j B Ü Y Ü K E D E B Î A N K E T İ M İ Z
, T ı y w ^ ^ y y y » f y y r t » f T t t f r T
Üstad
ibnGleminMabnmt
Kemal
inal
konuşuyor
.. 9
■^~r±o%ü&
(
Onun şahsında mutekit, mütevazı, tam bir
fikir hürriyetine sahip
ve
pervasız bir ilim
adamının varlığını bütün güzelliğile müşa
hede ediyorsunuz.
Anketi yapan: Bahadır DÜLGER
M ercandaki E-m in paşa kona ğının önündeyim . K apının ziline parm ağım ı do- | k unduruyorum . K afesleri v e peı- deleri inik bu büyük binanın i- çinde çıngırak i sesi uzun uzun ; akisleniyor. Son- j ra derin b ir ses- I sizlik başlıyor. I Ben içerden ge lebilecek en ufak
g ü rü ltü y ü duy- | m ak gayretiyle
b ü tün dikkatim i topluyorum . Yu k arıd an çekilen bir iple kapı b ird en açılıyor. Behçeden içeri giriyorum . Onüm dki dört beş ayak m erdiveni aştıktan sonra, ardına k ad ar açık duran, evin asıl kapısının önüne geliyorum . In cin yok, ses seda yok. içeri girip g ir m em ek hususunda b ir tered d ü t geçiriyorum . D erinlerden gelen bir 'ses ne istediğim i soruyor:
— Ibnülem in M ahm ut K em al Beyefendiyi görm ek istiyorum dî ye cevap veriyorum .
— Y ukarı buyurun efendim , ben îıab er vereyim ..
M erdiven beni geniş b ir sefaya 'çıkarıyor. Sağda solda koltuklar,, Ifoir sıraya dizilmiş hasır sandalye l e r , ortada üzeri cicim örtü lü bü
y ü k b ir masa... Soldaki duvar, sı ra sıra fotoğraflarla dolu, bu n ların arasında, Yavuzun, B arbarosun, K ö p rü lü zade Fazıl A hm et paşa nın- B eyazıt kütüphanesi m üdürü
iken v efat eden Saip efendi hoca nın yüzlerini tanıyorum . Sağdaki ,d tıv ar; kim isi büyük, kim isi küçük, ¡çerçeveli, çerçevesiz hat üstadları-
nın k alem lerinden çıkmış levha l a r l a dolu... B unlardan bir tane l i n d e lâcivert zemin üzerine yal- | dtzlfe yazılm ış şu satırla r var: ; G eda şah-ı cihandır h am sin d e
Süteym andır karınca İanesinde
ibnM Emin M ahmut Kemal D airesinden h en ü z çıkmamış olan üstadı, nasıl karşılam ak lâ- zım gcldiğini bu sa tırla r bana çok 1yi b ir şekilde anlatıyor, onu, âde- ►ta heyecanla bekliyorum .
N ihayet işte, sırtında deve tüyü 'renkli içi k ü rk lü bir aba, başında
yün takkesi, dik kam eti ile üstad karşım dadır. Asabı m izacının de rin işaretleriy le dolu olan yüzüne, bir m isafiri karşılam anın icap et tirdiği yum uşaklığı verm eğe çalı şarak elini uzatıyor ve beni çalış ma odasına davet ediyor. Bu, ay nı sofa üzerinde, oldukça büyüle bir odadır. Pencere önündeki se dirde yerim i alıyorum . Ibnülem in M ahm ut K em al Beyefendi, üzeri kırm ızı bir haliyle örtü lü diğer bir sedirdeki m utad yerini alıyor. A rkasındaki duvarda, yine çeşitli levhalar, önündeki hasır sandalye n in üzerindet basılm akta olan bir kitabın sahife tashihleri ve küçük bir sigara m asası üzerinde, kamış kalem ler, rıh d an lar, herhalde h e nüz cevabı verilm em iş olduğu için gözönünden kaldırılm am ış m ektup lar var... Odanın h er tarafı yığın yığın k itap la dolu..
Söze başlam adan evvel, o gün te sadüfen Tasvirde çıkm ış olan bir an k e t cevabının neleri ihtiva e tti ğini öğrenm ek istedi. Y azdıklarım ı
kendisine okudum. Sakin h attâ ne- • şeli gözüken yüzünde anî bir hid d e tin alevleri tutuştu. K aşları çatıldı, elâ gözleri hışım la yerlerin de döndü ve konuşm ıya başladı. A nkete taallû k u olm ıyan bu ko nuşm anın tafsilâtın ı buraya akset tirm enin doğru olmıyacağı kan a atindeyim . F akat, onu b u k ad ar kızdıran şeyin, cevaplar arasında kullanılm ış olan frenkçe bir keli m eden başka b ir şey olm adığını jsöylemeliyim. Ibnülem in M ahm ut [Kemal Beyefendi, h er haliyle T ürk m edeniyetinin h akikaten kem alini bulm uş bir m üm essilidir. Onun şahsında m utekit, m ütevazı, tam bir fikir h ü rriy etin e sahip ve p er vasız bir ilim adam m ın varlığını b ü tün güzelliğiyle m üşahede edi yorsunuz. Bu haliyle bir benzeri nin bulunm ası m üm kün olm ıyan üstadı, Yahya Kem al ve Süley m an Nazifin kalem lerinden çıkm ış olan şu beyit ne veciz bir şekilde anlatıyor:
H e?ar gıpta o devr-i kadim efendisine Ne kendi kim seye b en zer ııe
kimse kendisine Ü stada ilk sualim i:
— Yeni edebiyatım ızı beğenir yor m usunuz ve Divan edebiyatı nın yeni edebiyatım ıza m üessir o- labileceğini zannediyor m usunuz, diye sordum.
— Ç oktanberi, edebiyatla m eş gul olmadığım için m ütalâa beyan .etm ek salâhiyetini kendim de gör m üyorum diye cevap verdi. Elim deki tarih î eserleri tam am lam ağa vaktim i hasrettiğim den yeni neşri y atla iştigal edecek v ak it bulam ı yorum . Işhgal edemeyince ne söy- liyebilirim ? Zam anım ızın şairleri elbette güzel şiirler yazarlar. F a k a t b u n ları beğenm ek veya beğen m em ek için daim a tak ip etm ek Jâ7imgelir. Edebiyatın yenisini, eskisini bilm iyorum . Musiki gibi ve her şeyin güzeli gibi ruhu m ü
tehassis eden sözler de şiirdir. A r tık bunun eskisini yenisini at am ak bence doğru bir şey değildir. Söz güzel olsun da ruhum uz ondan tee- sür etsin eskiliğini yeniliğini a ra m ak ikinci derecede kalır.
Bu sözleriyle üstad edebiyat ta rih in in bütün tasniflerini reddedi yor gibiydi, bu husustaki fikrini açık olarak öğrenm ek istedim ve:
— O halde edebiyat tarihindeki tasniflere ne buyuruyorsunuz, diye sordum . Cevap verdi:
— Divan edebiyatı, tanzim al edebiyatı, tekke edebiyatı ve halk edebiyatı gibi tasniflerin kim ler tarafından yapıldığını bilm iyorum . Y apanlar elbette kendilerinde ta rihî, edebî, ilm i, lıizsî birçok Irak görm üşlerdir ki, bu yolda tasnife
kalkışm ışlardır. B en yalnız bir edebiyat biliyorum . Eski ve yeni denilen edebiyat olsa olsa lâfız larda, terkiplerde, tâ b irlerd e b ir birinden fark lı olm ak iâzımgelir. H albuki bu fark, edebiyat m efhu m unu esasından değiştirecek âva- m ilden değildir zannederim .
Onun d e rin tarih ve edebî bil gisi, bize T ü rk edebiyatından yep yeni şahsiyetler seçip çık arab ilir di. Bu düşünce ile:
— T ü rk edebiyatının m eşhur si m aları arasında hangilerini beğe niyorsunuz diye sordum.
— Ben iyi şeyi beğenirim . Be ğenm em ek m utlaka b ir kusur bu lacağım diye uğraşm ak, benim ta biatım ın hilâfm adır. Eskilerde ve yenilerde, ru h u okşıyacak pek çok ve pek güzel şiir söylenm iştir. B urada o şiirle-» ve şiirleri söyli- yenlere dair söz söylem ek uzun sürer. Yalnız d ik k at ettiğim bir m esele v ar ki, edebiyatla m eşgul olanların dillerinde eski ve yeni lerden m ahdut zatların isim leri deveran ediyor, insana bunlarm dışında şair yokm uş fik ri geliyor.
H albuki k ü tüphanelerim izin köşe lerinde unutulm uş ele alınm am ış nice şair nice şiir v a rd ır ki, bun la rın um um unu n azarı te tk ik e a l m adıkça şiirlerim iz v e şairlerim iz h ak k ın d a söz söylem enin p ek doğ r u clm ıyacağı fikrindeyim .
— Sizden, bilhassa son zam anla r a y ak ın devre içindeki değerli şa irlerim iz arasından birkaç isim rica edemez miyim?
A ğır b ir hükm e varacakm ış g ib i düşündü. Vesikasız, delilsiz konuşm ak onun iim î düşünüşüne belki ay k ırı geliyordu. Şöyle dedi:
— S oa asır T ü rk şairleri isimli eserim de birçok şairden bahset tim. B urada tek ra rın ı zaid görü rü m . F a k a t b u nlardan Y enişehirli A v a i B ey ki, divanı hem eksik, hem yanlış olarak basılm ıştır. H ü v iy etin i o divandan an lam a* zorsa da yaşadığı devir şairlerin in en değerliler indendir. M anastırlı F aik Bey, en güzel söyıiyenlerdendir. B ir m u allim Cudi v ar ki, elli se ne S eiânikte m ekteplerde te d risa t ta bulundu. G ayet m ünzevî ve ih tilâ fta n sakınır bir zat olduğu için tan ıy an lar, S elanik erbabı m arife tin e m ünhasır gibidir. M eşrutiyetin ilânı sıraların d a bir m üddet m ebus lu k ta bulundu, fak at yine inziva- gâhına çekildi, h alk la ih tilâftan kesildi. B irkaç ciltlik nefis şiirleri basnam ack. E v lâd ı nezdinde m ah fuz oîm ak gerektir. E debiyatın her vadisinde söz söylemeğe yazı yaz m ağa m uktedir pek kıym etli h attâ em sali n adir b ir şairdi. Bilm iyo ru m içimizde bu zatı ve em salini te tk ik edenler var m ıdır? Varsa söylenecek söz fazla olur. Yoksa teessü f olunur.
V akti az m eşguliyeti p ek çok olan m uhterem üstaddan m üsaade istedim . B ana lütfettiği m ü lak at için kendisine teşek k ü r ederek h u zu ru n d an ayrıldım . M erdivenlerden inerken, ve M ercandan çıkıp B akır cılar çarşısının g ü rü ltü lü sokakla rın a d alark en kendi kendim e hep aynı beyti .tekrar ediyordum ;
H ezar gıpta ® devr-i kadim efendisine N e kendi kim seye benzer ne
kim se kendisine
Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi