• Sonuç bulunamadı

Tanımadığımız meşhurlar:Türk edebiyatına girmiş siyah bir sandal...

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tanımadığımız meşhurlar:Türk edebiyatına girmiş siyah bir sandal..."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

TANIMADIĞIMIZ^ MEŞHURLAR^Sr

Türk edebiyatına girmiş

siyah bir sandal...

Mehtaplı gecelerde, çok uzaklarda küçük bir

nokta halinde görünen sandalda kim vardı?

Bir vahşî kabile reisinin ismi

Sandal içinde resim atelyesi

Bir levha:

«Ressam Tevfik

»

Boğaziçinde saz âlemleri

köşkte resim yapan bir çocuk

Göksu deresinde..

Meraklı

Sırçadan

Halûkun siyaiı boyalı, zarif bir sandalı vardı. Baba - oğul bu sandala güzel bir isim bulmuş, lardı: Hayavata (Hiawatha)...

Tevfik Fikretin, Nazıma hanı­ mın ve Halûkun hayatında Ha- yavatanm büyük bir ehemmiyeti vardı. Zira Fikretin, bilhassa bazı yaz gecelerinde, evinin haricin­ deki zamanı Hayavatanm içinde geçeıdi.

Bundan evvelki yazılarımda

Fikretin hattâ giyinişinde bile hürriyete ait birşey olduğunu, âdeta tezli giyindiğini işaret et­ miştim. Büyük şair, eğlencesinde

de öyle idi. Sandalına isim ko­

yarken dahi idealinin sesini din­ liyordu. Hayavata Amerika yer­ lilerinden, Kızılderili bir vahşî kabilesinin reisi idi. Hürriyete ait ve Fikretin tâbiri ile «bir ceylân gibi saf ve çalâk ve âzade ruh,

sevimli kahraman» dı. Tevfik

Fikretin sandalı için de bundan daha münasip isim olamazdı.

Hiawatha Amerikanın meşhur ve büyük şairi Henry Wadsworth

Longfellow'un da eserlerindeki

kahramanlarından biri İdi.

Fikret, Halûkun bu kayığım o kadar seviyordu ki oğlu olmadığı zamanlarda da Hayavata ile ge­ zintiler yapılıyordu. Hattâ Tev­ fik Fikret Hayavata için bir de uzun manzume yazmıştır. Bu iti­

barla Hayavata ismi edebiyat

meraklıları için hiç yabancı de­

ğildir. «Halûkun defteri» niıı

dördüncü manzumesi doğrudan doğruya bu ismi taşımaktadır ve Fikretin güzel manzumeleri ara­ sındadır. Bu itibarla Türk edebi­ yatına girmiş bir kayık da görü­ yoruz.

Fikret «Halûkun defteri» inde Hayavata admdaki manzumesin­ de, sandala bu ismin konulma­ sından şöyle bahsediyor:

«Güzel seçtin ithaf için teknene O sahrayı vahşet firarisinin O hürriyet evlâdının namını»

Hayavata Tevfik Fikret ailesi­

nin en sevgili eşyası idi. O za­

manlar Boğazda, mehtaplı gece­ lerde büyük saz âlemleri yapılır­ dı. Bilhassa Valde paşa tarafın­ dan hazırlanan saz geceleri pek meşhurdu. Böyle zamanlarda bin lerce kayık, saz sandalının arka­ sından, Boğazın mehtaptan gü- müşleşmiş suları üzerinde kayar giderdi. Saz sesleri bir koydan öteki koya aksedeıdi.

Valde paşa, şayet sazi kendi

tertip etmişse ekseriya mehtaba

çıkmazdı. Saz âlemlerinin Bo­

ğazda muayyen bir mmtakası vardı. Kafile burada dolaştıktan sonra saz kayığı gelip Valde pa­ şanın yalısının önünde dururdu. Bütün musiki meraklıları, hat­ tâ Boğaziçinde oturan bir çok ecnebilerin bile iştirak etitkleri bu âlemler pek parlak olurdu.

Güzel musiki dinlemesini son derecede seven Tevfik Fikretin bütün hayatı boyunca bir defa olsun bir gazinoya, çalgılı bir ye­ re gittiği görülmemişti.

Kalabalıktan başı döner, aynı zamanda böyle eğlenceli bir yere gitmeği memleketin ıstıraplı

ha-Tevfik Fikret’in Galatasaray lisesi bahçesindeki büstü İlle bir nevi alay telâkki ederdi.

Lâkin sanatkâr ruhu ile güzel

musiki dinlemek ve çok sevdiği mehtapta dolaşmak onun için zaman zaman önüne geçilmez bir ihtiyaç haline girerdi.

İşte böyle güzel mehtaplı gece­ lerde Hayavata hazırlamrdı. Na­ zıma hanım, Halûk binerlerdi. Ekseriya Fikret küreğe geçerdi. Lâkin Hayavata saz kayığından ve onları dinlemeğe çıkanlardan o derece uzakta ve o kadar ağır ağır geçerdi ki kimse kendilerini fark bile edemezdi.

Boğaz halkı onun geceleri çık­ tığından o kadar habersizdi ki bu âlemlere iştirak edenleri ve etmiyenleri çok iyi bir tarzda tesbit etmiş olan Abdülhak Şina-

si Hisar, «Boğaziçi mehtapları»

admdaki, bir sanat eseri olduğu kadar mükemmel bir tetkik mev­ zuu olan kitabında Terfik Fikreti mehtap gezintisine çıkmıyanla- rın arasında sayıyor. Bu da Ha- yavatanm ne kadar uzaktan geç­ tiğini gösterir.

K ayık içindeki resim

atelyesi

Musikiden başka Tevfik Fikreti bu gezintilere çıkaran şey meh­ taptı da. Zira o hakikaten Boğaz- içinin mehtaplarına hayrandı. Yine Hayavata şiirinde Fitkret, Halûka şöyle soruyor:

tarafı camdı. Bu sırçadan köşkte küçük ressam mütemadiyen re­ sim yapardı. Ara sıra çıkıp, köş­ kün karşısındaki incir ağacının gölgesine otururdu.

Kendisini büsbütün şiire ver­ dikten sonra da resim merakın­ dan katiyen vazgeçmedi. Hemen hemen her sene yazları resim yaptı. Lâkin Fikret kalabalıktan son derecede kaçtığı için, hele o zaman pek yeni olan palet ve saire ile dışarıda herkesin dikka­ tini üzerine çekmekten pek kor­ kardı. Nazıma hanımla birlike resim yapmak için çok uzaklara giderlerdi. Meselâ Şehitliğe çı­ karlar, orada çalışırlardı. Lâkin ekseriya Hayavata oralara yeti­ şirdi. Yukarıda söylediğimiz gibi sandal, boyalar, sehpa vesaire ile

Aksarayda, Ağayokuşundaki

atelyenin âdeta seyyarı haline girmişti.

Bununla kan koca Göksu de­ resine giderlerdi. Tenha bir sa­ hilde Fikret çalışır, resim yapar­ dı.

Evde çalıştığı da olurdu. Yo­ rulduğu zaman bir çay içerdi. Çayı pek severdi. Güzel çay ta­ kımlarına merakı vardı.

Hikmet Feridun Es

«Geciktin mi?. Mehtaba bir kere sor!..»

Bu misıadan da anlaşılacağı

üzere çok geç vakte kadar san­ dalla dolaşırdı... Hayavatanm bir vazifesi daha vardı. Tevfik Fikret onu seyyar resim atelyesi olarak kullanırdı. Fikretin resim zevki

ve ressamlığı dostları, arasında

pek meşhurdur. Bugün onun bir çok natürmorlan, peyzajlaıı ve bir iki de portresi vardır. Bu protıelerden biri kendisine ait­ tir. Fikret kendi resmini ayna­ dan yapmıştır. Bunda da şairin üzerinde kapalı yakalı o meş­

hur gömleğini görüyoruz. Lâ­

kin daha ziyade çiçek resmi yap­

masını tercih ederdi. Bilhassa

Fikretin fırçasından çıkmış renk renk gül resimleri vardır. Tablo­ larının adedi epeyce tutar. Tev­ fik Fikretin ressamlığı şairliğin­ den daha kıdemlidir. Çocuklu­ ğunda, askerlikten sonra res­ samlığa heves etmiştir. Ressam olmağı, şairlikten önce ve adam­ akıllı zihnine yerleştirmiştir.-

Başımızı geri çevirip çocuklu­ ğuna bakalım. Aksarayda, Ağa- yokuşunda babasının konağının

bahçesinde, kendisine mahsus

küçük köşkü — ressamlık hevesi başlar başlamaz — bir atelye ha­ line koymuştu. Köşkün pencere­ sine, çok güzel yazısı ile yazdığı

bir levha da asmıştı: «Ressam

Tefvik»...

Görüyoruz ki çocuk, şairlikten | evvel, ressamlığı benimsemiştir. Esasen «Ressam Tevfik» tabelâ­ sını taşıyan köŞk te bir resim jıtelyesine pek benzerdi. Zira her

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

A fter treatm ent the dam p residue is dissolved in 0.1 M

Halka dönük ya­ zılarıyla da sevilmiş bir gazeteci olan Sedat Sima­ vi karikatürleri, roman ve piyesleriyle de ün yap­ mıştı.. D ünya Savaşı'nın

Fizyolojik sarılık olarak isimlendirilen bu durum dışın- da bebeklerde sarılığa yol açan başka nedenler de (örne- ğin hepatite neden olan bazı virüs enfeksiyonları, anne ile

Özellikle, bütün meziyetleriyle sevilen, beğenilen inci Çayırlı bu nedenledir ki, radyo repertuarla­ rında solo emisyonlarından başka, koro şefliğine de

Ancak her devrin kendi çapında sanatçı çıkardığını unutmamak gerek.. Türkiye'de Türk

Şair Özdemir Asaf, doğumunun 70’inci yıldönümü do­ layısıyla bugün Ortaköy’de değişik etkinliklerle anılacak.. Kültür Servisi - Şair Özdemir Asaf,

bir yapıyı benimsediği gözlemlenen Câbirî, tarihî okumada da aynı yöntemin etkisiyle ya da sosyal olguların doğasında var olan çok nedenle açıklama zorunluluğu sebebiyle

H 2 : Yaşa göre muhasebe programı öğrencilerinin etik algı düzeyleri arasında önemli farklılık vardır hipotezi; kurum içi ilişkilere yönelik etik algısı,