• Sonuç bulunamadı

Genetik Polimorfizm ve Polimorfizm Çalışmaları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Genetik Polimorfizm ve Polimorfizm Çalışmaları"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel Gastroenteroloji

D

ünyada, biyokimyasal maddelerin birle üe-rek ilk canlı yapı oluüturduùu günden beri, bu canlı hayatın kendi yaüamını sürdürebil-mesi ve nesilden nesile geçiüi için kalıtsal bir yapı gerekmektedir. Kalıtsal yapının ne olduùu, içerdi-ùi bilgiyi yeni kuüaklara nasıl aktardıùı, bilginin nasıl ifade bulduùu bilimadamlarının kafasında soru iüaretleri uyandırmıü ve çalıümalarını bu soru-lara göre yönlendirmiülerdir.

Açık haldeki uzunluùu iki metreyi bulmasına raù-men, hücre çekirdiùi gibi mikronlarla ölçülen bir yapı içerisinde, proteinlerle paketlenmiü olarak bu-lunan DNA (deoksiribonükleik asit), RNA virusleri haricinde, tüm türlerin hayati iülevsel ve kalıtsal materyalidir. DNA üzerinde yeralan ve binlerce nükleotid uzunluùundaki bölgelere "gen" denilme-si900’lerin ilk yarısını bulmasına raùmen, genin fonksiyonu ile ilgili ilk araütırma 800’lü yıllarda baülamıütır. Avusturyalı din adamı Gregor Mendel, manastırının bahçesinde yıllarca çalıümıü, farklı bezelye varyetelerini melezlemiütir. Dikkatli kayıt-lar tutarak, melezlerin döllerini saymıü, bezelye üekli, çiçek rengi, bitki yüksekliùi gibi özelliklere bakarak genlerin fenotipik ekspresyonunu incele-miütir. Dikkatli gözlem, doùru kayıt tutarak verileri dikkatlice analiz etmiü ve her bir bitkinin erkek ve diüi ebeveynlerinin döllerine kalıtım üniteleri veya faktörlerin varlıùı teorisini ortaya koymuütur. 884 yılında Mendel öldüùü zaman çalıümasının deùe-rini kimse bilmiyordu. Mendel'in bulduùu faktör veya kalıtım ünitelerinin gen olduùu 900’lü yılla-ra kadar anlaüılamadı. 900’lü yıllarda Mendelin çalıümalarının yeniden keüfinden sonra genin

doùası hakkında büyük bir bilgi patlaması olmuü-tur. Biyoloji alanında çalıüan bilim adamları, hüc-redeki çekirdek ve kromozomun önemi üzerinde durdular. Çünkü gözlemlerde, kromozomlar yu-murta ve polen/spermi oluüturmak üzere mayoz esnasında sayısını yarıya indiriyor ve sadece bö-lünme sırasında görülüyordu. Bu sebeple DNA mo-leküllerinin nasıl faaliyete geçerek organizmaları ürettiklerini anlamak için birçok çaba sarf edildi. Amerikalı James Watson ve úngiliz Francis Crick birkaç biyolog araütırmacıyla 953 yılında DNA nın çift heliks yapısını incelediler. DNA kavramı yaüamın geleneksel dili olduùu bakterilerde, man-tarlarda, bitki ve hayvanlarda yapılan çalıümalar-la ortaya konuldu. Yaüayan organizmalar arasın-da yer alan bu iliüki biyoteknoloji ve genetik mü-hendislik biliminin geliüimine neden olmuütur. Mü-hendislik teknolojisi, bitki ve hayvanları geliütir-mek için yaüayan diùer organizmaları ve canlıla-rın kısımlarını kullanmıütır. 970 yıllarında, araütır-macılar DNA'nın bir canlıdan kesilerek diùer canlı-ya yerleütirebileceklerini böylece rekombinant DNA teknolojisini buldular. Bu üekilde insülin, hor-mon, interferon ve TPA (doku plasminogen aktif-leütirici) gibi ilaçları tıp dünyasına sundular. únsan gen terapisi yöntemiyle genleri hasarlı olan veya eksik olan fertlere gen nakli gerçekleütirilmiütir. Gen haritalaması yöntemiyle, genlerin kromozom-lar üzerinde bulunduùu yerler (lokus) gösterilmiütir. Böylece insan genomunun anatomisi ortaya çıkarılmıütır. Pekçok genin ve diùer genetik mar-ker’ların birbirlerine göre bir kromozom boyunca diziliü sırasının haritalanmasıyla bir kromozomun

Genetik Polimorfizm ve

Polimorfizm Çal›flmalar›

Filiz EM‹R1, Ali ÖZDEN2

Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi, Hepatoloji Enstitüsü1, Gastroenteroloji Anabilim Dal›2, Ankara

(2)

haritasını veya tüm genom haritasını çıkarmak mümkündür. Bu haritalama, insan gen fonksiyon-larının bilinmesi için gereklidir. Böylece insan ge-netik hastalıklarının heterojenite ve segregasyon analizleri bu bilgiler ıüıùında yapılabilecek ve gen tedavisi gerçekleütirilebilecektir.

Yirminci yüzyılın baüında, genetik bilimiyle ilgili olarak hiçbir bilgiye sahip olmayan bilimadamla-rı, küçük parçaları biraraya getirerek büyük bilgi-lere ulaümıü, yüzyılın sonunda da "insan genom projesi"ini baülatmıülardır. Projedeki amaç insan genomunu oluüturan DNA’nın tüm dizisini çıkar-maktı ve koordinasyonu Amerika Bileüik Devlet’le-rinde DOE (Department of Energy) ve NIH (Nati-onal Institutes of Health) tarafından üstlenilmiütir. únsan genomuyla ilgili bilinmeyenlerin aydınlatıl-ması, insanla doùrudan baùlantılı diùer bir sektö-rün hızla ilerlemesine ve büyük atılımlar yapması-nı saùlamıütır. Bu da ilaç sektörü ve ilaç araütırma-larıdır. ûu anda insan genomunun A-C-T-G kodla-rından oluüan dizisi tamamlanmaya çalıüılıyor. Ancak, bu kodların diziliü sırasını bulmak iüin sade-ce baülangıcı. Önemli olan, bu dizi ne anlama ge-liyor, hangi dizi bölgesi hangi koüul ve zamanda faaliyete geçip protein sentezlenmesini saùlıyor, bunu bilebilmek. Yani genomla ilgili çalıümalar, “proteomik” araütırmalar ile anlam kazanmaya baülıyor. Özellikle ilaç geliütirme araütırmaları açı-sından, genlerin hastalıklarla olan iliükisini bilmek önemlidir.

únsandan insana genom farklılıkları (polimorfizm), immün cevabın ve ilaç etkinliùinin kiüiden kiüiye deùiümesinin, insanların hastalılıklara karüı yatkın-lıklarının gerçek nedeni olarak gösterilmektedir. Normal bir populasyonda bir karakter için iki veya daha fazla fenotip bulunuyorsa ve fenotiplerden her biri populasyonda %’den daha büyük sıklıkla görülüyorsa bu duruma genetik polimorfizm denir. Bulunma sıklıùı %’den daha az olursa genetik mu-tasyon adı verilir.

Populasyon úçerisindeki Polimorfizmlerin Bazı Oluü Nedenleri Vardır. Bunlar (ûekil ):

• Tek Nükleotid Deùiüimi (Single Nucleotide Polymorfim - SNP): DNA dizisinde her 2000-2500 bazda bir tek baz farklılıùı gözlenir. Bu da aynı tür içerisinde genom farklılıùının bir göstergesidir. Tek nükleotid deùiüim polimorfizminin bazı alt grupları vardır.

ûekil . DNA’da meydna gelen polimorfizme neden olan olaylar

Transisyon: Dizi içindeki bir pürin bazının (A, G) diùer bir pürin bazına veya bir primidin bazının (T, C) diùer bir pirimidin bazına dönüümesine tran-sisyon denir.

A, G → G, A C, T → T, C

Transversiyon: Dizi içindeki bir pürin bazının (A, G) bir primidin bazına (T, C) veya bir primidin bazının bir pürin bazına dönüümesine transversiyon denir.

A, G → T, C T, C → G, A

• Delesyonlar: DNA dizisi içerisinden nükleotidlerin kırılıp-ayrılması, genin normal uzunluùundan da-ha kısa olmasına neden olur. Eùer bu gen, protein kodlayan yapısal bir gense, proteinin aminoasit dizisinde azalma olur ve proteinde fonksiyon bo-zukluùu görülür.

•únsersiyon: DNA içerisine nükleotidlerin eklenme-si, genin normal uzunluùundan daha uzun olması-na neden olur. Bu protein kodlayan bir gen ise, proteinin aminoasit dizisinde artma olur.

Farmakogenetik, klinik farmakolojinin alanlar ın-dan birisidir. Genetik faktörlerin ilaca karüı verilen cevabı nasıl etkilediùini araütırır. Eùer kalıtsal olan bu özellikler bilinirse, ilaç tedavisine baülamadan önce hastaya en uygun ilacı, ilacın dozajını ve ki-üinin tolere edebileceùi dozajı bulmakta kullanıla-bilir. Bugün, gerekli dozajla ilacı metabolize eden enzimlerin genetik varyantları arasında iliükinin ol-duùu bilinmektedir. Örneùin; sitokrom P450 (CYP)2D6 ve CYP2C9 ya da ilaç taüıyıcı p-glikop-roteinler üzerinde en çok çalıüan ve bilinenleridir. Eùer enzimatik aktivitede yokluk veya eksiklik

(3)

varsa, standart dozla baülayan ilaç tedavisi yan etki gösterebilmektedir. Bazen ilaca verilen cevap; yüksek konsantrasyonda daha kötü olabilir, örne-ùin; Helicobacter pylori eradikasyonunda proton pompa inhibitörleri, CYP2C9’un yetersiz olduùu hastalarda daha etkili sonuç vermiütir. Famakoge-netik açıdan proton pompa inhibitörleri üzerine CYP2C9 polimorfizminin etkisi ve SERT (5-HTT) po-limorfizmleri ile IBS (irritable bowel syndrome) ara-sındaki baùlantı tanımlanarak polimorfizm çalıü-maları örneklendirilecektir.

Proton pompa inhibitörleri (PPI); omeprazol, lan-soprazol, rabeprazol, esomeprazol ve pantoprazol kullanılan asit inhibitör ilaçlarıdır. Bunlar ince bar-sakta emildikten sonra sistemik döngüye girer, gastrik paryetal hücrelere ulaüır, burada proton pompalarına (H+/K+-ATPaz) baùlanır. Proton pom-palarının fonksiyonlarını etkisiz hale getirir ve güç-lü asit inhibisyonuna neden olurlar. Proton pompa inhibitörlerinin en önemli ve yaygın kullanım alanları, asitle iliükisi olan hastalıklardır. Örneùin; Peptik ülser, gastro-özofageal reflü hastalıklarında (GERD) ve Zollinger Ellison sendromu gibi. PPú’leri aynı zamanda Helicobacter pylori eradikasyonun-da amoksisilin ve klaritromisin antibiyotikleri ile birlikte kullanılır.

Proton pompa inhibitörlerinin hepatik metaboliz-masında sitokrom P450 (CYP) sistemi görev alır. Proton pompa inhibitörlerinin metabolizmasındaki en önemli enzim CYP2C9’dur. CYP2A4 ise meta-bolizmadaki diùer enzimdir (ûekil 2).

CYP2C9’deki polimorfizmler, proton pompa inhi bi-törlerinin farmakogenetiùinde ve farmakodina mi-ùinde etkilidir. Bu noktada asıl amaç, CYP2C9’un genetik polimorfizmlerinin, proton pompa inhibitör metabolizması üzerindeki etkilerini bulmak ve kli-nik tedavide; proton pompa inhibitör tabanlı teda-visi olan gastro-özofageal reflü hastalıùı ve H. pylo-ri enfeksiyonları için en etkili tedavi dozajını hesap-lamaktır.

CYP2C9: Bu enzimin ilk sınıflandırılması fenotiple-ri üzefenotiple-rinden olmuütur. Fenotipik olarak yaygın me-tabolizör (EM) ve zayıf metabolizör (PM) olmak üze-re ikiye ayrılır. Enzim aktivitesi ve genetik analizler arasındaki baùlantı ortaya çıktıktan sonra enzim üç genotipik gruba ayrılmıütır. Hızlı metabolizör (RM) grup, orta metabolizör (IM) grup ve zayıf me-tabolizör (PM) grup olmak üzere sınıflandırılır. Hızlı metabolizörlerde (RM); her iki allelin CYP2C9 ge-nini kodlayan bölgelerinde mutasyon yoktur yani yabanıl tiptedir (wt: wild type). Kodlanan enzim normaldir (wt/wt). Orta metabolizörlerde (IM); al-lellerin birinde CYP2C9 genini kodlayan bölgede mutasyon varken (m), diùerinde mutasyon yoktur. Normal olarak kodlanan enzimde fonksiyon eksil-mesi görülür. (wt/m). Zayıf metabolizörlerde (PM) ise; her iki allelin CYP2C9 genlerinde mutasyon vardır ve iki mutant allel normal enzim kodlaya-maz (m/m). Enzim aktivitesinde eksiklikle sonuçla-nır. Bu enzimin zayıf metabolizörlerinin (PM) yüzde-si etnik gruplar arasında farklılık gösterir: Beyaz Amerikan populasyonunda %2,5; Afrika-Ameri-kan populasyonunda %2; Beyaz Avrupa populas-yonunda %3-5; Çin-Moùol populasyonunda %3, 4 ve Japon populasyonunda %8-22, 5’dur.

CYP2C19 POL‹MORF‹ZMLER‹N‹N

PROTON POMPA ‹NH‹B‹TÖRLER‹N‹N

(PPI) FARMAKOK‹NET‹⁄‹ VE

FARMAKOD‹NAM‹⁄‹ ÜZER‹NDEK‹

ETK‹LER‹

Omeprazol’ün 20 mg tek dozda verildiùi zaman, plaz-madaki omeprazol konsantrasyonu CYP2C9’un üç farklı genotipine (RM, IM, PM) göre deùiümektedir. Zayıf metabolizör gruptaki (PM) plazma omeprazol düzeyi uzun süre yüksektir. Buna karüın 5-hidroksi-omeprazol düzeyi zayıf metabolizörlerde (PM), hız-lı (RM) ve orta (IM) metabolizörlere göre daha dü-üüktür. PM’lerde omeprazolün sülfoksidasyonu ve omeprazol sülfonun, 5-hidroksiomeprazol sülfo-na metabolize olması gerçekleümez. Çünkü bu grupta enzim eksiktir. úlginç bir üekilde, zayıf meta-bolizörlerde (PM); omeprazolün hidroksilasyonu CYP3A4 enzimi ile gerçekleüir. PM’lerin plazma konsantrasyon-zaman eùrileri, hızlı metabolizörler-den yaklaüık 3 kez daha yüksektir. 20 mg omep-razol tek dozda verildiùi zaman, intragastrik pH profilide üç genotipte farklılık göstermektedir. Yir-midört saatlik intragastrik pH düzeyi hızlı metaboli-zör grupta düüük, orta metabolizörlerde orta sevi-yede, zayıf metabolizörlerde en yüksek seviyede-dir.

(4)

PROTON POMPA ‹NH‹B‹TÖR TABANLI

HELICOBACTER PYLORI

ERAD‹KASYON TEDAV‹S‹

H. pylori eradikasyonu, üst gastrointestinal hasar-ların giderilmesi için önemli bir stratejidir. Bu hasta-lıkların baüında peptik ülser ve gastrik MALT’oma gelir. H. pylori eradikasyonunda yaygın olarak proton pompa inhibitörleri ve ilave olarak iki anti bakteriyel ajan kullanılır. Bunlar amoksisilin, klaritro-misin’dir.

Birçok nedenden dolayı H. pylori eradikasyonun-da proton pompa inhibitörleri anahtar ilacı oluütu-rur. Birincisi; proton pompa inhibitörleri, yüksek olan mide pH seviyesini nötral düzeye düüürür. Böylece antibiyotiklerin bozulmadan stabil kalma-sını ve biyouygunluk alanı saùlar. úkincisi; mide pH’ının nötral düzeyde olması H. pylori’nin hızla büyüme fazına ulaümasını saùlar ve böylece bak-terinin dıüardan en fazla madde aldıùı fazda anti-biyotik alınımı artar dolayısıyla antibiyotiùe karüı duyarlılık artar. Üçüncü olarak; proton pompa in-hibitörleri ile asit salgılanmasının baskılanması an-tibiyotik konsantrasyonunu artırır. Bu sayede pro-ton pompa inhibitörleri anti-H. pylori etkisine sa-hiptir ve H. pylori eradikasyon tedavisinde vazge-çilmez bir yere sahiptir.

HELICOBACTER PYLORI

ERAD‹KASYONUNDA PROTON POMPA

‹NH‹B‹TÖRÜ/AMOKS‹S‹L‹N

KOMB‹NASYON TEDAV‹S‹ ‹LE CYP2C19

POL‹MORF‹ZMLER‹ ARASINDAK‹

‹L‹fiK‹

H. pylori eradikasyon tedavisinde iki hafta süresin-ce; günde bir kez 20 mg omeprazol+günde dört kez 500 mg amoksisilin uygulanır. Eradikasyon yüzdeleri hızlı metabolizörlerde (RM) %30, orta me-tabolizörlerde %60, zayıf metabolizörlerde (PM) %00’dür. Bu da zayıf metabolizörlerde omeprazo-lün uzun süre plazma konsantrasyonlarının yüksek kalması sonucu, intragastrik pH uzun süre nötralize olarak kalır ve antibiyotiùin bakteri üzerine etkisi daha fazla ve uzun sürelidir. Zayıf metabolize eden kiüilerde eradikasyon yüksektir.

SEROTON‹N TRAfiIYICI GEN

(SERT-5HTT) POL‹MORF‹ZMLER‹ ‹LE

‹RR‹TABLE BARSAK SENDROMU (‹BS)

ARASINDAK‹ ‹L‹fiK‹

Serotonin (5-hidroksitriptomin, 5-HT)

kardiyovaskü-ler sistem, santral sinir sistemi, gastrointestinal sistemde etkin rol oynadıùı bilinmektedir. Depres-yon, sosyal fobi, migren, üizofreni, yeme bozuklu-lukları, bulantı ve kusma gibi bir çok hastalıùın eti-yolojisinde yer alır. Gasrointestinal motilite ve sek-resyonların kontrolünde önemli anahtar rol oynar. Serotonin birincil olarak, barsak epitelyum hücre tabakasının enterokromafin (EC) hücrelerinden sentezlenir. Enterik nöronlarda (submukozada) az da olsa sentezlenir. Bu nöronların hücre gövdeleri-ne ve sonlarına; çoklu alt tipe sahip serotonin re-septörleri yerleümiütir.

Serotonin transporter (SERT) geni kromozom 7q.-q2’ye haritalanmıütır ve iki temel poli-morfizme sahiptir. Birincisi SERT geni intron 2’de bu-lunan5-8 bp’lik bir bölgenin farklı sayılarda tek-rar etmesine baùlı "deùiüken sayıda ardıüık tektek-rar" (Variable Number of Tandem Repeats: VNTR) poli-morfizmi, diùeri promotor bölgede (5-HTT gene-lin-ked polimorphic region: 5-HTTLPR) 20-22 bp’lik ikili tekrardan oluüan 44 bp’lik insersiyon/delesyon po-limorfizmidir. Delesyon olan allel kısa (s) ile gösteri-lirken, insersiyon allel uzun (l) olarak gösterilir. Her iki allelde de insersiyon olmuü (l/l) genotipindeki homozigot uzun bireylerde, serotonin geri alınımı herozigot uzun (l/s) ve homozigot kısa (s/s)’ya göre daha fazladır. Buda bir ya da iki allelin delesyona uùraması transkripsiyon düzeyinde dolasıyla pro-tein fonksiyonunda azalmaya neden olmakta, bu-da serotoninin geri alınımını azaltmaktadır. Pata ve arkadaüları, s/s homozigot polimorfizminin kabızlık tipi IBS (kúBS), l/s heterozigot polimorfizmi-nin dIBS için risk olduùunu göstermiütir. Camilleri ve arkadaüları, polimorfizmi olan (diyare) dIBS’liler-de alosetronun (5HT3- antagonisti) daha etkili ol-duùunu göstermiütir. Bu çalıümada ayrıca s/s ho-mozigot polimorfizmi (kabızlık) kIBS’de daha sık gözlenmiütir.

Moleküler genetik alanındaki yakın dönemdeki geliümeler, insan genomundaki bütün genleri, ilaç güvenliùi ve etkinliùindeki çeüitliliklerle baùlantılı olarak ilaç metabolizması, ilaç hedefleri ve resep-tör sonrası ikincil haberci sistemlerin genlerini de içereceküekilde çalıümak için bulunmaz bir fırsat sunmaktadır. Farmakogenetik, klinik araütırmalar ve ilaç tedavilerinin sonuçlarındaki belirsizlikleri azaltacak ve ilaç toksisitesi riskini önemli ölçüde azaltacak rasyonel bir çatı saùlamaktadır. Bu yazı-da, ilaçlarla yapılan farmakogenetik çalıümalara deùinilmiütir.

(5)

KAYNAKLAR

1. Roots I, Gerloff T, Meisel C, et al. Pharmacogenetic-based new therapeutic concepts. Drug Metab Rev: 2004 Oct;36(3-4):617-37.

2. Furuta T, Shirai N, Sugimoto M, et al. Influence of CYP2C19 pharmacogenetic polymorphism on proton pump inhibitor-based therapies. Drug Metab Pharmacoki-net: Review. 2005 Jun; 20(3); 153-67.

3. Klotz U, Schwab M, Treiber G. CYP2C19 Polymorphism and proton pumb Inhibitors: Basic Clin Pharmacol Toxi-col: 2004 Jul; 95(1): 2-8.

4. Yeo A, Boyd P, Lumsden S, et al. Association between a functional polymorphism in the serotonin transporter ge-ne and diarrhoea predominant irritable bowel syndrome in women. Gut. 2004 Oct; 53(10): 1452-8.

5. Dennis L. Murphy, Alicja Lerner, Gary Rudnick and Klaus-Peter Lesch. Serotonin Transporter: Gene, Genetic Disor-ders, and Pharmacogenetics: Mol Interv. 2004 Apr; 4(2): 109-23.

6. Pata C, Erdal M E, Derici E, et al. Serotonin transporter gene polymorphism in irritable bowel syndrome: Ameri-can Journal of Gastroenterology Volume 97 Issue 7 Page 1780.

7. Saito Y A, Petersen GM, Locke G R, et al. The Genetics of Ir-ritable Bowel Syndrome: Clin Gastroenterol Hepatol. 2005 Nov; 3(11): 1057-65.

Referanslar

Benzer Belgeler

20.6 Örnek: Polimorfizm ile Ödeme Sistemi 20.7 Yeni Sınıflar ve Dİnamik Birleştirme 20.8 Virtual Yokediciler.. 20.9 Örnek: Kalıtsal Arayüz

The mean copeptin and CRF levels were signi ficantly lower in children with both monosymptomatic and non-monosymptomatic nocturnal enuresis. The mean CRF level was signi ficantly

From the entire research process conducted by researchers entitled Knowledge Management Implementation Strategy in Optimizing Human Capital Potential of PT Sari Dharma Mandiri

 Yeni bir sonlu halkanın cebirsel olarak tanıtılması, bu halkanın katsayıları herhangi bir asal sayıya genelleştirilerek bir halka sınıfı elde edilmesi, bu iki cebirsel

ETDC sıkıştırma algoritması kelime tabanlı sıkıştırma yaptığı için sıkıştırılmış dizgi eşleme de geliştirilen algoritma gibi kelime tabanlıdır. Kıyaslamada

Determination of stability constants of mixed ligand complexes of Cu(II) with creatinine and ethylenediamine tetraacetic acid or l-glutamic acid: Potentiometric and

RM536, RM489 ve RM44 markırlarına ait gözlenen alleller ve 60 çeşit arasındaki dağılımı frekansı (Renkli dikey çubuklar çeşitleri temsil etmektedir) .... RM11,

İnsani Gelişme Endeksi üç boyutta incelenmektedir: Doğumda yaşam beklentisi ile hesaplanan sağlıklı ve uzun bir ömür; yetişkin okuryazarlık oranı ve