• Sonuç bulunamadı

Yahya Kemal'in çocukluğu

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yahya Kemal'in çocukluğu"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

cumhuriyet

llll=IIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIII|||HIIIIIIIII|llllllllllllllllllllllll>HlllllllllllllllllllltlMlllirill=||||

Y u g o s l a v y a M e k t u b u

...

Yahya

Kemalin çocukluğu

Geçen yazımda Üs kübün dikkate de­ ğer anıtlarından ve şehrin kısa tarihçe­ sinden bahsetm iş­

tim . Bu defa Üs- _ _ küpte doğan Yahya K em alin çocuk luk hayatının izlerini ararken ne­ ler bulduğumu anlatacağım .

Üskübe gelm ekten maksadım Türklüğün bu eski merkezini ziya­ ret etm ek olduğu kadar Yahya Ke malin çocukluğunun geçtiği yerle­ ri, oturduğu evi, okuduğu m ektebi görmek ve gezmekti.

Evvelâ evini bulm alı idim. Bu evin 1 sİ lak Paşa cam iinin yanında, İshakiye mahallesinde olduğunu bildiğim için, şoföre m ahalleyi so­ ruşturup doğru oraya götürmesini söylüyorum. Sabahtan beri bir iki defa geçtiğimiz eski Türk m ahalle­ lerinden, boyaları dökük, bakımsız d ükkânlarla dolu sokaklardan ge­ çiyoruz. Sokakların adı K azancılar çarşısı, Tuzcular çarşısı ve saire. Nedense burası bana görünüş itiba riyle çok fark lı olan B rükselin es­ ki m ahallelerini aklım a getiriyor. Orada da sokakların adı : Kasap­ la r sokağı, F ırın cılar sokağı, Yağ­ cılar sokağı... Meğer Ortaçağda Şar kın ve Garbın Lonca teşkilâtına gö re kurulm uş beldeleri birbirine ne kadar da benzermiş 1

Büyük bir meydana geliyoruz. Meydanın bir tarafında pazar ku­ rulu. Ortada, görünür b ir yerde Si- rilik h arflerle, yani S iril adlı pa­ paz tarafından S lav lar için icat e- dilmiş, şu Ruslar ve S ırp la r ara­ sında müşterek alfabenin harfleri ile «Bitpazar» yazılı, tshak Paşa ca mii bu pazarın arkasında. Camiin etrafındaki ev ler İshakiye m ahal­ lesini teşkil ediyor. Fak at Yahya K em alin evi bu evlerin hangisi? Ka pıları çalıp bir b ir soramıyacağıma göre camie girip imamı arıyorum : B ir yere gitmiş, öğle namazına doğ­ ru gelecek. V akit kaybetm em ek için diğer cam ileri gezerken bir yandan da imam efendileri konuşturarak a- radığım ev hakkında ip ucu elde etmeğe karar veriyorum . Fak at ek serisi camiin bitişiğinde oturan im am ları buldurm ak ne kadar ko­ laysa, kendileriyle konuşup anlaş­ mak o nispette güç. Çünkü hâlâ çok müslüman olan fak at Türklü günü gittikçe kaybeden Üsküpte imam efendilerin çoğu tükkçe bil |m ezler: ekseriyet itib ariy le ya

j Arnavut, ya B oşnak tırlar.

N ihayet gezdiğim dördüncü veya ı beşinci camide b ir Türk imamı bu- j İliyorum : A ltm ış beş yaşlarında, t dinç, bembeyaz sarığını büyük bir heybetle taşıyan güler yüzlü bir a

Yazan:

A D İ L E

a y d a

B ey'lerin evini bilen vardır» diye de ısrar ediyorum. N ihayet arama heyecanım imam efendiye de sira­ yet ediyor.

— Siz beş on dakika bekleyin, ben bir yere kadar gidip geleyim, diyor.

Geri geldiği zaman elinde sarih adres olmadığını, fakat bizim le be raber gelerek evi aramağa yardım edebileceğini söylüyor ve arabada yer alıyor. Yeniden İshakiye mahal leşinin yolunu tutuyoruz. B irkaç soruşturm adan ve m ahalle içinde bir iki gidip gelmeden sonra, imam efendi Pazarın arkasındaki küçük meydanın orta yerinde duran iki katlı b ir pembe evi göstererek :

— İşte bu olacak, diyor.

İmam efendiyi, pek çok teşekkür lerle, yerine yolladıktan sonra e- vin zilini çalıyor ve bekliyorum . B ir genç kız kapıyı açıyor ve suali mi temiz b ir türkçe ile «Bu evde Şükrü Selm an Bey oturur. Ben kı­ zıyım» diye cevaplandırıyor. Eski­ den bu evde İbrahim Naci Beyin oturup oturmadığı sualim üzerine de : «Ben bilm iyorum . Annem bile cek» diyerek içeri girmem için ıs­ rar ediyor. Tipik bir Türk evinin taşlığına giriyorum . Döşem eler ve yukarı kata çıkan m erdivenin tah ta basam akları harap. D uvarların badanası taze, fak at kap ıların boya sı tamamen dökük. Ev yapıldığı günden beri tâm ir görmemişe ben­ ziyor.

Derken deminki genç hanım la bir lik te güler yüzlü b ir yaşlı hanım geliyor ve bir odanın kapısını aça rak beni içeri alıyorlar.

Yahya K em alin vefatından sonra neşredilen hâtıra ve sohbetlerden edindiğim bilgiye dayanarak h e ­ saplıyorum ki, bu oda şairin anne­ si Nakiye Hanımın, ikinci oğlu Re- şad'ın doğumundan sonra lohusa yattığı odadır. Lohusanın yatağı ol sa olsa şu kilim le örtülü kerevetin bulunduğu tarafta idi... Annesine çok düşkün olan küçük Agâhın, bu lohusa odasına ilk girişinde yarı küskün, yarı ürkek b ir tav ırla, an nesinin yatağına yaklaşm asını gö­ rür gibi oluyorum.

Benim dalgın halim e mâna vere- miyen yaşlı hanım :,

— İbrahim Naci B ey leri sormuş­ sunuz. Biz bu evi onlardan aldık, diyor.

¡Bunun üzerine, imam efendiye

bir

o ir»

________ ________ _____f___________ yaptığım gibi İbrahim Naci Beyin j dam. B elk i istemez diye burada is- I oğlundan bahsederek, onun hakkın im ini zikretm iyeceğim bu muhte- j da malûmat toplam ağa geldiğimi j rem din adamı softa olm aktan u- 1 anlatıyorum . . ! zak, avdın fik irli b ir zattır. Ken- ! Hek iki hanım son derece ılgı-

j dişiyle Üskübün geçmişi ve şim diki | leniyor ve heyecanlanıyorlar. A-

| hali hakkında b ir müddet sohbet ralarında bir şey ler konuşuluyor 1 e ttik ten : sonra, damdan düşer gibi j ve. komş.ul%ra. pazar Jİ y a r®üne

; şu suali soruyorum : j gitm iş olan Şükrü Selm an Beyin — Yahya Kem al, adını hiç duydu | bulunup getirilm esine karar veri- I nuz mu? j liyor. On onbeş dakika sonra, tah

j — Yahya K em al mi? Bilem iyece- j minimden daha genç ve dinç b ir : ğim. İstanbullu ise, bize, buralara I adam, kızı ile beraber gelip, beni

i pek ulaşmaz. ¡selâm lad ıktan sonra, b elli b ir ( zının üzüldüğünü görerek

buranın adı K*»a-orm an’mış.

İbrahim Naci b*«’ yi iyi h a t ı r l a r ı m . Ç ocuktum ______ ___ amma «Eski B e l ® diye Reisi» diye kendisini herke»,

tanır, gösterirdi. O sıralarda İs­ tinaf M ahkemesinde âzâ idi. Uzun boylu, siyah b ıyıklı, boynunu l^i az dik tutan, kibar, yak ışıklı b adamdı. Âdile Hanım efendi, her sene, yaz gelince kızlarını, damat* larını ve toru nlarını Rakovitsa ve ya Lepanitsa’daki çiftliğinde, etra Tına toplar, oralarda bir iki ay ka

lıp dönerlerm iş...

Şükrü Selm an beye İbrahim Na çilerin aile hayatına dair bir şey bilip bilm ediğini soruyorum. B u­ nun üzerine bana İbrahim Zaim ’- den d inledikleri iki hikâyeyi anla tıyor.

B irin ci h ik ây e: Eskiden bu evin etrafında duvarla çevrili bahçe varmış. İbrahim Naci beyin hanı-, mı Yahya K em alin annesi, bu* bahçede oturm ayı severm iş. İb ra­ him Naci beyin de fena b it huyu varm ış. Sigarasının külünü, izma­ ritini rastgele yere atarm ış. B ir gün üst katta sigara içerken, siga rasını söndürmeden pencereden dışarı atmış. Sigara bahçede otıı- ran karısının tepesine düşmüş, hg mm farkına varm am ış. Biraz som ra bahçede bir çığlık duyulunca, ev halkı oraya koşmuş. B ir de bajs a lışla r ki, Nakiye hanımın saçl^» rından alevler yükseliyor. A n n o lerinin yandığını gören çocuklaş ağlaşmaya başlam ışlar. Ev halkı da telâş ve bağırışm a yüzünde# lâzım geleni yapam am ışlar. Böy­ lelik le Nakiye Hanımın bütün saç­ ları yanmış. H attâ, an latırlar ki, yalnız saçları değil, başının deri?? de yandığı için, uzun zaman saç­ sız kalm ış. ^

İkinci h ikây e: İbrahim Naci be yin kayınvalidesi Âdile hanım efe» di günlerden b ir gün her üç kızını çağırıp ellerin e beşer yüz altın verm iş v e: «Size filân ca ve f a l a j ca yerlerde birer arsa ayırdım B u arsalar üzerine ve bu para İM kocalarınız b irer ev yaptırsın» de­ miş. B irkaç zaman sonra H asibe- hanım larınki yapılıp ortaya çık­ mış, arkasından da S e rv et hanım- ların k i.. G elgelelim Nakiye ha­ nım ların evi bir tü rlü ilerlem ez­ miş. Âdile hanım damadı İbrahim Naci beyi sıkıştırd ıkça o da b ir ta kim sebepler göstererek gecikme« yi izah ediyormuş. Damat bey, ni-, hayet bir gün, baklayı ağzından çıkarm aya m ecbur kalarak, kayna nasına şöyle b ir haber gönderm iş: «Malzemenin en iyisini kullandı­ ğım için paıra yetmedi. Biraz da­ ha versin.» Âdile hanım fena hal­ de kızm ış. «Katiyen verm em , ne hali varsa görsün, bu kadar çok sigara içm eseydi ve her sabah Be' lediyeye faytonla gidip, etrafa ca ka satm asâydı para yeterdi. Şim? di maaşından biriktirip evi tamam lasın!» demiş. Fak at sonradan, kı

300 al-— Güzel. Öyle ise belki İbrahim j mem nuniyetle şunları

’ Naci ism ini duymuşsunuzdur. — Tabii duydum ama bizde bu- | rada İbrahim N aci’le r çok. Acaba I hangisi?

— N işli İbrahim N aci... B ir za­ m anlar Üsküpte Belediye Reisliği ' etm iş...

— Çok eskiden ama, Balkan har binden evvel, bizim çocukluğumuz zamanında...

— Tamam tamam, bildiniz de­ mek?

— Evet, Nişli İbrahim Naci Bey kimseye benzemiyen b ir adammış. Bugün hâlâ onun hakkında hikâ­ y eler anlatılır.

B ir ipucu ele geçirm iş olmanın sevinci ile imam efendiye Nişli

1b-anlatm aya başlıyor:

— Bizim hanım ın eniştesi İbra­ him Naci Beyin çocuklarının lâla- sı idi. Adı da İbrahim Zaim ’di. Evi almamıza o sebep oldu, yâni vâsıtalık etti. E vv elâ kiracı otur­ duk, sonra 1927 de ev üzerim izi geçti. İbrahim N aci Beyin küçük oğlu Reşat Beyi iyi tanırım . B ura ya b ir iki defa geldi, evi gezdi.

tın daha vermiş ve böylece ev ta m am lanabilm iş.

Şükrü Selm an beyin konuşmü-i sı sona erdiği zaman düşüne kajı- yorum. Her iki hikâyeden Y a l'? * “ K em alin çocukluk âlemi ve çoctAt luğuna ait ruhi izler bakım ında#'

pek çok n eticeler çıkarm ak müm­ kün ...

A yrılm adan evvel, başka oda­ lara da bir g ö z atıyorum. Ü st ka-Şim di de Avrupaya yolu düştük- i tin kirada olduğunu ve kiracıla-çe, buradan geçer, bize uğrar. Yah

medi.

İbrahim Naci beyin kayınvalide ’ si Âdile hanım efendiyi burada

j hâlâ an latırlar. Şişm anca ve gös-. gös-. „ . „ . . , - ,, , . „ ! terişli, herkese sözünü geçiren, çok rahim Naci Beyin Agah adlı bir og , akı, h feir hammefendi im iş. Çok lu olduğunu, bu oğlunun Istanbula

gidip orada Y ahya K em al adiyle büyük şöhrete erdiğini, kendisi hak kında b ir kitap yazdığımı ve İb ra­ him Naci’lerin evini bulup gezmek istediğim i anlatıyorum . «A llah ko­ lay lık versin», ve hattâ «Allah akıl versin» der gibi :

— Son zamanlarda çok ev y ık tı­ la r, diyor.

İp ucunun elden gitmesi tehlike­ si karşısında ben yeni baştan mu­ hatabım ı Y ahya K em al'in büyüklü ğüne ve evini bulup gezmemin e- hem miyetine inandırm ak için se­ bepler ve d eliller sıralıyorum . «Bel ki tanıdıklarınızdan İbrahim Naci

rm da evde olm adıklarını söylü-ya K em al Bey, nedense, hiç gel- pyorlar.

A rabaya binmeden evvel Yahya K em alin çocukluğunu geçirdiği b^ eve fson b ir defa dönüp bakıyoj rum. Zihnimde yaptığım hesaba! göre, ev 1888 de yapılm ış. Şim diki çirkin pembeye acaba ne zamarç da zenginmiş. K endisine m ahalle- i

de çok itib ar edilir, eli öpülürmüş. j B irço k ları, başları sıkışınca, ona danışmaya gelürlermiş. E rk ek ev­ lâdı yok, üç kızı v a rm ış: İbrahim Naci beyin hanımı Nakiye hanım ki, ben tanımadım. Genç yaşta öl düğünü söylüyorlar. B ir de S er­ vet hanım la Hasbiye hanım. İk i­ sini de iyi tanırdık. E v leri şurada biraz ötede idi. Beş on sene evve-i üne kadar ikisi de hayatta idiler. Sonlra vefat e ttile r. E v le ri de yık­ tırıld ı. B u m ahalleye eskiden K a­ raağaçlar m ahallesi denirm iş. <■. Da­ ha da eskiden, ağaçlık sık ■ iken,

bgyjandı, Y ahya K em al zamanın­ d a 'a ca b a ne fe n k ti? diye düşünü« yorum.

(B urad a şunu da kaydetmeliyimj ki Ahmet Hamdi Tanpınar ın sorş zam anlarda yayınlanm ış olan! «Yahya Kemal»inde birçok yanlış! ffleyanında b ir de şu v a r: Kitabd bugün Şükrü Selm an beye ait o- lan evin resm i konmuş ve altmd da şöyle yazılm ış: «Yahya K em al’­ in1 Üsküpte doğduğu ev»’ Tasrih edeyim ki bu ev Yahya K em alin doğduğu ev değildir. B uraya ta­ şınd ıkları zaman şair dört yaşındd im iş...)

, Y ahya Kem alin evini gezdikten sonra, şimdi de, v ak it kaybetm e­ den, devam etmiş olduğu ilk mek tebi görmeyi arzu ediyorum. İşte Saat B ayırın ı tırm anıyorum . Ol­ dukça dik bir yokuş. Üskübün mü

^

tepelerinden birine çıkıyor. »jda S aat ku lesi ve bu kule­ nin arkasında da İkin ci M urat Ca m ii.' B u bayırı yetm iş şu kadar sene evvel, beş yaşındaki küçük Yahya K em al ilk m ektebe başlar sen, İlâh iler m ırıldanan b ir alay il# b irlik te m erasim le tırm anm ış. Cjmninin avlusuna girince hemen şairin ilk devam ettiği Y eni Mek tep »binasını arıyorum : İk i katlı, sejdjnli b ir bina. Şim di Makedon- j^M fcum huriyetinin E vk af D aire­ si: ts a s e n kapısındaki tabelâ üze rinde üç lisanda E vkaf D airesi ya zift:* Türkçe, A rnavutça ve S lav ­ ca. B in anın içi de sevim li ve iç açıcı. Buradaki odalardan birinde hocalarının rah lesi karşısında, pSSİİkileri üzerine diz çökmüş • halde oturan birçok yav/ula#ıp a- i «asında zeki ve h ü ly alı bakışlı bir küçük çocuğu görür gibi olu­ yordun.

Gitmeden alelacele E vkaf Daire sinin arkasındaki B ey at Baba tür besini ziyaret ediyorum. Kapısı- nın?tistünde çok güzel bir kitabe ve Jçin d e b ir çocuğun m uhayyile sinice iz bırakacak kadar esraren­ g iz 'b ir hava, b ir cazibe var. Y ah­ ya K em alin soyadını seçerken ne gibrairuhi âm illere uyduğunu anlar gibt oluyorum.

t fljü b ü n eski m ah allelerin i bi­ ra kip modern bir m ahalleye doğ­ ru y o l alıyoruz. Maksadım Y ahya K em alin devam etmiş olduğu i- kinşfi m ektebin, M ektebi Edeb’in yerîni görm ek. B urasını gösterm ek içi% kılavuzluk yapm ayı kabul e- denşaat diyor k i:

Şu köşedeki binanın yerinde B elirliy e binası vardı. Onun biti şiğiBKle de M ektebi Edep. İkisi de on onbeş sene evvel yıkıldı, bu b ir jp ir yapıldı. Köşedeki Make- donvğ K om ünistler B irliğ i Komi­ te si! binasıdır. Yahya K em allerin n buraya kad ar olan me- hesaplıyorum ve Âdile ha- lendiyi insafsız buluyorum . ____a K em alin Üskübe dair bü t ün* şiir ve nesirlerinde «kabri-ma derliden bahsedildiğini düşünerek İsa bey m ezarlığını ziyaret etnıe- deruÜ sküpten ayrılm am aya k arar veriyorum . T ek rar eski m ahallele re dönüyoruz. M ezarlıkta topu to pu Sjjjrmi tane mezar taşı kalm ış, aıazaİrÜgı kesip yol ve binalar £ U lto lŞ a r - M ezar taşların a bir bir ygiiip bakıy oru m : Nakiye hanım

ıdınaJİTas ti ayam ıyorum M ezarlık an B itpazarı m eydanına kadar aya geliyorum ve zarif b ir çeşme » la n Lonca çeşmesinin önünde du »arak etrafım a bakıyorum . Bura- pari’ fıim İsa bey, hem Ishak Paşa p a m iU ri görünüyor. İşte Yahya K em alin işittiği ilk ezan sesleri bu m inarelerden yükselm iş, o »zan sesleri ki şair hayatının so- tıtlna:*Tcadar unutam amış, birçok JlJJtJJJb d e zikretm iş. Y ahya K e­ m alin çocukluğundaki ilk bayram Ja b a h la rı da iştd buralarda, bu m eydanda geçmiş, o bayram sa­ bahları ki şair tarafından m illi {layatıfl kutsal b irer müessesesi

, A »?.?-—

. Belgşada dönmek üzere s - -¡o. Ja olarak T«»,A*»yrunun üzerinden ’ geçerken, köprünün başında ara­ bayı durduruyorum. Düşünüyo­ rum ki, Dante B ea trice ’sini nasıl flo r a n s a ’nın meşhur bir köprüsü­ nün başında ilk defa görmüşse, Yahya Kem al de ilk aşkı olan Re­ dife hanıma Taşköprünün başın­ l a , şurada rastlam ış. İşte şu nok­ tadadır ki, büyük şair aşk deni­ len ta tlı ve acı hissi ilk defa ola- îa k ¿uym uş... M aalesef yerini bu- îam şdığım Rüfaî Dergâhına Redi­ fe hanıma tesadüf etm ek ümidiy­ le devam etm iş ve bu hâtıraların {esiriyle. 1919 da. talebeleriyle jıı-lik te çıkardığı dergiye Dergâh İd ın î‘ verm iştir.

J Şüphesiz, artık Üskübün her ta S tında T ürklük yoktur. Fakat mu- jl furtrkaktır ki Üskübün her köşe- • iftvde Y ahya K em al vardır.

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Tam tutulma ortası: 22.13 Tam tutulma sonu: 23.03 Parçalı tutulma sonu: 00.02 Yarıgölge tutulma sonu: 01.01.. Tutulma, parçalı tutulmanın başlayacağı 20.23’ten sonra

İstanbul’a dün sabah gelen ve Karaköy Yolcu İskelesi kıyısına demirleyen dünyanın en büyük beş yıldızlı yüzer oteli Grand Princess, basm.. mensuplarına Setur

Ancak, Ratip Efendi dü~manlar~~ taraf~ndan olmad~k iftiralara u~ra- m~~~ ve bu iftiralar onun önce görevinden azledilmesine, daha sonra Rodos'a sürülmesine ve daha sonra da

Strese giren çekirgelerin şekerli şeyler yemesi, streste olmayanlara göre karbonca daha zengin fakat azotça daha fakir besinler almaları anlamına geliyor. Bu arada vücutları

Ünlü ozan ve libretto ya­ zarı Hofmannsthal, Strauss'a yazdığı mektuplardan birinde şöyle der: «Salome'ye egemen olan renk menekşeydi; Elektra'- yı gri ve

Bu son travay beynelmilel Tıp edebiyatında yer a lm ış tır .1928 de kendisini yalnız tedrisata verniete üzere 3500 kuruş maaşlı Emrazı akliye tecrubî

Ümit ALEMDAROGLU İZMİR-Ayvalık’da de nizi kirlettikleri gerekçe­ siyle kapatılan 16 zey­ tinyağı fabrikasının sa­ hip ve yöneticileri fab­ rikalarım yeniden

İstanbul Belediyesi tarafından devralındığı 1937yılından beri boş kalan ve harabeye dönen İlidir Kasrı, 1982yılında Kurum tarafından onarılmaya başlanmış