• Sonuç bulunamadı

Otuz beş yıl evvelki demlerinde:Operatör Cemil Bey

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Otuz beş yıl evvelki demlerinde:Operatör Cemil Bey"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

O T U Z B E Ş YIL E V V E L K İ D E M L E R İ N D E :

O P E R A T Ö R CEMİL BEY

Pek çocukluğumda, Göztepe istas­ yonunun yakınındaki Reis A li efendi­ nin yeşil pancurlu, nohudî köşküne yazları kira ile gelirdi. Kaytan bıyıklı ve kaymakamdı; Şehislâmın damadı denirdi.

O seneler, bitişikteki dayızademin, desturun, ayak baş parmağının tırna­ ğı batmış, fena iltihap yapmış. Veca- ından feryadü figanda, kımıldansa baygınlıklar geçiriyor. Komşu Cemil beyi çağırdılar; bizler de kapı aralı­ ğında seyirci.

Doktor, kaşla göz arasında hazır­ lığını yapıp ne şehirdir, ne keramet denecek bir el çabukluğu ile tırnağı çekip sevinç içindeki tazeyi eline, ete­ ğine kapatmaz mı?

Hazreti ilk görüşüm işte o gündür. Cemil Paşa, şimdiye kadar mes- lekdaşlarından hiç birine nasip ve mü­ yesser olmamış bir şöhrete malikti. İs­ tanbul halkı içinde, yedisinden yetmi­ şine kadar onun ismini, bilmiyen, ağ­ zından eksik eden yoktu.

Memleketimize fennî ve modern ameliyat şeklini ilk sokan, operatör kelimesini lâkap olarak ilk kullanan odur, derler. Zira o zamana kadar bu işin adı cerrahlık. Meselâ filânca has­ tanenin ser cerrahı miralay Ahmet bey aşağı, falanca hastanenin cerrahı sanisi sağ kolası Mehmet efendi yu­ karı...

Böyle bir zata elbette dolu dizgin bir tefeyyüz ve terakki gerek. Bu hak­ kına da belâğan mabelâğ ermiştir.

Osmanh İmparatorluğunda civan yaşta müşirlik rekorunun üç kişide idü- ğünü görüyoruz: Rekordmen, 15 inde hassa müşirliğini enseliyen Şehzade Yusuf İzzettin; İkincisi, 32 sinde dör­ düncü ordu müşiriyetini kabullenen Gazi Ahmet Muhtar paşa; Üçüncüsü de 37 sinde müşir olan, Mektebi Tıb- biyei şahane seririyatı hariciye mual­ limi Operatör Cemil paşa...

(Çiftehavuzlar), Kadıköy ve Ana­ dolu yakası mesirelerinden biri, kar­ şısındaki de (Sallapati) nin viran ba­ ğıydı. Evvelleri Çavuş üzümünün ceviz kadar, incecik kabuklu, en enfesleri o- rada yetişirmiş.

10

Yazan : Sermed Muhtar

Filoksera, kütükleri baştan aşağı yiyip kemirdikten sonra dört tarafı yı­ kık duvarlı, çitli, yabani alyandoziar, çalılarla dolu bir harabe kalmış.

Cemil paşa burasını satın aldı; arabesk köşkü kurdurdu; bir taraftan da dal gibi çamlar, fidanlar diktirme­ de; tarhlar böldürmede. Gelip geçen­ lerde ise dudak bükme ve bıyık al­ tından tebessüm :

— Bunlar büyüyecek de sayesaz, meyvedâr olacaklar ha?.. Nuh ömrü, Eyüp sabrı lâzım!.

Operatör Kaymakam Cemil Bey Bir iki yıl geçti geçmedi, ol şurezar bir çimenzar olup çıkmaz mı? Korusu da Beykozdaki Abraham paşanmkile omuz öpüşmez mi? Ve dudak büken- ler şimdi de dudak ısırmağa başla­ mazlar mı?

Gûya alayı bu yolun meraklısı ve ehli. Yıllardır Elmalı su şirketinin or­ tağı imişçesine, hortumlarla ton ton su harcamışlar, kese doluları para sökül­ müşler; yine de mahsulleri bodur bo­ dur, kavruk kavruk...

Fenerbahçe dönüşlerinde Çifteha- vuzlarda âram eden hanfendiler, be­ yefendiler arabacılarına: (Şu kasavetli, baykuş yuvası yerin önüne çekme!) diye çırpınırlarken şimdi de hep o ta­ rafta sıra kapışırlardı.

n

su

jl

SJ-Paşa, galiba 1906 yazında İstan­ bul doktorlarına burada bir garden­ parti vermişti. Bu kadar adamı topla­ manın hayli netameli bir keyfiyet olu­ şu da başka bahis... Yerli, ecnebi bü­ tün Lokmanlar, şapkalıların çoğu şık şık madamları, matmazellerile maa fa­ milya, hazır ve nazır... Mükemmel bir orkestra, valsler, polkalar, mazurkalar, kadriller çalıp duruyor. . Dans eden edene; büfe omuz omuza; parmaklığın dışından kös kös bakanlarda da yut­ kunma.

O tarihlerde Cemil paşa donanma- cılıkta da mevcutların kâffesini fersah fersah geçmişti. > Dşvrin mahui tabiri­ ni kullanırsak: (Sânı ubudiyete lâyık ve emsaline kat ender kat faik). Şam illerinde ya sabur çeken Deli Fuat pa­ şanın, Bostancıdaki köşkünde pinekle­ yen Sadi beyin bir vakitki meşhur do­ nanmalarından eksiği olmak şöyle dursun, fazlası var.

Kem de bigayet pür zerafet, edep ve erkân dahilinde bir şehrâyin. Bir tarafta alaturka, bir tarafta alafranga çalgı; züvvare fevkalhad izaz ve ik­ ram; sonra ne düzen, ne intizam... Yal­ nız içler acısı ciheti, bir gececiğin için­ de çiçekler yolunmuş, lâvantinler çiğ­ nenmiş, fındık, Amerikan fıstığı, kabak çekirdeği kabuklarından ortalık geçil­ mez hale gelip o canım bahçe harman yerine dönmüştü ki bu da sadakası sa­ yılır.

Vaktaki Meşrutiyet ilân edildi. Vel­ veleler ayukta; gazeteler istibdada, kodamanlara veriştiriyor ve kapışılıyor. Kanunu esasiye aykırı bir meseleye isyan eden operatörümüz, yevmi (Ser­ veti Fünun) da pek şiddetli bir maka- lesile hürriyetperverleri o kadar vecde getirmişti ki hemen koşup kucaklıyaıı- lar, minnettar minnettar ellerini yaka­ layıp şapır şupur öpenler mi istersin?.

Türk tababetini, asri metodlarla cerrahlıktan operatörlüğe kavuşturan Cemil paşa, Şehreminliğini bir beledi­ yecilik kıvamına getirmiştir.

İşte, balta girmemiş aylandoz or­ manından doğan Gülhane parkı!

Sermed Muhtar

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Oradaki lıastahanede bir müddet hekimlik ettikten sonra Avrupaya kaçıp Cenevrede bazı arkadaşlarıyla birlikte Osmanlı adıyla on beş günde bir çıkan bir

In our study, the DNA delivery from pGM-CSF containing chitosan/PVP hydrogels was examined by determination of GM-CSF expression using ELISA in NIH-3T3 cells.. After 72 h

Solungaçları arkada olan salyangozlar değişik yerlerde, örneğin süngerlerin, hidroyitlerin, kayaların ko- vuklarında ya da girintilerinde yaşayan diğer deniz can-

Atatürk öldüğü zaman şimdi mil­ letvekili olan ablam Tezer Taş- kıran’a bir mektup yazan babam ki, iki seneden beri yüzünü gör­ müyordu ve onun menkubu

Model 3‟ün analiz sonuçları, BIST Sürdürülebilirlik Endeksinde iĢlem gören bankalarda, Entelektüel Katma Değer Katsayısı (VAIC TM )‟ ı oluĢturan Ġnsan Sermayesi

Türk-Alman Kültür Merkezi istiklâl

Sonra, Sabiha ve Zekeriya Sertel’in, eğitimle­ rini tamamlamak üzere Amerika’ya gidişleri ve Lo­ zan Antlaşm asının arifesinde yurda dönüşleri (1919- 1923), ileriki

İlk olarak Türk müzeciliği­ ne 40 yıl emek veren Halil Edhem Beyin ve Ege uygarlığını- Türk diline ve düşüncesine kazandıran ve Bodrum'u dünyaya tanıtan