• Sonuç bulunamadı

Batanay (Ercümend)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Batanay (Ercümend)"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BATANAY (Ercümend) 2208 — İSTANBUL

hikâye halk ağzında “ Binbirdirek Batakha­ nesi” diye de meşhurdur. Vak’a Dördüncü Sultan Murad zamanında geçer (B.: Binbir­ direk batakhânesi; Mehmed Ağa, Tayyarzâ- de; Hüseyin Efendi, Gümrükçü).

Halk ağzında bir takım toy kişilerin, mi­ rasyedi delikanlıların türlü hilelerle soyul­ dukları kumarhânelere de “Batakhâne” de­ nilir ki bunlardan çoğunun dış görünüşü ek- seriyâ bir kahvehâne olagelmişdir; bu batak- hânelerin külhânî argosunda karşılığı “ Biti- rimyeri”dir (B .: Bitirimyeri).

BATANAY (Ercümend) — Zamanımı­ zın pek üstün kıymetde tanbur virtüözü; 9 Nisan 1927 de Îstanbulda Tepebaşında doğ­ du, şöhretli musiki bilgini Hafız Kemal Ba- tanay ile üstad bir ûdî olan Müveddet Hanı­ mın oğludur. Edebî bir mahfil, bir sanat oca­ ğı olan bir evde, Ercümend Batanay müzik kültürünü, anasından emdiği süt ile beraber aldı.

Sadeddin Gökçepınar, 1950 yılında sa­ natkâr ile bir mülâkaatını Akşam gazetesin­ de şöyle anlatıyor:

«Henüz 23 yaşında (1950 de) olmasına rağmen şöhretli müzisyenler arasmda katı­ lan Ercüment Batanay’ı Konservatuvarda buldum.

Zayıfça uzun boylu, yüzü, çocuk yüzü gibi masum bir ifade taşıyan bu genç (ve gü­ zel adam) sanatkâr hayatını şöyle anlattı:

— 1927 de îstanbulda doğdum. Babam tamburi Kemal Batanay’dır. Babamla anne­ min musiki ile meşguliyetleri dolayısile evi­ mizde dâimâ musiki âlemleri yapılırdı. Üç dört yaşından itibaren aralarına katılmağa başladım. Saz çalan büyükleri taklit ederek elime ya bir süpürge veya oyuncak bir keman alırmışım, babama da sazımı akort etmesi için yalvarırmışım. Altı yaşında bulunduğum sırada bende musikiye karşı istidat olduğunu gören merhum Rauf Yekta üstadımız oğlu­ na yaptırdığı ufak bir tamburu bana hediye etti. O ufak tamburla zamanın türkülerini kulaktan kaparak çalmağa başladım. On ya­ şma gelince büyük tambur çaldım, öylesine ki yaşımdan umulmayacak derecede ilerle­ miş durumda idim.

«Babam beni o sıralarda İstanbul rad­ yosu spikeri olan Mesut Cemil Beye götürüp

takdim etti. Mesut Cemil Bey merak ve isti­ dadımı görerek mütehassis oldu ve benimle meşgul olmağa başladı. Kendisinden altı ay kadar ders aldım. Ankara radyosunun açıl­ ması üzerine Mesut Cemil Bey Ankaraya gi­ dince üstâdın feyzinden mahrum kaldım. İşte babamın bana gösterdiği şeyler istisnâ edilirse, benim aldığım tambur dersi müd­ deti topu topu bu altı aydan ibarettir.

«Babamın yardımı ve bilhassa kendi kendime çalışarak yetiştim. Lisenin dokuzun­ cu sınıfında iken İstanbul Konservatuvarına stajyer olarak girdim (1944 de) Kabataş li­ sesini bitirdikten ve askerliğimi yaptıktan sonra tekrar Konservatuvara döndüm, altı senedir Konservatuvar icra heyetinde çalışı­ yorum; Radyoda çaldığım gibi dişarda da çalışıyorum».

S. Gökçepınarın muhtelif sualleri arasm­ da garb musikisi hakkında da şunları söyle­ miştir :

«Çok severim. Bilhassa tekniği karşısın­ da hayran kalmamak elden gelmez. İfâde kudreti de fevkalâdedir. Gece yattığım za­ man radyoda büyük orkestraları dinlemek hoşuma gider. Ankara radyosu için Mesut Cemil Bey Istanbuldan ayrılmasaydı bana viyolonsel dersi de verecekti. En çok sevdi­ ğim bu garp 3azmı çalarak o büyük âleme girmek bu musiki ile bizzat fırsatını üsta­ dın Ankaraya gitmesi ile maalesef kaybet­ tim».

Ercümend Batanay, Mesud Cemil’e ilk gitdikleri günü bize biraz da tafsilât ile nak- letmiştir:

«Çocukdum, bir üstâd huzuruna çı­ kacaktım, son dere­ cede heyecan içinde idim. Mesud Cemil en küçük hareketimi kaçırmıyordu, evvelâ sazımı akord ettim, Hisârbûselik makaa- mmdan bir girizgâh ile taksime başla­ dım, bir kaç makaa-

ma girip çıktıktan Ercümend Batanay

(2)

ANSİKLOPEDİSİ - 22ü£

karar kıldım. Gözleri yaşaran Mesud Cemil:- Çocuğum, saza hâkimsin, sende istikbâ­ lin büyük bir sanatkârını görüyorum! dedi. Saçlarımı okşayan elini öptüm, ve o gün ta­ lebesi olmak lutfuna kavuştum. Haftada bir gün giderdim, ama her gidişimde yeni bir şey öğrenirdim, Mesud Cemilin mümtaz şah­ siyetinin bir cebhesi de büyük hoca olması­ dır».

Hakkı Göktürk

I / L a

*Z **t>y

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Örne¤in, ayn› boyda, ayn› kiloda olan ve ayn› antrenman› yapan iki tak›m, dakikada 30 kürek çekerek parkuru tamamlad›¤›nda tak›m- lardan birinin ortalama kol

Buradan geçişin kolay olabilmesi için hasta ağzı kapalı iken hafif ha- fif nefes alıp verir, bu pozisyonda yumuşak damak istirahat halinde olduğu için geçiş çok daha

HtKM ET ŞİMŞEK — Köy Düğünü, Hikmet Şimşek FAİK CANSELEN — 54 yıl önce Cumhuriyet gaze- yönetimindeki İzmir Devlet Senfoni Orkestrası tara- tesince düzenlenen

With the characteristics of high sensitivity of this DSS, frontline health workers for TB control may find it useful as a screening tool for anti-TB prescription errors. The

Alerjik polenler daha çok rüzgârla taşınan, bö- ceklerin dikkatini fazla çekmeyen soluk renkli ve koku salmayan bitkilerin polen- leridir.. Parlak renkli, dikkat çekici

Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Cüneyt Gökçer ilk başrolünü 1941 yılında «Otel­ ci Kadın» adlı oyunda Muazzez Kurd- oğhı'nun karşısında oynamış

Kendi kendini Çöpçatan diye adlandıran Ubey­ dullah bu basit memuriyette çok derin sevgiler kazandı, sonra Millet Meclisine girdi ve hâdiselerle dolu, fakat

Kimya dalındaki Nobel Ödülü de karmaşık kimyasal sistemler için geliştirdikleri çok ölçekli modellerden dolayı Martin Karplus’a, Michael Levitt’e ve Arieh