinde

koşan İngilizlerin

tutum değiştirdiği

görüldü. Osmanlı

esirleri arasında

Ermeniler de

bulunuyordu.

Bunları Fransızlara

devredecekler

eğitimleri için

Kıbrıs'ta bir kamp

yeri bile

verebileceklerdi.

(Suriye, Lübnan, Kilikya) gücümüzü her vesileyle göster­ mek! (Bunu da Ermeni lejyonu başaracak).

★ Suriye’ye yayılacak Arap ihtilâl hareketi tek başına kal­ mamalıdır. Fransa bu hareketle­ rin içinde görülmelidir. Fransız subaylarının kumandası altında bir “askerî lejyon” bize faydalar sağlayacaktır. Böylece Arap ihtilâl hareketlerinin “bağımsız gruplar” yaratmasını da önlemiş olacağız. Anarşiye de imkân bı­ rakılmayacak.”

Bütün bu hedeflere “Ermeni lejyonu” vasıtasiyle ulaşacaklar.

r-YARIN:---Ermenilerin sırtından

pazarlık sürüyor

(7)

Fransızlar,

Erm eni

le jy o n u n u

Kuzey A frik a lı

b irlik le rle

ta k v iy e y i

d ü şü n ü yo rd u

PORT SAİD'DEKİ KAMPIN

MASRAFLARI SORUN YARATIYOR

• Ingllizler, eğer kamptaki Ermenileri kullanacaklarsa,

kampın masraflarını da Ingilizlerin üstlenmesini iste­

mişlerdi. Eli silah tutanlar Türklerle savaşmaya gönde­

rildiğinde, kampta kalacak ailelerine de Fransızların

bakması gerekiyordu

O

E

RM EN İ lejyonunun ku­ rulması fikrini, Fransız ordusunun Başkumanda­ nı Mareşal J. Joffre de benimse­ miştir. Millî Savunma Bakanı'na yolladığı 1 Ağustos tarihli bir yazısında der ki:

“ Osmanlı împaratorluğu’nu bugün birçok güçlükler tehdit etmektedir. Durumdan faydala­ nabilmek için Kıbrıs'ta Fransız subaylarının kontrolü altında 5.000 kişilik bir Ermeni lejyo­ nunun süratle kurulmasına ta­ raftarım ve bu konuda görüşleri­ nize katılırım.

Fakat bu Ermeni lejyo­ nunu, bir Fransız askerî gücü ile takviye imkânları mevcut değil­ dir. Hiçbir cepheden şu anda ne kuvvet ve ne de subay alabiliriz. Belki bu Ermeni lejyonunun ya­ nma bir Kuzey Afrika (Arap) birliği katılabilir.”

Ermeni lejyonunun, (Şark ordusu kumandanlığı) na - ka­ rargâhı Selanik’tedir - bağlan­ ılası mümkün değildir. Ancak bu lejyon, Akdeniz’de (Suriye Fransız filosu kumandam) emri­ ne verilebilir. Bu kumandanlık, Ermeni lejyonunu Anadolu’nun,

gerekli göreceği her noktasmda rahatlıkla kullanır

Suriye'de hareket

Harbiye Bakanlığı derhal ha­ rekete geçmeye hazır. Ermeni askerî kampmı kuracak. Fakat daha önce hükümetin bir soruyu cevaplandırmasını lüzumlu görü­

yor:

“ Suriye ’ de bir askerî müda­ halede bulunmamız prensip iti­ bariyle kabul ediliyor mu?”

B a k an lığın b e lir ttiğ i diğer noktalar şunlar:

“ Osmanlı idaresine karşı isyana teşvik edilen Hicaz Emiri ile a- damlan harekete geçtikleri zaman İngiliz kumandanlığı da birlikleri ile bunları destekleyecektir. Bu vaziyette Ingilizler Filistin’in güneyinde saldırıya başlarlarsa Fransa’ nm pasif kalması müm­ kün olamaz. Suriye ile ilgili an­ laşmalara uygun olarak o bölge­ deki Arap halkına yardıma gitme­ miz lâzımdır. Fakat şu sırada bir Suriye seferine girişmek im­ kânsızdır.” ______________

Harbiye Bakanı’nm teklifi a- çıktır:

“ 5 ilâ 6000 Ermeni’yi silah­ landırırız , dünyanın dört bir ta­ ratma göç etmiş Suriyelilerden de gönüllü toplayarak bir birlik kurar buna da Ermeni lejyonuna iki veya üç Fransız taburu ilave edilebilir. Bu kuvvet Suriye kıyı­ larında Trablusşam’a çıkarılır ve başlamak üzere olan isyan hare­ ketlerine destek olur. Böylece Suriye üzerindeki haklarımızı da pekleştirmiş oluruz. Bu konuda hükümetin acele bir karara var­ ması lâzımdır.’ ’

Genelkurmay Başkanlığı ise, bir başka soruya cevap bekliyor 10 A ğu stos’ta...

“ ö n ce bilmemiz gereken, eli silah tutan kaç Ermeni bulabile- ceğimizdir. Bu konuda hiçbir bilgimiz yok. İskenderiye’ de 250 kişi var diyorlar. Ingilizler Hindistan'dan bize kaç Ermeni yollayacaklar? Bunu da bilmiyo­ ruz. 5000 Ermeni’ yi nereden çıka­ racağız?

Londra Büyükelçiliğimize ta­

F ra n s ız o rd u s u n u n b a ş k a m u ta n ı m a re ş a l J o ffre da, "E rm e n i le j y o n u " fik rin i b e n im s e m iş ti.

limat verilsin, sorulsun: Ingiüz- ler, eli silah tutan kaç Ermeni’yi verecekler? Kat’ i bir rakam lâ­ zım, Kıbrıs askeri kampına ona göre subay, astsubay ve malze­ me gönderilecektir.”

Kampın masrafları

VeErmenilerin sırtında telgraf­ lar birbirini takip eder.

Fransız siyasî temsilci Defran- ce Kahire’ den Paris’e bildirir:

“ Albay Bremond (Fransız as­ kerî misyon şefidir) bana geldi, Port Said kampındaki Ermeni- lerden 200 kadar temin edileceği­ ni söyledi. Yalnız bunlar, bu ra­ kamı süratle bir misline çıkarma­ yı vaadetmi şler.”

Defrance, Ingilizlerin kendisi­ ni sıkıştırmakta olduklarını da yazar:

"P ort Said’teki kampla ilgili o- larak Ingilizlerin tek bir isteği var: Bir an evvel bu Ermeniler- den kurtulmak! Toplu halde bu Ermenileri götürmemizi ısrarla istiyorlar. Eğer bu kampta eli si­ lah tutan Ermenileri kullan­ mayı kararlaştınyorsak o zaman bu kampın yıllık masraflarını • 30.000 franktır - da üzerimize al­ mamız gerekecektir. İngiltere, kamp için sarfettiği bu parayı is­ temektedir. Kampın gelecek ay­ lardaki tüm masrafları da bun­ dan sonra tarafımızdan ödene­ cektir. Eli silah tutanlar gittik­ ten sonra aileleri kampta kala­ cak. Bunlara da biz bakacağız.”

Anlaşmazlıklar

A ğ u s to s son larında L o n d ­ ra’dan bir haber yayılır. Anlaş­ ma olmamış, îngilizler Kıbrıs’ta Ermeniler ve Fransızlar için kamp yeri vermekten vazgeç­ mişler. Bu habere Albay Hamelin sevinir. Fransız kumandanı Or­

ta Doğu bölgesi üzerinde çalışan genelkurmay üyelerinden biri­ dir. Der ki:

“ Ermeni askerini kullandığı­ mız takdirde tngilizlere 360.000 frank ödememiz gerekiyordu. Bu vaziyette, bu para ölçüsünde değeri olmayan bu askeri kullan­ maktan da vazgeçmiş oluruz!.” Dışişleri Bakanlığı’nın ilgili memuru, albayın bu yazasım “ bilgi edinilmesi” kaydı ile ba­ kana havale eder.

YARIN:---Albay Bremon

(8)

B o g o s

*

S u riy e ve K ilik y a 'nın s a v a ş tan sonra F ran sa ’ya b ıra k ılm a s ı k o n u s u n d a m ü tte fik le r a ra la rın d a a n la ş m ış la rd ı. “ M u s a D a ğ ın d a 4 0 G ü n " a d lı k ita p ta yer a la n y u k a rıd a k i h a rita , F ra n s ız s ö m ü rg e s i h a lin e g e tirile c e k O s m a n lI to p ra k la rın ı g ö s te riy o r.

Fransızlardan Kilikya bölgesinde muhtariyet istiyor

# Ermeni lider eski görüşmelerinden vazgeçmişti. Fran­

sızların Ermeniler arasından asker toplamalarına itiraz

etmiyordu. Yalnız bir rioası vardı: Çok gizli hareket

edilmeli, Türkiye’nin hiçbir şeyden habere olmamalıydı

D

E FR AN C E, Kahire’de 7 Eylül günü İngiliz ku­ mandanı general ile bir toplantı daha yapar. Paris’e şu­ nu bildirir:

İngiltere Yüksek Komiseri ba­ na dedi la:

»■

— Ermenden kullanmak mı istiyorsunuz? ö y le ise alın, he­ men alın, fakat hepsini birden ahn, bana büyük hizmette bulun- ' m uş olursunuz.”

İngiltere elinden geleni yap­ maktadır ve yapacaktır.

Paul Cambon 13 Eylül’de Londra’dan bildirir:

“ Şimdi Dı^şleri Bakanlığı'n- dan resmî bir yazı g eld i. Kıbrıs'­ ın Müslüman olmayan bölgesin­ de, Ermeni askerini yetiştirmek ’ için , bir askerî kamp yerini tesbit • etmişler. Ayrıca şu bilgiyi de i, verdiler:

* — Mısır’daki Ermeniler ara­ sında askerlik yapabilecek du ­ rumunda 400 ilâ 500 kişi bulmuş­ lar. Fransa'nın, bunları da E r­ meni lejyonu için hazırlamaları­ na İngiltere müsaade etmekte­ dir.

— Hindistan’dan harp esiri

olarak 175 Ermesi geliyor.”

Albay Bremond

diye biri

Hemen 3 yıl sonra Çukurova’ ­ da bu Ermeni lejyon askerinin başına geçerek (onlar size yaptı, ' siz de onlara yapın) diyerek böl­ genin her köşesinde kanlı olayla­ ra sebebiyet veren, bunları k ö ­ rükleyen Fransız albayı Bre­ mond ...

1916 yılının Eylül’ünde Kahire’ - de askerî misyon şefidir. Ermeni lejyonunun bir an önce kurulma­ sı için çırpınmaktadır. Dışiş­ leri Bakanlığı ’na, Defrance eliy­ le, ulaştırdığı uzun bir raporda (Neden Ermeni askerini kullan­ malıyız?) sorusuna cevaplar veri­ yordu:

Cebel M usa’dan getirdiği­ miz Ermeniler için size daha önce de yazmıştım. Bunların kamp masraflarını - ayda 30.000 frank üzerinden - savaş sonunda nasıl olsa İngiltere’ ye ödemek zorunda bulunuyoruz. Hiçbir teşebbüste bulunmazsak, üstelik parasmı cebimizden ödeyerek, bu Erme- nilerin Ingilizleşmelerine, Ame- rikanlaşmalarına veya Ermeni- leşmelerine imkân vermiş olaca­

ğız. Bunun için de, ^mdiye kadar olan davranışlarımızdan derhal vazgeçip tam bir geriye dönüş yapmamız lâzımdır. Bu­ gün süratle davranırsak bu Er­ meniler her istediğimizi yapa­ caklardır. Bunu temin için de başlarına bir Fransız subayını kumandan tayin etmemiz ve bu subayı da doğruca Paris’e bağla­ mamız gereklidir.

— Cebel Musa Ermenilerini ya toptan bırakmalıyız veya toptan tarafımıza çekmeliyiz. Fransa bunlarla ilgisini kesmeye karar verirse çok aleyhimizde olur. Çünkü bu Ermeniler, barış olunca Orta D oğu’da Fransa'nın yönetimine terkedilmiş olan top­ raklar üzerine gelip yerleşecek­ lerdir. Nasıl bir hava içinde geleceklerdir? Kendilerini yüzüs­ tü bıraktığımızdan dolayı bize kırgın ve İngiliz tesirine kapılmış olarak... Hatta, her davranış­ ları “ Muhalif” olan Ermeni k o­ mitelerinin âleti olarak gelecek­ lerdir. Halbuki şimdiden bu &menilerle ilgilenirsek, onları

avucumuza alırsak bu topraklar­ da bizlere en sadık kişiler olarak yaşayacaklardır. Böylece elimi­ zin altında güvenebileceğimiz bir güç bulunacaktır. Unutmayalım ki aksi bir davranış ile hem bu &menileri kaybedeceğiz ve üste- Uk bunlardan faydalanacak olan Ingiltere’ ye de para ödeyeceğiz. Şm diki halde Musa Dağı Erme­ nilerinin masrafları 360 bin fran­ kı bulmuştur.”

...Ve tavsiyeleri

Albay Bremond’un iki tavsiye­ si var:

1. — Bütün Ermeni kadınları ile çocuklarına özel bir itina g ö s ­ terilmelidir. Fransız menfaatleri­ ne uygun bir propaganda ile bunlar yetiştirilmelidir. Fransa - nm idaresine terkedilecek top ­ raklarda bizim öncülerimiz bun­ lar olacaktır.

2. — Anadolu’da geçmiş sene­ lerde Ermeni bölgelerinde m isyo­ ner olarak bulunmuş Cizvit papazlarından mutlaka faydalan mamız lâzımdır. Hangi m isyo­ nerlerin nerelerde bulundukları­ na ve kendilerinden nasıl fayda­ lanılabileceğine dair ayrıca bir yazı takdim edilecektir.

Fransız diplomatı, Bogos Nu­ bar ile konuşmasmdan sonra görüşlerini de şöyle belirtir:

“ Kanımca, hiç vakit kay­ betmeden, Cebel Musa Ermenile- rine ait masrafı Ingiltereye öde­ memiz ve bu Ermeniler!, idaresi­ ni üzerimize alacağımız toprak­ larda (Suriye, Çukurova) Fransız nüfuzunun- öncüleri olarak ^mdi - den yetiştirmeye başlamamız

lâzımdır.

“ Ermeniler çalışkan ve zeki İti­ şlerdir. Yalnız kazanma hırsı on ­ larda çok büyüktür. Osmanlı ida­ resi altmda esaret yıllarında e- dindikleri kötü huylarını, sıkı bir eğitimle, disiplin altmda tuta­ rak, yok edebilirsek, Anadolu’da Fransa'nın gücünü sağlam te­ mellerde kurmasmda çok büyük roller oynama ya namzettirler. şimdi yapacağımız bazı fedakâr­ lıklar ileride bize çok fayda sağ­ la yacaa tır.”

YARIN

:---ASKER TOPLAMA

ÇABALARI

Bogas Nubar'm ricası

Ekim ayı içinde Bogos Nubar, Ermeni millî hareketinin ana li­ derlerinden biri olarak Fransa Dışişlerinden biri olarak Fransa Dışişleri Bakanlığı’nı ziyaret eder. Bakanlıktaki memur, onun­ la ilgili konuşmaya dair bakanı için bir (not) hazırlar:

Bogos Nubar, Fransızla­ rın Ermeniler arasından asker toplamalarına, bunları eğitmele­ rine itirazlarından vazgeçmiştir. Yalnız bir ricası var: Bu işte çok gizli hareket edilmelidir, Türki­ ye’nin hiçbir şeyden haberi olm a­ malıdır.”

Bogos Nubar’a göre Mısır’da­ ki Ermenilerle Port Said kampı Fransa’ya derhal 800 gönüllü verebilecek durumdadır. Bunlar­ la bir Fransız subayının kuman­ dası altmda bir tabur teşkil edilebilir.

Bogos Nubar, “ Ermeni dava- sı’ muan da bahsederken Fransız diplomatına bir itirafta bulunur:

“ Büyük Ermenistan’da şu sı­ rada Rusya’nın davranışı Bogos Nubar’m eski görüşlerini muha­ faza etmesinin ne kadar hatalı bir iş olacağını kendisine

göster-_• „ ti

mı ş.

Diplomat. Bogos Nubar’m bu “eski görüşleri” ni de parantez içinde şöyle belirtir: (Rus hü­ kümranlığı altmda muhtar b ü ­ yük Ermeni devletinin kurulma­ sı).

“ Şimdi Bogos Nubar bize yak­ laşmaktadır. Fransız hüküm­ ranlığı altına girecek topraklarda mümkün olduğu kadar fazla sa­ yıda Ermeninin toplanmasını istemektedir. Ayrıca, Kilikya’- nın Suriye eyaletinden ayrı bir idareye bağlanmasını ve o top­ raklarda Ermenilerin kendi ken­ dilerini idare etmelerine imkân sağlanmasını talep etmektedir.

“ Kendisine verdiğim cevapta, bu meseleyi tartışmaya yetkim bulunmadığını söyledim. Fransa idaresine terkedilmesi henüz ta­ savvur olunan topraklarda şim­ diden İdarî taksimat yapılmaya girişilmesini de erken bulduğu­ mu ekledim. Fakat Fransa ba y­ rağının dalgalandığı topraklarda Ermenilerin barış ve adalet için­ de, müreffeh bir hayat sürecekle­ rini belirttim. Ermenilerin şeref­ li bir hayata, nihayet tam bir huzura ancak Fransız idaresinde kavuşacaklarını anlattım."

(9)

Bogos Nubar

Ermeni

gönüllüler

toplanması

için emir

veriyor

Amaç, Anadolu'nun

sömürgeleştirilmesi

E

RM EN İLERİ kullanmak

kârlı bir iş olacaktı so­ nunda. Yalmz para lazım­ dı. Masraflar ağır olabilirdi.

2 Ekim 1916’da Harbiye Nazırı hükümet başkanına bir yazı yol­ lar:

★ Port Said kampında eli silah tutan Ermenileri asker olarak kullanmayı prensip olarak kabul ediyorsak, ayda 30.000 frank o- lan bu kampın masraflarını da üzerimize almamız gerekecektir. A y rıca Fransız hükümeti, kampta kalacak 4.000 kadın, çocuk ve ihtiyarı da beslemek ve barındırmakla mükellef olacak ve bu masrafı da karşılayacaktır. Hükümet, bunu kabul ediyor mu?

★ General Murray, eli silah tu­ tan Ermenileri derhal bize bı­ rakmaya hazırdır. Yalnız ileri sürdüğü bir şart var: Kampta kalacak ihtiyar, kadın, çocuğu da hemen götürmemiz isteniyor.

Ingilizler bir ara Ermeni er­ kekleri “ katıra” olarak Selanik cephesine yollamak istemişler fakat bu tekliflerini Musa Dağlı’lar reddetmişler!

Harbiye Nazın şu sorunun cevabım istiyordu:

' “ Hükümet başkanı olarak, 200 Ermeninin silah altma alınması, bu kadar masrafa değer görülü­ yorsa o zaman ben derhal gereken emirleri veririm.”

Bogos N u b a r 'ın

Ti ,

o n a y ı

Ekim sonunda Bogos Nubar’ın bir mektubu gelir Dışişleri Ba- kanhğı’na. “ Ermeni Mili Lideri” derki:

“ Savaşm müttefik ordularının zaferi ile son bulması halinde Er­ meni millî taleplerinin aynen ye­ rine getirileceği hususunda kati teminat aldım. Bunun için de, Er­ meni gönüllülerinin Fransa'nın kumandası altında silaha sarılma­ larına nza gösteriyorum. Gerekli merkezlere, gönüllü toplamaya girişmeleri hususunda emirler yolladım.”

Genelkurmay Başkanlığı Er­

meni birliğini kurmakla Romieu adında bir binbaşıyı görevlendi­ rir ve bunu derhal Mısır’a gönde­ rir.

Binbaşı Romieu 9 Kasım’da durumu şöyle anlatır:

“ Ermeni komiteleri, iki ay zar­ fında ikibin gönüllü sağlayacak­ larım söylediler ve teminat ver­ diler. Bunların 1500’U Ameri­ ka’dan getirilecek. Mısır Ermeni Cemaati de 500 kişi verecek. Bu rakama, Hindistan’da İngilizle- rin ellerindeki Ermeni harp esirleri de dahildir. Yalnız Port Sait kampındaki 500 Ermeni yu­ karıdaki rakama alınmamıştır."

A m aç A n a d o lu 'y u

s ö m ü rg e le ş tirm e k

Esas hedefleri Anadolu’yu sö­ mürge haline getirmek... Bu uğurda Ermenileri kullanacaklar, dünyanın dört bir yanından top­ layıp, ellerine silah vererek... Binbaşı Romieu hemen

Kıb-n s ’a giderek, IKıb-ngilizleriKıb-n ayırdığı kamp yetini gezmiş. M agosa’mn 24 kilometre kadar kuzeyinde, sahilde... Binbaşı, Erm eni lejyonu ile birlikte götürülecek Cizvit papazlarının da bir listesi­ ni hazırlamış, bunların nerelerde bulunabileceğini işaretlemiş. Hemen hepsi, yıllar boyu Anadoluda Ermeni köylerinde Katolik propagandası yapmış, Ermenileri Gregoryen - Katolik diye bölmüş, birbirlerine düşür­ müş misyonerler. Cizvit’i de var, Saint Joseph’lisi de var...

Harbiye Bakanlığı’nda “ Doğu

lejyonunun teşkili hususunda talimatname” süratle tamamlan­

mış. Bir sureti, bilgi edinilmesi için Dışişleri Bakanhğı’na gönde­ rilmiş. “ Doğu lejyonu” demele­ rinin bir sebebi var. Yalnız Er­ menilerle yetinmemişler. Dünya­ nın dört bir yanma yıllar boyu göç etmiş Suriyelileri de bulmuş­ lar. Onlan da silah altına çağır­ mışlar. Osmanlı împaratorlu- ğu’na karşı dövüşe davet et­

mişler... Bağımsızlık için demiş­ ler... Ashnda Fransa sömürgesi­ ne hizmet için... Suriye lejyonunu k u lla n a ra k S u r iy e ’ y i ele geçirecekler, Ermeni lejyonu sa­ yesinde Çukurova’ya yerleşecek­ ler...

A sayişi b ö y le

s a ğ la y a c a k la r

Dışişleri Bakanlığı’ndaki ilgili­ ler, Fransa’mn ne sebeplerle Ermeni ve Suriye lejyonlarını kurmakta olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koyan bir (not) ha­ zırlamışlar ve bunu hükümete sunmuşlar.

Deniyor ki bu notta:

“ Savaştan sonra kontrolümüz

•F ransız Dışişleri

Bakanlığı'nın

hükümete sunduğu

bir not, Ermeni

lejyonunun

kuruluş

amacını da

açıklamaktadır. Bu

nota göre Fransızlar

savaştan sonra

kontrol altına

alınacak bölgelerde

bu lejyon aracılığı ile

asayişi sağlamaya

çalışacaklardır...

altında girecek Anadolu topraklarında asayişi sağlamak çok mühimdir. Bu asayişi, yerli halktan kurulu bir jandarma - po­ lisle sağlamama mümkün değil­ dir.”

Almanya’ya veya Osmanlı dev­ letine karşı savaşı sürdürüp ka­ zanmak maksadiyle Ermeniler silah altına çağrılmıyor! Bu kuvveti savaş sonrası için sakla­ yacaklar! Anadoluyu sömürge haline getirmek için bir “ silah” olarak Ermeniyi kullanacaklar.

r YARIN:---

t

---GÖNÜLLÜ TOPLAMA

ÇABALARI

Referanslar

Benzer Belgeler

Fransız Yüksek Kütüphanecilik Okulunda çeşit çeşit derslerin yaıu- başıtıda çocuk kütüphaneciliği dersi de gördüm, tatbikatını yaptım, kütüphane

Yapılan araştırmada sınıf öğretmeni adaylarının çevre eğitimi özyeterlik algı ölçeğinden aldıkları puanların ortalamalarından elde edilen verilere göre;

Yerli- ler bu beyaz yelkenliyi ufukta bir de- lik olarak gördüler; beyaz adam›n için- den ç›k›p kendilerine geldi¤i bir delik.. Papalagi’nin Samoa’da neler yapt›¤›

Bu itme gücü ancak yüz milyonlarca dolara mal olan pahalı la- zerler kullanarak, hatta daha da paha- lı tekniklerden yararlanarak, örneğin kontrolsüz füzyon yoluyla ya da

Tasarı, göçmenlere, Fransa'ya gelmeden dil ve uyum sınavından geçme, aile getirebilmek için asgari ücretin 1.5 katını kazandığını ve geniş konutta kaldığını kanıtlama,

l) Yönetim Hizmetleri Genel Müdürlüğü, m) Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, n) Dış Politika Danışma Kurulu Başkanlığı, o) Teftiş Kurulu Başkanlığı,. ö)

Bu çalışma şu soruyu yanıtlamayı amaçlamaktadır: Batı Avrupa’da yükselen popülist radikal sağ partiler; yabancı karşıtlığı, İslam (ve sembolleri) ve

Hors d'oeuvre (ordövr) veya entree plat principal (ana yemek) ve peynir veya tatlı, bazen birlikte salata servisi de yapılır.. Akşam yemekleri genellikle ekmek şarap ve maden