Selçuk Üniversitesi Vet. Fak. Dergisi
Özel Sayı ( 17 - 37), 1984
ÇEVRE SORUNLARI VE
BESİN KiRLENMESİDoç.
Dr. Yusuf
ŞANLI*Çağımızda doğal
dengeyi ve insan
sağlığınıtehdit eden en önemli
tehlikelerin
başındaçevre
sorunlarının geldiği artıkbütün dünyada
tar-tışmasızbir gerçek olarak kabul edilmektedir.
Hızlaartan nüfusun
bes-lenmesi,
gelişenendüstrilerin ve daha uygar bir
yaşamdüzeyi
sağlama amacıylasürdürülen çok yönlü
çabalarınistenmeyen bir sonucu olarak
ortaya
çıkanbu sorunun günümüzde de gittikce büyüyen boyutlarda
önemini
koruduğuna tanık olmaktayız.İnsanoğlu, sınırsız
istek ve gereksinmelerini
hızlatükenen
doğalkaynaklardan
karşılarken,üretim ve tüketim
artıklarıylada çevreyi
kir-letmekte ve her gün
doğaldenge zincirinin bir
halkasını koparmaktadır.Böylece
geçmişinhazineleri olan
doğalçevre ve
dolayısıyle canlı yaşamyönünden önem
taşıyanbütün
değerlergiderek yok
olmaktadır.Çevre
sorunları,son
yıllardaülkemizde de
çeşitliyönlerden kendini
göstermişve toplum
katmanlarındasürekli hissedilir ve
yaşanırhale
gel-miştir.Çevre
sorunları,halen toplumumuzda günlük
yaşantının ayrılmaz sıkıntılarıolarak
değerlendirilmektedir.Belki tek tek herkes hava
kirli-liğinden,besinierin
bozukluğundan,gürültüden, zaman zaman
toplana-mayan çöplerden,
sokakların pisliğinden,caddelerin
tıkanmasından,ya-ya
kaldırımların işgaledilmesinden ve
kıyılarımızınyüzülemeyecek
ha-le gelmesinden
şikayeteder
olmuştur.Fakat
sıralananher bir konunun
çevre
sorunlarıdenen bütünün
halkaları olduğufikri toplumumuzda
ge-rektiğinceyer
etmemiş olduğundan,henüz bu alanda genel bir
yaklaşım sağlanabilmiş değildir. Ayrıcason
yıllardadaha
ağırbir
şekildekendini
hissettiren
pahalılık, işsizlik,güvenlik,
eğitimve yoksulluk gibi daha
güncel sosyo-ekonomik
sorunların yanındasürekli ikinci planda
kalmış tır.Günümüzde çevre
sorunlarıbütün ülkeleri
yakındanilgilendiren
or-(*) A.
ü.
Veteriner Fakültesi Farmakoloji ve Toksikoloji Bilim Dalı Öğr. Üyesi Vet. Fak. Derg. F. : 2tak bir konu haline
gelmişolmakla beraber;
oluşmanedenleri ve
nitelik-leri yönünden
gelişmişve geri
kalmışülkelerin
karşılaştıklarısorunlar
arasındaönemli
ayrımlar vardır. Şöyleki;
gelişmişülkelerde
üretim-tü-ketim dengesinin çevrenin
bozulmasıve kirlenme
olayındaönemli
payı olduğunugörüyoruz.
Aşırıüretim ve tüketim önce
doğal kaynakların hızla azalmasınayol açmakta; daha sonra da üretim tüketimi büyütüp
çevrenin
artıklarladaha çok kirlenmesine neden
olmaktadır:Az
gelişmişve
gelişmekteolan ülkelerde ise, fakirlik ve
eğitimsizlikçevre
sorunlarının başlıcaetkenini
oluşturmaktadır.Düzensiz
yerleşim, altyapıeksiklikleri, belediye hizmetlerinin
yetersizliğigibi nedenler
çev-re
sorunlarını doğurmaktadır. Gelişmeyolunda ve
sanayileşme aşama-sındabulunan ülkemiz, her iki grupta yer alan çevre
sorunlarıylada yüz
yüze dir.
Bilimsel olarak çevre
sorunlarını aşağıda sıralanan9 grup içerisinde
toplamak
olanaklıdır.Bunlar:
a. Hava
kirliliği,b. Su
kirliliği,c. Toprak
sorunları (doğalçevrenin
bozulmasıve
toprağınkötü
kul-lanılması),d. Besin
kirliliği,e. Enerji-çevre
ilişkisi,f.
Katı artıklar,g. Pestisidler,
h. Biyolojik dengenin
bozulmasıve flora-fauna
ilişkisi,i.
Trafik ve gürültü'dür.
Bununla beraber, çevre
sorunlarısöz konusu
olduğunda hayatınve
ekolojik sistemlerin temel ögelerini
oluşturanhava, su, toprak ve
besin-lerle ilgili sorunlar akla gelir. Geri kalan sorunlar ülkelerin
gelişmişlikderecelerine göre endüstriyel etkinlikler,
tarımsalteknikler ve nüfus
ha-reketleri ve
artışına bağlıolarak
farklıderecelerde
oluşurlar. Çoğukezbi-rinci grupta toplanan sorunlardan
soyutlanamadıklarıgibi,
onlarındaha
da
ağırlaşmasınayol açarlar.
.
Bugün için çevre
sorunlrıtüm ülkelerde
oluşmanedenleri,
sakınca..:ları,
·
etkileşmelerve önlemler yönünden
sayısız araştırmayakonu
olmuştur;· halen de
yoğunbir
şekilde araştırılmaktadır.Bu denli
genişbir
ko-Çevre Sorunları ve Besin Kirlerrmesi
19
nunlin
sınırlıbir makalenin
kapsamındabütün yönleriyle ele
alınarakincelenmesi
olanaksızdır.Bu
yazı kapsamındahava, su ve toprak
sorun-larına kısaca değinildiktensonra, büyük ölçüde bu genel sorunlardan
kaynaklanan besin kirlenmelerine biraz daha
ayrıntılıyer
verilmiştir.A -
Hava
kirliliği:
Çevre
havasınıngerek
canlı yaşamve gerekse
doğalçevreye zarar
verir hale gelmesi, kirletici denen
zararlımaddelerin ve
mikroorganiz-maların fazlalaşmasıylaolur. Kirleticiler fabrika
bacaları,maden
ocak-ları,motorlu araçlar ve
barınaklargibi belli bir kaynaktan sürekli olarak
çevre atmosferine
birakılansülfür dioksit, karbon dioksit ve
diğeroksit-leri, azot, oksitoksit-leri, aldehidler, klorürler, fotokimyasal duman, fluorürler,
amonyak ve
tuzları,polisikHk hidrokarbonlar, organik ve inorganik
par-çacıklarile
diğertoz ve dumanlardan
oluşanbirinci derecede kirleticiler
ile atmosferdeki
çeşitlikimyasal tepkimeler sonucu meydana gelen
doy-mamışhidrokarbonlar, ozon, aromatik ve polisikHk hidrokarbonlar gibi
ikinci derecede kirleticiler olarak ikiye
ayrılır.Yukarıdaki açıklamadan
da
anlaşılacağıgibi, . hava
kirliliğiatmas-ferde toz, gaz, duman, koku ve su
buharıgibi kirleticilerin
canlılarve
çevreye zarar verici boyutlara yükselmesi olarak
tanımlanabilir.Kirleti-cilerin
zararlı olduğu yoğunluklar araştırmalarlaortaya konduktan
son-ra,
zararlıetkilerinin önlenebilmesi için
çeşitlikirleticilerin
kapalıalan-larda ve çevre atmosferinde
bulunmasınamusaade edilen
sakıncasız yo-ğ·unluklarıgerek ulusal düzeyde pek çok ülke
tarafındanve gerekse
ulus-lararası kuruluşlarca«hava
kirliliği standardları».olarak
saptanır.Ülke-mizde ulusal boyutta bir devlet
politikasıolarak uygulanabilen hava
kir-liliği standardlarıhenüz
belirlenmemiştir.Türkiye'de hava
kirliliğisöz konusu
olduğundahemen Ankara akla
gelmekle beraber, son çeyrek
yüzyılda hızlı kentleşme, plansızve
düzen-siz
sanayileşme,kalitesiz
yakıtkullanma, gereksiz ve bilinçsiz enerji
tü-ketilmesi nedenleriyle
İstanbul,Kocaeli,
İzmir, Balıkesir,Bursa, Adana,
Kayseri, Erzurum,
Elazığ,Sakarya ve Çorum gibi illerimizin de hava
kir-liliğisorunuyla yüzyüze
olduğubilinmektedir.
Çeşitli
irisan etkinliklerinin
sürdürüldüğübir ortamda
havanınhiç
kirletilmemesi hemen hemen
olanaksızdır.Bu nedenle hava
kirliliğininhangi düzeylerde
tutulması gerektiği ayrı ayrıkirleticiler yönünden ele
alınarakhavada
bulunmasıkabul edilebilecek maksimum
yoğunluklarıbelirlenerek, bunlara
ilişkin standartların oluşturulmasıgerekir.
olanağı yaratması
nedeniyle,
içerdiğiher
çeşit kirliliğin canlı yaşamyö-nünden ne denli
sakıncalar yaratabileceği açıktır.Her
çeşitkirleticinin
ayrı ayrıtoksik etkileri veya
bunlarınbir arada
bulunmasısonucu
olu-şan etkileşmeler,insanlar
baştaolmak üzere, her türden
hayvanınsolu-num
yollarınıetkileyerek normal
çalışmasistemlerini bozar; solunum
yollarında yangılanmalarave daraimaiara sebep olur. Uzun süreçte
mey-dana gelen bu
değişikliklere bağlıolarak kronik
bronşitve anfizem
olgu-ları gelişir. Ayrıca, kirlenmişhava sürekli solunum
yetersizliğineve
sı kıntılarayol açar. Keza
akciğerkanserlerinin
oluşundahava
kirliliğininbüyük ölçüde
yapıcırol
oynadığıbilinmektedir.
Kükürt dioksit ve hidrojen sülfür gibi hava
kirliliğineneden olan
bazıgazlar, bitki
yapraklarınıngözeneklerine girerek fotosentezi
engel-lerler. Özellikle kültür bitkilerinde görülen bu tür olumsuz etki önemli
ölçüde ürün
azalmasınayol açar. Keza sözü edilen gazlar ve ozon,
özellik-le genç bitkiözellik-leri olumsuz yönde etkiözellik-leyerek,
ağaç yapraklarındarenk
bo-zulmasınave erken dökülmelere neden olur.
Yukarıda açıklandığı şekilde
bitki örtüsünün hava
kirliliğindenolum-suz yönde etkilenmesi, gerek
tarımsalüretim ve gerekse biyolojik denge
yönünden büyük önem
taşır.Atmosferde bulunan kirleticiler,
çeşitlihava hareketleri ve
diğerat-mosferik olaylarla çok uzak mesafelere
taşınır.Zamanla yeryüzüne
çöke-rek çok
genişkara ve su
alanlarınınve
dolayısıylebitkisel kökenli
besin-Ierin ve su ürünlerinin de kirlenmesine neden olurlar.
B -
Su kirlenmesi :
Su
kaynaklarınaorganik inorganik, radyoaktif ve biyolojik
madde-lerin
karışmasısonucu
kullanılmaseçeneklerinin
sınırlanmasıveya
ka-litesinin
bozulması,su
kirliliğiolarak
tanımlanır.Sulara
karışankarasal
kaynaklı artıkve
atıkmaddelerdeki organik
bileşikler,bakteriyel etkinlikle
yıkımlanarak zararsızhale
dönüştürülür.Kendi kendini temizleme olarak
adlandırılanbu
olayın gerçekleşebilmesi için
bazıbakterilerle yeterli ölçüde
çözünmüşaksiyenin
bulunmasıge-rekir.
İçsular ve denizlere
boşaltılan artıkve
atıklarınçok fazla
olmasıhalinde, suda bulunan
çözünmüşoksijen ileri derecede azalmakta ve
do-layısıyleoksijene
bağımlıbakteriler yok olmakta; bunun sonucunda da
kendi kendine temizlenme
olayı tamamlanamadığından,su
kaynaklarıkirlenmektedir. Sözü edilen temizlenme
olayının gerçekleşebilmesiiçin
gerekli olan aksiyen
miktarına«biyolojik oksijen gereksinmesi»
adıve-rilir.
Dolayısıylabu miktar, sularda organik maddelerin biyokimyasal
Çevre
Sorunlarıve Besin Kirlenmesi
21
olarak
yıkımıanmasınınbir ölçütü
sayılır.Yüksek derece diyolojik
oksi-jen gereksinmesi gerektiren sular fazlaca
kirlenmişolarak kabul edilir.
Su
ortamalarınınen önemli kirleticilerinden olan
fosfatlıkimyasal
gübre
artıklarıve
deteryanların bileşimindekifosfatlar, sularda
çözün-müşoksijenin
hızlatükenmesine neden olan ötrofikasyon
olayınayol aç·
mak suretiyle, organik kirlenmenin olumsuz etkilerini ve
dolayısiylebi-yolojik oksijen gereksinmesini daha da
ağırlaştırırlar.Sulara
karışanorganik madde
miktarınave su
kaynağınınseyrelt-me kapasitesine göre etkileri de
değişir. Açıkdenizler ve büyük göller
gi-bi büyük hacimli temiz sulara az miktarda organik kirleticinin
karışma sıhalinde su
ortamınınflora ve
faunasındaönemli
değişikliklerolmaz.
Halbuki ileri derecede
kirlenmişsularda hemen hiç
balık yaşamaz.Sular-da bulunan organik maddelerin en önemli
sakıncasıflora ve faunada
köklü
değişiklikleryaparak, ekonomik
değeriolan su ürünleri
varlığınıngiderek
azalmasıdır.Sulara
karışan artıkve
atıkların içerdiğisanayi
kaynaklısiyanür,
bakır,çinko, civa,
kurşun,arsenik, bizmut, kadmiyum gibi inorganik
bi-leşikler, tarımsaluygulamalardan kaynaklanan kimyasal gübre
artıkla rı, tarımsal savaş uygulamalrındnileri gelen pestisid
artıkları,poliklo-robifeniller ve kanalizasyon
artıkları arasındaönemli bir
payıolan
de-terjanlar,
doğal yıkımlanmaya dayanıklımaddelerdir. Uzun süre su
or-tamındakalmak suretiyle, zamanla
yaşam ortamının bozulmasınave su
canlılarındaakut ve kronik zehirlenmelere neden olurlar.
Ayrıcasu
orta-mındakibesin zincirine girmek suretiyle tüm su
canlılarınınkirlenmesi-ne önder olurlar. Sonuçta bu tür su ürünlerinin kirleticisi durumunda
olan insan ve
diğer gelişmiş canlılarda sağlık sakıncası yaratırlar.Çağımızda
su sistemlerini tehdit eden en önemli tehlikelerden biri
de petrol
kirliliğidir.Üretim merkezlerinden
çeşitliülkelere
doğruher
yıl800 milyon ton ham petrol
taşınmaktadır.Hemen hemen tümü su
yol-larıyla yapılan taşıma sırasındameydana gelen deniz
kazalarıve
tanker-lerdeki
artıkpetrollerin
yıkanmasıylaher
yılmilyonlarca ton ham ve
iş lenmişpetrol su sistemlerine
karışmaktadır. Akıntılarlakolayca
genişsu
alanlarına yayılmakve uzun süre parçalanmadan kalmak suretiyle
za-rarlıetkilerini sürdürürler.
Denizlere dökülen 1 ton petrol,
yayılarak1200
hektarlıkbir
alanıkaplar ve 2-3 ay süreyle
kalıcıbir örtü
oluşturur.Böylece
sularınhava
ile
teması önlendiğinden,oksijen
içeriğigiderek
azalırve
dolayısiyleböy-le ortamlarda her türden
canlıiçin belirgin bir oksijen
yetersizliği başgösterir.
Kalınbir katman halinde petrol ile
bulaşmışkesimlerde su
yo-sunları, yumuşakçalar
ve deniz
kabukluları kısazamanda ölür. Petrol
ar-tıkları,deniz
kuşlarınıntüylerine
yapışarak uçmalarınıengeller.
Tüyle-rini temizleme
çabasınagiren hayvanlar zehirlenecek ölçülerde petrol
yutarlar.
Bulaşıkpetrol, tüylerin
sağladığıkoruyucu ve
ısıizolatörü
et-kisini de
önled:i.ğinden üşümesonucu topluca ölürolere sebep olur.
Ke-za petrol ile
bulaşmış kıyılardasürekli bir kirlilik
oluşturduğundan,böy-le kesimböy-lerin turistik
değeri azalırve
dolayısıyleönemli ekonomik
kayıplara yol açar.
·
Yaşamınilk kez denizlerde
başladığı varsayılmaktadır.Keza
dünya-m:izda
yaşamınsürüp sürmemesini yine
(l-_ıizlerbelirleyecektir.
Dünya-da
hızlaartan nüfusun beslenmesinde
rcizlerdeki bitkisel ve
hayvan-sal potansiyele
kurtarıcıgözüyle
bakılmaktadır.Keza
dünyamızın sı nırlıolan maden ve enerji
kaynakları karşısındadenizler gittikce
yay-gınlaşan çıkar kavgalarınakonu
olmaktadır.Ülkemizde sürdürülen
sanayileşmemodeli ile
Japonya'nın sanayi-leşme aşaması arasındaki yakınbenzerlik göz önünde
tutulduğundaül-kemiz iç ve
kıyı sularınında ciddi bir kirlenme riskiyle
karşı karşıya bulunduğu gerçeğiortaya
çıkar.Gerekli önlemler
alınmadığındaTürkiye
kıyılarınında
hızla kirlenebileceği kaçınılmazgörülmektedir. Halen ileri
derecede
kirlenmişolan,
İzmitve
İzmirKörfezleri ile
HıHiçve Akdeniz
kıyılarımızbu durumun en
çarpıcıörneklerini
oluşturmaktadır.~. ";
· C.-
Toprak
sorunları:
Çevre
sorunlarınınbüyük bir bölümü
doğanın yanlışve kötü kulla·
nılmasısonucu
doğaldengenin
bozulmasından kaynaklandığındaneko-lojinin .temel ögelerinden olan toprakta meydana gelen her olumsuz de·
ğiş~klikönemli çevre
sorunlarınayol açar.
) ~ ~ : .
' Son çeyrek
yüzyılda toprağın aşırıve
yanlış kullanılmasına bağlı ola-ra.~: gelişen sorunların başındahiç
kuşkusuz yanlışuygulanan
tarımsalteknikler .ve tercihler yüzünden ortaya
çıkmışolan
hızlandırılmışeroz-Y?.n olgusudur;
Çevrenin
değişikamaçlarla ve
aşırıderecelerde
kullanılmasısonucu
toprak
sorunlarına-yol açan
başlıcaetkinlikler
arasında tarımteknoloji-sindeki
gelişmelere bağlıolarak
aşırıve
yanlışgübrelemeler,
tarımsalalanlaqn
ge_nişletilmesi,enP,üstri
artıkve
atıklarıile
diğerkentsel
artıkların. çevreye yayılması ve toprağa sızması, yerleşim ve endüstri
amaç-f~l'tyla kaliteli topra:ğıii elden çıkması gibi büyük boyutlu insan
etkin-likl~ribulunur;
kuruluşları-Çevre Sorunları ve Besin Kirlenmesi
na
yerleşim alanlarınınseçiminde sadece
kolaylıkve
karlılıkilkelerinin
dikkate
alındığıgörülmektedir.
Şimdidenciddi sorunlar yaratan bu
uy-gulamanıngelecekte de daha ciddi boyutlara
ulaşacağı kaçınılmazgörül-mektedir.
Karlılık
ilkesinin bir
gereğiolarak endüstri
alanlarının çoğunlukla ulaşım,su, enerji ve
yerleşimyerlerine
yakınbölgelerden seçilmektedir.
Halbuki böyle kesimler genellikle ekilbilir ve en verimli
alanları oluştur maktadır.Ülkemizde kara ve demir
yollarının yapımındadaima ucuz maliyet
esasıdikkate
alınmıştır.Bu durumun bir sonucu olarak söz konusu
yapılar bir kural halinde düz arazilerden
geçirilmiştir. Dolayısiyleana yollar
tarım alanlarına sokulmuş; arkasındanendüstri
kuruluşlarıda
yollarıniki
tarafına yerleşrneğeve
yayılmaya başlamıştır.Böylece çok
değerli tarım alanlarınınbir bölümü elimizden
çıkmıştır.Tuğla
ve kiremit gibi
yapımalzemelerinin üretiminde
kullanılanil-kel maddelerin son zamanlarda
çoğunlukla tarımsal değeriyüksek olari
topraklardan
sağlanır olması, diğerciddi toprak
sorunlarındanbiri
hali-ne
gelmiştir.Ülkemizde gerek
tarımsal alanların genişletilmesive gerekse
diğeramaçlarla
toprağın kullanılma şeklinin değişmesisonucu
şekillenen yay-gınerozyonla kaybedilen
yıllıkverimli toprak
miktarının5 milyon ton
civarında olduğu sanılmaktadır.Bu miktar ise 20 cm
kalınlığında20 bin
hektarlıktoprak örtüsünün
kaybolmasına eşdeğer bulunmaktadır. Şiddetli erozyona
uğramış bazıtopraklar ekonomik
tarımsalüretime
elver-meyecek ölçüde
üretkenliğinikaybetmektedir.
Ayrıcaher
yıl taşınantop-rak malzemesi ile birlikte ortalama 87.500 ton bitki besin maddesi de
kay-bedilmektedir.
Dolayısiyleerozyonla kaybedilen besin maddeleri
tut;ırı nınbugünkü fiyatlarla 50 milyara
ulaştığıkabul edilmektedir.
Erozyona
uğramışalanlarda sel
oyuntularımeydana 'gelerek arazi
parçalanır. Taşınantoprak malzemesi, barajlar ve su
taşımasistemlerini
doldurduğundanekonomik
kullanılmaömürlerini lnsaltarak daha.
kısasürede elden
çıkmalarınaneden olur.
Toprağın
verimini
artırmak amacıyla yapılangübreleme
işlemlerinin
çoğukez toprağı tanımadanve
gereğindenfazla
yapılmasısonucu
bü-yük ölçüde üretim ve çevresel sorunlar
doğmaktadır. Şö'yleki,· toprak
ti-pine uygun olmayan miktar ve kalitede gübre
kullanılmasıylaürün
ve-rimi
düşmekte,yanma ve kurumalar olmakta, gereksiz döviz
kaybına uğ~ ranılmaktave
kaçınılmaz şekildeçevre kirleurnesi
şekillenmektedir.·
Toprak
sorunlarına ilişkinolarak
yukarıdaverilen bilgilerin
ışığın-I
da bu temel ekolojik ögede
karşılaşılan başlıcaolumsuz etkileri
kısacaözetlemek gerekirse:
Hızlandırılmışerozyon ve
toprağın yanlış kullanıl masısonucu öncelikle ekilebilir
değerlitoprak
alanları,barajlar ve
sula-ma sistemleri elden
çıkar.Verimlilik
azalır. Çayırve meralar
azalır.Flora-fauna
ilişkisiya da biyolojik denge bozulur.
Tarımsaluygulamalar ve
endüstriyel
artıkve
atıklardankaynaklanan kimyasal maddelerle
yeraltıve yerüstü su
varlıklarıkirlenir.
Dolayısiyle dönüşümlübir
şekildehem
su sistemlerinde ve hem de ekilebilir alanlarda sürekli
mikroşimikkirle-ticilerin birikmesi sonucu su ürünleri ve bitkisel besinler kirlenir. Bütün
bu olgulara
bağlıolarak ciddi çevre
so:.r~ 'arı başgösterri.D ---.:
BESİN KİRLENMESİ:
Önceki bölümlerde verilen bilgilerden de
anlaşılacağıgibi,
endüstri-yel faaliyetler,
tarımsaluygulamalar ve mücadele
artıkları,çevrenin
yanlış kullanılması, çeşitli katıve
sıvı artıklargibi insan etkinlikleriyle
yaratılan çeşitlikimyasal madde
artıkları başlıcaiki
şekilde canlılarüze-rinde
zararlıolabilmektedir. Birinci
şekilde, yaşama ortamındabulunan
kimyasal madde
artıklarının çeşitliyollarla temas sonucu
canlılarüze-rinde
doğrudanakut ve kronik toksik etki göstermesi suretiyle olur.
Be-lirtilen türden olumsuz etkilerin
gelişebilmesiiçin,
canlıların kirlenmiş havayıteneffüs etmeleri,
kirlenmişsu
ortamında yaşamalarıya da
ya-şam gereğibu tür maddelerle
sık sık bulaşmış olmalarıgerekir.
İkinci şekilde
ise, kimyasal madde
artıklarıyla kirlenmişbesinierin
tüketilmesi ya da bu tür maddelerin besin zincirine girmesi sonucu
do-laylıyoldan olumsuz etkilerinin
şekillenmesiyleolur. Bunun için besin
~kirlenmesineneden olan kimyasal maddelerin milyarda
kısıma(ppb)
ka-dar inebilen düzeylerde bile çok yönlü toksik etki yapabilmeleri ve
biyo-mağnifikasyonyani besin
zincirini
oluşturan canlı halkalarıboyunca
gittikce artan
yoğunluklardabirikebilmesi gerekir.
Çevrede bulunan kimyasal kirliliklerin
gelişmiş canlılardave
insan-larda sistemik toksik etki gösterebilmeleri için, vücudun
doğal giriş kapı larıolan sindirim ve solunum
yollarından alınmalarıgerekir. Sadece
ha-vada bulunan kirliliklerin solunum yoluyla
alınabileceğigöz önünde
tu-tulursa, kimyasal kirleticilerin büyük ölçüde su besinlerle birlikte
canlıorganizmalara
girebileceğikolayca
anlaşılır.Böyle
sakıncalıbir çevre
kirlenmesinden söz edilebilmesi için, ortamdaki kirliliklerin mutlaka su
ve besiniere
yansımasıgerekir. Bu durum ise, besin kirlenmelerinin
do-Çevre
Sorunlarıve Besin Kirlenmesi
25
ğaldenge ve halk
sağlığıyönünden ne denli büyük önem
taşıdığını açıkca ortaya koyar.
Besin kirlenmelerinin
başlıcanedenleri :
Bugün için besin kirlenmelerine yol açan
kaynaklarınve kimyasal
madde
artıklarınıntam bir listesini yapmak oldukca zordur. Bu nedenle
doğaldenge ve toplum
sağlığıyönünden önem
taşıyanve fazlaca
karşı laşılankirlenme neednlerini ve kirletici
çeşitlerini aşağıdakigruplar
için-de incelemekle yetinilecektir.
1. Endüstriyel
kaynaklıkirlenmeler
Endüstri sektörü çok yönlü üretim ve tüketim faaliyetleriyle çevre
sorunlarınave
dolayısiylebesin kirlenmelerine yol açan en önemli
ne-denlerden biridir. Bugün için kimya endüstrisince üretilen 60 binden
faz-la inorganik, organik ve sentetik kimyasal madde
canlı yaşamyönünden
tehlikeli olarak nitelendirilmektedir. Uygulama
amaçlarıve tüketim
bo-yutlarınınbir
gereğiolarak her
yılmilyonlarca ton boyutunda üretilen
ve o ölçüde de tüketilen kimyasal maddeler
arasındaözellikle
bakır, kur-şun, cıva,arsenik, bizmit ve kadmiyum gibi metaller, hemen her
çeşitsanayi
dalında;kimyasal gübreler ve pestisidler
tarımdaverimin
artırıl ması;deterjanlar temizlik maddesi; pollietilenli maddeler ve
polikloro-bifeniller (PCB'ler) ambalajlama, plastik
eşyave
şetli yalıtkanlarınüre-timinde; endüstriyel çözücüler besin teknolojisi, ilaç, kozmetik, boya ve
bunlara benzer sanayi
dallarında;petrol ve
diğerpetrokimya ürünleri
başta taşımacılıkolmak üzere,
sayılamayacakd<?recede
değişiktüketim
şeklinde kullanılmalarısonucu
yaygınnitelikli çevre besin
kirlenmeleri-ne yol açarlar.
Tüm dünyada
ısınma
ve en:erji
sağlamak amacıyla kullanılan
petrol,
kömür ve
doğalgazlardan
oluşanfosil
yakıtlarının yakılmasısonucu
or-taya
çıkanbinlerce
çeşityanma ürünü ve
artığıkirleticinin çok önemli
bir kirlenme
kaynağı oluşturduğuve besin kirlenmelerine
ayrıbir boyut
getirdiğibilinmektedir.
2. Kentsel
artıklardankaynaklanan kirlenmeler
Hızlı
nüfus
artışıve
aşırı kentleşmenin kaçınılmazbir sonucu olarak
karşımıza çıkankentsel
artıkve
atıklarçevre ve besin kirleurnesi
yönün-den sürekli
sakıncalaryaratan bir kaynak
durumundadır.Büyük
kentle-rimizde her gün biriken binlerce ton çöp, yiyecek ve içecek
artıkları,ti-cari ve
inşaatetkinliklerinden kaynaklanan üretim ve
yıkıntı kalıntıla rı, lağımve kanalizasyon
artıklarıbir yandan içerdikleri çok
değişikya-pidaki kimyasal madde
artıklarıyla şehiriçi ve
çevresınınkirlenmesine
yol açarken;
diğeryandan da ekilebilir alanlarda ve
açıktabulunan
yiye-cek maddelerinin,
karıştıklarıakarsu, göl ve denizlerdeki su ürünlerinin
kirlenmesine neden olurlar. Belirtilen kaynaklardan ileri gelen
mikroşimik kirleticilerin
başındahiç
kuşkusuzdeterjanlar ve
diğertemizlik
aja-nı artıklargelir. Bugün için
kullanılan deteryanların%60-70'lik bölümü
kısazincirli ve sert
bileşiklerden oluşmaktadır.Bu tür
bileşikler,çevre
koşullarına dayanıklıve
canlı yapılardabirikebilme
özelliği taşıdığından, besin kirlenmeleri yönünden
ayrıbir önem
taşır.Kentsel
artıklarıntoplum
sağlığıve besin kirlenmeleri yönünden
önem
taşıyan diğerbir yönüde, bakteriyel, viral ve paraziter
hastalıketken-lerinin kolayca üreyebilmeleri için uygun bir ortam
oluşturmalarıve
kısa sürede
salgınve paraziter
hastalık kaynağıhaline
dönüşebilmeleridir. Dolayısiylebu tür
artıklarsinek, sivrisinek, emiciler ve benzeri
haşereler ile
hızla genişalanlara
taşınabildiğinden,çok
farklıçevre ve besin
kaynaklarınınkirlenmesine yol açarlar.
3.
Tarımsaluygulamalardan kaynaklanan kirlenmeler :
Çağımızda
kendini gösteren
hızlınüfus
artışınaparalel olarak besin
üretebilmek ve
tarımsal alanların verimliliğini artırabilmek amacıyla doğrudan toprağauygulanan milyonlarca ton
fosfatlıve
nitratlıkimyasal
gübrelerin
yaygınçevre kirlenmesine yol
açtığı artıkbütün
açıklığıylabilinmektedir. Belirtilen olgunun zorunlu bir sonucu olarak bir yandan
topraktaki nitrat, nitrit
artıklarınınbitki
yapısına yansımasısonucu
ta-rımsalürünler,
diğeryandan da
aynı artıklarınsu sistemlerine
sürük-lenmesiyle de su ürünleri tehlikeli derecelerde kirlenebilmektedir.
Günümüzde çok
sakıncalı sayılabilecekderecelerde çevre ve besin
kirlenmesine
katılanmaddelerden bir grubu da pestisidler
adıverilen
tarımsal ilaçlardır.Modern
tarımınbir
gereğiolarak
zararlılarla savaş amacıyla doğrudan toprağave kültür bitkilerine uygulanan bu tür
ilaç-lar,
kullanılma şeklininbir
gereğiolarak
doğrudanbesin kirlenmesine
katılırlar.Bu gruptaki maddelerin en fazla tüketilen
çeşitlerini oluşturan insekti si d ve fungisid nitelikli pek çok
bileşik uygulandığıortamlar-da
kalıcıve
canlıorganizmalarda birikme
özelliğindedirler.Söz konusu
ilaçların yarımyüz
yıla ulaşansüre boyunca
aşırıölçülerde
kullanılma larısonucu kuzey kutbundan güney kutbuna kadar bütün kara ve su
ke-simlerine
yayıldığıve
rastlanılanher
çeşit canlıorganizmaya
geçtiği anla-şılmış durumdadır.Organik klorlu insektisicllerin ilk
tarımsal savaşa sokul-duğu 1940'lı yıllardanbu yana toplam 450 bin ton
dolayındaDDT ve
ben-;z;eri insektisicller
tarımsal savaşve vektör kontrolu
amacıylaçevreye
ya-Çevre Sorunları ve Besin Kirlerrmesi 27
yılmıştır. Doğal
çevrede bulunan organik klorlu insektisid
artıklarının10 ile 100
yıl arasında bozulmaksızın kalabildiğidikkate
alınırsa,bu tür
maddelerin besin kirlenmeleri yönünden
taşıdığı sakıncalarınönemi
da-ha kolay
anlaşılır.Kimya sanayiinde
sağlanan hızlı gelişmelersayesinde
tarımsal savaş ilacıolarak
kullanılankimyasal maddelerin
sayısı şaşırtıcıbiçimde
art-mıştır.Bu nedenle henüz pek
çoğunun canlılarüzerindeki olumsuz
etki-leri
aydınlatılamamamış;milyonlarca ton zehirli
tarımsal savaş ilacı ge-lişigüzel ve denetimsiz denebilecek derecede serbestce ekili alanlara
ser-pilmiştir.Ülkemizde
çoğukez yanlışve bilgisizce
yapılan tarımsal savaş uygu-lamalarısonucu hem uygulayan
işçilerinve hem de kirletilen ürünler
aracılığıylatüketicilerin
sağlığıtehlikeye
sokulmaktadır.Resmi
kaynak-lara göre, Türkiye'de ortalama okaynak-larak her
yıl5000
kişibu ilaçlarla
zehir-lenmekte ve 500
kişide
yaşamınıyitirmektedir.
4. Besin teknolojisinden ileri gelen kirlenmeler
Modern
yaşamınbir
gereğiolarak beslenme
şeklive
alışkanlıklardaönemli
değişiklikler olmuştur.Pek çok ev
yemeğininyerini konserveler
ve
hazıryiyecekler
almıştır.Bu yüzden belirtilen yiyecek
çeşitlerininka-litesini düzeltmek,
bozulmalarınıönlemek, üreticiler
tarafındandaha
ekonomik ve cazip hale getirilebilmesi için
bazıkimyasal maddelerin
ka-tılmasıbir
alışkanlıkve zorunluk haline
gelmiştir.Son
yıllardabesin üretiminin
çeşitli aşamalarındaprezervatif,
emül-siyon
sağlayıcı,oksitlenmeyi önleyici,
boyayıcıve besin
değerini artırıcıamaçlarla
kullanılankimyasal
bileşiklerin sayısı1500'e
ulaşmıştır.Belir-tilen amaçlarla besiniere
katılansiklamat gibi sunni tad verici
madde-ler, rriargarin ve benzeri bitkisel
yağlaraoksitlenmeyi önleyiçi ajan
ola-rak
katılan bileşikler, şekerleme çeşitleri, katı yağlar,pastane ürünleri
ve
meşrubat çeşitlerinderenk verici madde olarak
kullanılanpekçok azo
boyası,4-dimetilamino azobenzen ve aromatik arninierin kanserojen et·
kili
oldukları anlaşılmıştır.Keza sucuk, salam, sosis,
pastırmave jöle
iş·kembe gibi
şarküteriürünlerinde
olgunlaşmayı, hızlandırıcı,renk
düzel-tici ve aroma
sağlayıcıajan olarak
katılannitrat ve nitritler, birer
met-hemoglobinizan ajan olarak
doğrudantoksik etkili
olduklarıgibi, bu tür
ürünlerde
doğalolarak bulunan sekonder aminlerle
birleşrneksuretiyle
bilinen en güçlü kanserojen maddelerden N-nitrozo
bileşiklerine dönü~ şürler.Söz konusu ürünlerin
pişirilmesi sırasında ısı yardımıylaya da
bakteriyel etkinlikle
oluşanbu tür
bileşiklerin,bekletilme süresince
da-ha da artarak
sakıncalı yoğunluklara ulaştığı anlaşılmıştır. Ayrıcatüt-süleme
işleminetabi tutulan et ve
balıkürünlerinde de 3,
4-benzoepiren-ler ve benzeri bir dizi siklik aromatik
hidrokarbonların şekillendiğiuzun
yıllardırbilinir. Bu tür ürünlerin kömürün
yakılması sırasındapirroliz
ürünü olarak ve
doğalçevrede
fotoşimikoksidasyon yoluyla da
şekillen.: diğidikkate
alınırsa, insanoğlununkimyasal kanserojenlerle
karşılaşma olasılığınınne denli yüksek
olduğukolayca
anlaşılır.Besinierin mayalar, bakteriler ve
diğerparazitler
tarafından bozul-masınıönlemek ve
dolayısıyle dayanıklılığını artırmak amacıylabilinçli
olarak
katılanantibiyotikler, sülfonamidler, organik asitler ve
bazısen-tetik antiseptik ve dezenfektanlar, uygulama
şeklininbir
gereğiolarak
tümüyle besinlerde
kaldığından,sonuçta tümüyle insanlara
yansımak tadır. Alınma miktarına bağlıolarak, bu tür maddelerin insanlarda akut
ve kronik zehirlenmelere sebep
olduğubir gerçektir.
Ayrıcauzun
dö-nemde bakteri türlerinde direnç meydana getirmek suretiyle, insanlarda
çoğuldirençli bakterilerden ileri gelen enfeksiyonlar
yaygınlaşmaktave
kemoterapötik ilaçlarla
sağıtılma şansıgiderek
azalmaktadır. Kaldıki,
aynı çeşitten katkımaddelerin
taşıdığıgenetik, teratojenik ve mutajenik
etki ristleri de
gerektiğince araştırılamamıştır.Günümüzde dezenfekte edilmeden su içmek ve kullanmak hemen
he-men
düşünülemez olmuştur.Yine içme
sularıylabirlikte
alınanasbest,
nikel, kobalt, çinko, berilyum ve arsenik
artıklarının alınmadüzeylerine
bağlıolarak kanserojen etki
yaptıkları belirlenmiştir.5. Bakteriyel ve fungal kentaminasyon :
Bitkisel ve hayvansal besinlerimiz üretiminden tüketimine kadar
bakteri ve mantarlardan ileri gelen
kontaminasyonlarıntehdidi
altında- dır. Sağlıksızve hijyen
kurallarına aykırıolarak üretilen ve korunan
be-sin maddeleri kolayca bakteri ve
mantarların saldırısına uğrarlar. Lağım suları,kanalizasyon ve çöplük
artıklarıyla kirlenmişsebze ve meyveler
ile
açıkta taşınanve
satılan diğeryiyeceklerin
sık sıktifo, paratifo,
dizan-teri ve kolera gibi
salgın hastalıklarakaynak
oluşturduğuna tanık ol-maktayız.Keza hasta ve
bulaşmışhayvanlardan elde edilen et, süt ve
süt ürünlerinin zoonoz
hastalıklarıolarak bilinen verem, kuduz,
şarbon,brusella ve
yanıkaragibi tehlikeli
salgın hastalığın başlıca kaynağını oluştururlar.Gerektiğince
korunamayan ve rutubetli ortamda tutulma sonucu
meydana gelen küflenmeler, bir estetik ve ekonomik sorun
yaratmanınötesinde ciddi
sağlık sakıncalarınayol açar.
Şöyleki, özellikle
mısır,yer
fıstığı,soya fasülyesi ve
bazı tahıllarile süt ve yumurta gibi ürünlerde
küflenme
oluşturanmantarlarca
salgılananmikatoksinler insan ve
hay-çevre Sorunları ve Besin Kirleurnesi 29
vanlarda sinir sistemi
bozuklukları,sindirim ve
dolaşımsistemi
hasta-lıkları,deri
lezyonları, kansızlık,böbrek yetersizlikleri, hormorral
denge-sizlikler, allerji ve
karaciğ·erkanserine kadar giden ciddi
sağlık sakınca larınayol açabilmektedir. Keza bir tür mikatoksin
çeşidiolan aflatoksin
B
1'in bilinen en güçlü kanser
yapıcımaddelerin
başındayer
aldığısap-tanmıştır.
1 kg. kadar
küflenmiş tahılveya yiyecek
çeşidinin aynı çeşitten 5 ton maddenin kirlenmesine sebep
olabileceği belirlenmiştir.2-3 mg
aflatoksin
Bı'inbir kaç kez
alınmasıylakanser
olgularının gelişebildiğigöz önünde tutulursa, besin küflenmelerinin bir estetik ve ekonomik
so-run
yaratmasınınötesinde ciddi
sağlık sakıncalarınakaynak
oluşturabi leceğikolayca
değerlendirilebilir.6. Hayvan
yetişti-riciliğindenileri gelen kirlenmeler:
Tarımsal çalışmalarda olduğu
gibi,
hayvancılıksektöründe de
hay-van
başınaen fazla verimi
sağlamaktemel amaç
niteliğindedir.Her
ge-çen
yılkatlanarak artan
yoğunbilimsel
araştırmalarınbil' sonucu olarak
hayvancılıktada kitlesel ve
yoğun işletmedlik şekli benimsenmişve bu
uygulama giderek tüm ülkelerde
yaygınlaşmıştır.Bunun bir sonucu
ola-rak hayvan
yetiştiriciliği, hastalıkların sağıtımıve kontrolunda ilaç ve
biyolojik maddelerin
kullanılmasıvazgeçilmez bir seçenek durumuna
gelmiştir.
Bu alanda ortaya
konmuşbilimsel verilere göre son çeyrek yüz
yıl lıksüreçte hayvan
yetiştiriciliğindeilaç ve benzeri maddelerin
kullanıl masısayesinde tüm dünyada hayvansal üretim %70-80
oranında artırı labilmiştir.Ancak bunun
başarılabilmesiiçin besin üretiminde
kullanılan
çeşitlitürden hayvan
populasyonlarınaya
yaşamlarıboyunca ya da
belli bir döneminde koruyucu veya
sağıtıcıamaçlarla ilaç
uygulandığıortaya
çıkmıştır.Geçirdiğimiz
son 25
yıllıksüreçte ilaç endüstrisince her
yılüretilen
antibakteriyel
ilaçlarınen az
%40'ınınhayvan yemlerine
katılarakveya
salt koruyucu amaçlarla
tüketildiğikabul edilmektedir. Dietilstilbestrol
(DES) gibi
çeşitlianabolizan ajanlar ve antiparaziter
ilaçlarınbu
sek-tördeki tüketim
oranlarıülkelere göre az çok
değişmekleberaber, %60
dolayında olduğu sanılmaktadır.Belirtilen kapsamda olmak üzere,
geliş mişülkelerde ve Türkiye'de
sığırve koyun
populasyonlarınınüçte
ikisi-nin ve
kanatlılarında hemen tümünün antibiyotikli yemlerle
beslendiği varsayılmaktadır. Artıkyem
katkımaddesiz hayvan
besiciliği düşünülemez hale
gelmiştir.Her
yıl hayvanlarıniç ve
dışparazitlerine
karşıbelli
aralıklarlasürdürülen antiparaziter mücadele verimli
hayvancılığınte-mel
uygulamalarıolarak
değerlendirilmektedir.Bu yüzden
hayvancılıkünite ve
işletmelerindeilaç ve biyolojik madde giderleri, yemden sonra
en önemli masraf girdisi durumuna
gelmiştir.Yukarıda
verilen bilgilerden de
anlaşılacağıüzere, hayvansal
üreti-min
artırılmasındailaç
kullanımının gerekliliği açıkcagörülmektedir.
Bununla beraber, belirtilen
uygulamalarıntoplum
sağlığını yakındanil-gilendiren ve hatta giderek evrensel boyutlara bürünen
sakıncalıyönle-rinin
bulunduğuda
tartışllmazbir gerçektir. Konu antibakteriyel ilaçlar
yönünden ele
alındığında,uzun süre bu tür
ilaçlarınyem ve sularla
bir-likte verilmesiyle
hastalıketkeni
çeşitlitürden bakterilerde dirençli
suşlar geli§ebilmekte ve ilaç
artıklarınınet, süt, yumurta gibi hayvansal
ürünlere geçmesiyle de
ycı_ygınboyutlu besin kirlerrmesi
olguları şekil·lenmektedir.
Dirençli bakteri
suşları,antibiyotikli yemlerle beslenen hayvanlarda
ortaya
çıkabildiğigibi, antibiyotik
kalıntılarıyla kirlenmişhayvansal
be-sinleri sürekli tüketen insanlarda da
gelişebilmektedir.Sorunun önem
taşıyan diğerbir yönü de söz konusu dirençli bakteri
suşlarınınhayvan-dan hayvana ve hayvanlarhayvan-dan insanlara geçerek sürekli
yayılma eğiliminde
olmasıdır.Keza dirençlilik olgusu, antibiyotiklerden birine
karşı olabildiğigibi, çapraz dirençlilik
şeklindebelirerek
diğerantibiyotik
çe-şitleriiçin de geçerli olabilmektedir. Böylece insan ve hayvan
ekasistem-lerinde
çoğuldirençli bakteri
populasyonlarının hızla artmasınedeniyle,
insan ve hayvan
sağlığınısürekli tehdit eden bir ortam
doğmaktadır.Bu
durumun zorunlu bir sonucu olarak antibakteriyel ilaç
etkinliğinin aza-lacağıya da tümüyle etkisiz
kalması kaçınılmaz olduğundan,insan ve
hayvanlarda
karşılaşılançok
sayıdakienfeksiyöz
hastalığınbugünkü
ilaçlarla
sağıtılma şansıgiderek ortadan
kalkınaktdır.Hayvansal ürünlere
yansıyanantibiyotik
artıklarınınve
metabolitle-rinin bakterilerde
dirençliliğeyol açan etkilerinin ötesinde pek çok
aller-jik, akut ve kronik etki riski
yarattığı belirlenmiştir.Beliritlen olumsuz
etkileri
kapsamındaolmak üzere, özellikle penisilinler ve
diğerantibiyo-tik
çeşitlerison derece
düşükbesinsel kirlilikler halinde bile tüketici
du-rumdaki insanlarda eozinofili, antibiyotik
ateşi,ve anaflaktik
şokaka-dar gidebilen allerjik reaksiyonlara neden olmakta; aplastik anemi ve
diğerkan
bozukluklarıile
karaciğer,böbrek ve
diğerkemik
iliğiüzerin-de olumsuz etki yapabilmektedir. Yine kirlilik halinüzerin-deki antibiyotik
ar-tıklarının insanlarınsindirim sistemi
mikroflorasılllolumsuz yönde
de-ğiştirereksindirim
bozukluklarınaneden
olabildiğive
çeşitlivitamin
ek-sikliklerine yol
açabileceği anlaşılmıştır.Bütün bunlara
halkımızın aşı rı-derecede
çoğukezbilinçsizce ve hekim kontrolundan uzak ilaç
kullan-Çevre Sorunları ve Besin Kirlerrmesi
31
ma
alışkanlığıda
eklendiğinde,sorunun beklenilenden daha büyük bo·
yutlarda
sakıncalaryaratma
olasılığı artmaktadır.Besi
hayvanlarındayemden yararlanma, büyüme ve
ağırlıkkazan·
ma
hızını artırmak, sağılanhayvanlarda da süt verimini
çoğaltmakama·
cıylayemlerine
katılarakveya injeksiyon yoluyla verilen anabolizan
maddeler de Çok yönlü
sağlık sakıncasıyaratma
eğilimindedir.DES,
estradiol, zeranol, melengestrol, medroksiprogesteron ve klormadinon
gi-bi sentetik steroid hormonlar ile progesteron ve testosteron gigi-bi
doğal eşemhormonu
çeşitleri hazırlanmave uygulama
şekliitibariyle uzun
sü-re ·uygulama yerlerinde
kalıcıözelliktedirler. Bu yüzden anabolizan ilaç
verilmiş ·hayvanlarınetlerinde ve sütlerinde uzun süre
kalıntıbulunma
olasılığıbüyüktür. Oldukça
düşük yoğunluklardabile insanlarda etkili
olabilen bu tür hormon
artıklarıküçük çocuklarda jinomasti ve benzeri
erken
olgunlaşma bozukluklarınaneden
olabildiğigibi, ergin insanlarÇla
da
çeşitlihormorral bozukluklara ve seksüel yetersizliklere yol
açabil-mektedir.
Ayrıcasentetik anabolizan olan DES'in güçlü bir kanser
yapı cımadde
olduğu anlaşıldıktansonra pekçok ülkede hayvan beslemede
kullanılması yasaklanmıştır.Anabolizan olarak
kullanılannon spesifik
bileşiklerdenarsanilik asit
bakırve kobalt
bileşikleriile rumen fermentasyon
etkinliğini değiştirerek etkiyen
yağasitleri ve monensin maddesinin belli
koşullardabesin-lerde kirlilik
oluşturabileceğibildirilmektedir.
Çevre streslerinin
kasaplıkhayvanlar üzerindeki olumsuz etkilerini
azaltmak veya
taşıma sırasında kar:şılaşılan huzursuzluklarıgidermek,
sıcakmevsimlerde tavuklarda yumurtlama
oranını artırmak amacıylauygulanan
sakinleştiriciilaçlar ve antiallerjik maddeler
kalıntıdüzeyin-de ete ve yumurtaya geçebilmektedir. Belirtilen ilaç
kalıntılarınınuzun
sürede insanlar üzerindeki olumsuz etkileri
gerektiğince aydınlatılmışolmamakla beraber;
alındığısürece depresör etki
oluşturmave
değişikderecelerde sinir sistemi
hasarıyapma
olasılığıbüyüktür.
Hayvan türlerinde
kullanılançok
sayıdaantiparaziter ilaç
çeşidinininsanlar için seçkin birer zehir
olduğu açıktır.Antiparaziter
sağıtım amacıylasöz konusu
ilaçların hayvanıara uygulanmasıylaet, süt ve
yu-murta gibi ürünlerde adeta bilinçli bir kirlenme olgusu
yaratılmaktadır.Büyük
çoğunluğubirikici ve
kalıcıetkiye sahip bu tür
ilaçların yarata-bileceğiçok yönlü akut ve kronik toksisete riskini önceden kestirrnek çok
zordl).r.
Karma ve
yoğunyem üretiminde ilkel madde ve protein
kaynağıola-rak
kullanılan balık,kan, et ve kemik unu gibi hayvansal
artıklarve
mezbaha ürünleri özellikle arsenik,
cıva, bakır, kurşungibi
ağırmetaller,
DDT ve benzeri organik klorlu insektisidler, PCB'ler, koksidiyostat ilaç
lar, hormon
çeşitlerive mikatoksinler yönünden zengin
olduklarıgibi,
patojen
mikroorganizmalarınkontaminasyonuna da
açık durumdadırlar.Belirtilen özellikleri nedeniyle söz konusu ürünler,
çeşitlikirleticilerin
çevreden ve hayvanlardan insanlara
yansıtılmasına aracılıketmeleri ba·
kırnından ayrıbir önem
taşırlar.Günümüze
değin çeşitliülkelerde takriben 275
çeşitkimyasal
bileşi ğin katkımaddesi olarak besin üretiminde
kullanılan hayvanlarınyem-lerine ya da
sularına katılmasınamusaade
edilmiştir.Buna ek olarak
or-talama 400
çeşit ilacında
hastalık sağıtımı amacıylahayvaniara
ağızdanveya injeksiyonla
verildiğibilinmektedir.
Ayrıca17
çeşitpestisid etken
maddesi
esasınagöre
hazırlananspesiyalitelerin de
dışparazitlerle
sa-vaş amacıyla doğrudanhayvaniara
uygulandığıgöz önünde tutulursa,
bugün hayvaniara uygulanan ilaç
sayısının800
dolayında olduğuanla-şılır.
Buraya kadar verilen bilgilerden de
anlaşılacağıgibi
sürdürdüğümüz beslenme ve
yaşama şartları karşısındakimyasal madde
artığıtut-mayan her hangi bir besin
çeşidibulmak hemen hemen
olanaksızhale
gelmiştir.Bu durumun zorunlu bir sonucu olarak
insanoğlubesinleriyle
birlikte binlerce
çeşitkimyasal madde
artığınıalma riskiyle
karşı karşıya
kalmıştır.Her bir kirleticinin bireysel ve spesifik etkilerinden
başka,bir arada
bulunmalarısonucu
şekillerreceksinerjistik ve additif
etkileşmelerin
yaratacağı sakıncalarda dikkate
alınırsa,konunun
beklenilen-den daha büyük
sakıncaları bulunduğukolayca
değerlendirilebilir.Besinlerde bulunan kimyasal kirleticilerin ortak özellikleri :
Besiniere
yansıyankimyasal kirlilikler genellikle
makroşimikve
mikroşimikolmak üzere iki ana grupta
toplanırlar. Makroşimikkirletici-ler nisbeten
düşüktoksisiteli fakat yüksek
yoğunluklardabulunurlar.
Büyük
çoğunluğufosfatlar, nitratlar ve klorür
bileşiklerinden oluşanbu tür maddeler besin zinciri
halkalarındabesin üretimi ve enerji
akta-nmını yavaşlatıcıyönde etki gösterirler.
Dolayısıyleolumsuz etkileri
ekasistemlere yönelik olarak
gerçekleşir.Buna
karşın, mikroşimikkirleticiler, biyolojik yönden aktif
madde-lerdir. ppm (milyonda
kısım)ve ppb (milyarda
kısım)ile ifade
edilebi-len oldukca
düşükdüzeylerde bulunurlar. Belirtilen
yoğunlukdüzeyle-rinde bile her türden
canlıorganizma üzerinde olumsuz etki yapabilirler,
Kurşun, cıva,arsenik, bizmut, kadmiyum gibi metaller, organik klorlu,
fosforlu ve
cıvalıinsektisicller ve fungisidler, polikloro ve
polibromobi-çevre
Sorunları ve . Besin Kirlenmesi 33feniller, aflatoksinler,
nitrozaminler, polisikHk aromatik hidrokarbon
kirlilikleri bu gruba girerler. Bu grupta toplanan kirleticilerin
aşağı yu-karıhepsi de
aşağıdakiortak özelliklerde
birleşirler:a. Çevre faktörlerinden ve biyokimyasal
yıkımlanmalardanya hiç
et-kilenmezler ya da çok
yavaşetkilenirler. Belirtilen özellikleri nedeniyle
uzun süre çevrede ve besinlerde bozulmadan
kalırlar.b.
Kolaylıklabesin zincirine geçebilirler ve gittikce artan
yoğunluk-larda
canlıorganizmalarda birikirler.
c. Yüksek düzeylerde biyolojik ve ekolojik aktivite gösterirler.
d. Genellikle uzun süreli ve
gecikmişzehirlenmelere yol açarlar.
e. Hemen hepsi de karsinojenik, teratojenik ve mutajenik etki riski
yaratır
lar.
f. Kara ve su
ortamındaki doğaldengenin
bozulmasıyönünden
bi-rinci derecede öneme sahiptirler.
g. Biyomagnifikasyon
özelliğigösteren bu tür maddelerin her
çeşitolumsuz etkileri bütün besin zincirlerinin sonunda bulunan
insanoğluna doğruartarak
yansır.h. Ortamda ve
canlılardaki varlıklarısistemik
araştırmalarla,spesi-fik analiz yöntemleriyle veya
canlılarüzerindeki akut ve kronik toksik
etkileriyle ortaya
çıkartılabilir.n ir.
i.
Etkileri daima
geniş canlıtürü ve kitlelerine yönelik olarak
şekille-BESİN KİRLİLİKLERİNİN İNSAN ÜZERİNDEKİ
OLUMSUZ
ETKİLERİNE İLİŞKİN EPİDEMİYOLOJİK ÇALIŞMALAR
:
Söz konusu kirliliklerin insan
sağlığıüzerindeki olumsuz etkileri
.
başlıcaiki.
yaklaşım şekliyle değerlendirilebilir:
Birinci
yaklaşım şeklinde,çevre ve besinlerdeki kirlilik
değişiklikleriyle
(artışlarıyla) eş zamanlıolarak ortaya
çıkaninsan
hastalıklarıve
vital istatistikler
arasındaki ilişkininincelenmesidir.
Belirtilen yönde
karşılaşılanbulgulardan en ilginç
olanıhiç
kuşkusuzlösemi
olaylarınıve
bu
hastalıktanölenlerin
sayısındagörülen
artışlardır.Gerçekten 1950'li
yıllarda lösemi
olaylarının sayısıdaha
düşükve neden
olduğuölüm olaylar1
yüz binde 11.1
dolayında kalmasına· karşın, 1960'lı yıllarda aynı hastalıkolguları sayısal
yönden
anlamlıoranda artarken, ölüm
oranlarıda yüz
bin de 14.1'e
yükselmiştir.Pestisidlerin
hızlaüretim ve
tarımsal savaşta genişölçüde
kullanılmadönemine rastlayan bu durum, çevrede ve
be-sinlerde bulunan pestipid
artıklarının yaygınlaşmasıve giderek
yoğun laşmasıyla doğrudan ilişkiligörülmektedir.
Son
yıllardakanser
olaylarının artışgöstermesi, bu
hastalıklaçevre
ve besin kirlenmeleri
arasındaki ilişkinin araştırılmasınaönder
olmuştur. Kanser
olgularınınve
çeşitlerininbölgelere ve ülkelere göre
farklı dağılımgöstermesi ve besin
kirliliğinin yoğun olduğubölgelerde
çıkış sıklığınındaha da
yoğun olması,çevre ve besin kirlenmesiyle
yakınbir
ilişkisinin bulunduğunu vurgulamaktadır.Epidemiyolojik
araştırma so-nuçlarınagöre, kanser
olaylarının%80-90
dolayındaçevresel
koşullara bağlıolarak meydana
geldiği anlaşılmışve bu durumdan besinlerde
bu-lunan kimyasal kanserojenlerin birinci derecede sorumlu
olduğusaptan-mıştır.
Çevre
koşullarınınve besin kirlenmelerinin kanser
olgularının gelişmesinde ne derece etkili
olduğunugösteren pek çok epidemiyolojik
çalışma yapılmıştır.Belirtilen yönde
gerçekleştirilen çalışmalarınönemli bir
ço-ğunluğundaJaponya'dan Amerika'ya göç eden
Japonlarındurumu ile
Güney
DoğuAsya ve Orta Afrika ülkelerinde
yaşayanhalkta saptanan
kanser
olgularının yayılışıve
şekliçok ilginç
bulunmaktadır. Bilindiğiüzere, Japonya'da mide kanseri ve Amerika'da ise barsak kanseri daha
yaygındır.Amerika'ya göç eden japonlarda her iki kanser tipine de
eşitoranlarda
rastlanmaktadır.Fakat aradan bir iki
kuşakgeçtikten sonra
göçmen
japonların çocuklarında tıpkı amerikalılarda olduğugibi barsak
kanserleri daha
sık oluşmaktadır.Güney
DoğuAsya ve Orta Afrika
ül-kelerinde
yaşayanhalkta
karşılaşılankanser
olgularınınbüyük bir
ço-ğunluğuise
karaciğerkanseri
şeklindedir.Japonlarda mide kanserleri
olgularına sık rastlanmasınınnedeni, bu ülkede çok fazla et,
balıkve
bunlardan
hazırlananürünlerin tüketilmesine ve bu tür ürünlerde
fazla-ca
oluşannitrozaminlerin
varlığına bağlanmaktadır.Güney
DoğuAsya
ve Orta Afrika
halklarında karşılaşılan karaciğerkanserlerinin de
anılan ülkelerde fazlaca tüketilen ve genellikle de
küflenmişdurumda olan
yer
fıstığı,soya fasülyesi ve
tahıl çeşitlerigibi besinierin tüketilmesine
bağlıolarak aflatoksin
Bı'inkanserojen etkisinden
kaynaklandığıileri
sürülmektedir.
Belirtilen
görüşyönünden üzerinde
durulmasıgereken
diğerbir
hu-susta toplumdaki zehirlenme
olgularıylaçok
amaçlıpestisid
uygulama-ları arasındaki ilişkidir.Belirtilen amaçla
yapılmış araştırmaların sonuç-larından anlaşıldığınagöre, pestisid uygulama
alanlarınınve tüketim
Çevre
Sorunları ve Besin Kirlenmesi ·35 miktarının artışınaparalel olarak zehirlenme
olgularının sayısındada
katlanmalı artışlar olmuştur.Kimyasal kirliliklerin insan
sağlığıyönünden olumsuz etkilerinin
değerlendirilmesineyönelik
diğerbir
yaklaşım şeklide kanser, lösemi,
linfoid
hastalıklarıve
diğerkronik zehirlenme
olgularıile insan
vücu-dunda biriken
kıniyasalkirliliklerin
yoğunluğuveya idrarla
atılan mik-tarları arasındaki ilişkinin saptanmasıdır.1950-1960
yılları arasındaüre-tilen DDT ve benzeri organik klorlu insektisicllerin
miktarıile bu tür
bileşiklerininsan vüçudunda biriken genel
yoğunluk ortalamasındamey-dana gelen
artışaparalel olarak, tümoral
hastalıklarve kronik
zehirlen-me
olguları sayısındada dikkati çekici
artışlar saptanmıştır.KİMYASAL KİRLİLİKLERİN BESİN ZİNCİRİNE