V
vaş T 888Fransız Dışişleri Bakanlığı'run arşivlerinde, "B irinci Cihan Sa- vaşı’ nda Türkiye” bölümü geniş bir yer tutar. Bu bölümün 887- 888-889 numaralı ciltleri (ARM EN IE-Erm enistan) umumî başlığı nı taşır v e 1913-1918 M ayıs devresini kapsar. A ynı bölüm de 890- 891-892 numaralı dltler de (L E G ÎO N D ’O R İE N T-D oğu Lejyonu) başlıklıdır ve 1915 Eyhll’ü ile 1917 Ekim ’i arasmdaki devreyi ele al maktadır.
Musa Dağlı Ermenilerin tüm başlarından geçenler ve bu olaya ı şık tutan gelişmeler bu altı cildin içindedir.
Bana bunları okumak imkânını veren Fransız Dışişleri Bakanlığı ilgililerine teşekkür etmek benim için bir borçtur.
K a y n a k l a r
M usa D ağı olaylarım geniş olarak aşağıdaki kitaplar ve tek yönlü ola rak anlatır;
★ — Dr. M .Salpi; İskenderiye'de 1919'da yayınlanan bir Ermeni yıllı ğında olaya geniş yer vermiştir.
★ — Papaz D . Andreasyan; (La deportation de Zeytun et la revolte de Suveydiye) — (Zeytun sürgünü ve Süveydiye isyanı). Bu kitabın ilk baskısı 1915’ de Kahire’de yapılmış, i- kinci baskı 1935'te H alep’te hazırlan mıştır. (Musa D ağı’nda Kırk G ün)’ün
yazan Franz Werfel bu protestan pa pazı ile uzun uzun konuşmuş ve nak lettiği hikâyeyi bundan almıştır.
★ — Hapet Iskenderyan'ın hatıra- lan: Kahire, 1915 baskılıdır.
■k — Fransız amirali D artige du
Foum et de (Memoires-Hatıralar)'da olaya kısaca değinir.
Tüm bu eserlerde Musa D ağı’nın öte yüzü devamlı karanlıkta bırakıl mış yalnız “ Türk Vahşeti” nden bah- sedilegelmiştir.
F ra n z VVerfel’in k ita b ın ın o rijin a l a d ı "D ie V ierzig Tage d e s M u s a D a g h "d ır. Y ukarıda M u s a D a ğ ın ın 4 0 GOnû a d lı k ita b in F ra n s ızc a b a s k ıs ın ın k a p a ğ ı (s o ld a ). F ra n s a 'n ın L o n d ra B ü y ü k e lç is i P au I C a m b o n , İn g iliz D ış iş le ri B a k a n lığ ın a b a ş v u ra ra k , P o rt S a ıd 'e g ö tü rü le n E rm e n ıle r için y u rt ıs te m ış tı... A m a in g iliz le r o lu m s u z k a rş ılık v e rd ile r... iki m O te fik d e v le t daha s o n ra o b ir avuç E rm e n ın ın s ırtın d a n başka e m e lle re u la ş m a n ın iş b irliğ in i y a p a c a k la rd ı (s a ğ d a ).
P V A V U L U N U m
B A N I M A A U P IiS lW A
cSÖfse Biça
VMM-a p Ü S Ü M LJ U 4 £ - AO rrfcu r k ^ p n jd e n
Q
ı u
o \-d u
.
M o
I
la
V=7< p p a r c i W i - p s ş i n e d u ş \ u .O r v ta r
a e H y e
don
d ü .
S ö z le H n i k ^ p ^ j n ü n -tarn Qn\o
Port Said'e getirilen 4 bin Ermeni'ye yurt aranıyor
... ... 1__..
I
USA dağının Akdenizle birleşen vadilerinden bi ri... Sandallar büyük bir kalabalığı açıkta bekleyen gem i lere taşıyor. Savaş gemilerine... Kalabalığın içinde ihtiyarlar, kadınlar, çocuklar var...Gemilerde Fransız subayları fotoğraflar çekiyorlar!
Türkler bunları toptan katlet mek üzere idi!
Bereket versin, Fransız
do-Ingiliz Dışişleri Müsteşarı, müttefik Fransa’nın Londra Büyükelçisine binbir dereden su
getirirek
4 bin
Ermeniyi ne Kıbrıs’a, ne de Mısır’a kabul edemeyeceklerini
anlatıyordu... İmkânları da, paraları da mahduttu bu iş için...
nanması İskenderun açıklarında dolaşıyordu da, kalabalığı uzak tan gördü, hemen yetişip mutlak bir ölümden onları kurtardı!!!
Tüm dünyaya bunları an latacaklar... İnanmıyor musu nuz? İşte fotoraflan diyecekler...
1915 yılının Eylül’ündeyiz... Varmışlardı kısa zamanda ye şil bir adaya. Subaylar, daha ışıklı, daha sıcak günlere artık kavuşacaklarını söylüyorlardı. Bir - iki gün beklemişerdi. Hazırlanmışlardı karaya
inme-MALKOÇOĞLU
e sn A iz
ŞATOSU
Ö Z E T : O n t a r is im li s ü p e r g ü ç le r i o la n b ir m a k s a t la b ir ç o k g e n ç k ız v e d e lik a n lıy ı k a ç ıra ra k s ila h la n d ır m a s a v a ş ın d a d ır.
A Y H A N BAŞOĞLUtm
b ü y ü c ü , M o ld a v y a K a r p a t la r ın d a k i ş a t o s u n d a e s r a r lı b ir g a y e n in h a z ır lığ ı jÇ |i’ ö e d i r. B u a ç ıra ra k b ü y ü le m iş t ir . M a lk o ç o ğ lu v e E jd e r ş im d i b u g e n ç ie r i k u r ta ra r a k O n t a T a k a rş ı
ye... M agosa’nın kalesinde dal galanan Ingiliz bayrağına baka baka... Ve gemiler yeniden yola çıkmıştı... Buradan da ışıklı, bu radan da sıcak bir başka ülkeye götüreceğiz sizleri demişlerdi...
Bir sabah Port Said önlerinde demir atıyorlardı.
Musa dağındaki kırk günlük azap burada sona mı eriyordu? Fransız subaylarının vaadettik- leri cennete nihayet ulaşılmış mıydı? Neden onları bir türlü g e milerden karaya indirmiyorlardı? Neydi bu uzun bekleyiş?
Musa dağının öte yüzünde neler oluyordu?
★
★ ★
İngilizler
yan çiziyor
Fransa'nın Londra Büyükelçi si Paul Cambon 14 Eylül sabahı Dışişleri Bakanlığı’na gitmiş, Müsteşar A . Nicholson ile Musa dağının öte yüzünü uzun uzun konuşuyordu. Ingiliz, binbir de reden su getirerek müttefiğine anlatmaya çalışıyordu ki, bu dört bin Ermeniyi ne Kıbrıs adasına ve ne de Mısır’a kabul edecek durumda değildir. Bun ları barındıracak yeri de yoktur. İmkânları da, parası da mah duttur.
Yalnız bir tavsiyesi vardı: Italyanlara başvursanız! Onlar bu Ermenileri Rodos ada sına yerleştirebilir. Durumları elverişlidir.”
Paris’in ısran üzerine sefir er tesi günü yeniden Dışişleri Ba kanlığına gider, bu defa bizzat Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey ile işi konuşur. Müsbet bir neticeye gene varamazlar. Duru mu Paul Cambon, 15 Eylül ta rihli bir telgrafmda şöyle anlatır: “ Sir Edward Grey, Musa dağı Ermenilerini Ingilizlerin ne K ıb rıs’a ve ne de Mısır’a kabul ede meyeceklerini söyledi. A . Nic- holson’un deyişini teyid etti. El deki bütün imkânlarını, Ça nakkale Savaşları’ nın yaralıları
ile hastalarına ayırmışlar. Ayrıca Mısır’daki Ingiliz si yasî komiserinin öne sürdüğü bazı görüşleri de benimsiyor. Sünusi’ler son zamanlarda Mısır Müslümanları arasında İngiltere aleyhindeki propagandalarını genişletmişler. Böyle bir zaman da, padişaha karşı silaha sarıl mış Hıristiyan bir topluluğun İn giltere tarafın dan M ısır'd a barındırılması da bu propagan danın körüklenmesine müsait bir zemin yaratırmış.”
Yapılacak bir şey yok ... Sefir, Paris’e şu iki ihtimalden bahse diyordu:
1. — Roma nezdinde teşeb büse g eçilerek M usa dağı Ermenilerinin Rodos'a yerleş tirilmeleri...
2. — Veya Fransız sömürgesi Tunus’a yollamak.
Musa dağı Ermenilerini ille de Ingiltere’nin sömürgelerine yer leştirmek istemenin ne anlamı olabilirdi? Fransa ’nın sömürge leri yok muydu? İngiltere diplo masisinin başkam bunu da sefire hatırlatmıştı?
Geçici olarak Musa dağı g öç menlerini Port Said limanının hemen yambaşmda bir çadırlı kampa koymuş)»“ ve diğer yan dan da bunlara yurt aramaya ko yulmuşlardı.
Yıllardır anlatılan
bir efsane
Yıllardır, Asi nehri ile Cebel Musa arasındaki vadide huzur içinde yaşayan yedi küçük Er meni k öyü ... Süveydiye’den (Sa mandağ) kuzeye doğru çıkan dar toprak yolun sağında solunda Türk köyleri ile karışmış Ermeni köyleri: Vakıf... Hıdırbeg... Y o ğu n du k... Azir... Bityas... Hacı H abibli... Kebusiye... Türkler arasında beş bin kadar Hıristi yan...
Ve bunların etrafında bir ef sane yaratılmış... Yıllardır an latılıyor. Bugün de... Bir kitap var: (Musa Dağında Kırk Gün) 700 sayfalık bir tarihî roman! Musa dağında toplanan beş-altı bin Ermeninin maceraları tüm tafsilâtı ile bu kitapta... İlk defa 1936 yılında yayınlanmış, A l manca olarak, birçok dile ter cüme edilmiş. 1947’lerde San Fransisco’da Stalin’in teşviki ile, Kars, Ardahan, “ Ermeni yurt lan” işi ortaya dökülünce (Musa Dağında Kırk Gün)’ü Ermeni teşekkülleri tekrar ele almış, para bulmuşlar, bir defa daha basmış lar, yaymışlar. 1972 yılında, “ Ermeni yurtlan” işi değişik şekillerle tekrar yayılınca bir de fa daha bu “ tarihî roman” ele alınmış, o yıl bir “ lüks baskı” halinde bir de ucuz kitap halinde dağıtılmış...
Ermeni teşekkülleri bu kam panyaları yaparken, bunun için gerekli parayı toplarken koca Türk devleti susmuş, onun için bir “ Ermeni işi” yok ki...
Türkiye’ye girmemiş bu kitap! Yasak... Okunsa, görülecek ne ler var içinde! Hemen yarım asır dünya kamuoyu bu anlatılanlar la başbaşa bırakılmayacak! Ne lüzum var demişler! Sok başım kuma, rahatına bak...
Yarım asır sonra uyanıyor lar...
Ve yarım asırdır dünya: “ Zavallı Ermeniler... Durup dururken bunlar yapılır mı? İş mi bu Tiirklerin yaptıkları” de yip duruyor.
r YARİN:
-FRANSIZLAR ERMENİLERİ
RUSYA'YA
GÖNDERMEK İSTİYOR
FRANSIZ VE
İNGİLİZLER
YENİ
HESAPLARA
YÖ N ELİYO R
Y u rt b u lu n a m a y a n
E r m e n i l e r d e n nasıl
i s t i f a d e e t m e l i ?
• •f
Mu
f
nal
Musa Dağı Efsanesi’ninı Fransız resmî kay
naklarındaki izahı, propaganda ile kışkırtılıp,
silahlandırılan Ermenilerin, dış yardım gel
meyince kaderleriyle başbaşa kalmış olması
şeklindedir... Acaba, gerçek bu mudur?.. Port
Said’deki kampta bekleşen
4 bin Ermeni belki
de bu sorunun cevabını düşünüyorlardı.
Port Said’deki Ermenilerin Fas’a yerleştirilmesi
düşünüldüğünde bu projeye öncelikle, ülkeyi
silah zoru ile Fransız sömürgesi durumuna ge
tiren Mareşal Lyautey karşı çıkmıştı.
M
USA D ağı’nda birkaç bin Ermeninin başına neler gelmiş?Ortada hiçbir sebep yokken Os manlI idaresi bunları mahvetme ye karar vermiş. Tek sebep, E r meni olmaları imiş! Jandarma gelip köylerinden alacak, çöllere götürecek ve oralarda katlede cek... Mecbur kalmışlar, 1915’in Temmuz ayı son günü... Mezar larını açmışlar, sandıklan çı karmışlar, bunların içinde y a ğ lanmış, tek bir köşesi pas tutma mış silahlar var... Bol cephane de var... Çocuklarını, kadınlan- m, ihtiyarlarını alıp, köylerini yakıp, çıkmışlar Musa D ağı’ - na... Her köşesini karış kanş b il dikleri bir dağ... Cephe kurmuş lar!
Cemal Paşa ordularını yolla mış, bu dokuz Ermeni köyünden eli silah tutan 400 veya 500 kişi var... Beş Osmanlı taburu gel miş, bataryalar yerleştirilmiş... Erm eni k u v v e ti d a ya n m ış, A ğustos’un ilk haftasında, ka
dınların, çocukların, ihtiyarlann katıldığı çarpışmalarda dağıtmış Osmanlı taburlarım.
Ellerindeki bu süahlar, bu cephane nereden gelmiş?
Efendim, 1908 olaylan hazır lanırken îttihad Terakki Cemi yeti, Abdülhamid’i devirmek için girişeceği harekette kendisini desteklesinler diye Anadolu’daki Ermenilere süahlar, cephane da ğıtmış imiş! Yoğunoluk köyünün mezarlarından 1915
Temmuz’un-da çıkarılan süahlar bunlarmış!
Kitap öyle diyor...
Musa D ağı’nda kırk gün da yanmışlar... Cephane bitmiş, aç lık, hastalık başlamış... İnmişler gizlice, beş-altı bin kişi Akdeniz kıyısına... Ateşler yakmışlar! Bütün ümitleri belki oralardan bir İngiliz, Fransız savaş gemisi geçer, ateşi, dumanı görür de kendüerini kurtarır...
Talih yardım etm iş... Bir Fransız savaş gemisi 5 Eylül
ı
sabahı görmüş onları, haber sal mış, Fransız donanmasından da ha başka gemüer gelmiş, topla mışlar, kurtarmışlar onları felâ ketten...
Ne garip bir tesadüf!.. Fransız ve îngüiz askeri kay naklarında iki belirli tarih var: ★ 14 Aralık 1914: Fransız kruvazörü Doris, İskenderun’a asker çıkarır, hiçbir mukavemet le karşüaşmaz, tahribat yapar ve geldiği gibi gider...
* 25 Ocak 1915: Ingüizlerin bir savaş gemisi, İskenderun Körfezi’ne bir baskın yapar, kar şı koyan olmaz, çekilir.
A''aba bu baskınlarda yerli halkla hiç mi temas kurulmadı? Hiç mi silah bırakılmadı? Cemal Paşa’nm orduları neredeydi?
M ü t t e f i k
Müttefiklerin, Cemal Pa- şa’mn bölgesinde yaşayan yerli halk arasında aralıksız devam e- den faaliyetleri, propagandaları vardı ve bununla bu yerli halkı devamlı tahrik ediyorlardı. Ce mal Paşa’nın tüm kuvvetleri cephelerde idi. 1915 yılının A- ğustos’unda Zeytin ve Urfa Er- menüeri ayaklanıyor ve arkasın dan da Musa Dağı Ermenileri, Fransız savaş gemücrine binerek kaçıyordu. Mısır’daki Suriye ko mitesi de, Cemal Paşa’nm bölge sindeki Arapları devamlı isyana teşvik ediyordu. Esasen bu böl gede kıyüar 1915 Ocak ayından beri abluka altında bulundurulu yor ve bombardımanlarla yer yer tahribata girişüiyordu. Cemal Paşa, konsoloslukların arşivle rinde, müttefiklerin yerli halkla gizli Uişkilerine dair vesikalar da bulmuştu.”
p ro p a g a n d a s ı
Fransız Kurmay Binbaşısı M. Larcher, “ Cihan Savaşı’nda
Türkiye’nin Savaşı” adlı ve 1926’da yayım lanan eserinde Musa D ağı’nda, yaratüan efsane hakkında kırk satırlık bir resmî izah veriyor:
Fransızlar, İskenderun’a bir çıkarma yapmak için hazırlan mışlar, Cebel Musa ve tüm çev redeki Ermenüeri silahlandır - mışlar... “ Bekleyin, kurtuluş günü geldi" demişler... Ve son
ra, ne olduysa, gelememişler, Ermenüeri yakmışlar...
Acaba?..
Belki de Port Said’de çadır larda beklerken bu sorunun ce vabım düşünüyordular...
4 bin E rm e n iy e
y u r t a r a n ıy o r
Fransız diplomatları Paris’te gene onlarla meşgul oluyordu. Telgraflar çekmişlerdi. Rom a’ - ya... İtalyan hükümeti bu Erme- nüeri Rodos Adası’na yerleştire- mez miydi? Cezayir, Fas ve T u nus söm ürgelerini y ön eten Fransız valüerine de telgraflar gitmişti. Acaba mahzurlu olur muydu, dört bin Ermeni’nin bu sömürgelere yerleştirilmeleri...
C evaplar gelm eden tekrar Londra Büyükelçisine başvur muşlardı:
“ Dışişleri Bakanı Sir Edward Grey Ue yeniden konuşun. Eğer görüşümüze katdıyorsa, birlikte Petrograd sefirlerimize talimat gönderelim. Bu Ermenileri Rus ya'nın kabul etmesini talep ede lim. Böylece Kafkasya’ya yeıle- şirler.”
Paul Cambon bu telgrafı okur ken şaşırmıştı. Belki de Paris’te- kilerin büdiği bir yol vardı da kendisi bunun farkında değüdi. Sormuştu:
Sir Grey Ue konuşmadan önce beni aydınlatmanız iyi olur. Avrupa savaş içindedir. Bu dört bin Ermeni’yi hangi yoldan Rus ya’ya, Kafkasya’ya yollamayı düşünüyorsunuz?”
Paris, 21 Eylül’de telgrafla şu cevabı yoüuyordu:
“Ermeniler, Sırbistan ve Ro manya üzerinden kolaylıkla Rus ya’ya gönderilebilecektir.”
Paul Cambon eski bir diplo mat! Ingütere Dışişleri Bakam önünde gülünç duruma düşmeyi hiç istemiyor. Cevap vermiş he men:
“ Bugünkü durum içinde dört bin Enueni’nin Sırbistan ve Ro manya üzerinde Rusya’ya gön derilmesi tasavvur dahi edüe- mez.”
F ran sız
s ö m ü r g e le r in d e
y e r y o k
Israr etmemiş Paris, susmuş, bu proje de terkedilmiş. Roma’ - dan da cevap alınamamış. R o dos’a yerleşmeleri ihtimali de su ya düşmüş. Bütün ümit, Fransız sömürgelerinden, Fas, Tunus ve Cezayir’den gelecek cevaplara bağlanmış.
Tunus’taki valinin yazısı ümit verici olmamış:
“ Bu Ermenileri Tunus’a yer leştirmeye kalkışırsak, bunları Müslüman halka karşı koruya bilmek için askeri birliğe ihtiya cımız olacaktır. Böyle bir işe ayı racak kuvvet elimde yoktur. Er menilerin Tunus’a yerleştirilme leri bir başka bakımdan da tehli kelidir. Yapılacak iş bunların Korsika'ya veya Güney Fransa' da bir yere yerleştirilmeleridir. Oralarda da, zayıflamış bünyele rine uygun işlerde çalıştırılır
bunlar.”
Fas'ın sömürge haline getiril mesine süah gücü ile çok çalışmış olan General Lyautey de, mem leketi iyi bilmesi sebebiyle Dışiş leri Bakanlığı'nı şöyle ikaz et mişti:
“ Ermeniler, Fas topraklarına yerleştirilemez. Fransa aleyhin de esasen geniş bir propaganda mevcuttur. Ermenilerin buralara gelmeleri bu propagandaya hız kazandırır. Böyle bir olay, silahlı kuvvetlerimizin doğu cephelerin de yenilgilere uğradıkları, Tttrk- lerin zaferler kazandıkları şeklin de yorumlanır. Fransız menfaat leri zararlı çıkar.”
Cezayir’deki vali ise, General Lyautey ile aynı görüşü paylaşı yordu. Musa Dağı Ermenileri i- çin bir başka yer bulmak gerek liydi. Bir tavsiyesi vardı:
“ Bu Ermenüeri, Mondros’ta, gemi yükleme ve boşaltma işle rinde neden kuüanmıyorsunuz?”
Yerleştirme gayretlerini dur durmuşlardı. Yalnız dört bin b o ğazı beslemek, Port Said’deki kampın bütün masraflarım kar şılamak için para lâzımdı. Ne îngütere’nin ve ne de Fransa’nm bu Ermenilere açıktan verilecek parası yoktu. Bunlardan ne yol larda istifadeler sağlanabilirdi? Hesaplan buydu!
“ YARIN:
F
RA N SA Dışişleri Bakan lığın da A sya Dairesi’ne bak an lardan P ierre de Margarie, Kahire'deki Fransız si yasi temsilcisine bir yazı yolla mış ve şu sorunun cevabım iste mişti:“ Port Said’deki kampta eli ji- lah tutan kaç Ermeni var?’ ’
Fransa, sömürge topraklarını Anadolu’da kurma emelindeydi ve bu işte Ermenileri kullanma planlarının ilk belirtileri görülü yordu.
Defrance, kampa gitmiş, u- zu n b oylu ara ştırm ış, k o n u ş muştu. Kamp nüfusu şöyleydi: 4.083 . Dökümü de: erkek (912), kadın (1296), erkek çoçuk (697), kız çocuğu (547), çok küçük yaş ta çocuk (631).
İ5 ile 60 yaş aralarında 869 Er meni erkeği vardı. Bunların da 500’ü asker olarak kullanılabile cek durumdaydı. 300’ünden de işçi olarak istifade edilebilirdi. Geri kalanı işe yaramayan ihti yarlardı.
Fransız temsilcisi kampta, is yanın elebaşıları ile konuşurken bir İngiliz palanından haberdar o- lur. Öğrendikleri canım sıkar. İstihbarat subayı Yüzbaşı Saint Quentin’i görevlendirir, bu m e seleyi biraz daha deşer ve duru mu şu yazı ile Paris’e bildirir: “ İngiliz Kumandam General Maxwell, Ermeni elebaşılarına bir teklif yapmıştır. Niyeti 500 kişilik bir komando grubunun kurulmasıdır. Ing il izler her türlü silahı vermeyi vaadetmişlerdir. Bu komandoları Antakya sahil lerine çıkarmayı, Türk hatlan gerisinde sabotajlara girişmeyi düşünmektedirler. ”
Defrance’ı ziyadesiyle huy- landırmıştır bu proje:
“ Ermenileri Türklerin elinden kurtararak Port Said’e getiren Fransızlardır. Bunları şimdi bu şekilde Ingilizlerin kullanmaları na müsaade edemeyiz. A yrıca bir başka mühim nokta var: İngilte re bu Ermenileri Fransa'nın kontrolü altına terkedilmesi res men kararlaştırılmış topraklarda kullanmayı planlamakla bazı ard düşüncelere sahip olduğunu da ortaya koymuştur. Dikkatinizi
In g iliz K u m a n d a n ı g e n e ra lM a x w e li, F ra n s ız la rd a n e rk e n davran ıp , P o rt S a id ’d e k i E rm e n ile ri Türklere k a rş ı k u lla n m a y ı d ü ş ü n m ü ş tü .
YURT
BULUNAMAYAN
ERMEN İLER'E
«İŞ»
BULUNUYOR
FRANSIZLAR, ERMENİLERİ
ANADOLU'DAKİ EMELLERİ
İÇİN KULLANACAKLARDI
1 ANCAK İNGİLİZLER DAHA ÖNCE HAREKETE GEÇMİŞLERDİ. İNGİLİZ KUMANDAN
G E N E R A L MAXWELL, P O RTSAİD KAMPINDAKİ ERMENİLERDEN 500 KİŞİLİK BİR
KOMANDO GRUBU KURARAK ANTAKYA’YA ÇIKMAYI VE TÜRK HATLARINI GERİ
DEN VURMAYI PLANLIYORDU
çekerim.”
Fransız hükümeti, Kahire si yasi temsilcisinin bu endişelerini paylaşmaktadır. Vakit geçirme den o da Londra Büyükelçihği’ne telgraf çekmiş, Paul Cambon’a demiştir ki:
“ General Maxwell’in Suriye ve özellikle Iskederun bölgesine karşı hazırlamakta olduğu bazı
projeler üzerine dikkatinizi çeke riz.”
M a x w e H 'in
p la n la r ı
General Maxwell’in projeleri yeni değil. On aydan beri İngiliz generalinin gökleri İskenderun
k örfezin d e! D aha 4 A ralık 1914'te Londra’ya yolladığı bir telgraf var:
“ Fikrimce yapılması en kolay ve sonuçları bol hareket, İsken derun körfezine bir çıkarmadır. Bu hareket ile Türklerin demir yollarına ölüm darbesi vurmuş oluruz. Ben eminim ki, İskende run dolaylarındaki Ermeniler, bir ciddî çıkarma kuvvetine he men katılacaklardır. Böyle bir baskın öyle büyük kuvvete de ih tiy a ç g ö ste rm e z. İsken derun Türk ulaşım hatlarına en yakın bölgedir.”
O sıralarda Arap şeyhlerini altınlı vaadlerle Osmanlı devleti ne karşı ayaklandırma girişimle rine devam etmekte olan Lav- rens de bu göriişü paylaş maktadır^ Ingiliz ca susu, Mısır’a getirilmiş olan Avustralya seferi kuvvetinin Çanakkale yerine İskenderun körfezine çıkarılmasını istiyor. Dostu Faysal sayesinde, Cemal Paşa kumandası altında bulunan iki Arap tümeninin derhal Os manlI'ya karşı isyan edeceMerini de bildiriyor. Bölgede tek bir Türk tümeni var. Bu isyanlar karşısında tehlike teşkil etmez ve böyle bir girişimle Osmanlı dev leti ayrı banşa dahi sürüMenebi- lir. Böylesine önemliydi İsken derun körfezi...
Churchill ise Çanakkale diye ısrar etmişti.
Fran sızlar da İsken derun körfezine bir çıkarma hareketini 1914’ün sonbaharından beri dü
şünüyorlardı. Hazırlıklar y ap mışlar, yerli halkı “ bağımsızlık” vaadleri ile isyana itmişlerdi. Yalnız müttefiMeri Ingilizler ile, bu çıkarmanın k im in kumandası altında, hangi kuvvetlerle yapı lacağı konusunda anlaşamıyor lardı. Pais’e göre, Ingiltere’nin bu çıkarmaya katılma arzusu, Fransızlara bırakılmış Kilikya ve Suriye top rakların dan F ra n sa’rnn ayağını kaydırmayı hedef alan bir hareketten başka bir şey değildi.
H in d e n b u r g 'u n
h a t ı r a l a r ı
İskenderun çevresindeM Er- menilere “ geliyoruz” demişler, silah dağıtmışlar, fakat arala rında anlaşmazlıklar çıkınca çı karma işini tavsatmışlar, Erme nileri de, Arapları da yüzüstü b ı rakmışlar... isyanları bastırmak için Osmanlı harekete geçince de bağırmışlar:
“ Durup dururken, yerli halkı, Ermenileri, katlediyorlar.”
Alman ordularının Başkuman danı Hindenburg hatıralarında, İskenderun körfezi etrafındaki o- laylardan bahsederken şaşkınlı ğını g izle m iy o r. İn gilizlerle Fransızların yerli halM isyana hazırladıklarını, Cemal Paşa’nın ise bu bölgede işe yarar tek bir birliği bulunmadığım yazıyor. Anlayamadığım itiraf ediyor: Neden İskenderun körfezine çık madılar? En kolay kat’î bir zafere ulaşmaları için her şey hazııdı.
Mareşal Hindenburg’a, Os- manlı ordularının Başkumanda nı Enver Paşa demiş ki:
“ Tek ümidim, basımlarımı zın, can alıcı İskenderun körfezi cephesinde hiçbir kuvvetimiz bulunmadığının farkına varma maları dır!.”
1915 yılının Nisanı’ndan son ra, şüphesiz Çanakkale’deuğra- dıMan felâket de gözlerini kor kutmuş ve bir ikinci denizden çı karma işine yanaşmamışlar.
r
A n ta k y a ’d a n g e tirile n E rm e n ile rin F o rt S a id ’d e k i k a m p ı. İn g iliz ve F ra n s ız la r bu in s a n la rı, k e n d i ü lk e le rin d e , k e n d i v a ta n d a ş la rın a k a rş ı v u ru ş tu rm a k a m a c ın d a y d ıla r;
B ö y le b ir d u ru m d a , e le g e ç e c e k o la n la rın "harp e s iri d e ğ il “v a ta n h a in i” m u a m e le s i g ö re c e ğ i g e rç e ğ i is e ,
u m u rla rın d a b ile d e ğ ild i.
Ermeniler, Fransız kom utası
altında dövüşm ek istiyordu
• Port Said'deki
Fransız temsilcisi
Paris'e gönderdiği
raporda şunları
yazıyordu: «Ermeni
çetelerin kullanılması
işi İngiltere ile
aramızda rekabete
dönüşüyor. Eğer bu
ermeniler Türk
hatlarının gerisinde
sabotaj için
kullanılacaksa, bu iş
İngilizlerle anlaşmaya
varılarak temin
edilmelidir»
O
M
U SA D a|ı Ermenilerinin sırtında iki büyük sömür geci devletin oynamakta oldukları oyunların sonu daha gelmemişti.Fransız temsilci Defrance, 22 Eylül’ de yeniden Ermeni kampı na gider. “ İsyancı” Ermeni ele başıları ile tekrar konuşur. A ldı ğı bilgiler şunlardır:
“ General Maxwell, Ermeni komando grubunu Toprakkale i- le Asi nehri ağzı arasmda bir noktaya gizlice çıkarmak emelin dedir. Ana demiryolu üzerindeki (Bahçe) tünelini havaya uçurur larsa, Adana ile Halep arasında her türlü bağlantı kesilecektir. Ulaşmak istediği esas hedefler den biri budur. Bölgede elektrik enerjisi veren bazı tesisleri de yı kacaktır.”
Ermeni elebaşı Defrance’a der ki:
“ Biz, İngiliz kumandası altın da dövüşmek istemiyoruz. Fran sa’ yı tercih ediyoruz. Yalnız ya rın İngiliz generali silahlan yol lar ve harekete hazır mısınız der se, ne cevap vereceğiz?”
Defrance’m cevabı:
“ İngiltere ve Fransa, sîzlerin
durumunu konuşmaktadırlar. Sabredin. Bu görüşmelerin neti celerini bekleyin.”
F ran sız te m silcis i, P a ris’ e yolladığı raporda Musa D ağı’n- dan gelen “ eli silah tutan” Er meniler hakkında da şunlan yaz maktadır:
“ Bu Ermeniler Türkiye’nin dağlık bölgelerinden gelmişler dir. Şüphesiz iyi çeteler kurula bilir onlarla. Yalnız bunlardan disiplinli birer asker olarak is tifade edilebileceğ'ni sanmıyo rum. Değerli subayların kuman dası altında, ellerine iyi silahlar verildiği takdirde, cesurane bas kınlara girişebilir ve diğer Erme ni halkını da isyana sürükleyebi lirler. Yalnız bir noktaya büyük dikkat gösterilmeli. Bu Ermeni çetelerinin kullanılması işi bi zimle İngiltere arasında bir reka bete dönüşüyor. Eğer bu Erme niler, Türk hatlarının gerisinde
sabotaj işlerinde kullanılacaksa bu iş İngilizlerle aramızda tam bir anlaşma ile temin edilmeli dir.”
M ü t t e f i k l e r i n
u n u ttu ğ u
Akıllarına getirmedikleri veya getirmek bile istemedikleri bir husus var. Çete diye Türk cephe sinin gerilerine salacakları bu Ermeniler, Osmanlı vatandaşı dırlar. Yakalandıkları takdirde “ harp esiri” durumunda olmaya caklardır. Vatanlarına ihanet et miş kişiler sayılacaklar ve derhal kurşuna dizileceklerdir. Her ül kede, İngiltere’de, Fransa’da da bu hal böyledir.
Onların umurunda bile değil. Nihayet, Musa Dağı Ermeni- leri için, General Maxwell ile Defrance bir araya gelip meseleyi konuşmayı kararlaştırırlar. Ingi- lizin bir sorusu Fransız diplomatı oldukça müşkül durumda bırakı verir:
“ - Ermeni kampı için sarfedi- len bir para var! Bu para hangi devletin bütçesinden çıkacaktır?” “ Bilemiyorum. Hükümetime sorayım” diyebilir Defrance...
Mısır’da çok zengin Ermeniler var. Para babası Bogos Nubar “ paşa” da oralı. Bunlar, Port Said kampının masraflarım kar şılayabilirler. Mısır Ermenileri nin sözcülerinden Çobanyan ile konuşulması kararlaştırılır. Ço banyan kısa zamanda cevabı ge tirir:
Mısır tüccarları zengin ki şiler değildir. Bizler ayrıca Os- manlı imparatorluğumdaki Er- menilere çok para yardımında
bulunduk. Musa Dağı Ermenile- rine verilecek paramız kalma mıştır.”
A radan ik i hafta g e ç e r ... Fransa:
Musa Dağı’ ndan getirilen Ermenüerin kamp masrafları ne olacak?” sorusunu unutmuştur bile. Ingiliz Generali yeni bir toplantı önerir ve bu defa D ef rance’a der ki:
“ - İngiltere, Musa Dağı Erme nilerinin Port Said’ deki kampta daha fazla kalmalarını mahzurlu ve hatta tehlikeli görmektedir. Bu şekilde işsiz güçsüz oturma ları onları kötülük yollarına ite bilir. İngiliz kumandanlığının Fransızlardan bir ricası var:
Musa D ağı’ndan getirdikleri Ermenileri, Mısır topraklarından alıp götürsünler...”
Paris ısrar etmiş:
Mısırlı çok zengin Ermeni tüccar var. Yardım etmelerini sağlayın!”
Mümkün olmamış. Bogos N u bar, “ millî emeller” için A vru pa’ da dolaşırmış. OğluArakel, babası adına herhangi bir taah hütte bulunamazmış...
Defrance’ı ümitsizliğe düşüren bir başka olay vardı:
“ Buradaki Ermeniler Katolik ve Gregoryen olarak birbirlerine düşmüş vaziyetteler. Toplu hal de bunları bir araya da getiremi yoruz.”
Sonraları bir ümit belirmişti. B elki de F ran sızlar, M usa Dağı’ndan getirdikleri Ermenile rin masraflarına katılm aktan kurtulacaklardı. Dışişleri B a kanlığı, 12 Ekim ’de Kahire siya sî temsilcisine aşağıdaki telgrafı çekiyordu:
“ Ingiltere Büyükelçiliği’nden
geldiler. Port Said kampında eli tutan Ermenilerin, Mondros'ta, yükleme boşaltma işlerinde kul lanılmasına hiçbir itirazları bu lunmadığını söylediler. Harbiye Bakanlığı bu yolda gerekli tali me tı Yüzbaşı Saint Quentin’e yolladı. Buna dair anlaşmanın süratle tamamlanmasına önayak olmanızı rica ederiz.”
ı-YARIN:---PATRİK KARŞI
ÇIKINCA
İNGİLİZLER İN PROJESİ
SUYA DÜŞÜYOR
PATRİK
ERMENİLERDEN
SİLAHLI ÇETE
KURULMASINA
KARŞI ÇIKIYOR
M
U S A D a ğ ı E rm en ileriMondros Limam’nda işçi olarak çalışmaya ya naşın amaktadn. Kendilerinden “ çete” olarak istifade edilmesi fikri yeniden hakim olmuştur. Bu defa Fransız askeri çevrele rinin görüşleri vardır. Amiral Darrieus Akdeniz’deki Fransız filosu kumandanlarının görüşle rini şöyle açıklar:
★ Musa D ağı’ ndan getirdiği miz Ermenilerin, yükleme-bo- şaltma işlerinde çalıştmlmaları na karşıyız. Bunlar süratle eği tilmeli, silahlan dinim alı ve Türk hatlarının gerilerine komando olarak gönderilmelidir.
★ Bunu yaparsak, hiçbir şeyi değiştirmemiş oluruz. Musa D a ğı kıyılarına ilk vardığımız anda ki durumu —daha iyi şartlar içinde— devam ettirmiş oluruz. Ermeni isyancılar, isyanlarına, bu defa ellerinde daha mü kemmel silahlar, bol cephane ile devam imkânlarını bulurlar. A y rıca, eşleri, çocukları, aileleri bizim tarafımızda, emin ellerde bulunduğundan, büyük bir ma nevî kuvvetle dövüşe girişirler. D övüş kabiliyetleri artmış olur.
* Türkler Süveyş Kanal’ı bölgesine saldınya hazırlanmak - tadırlar. Türk kuvvetlerini müş kül duruma düşürmek için, Adana bölgesini Halep'e ba ğ layan demiryolu üzerindeki Bah çe 'tüneline veya Racun k öp rüsüne muvaffakiyetli baskınlar
kâfi gelecektir. Yalnız Ermeni komandolar bu baskın hareketle rine katılacağından, bu planın m u vaffak olm am a sı halinde müttefik kumandanlığı, prestiji yönünden, hiçbir şey kaybetme miş olacaktır.
3 Kasım tarihli' bu raporunda Fransız amirali, baskınlara hiç bir müttefik subayının katılma yacağım özellikle belirtmiştir. Halbuki, hedef olarak gösterdiği Bahçe tüneli onca çok mühimdir. Tünel çok dağlık bir noktadadır ve tahribi halinde, demiryolunu da başka bir yerden çevirip g e çirmek imkânı bulunamayaca ğından, bu yol savaş süresince O sm an lı ordusu tarafın dan kullanılamayacaktır.
F ran sız am irali raporun da şunları da
belirtmiştir-★ İngiliz kumandanlığı da, bu Ermeni çetelerini aynı hedef lere göndermek için hazırlık yap maktadır. Buna dair elimizde kat'i deliller var. Bizim süratle hareket etmemiz ve Ingilizlerden önce Ermenileri kullanarak bu baskınları muvaffakiyetle ta mamlamamız lazımdır.
E r m e n ile r k a y g ılı
Fransa
u m u rs a m a z
Musa D » * -’- *
oyunlar bazı Ermeni çevrelerini rahatsız eder. Bogos Nubar’m Kahire’de bulunan oğlu Arakel gider Defrance’i bulur. Yamnda, Birleşik Amerika’daki Ermenile ri temsilen Mısır'a gönderilmiş Amerikalı bir gazeteci var. New York Herald’den Dr. Gibbons. Her ikisi de, bu Ermenilerin çete hareketlerine girişmek üzere Os manlI hatları gerilerine gönderil melerine şiddetle karşıdırlar.
Derler ki: “ — Böyle bir giri şimde bulunursanız, Osmanlı topraklarında yaşamakta olan Ermenilerin başlarını yeni dert lere sokmuş olursunuz.”
Defrance önemsemez bu
ihti-•
A B D 'd e k i
Ermenilerin
temsilcileri
Ermenilerin
Türkter'e karşı
kullanılmasını
istemiyorlardı.
«Bu durumda
Osmanlı
topraklarında
yaşayan
Ermenilerin başını
derde sokarsınız»
dediler.
Fransızlardan
aldıkları karşılık
şu oldu: «Zaten
ne kaldı ki...»
mali. Cevabı şu tek cümle olur: “ — Zaten ne kaldı ki!” Ermeni biraz daha ölmüş, öl memiş? Fransız diplomatının umurunda mı? Ve bu sözlerin s ö y le n d iğ i tarih: 10 Şubat 1916’dır.
İn g ilt e r e ö n c e d e n
h a r e k e t e g e ç iy o r
Aradan bir ay geçmiş, îngiliz- ler, gizlice, acele hazırlıklara gi rişmişler. Musa Dağı Ermenile- ri’nden, en güçlülerinden, yüz kadarını bir tarafa çekmişler, bunlara silah eğitimi yaptırmaya başlamışlar. Bütün bu faaliyeti,
müttefiklerinin gözlerinden saldı tutarak yürütmüşler.
'Fransız istihbarat subayı Yüzbaşı Saint-Quentin ise İngi liz kumandanlığının bu konudaki planlarını, hazırlıklarını tesbite muvaffak olmuş...
Yüz kişilik Ermeni çetesini, m odem silahlarla ve bol cephane ile, İngiliz savaş gemileri Musa Dağı çevresinde bir noktada ka raya bırakacak. Bu çeteler böl geyi karış karış bilmektedir. Tam bir gizlilik içinde hareket edebileceklerdir. Görevleri, Ha lep şehrinin kuzeyine düşen de miryolu hattı üzerindeki Racun köprüsünü havaya uçurmak, Adana ile Şam arasında tüm bağlantıyı böylece kesmek. Ba şarısızlık halinde, “ Ingilizler ba şaramadı bu işi” , dedirtmemek için de, İngiliz kumandanlığı, Ermeni çetesinin yönetimine hiç bir subay mı vermeyecek!
P a tr ik
k a rş ı ç ık ıy o r
Çetenin yola çıkmasından bir kaç gün önce haber yayılmış... Belki de çete efradından bazı ki şiler haber ulaştırmışlar. Şu var ki, Kahire’deki Ermeni patriği hemen İngiliz başkumandanına gitmiş, itiraz etmiş, Ermenilerin çete olarak Osmanlı hatları geri sine gönderilmelerine karşı gel miş. General Maxwell’e Bogos Nubar’dan da telgraf gelmiş. İs tanbul Ermeni patriği Zaven’in de bu işe karşı olduğu bildiril miş.
Fransız istihbarat subayı ra porunda diyor ki:
“ Böylece İngilizler’in planlan suya düştü. General Maxwell, Ermeni patriğinin bu müdahale lerine cok sinirlendi.”
P o r Said kampının masrafları da artm ak tadır. Sebep de: Kampta doğumlann ölümlerden çok fazla olmasıydı! Musa Da- ğı’ndan ayrılalı yedinci ay dol mamıştı bile...
YARIN:---5 Bin Ermeni
askeri aranıyor
F
RA N SA , Musa D ağı’nda- ki Ermenilerin eli silah tu tanlarından ille de faydala nacaktı.Londra’daki Fransa Büyükel çisi 4 Temmuz tarihli raporunda İngiliz Generali Clayton ile Er meni işlerini tekrar konuştu ğundan bahisle şunları yazmıştı: “ Ermeniler arasında, eli silah tutabilecek dununda bulunanları Kıbrıs adasında bir kampta top layarak askerî eğitime tâbi tut mak faydalı olacaktır. Son and- laşmalar He Ermenistan’ın bü yük bir kısmı Fransa (sömürge) bölgesine terkedilmiştir. Bu sebeple, Ermeni askeri birliğinin Fransız subaylarının nezaretinde ve masraftan Fransa’ya ait ol mak üzere kurulmasından daha tabiî bir şey olamaz. Böyle bir Ermeni askerî gücünün kuruluşu dahi Türkleri tedirgin etmeye yeterli gelecektir.
Bir başka gelişme var ki, bu
hedefe süratle ulaşmaya bizleri
mecbur ediyor. Londra’ya gelen raporlara göre, Arap ihtilâl hare ketleri Suriye’ye de yayılmakta dır. Böyle bir gelişme teyid edi lirse bizim Lübnan taraflarında gücümüzü göstermemiz gereke cektir. İşte burada Ermeni kuv vetinden faydalanabiliriz.”
L avren s'i
ö n le m e k g e r e k
Paul Cambon, “Arap İhtilAl
Hareketi” nin gerisinde Ingiliz-
lerin, Lavrens’in bulunduğunu çok iyi bilmektedir. Bildiği bir başka husus, Lavrens’in, Suriye, Lübnan, Kilikya gibi noktalann Lloyd George tarafından Fran sa’ya terkedilmiş o İm asma şid detle karşı olduğu! İngiliz ajanı Lavrens’in kontrolü altındaki
“ Arap İhtilâl Hareketi” bu top
raklan kolaylıkla Fransa'nın el lerinden koparabilir. Bunu önle mek lâzım. Bu işte de “ Ermeni
Lejyon Kuvveti” F r a n sa ’nın
karşılaşacağı güçlükleri yenme sinde rol oynayabilir. Hesaplar bunlar! Yoksa “ Ermeni mesele - si” ne bir hal çaresi aramak değil.
Fransızlar
5 bin kişilik
bir x<Ermeni
lejyonu»
kurma
peşinde
ERMENİLER, ADANA İSKENDERUN
BÖLGESİNDEKİ ÇETE
SAVAŞLARINDA KULLANILACAKTI
Bunun ne kadar imkânsız oldu ğunu herkesten fazla Paul Cam bon biliyor. Ondokuzuncu asrın sonlarında bu Fransız diplomatı İstanbul’da büyükelçiydi. 20 Şu bat’ta Fransa Dışişleri Bakanlı ğı dosyalarına ulaştırdığı bir ya- zısında:
“ Ermeni meselesine hal çaresi yoktur. İmkânsızdır!” ¿ y e n , şim diki Londra Büyükelçisiydi!
5 bin E rm en i
a s k e r i n e r e d e n
b u lu n a c a k ?
Fransız diplomatının bu teklifi üzerinde 1916 yılında en fazla duran Harbiye Bakam olmuştu. Genelkurmay „„şk a n lığ ı’na 19 Temmuz’da bir yazı geliyordu:
“5 bin Ermeniden kurulu ola cak bir askerî birlik için gerekli subay - assubay kadrosu ile si
lahı acele sağlayabilir misiniz? Derhal cevap verilmesi.”
Fransa bu 5 bin Ermeni aske rini nerede bulacaktı? Port Said kampından Musa dağlılardan 4 veya 500 asker sağlanabilirdi. Yalnız İngilizlerin bir sözü var:
“Osmanlı ordusundan alınmış esirler arasında Ermeniler de var. Çoğu firar ederek İngiliz hatlarına sığınmış kişiler. Hin distan’da Ur kampta bulunu yorlar. Tahminen 600-700 kişi!
Bunları da, kuracağınız Ermeni
kuvvetine verebiliriz.”
İngilizlerin tu tu m u birden değişmişti. 1916 yılı yazında, bölgelerinde ne kadar Ermeni varsa Fransızlara devretmeye hazırdılar. F ra n sa ’n ın bir
“ Ermeni Lejyonu" kurmasını ve
özellikle bunu Orta D oğu’da Müslüman bölgelerde kullanma sını “içtenlikle" arzu ediyorlar ve bu işte muvaffak olmaları için
elden geleni yapmaya kararlı gözüküyorlar.
İn g iliz le r
n e d e n tu tu m
d e ğ iş tird i?
İngilizlerin düşündükleri ney di?
Paul Cambon’a bir teklifleri olmuştu:
“Kıbrıs adasmda size bir kamp yeri hazırlarız. Orada, Fransız subayları Ermeniler! eğitebilirler.”
Daha birkaç ay önce Musa Dağı'ndan getirilen Ermenileri kabul etmeyen, birtakım güçlük ler olduğunu anlatan ve Kıbrıs'a Ermeni kabul edemeyeceklerini söyleyen aynı İngilizler... Foreign
Office’in düşündüğü neydi? Bel ki de bu Ermeni lejyon askerleri, F ran sa’nın O rta D o ğ u ’ daki sömürge topraklarında başının iyice derde girmesinde, İngilte re’nin “müttefiğl” olarak ça lışacaklardı.
Fransa Harbiye Bakam, tasarı larım, ümitlerini bir raporda top layıp kabineye sunmuştu:
“ Ermeniler, Adana - İskende run bölgesinde çete savaşlarında kullanılacaktır. Bu şekilde Türk- lerin askerî gücünün Ur kısmı oraya bağlanmış olacak, güneye kaydırmalar yapamayacaklardır. ★ Fransa'nın niyeti Suriye’de yeni bir cephe açmak değildir. Düşünülen şudur: Anlaşmalarla bize terkedilmiş topraklarda
# Musa Dağı
Ermenilerinden eli
silah tutanlar,
500 kişiyi
geçmiyordu.
Lejyonun öteki
çetecileri nereden
bulunacaktı...
Bu noktada, aynı
amacın peşinde
koşan İngilizlerin
tutum değiştirdiği
görüldü. Osmanlı
esirleri arasında
Ermeniler de
bulunuyordu.
Bunları Fransızlara
devredecekler
eğitimleri için
Kıbrıs'ta bir kamp
yeri bile
verebileceklerdi.
(Suriye, Lübnan, Kilikya) gücümüzü her vesileyle göster mek! (Bunu da Ermeni lejyonu başaracak).
★ Suriye’ye yayılacak Arap ihtilâl hareketi tek başına kal mamalıdır. Fransa bu hareketle rin içinde görülmelidir. Fransız subaylarının kumandası altında bir “askerî lejyon” bize faydalar sağlayacaktır. Böylece Arap ihtilâl hareketlerinin “bağımsız gruplar” yaratmasını da önlemiş olacağız. Anarşiye de imkân bı rakılmayacak.”
Bütün bu hedeflere “Ermeni lejyonu” vasıtasiyle ulaşacaklar.
r-YARIN:---Ermenilerin sırtından
pazarlık sürüyor
Fransızlar,
Erm eni
le jy o n u n u
Kuzey A frik a lı
b irlik le rle
ta k v iy e y i
d ü şü n ü yo rd u
PORT SAİD'DEKİ KAMPIN
MASRAFLARI SORUN YARATIYOR
• Ingllizler, eğer kamptaki Ermenileri kullanacaklarsa,
kampın masraflarını da Ingilizlerin üstlenmesini iste
mişlerdi. Eli silah tutanlar Türklerle savaşmaya gönde
rildiğinde, kampta kalacak ailelerine de Fransızların
bakması gerekiyordu
O
E
RM EN İ lejyonunun ku rulması fikrini, Fransız ordusunun Başkumanda nı Mareşal J. Joffre de benimse miştir. Millî Savunma Bakanı'na yolladığı 1 Ağustos tarihli bir yazısında der ki:“ Osmanlı împaratorluğu’nu bugün birçok güçlükler tehdit etmektedir. Durumdan faydala nabilmek için Kıbrıs'ta Fransız subaylarının kontrolü altında 5.000 kişilik bir Ermeni lejyo nunun süratle kurulmasına ta raftarım ve bu konuda görüşleri nize katılırım.
Fakat bu Ermeni lejyo nunu, bir Fransız askerî gücü ile takviye imkânları mevcut değil dir. Hiçbir cepheden şu anda ne kuvvet ve ne de subay alabiliriz. Belki bu Ermeni lejyonunun ya nma bir Kuzey Afrika (Arap) birliği katılabilir.”
Ermeni lejyonunun, (Şark ordusu kumandanlığı) na - ka rargâhı Selanik’tedir - bağlan ılası mümkün değildir. Ancak bu lejyon, Akdeniz’de (Suriye Fransız filosu kumandam) emri ne verilebilir. Bu kumandanlık, Ermeni lejyonunu Anadolu’nun,
gerekli göreceği her noktasmda rahatlıkla kullanır
Suriye'de hareket
Harbiye Bakanlığı derhal ha rekete geçmeye hazır. Ermeni askerî kampmı kuracak. Fakat daha önce hükümetin bir soruyu cevaplandırmasını lüzumlu görü
yor:
“ Suriye ’ de bir askerî müda halede bulunmamız prensip iti bariyle kabul ediliyor mu?”
B a k an lığın b e lir ttiğ i diğer noktalar şunlar:
“ Osmanlı idaresine karşı isyana teşvik edilen Hicaz Emiri ile a- damlan harekete geçtikleri zaman İngiliz kumandanlığı da birlikleri ile bunları destekleyecektir. Bu vaziyette Ingilizler Filistin’in güneyinde saldırıya başlarlarsa Fransa’ nm pasif kalması müm kün olamaz. Suriye ile ilgili an laşmalara uygun olarak o bölge deki Arap halkına yardıma gitme miz lâzımdır. Fakat şu sırada bir Suriye seferine girişmek im kânsızdır.” ______________
Harbiye Bakanı’nm teklifi a- çıktır:
“ 5 ilâ 6000 Ermeni’yi silah landırırız , dünyanın dört bir ta ratma göç etmiş Suriyelilerden de gönüllü toplayarak bir birlik kurar buna da Ermeni lejyonuna iki veya üç Fransız taburu ilave edilebilir. Bu kuvvet Suriye kıyı larında Trablusşam’a çıkarılır ve başlamak üzere olan isyan hare ketlerine destek olur. Böylece Suriye üzerindeki haklarımızı da pekleştirmiş oluruz. Bu konuda hükümetin acele bir karara var ması lâzımdır.’ ’
Genelkurmay Başkanlığı ise, bir başka soruya cevap bekliyor 10 A ğu stos’ta...
“ ö n ce bilmemiz gereken, eli silah tutan kaç Ermeni bulabile- ceğimizdir. Bu konuda hiçbir bilgimiz yok. İskenderiye’ de 250 kişi var diyorlar. Ingilizler Hindistan'dan bize kaç Ermeni yollayacaklar? Bunu da bilmiyo ruz. 5000 Ermeni’ yi nereden çıka racağız?
Londra Büyükelçiliğimize ta
F ra n s ız o rd u s u n u n b a ş k a m u ta n ı m a re ş a l J o ffre da, "E rm e n i le j y o n u " fik rin i b e n im s e m iş ti.
limat verilsin, sorulsun: Ingiüz- ler, eli silah tutan kaç Ermeni’yi verecekler? Kat’ i bir rakam lâ zım, Kıbrıs askeri kampına ona göre subay, astsubay ve malze me gönderilecektir.”
Kampın masrafları
VeErmenilerin sırtında telgraf lar birbirini takip eder.
Fransız siyasî temsilci Defran- ce Kahire’ den Paris’e bildirir:
“ Albay Bremond (Fransız as kerî misyon şefidir) bana geldi, Port Said kampındaki Ermeni- lerden 200 kadar temin edileceği ni söyledi. Yalnız bunlar, bu ra kamı süratle bir misline çıkarma yı vaadetmi şler.”
Defrance, Ingilizlerin kendisi ni sıkıştırmakta olduklarını da yazar:
"P ort Said’teki kampla ilgili o- larak Ingilizlerin tek bir isteği var: Bir an evvel bu Ermeniler- den kurtulmak! Toplu halde bu Ermenileri götürmemizi ısrarla istiyorlar. Eğer bu kampta eli si lah tutan Ermenileri kullan mayı kararlaştınyorsak o zaman bu kampın yıllık masraflarını • 30.000 franktır - da üzerimize al mamız gerekecektir. İngiltere, kamp için sarfettiği bu parayı is temektedir. Kampın gelecek ay lardaki tüm masrafları da bun dan sonra tarafımızdan ödene cektir. Eli silah tutanlar gittik ten sonra aileleri kampta kala cak. Bunlara da biz bakacağız.”
Anlaşmazlıklar
A ğ u s to s son larında L o n d ra’dan bir haber yayılır. Anlaş ma olmamış, îngilizler Kıbrıs’ta Ermeniler ve Fransızlar için kamp yeri vermekten vazgeç mişler. Bu habere Albay Hamelin sevinir. Fransız kumandanı Or
ta Doğu bölgesi üzerinde çalışan genelkurmay üyelerinden biri dir. Der ki:
“ Ermeni askerini kullandığı mız takdirde tngilizlere 360.000 frank ödememiz gerekiyordu. Bu vaziyette, bu para ölçüsünde değeri olmayan bu askeri kullan maktan da vazgeçmiş oluruz!.” Dışişleri Bakanlığı’nın ilgili memuru, albayın bu yazasım “ bilgi edinilmesi” kaydı ile ba kana havale eder.
YARIN:---Albay Bremon
B o g o s
*
S u riy e ve K ilik y a 'nın s a v a ş tan sonra F ran sa ’ya b ıra k ılm a s ı k o n u s u n d a m ü tte fik le r a ra la rın d a a n la ş m ış la rd ı. “ M u s a D a ğ ın d a 4 0 G ü n " a d lı k ita p ta yer a la n y u k a rıd a k i h a rita , F ra n s ız s ö m ü rg e s i h a lin e g e tirile c e k O s m a n lI to p ra k la rın ı g ö s te riy o r.Fransızlardan Kilikya bölgesinde muhtariyet istiyor
# Ermeni lider eski görüşmelerinden vazgeçmişti. Fran
sızların Ermeniler arasından asker toplamalarına itiraz
etmiyordu. Yalnız bir rioası vardı: Çok gizli hareket
edilmeli, Türkiye’nin hiçbir şeyden habere olmamalıydı
D
E FR AN C E, Kahire’de 7 Eylül günü İngiliz ku mandanı general ile bir toplantı daha yapar. Paris’e şu nu bildirir:İngiltere Yüksek Komiseri ba na dedi la:
»■
— Ermenden kullanmak mı istiyorsunuz? ö y le ise alın, he men alın, fakat hepsini birden ahn, bana büyük hizmette bulun- ' m uş olursunuz.”
İngiltere elinden geleni yap maktadır ve yapacaktır.
Paul Cambon 13 Eylül’de Londra’dan bildirir:
“ Şimdi Dı^şleri Bakanlığı'n- dan resmî bir yazı g eld i. Kıbrıs' ın Müslüman olmayan bölgesin de, Ermeni askerini yetiştirmek ’ için , bir askerî kamp yerini tesbit • etmişler. Ayrıca şu bilgiyi de i, verdiler:
* — Mısır’daki Ermeniler ara sında askerlik yapabilecek du rumunda 400 ilâ 500 kişi bulmuş lar. Fransa'nın, bunları da E r meni lejyonu için hazırlamaları na İngiltere müsaade etmekte dir.
— Hindistan’dan harp esiri
olarak 175 Ermesi geliyor.”
Albay Bremond
diye biri
Hemen 3 yıl sonra Çukurova’ da bu Ermeni lejyon askerinin başına geçerek (onlar size yaptı, ' siz de onlara yapın) diyerek böl genin her köşesinde kanlı olayla ra sebebiyet veren, bunları k ö rükleyen Fransız albayı Bre mond ...
1916 yılının Eylül’ünde Kahire’ - de askerî misyon şefidir. Ermeni lejyonunun bir an önce kurulma sı için çırpınmaktadır. Dışiş leri Bakanlığı ’na, Defrance eliy le, ulaştırdığı uzun bir raporda (Neden Ermeni askerini kullan malıyız?) sorusuna cevaplar veri yordu:
Cebel M usa’dan getirdiği miz Ermeniler için size daha önce de yazmıştım. Bunların kamp masraflarını - ayda 30.000 frank üzerinden - savaş sonunda nasıl olsa İngiltere’ ye ödemek zorunda bulunuyoruz. Hiçbir teşebbüste bulunmazsak, üstelik parasmı cebimizden ödeyerek, bu Erme- nilerin Ingilizleşmelerine, Ame- rikanlaşmalarına veya Ermeni- leşmelerine imkân vermiş olaca
ğız. Bunun için de, ^mdiye kadar olan davranışlarımızdan derhal vazgeçip tam bir geriye dönüş yapmamız lâzımdır. Bu gün süratle davranırsak bu Er meniler her istediğimizi yapa caklardır. Bunu temin için de başlarına bir Fransız subayını kumandan tayin etmemiz ve bu subayı da doğruca Paris’e bağla mamız gereklidir.
— Cebel Musa Ermenilerini ya toptan bırakmalıyız veya toptan tarafımıza çekmeliyiz. Fransa bunlarla ilgisini kesmeye karar verirse çok aleyhimizde olur. Çünkü bu Ermeniler, barış olunca Orta D oğu’da Fransa'nın yönetimine terkedilmiş olan top raklar üzerine gelip yerleşecek lerdir. Nasıl bir hava içinde geleceklerdir? Kendilerini yüzüs tü bıraktığımızdan dolayı bize kırgın ve İngiliz tesirine kapılmış olarak... Hatta, her davranış ları “ Muhalif” olan Ermeni k o mitelerinin âleti olarak gelecek lerdir. Halbuki şimdiden bu &menilerle ilgilenirsek, onları
avucumuza alırsak bu topraklar da bizlere en sadık kişiler olarak yaşayacaklardır. Böylece elimi zin altında güvenebileceğimiz bir güç bulunacaktır. Unutmayalım ki aksi bir davranış ile hem bu &menileri kaybedeceğiz ve üste- Uk bunlardan faydalanacak olan Ingiltere’ ye de para ödeyeceğiz. Şm diki halde Musa Dağı Erme nilerinin masrafları 360 bin fran kı bulmuştur.”
...Ve tavsiyeleri
Albay Bremond’un iki tavsiye si var:
1. — Bütün Ermeni kadınları ile çocuklarına özel bir itina g ö s terilmelidir. Fransız menfaatleri ne uygun bir propaganda ile bunlar yetiştirilmelidir. Fransa - nm idaresine terkedilecek top raklarda bizim öncülerimiz bun lar olacaktır.
2. — Anadolu’da geçmiş sene lerde Ermeni bölgelerinde m isyo ner olarak bulunmuş Cizvit papazlarından mutlaka faydalan mamız lâzımdır. Hangi m isyo nerlerin nerelerde bulundukları na ve kendilerinden nasıl fayda lanılabileceğine dair ayrıca bir yazı takdim edilecektir.
Fransız diplomatı, Bogos Nu bar ile konuşmasmdan sonra görüşlerini de şöyle belirtir:
“ Kanımca, hiç vakit kay betmeden, Cebel Musa Ermenile- rine ait masrafı Ingiltereye öde memiz ve bu Ermeniler!, idaresi ni üzerimize alacağımız toprak larda (Suriye, Çukurova) Fransız nüfuzunun- öncüleri olarak ^mdi - den yetiştirmeye başlamamız
lâzımdır.
“ Ermeniler çalışkan ve zeki İti şlerdir. Yalnız kazanma hırsı on larda çok büyüktür. Osmanlı ida resi altmda esaret yıllarında e- dindikleri kötü huylarını, sıkı bir eğitimle, disiplin altmda tuta rak, yok edebilirsek, Anadolu’da Fransa'nın gücünü sağlam te mellerde kurmasmda çok büyük roller oynama ya namzettirler. şimdi yapacağımız bazı fedakâr lıklar ileride bize çok fayda sağ la yacaa tır.”
YARIN
:---ASKER TOPLAMA
ÇABALARI
Bogas Nubar'm ricası
Ekim ayı içinde Bogos Nubar, Ermeni millî hareketinin ana li derlerinden biri olarak Fransa Dışişlerinden biri olarak Fransa Dışişleri Bakanlığı’nı ziyaret eder. Bakanlıktaki memur, onun la ilgili konuşmaya dair bakanı için bir (not) hazırlar:
Bogos Nubar, Fransızla rın Ermeniler arasından asker toplamalarına, bunları eğitmele rine itirazlarından vazgeçmiştir. Yalnız bir ricası var: Bu işte çok gizli hareket edilmelidir, Türki ye’nin hiçbir şeyden haberi olm a malıdır.”
Bogos Nubar’a göre Mısır’da ki Ermenilerle Port Said kampı Fransa’ya derhal 800 gönüllü verebilecek durumdadır. Bunlar la bir Fransız subayının kuman dası altmda bir tabur teşkil edilebilir.
Bogos Nubar, “ Ermeni dava- sı’ muan da bahsederken Fransız diplomatına bir itirafta bulunur:
“ Büyük Ermenistan’da şu sı rada Rusya’nın davranışı Bogos Nubar’m eski görüşlerini muha faza etmesinin ne kadar hatalı bir iş olacağını kendisine
göster-_• „ ti
mı ş.
Diplomat. Bogos Nubar’m bu “eski görüşleri” ni de parantez içinde şöyle belirtir: (Rus hü kümranlığı altmda muhtar b ü yük Ermeni devletinin kurulma sı).
“ Şimdi Bogos Nubar bize yak laşmaktadır. Fransız hüküm ranlığı altına girecek topraklarda mümkün olduğu kadar fazla sa yıda Ermeninin toplanmasını istemektedir. Ayrıca, Kilikya’- nın Suriye eyaletinden ayrı bir idareye bağlanmasını ve o top raklarda Ermenilerin kendi ken dilerini idare etmelerine imkân sağlanmasını talep etmektedir.
“ Kendisine verdiğim cevapta, bu meseleyi tartışmaya yetkim bulunmadığını söyledim. Fransa idaresine terkedilmesi henüz ta savvur olunan topraklarda şim diden İdarî taksimat yapılmaya girişilmesini de erken bulduğu mu ekledim. Fakat Fransa ba y rağının dalgalandığı topraklarda Ermenilerin barış ve adalet için de, müreffeh bir hayat sürecekle rini belirttim. Ermenilerin şeref li bir hayata, nihayet tam bir huzura ancak Fransız idaresinde kavuşacaklarını anlattım."
Bogos Nubar
Ermeni
gönüllüler
toplanması
için emir
veriyor
Amaç, Anadolu'nun
sömürgeleştirilmesi
E
RM EN İLERİ kullanmakkârlı bir iş olacaktı so nunda. Yalmz para lazım dı. Masraflar ağır olabilirdi.
2 Ekim 1916’da Harbiye Nazırı hükümet başkanına bir yazı yol lar:
★ Port Said kampında eli silah tutan Ermenileri asker olarak kullanmayı prensip olarak kabul ediyorsak, ayda 30.000 frank o- lan bu kampın masraflarını da üzerimize almamız gerekecektir. A y rıca Fransız hükümeti, kampta kalacak 4.000 kadın, çocuk ve ihtiyarı da beslemek ve barındırmakla mükellef olacak ve bu masrafı da karşılayacaktır. Hükümet, bunu kabul ediyor mu?
★ General Murray, eli silah tu tan Ermenileri derhal bize bı rakmaya hazırdır. Yalnız ileri sürdüğü bir şart var: Kampta kalacak ihtiyar, kadın, çocuğu da hemen götürmemiz isteniyor.
Ingilizler bir ara Ermeni er kekleri “ katıra” olarak Selanik cephesine yollamak istemişler fakat bu tekliflerini Musa Dağlı’lar reddetmişler!
Harbiye Nazın şu sorunun cevabım istiyordu:
' “ Hükümet başkanı olarak, 200 Ermeninin silah altma alınması, bu kadar masrafa değer görülü yorsa o zaman ben derhal gereken emirleri veririm.”
Bogos N u b a r 'ın
Ti ,
o n a y ı
Ekim sonunda Bogos Nubar’ın bir mektubu gelir Dışişleri Ba- kanhğı’na. “ Ermeni Mili Lideri” derki:
“ Savaşm müttefik ordularının zaferi ile son bulması halinde Er meni millî taleplerinin aynen ye rine getirileceği hususunda kati teminat aldım. Bunun için de, Er meni gönüllülerinin Fransa'nın kumandası altında silaha sarılma larına nza gösteriyorum. Gerekli merkezlere, gönüllü toplamaya girişmeleri hususunda emirler yolladım.”
Genelkurmay Başkanlığı Er
meni birliğini kurmakla Romieu adında bir binbaşıyı görevlendi rir ve bunu derhal Mısır’a gönde rir.
Binbaşı Romieu 9 Kasım’da durumu şöyle anlatır:
“ Ermeni komiteleri, iki ay zar fında ikibin gönüllü sağlayacak larım söylediler ve teminat ver diler. Bunların 1500’U Ameri ka’dan getirilecek. Mısır Ermeni Cemaati de 500 kişi verecek. Bu rakama, Hindistan’da İngilizle- rin ellerindeki Ermeni harp esirleri de dahildir. Yalnız Port Sait kampındaki 500 Ermeni yu karıdaki rakama alınmamıştır."
A m aç A n a d o lu 'y u
s ö m ü rg e le ş tirm e k
Esas hedefleri Anadolu’yu sö mürge haline getirmek... Bu uğurda Ermenileri kullanacaklar, dünyanın dört bir yanından top layıp, ellerine silah vererek... Binbaşı Romieu hemen
Kıb-n s ’a giderek, IKıb-ngilizleriKıb-n ayırdığı kamp yetini gezmiş. M agosa’mn 24 kilometre kadar kuzeyinde, sahilde... Binbaşı, Erm eni lejyonu ile birlikte götürülecek Cizvit papazlarının da bir listesi ni hazırlamış, bunların nerelerde bulunabileceğini işaretlemiş. Hemen hepsi, yıllar boyu Anadoluda Ermeni köylerinde Katolik propagandası yapmış, Ermenileri Gregoryen - Katolik diye bölmüş, birbirlerine düşür müş misyonerler. Cizvit’i de var, Saint Joseph’lisi de var...
Harbiye Bakanlığı’nda “ Doğu
lejyonunun teşkili hususunda talimatname” süratle tamamlan
mış. Bir sureti, bilgi edinilmesi için Dışişleri Bakanhğı’na gönde rilmiş. “ Doğu lejyonu” demele rinin bir sebebi var. Yalnız Er menilerle yetinmemişler. Dünya nın dört bir yanma yıllar boyu göç etmiş Suriyelileri de bulmuş lar. Onlan da silah altına çağır mışlar. Osmanlı împaratorlu- ğu’na karşı dövüşe davet et
mişler... Bağımsızlık için demiş ler... Ashnda Fransa sömürgesi ne hizmet için... Suriye lejyonunu k u lla n a ra k S u r iy e ’ y i ele geçirecekler, Ermeni lejyonu sa yesinde Çukurova’ya yerleşecek ler...
A sayişi b ö y le
s a ğ la y a c a k la r
Dışişleri Bakanlığı’ndaki ilgili ler, Fransa’mn ne sebeplerle Ermeni ve Suriye lejyonlarını kurmakta olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koyan bir (not) ha zırlamışlar ve bunu hükümete sunmuşlar.
Deniyor ki bu notta:
“ Savaştan sonra kontrolümüz
•F ransız Dışişleri
Bakanlığı'nın
hükümete sunduğu
bir not, Ermeni
lejyonunun
kuruluş
amacını da
açıklamaktadır. Bu
nota göre Fransızlar
savaştan sonra
kontrol altına
alınacak bölgelerde
bu lejyon aracılığı ile
asayişi sağlamaya
çalışacaklardır...
altında girecek Anadolu topraklarında asayişi sağlamak çok mühimdir. Bu asayişi, yerli halktan kurulu bir jandarma - po lisle sağlamama mümkün değil dir.”
Almanya’ya veya Osmanlı dev letine karşı savaşı sürdürüp ka zanmak maksadiyle Ermeniler silah altına çağrılmıyor! Bu kuvveti savaş sonrası için sakla yacaklar! Anadoluyu sömürge haline getirmek için bir “ silah” olarak Ermeniyi kullanacaklar.