• Sonuç bulunamadı

Devlet sanatçısı olma yolunda:Ayten Gökçer, hakkında açılan soruşturmada aklanırsa, ödülüne kavuşacak

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Devlet sanatçısı olma yolunda:Ayten Gökçer, hakkında açılan soruşturmada aklanırsa, ödülüne kavuşacak"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ayten Gökçer, hakkında açılan soruşturmada aklanırsa, ödülüne kavuşacak

Bir oyun sonrası, Gökçer’ le otelinin odasın­ da karşılıklı söyleşiyoruz... Ancak bazı konu­ ları konuşmamak koşulu,Birden üçüncü kişi olarak bizimle ahbaplık etmeye başlıyor.

“ Tahsil durumunuzun gündeme gelmesi sizi rahatsız ediyor mu?" diyoruz. Teybimizi

kapattığımızda, okumanın diplomayla sınırlı' olmadığına ilişkin yanıtını veriyor!... Sanatçı­ lar arası ilişkilerden söz ederken, yüzüne bak­ tığımızda, o içtenliğini bir anda gardroba as­ mış olduğunu görüyoruz... Biz de vazgeçiyo­ ruz sormaktan... O da vazgeçiyor sınırları ke­

sin hatlarla çizili yanıtlar vermekten... Sonra yine “ Kim Korkar Hain Kurttan" ve Martha'ya geliyoruz. Ve ilk sorumuzu so­ ruyoruz;

Yalan ve iftira...

— Ayten Gökçer neden korkar?

"Allah'tan başka hiçbir şeyden, hiç kimse­ den korkmam. Ama genellikle yalancılardan, iftiracılardan çok çekinirim. Bu tür insanlar­ dan tiksinirim ."

— Yaşamınızda böyle insanlara sık sık rastlıyor musunuz?

"Mesleğimiz, çok gözönünde oluşumuz, yalanlara iftiralara neden oluyor."

— Siz kendinizi korumak için belli bir ta­ vır alıyor musunuz?

"G enelde bugüne kadar pek fazla ta v r al­ madım. Bundan sonra alacağım ama. Bunun yanı sıra beni çok mutlu eden bir olay var. O da izleyicimizin yazılan, çizilen yalan şeyle­ re asla inanmaması. Bu bize yetiyor. Öteki

Hangi oyunlarda

sahneye çıktı...

1940 yılında İstanbul’da doğdu. 1952'de konservatuvarın bale bölümüne girdi. 1957'de Devlet Tiyatroları Çocuk Tiyatrosu Bölümü’nde görev almaya başladıktan bir yıl sonra, 1958’de açılan sınavı kazanarak sanatçı kad­ rosuna geçirildi.

Ayten Gökçer, o tarihten bu yana Devlet Ti- yatroları’nda 30’u aşkın eserde çeşitli roller ve başroller oynadı. Bu rollerin belli başlılarını şu eserlerde canlandırdı:

1- Reşat Nuri Güntekin’den "B u Gece Baş­ ka Gece" (Dansöz Pandora)

2 - Jean Giraudoux’dan "Su Kızı” (I.Peri Kızı) 3- J.B.Phestley'den "Hafta Başı” (Monica Twigg)

4- Marcel Achard’dan "Aşk Acısı” (Celie) 5- Dino Buzatti’den "Klinik Bir Vak'a” (Glo­ ria)

6- Henrik ibsen’den "Hortlaklar” (Regina) • 7- F.Garcia Lorca’dan "Bernarda Alba'ntn Evi” (Adela)

8- George Büchner'den “ Woyzeck” (Marie) 9- Molière’den "Don Juan” (Elvira) 10- Cole Porter’dan "Öp Beni Kate” müzika­ linde "Lois Lane”

11- Max Frisch’den "Andorra” (Barblin) 12- W.Shakespeare'den “ Onikinci Gece” (Oli­ via)

13- Anton Çehov’dan "Vanya Dayı” (Yelena Andrayevna)

14- Barillet ve Grédy'den "Kaktüs Çiçeği” (Mme. Vigneau Stephanie)

15- B.Shaw'un Pygmalion'undan meydana ge­ tirilen "M y Fair Lady” müzikalinde (Eliza Do­ olittle)

16- L.Pirandello’nun “ IV.Henry" adlı eserin­ de (Frida)

17- Arthur Miller’dan “ Cadı Kazam” (Elizabeth Proctor)

18- Aristophanes’ten “ Lysistrata" (Lysistrata) 19- Dale Wasserman’dan “ Mançalı Don Kişot" müzikalinde (Aldonza)

20- Molière’den "Hastalık Hastası” (Tuanet- te)

21- Efraim Kischon’dan "Tarla Kuşuydu Juliette" (Juliette)

22- Güngör Dilmen'den “ Bağdat Hatun” (Bağ­ dat Hatun)

23- Nazım Kurşunlu'dan "Gecikenler” (Ahşen) 24- Sadık Şendil’den "7 Kocalı Hürmüz" (Hür­ müz)

25- Edward Albee’den "Kim Korkar Hain Kurttan” (Martha)

leme,hem işime sahip çıktım. Verici gücüm beni ayakta tuttu...”

Herşeyi eşinden öğrendi...

— Eşinizin oyuncu olarak size ne gibi katkıları oldu?

"Eşim , dünyanın en büyük aktörlerinden ve rejisörlerinden biri. Bu da benim için bü­ yük bir şans. Dünyanın en yumuşak, en gü­ zel çalışan rejisörüdür. Onunla çalışırken, iş dantel gibi çıkar. Ben onunla çalışma zevki­ ni tatmış şanslı sanatçılardan biriyim. Biz her şeyi ondan öğrendik. Bütün tiyatro diyebili­ rim. Çünkü onun öğrencisi olmayan tiyatro sanatçısı hemen hemen hiç yok.”

Yönetmen oyuncu..

— Sizin tiyatroda yapmak istediğiniz en önemli olay nedir?

“ Reji... Önümüzdeki sezon başlayacağız. Çok uzun zamandır bu iş için donatıyorum kendimi. Hem sanatçılığımı, hem reji işini bir arada yürüteceğim. Ben çok mutlu bir insa­ nım. Kendime güveniyorum. Allah'ın verdiği hiçbir şeyi yanlış kullanmamış insanım.”

— Gökçer soyadını tanım aksizehiçgüç geldi mi?

"Hayır... İftiharla taşıdım. Kocamla bir ya­ rış içinde değildim. Böyle şeyler bana da ko­ mik geliyor. Ben orta kabiliyetli ya da hiç ka­ biliyetsiz olabilirdim ama yine kocamın soya­ dını taşırdım. Soyadı soyadıdır. Benim Ayten Kaçmaz olarak tiyatroda uzun bir sürem var. Gökçer soyadı tiyatroda büyük bir isim ama beni çok ilgilendirm edi.”

İşin kamçısı...

Ya ödül almak sizi nasıl etkiliyor?

"Bende ödül almak hiçbir şeyi değiştirme­ di. işimi kamçıladı, iyi bir iş yapıp karşılığını aldıysam bu güzel bir şeydir. Bu bir kıvanç­ tır.”

— Ya devlet sanatçısı olmak?

"Devlet sanatçısı olmak da sanırım güzel bir şey...”

i Bende ödül almak hiç birşeyi değiştirmedi... İşimi kamçıladı...

İyi bir iş yapıp karşılığım aldıysam bu güzel birşeydir...}

Senaryo yazacak: Ayten Gökçer, oyundan çok hayatım senaryolaş-tırmak istiyor. Yetişebilirse bazı bölümlerin­ de de kendisi oynamak istediğini söylüyor. Yetişmeyi başaramazsa, Gökçer'in yazdığı senaryoda bir başka arkadaşı oynayacak...

düşmanımızsa zaten kendi doğru bildiğine inanıyor."

— Sanatçı olmaktan memnun musunuz?

"Evet, çok memnunum. Dilerim dünyada­ ki büîün insanlar, hep sevdikleri işleri yapsın­ lar. Çünkü dünyanın en büyük mutluluğu bu- dur. Örneğin ben ev hanımlarına çok üzülü­ yorum. Kendim de ev hanımlığının ağırlığını çekiyorum. Bu işi sürekli yapanlar kadar, bü­ yük ve ağır bir işçilik düşünemiyorum. Bu in­ sanı mutlu eden bir olay değil. Her an tüke­ niyor, baştan yapılıyor. Bu monoton, nankör işse kadını çok tüketiyor. Onun için hep ev kadınlarına ‘Allah sabır versin’ diye dua edi­ yorum. Bu kadınların, kendilerine ayıracak o kadar az zamanları var ki. Kendilerini o ka­ dar az yaşıyorlar ki..."

Tiyatro rakip tanımaz...

— Ya siz, kendinizi tam anlamıyla yaşa­ yabiliyor musunuz? Sanatçı olmanız bunu engellemiyor mu? Hiç sıradan biri olmayı düşündünüz mü?

“ Hiç sıradan insan olmayı düşünmedim. Sanatçı olmanın sıkıntısını çekmedim. Sıra­ dan insan olmak çok kolay. Aksine böyle bir mesleği seçtiğim için fevkalade mutluyum. Benim çok tamperemanım var. Ben dostuma da, eşime de, Arkadaşıma da yetiyorum. Bu benim çok özel bir gücüm. Kendi evimle de, işimle de, çocuğumla da çok meşgul oluyo­ rum. Çok programlı çalışırım. Randevularımı hiç aksatmam... Bütün hayatımı istediğim gibi ayarlayabiliyorum. Ama meslek bu, zaman zaman bizi yapmak istediğimiz bazı şeyler­ den alıkoyuyor. Ama bu meslek, dünyanın hiçbir yerinde, kimseye fazla özel yaşam şan­ sı tanımayan bir iş. Sizi herkesin elinden, her türlü sevdiğinizden alan, tek meslek tiyatro­ dur. O hiçbir rakip tanımıyor, ‘önce ben,

sonra diğerleri’ diyor.”

Buza yazı yazmak...

Mesleğinizi böylesine yoğun yaşıyor­

sunuz da, günün birinde unutulmak sizi hiç düşündürmüyor mu?

“ Unutulmayan var mı? Yeter ki ilerde gü­ zel bir şekilde hatırlansın insan. Yoksa unu­ tulmayan hiçbir şey yok hayatta. Hele bizim mesleğimiz, buz üzerine yazı yazmak. Kısa bir zaman sahneye çıkmamamız, bunlar sizi yok ediyor seyirci hafızasında. Zaman her şe­ yi unutturur. Bizden sonra gelenlere, küçük

ama iyi bir anı bırakalım, bu yeter bize.”

— Sinemanın belge olarak, tiyatroya oranla kalıcı olduğu bir gerçek. Siz sine­ ma yaşamınızı niye sürekli kılmadınız?

“ Beş altı film çevirdim bir zamanlar. Ama sinema çok ayrı bir uğraş dalı. Biliyorsunuz sinemada bir insanın üzerine yatırım yapıyor­ lar. Ben Metin Öktay ve Ajda Pekkan'la bir­ likte film çevirdiğimde, bana ‘Sizin üzerini­

ze yatırıma girmek istiyoruz' dediler. Bu ti­

yatroyla birlikte yürümezdi. Arka arkaya film­ ler çekmek zorundasınız. Çünkü şirket sizin üzerinize yatırım yapmıştır. Size güveniyor, reklam ve masraf yapıyor, işte ben bu olayı benimseyemedim. Çünkü devlet tiyatrosu, her zaman ilk planda geldi. İkisini bir arada

yürütebilseydim olurdu. Ama yürümezdi. Ama yine de çok önemli bir rol önerisine, daima açığım. Sinema beyazperdede kalıyor. Ama tiyatro, seyirciyle içiçe, çok daha sıcak, duy­ gulu, anlamlı bir sanat olayı. Ben en iyi tiyat­ rocuların, en iyi filmleri çevirdiklerini, en iyi TV yapımlarında rol aldıklarını görüyorum. Türkiye’de tercih hakkımız yok bu konuda. İyi bir sanatçıysanız, çok önemli roller oynuyor­ sunuz, ağırlık sizdeyse, zaten gidip film çe- viremezsiniz. Mesela ben, gece bu oyunu oy­ nayıp sabah erkenden kalkıp film setine gi­ demem. Birinden birine bir bozukluk gelecek­ tir. Buna da hakkımız yok.”

Güzellik ve sanat...

— Siz kendinize güvenen bir sanatçısı­ nız. Bunu nasıl başardınız? Güzelliğiniz, yeteneğiniz, soyadınız, şansınız, hangisi etkili oldu?

Titiz ve düzenli: Ünlü sanatçı, eviyle de, işiyle de, çocuğuyla da meşgul olabiliyor. Ayten Gökçer, birçok oyunda sahneyi Cüneyt Gökçer’le paylaştı (üstte)...

“ Ahh... Benden çok daha güzelleri var. Hiç güzellikle bağdaşmıyor. Bu yalnızca oyun gü­ cü. Oyun gücü ve disiplin. Mesleğime saygı­ lıyım.”

— Ama siz ne derseniz deyin, fizik yine de önemli?

“ Ben inanmıyorum. Dünyadaki fiziği güzel insanlar her şeyin en iyisini yapamıyorlar. Bu Bazen bir dezavantaj. Fotomodellikte, sinema­ da belki güzel fotoğraf için geçerli. Tiyatro­ da da bir dönem geçerli. Ondan sonra dün­ ya kadar kompozisyon bekliyor sizi. Güzel ka­ dından başlayıp o tarafa doğru yöneliyorsa­ nız, mesleğe çok daha iyi ve sağlam geliyor­ sunuz dem ektir."

— Siz sahnede çirkin olmaktan hiç mi korkmuyorsunuz?

"H iç... Hiç hem de... 'Tarla Kuşu Jüliet-

te ’te 14 ve 43 yaşındaki Jüliet’le onun 72 ya­

şındaki dadısını oynadım. Çünkü çirkinleş­ mek, yalnızca insanın ruhunda oluyor gibi ge­ liyor bana. Bence ruhu çirkin insanlar var. Dünya güzeli ruhu olanlar, bence en güzel insanlar."

— Peki Ayten Hanım, sizin hiç eksikliği­ nizi duyduğunuz bir yanınız var mı?

"Var... Hep lisan bilen insanları kıskandım. Yaşama başladığımdan bu yana hep dört nala koştum. Fırsat bulup yurt dışına gidemedim. Tam gidecektim ki çocuk doğurdum. Bu kez

‘Çocuğu nasıl bırakacaksın' baskısı başla­

dı. Bakmayın siz, aktörler yönetmen arkadaş­ larına çok açıktırlar da, karılarına hiç hoşgö­ rülü değildirler. ‘Otur çocuğuna bak' derler. Tabii benim eşim de normal bir erkek... Hem onu mutlaka kandıracağım ama. Tek eksiğim bu. Allah'a çok şükür, en sevgili kullarından biriyim. Her isteğim gerçekleşti. Önümüzde daha yığınla seneler var.”

— Siz bir şeyler yazmayı düşündünüz mü?

"Daha sonra... Elbette yazacağım. Oyun­ lardan çok senaryo yazacağım. Ondan son­ ra kendi hayatımı senaryolaştıracağım... Ye­ tişebilirsem bazı bölümlerini kendim oynaya­ cağım. Yetişemezsem bir başka arkadaş. Ben ne kadar büyük bir mücadele geçirdim, ne tür güçlüklerle karşılaştım? Nasıl olgun­ laştım, işin bilincine nasıl vardım? Bu hem ilerdeki gençlerin bilmesi lazım. 16 yaşımdan bu yana soluk almadan çalıştım, iyi niyetli ol­ dum. Hep ışıl ışıl bir insandım. Ben hem

ai-Aldığı ödüller

A

YTEN Gökçer, oynadığı önemli rollerin hemen hepsinde büyük başarılar Kazan­

mış, seyircide ve basında daima olumlu etkiler bırakmış, yaratıcı kişiliği ile haklı alkış ve övgüler toplamıştır. Birkaç örnek vermiş olmak için tam bir yıl afişte tutmayı başardığı “ Kaktüs Çiçeği” komedisindeki kompozisyonu ile üç buçuk yıl repertuar­ da kalan “ My Fair Lady” müzikalindeki kompozisyonu ve iki yılı aşkın süre oynadı­ ğı “ Mançalı Don Kişot” müzikalindeki üstün başarıları zikredilebilir.

Ayten Gökçer bu saydığımız olağanüstü başarılarından ilk ikisi “ Kaktüs Çiçeği” ve “ My Fair Lady” deki kompozisyonları ile Ankara Sanat Sevenler Kurumu tarafın­ dan verilen “ Yılın En İyi Kadın Sanatçısı” ödülünü iki kez kazanmıştır.

Ayten Gökçer, sanat başarılarıyla, yalnız yurdumuzda değil, Paris, Atina, Venedik, Belgrad, Üsküp, Bonn, Köln, Frankfurt gibi yabancı sanat merkezlerinde de (Devlet Tiyatrolarının buralarda verdiği temsiller dolayısı ile) takdirle karşılanmış ve yabancı basından çok iyi notlar almıştır.

Ayten Gökçer tiyatro sanatının antik, klasik, çağdaş tragedya, dram, komedi ve mü­ zikal gibi her çeşidinde başarılı roller oynayarak Türk kültür ve mirasına milli ve ev­ rensel planda, çağdaş değer ölçülerinde hizmet etmiş, Türkçe diksiyon, yorum ve her türde oyun gücüyle sahne sanatında, geniş bir repertuara sahip bir sanatçıdır. Gök­ çer'in aldığı ödülleri şöyle sıralayabiliriz...

1966/1967 Sanat Sevenler Kurumu "Kaktüs Çiçeği" oyunundaki rolüyle "En İyi Kadın Sanatçı” ödülü,

1970/1971 Sanat Sevenler Kurumu “ En İyi Kadın Sanatçı" ödülü,

1975 Ankara Gazeteciler Cemiyeti Halkoylaması ile "Yılın Sanatçısı’ ödülü, 1978 Tercüman Gazetesi Halkoylaması ile "Yılın Sanatçısı" ödülü,

1982 Ses Mecmuası Halkoylaması ile “ Yılın Sanatçısı” ödülü.

“Devlet Sanatçısı”

olma yolunda

“ Hiç

sıradan insan olmayı

düşünmedim... Sanatçı olmanın

sıkıntılarını çekmedim... Sıradan

insan olmak çok kolay... Aksine

böyle bir mesleği seçtiğim için

fevkalade mutluyum... Sizi

herkesin elinden, her türlü

sevdiğinizden alan tek meslek

tiyatrodur... 0 hiç bir rakip

tanımıyor..."

BİRCAN USA LU

S

on olarak Edward Albee’nin “ Kim

Korkar Hain Kurttan?” adlı oyu­

nuyla beğeni toplayan Ayten Gök­ çer, canlandırdığı Martha rolünü çok seviyor. Onun acısını, sevinci- ni, kıskançlığını, saldırganlığını ve

■ M H M korkusunu insanca bulduğunu söy­ lüyor. Ve en çok da cesaretini sevdiğini an­

latıyor. Evet Martha, “ Hain k u rf'ta n pek korkmuyor ama Ayten Gökçer bir şeylerden korkuyor. Basından olabildiğince uzak dur­ maya çalışıyor. Yanlış ir haber olasılığı, onu bu denli çekingen yapan. Çünkü Ayten Gök­ çer, şu günlerde heyecanlı bir bekleyiş için­ de... Hakkında açılan soruşturma sonucu ak­ lanırsa, o büyük düş gerçekleşecek, "Dev­

let sanatçısı” olacak

Kısıtlı sohbet...

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yeni İstanbul’un başmakale sütununu, ö- lüm yıldönümü münasebetiyle, Tiirk düşünce­ sinin büyük imzası merhum Peyami Safa’,ya ayırıyoruz. Ben bugün bu

Bu çalışma, ülkemizde eğitim sisteminin değişmesiyle birlikte yapılandırılan fen bilim- leri dersi öğretim programına ilişkin fen ve teknoloji öğretmenlerinin

Açık-yeşil alan standardı, genelde kişi başına düşen açık-yeşil alanların m² olarak, yani kent üzerindeki yeşil alanların tümünün, kentin genel nüfusuna

İşte bu gün ogünkü vaziyeti düşündüğümüz tandır ki iki asır evel vaziyete bilistikak ‘<im olan ve Türkiye'de de kitap basmağı izanı eden Damat

İstanbul Ford fabrikasında müfet­ tiş iken sonradan Ford acenteliğin - de müdür olan ve merhum Safi Be - yin oğlu; merhum doktor Celâl P a ­ şanın damadı

Örgütsel yetenek geliştirmede orta düzey yönetim davranışını araştıran yazarlar bu yöneticileri üst düzey yöneticilerin direktiflerini uygulamaktan öte bilgi

Kısaca da olsa, yabancı diller­ de broşürler çıkarmak; - Farabi’­ nin bininci yılından da faydalana­ rak - lbııi Sina'nın hayatını, eser­ lerini,

Yaş çaydaki ham selüloz değeri için yapılan varyans analizi sonucunda, değerler arasındaki farklılıkların güneşlenme durumu ve sürgün dönemlerine göre çok