• Sonuç bulunamadı

Başlık: CHARLES DARWİN'İN EVRİM KURAMI'NIN TANZİMATTAKİ ETKİLERİYazar(lar):ÖKTEM, Ülker Cilt: 14 Sayı: 0 Sayfa: 241-253 DOI: 10.1501/Felsbol_0000000120 Yayın Tarihi: 1992 PDF

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Başlık: CHARLES DARWİN'İN EVRİM KURAMI'NIN TANZİMATTAKİ ETKİLERİYazar(lar):ÖKTEM, Ülker Cilt: 14 Sayı: 0 Sayfa: 241-253 DOI: 10.1501/Felsbol_0000000120 Yayın Tarihi: 1992 PDF"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

ETKİLERİ*

Araş. Gör. Ülker Ö K T E M * *

Charles D a r w i n ' i n evrim k u r a m ı , 19. yüzyılda A v r u p a ' d a olduğu k a d a r , A v r u p a ile t e m a s l a r ı n arttığı ve pozitivizm, tarihî m a t e r y a l i z m vb. gibi çeşitli felsefe akımlarının yanısıra, ülkemize, m a t e m a t i k , k i m y a ve biyoloji alanlarındaki çalışmaların girdiği ve bu alanlarda tercüme­ lerin yapıldığı T a n z i m a t d ö n e m i n d e de b ü y ü k y a n k ı l a r u y a n d ı r m ı ş t ı r .

Darwin, 1859'da y a y ı n l a n a n "On the Origin of Species by Means of Natural Selection" (Doğal A y ı k l a n m a Yoluyla Türlerin Kökeni) adlı eserinde k u r a m ı n ı şu şekilde dile getirmiştir: " T ü r l e r , belli sayıda ve de­ ğişmez olmayıp gerçekte çok u z u n z a m a n b o y u n c a değişmektedirler. Aynı cinsin b ü t ü n t ü r l e r i alelade bir a t a d a n çıkmışlardır ve bir dizi t ü r , bir t ü r d e n m e y d a n a gelmektedir ki b u n u n da kendisi aynı aileye m e n s u p eski bir cinsin yerini a l a n y e n i bir c i n s t i r . " ! .

K u r a m ı n ı ileri sürerken paleontoloji ve embriyolojinin bulgularını temele k o y m u ş olan D a r w i n , Gallapagos a d a l a r ı n d a farklı ispinoz t ü r ­ leri üzerinde y a p t ı ğ ı incelemeler s o n u c u n d a yayınladığı a n a eseri "Ora the Origin of Species by Means of Natural Selection" da t ü r d e n t ü r e geçi­ şi sağlayan bazı a r a türlerin m e y d a n a geldiğini, b u n u n doğal a y ı k l a n m a y ö n t e m i ile o r t a y a çıktığını belirtmiştir.

Böylece Darwin, ilkçağın b ü y ü k filozofu Aristoteles'in, bireylerin bağlı b u l u n d u k l a r ı t ü r ü n esas biçiminden kesinlikle sapamayacaklarını, t ü r l e r ve cinslerin d a i m a kalıcı olduğunu dile getiren "türlerin değişmez­ liği" k u r a m ı n ı yıkmış o l m a k t a d ı r . Çünkü Aristoteles'e göre, gerçekten v a r olan şu fertlerdir. Şu fertler, birinci dereceden cevherlerdir. Y a n i m a d d e ve s u r e t t e n oluşmuşlardır. Suret, h e m d u y u m l a r l a a l ı n a n biçim, h e m de akıl ile k a v r a n a n biçim, öz d e m e k t i r . Aynı z a m a n d a suret, hep o şekilde varlığa gelme veya getirme, y a n i tabiat a n l a m ı n d a d ı r . Şu ferdi * Bu konu, 1985 yılında hazırlanmış ve henüz basılmamış olan yüksek lisans tezimin bir bölümünden alınmıştır.

** Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Felsefe Bölümü. 1 Darwin, Charles: The Origin of Species, s. 170.

(2)

şu fert y a p a n , onu başka cinsin ferdi değil, bu cinsin ferdi y a p a n "o cinsin ferdi o l m a k l ı k " sureti ise, ikinci dereceden cevherdir. O halde, Aristoteles'e göre türler ve cinsler de ikinci dereceden cevherlerdir. Bu demektir ki, t ü r l e r ve cinsler, bir ferdin belirsiz olan maddesini, başka cinsten fertler ö n ü n d e , a n c a k "işte bu f e r t " olarak belirleyen özlerdir. Şu halde türler ve cinsler, fertten ayrı bir yerde değil, d a i m a o n u n l a birliktedir ve ferdin, şu belirli cinsin bir ferdi olarak v a r olmasının sebebidir. Öz, bir, aynı (değişmez, kalıcı, sabit), ezelî, t a m ve m ü k e m m e l olduğu için, belli bir cinsin ferdi olarak şu fert kalıcıdır, ezelîdir, t a m d ı r ve m ü k e m m e l d i r . Özün sabit oluşundan dolayı kalıcı olan şu fertte m e y d a n a gelen büyü­ m e , gelişme, y a ş l a n m a vs. gibi değişiklikler ise, Aristoteles'e göre özsel değil, ilinekseldir.

Oysa, D a r w i n , t ü r l e r i n çok u z u n z a m a n d a y a v a ş yavaş (tedricî ola­ r a k ) değiştiklerini, y a n i , şu fertlerin kalıcı olmadığını belirtmekle, deği­ şikliklerin ilineksel değil, özsel olduğunu vurgulamış o l m a k t a d ı r . Deği­ şikliklerin özsel olması demek, b a ş k a başka fertlerin, dolayısıyla b a ş k a başka t ü r l e r i n m e y d a n a gelmesi demektir. B u n u n da sonu ve sınırı ol­ madığı için, t ü r l e r i n değişmesi, türler arasındaki sınırların silinmesi an­ l a m ı n a gelmektedir.

Bu suretle, u z u n yıllar, Aristoteles'in "türlerin değişmezliği" k u r a m ı ­ n ı n etkisinde kalmış olan A v r u p a ' d a , 19. yüzyılda, bu k u r a m a t a b a n ta­ b a n a zıt olan Darwin'in evrim k u r a m ı n ı n niçin bu k a d a r etkili olduğu anlaşılmış o l m a k t a d ı r .

K u r a m , derhal A. Comte, H. Spencer, K. M a r x gibi bazı filozoflar t a r a f ı n d a n t o p l u m a uygulanmış ve t o p l u m s a l bir öğreti olarak da kulla­ n ı l m a k istenmiştir. Comte, t o p l u m l a r ı n zihniyet b a k ı m ı n d a n teolojik, metafizik ve pozitif olmak üzere üç a ş a m a d a n geçtiklerini ve pozitif denen a ş a m a d a en ileri düzeye ulaştıklarını; Spencer ise, t o p l u m l a r ı n b ü y ü y e n , gelişen, b ü y ü r k e n de gittikçe karmaşıklaşan ve bölümleri birbirine bağlı olmaya başlayan bir organizmaya benzediklerini; M a r x da t o p l u m l a r ı n üretim araçlarının m ü l k i y e t i b a k ı m ı n d a n feodal, kapi­ talist ve sosyalist denen a ş a m a l a r d a n geçtiklerini öne sürmüşlerdir.

D a r v i n , doğal a y ı k l a n m a n ı n , m u t l a k bir mükemmelliğe g ö t ü r m e diği gibi, m u t l a k bir mükemmelliği de önermediğini, kalıcı olanın, " e n k u v v e t l i " , " e n çok u y u m s a ğ l a y a n " olduğunu vurgulamış olmasına rağ­ m e n , k u r a m ı Comte, Spencer, Marx gibi t o p l u m a uygulayanlar, evrimden, ilerleme değişmesini anlamışlar ve t o p l u m l a r ı çeşitli âmillere bağlı olarak (zihniyet b a k ı m ı n d a n v e y a ü r e t i m araçlarının mülkiyeti b a k ı m ı n d a n )

(3)

ilerlemeyi hesaba k a t a r a k sınıflandırmışlar ve sürekli olan yavaş y a v a ş (tedrici) değişmeyi (evrimi) en ileri ve m ü k e m m e l saydıkları ü ç ü n c ü aşa­ m a d a sona erdirmişlerdir.

Çeşitli fikir hareketlerinin olduğu bir dönemde, gerek A v r u p a ' d a , gerekse T a n z i m a t t a , canlı t ü r l e r i n i n bir biçimden b a ş k a bir biçime ya­ vaş y a v a ş (tedricî olarak) değişmesi anlamını t a ş ı y a n evrim k a v r a m ı n a , içinde b a r ı n d ı r m a d ı ğ ı "ileriye doğru değişme", "ilerleme" (terakki), "gelişme" ve "yetkinleşme" (mükemmeleşme), y a n i , bir halden d a h a iyi, d a h a olumlu bir hale geçme m â n â l a r ı yüklenmiştir.

K u r a m , a c a b a T a n z i m a t t a n e gibi y a n k ı l a r u y a n d ı r m ı ş t ı r ? Yani, kimler t a r a f ı n d a n benimsenmiş, kimler t a r a f ı n d a n benimsenmemiş ve nasıl y o r u m l a n m ı ş t ı r ?

T a n z i m a t t a , Darwin K u r a m ı n ı benimseyenler, T ü r k i y e ' d e ilk felse­ fî dergiyi çıkaran B a h a Tevfik (1881-1914), Satı el-Husri (1884-1968), Bedi N u r i (1875-1913), Asaf Nef'î ve Suphi E t h e m ' d i r . K u r a m ı benim­ semeyenler ise A h m e t M i t h a t (1844-1912), E t h e m Nejdet, M e m d u h S ü l e y m a n ve İ s m a i l F e n n î E r t u ğ r u l (1855-1946) d u r .

K u r a m ı benimsemiş olanların arasında, özellikle Comte ve Spencer' d e n etkilenerek k u r a m ı t o p l u m a uygulamış olanlar Satı el-Husri, Bedi N u r i ve Asaf Nef'idir.

Şimdi, k u r a m ı benimseyenlerin ve benimsemeyenlerin görüşlerini a k t a r m a y a ve değerlendirmeye çalışalım:

B a h a Tevfik* (1881-1914): B a h a Tevfik, E r n e s t H a e c k e l ' d e n ter­ cüme ettiği ve Felsefe Dergisi'nde yayınladığı "Kainatın Muammaları" adlı makalede, k â i n a t ı n sürekli bir yetkinleşme (tekemmül) den b a ş k a bir şey olmadığını gösteren "Yetkinleşme" (mükemmelleşme), y a n i , "Tekem­ mül Kanunu"nun çok eski z a m a n l a r d a n beri bilinmekle beraber, 19. yüzyılın ikinci yarısında açıklık kazandığını belirtmiştir. Bu k a n u n u ilk kez 1799'da A l m a n şairlerinden Goethe'nin sezdiğini, sonra 1809'da L a m a r c k ' ı n ona biraz şekil verebildiğini, a n c a k k ı y m e t i n i ve ilmî şek­ lini 1859'da Charles D a r w i n t a r a f ı n d a n kazandığını vurgulamıştır. B u suretle d e " m u a m m a l a r ı n m u a m m a s ı " d e n m e y e layık olan e n m ü h i m

* Baha Tevfik, Mülkiye mezunudur. "Teceddüd-i İlmî ve Edebî" kütüphanesini kurmuş, bu kütüphaneden on bir cilt eser yayınlamıştır. Bu eserlerin aralarında "Teceddüd-i İlmi ve Edebi", "Feminizm", "Psikoloji", "Nietzsche", "Hassasiyet Bahsi ve Yeni Ahlâk" ve birtakım monografileri vardır. Tercümeleri içinde yer alan eserler ise, Ernest Haeckel'in "Kainatın Mu­

ammaları", Louis Büchner'in "Madde ve Kuvvel"i, Alfred Fouillee'nin "Tarih-i Felsefesi"dir. Başlıca makaleleri: "Eflatun ve Muhittin", "Fert Felsefesinin Neticesi" adlarını taşımaktadır.

(4)

meselenin, yani, " t a b i a t t a insanın yeri ve k a y n a ğ ı " meselesinin a n a h t a r ı ­ n ı n elde edilmiş olduğunu dile getirmiştir2.

" M a y m u n l a r ı n yalnızca yüzlerine b a k m a k , insanların b a ş k a bir k a y n a ğ a m e n s u p olmadıklarını göstermeye y e t e r " diyen B a h a Tevfik, bazı ufak tefek farklar bir tarafa bırakılacak olursa, insanlarla m a y m u n ­ ların ayrı a y r ı iki cins teşkil etmediklerini, insanların h a y v a n l a r d a n sa­ dece yetkinlik (mükemmellik) b a k ı m ı n d a n farklılık gösterdiklerini, bun­ d a n başka da a r a l a r ı n d a hiçbir fark olmadığını ifade etmiştir3.

Satı el-Husrî* (1884-1968): Satı el-Husri, "Etnografya" adlı eseri­ nin giriş b ö l ü m ü n d e , insanın doğadaki yerine değinmiş, o n u n t e k ve ya çok k ö k t e n çıkıp çıkmadığı h a k k ı n d a bir t a r t ı ş m a başlatmış; ırkın oluşmasından ve ilk i n s a n l a r d a n bahsetmiştir. O, bu eserinde, in­ sanlarla m a y m u n l a r (özellikle o r a n g o t a n , goril, şempanze ve gibon cins­ leri) arasında b ü y ü k benzerlikler b u l u n d u ğ u n u , bu m a y m u n l a r ı n âdi m a y m u n l a r l a insanlar arasında â d e t a aracı olduklarını belirtmiş; beyin­ lerinde, insan beynindeki gibi girinti ve çıkıntıların yer aldığını, dolayı­ sıyla beden teşekkülleri b a k ı m ı n d a n insanları m a y m u n l a r d a n ayrı bir sınıf saydıracak hiçbir sebep bulunmadığını belirtmiştir4.

Satı el-Husri, insanlarla en zeki h a y v a n l a r arasında k o n u ş m a yete­ neği dışında bariz bir fark görmemiş ve bu yüzden onu tıpkı L i n n e ' n i n y a p t ı ğ ı gibi " p r i m a t " Sınıfına dahil etmiştir. O, organizmaların şekilce ve b ü y ü k l ü k ç e sürekli değişikliklere m a r u z kaldıklarını, bir y a n d a n t a h ­ r i p , bir y a n d a n t a m i r edile edile y a v a ş yavaş değişip yenileştiklerini ve bu değişimde her organizmanın m u a y e n bir yol izlemek suretiyle ev rimleştiğini ifade etmiştir.

İşte, Satı el-Husri'nin bu ifadesi, o n u n , D a r w i n ' i n evrim k u r a m ı n ı benimsediğini açıkça göstermektedir. O, bu k u r a m ı yalnızca benimse­ mekle kalmamış, aynı z a m a n d a , Spencer gibi, t o p l u m a da uygulamıştır. Şöyle ki: "Cemiyetler ve Uzviyetler" adlı makalesinde, t o p l u m l a r l a orga­ nizmalar arasında nazar-ı d i k k a t e çarpacak derecede bir benzerlikten söz

2 Haeckel, Ernest: "Kainatın Muammaları", Felsefe, C.' 1, S. 1, s. 24. 3 Haeckel, Ernest: a.g. mkl. s. 175.

* Satı el-Husri, Mülkiyeyi bitirmiş, bir süre bu okulda etnografya profesörü olarak çalış­ mıştır. Yayınlanmış eserleri: "Etnografya", "İlm-i Hayvanat", "İlm-i Nebatat", "Durus-ı Eşya", "Fenn-i Terbiye", "Malumat-ı Zirâiye" dir. Tercümeleri bulunmayan Husri'nin, Ulûm-u İkti­ sâdiye ve İçtimâiye Dergisi'nde yayınlanmış olan "Cemiyetler ve Uzviyetler''' adında bir makalesi vardır. Onun bu makalesi, toplumda da evrim olduğunu göstermesi bakımından önem taşımak­ tadır.

(5)

etmiş, b ü t ü n toplumların, b ü t ü n milletlerin, b ü t ü n h ü k ü m e t l e r i n orga­ nizmalar gibi, doğup b ü y ü y ü p öldüklerine işaret etmiştir. O, toplumla­ r ı n organizmalara doğuş ve kuruluş b a k ı m ı n d a n da benzediklerini ifade etmiştir. İlkel t o p l u m l a r a örnek olarak klanları vermiş, klanların av ve h a r p gibi çeşitli nedenlerden dolayı birleşmeleri ve sabit bir şekil alma­ ları halinde ikinci derecede bir "sosyal organlaşmanın (taazzi)" meyda­ na gelerek bir aşiretin teşekkül ettiğini, bu suretle teşekkül eden aşiret­ lerin bir a r a y a gelmeleriyle de "sosyal hey'et"lerin, k ü ç ü k hükü­ metlerin oluştuğunu, b u n l a r ı n birleşmeleriyle de b ü y ü k h ü k ü m e t l e r i n ve milletlerin v ü c u d a geldiğini vurgulamıştır. Organizmalarda bazı organların basit, bazılarının ise d a h a k a r m a ş ı k y a p ı d a olmaları gibi, t o p l u m l a r d a da bazı sınıfların basit bir aşiretten i b a r e t b u l u n m a l a r ı n ı organizmalarla t o p l u m l a r arasında görülen benzerliklerden biri olarak nitelemiştir.

Bedi N u r i * (1875-1913): Bedi N u r i , "Kabiliyet-i İçtimaiyye" adlı makalesinde, köklerini organik h a y a t t a b u l d u ğ u evrimin ve içtimai ka­ biliyetin ne olduğunu sormuş, a n a t o m i k farklılık ve sinir sisteminden y o k s u n ilkel organizmalarda, nasıl, hakikî bir d u y u kabiliyeti a r a m a k güçse, her t ü r l ü o r g a n l a ş m a d a n yoksun ilkel t o p l u m l a r d a da içtimai (sosyal) kabiliyet a r a m a n ı n o k a d a r imkânsız olduğunu belirtmiştir. B u n d a n sonra, " i ç t i m a i (sosyal) organizmada ( t o p l u m d a ) " kabiliyetin görevinin ne olduğunu a r a ş t ı r m a y a girişmiştir. Bu n o k t a d a Danwin'in "Hayat Mücadelesi'' k a n u n u n a b a ş v u r m u ş , böylece biyolojik alanda bul­ d u ğ u esasların içtimaî h a y a t t a (toplumda) da geçerli olduğu sonucuna v a r m ı ş t ı r .

"Hayat-ı İçtimaiyye" adlı makalesinde Bedi N u r i , " T o p l u m bir orga­ nizma m ı d ı r ? İ ç t i m a i organizma biyolojik organizmaya benzetilebilir mi ?" diye sormuş ve b u n u n , sosyologlar arasında fikir ayrılığına yol a-çacak k a d a r önemli bir mesele olduğunu belirtmiştir.

" T o p l u m ne k a d a r sıkı sıkıya teşkil edilmişse fertlerin birbirleriyle m ü n a s e b e t e girmeleri de o k a d a r sağlanmıştır." k a n a a t ı n ı t a ş ı y a n Bedi N u r i , içtimai (sosyal) evrim sayesinde içtimai (sosyal) varlığın, organik evrim sayesinde de organik fonksiyon ve sistemlerin yetkinleştiklerini belirtmiş, b u n d a n dolayı her t o p l u m u n t ı p k ı bir organizma gibi, kendini oluşturanlar ve fonksiyon tarzı ve işleyişi olmak üzere iki esaslı niteliğe * Bedi Nuri, Mülkiye mezunudur. Herhangi bir eser ve tercümesi bulunmamasına karşın, Ulûm-u İktisâdiye ve İçtimâiye Dergisi'nde yayınlanmış olan "Kabiliyet-i İçtimaiyye" ve "Hayât-ı İçtimaiyye" adlı makaleleri evrimcilik açısından önemlidir.

(6)

sahip b u l u n d u k l a r ı n ı ifade etmiştir. O n a göre, bir t o p l u m , t ı p k ı organiz­ ma gibi, evrimi sırasında, t e m e l bünyesine, yani, k u r u l u ş u n a , çevresine, h a y a t î şartlarına intibak gücüyle sevk ve idare edilmektedir. Ö, toplum­ ları organizmalara benzetirken, onların çocukluk devrelerinin birbirine benzediğini d i k k a t e almış ve h e r t o p l u m u n bir m ü k e m m e l şahsiyet teşkil edecek yerde, az çok m ü s t a k i l fakat d a h a b ü y ü k bir yığın içinde birleş­ miş k ü ç ü k organizmaların t o p l u l u ğ u n d a n m e y d a n a geldiğini söylemiştir. B ü t ü n b u n l a r d a n , o n u n da, Spencer'ci olduğunu anlıyoruz.

Asaf Nef'i: Ulum-u İktisâdiye ve İçtimâiye Dergisinde yayınlanmış olan "Mücadele-i Hayat ve Tekâmül-i Cemiyat" adlı makalesi, o n u n ev­ rimciliğe meylini gayet iyi bir şekilde y a n s ı t m a k t a d ı r . O, bu makalesinde Darwinizmi benimsemiş olduğunu gözler ö n ü n e serdiği gibi, o n u n t o p ­ l u m a uygulanışını da tartışmıştır. Şöyle k i : O, adı geçen makalesinde, en ilkel bitki ve h a y v a n l a r d a n ve insanların ilkel şeklinden m ü k e m m e l e k a d a r b ü t ü n canlıları k a p s a y a n v e hiçbir m e v c u d u n kendini k u r t a r a m a ­ dığı h a y a t mücadelesine işaret etmiş ve b u n u n ilkin ondokuzuncu yüz­ yılın ikinci yarısında, doğa bilgini Darwin, sonra da içtimai (sosyal) ilimlerde söz sahibi olanlar t a r a f ı n d a n söz konusu edildiğini belirtmiştir.

" D a r w i n ' i n K u r a m ı n a çevre etkilerini de, yani, bitkilerin, h a y v a n l a r ı n ve insanların h a y a t şartlarını da ilâve e t m e k l â z ı m d ı r " diyen Asaf Nef'i, b u k u r a m ı sosyal h a y a t a d a uygulamış v e t o p l u m l a r ı n t a r i h i n d e h â k i m , belli başlı üç esas tesbit e t m i ş t i r : B u n l a r d a n birincisi, şahsı k o r u m a ve nev'i d e v a m e t t i r m e k için h a y a t savaşı, ikincisi, h a y a t t a kendine d a h a iyi bir yer t e m i n edebilmek amacıyla şahsî rekabet, ü ç ü n c ü s ü de diğer­ lerinden d a h a çok i m t i y a z a nail olmak emeliyle sınıfların mücadelesidir.

Asaf Nef'i sosyal sınıfların oluşmasını da bir ailenin geçirdiği dev­ relere benzetmiş, h a y a t mücadelesinde başarı k a z a n a n l a r ı n fikrî ilerle­ m e d e de ü s t ü n olduklarını sözlerine eklemiştir. Sosyal sınıflarda "Aris-tokrasi'nin ötekileri yenerek, beşerî faaliyetlerin m a d d î ve manevî cephesinde evrimi sağladığını, her t o p l u m u n aynı evrim k a n u n u n a bağ­ lı olması dolayısıyla şimdiki d u r u m a nasıl geldiklerini anlayabilmek için, sadece, birinin evrimini incelemenin bu h u s u s t a fikir verebileceğini be­ lirtmiştir.

F e r t l e r arasında m e y d a n a gelen dehşetli mücadeleler sayesinde âle­ m i n yaratılışından beri geçirdiği çeşitli devirlerde insanlığın kendini ilkel şeklinden k u r t a r a r a k yavaş yavaş, m e d e n i y e t e doğru bir adım d a h a ilerlediğini k a y d e d e n A. Nef'î, bu mücadelenin esasında ne k a d a r vahşî bir şey olduğunu bildiğimizi ve b u n d a n nefret ettiğimizi, a m a , h a y a t t a

(7)

kalabilmek için b u n a m e c b u r olduğumuzu vurgulamıştır. H e r ne suretle olursa olsun, bir ilerlemenin m e v c u t olduğu yerde m u t l a k a mücadeleden de söz edilebileceğini s a v u n m u ş t u r5.

Fertler arasında m e y d a n a gelen dehşetli mücadeleler sayesinde in­ sanlığın gittikçe evrimlendiğini ifade etmiş olması, onun, D a r w i n kura­ m ı n a olan kuvvetli inancını y a n s ı t m a k t a d ı r .

Asaf Nef'i, yine bu makalesinde, zayıfın d a i m a kuvvetlinin pençesi altında ezilmeye m a h k û m olduğunu h a t ı r l a t m ı ş , b u n u n t o p l u m d a k i y a n ­ sılarının sınıf mücadeleleri şeklinde belirdiğini, bir sınıfa m e n s u p fertler arasında da bu mücadelenin s ü r d ü ğ ü n ü ifade etmiştir.

Böylece, görüldüğü üzere, Asaf Nef'i de, sadece k u r a m ı benimse­ mekle kalmamış, onu sosyal h a y a t a da uygulamıştır.

Suphi E t h e m * : Suphi E t h e m , insanı y a p ı b a k ı m ı n d a n ü s t ü n gör­ m e y e n D a r w i n ' i n görüşlerini a y n e n benimsemiş, onun, " Türlerin Kökeni" adlı eserinde bitkiler, hayvanlar ve insanlar üzerinde çevrenin etkisinin de önemine değindiğini k a y d e t m i ş t i r . Bu a ç ı d a n Darwin'i y o r u m l a m a y a çalışan Suphi E t h e m , evrimde önemli bir rol o y n a y a n "doğal ayıklanma" sayesinde t ü r l e r i n başlangıçtaki bir t ü r d e n çıkarak çoğaldıklarının an­ laşıldığını vurgulamış, tıpkı Darwin gibi, "doğal a y ı k l a n m a " y ı türlerin değişmelerinde başlıca sebep olarak g ö r m ü ş t ü r6.

S. E t h e m , "Hayat Kavgası" nın, bitkilerden en gelişmiş organiz­ m a l a r a k a d a r değişmediğini, kuvvetli olanların d a i m a kazandıklarını vurgulamıştır. Darwinizmin, m e v c u t i t i k a t ve hurafeleri yıktığı için, yüce ve kıymetli, bilimlerin her şubesine "ilerleme" (terakki) v a a t ede bilecek k a d a r da geniş kapsamlı olduğunu ifade eden Suphi E t h e m , b u g ü n var olan b ü t ü n türlerin en ilkel basit bir o r g a n i z m a d a n çıkıp tü-rediklerini, yoksa m u k a d d e s t a r i h i n zannettiği gibi doğanın ne bir Âdem, ne bir H a v v a ne de ayrı bir aslî şecere y a r a t m a d ı ğ ı n ı belirtmekle Dar-winci olduğunu kanıtlamıştır.

D a r w i n K u r a m ı n ı benimsemeyenlere gelince:

E t h e m N e j d e t : * * "Tekâmül ve Kanunları" adlı eserinde, önce,evrimin tarihçesinden bahsetmiş, L a m a r c k ' ı n k u r a m ı n d a n ziyade Darwin'in

5 Asaf Nef'i, "Demokrasi ve Sosyalizm", Ulum-u İktisâdiye ve İçtimaiye, c. 2, S. 6, s. 161. * Suphi Ethem'in "Lamarckizm'', "Darwinizm" ve "Bergson Felsefesi" adıyla yayınlanan eserlerinin yarasıra Felsefe Dergisi'nde yayınlanan ve "Lamarck ve Lamarckizm" adını taşıyan bir de makalesi vardır.

6 Suphi Ethem, Darwinizm, s. 120.

** Bu hususta tercüme ve makaleleri bulunmayan Ethem Nejdet'in sadece "Tekamül ve Kanunları''' adlı eseri vardır.

(8)

k u r a m ı n a itibar etmiş ve bu fikri vaz etme şerefinin Alman filozofu G o e t h e ' y e ait olduğunu vurgulamıştır.

E t h e m N e j d e t ' e göre, önce ilkel organizmalar o r t a y a çıkmışlar, bun­ lar yavaş yavaş evrimleşerek yüce organizmaları m e y d a n a getirmişlerdir. Türler ise g a y e t u z u n bir h a y a t a , bir d ö n ü ş ü m tarihine sahiptirler. Onlar, iklimin, çevrenin, h a y a t ş a r t l a r ı n ı n etkisine göre y a v a ş f a k a t sürekli bir şekilde değişmişlerdir.

E t h e m N e j d e t , evrim meselesinin, esasen ne L a m a r c k ne de D a r ­ v i n k u r a m l a r ı ile t a m a m e n halledilemediğini, organizmalardaki deği­ şikliğin menşeini asla d ü ş ü n m e y e n D a r w i n ' i n bu değişikliği tesadüfe atfettiğini ve t ü r l e r i n o l u ş u m u n u doğal ayıklanma ile açıkladığını vurgu­ lamış, a n c a k kendisi doğal a y ı k l a n m a ile t ü r l e r i n değişmeleri arasında hiçbir m ü n a s e b e t k u r a m a d ı ğ ı n ı , b u b a k ı m d a n Darwinle aynı k a n a a t i taşımadığını açıkça b e y a n e t m i ş t i r7. Çünkü E t h e m Nejdet'e göre, haya­

t ı n evrimi, tesadüfün değil, h a y a t k a n u n l a r ı n ı n sonucudur. B u g ü n k ü organizmaların oluşumu h a y a t k a n u n l a r ı n ı n s o n u c u d u r .

H u g o de Vries'nin ileri sürüp s a v u n d u ğ u "ani d ö n ü ş ü m " k u r a m ı ile evrim k u r a m ı n ı n felsefî önemine darbe indiğini, oysa yüksek organiz­ m a l a r ı n birdenbire o r t a y a çıkmayıp h a y a t î faaliyetlerin d e v a m ı saye­ sinde tedricî bir t a r z d a oluştuklarını belirten E t h e m Nejdet, t o p l u m l a r d a da evrim k a n u n l a r ı n ı n geçerliliğine değinmiş, bu münasebetle "sosya-l i z m " i z i k r e t m e k "sosya-lazım ge"sosya-ldiğini v u r g u "sosya-l a m ı ş t ı r8.

E t h e m N e j d e t , kalıtımı ilerlemeye engel olarak gördüğü için evrim­ de gerilemenin rolüne d i k k a t i çekmiştir. Böylece, onun, Main de B i r a n ' ı n g ö r ü ş ü n d e n de etkilendiği anlaşılmaktadır.

M e m d u h S ü l e y m a n : Bu k o n u d a h e r h a n g i bir eseri ve makalesi b u l u n m a y a n M e m d u h Süleyman, E d w a r d H a r t m a n n ' ı n "Darwinizm" adlı eserini 1911'de t e r c ü m e ederek yayınlamıştır. Bu eser, H a r t m a n n ' ı n D a r w i n ' e h ü c u m u n u a k s e t t i r m e s i n d e n dolayı o z a m a n için olduğu k a d a r , b u g ü n için de çok önemlidir.

M e m d u h Süleyman, "doğal ayıklanma"yı D a r w i n ' i n farz ve t a h m i n edemediği k a d a r k ı y m e t l i görmüş ve D a r v i n ' i n d ü ş ü n d ü ğ ü şekliyle bu­ n u n doğru olmadığını belirtmiş, doğal ayıklanma'nın D a r w i n ve taraf­ t a r l a r ı n c a dönüşümün sonucu gibi sayılmasını Darwinizmin en b ü y ü k h a t a s ı olarak yorumlamıştır.

7 Ethem Nejdet, Tekâmül ve Kanunları, s. 125. 8 Ethem Nejdet, a.g.e., s. 160.

(9)

A h m e t M i t h a t * : (1844-1912) "Dünyada İnsanın Zuhuru''' adlı ma­ kalesinde A h m e t M i t h a t , O r a n g o t a n denilen m a y m u n l a r ı n , d ö r t a y a k üzerinde yürümelerinin dışında, fiziksel yapıca i n s a n a benzediklerini, insanların sadece k o n u ş m a yeteneğine sahip olmaları b a k ı m ı n d a n may­ m u n l a r d a n ayrıldığını vurgulamıştır. B u yüzden insanın bir t ü r may­ m u n sayılabileceğini şu şekilde ifade e t m i ş t i r : " O r a n g o t a n denilen m a y ­ m u n l a r , a n a t o m i k y ö n d e n i n s a n a benzerler. A n a t o m i ile fazla uğraşma­ mış olan kimseler, m a y m u n iskeletini görseler, â d e t a insan iskeleti diye h ü k ü m verirler. Şimdi e n m ü k e m m e l düzeyde g ö r d ü ğ ü m ü z insanları-ayrıca v e başkaca bir t ü r m a y m u n k a b u l etsek n e engel v a r d ı r ? "

A h m e t M i t h a t ' ı n bu görüşleri, D a r w i n ' i n evrim k u r a m ı ile hiç bağ­ d a ş m a m a k t a d ı r . Çünkü D a r w i n , defalarca, evrimin sebebi olarak gör­ d ü ğ ü "doğal ayıklanma"nın mükemmelliğe götürmediğini vurgulamıştır. H a t t â , öyle ki, Darwin, insanı " p r i m a t l a r " sınıfına tasnif etmiştir. Oysa A h m e t M i t h a t , insanı m ü k e m m e l düzeyde k a b u l etmiş v e o n u n m a y m u n ­ larla aynı sınıfta olmasını abes karşılamıştır. D a r w i n ise bu t a r z tepki­ lere karşı biraz istihzalı olarak tasnif yeteneğine sahip yegâne canlı olan insanın, pek şerefli olmasa da bu yeri kendisine yine kendisinin hazırla­ dığını, doğada b a ş k a hiçbir varlığın b u n u y a p m a y a m u k t e d i r olamaya­ cağını şu sözlerle ifade e t m i ş t i r : " E ğ e r insan, kendi kendisinin tasnifçisi olmasaydı, o n u n için a y r ı b i r y e r i n b u l u n d u ğ u asla d ü ş ü n ü l m e y e c e k t i . "9

İsmail F e n n î E r t u ğ r u l * * (1855-1946): "Maddiyûn Mezhebinin İz­ mihlali" adlı eserinde İsmail F e n n î , doğada herşeyin basit, ilkel bir hal­ den başlayıp, g a y e t y a v a ş bir s u r e t t e , ağır ağır ilerleyerek, kemale eriş­ t i k t e n sonra, yine ağır ağır d a ğ ı l m a k t a n (inhilal e t m e k t e n ) i b a r e t oldu­ ğ u n u belirtmiştir. O, D a r w i n ' i n insanla m a y m u n u n her ikisinin de nesli

* Ahmet Mithat'ın belli başlı kitapları arasında "Avrupa'da Bir Cevelan", "Sanatkâr Na­ musu", "Ben Neyim?", "Müşahedat", "Nevm ve Halat-ı Nevm", "Ekonomi Politik", "Hallü'l-Ukad", "Üss-i İnkilap", "Zübdetü'l-Hakâyık" yer alırken, Draper'in "Nizâ-i İlim ve Din" adlı kitabının tercümesi ile birlikte, yine, bu kitabın sonunda onu tenkit eden bir risalesi vardır. Kendi çıkarmış olduğu Dağarcık Dergisinde "Felsefe ve Felasife", "Felsefenin Sergüzeşt-i Ahvâli", "Hürriyetin Mâhiyeti", "Duvardan Bir Sada", "İnsan", "Dünyada İnsanın Zuhuru",

ve "Schopenhauer" adlı makaleleri yayınlamıştır. ' 9 Darwin, Charles: The Descent of Man, s. 333.

** İsmail Fennî Ertuğrul: Vahdet-i Vücutçu ve Hilmi Ziya Ülken'in tabiriyle modernist is­ lam filozoflarındandır. Yayınlanmış olan belli başlı eserleri: "İzale-i Şükûk" (Dr. Dozzy'nin ese­ rine reddiye)," Vahdet-i Vücut ve Muhiddin Arabi", "Küçük Kitapta Büyük Mevzular", "Lügatçe-i Felsefe", "Maddiyûn Mezhebinin İzmihlali" dir. Yayınlanmamış eserleri ise: "Hürriyet" (Stuart Mill'den tercüme), "Çağdaş Materyalizm Mezhebi" (Paul Janet'den tercüme), "Türkiye Tarihi" (tercüme), "Durretu'l-Yetime" (İbn Mukaffa'dan tercüme), Montaigne'den Esssais tercümesi, "Gülzâr-ı Emsal" (tercüme), "Büyük Filozoflar" adını taşımaktadır.

(10)

t ü k e n m i ş bir asıldan, k a y n a k t a n çıktıklarını ifade etmiş olduğunu zikret­ miş ve "şu halde m a y m u n l a r bizim amcazadelerimiz olmak lâzım gelir" şeklinde bir h ü k ü m vermiş olmasına r a ğ m e n , evrimde pekçok esrarengiz n o k t a l a r ve olaylar b u l u n d u ğ u n u , dönüşüm kuramının "üstünlüğe eriş­ m e " den d a h a çok u z a k t a olduğunu belirtmiştir. D ö n ü ş ü m k u r a m ı taraf­ tarlarının, insanla m a y m u n u n bir asıldan, bir k a y n a k t a n çıkıp dal b u d a k saldıkları y o l u n d a k i iddialarının da geçersiz olduğunu, bu şiddetli a k r a balığa r a ğ m e n , b u n l a r ı n arasında b ü y ü k bir farkın görüldüğünü vurgu­ lamıştır.1 0 İsmail Fennî, bu farkları da şöyle sıralamıştır: " M a y m u n ­

lar daima içgüdülerine bağlı k a l a n hayvanlardır. Şeker kamışı işle­ r i n d e bile vahşîlerin yerini t u t a m a z l a r . Vahşîler hiç değilse eğitim sa­ yesinde A v r u p a dillerini konuşabilirler. Oysa m a y m u n l a r , p a p a ğ a n ka­ dar olsun k o n u ş a m a z l a r . "1 1

İsmail Fennî, Transformizm'in (dönüşümcülük) asıl k u r u c u s u ola­ r a k da L a m a r c k ' ı k a b u l etmiştir. Çünkü, İsmail Fennî, Darwinizmi incelemiş ve o n u n ispat edilmiş bir h a k i k a t o l m a k t a n çok u z a k olduğunu belirterek o n u eleştirmiştir. Kendimize bir m a y m u n nev'inin azmanı gö­ züyle b a k m a m a m ı z gerektiğini, insanın diğer h a y v a n l a r ı n çok ü s t ü n d e şerefli ve ulvî bir m a h l û k olduğunu vurgulamış olan İsmail Fennî, Dar­ v i n ve taraftarlarının insanla m a y m u n u n o r t a k bir k ö k t e n çıkıp ayrıl­ dıkları y o l u n d a k i iddialarını reddetmiş, insanla m a y m u n arasındaki ak­ rabalığa r a ğ m e n , farkların da oldukça bariz bir şekilde belirdiğini savun­ m u ş t u r . O n a göre, yegâne akıllı canlı varlık olan insanın, m a y m u n l a a y n ı sınıfta yer almış olması imkânsızdır. Oysa, Darwin, insanı p r i m a t ­ lar sınıfına tasnif etmekle, o n u n için ayrı bir yerin olmadığını vurgulamış o l m a k t a y d ı . Darwin, canlılar arasında h a y a t kavgası dolayısıyla "doğal ayıklanma" nın olduğunu öne sürerken ve bu k a v g a d a n güçlü olanların muzaffer çıkacaklarını belirtirken, insanın diğer h a y v a n l a r d a n ü s t ü n bir varlık olduğunu asla ifade etmemiş, "doğal ayıklanma"nın mükemmelliği önermediği gibi mükemmelliğe de götürmediğini belirtmişti. Bu yüzden, İsmail Fennî, t ı p k ı A h m e t M i t h a t gibi, Darwin'in evrim k u r a m ı n a iti­ b a r etmemiş, ona şiddetle karşı çıkanların başında yer almıştır.

Şurası m u h a k k a k t ı r ki, A h m e t M i t h a t ve İsmail F e n n î E r t u ğ r u l gibi karşı çıkanlar olsa da D a r w i n ' i n k u r a m ı , A v r u p a ' d a olduğu gibi T a n z i m a t t a da oldukça benimsenmiştir. Öyle ki, h e m A v r u p a ' d a h e m de

A v r u p a ' d a n gelen etki ile T a n z i m a t t a , özellikle sosyologlar ve t o p l u m felsefesi y a p a n filozoflar tarafından, evrim k a v r a m ı n a , içinde

barındır-10 İsmail Fennî Ertuğrul, Maddiyûn Mezhebinin İzmihlali, s. 78. 11 İsmail Fennî Ertuğrul, a.g.e., s. 77.

(11)

madiği, 'ilerleme', 'gelişme', ve 'yetkinleşme', anlamları y ü k l e n m e k sure­ tiyle, D a r w i n ' i n k u r a m ı t o p l u m a u y g u l a n m ı ş t ı r . Bu da, o n u n , gerek A v r u p a ' d a gerekse T a n z i m a t t a n e k a d a r b ü y ü k y a n k ı uyandırdığını açıkça göstermekte ve önemini o r t a y a k o y m a k t a d ı r .

Bibliyografya

Ahmet Mithat: Avrupa'da Bir Cevelân, İ s t a n b u l , H. 1307, Tercüman-ı H a k i k a t m t b .

— — B e n Neyim, İ s t a n b u l , H. 1308, Tercüman-ı H a k i k a t m t b . —— Ekonomi Politik, İ s t a n b u l , H. 1296, K ı r k a n b a r m t b . ——Müşahedat, İ s t a n b u l , H . 1308, Tercüman-ı H a k i k a t m t b . —— Nevm ve Halat-ı Nevm, İ s t a n b u l , H. 1298, K ı r k a n b a r m t b . —— Zübdetü'l-Hakâyık, İ s t a n b u l , H. 1295, Takvim-i Vekayi m t b . ——Üss-i İnkilâp, İ s t a n b u l , H. 1294, Takvim-i Vekayi m t b . —— a.g.e. (2. cilt), İ s t a n b u l , H. 1295, Takvim-i Vekayi m t b .

—— " D ü n y a d a İ n s a n ı n Z u h u r u " , Dağarcık Dergisi, C. 1, S. 2, s. 109-117, İ s t a n b u l , 1928, A h m e t M i t h a t m t b .

——"Felsefe ve Felâsife", Dağarcık Dergisi, C. 1, S. 3, s. 8 0 -86; C. 1, S. 4, s. 121-124, İstanbul, 1928, A h m e t M i t h a t m t b . ——"Felsefenin Sergüzeşt-i Ahvâli", Dağarcık Dergisi, C. 1,

S. 5, s. 148-155, İstanbul, 1928, A h m e t M i t h a t m t b .

—— " D u v a r d a n Bir S a d a " , Dağarcık Dergisi, C. 1, S. 2, s. 9 9 -105, İ s t a n b u l , 1928, A h m e t M i t h a t m t b .

—— " İ n s a n " , Dağarcık Dergisi, C. 1, S. 3, s. 40-49, İ s t a n b u l , 1928, A h m e t M i t h a t m t b .

—— " H ü r r i y e t i n M â h i y e t i " , Dağarcık, C. 1, S. 8, s. 222-225, İ s t a n b u l , 1928, A h m e t M i t h a t m t b .

Asaf Nef'î: "Mücadele-i H a y a t ve Tekâmül-i C e m i y â t " , Ulûm-u İktisâdiye ve İçtimâiye Dergisi, C. 2, S. 8, s. 445-480, İ s t a n b u l , H. 1325, Hilâl m t b .

— — " D e m o k r a s i ve Sosyalizm", Ulûm-u İktisâdiye ve İçtimâiye Dergisi, C. 2, S. 6, s. 161-171, İ s t a n b u l , H. 1325, Hilal m t b .

(12)

Baha Tevfik: Teceddüd-i İlmî ve Edebî, İstanbul, Müşterek el-Menfaa Osmanlı Şirketi m t b .

——Felsefe-i Ferd, İ s t a n b u l , H. 1332, Cemiyet K t p .

—— A h m e t Nebil, M e m d u h S ü l e y m a n : Nietzsche, İ s t a n b u l , Müşterek el-Menfaa Osmanlı Şirketi m t b .

—— A h m e t Nebil: Hassasiyet Bahsi ve Yeni Ahlâk, İ s t a n b u l , 1910, H ü r r i y e t m t b . (2. bsk).

—— Feminizm, İ s t a n b u l , Müşterek el-Menfaa Osmanlı Şirketi m t b .

Bedi Nuri: " H a y a t - ı İ ç t i m a i y y e " , Ulûm-u İktisâdiye ve İçtimâiye Dergisi, C. 1, S. 13, s. 34-42, İ s t a n b u l , H. 1324, Hilâl m t b .

—— " H a y a t - ı İ ç t i m â i y y e " , Ulûm-u İktisadiye ve İçtimaiye, Der­ gisi, C. 3, S. 9, s. 1-19; C. 3, S. 12, s. 448-452, İ s t a n b u l , 1325, Hilâl m t b .

——"Kabiliyet-i İ ç t i m a i y y e " , Ulûm-u İktisadiye ve İçtimâiye, Dergisi, C. 2, S. 7, s. 322-355, İ s t a n b u l , 1325, Hilâl m t b . Büchner, Louis: Madde ve K u v v e t , (çev: B a h a Tevfik, A h m e t Nebil),

İ s t a n b u l , Müşterek el-Menfaa Osmanlı Şirketi m t b .

Darwin Charles: The Origin of Species, G r e a t Books of W e s t e r n World (49), Chicago, 1952,

—— The Descent of Man, G r e a t Books of Western World (49), Chicago, 1952.

Draper, John: Niza-ı ilim ve Din (Din ve İlim Çatışması), (çev: Ah­ m e t M i t h a t ) , İ s t a n b u l , H . 1313, Tercüman-ı H a k i k a t m t b . Ethem Nejdet: Tekâmül ve Kanunları, İ s t a n b u l , 1913, İ ç t i h a t m t b . Fouille, Alfred: Tarih-i Felsefe, (çev: B a h a Tevfik, A h m e t Nebil), İs­

t a n b u l , N i s a n - B a b ü k y a n m t b . E d i t ö r : Leon Lütfi.

Fouille, Octave: Sanatkâr Namusu, (çev: A h m e t M i t h a t ) , İ s t a n b u l , 1308, Tercüman-ı H a k i k a t m t b .

Haeckel, Ernest: " K a i n a t ı n M u a m m a l a r ı " , (çev: B a h a Tevfik), Felsefe Dergisi, C. 1, S. 1, s. 9 - 1 3 ; C. 1, S. 2, s. 2 4 - 2 8 ; C. 1, S. 3, s. 39-14; C. 1, S. 4, s. 56-62; C. 1, S. 6, s.'91-93; C. 1, S. 7, s. 110-112; C. 1, S. 10, s. 169-175, İ s t a n b u l , H. 1326, Nefaset m t b .

Hartmann, Edward: Darwinizm, (çev: M e m d u h Süleyman), İ s t a n b u l , H . 1329, Necmi İstiklâl m t b .

(13)

İsmail Fenni Ertuğrul: Maddiyûn Mezhebinin İzmihlali, İ s t a n b u l , 1928, Orhaniye m t b .

—— İzale-i Şükûk, İ s t a n b u l , 1928, Orhaniye m t b .

—— Vahdet-i Vücut ve M u h i d d i n b. Arabi, İ s t a n b u l , 1928, Orhaniye m t b .

——Küçük Kitapta Büyük Mevzular, İ s t a n b u l , 1934, Millî Mec­ m u a m t b .

—— Lügatçe-i Felsefe, İ s t a n b u l , 1927, Devlet m t b .

Satı el-Husri: Durûs-ı Eşya (Eşya Dersleri), İ s t a n b u l , 1927, Artin Asa-d o r y a n m t b .

—— Fenn-i Terbiye, İ s t a n b u l , H. 1325, K a d e r m t b .

—— a.g.e. (2. cilt), İ s t a n b u l , H. 1327-28, Matbaa-i H a y r i y y e . —— Malumât-ı Zirâiye, İ s t a n b u l , H. 1321, K a r a b e t m t b . —— İlm-i Nebatat, İ s t a n b u l , H. 1325, Şirket-i Mürettibiye m t b . —— İlm-i Hayvanât, İ s t a n b u l , H. 1327, Asadoryan m t b . —— Etnografya, İ s t a n b u l , 1327, Hilâl m t b .

——"Cemiyetler ve Uzviyetler", Ulûm-u İktisâdiye ve İçtimâiye Dergisi, C. 2, S. 8, s. 433-454, İ s t a n b u l , 1325, Hilâl m t b .

Suphi Ethem: Darwinizm, İ s t a n b u l , H. 1327, Manastır m t b . ——Lamarckizm, İ s t a n b u l , H . 1330, Nefaset m t b . —— Bergson Felsefesi, İ s t a n b u l , 1919, K a d e r m t b .

—— " L a m a r c k ve L a m a r c k i z m " , Felsefe Dergisi, C. 1, S. 6, s. 8184; C. 1, S. 7, s. 97101; C. 1, S. 8, s. 113119; C. 1, S. 9, s. 1 2 9 -136; C. 1, S. 10, s. 153-157, İ s t a n b u l , H. 1326, Nefaset m t b .

Referanslar

Benzer Belgeler

Uluslararası piyasalarda olduğu gibi Türkiye’de de yatırım fonları piyasası hızla gelişmekte olup; yatırımcı sayısının ve portföy büyüklüklerinin

Kuleli vd., 2001 yılında gerçekleştirmiş olduğu çalışmada Türkiye’deki Ramsar Sözleşmesine dahil sulak alanlarındaki kıyı çizgisi değişimlerini

Diese Spannung entspricht im Hinblick auf den Autor eines literarischen Werkes der Spannung zwischen Fiktion und Wirklichkeit im literarischen Text: Der Autor, den der Leser -wie

Yeni Asur dönemindeki durumun tersine, Yeni Babil dönemine ait en karakteristik silindir mühür tipinde, kafası tıraşlı, sakalsız ve uzun giysili bir rahip, üzerinde

Aurora Leigh’deki türsel birleşim ve melezlik onun içerisinde birçok (yazılı ve sözlü, gündelik ve yazınsal, güncel ve politik) farklı sesin etkileşimde olduğu çoğul

Bir proje olarak ele alınan açık kaynak kodlu bir yazılımdan yeni bir sürüm türetmek ya da var olan sürüme yama oluşturmak için bilgi merkezleri, işletim sistemleri

Birinci sınıf öğrencilerinin %4.8'i, dördüncü sınıf öğrencile­ rinin % 12.0 si fakülteye girmeden önce eczacılık mesleği hakkında bilgilerinin olmadığım, aynı

Adalet insan hayatının çeşitli görünümlerinde bulunur: Toplumsal davranışlarda adalet; karar ve hükünıde adalet; iktisadi adalet