Cf,
SAYFA h « 4 HAZİRAN 1988 CUMARTESİ!n<ı
san;
Şair ve yazar Attila İlhan yazma olgusunu farklı yorumluyor:
“Yazmak bende eylemdir”
Hiı
-Mİ Yavuz ve Tomris
Uyar’a yönelttiğimiz “Yazmak
bir hastalık mıdır?” sorusunu
bu kez Attila İlhan yanıtladı:
“Cezaevine girinceye kadar
olay hastalık olarak
nitelendirilebilirdi. Cezaevi
günleriyle birlikte eyleme
dönüştü.”
O Y A A Y M A N
“S
ÖZE Sait F a ik ’in bir kitabında yer verdiği şu olayla b a şla m a k is tiy o rum: Sait yazma tut kunu bir insandı. Bir gün yine sık sık söy lediği laflardan birini söylem iş, ‘artık yazm ayacağım ’ demişti. Fakat dayana madı. İlemeıı bir kırtasiyeye girip sarı defter ve kalem aldı ve başladı yazm a ya. Ve ilk sözleri de ‘yazmasaydım çıldıracaktım’ oldu.”Attila İlhan, yazma hastalığı konusun daki söyleşim ize Sait Faik’in başından geçen bu olayla başlıyor. “ Bu yazmak is tem em e hissi yaşlandıkça hepimize ge lir'diyen Attila Ilhan’da yazma hastalığı nasıl başlamıştı peki? Babası şiirle ya kından ilgilenen bir insanmış İİhan’ın. Babasının Divan şiiriyle uğraşması onun da şiirle haşır neşir olmasına neden ol muş. İlk şiirini ilkokulun üçüncü sınıfın da yazmış. Ortaokulda ise ilk romanı: Merih’e Seyahati kaleme alm ış. O sıra larda bir hastalığa yakalanması, hemen tüm hayatının yönünü değiştirmiş.
Sanatçı, bundan sonra olanları şöyle anlatıyor:
"KLASİK BİR ŞAİRİM”
A ttila Ilhan, "Şiir yazmak için h erhangi bir ortam beklem em . Ama b aşından beri söyleyerek, m ırıldanarak yazdım . Bazen bu n u sokakta da yapıyorum . 'Deli m i dir, nedir?' diyenler oldu. Şairlerin biraz da deli olduğu söylentisi buradan da kay naklanıyor olabilir" diyor.
LİSE YILLARI
"Balıkesir Lisesi’ııde okurken hasta landım. Beni revire kaldırdılar. Orada bizden büyük sınıflar da vardı. İsmail Ilabib Bey’in Türkçe kitabını okumanı için vermişlerdi. İşte bu kitapta Nazım Hikmet'i okuyunca hayatını kaydı. İz mir’e döndüğümde babamın bir dostu olan Orhan Rahmi Bey’in kütüphanesin de Nazım Hikmet’in kitabını buldum. Onu okuduğumu gören Orhan Bey kita
bın yasak olduğunu söyledi. Bu benim merakımı daha da körüklemişti. Nitekim ben İliç çaktırmadan kitabı almış ve def terime satırı satırına kopya etm iştim. O zaıııaıı şiirde iyi ölçüm Nazım Hikmet’- in şiirlerine benzer olanlarıydı.”
Attila İlhan, sonra mahallesinde bir kı zı sevm iş. O kıza gönderdiği mektupla ra Nazım Hikmet’in şiirlerinden de yazıyormuş. Bir gün yurtta kalan kızın çantasında mektupları bulmuşlar ve Attilla Ilhan ilk kez 141-142 ile o zaman ta nışmış ve cezaevine girmiş.
Attila İlhan yazma hastalığını ise şöyle tanımlıyor:
"Yazma hastalığını ben farklı bir şe kilde değerlendiriyorum. Yazmak ben de eylemdir. Cezaevine girinceye kadar olay hastalık olarak nitelendirilebilirdi. Cezaevi günleriyle birlikte eylem e dö nüştü.”
Sanatçının yoğurt yiyişi diğer yazar lardan tabii ki farklıydı. Yazma tekniğini de üçe ayırmıştı. Senaryo, şiir ve roman. “ Romanı günde bir sayfa elle yazarım. Ne az 11e de fazla. Senaryoları ise günde 5 daktilo sayfası yazıyorum “ diyen At
tilla İlhan, klasik bir şair olduğunu sa vunuyor ve ardından ekliyor:
“ Şiir yazmak için herhangi bir ortam beklemem. Ama başından beri hep söy leyerek, mırıldanarak yazdım. Yazarken mısraiarm birbirine uyumunu duymak istiyorum çünkü. Bazen bunu sokakla yürürken yapıyorum. ‘Deli midir nedir?’ diyenler oldu. Şairlerin biraz da deli ol duğu söylentisi buradan da kaynaklanı yor olabilir. Yani anlayacağın ben şiiri yazmam , söylerim .”
Attila İlhan önce şair olarak tanınma sının nedenini ise, anlaşılır olmasına bağlıyor. Şairin isim konmamış duygu lara isim koyma gibi bir görevi olduğu nu belirten Attila İlhan sözlerini şöyle noktalıyor:
"Bence şair sonradan olunmaz, şair do ğulur. Etkileyici şiir mutlaka şair doğan ların yazdıkları şiirlerdir. Akıl ile şiir yazılmaz. Şiir duygu ile yazılır, fakat sonra aklın süzgecinden geçirilir. Şair isim konmamış duygulara isim koyar. Yani biz bir nevi anten görevi yapıyoruz. Toplumun duygularını yansıtıyoruz.”