• Sonuç bulunamadı

Yahya Kemal'le sohbetler:Muallim Naci, Namık Kemal ve Ziya Paşa hakkında düşünceler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yahya Kemal'le sohbetler:Muallim Naci, Namık Kemal ve Ziya Paşa hakkında düşünceler"

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

«

m m fm m m m m m m t*m m m t'm m e iK Ê Ê Ê Ê Ê m iÊ m a Ê Ê M m m Ê Ê m Ê Ê Ê Ê Ê Ê Ê Ê Ê tÊ Ê Ê Ê m Ê Ê Ê Ê Ê tÊ Ê Ê m Ê Ê m Ê Ê m m Ê Ê Ê Ê m m Ê Ê tÊ tiÊ Ê Ê iÊ m Ê Ë m m K Ê a m Ê Ê Î

Yahya Kemal’le Sohbetler

Y A Z A N :

S E R M E T

S A H İ

U Y S A L

Muallim Naci, Namık Kemal ve

Ziya Paşa hakkında düşünceler

«Gayem, halkın sokakta, evde

kullandığı dili k u l l a n m a k »

Şiir üzerine konuşmalar — İlk rübâisini nerede yazdı? — «Mu­ allim Naci'ye de, Recaizade Mahmut Ekrem’e de gülerler» — Nâmık Kemal ve Ziya Paşa’ya gelince... — «Fikret, Manakyan ve Tatlısu frenklerinin tesiri altında kalmıştır.» — «G erçi Fik­ ret ve Hâmid lisana hizmet etmişlerdir; yalnız ben noksanlarına

işaret ediyorum.» 10 Ocak 1956

Edebiyat Fakültesinin en mazbut profesörlerinden Sâ- j dettin Bul uç:

— Demek, dedi, Yahya Ke- ı mal Berlin’ deki Jüpiter heyke­

lini görmüş.

— Evet, yalnız Bergama Hey keltraşları isimli şiirini, esas Bergama’yı ziyaret ettikten son-, ra yazmış.

— Yaa, demek böyle; bir şâir , şahsen tanınınca daha iyi an- 1 laşılır. Bu bakımdan bahtiyar­

sınız.

— Evet lı ak kınız var; Yahya Kemal’i haftada İki flç defa zi­ yaret etmekle şiir hakkında da

ı hayli şey öğrendim.

Bu konuşmayı, çok sevdiğim

Sadettin Beyle (hana vaktiyle

hoealık ta yapm ıştı) Edebiyat

fakültesinin. Türkoloji bölüıuü-

nün koridorunda yapıyorduk...

Bir hafta evvel kendisini odasın­

da ziyaret ettiğim zaman süz

1 Yahya Kemal’in şiirlerinden açıl-

j iniş ve ben:

— Geçen gtin üstat Bergama

Hey keltraşları İsimli hlr şiirini okudu; hoşuma gitti... Son za­ manlardaki şiirleri içinde en kuv vetllsl muhakkak kİ bu şiir, de­ miştim. Bunun üzerine Sadettin Bey:

—- Acalıa Yahya Kemal Berlin deki Bergama heykelini gürmüş mü; hlr tahkik ediverin? Dedik­

ten sonra şu İzahatı vermişti:

«Alm anlar Bergaıııadu buldukları

bu muazzam heykel blokunuıı

taşlarım numaralamışlar, sonra bir yolunu bulup, müsaade ala­

rak Berllne nakletmişler... Her

sene sayısı/, turist hu ftbitle kar­ şısında hayran kalır, tnsan ona

bakarken kulağına sesler gelir gi bi olur... Sonradan Alm anlar ha­ va hücumlarına karşı bu muaz­ zam âbideyi korumak içlıı vinç­ lerle yer altına indirip üstüne çe İlk blok örtecek bir tertibat yap mışlardı. Fakat Kuşlar bir çok san’at eserleriyle beraber bu â.

bideyi de Rus.vaya götürdüler.

Şimdi ııerde olduğu belli değil.

Bu sırada ders zil! çalmıştı.

Sadettin Beyin dersi, beııtnı de Yahya Kemalle randevum vardı. Bunun İçlıı kendisine veda ettim. Odasına girince şair:

— Geleceğini dün telefonla

bildirdiğinden ben de seni bekli­ yordum, dedikten sonra karşısın daki her zaman oturduğum yeri gösterdi.

Senenin birinci aynıda olmamı za rağmen, dışarda yazdan kal­ ma bir gün vardı. Fakat Yahya

Kemali biraz neşesiz buldum.

Halbuki onun neşeli olması biraz da havaya bağlıydı. Takma diş­ lerini ağzına koyduktan sonra:

— Biraz evvel lodos vardı;

şimdi İse durdu. Ne var ne yok bakalım? Diyerek sohbete baş­ ladı.

— Bu sabah nihâilerinizi tek rar gözden geçirdim, dcyiııme şıın lan anlattı:

— Şimdi ismini hatırlıyauıtyo- rum. fakat İlk rubâîml Madrlvte İken yazdım. Fakat daha evvel

Vııkarada iken rubâlnlıı yirmi

dört değil, İki buçuk vezni ol­

duğuna keşfetmiştim... Daha

sonra modern dille nihâiler yaz­ dım. Fakat modern dille vazıhın nihâilerin güzel olm adığını an­ layınca onların hepsini yırtıp at tim. Dalıa sonra yazdığım nihâ­ ileri Akşam gazetesinde neşret­ tim. Kırk kadar neşredilmiş ru­ baim var. Tamamladığını, fakat henüz neşretmediğim nihâîlerim de hayli yekûn tutar.

Dalıa sonra söz şiirin mevz.u- uııdaıı açıldı, o zaman Yahyu Kemal şöyle konuştu:

— Şiirin mevzuu tahdit edile m ez. Şiir: dinli, dinsiz; m illi­ yetçi, m illiyetsiz olabilir. Hattâ komünist hislerle dolu Vcrlaıtıe- lıı Charles Morlre’c İthaf ettiği «Emperyal ruvayyal» diye lıaşlı- yan şiiri benim çok hoşuma gi. der; çüııkü şiirdir. İçindeki ko.

müıılst duygular bcııl alâkadar

etmez .Zâten duyuşun deyiş ol­ ması şiirdir.

Sonra söz şiirin dilinden

nçı-Yahya Kemal, Karaçi B. Elcisi olduğu şırada Pakistan Devlet Başkanı Cinnalı ile bir arada tınca şair sözlerine şöyle devam

e lti:

— Gayem halkın, sokakta ev­ de kullandığı kelimeleri kullan­ maktır. Hattâ kelimelere onun

verdiği mânâyı veririm Meselâ

«O şafak vaktinin cihangiri» mis raim .Halk şafağı güneşin do­ ğuş vakti olarak bilir; yâni i’au-

be karşılığıdır. İşte bunuıı

için öyle kullandım .Yalnız be­ nim o mısralına İbrahim Alflad. din başka bakımdan dokunmuş tu. «Şafak vaktlıı nde İki tane ka varmış. Bundan dolayı tenaf ür o* 1 urmuş .Halbuki teııatür konu­ şulan dilde vardır. Meselâ halk

sessiz sessiz der... Fransızcada da tenafitr vardır. Hugo bunu bile bile kullanır. Meselâ şu mısraa bakın:

«De souris eternel de tes tren­ te deux dents.» Sonra şu beyte bakın:

«Sunar bir câm-ı meııılu bin telli pey mfıneden sonra»

«F elek dilşâd eder chl-l dili

anıma neden sonra» Cam-ı memln’du tenafür var. İki kelimede üç tane (m ) sesi mevcut. Halbuki şair rıtl-ı mem lıı deseydi tenafür zail olurdu.

Yahya Kemal bir an durdu.

Yeniden bir sigara yaktı. Dudak hırında tatlı bir tebessüm belir­ dikten sonra sözlerine şöyle de­ vam etti:

— Garp şiiri He ünşt.vet eden 1er Nftcl’ye de, Recaizade h kre­

me de gülerler. O kadar basit

meseleler üzerinde münakaşalar yapmışlar kİ... Şiirleri de ayrı bir

dâva... Meselâ Naelnin şu mıs- raınn bakın:

«Çıkar cam adunuu çıkmadan kurşun tüfeğinden». Hani Acem mübalâğasından da beter.

Ziya Paşa ve Namık Kemalin

zayıflığın ı anlamak İçlıı Hara­

bat, Tahrib-I Harabat ve Takib-i Harabatı okumak kâfidir. Ziya Paşa İçin Harabat mukaddcmesl

de yeter. İkisi de dörder sene

Par)«He kaldılar. Dört sene son­ ra Tahrib-I HaratıatT neşrediyor. Ilcm de üç d ilil: Arapça, Farsça, Türkçe. Halbuki bu Uç dille ay rı ayrı birer eser yazması icap ederdi .

Sonra söz kelime ve lügatler­

den açıldı. Bu hususta Yahya

Kemal şöyle konuştu:

— En bildiğim kelimede bile lügate bakarım. Yanlış doğru be.

nim malını değil kitabın malı.

Sonra ben halkın kullandığı ke­ limeler üzerinde çok düşünürüm. Meselâ: «Felekten bir gün çal­ mak». Burdu çalmak balıls mev­ zuu değildir. «A h anacığımla ıs. Hrap İçindeki bir İnsanın Hissi­

yatının lisanındaki tecellisidir.

Yahut lıu tâbir sevimli bir kız çocuğu İçin kullanılır. «Pardom ı

bazı Küm eliler ve Trabzonlular

«â fe rlıı», «b ravo» yerine kullanır. Kelli felll kelimesi gerrıı fer (zt- n etli) kelimesinin bozulması He meydana gelm iştir... Kaziye (ba­ his) öyle d e ğ ili de Halk «K azın ayağı öyle değil.» yapmıştır.

Mnllıerbes, Louvrc’un kapıcısı,

nın dilini kullanalım, der. Bu

söz bana çok tesir etti. Ben de

tstanbulıın orta tabakasının di. linç çok dikkat ettim. O rla ta­

bakadan lıalk lügate kaçmaz.

Halk ahret der. Ama ahlret de­ meli. Arkaizmden ve rejyonalizııı- den kaçınalı. Bir kelime Mugla-

da başka, Trabzonda başkadır.

İslanbulda ise daha başkadır.

Meselâ rejiyonalistler gibi ziirn- bül dememeli; sümbül demeli .

Orta tabakanın konuşmasına

dikkat ellen şâir dilini bulmuş

demektir. Meselâ Fikret’te bu |

yok.. Fikret, Manakyan ve la llı j su frenklerinin teshindedir. Nes rin de «hâkin artık... Ask o be. ’

nim m enfurum » gibi sözler var. j

Düşkün bir Türk kızı böyle söy­ lemez. Ama Fikret bunu aklın, (lan, geçlrmemlştlr bile.

Gerçi Fikret ve Hâmid lisana hizm et etm işlerdir; bu hizmetleri unutulmaz. Yalnız ben noksan, hırına işaret ediyorum.

Bugün tatlı su frengi gibi ge

Ip i i Haild Z iya” ıııu y âptığı iş bil f yüktür. O divan cümlesini çöz

ıııek meseledir. En küçük sey»

bile dikkat ister. Meselâ ben «u s i ramam» ve «uğram am» a bile dik ’

kat etmişimdir. Kıbrıslılar ve j

bazı Rum elililer uğramam diyor. s İstanbullular uğramam diyor. De ıııek Rum elili ve Kıbrıslı tsıan- i btılluyıı tesir edip bu kelimeyi uğramam şekline sokuşturmuş­ tur.

Gözünü denize çevirip: — Lodos tamamen durdu. Bu Istanbutun havası da İliç belli olmuyor, diyerek Yahya Kemal

sohbeti havaya suya döktü. i

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Yerden kendi motorlar› yard›m›yla havalan›p uzaya gidebilen ve görevi bitti¤inde ayn› flekilde dönüfl yapabilen uzay araçlar› ya- p›m› için X-33 projesi ortaya

Bize hasta ve yaral~~ olan askerlerimiz için özel bir saray ay~rd~klar~n~~ ve bunlar~n her türlü yiyecek ve yatacak gereksinmelerinin kar~~lanaca~~n~~ söyleyerek, ertesi günü

Tebligat Kanunu uyarınca, tebligatı almaya yetkili kılınan kimse- ler şunlardır: Muhatabın vekili, kanuni mümessili (m. 13), muhatap asker kişi ise kıta komutanı ve müessese

意識不清等,應立即到醫院就診,切勿拖延。 四、治療的方法: 大多是以治療腹瀉所引起的脫水為主,而非殺死細菌。

The aim of this study is to evaluate some of the most commonly used blood parameters, hemoglobin (Hb), red blood cell count (RBC), alanine aminotransferase (ALT), and uric acid

309-320; Ahmet Karataş, Türk-İslâm Edebiyatında Manzum Menâsik-i Haclar ve Nâlî Mehmed Efendi'ye Atfedilen Menâsik-i Hac (Edisyon Kritik) yüksek lisans tezi, 2003,

Parçalanmış ailelerde aile bütünlüğünün olmaması, aile içi sorunlar ve ekonomik yetersizlik gibi nedenlerden dolayı bu ailelerden gelen çocukların

Bu son travay beynelmilel Tıp edebiyatında yer a lm ış tır .1928 de kendisini yalnız tedrisata verniete üzere 3500 kuruş maaşlı Emrazı akliye tecrubî