• Sonuç bulunamadı

Selamlar, müsafahalar, el öpmeler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Selamlar, müsafahalar, el öpmeler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

E ski günlerde

rr

Selâmlar, mGsafahalar, el öpmeler

Belâm yalnız elle verilir, fakat çeh-1 penin ve vücudün «eldi değilip du- tnrdu. Adına (temennah etmek) de­ nilirdi.

Kelime, (temenna) dan geliyor. | y â n ası temenni, rica, tazim yolunda •U başa kaldırmak.

Selâm, karşısındakine göre derece dereceydi:

Pek fazla meriyyülhatırlara, he­ men setrenin düğmeleri iliklenerek, yüz ciddî, kamburu çıkarıp çıkarıp büklüm büklüm, kolu sallıya sallıya, seminden sineye sonra tepe fevkine veriştir işlere (kandili temennah) de­ nirdi ki ekstrası.

Bir gömlek farklılara, gene göğüs kavuşturup, gövdenin zembereği gev­ şetilip, kolun tek hareketile elin aşa­ ğıdan alın hizasına gelişine (yerle beraber temennah) tabir olunurdu: Birinci nevi.

Bir kademe alttakilere sağ dizden kalkan el köprücük kemiklerini, ba­ dehu baş istikametini bulurdu ki ikinci nevi.

Mevkice emsallerde kolun varıp geldiği mesafe daha kısa: Üçüncü n evi

Omuzdaş takım, hacı hoca, tekke müridi ve zakirleri, Amavud celep ve Boşnak korucu gibilerde de avucu iman tahtasına bastırarak: (Merha­ ba!)

Fazla ceberutlulara hâs, sinek koğma kabilinden bir temennah da­ ha vardı ki bu da sonuncu nevi. Maahaza eş dost arasında, vükelâ lâyığı kandillileri savuranlar:

— Terfii rütben için yarınki meclisi hâsda senin nazınn kulağım büke­ ceğim. Akşama gel, udî Nevrese re­ fakatle birkaç gazel oku!.

— Emret velinimet!., kabilinden şakalaşmalar da çok.

Maahaza, usul ve erkândan hariç olarak, gençlerden frenkmişvarlılar da: (Bonjur), (Bonsuar) larla baş eğişler de hayli vaki.

Temennahın mutlaka sağ el ile ol­ ması şarttı. Aceleye, dalgınlığa gelip, yanılıp sola kavançanın zırva tevili kabul edilmez, saniyede celâllenilirdi:

—< Herif düpedüz beni tahkir etti! Selâmı alan, ayni nevile iadeye mecbur. Bunda da telâşla görememiş- lik, derecedeki fark hakaret sayılır, derhal hüküm verilirdi:

— Burnu Kaf dağında fürumaye- nin; mutlaka birine çatmış!...

Bu sebeplerle kaç yıllık hukuku ayak altına alıp ülfeti kesenler mi sorarsın?

Kadınların temennahlan muhtasar mtifid; mide veya sağ böğür hizasın­ dan bir kalkış iniş. Fakat bu şekil Yıldıza mensup bazı müthiş avurt za» yurtlulara karşı değil.

Huzurlarına girilirken, onlar da se­ dirlerde kurulurken, gafil mi bulun­ dun? Etraftan fıslayan fıslayana:

—< Dosdoğru eteklerini öp!

— Diz çök, ayaklarına yüzünü gö­ lünü sürsene!..

Temennah teatisinin daha şartı şurtu çok:

Rütbe ve yaşça büyüklere boyun ve kamet bükülüp, hürmetkâr bir vazi­ yetle muntazır bulunacak. Evvelâ onlar sarkıtacaklar; (Allah ömürler versin efendim) le mukabele.

Müvacehedeki akransa önce dav­ ranılacak. Meselâ caddede, kıraatha­ nede, vapur iskelesinde Taslanılmış, refakatinde âşinâ olmıyanlar da mev- cud. İşbu yabancı zatlar da dahil ol­ mak üzere, cümlesine mütebessim mütebessim topyekûn selâm vacip. Zira ahbabın ahbabı da ahbaptır.

Müsafaha, lügatte: (İki âdem bir­ birinin ellerini tutuşmak) diye izah ediliyor. Şeriatçe de sünnetmiş.

Yalnız Ş?ker ve Kurban bayramla­ rına, Hicaz’dan dönen hacılarla lıa- cüaşmağa münhasır ve iki şık da faz­ la olarak (muanaka) yani (birbirinin boynuna sarmaşmak) da lâzımdı.

Babıâlinin Âmedî, Beylikçilik oda­ sı, Mektubî kalemi hülefalan gibi oto­ matik teşrifat mostraları bile bu

ha-Kandillî temennalar

rekete riayetten geri kalmazlardı.

Usulü, el ayalarını sımsıkı kavuş­

turup: (Emsali kesiresile...) yi, (Te-

kabbel Allah) ı yapıştırmak.

El sıkış, yukarıda bahsettiğimiz

alafranga beylerin her günkü mutad-

ları. Tünel başında, Caddeikebir bo­

yunda, kitapçı Vaysin kapısında he­

men:

— (Vay mon ami!) yi bastırıp,

içine an kaçmış da sokmuş gibi çar­

çabuk sağ eldiveni çıkarır çıkarmaz,

toka.

Kadınlardan tazelerde gene âdet

değildi. Nemse kırması piyano us­

talı, (La priere d’une vierge), (Rep-

roche d’amour), (Vagues argentines)

kılıklı moısoları haldır huldur çalan;

Alyans İzrailit’den yetişme enstitü-

trisinden (Manon Lescaut), (Paul et

Virginie), (Graziella)

romanlarım

sökmiişlerin çoğu bile bu sadede giriş­

mezler di.

Maamafih daha monden müstes­

nalar tümen tümen. Bu çeşidlerden

biri misafir salonuna çıkagelip etraf­

la tokalaşır, baş kesişirken, seyirci

hatunlarda fısıltı hazır:

— Manakyanın tiyatrosundaki He-

kimyanm eşi.

— Bari şanoya çıksa da (Kontes

Sara) yı oynasa!...

—. Bizim efendi görse, bu taze

râya diye alimallah baş örttürmeden

birimizi yanına çıkartmaz!...

El öpmedeki şart da dudakalra

değdirdikten sonra mutlaka alma

koymak.

Ekseriyet daha karşıdan kolu uza­

tır, (El öpenlerin çok olsun) u dayar,

bazı kırk meraklar, meselâ kapı tok­

mağını bile hırkasının yenile açan­

lar - mikrop filân korkusu değil, kir

vehimlileri -, yanlarına sokulunur-

ken (kâfi kâfi!) deyip ve şapadak vu­

rup ellerini çekerlerdi.

Faraza sübyan dinlemeyip yakala­

mış, salyalarım bulamış. Derhal:

— Desturun sıkıştım, memşa nere­

de? diye kapağı atıp muslukta gel-

siıı şartlama...

(birinin köşeye oturuşunda, berikinin

erkekten bile kaçmadığı), (yağma yok,

on ikisinde gelin oluşu halbuki onun

haymana beygirliği... ilh) sıraya di­

zilir, hemen dargınlık çıkıp ölünceye

kadar barışmamasına nasıf nusuf töv­

belerde ortalık zehir zakkum edilirdi.

İşin garibine bak, şimdiki bayan­

larda da bir erkek el öptükten sonra

başına mı koydu, küplere binen bine­

ne;

—>

Ne görgüsüz, kaba, ahmak he­

rif!...

— Yoksa beni kocakarı yerine mi

koyuyor, edepsiz, alçak?...

Sermed Muhtar

Alus

Bayramlarda, kandillerde, seneba-

şı muharremin ilk günü, sokağa çı­

kar dönerken, mektebe gidip gelir­

ken, sınıf geçişte, kaleme çırağ oluş­

ta, bilhassa damad girişte büyüklerin

alâmeratibihim, yani yaş sırasile el­

leri öpülürdü. [Malûm a, kayınpeder

tarafından damada verilen hediyenin

adı bile el öpmelik.]

Keza eve misafir gelen dede, amca,

hammnine, teyze makammdakilerin

de ellerine varılır, (berhurdar ol) di­

ye arka sıvazlamalarile duaları alı­

nırdı.

Mübarek günlerdeki el öpüşlerde

kadınlar tarafında, dünürler, eltiler,

görümceler arasında mutlaka bir tat­

sızlık çıkacak:

— Damad anasıyım ben; ben du­

rurken daha önce kendi anasına gitti

terbiyesiz!...

— Kartalozun zoruna bak; kadin-

nem yerindeyken elimi öpüyor...

Hiç yoktan yaş münakaşası çıkar,

gittikçe azışır, (kırklıyız;

sen

büyük­

sün; hayn

ben

küçüğüm)

derken,

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Akarsuyun yatak eğiminin azaldığı yerlerde, yana aşındırma sonucunda oluşan ve S biçimini alan şekillere menderes (büklüm) denir... Akarsuyun eski alüvyal tabanını

* Bu uygulamada daha büyük kuvvet gerekir ama kuvvetin uygulandığı noktada, kaldıracın küçük bir hareketi bile direnci büyük bir hareket aralığında hareket ettirir..

Türkler elinde beş yıl esir kalan, birçok eserinde Türklerden bahseden Cer­ vantes'in roman türünün öncüsü sayılan 'Don Ouijote'yi yazabilmesi de, hayatı boyunca çok

Kaliteye gelince: Benim, teknik olarak yetersiz, diye rapor etti¤im pek çok pence- reden ne yap›p yap›p güzel bir görüntü buluyorlar.. ''State Uni- versity New York''

Çekirdeğin hızlı bir şekilde küçülmesiyle açığa çıkan çekimsel enerji yıldızın zarfının genişlemesine sebep olur ve bu süreç yıldızın HR diyagramında sağa

• Bir dönem sonra, dejenerasyon yükseltildiğinde helyum kabuktan gelen enerji azalır, hidrojen yakan kabuk yıldızın daha derin iç katmanlarına doğru ilerler ve hidrojen

ukaryotic cells contain well defined cellular organelles such as ucleus Mitochondria ndoplasmic reticulum olgi apparatus ero isomes Lysosomes.C. he nucleus is the largest

“Artık büyüdüm, kocaman bir kız oldum. Bazen babamla işe bile giderim. Babamın iş yerine bayılırım. Babam renk renk düğmeler satar. Ben de babama yardım ederim. Her