• Sonuç bulunamadı

Bugünün Dünya ve Türkiye Tarihçiğinde Fuat Köprülü Ne İfade Ediyor?* (Fuat Köprülü’nün 50. Vefat Yıldönümü Münasebetiyle)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Bugünün Dünya ve Türkiye Tarihçiğinde Fuat Köprülü Ne İfade Ediyor?* (Fuat Köprülü’nün 50. Vefat Yıldönümü Münasebetiyle)"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

* Bu yazıda “Post Mortem” Eleştirilerin Odağında “Kült” Bir Tarihçi: Fuat Köprülü” ve “Anadolu’da İslâmiyet, Fuat Köprülü ve Sonrası” isimli makalelerimizden yararlanılmıştır.

** Prof. Dr. TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Üyesi; aocak@etu.edu.tr Abstract

Köprülü is still a valuable person in spite of the rightful and felicitous criticism about him. It will be more appropriate to evaluate his works about all kinds of topics, not only the history of religion and mysticism. Most of Köprülü’s works keep its place as being reference in field of Turkish historiography of world and Turkey. Thus many native and foreign researchers take him into account and use his books and articles. Indeed, the translation of his works into different languages is an indication of such a claim. Without doubt he is the founder of modern Turkish historiography and will always remain so.

Keywords: Fuat Köprülü, Turkish History, History of Sufism Öz

Çoğu haklı ve yerinde eleştirilere rağmen “Köprülü bugün hala bir değerdir. Onu sadece bugün yapıldığı gibi din ve tasavvuf tarihi alanındaki çalışmaları üzerinden değil, ele aldığı bütün konulara dair yazdıkları üzerinden değerlendirmek daha doğru olacaktır. Köprülünün pek çok çalışması hala dünya ve Türkiye Türk tarihçiliği alanında referans olma durumunu korumakta, Türk tarihiyle uğraşan yerli yabancı pek çok araştırmacı onu dikkate almakta ve kitap ve makalelerini kullanmaktadır. Zaten eserlerinin değişik dillere tercüme edilmesi de bunu gösteriyor. Şüphesiz ki o modern Türk tarihçiliğinin kurucusudur ve o yerini hep muhafaza edecektir.

Anahtar Kelimeler: Fuat Köprülü, Türk Tarihçiliği, Tasavvuf Tarihi

Ahmet Yaşar Ocak**

Bugünün Dünya ve Türkiye Tarihçiğinde Fuat Köprülü Ne İfade Ediyor?

*

(Fuat Köprülü’nün 50. Vefat Yıldönümü Münasebetiyle)

What Does Fuat Köprülü Mean for Today’s Historiography of

World and Turkey?

(2)

Köprülü’nün Dünya ve Türk

Tarihçiliğine Katkıları

K

öprülü daha genç yaşta yayınladığı Türk

Edebiyatında İlk Mutasavvıflar

kitabıy-la Şarkiyat dünyasının dikkatini çekerek takdir edilmiş bir bilim adamı, bir tarihçidir. O bu erken yaştaki başarılı yayınıyla iki şey yaptı: 1. Batı tarihçilik metodunu Türkiye’ye sokarak

modern Türk tarihçiliğinin kurucusu vasfını ka-zandı.

2. Bahis konusu kitabıyla o zamana kadar Tür-koloji alanına pek bakmayan, önemsemeyen şarkıyat dünyasının gözünü dikkatle Türkoloji alanına çevirmesine ve böylece Şarkıyat araş-tırmalarının bu alana daha fazla yönelmesine yol açtı.

Bu iki husus kanaatimizce Köprülü’nün hem dün-ya, hem Türk tarihçiliğine yaptığı en büyük kat-kıdır ve onu daha sonraki orijinal makale ve ki-tapları takip edecektir. Bunlara bakıldığında, her ne kadar onun Türk edebiyatı ve tarihine, vakıf müessesesine, Türk hukuk ve iktisat tarihine dair makale ve kitapları, Osmanlı Devleti’nin kuruluşu-na, Osmanlı müesseselerine dair yayınları olsa da, asıl ilgi ve mesaisinin Türk din tarihine sarf edildi-ği görülecektir. Bizce onun en önemli katkıları bu alana dair neşriyatı ve uyguladığı metodolojidir. Köprülü’nün kariyerini inşa eden asıl çalışması olan Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar kitabı, muhtevasından ziyade kullanılan bilimsel metotla Avrupa şarkıyatçı çevrelerinin dikkatini çekmişti. Şarkıyatçılar Türkler arasından bu derece başarılı Batılı bir araştırma yöntemi kullanabilecek birinin çıkacağını düşünemiyorlardı.

Kitabın temel tezi, ortaçağlar Orta Asya’sında ve müteakiben de ortaçağlar Anadolu’sunda halk Müslümanlığının Yesevilik kanalıyla yayıldığı ve bu Müslümanlığın büyük ölçüde Şamanizm tesirini taşıdığı, hatta “İslamlaşmış Şamanizm” olduğu te-zidir. O Yunus Emre’yi bir Ahmed-i Yesevi muakkibi saydığı için kitapta ikinci şahsiyet olarak onu işle-miştir. Yani Köprülü’ye göre Orta Asya ve Anadolu halk Müslümanlığını oluşturup besleyen ana akım işte bu mahiyetteki Yesevilik’tir. Kitaptaki Yesevilik Sünni bir tarikat olarak görünüyor idi. Oysa Köp-rülü daha sonra Yeseviliğin Bektaşiliğe yakın bir

tarikat olduğu görüşünü savunacak, hatta başka bir makalesinde “Türk seciyesine en uygun Müslü-manlık anlayışı”nın büyük ölçüde Şamanist etkileri barındıran Bektaşilik olduğunu söyleyecektir (Köprülüzade, 1341: 131-140).

Köprülü böylece o zamana kadar gerek Selçuk-lu, gerekse Osmanlı dönemi tasavvuf çevrelerin-de ve literatürünçevrelerin-de adı –bir iki tezkire metninin dışında1 - neredeyse hiç geçmeyen Ahmed-i Yese-vi’yi ve Yeseviliği Türkiye ve Türkiye dışındaki bilim çevrelerinin gündemine sokmuş oluyordu. Buna rağmen ilginç olan şu ki birkaç bilimsel çalışmada bahsedilmesinin ve Edebiyat fakültelerinin Türk Edebiyatı bölümlerindeki eski edebiyat derslerinin dışında, ne Türkiye’de ne de Batı’da 1990’lara ge-linceye kadar Ahmed-i Yesevi ve Yesevilik ilgi çeken bir araştırma alanı olmamıştır.

Köprülü’nün adı geçen kitabındaki bu yaklaşım son yıllarda Indiana Üniversitesi’nden Amerikalı tarihçi Devin DeWeese ve onu takiben Ahmet T. Karamus-tafa tarafından eleştirilmiş, hem Ahmed-i Yesevî ve Yesevîliğin mahiyeti hakkındaki kanaat ve hüküm-leri reddedilmiş, hem de Yeseviliğin Orta Asya ve Anadolu’daki nüfuz ve etkisinin Köprülü tarafından abartıldığı haklı olarak ileri sürülmüştür.2

Köprülü’nün Türk din tarihine dair asıl katkıların-dan biri, Türkler’in Tarih-i Dinisi isimli ders not-larından oluşan kitabı veya bu alanla ilgili maka-lelerinden ziyade, geniş tetkikatının bir hülasası olduğunu söylediği meşhur “Anadolu’da İslami-yet” adlı makalesidir. Bilindiği üzere Köprülü bu makalesini, Franz Babiger’in “Anadolu’da

İslâmi-yet: İslâm Tedkîkatının Yeni Yolları” isimli Almanca

makalesini3 eleştirmek maksadıyla kaleme almıştı.

Babinger’in makalesi aslında, mensubu bulundu-ğu Berlin’deki Friedrich Wilhelm Üniversitesi’nin 7 Mayıs 1921’deki açılış dersinin makale haline geti-rilmiş ve Der Islam’da yayınlanmış şekliydi ve Ragıp Hulûsi tarafından Türkçe’ye çevrilerek Dârülfünûn

Edebiyat Fakültesi Mecmûası’nın 4, 5. Ve 6.

Sayı-1 Bu şifahi bilgiyi Sayın Prof. Mustafa İsen’e borçluyuz. 2 Bunların referansları yukarıda 1 nolu dipnotta zikredilen

ma-kalelerin dipnotlarında gösterildiği için burada tekrarına ge-rek görülmemiştir.

3 Babinger, Franz (1922). “Der Islam in Kleinasien Neue Wege der Islamforschung”. Zeitschrift der Deutschen Morgenlaen-dischen Gesellschaft. Leipzig (76). pp. 126-152.

(3)

larında (13348-1349 yılı sayıları) yayımlanmıştı.4

Ünlü Alman şarkiyatçı adı geçen makalesinde şu tezleri ileri sürüyordu:

• Mâverâünnehr hiçbir zaman ciddî anlamda Sünnîleşmemiştir.

• İran hiçbir devirde Sünnî toprağı olmamıştır.

• Anadolu Selçukluları Sünnî değil Şîî idiler. • Mevlevî tarîkatı koyu bir Ali-perest tarikattır. Köprülü aynı adı taşıyan makalesinde bütün bu tezlerin hiçbir geçerliliği olmadığını gösterdiği gibi, Anadolu’nun İslamlaşmasıyla ilgili yeni ve orijinal konuları da ele alıyor ve dipnotlarında bunların ilk defa kendisinin kullandığı kaynaklarını eleştirel bir yaklaşımla tanıtıyordu. Köprülü’ye göre Ana-dolu’nun dinî tarihinin “müstakil ve mücerred bir

kül halinde tedkîki mümkün olmayıp, Suriye, Irak, Âzerbaycan, Horasan sahaları da buna ilhak edil-meli” idi. Yani Anadolu’nun dinî tarihi, bu sayılan

mıntakalardaki dinî, mezhebî ve tasavvufî akımlar-la, hareket ve çalkalanmalarla bağlantılı bir şekilde incelenmeliydi; oysa Babinger böyle yapmıyordu. Köprülü Babinger’in tezlerine karşılık makalesinde

şu tezleri ileri sürüyordu:

Selçuklular’dan evvel İslâm âleminde şiddetle hükümran olan sufî cereyanlar, halk ve güzîdeler (seçkinler) arasında Sünnîlik unvanı altında bile Şîî ruhunu kuvvetle yaymış ve muhafaza etmiştir. Bu hususta sufîlik cereyanlarının şehirlerdeki te-celliyatı, yabancı harslara (kültürlere) lâkayd olan Türkmen zümreleri arasındaki tecelliyatından fark-lıdır. İran’da İlhanîler’in devletçe Sünnîliği destek-lemesine rağmen koyu ve alttan alta Nizarî İsmailî propagandası işlemiştir.

Makalede ayrıca şu konular ilk defa işleniyordu: • Anadolu’da Muhyiddin Arabî mektebi

(Vah-det-i Vücud) ile Horasan mektebi

(Melâmetiy-ye) içindeki tarikat ve sufîler ve sistemleri, her iki tasavvuf mektebinin sonraki tesirleri,

• İkinci mektep (Horasan Melâmetiyyesi)

çerçe-vesinde Kalenderiye ve Haydariye tarikatları, • Selçuklular zamanındaki Anadolu şehirlerinde

tasavvuf akımları ve önde gelen, etkili temsil-cileri,

• Fütüvvet ve Ahîlik kurumları, Anadolu tarihin-deki önem ve rolleri,

4 Bk. Babinger, Franz (1338). “Anadolu’da İslâmiyet: İslâm Te-dkîkatının Yeni Yolları” Çev. Ragıb Hulusi. Dârülfünûn

Edebi-yat Fakültesi Mecmûası. (3). s. 188-221.

• Mevlânâ Celâleddin ve Mevlevî tarikatı, • Babaîler hareketi ve sonuçları, hareket içinde

yer alan Sarı Saltık ve Barak Baba gibi önde ge-len şeyhler,

• Osmanlı Devleti’nin kuruluşu sırasında tarî-katların, sufîlerin rolü (Rum Abdalları denilen-Türkmen babaları, Ahîler),

• Bektaşîliğin teşekkülü ve Bektaşîlik, Halvetîlik ve Rifâîliğin tarihleri,

• XIV. yüzyılda İsmâililiğin tesiri altında İran’da meydana gelen Serbedarlar, Hasan Cevrî ve Fazlullah Hurûfî hareketleri ve Anadolu’daki tesirleri,

• XV. yüzyılda Seyyid Kâsımu’l-Envar hareketi ve Hurûfîlik’le ilişkisi, bu çerçevede Nîmetul-lahîler, Nurbahşîler ve bunların Anadolu’daki faaliyetleri,

• Karakoyunlular ve Akkoyunlular zamanında İran’da Şîîliğin gelişmesi ve Sünnîliğin İran’dan tasfiyesi.

Görüldüğü gibi, Anadolu’nun İslamlaşması tarihi-nin layıkıyla ortaya konulabilmesi Köprülü’ye göre bu konularla yakından ilgiliydi ve bunları aydınlığa çıkarmadan bu tarihi anlamak mümkün değildi. Köprülü’nün bu konuları işlediği tarihte ne Batı’da ne de Türkiye’de bunlara dair gelişmiş ve işlenmiş bir bilgi birikimi mevcut değildi. Bugün de bu konu-ların bir kısmı hala el atılmayı, dolayısıyla filolojik ve bilimsel altyapısı sağlam araştırıcıları beklemek-tedir. Dolayısıyla Anadolu’da İslamiyet makalesi -bugün eleştirilebilecek bazı görüşler müstesna- başlı başına bir monografiler serisinin temellerini atan çok önemli “cirmi küçük cürmü büyük” bir makaledir. Zira İslam’ın Anadolu’daki tarihi başlı başına bir araştırma disiplini olacak nitelikte pek çok meseleyi ihtiva eden geniş ve büyük öneme haiz bir alandır.

Elbette Köprülü’nün Türk din tarihçiliğine katkıları yalnızca sözü edilen iki çalışmasından ibaret değil-dir. Fakat bu yazının sınırları çerçevesinde bu ikisiy-le yetinilmiştir.

Türkiye’deki İlâhiyat fakültelerinde tasavvuf ve tasavvuf tarihi alanında yapılan yüksek lisans ve doktora tezleri yahut müstakil araştırmaların önemli bir kısmının, zikredilen ve benzeri

problem-li konuları aydınlatmaya çalışmak yerine, malzeme bolluğu sebebiyle, daha ziyade Osmanlı dönemi

(4)

tarikat ve tekke monografileri ile şeyh biyografileri veya metin neşirleri alanına yoğunlaştığı görülür. Bu bir bakıma Osmanlı dönemi tasavvuf tarihçiliği adına sevindirici olmuştur. Ne var ki, araştırıcı ve yayın adedinin çoğalmasına karşılık, kalite bakımın-dan Köprülü’nün çalışmalarının ötesine geçildiğini görmek bir yana, onun mesaisiyle sayısal olarak da kıyaslanabilecek çalışmaların yapıldığını söylemek zordur.5 Bunun bizce en başta gelen sebebi ise, Köprülü’nün ortaya koyduğu metodolojiden, onu eleştirerek ve geliştirerek yeni katkılarda bulunmak şöyle dursun, belli bir takım sebepler yüzünden bütünüyle inhiraf edilmiş olmasıdır.

Sonuç olarak Anadolu’nun dinî tarihi üzerinde bu-gün genellikle İlâhiyat Fakülteleri mensuplarınca yürütülen çoğu çalışmalarda, daha sağlamını or-taya koymadan Köprülü’nün metodolojisinden çok belirgin, hattâ maksatlı bir inhirafın giderek yaygın-laştığı görülüyor. Üstüne üstlük, onun ve Gölpınar-lı’nın çalışmalarının doğru ve sağlam sonuçlarına bile itibar edilmeyerek bunların neredeyse yok sayıldığını, rahatsız edici bir savunmacılık eşliğinde,

alana çok da ciddî katkı sağlamayan araştırmalar

yayımlandığını görmek üzüntü vericidir.

Günümüzde Köprülü’ye Yöneltilen Eleştiriler

Fuat Köprülü’nün bilim adamlığı, ideolojisi, tarih-çiliği ve Türk tarihtarih-çiliği içindeki yeri A. Cerrahoğ-lu’nun,6 Halil Berktay’ın,7 Orhan Köprülü’nün8, Halil İnalcık’ın Hanefi Palabıyık’ın9 ve son olarak Markus Dressler’in10 kitaplarında değişik bakış açılarından ele alınmış, bu konuda birçok şey yazılıp söylen-miştir. Köprülü eskiden beri bazen

yaklaşımların-5 Bu konuda tarafımızdan yayımlanan iki değerlendirme yazısı için bk. Ocak, Ahmet Yaşar (1995). “Bir Eleştiriye Cevap Yahut Türkiye’de Din ve Tasavvuf Tarihi Araştırmalarının Bazı Zaafla-rına Dair”. Türkiye Günlüğü. (37). s. 5-14; aynı yazar (2002). “Türkiye’de 1980 Sonrası Tasavvuf Tarihi Araştırmalarına Ge-nel Bir Bakış”. Toplumsal Tarih. (108). s. 10-19.

6 Cerrahoğlu, Ahmet Nevzat (Kerim Sadi) (1964). Tarih Anlayışı Olmayan Tarihçi Fuat Köprülü. Gün Matbaası. İstanbul. 7 Berktay Halil (1983). Cumhuriyet İdeolojisi ve Fuat Köprülü.

Kaynak Yay. İstanbul.

8 Köprülü, Orhan (1981). “Fuad Köprülü’nün Hayatı ve Eserle-ri”. Türk Edebiyatı Tarihi. Ötüken Yay. 3. Bs. İstanbul. 1981, s. XIII-XXIV; aynı yazar (1987). Fuad Köprülü. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. Ankara.

9 Palabıyık, Hanefi (2005). Ord. Prof. Dr. M. Fuad Köprülü’nün İlmî Hayatı ve Tariçiliği. Akçağ Yay. Ankara.

10 Writing Religion, Routledge Oxford 2013 (çevirisi: Türk Alevi-liğinin İnşası: Oryantalizm, Tarihçilik, Milliyetçilik ve Din Yazı-mı, çev. Defne Orhun. Bilgi Üniversitesi Yay. İstanbul.)

daki tutarsızlıkla eleştirilmiş, bazen methedilip yü-celtilmiş, bazen sadece takdirle anılmış, ama daha makul ve tarafsız yaklaşımlarla da değerlendirilme-ye çalışılarak tarihçiliği, Türk tarihçiliği içindeki değerlendirilme-yeri, metodu ve katkıları dile getirilmiştir11.

Son yıllarda, gerek Türkiye’de gerek Batıda, farklı di-siplinlere mensup bazı araştırıcılar Köprülü’ye yeni eleştiriler yöneltmeye başladılar. Bu eleştirilerin içinde haklı olanlar olduğu gibi, onu yeterince anla-yamamaktan veya son zamanların moda bir takım akımlarının tesirinde kalmaktan ileri gelen gereksiz eleştiriler de vardır.

Köprülü “büyük otorite” kabul edilmesinin ötesin-de bir “kült”tür. Şu anda bile Türkiye tarihçiliğinin zirvesindeki yerini – bütün eleştirilere ve onu za-man dışı yapma gayretlerine rağmen Köprülü bir “kült”tür. Köprülü Türk edebiyatı tarihinden hukuk tarihine, kurumlar tarihinden iktisat tarihine, din tarihinden folklora kadar hemen her alanda –çoğu daha önce hiç dokunulmamış konuları fevkalade bir başarıyla işlemiştir. Bu konuları işlerken vukuf-la uyguvukuf-ladığı modern tarihçilik metodu, kaynakvukuf-la- kaynakla-rı sorgulayış, eleştiriş, tahlil ediş ve kullanış tarzı gerçekten takdire şayandır. Allah vergisi müthiş bir sezgisi, muhakeme, eleştiri ve terkip kabiliyetine sahiptir. Köprülü bugün ne yazık ki Türk sosyal

bi-limcilik ve özellikle tarihçilik hayatında ne yazık ki artık benzeri mevcut olmayan mükemmel bir Türk-çeye ve okuyanı ikna edici, fevkalade iyi işlenmiş bir dil ve üsluba sahiptir. Bu saydığımız hususiyetle-ri sayesinde o, yehususiyetle-ri geldikçe Avrupa ve Türkiye’deki bazı meslektaşlarına sağlam delillere dayanan, ikna edici, kuvvetli eleştiriler yöneltmiş ve onları tashih edebilmiştir.

Köprülü işte bu vasıflarıyla, kendinden önce ve kendinden sonra - belki kısmen merhum Halil

İnal-cık ve Kemal Karpat müstesna- hiçbir Türk

tarih-çisine nasip olmayacak bir şekilde daha yaşarken

11 İnalcık, Halil (1968). “Türk İlmi ve M. Fuad Köprülü”. Türk Kül-türü. yıl:VI. (65). Ankara s. 289-294; aynı yazar (2002). “Türki-ye’de Osmanlı Araştırmaları I: Türki“Türki-ye’de Modern Tarihçiliğin Kurucuları”. XIII. Türk Tarih Kongresi, Kongreye Sunulan Bildi-riler I. TTK Yay. Ankara. s. 101-122. Bu makale, Fuat Köprü-lü’nün çalıştığı bütün alanları detaylı olarak ele alan mühim bir değerlendirme yazısıdır. Ayrıca bk. Ahmet Yaşar Ocak (1997). “Fuat Köprülü, Sosyal Tarih Perspektifi ve Günümüz Türkiye’sinde Din ve Tasavvuf Tarihi Araştırmalarında Tarihin Saptırılması Problemi”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştır-maları Dergisi. (3). s. 221-230; aynı yazar (2006). “Anadolu’da İslâmiyet, Fuat Köprülü ve Sonrası”. Muhafazakâr Düşünce (Tarih II). Yıl 2 / Sayı 8 / Bahar. s. 9-18.

(5)

bir kült oldu. O bu konumunu ölümünden sonra da günümüze kadar sürdürebilmiştir. Makale ve kitaplarının ölümünden şu kadar yıl sonra Batıda İngilizce başta, Fransızca ve Almanca’ya, Doğuda Farsça’ya tercüme edilerek yayımlanıyor olması bunun bir göstergesi olduğu gibi12, yeniden keş-fediliyor oluşunun da işaretidir. Onun eriştiği bu mevkie, hepsi de öğrencileri olan, başta tasavvuf tarihçiliğinin büyük ismi Abdülbaki Gölpınarlı, bü-yük Selçuklu tarihçisi Osman Turan, ünlü folklor ve halk edebiyatçısı Pertev N. Boratav, kültür tarihçisi Bahaeddin Ögel, diğer bir ünlü Selçuklu tarihçisi İb-rahim Kafesoğlu, Faruk Sümer ve M. Altay Köymen ulaşamamıştır.

Burada şu soruyu sormanın tam zamanıdır diye dü-şünüyoruz: Onun gibi bir başkası daha Türkiye’de o devirde neden ortaya çıkmamış, neden o “tek” kalmıştır? Sanırız bu soru dönemin Türkiye’sinde-ki modern bilimsel araştırmaların seviyesi proble-mine de işaret etmektedir. Oysa onunla beraber İstanbul Darülfünunu’nda İlahiyat ve Edebiyat Fakültelerinde görev yapan İsmail Hakkı İzmirli, Şerefeddin Yaltkaya, Mükrimin Halil Yinanç gibi gerçekten çok değerli âlimler bulunmakla beraber, hiç birinin Köprülü ölçüsünde bir karizma oluştu-ramamış olması dikkat çekicidir ve bir o kadar da düşündürücüdür. O bu göz kamaştırıcı konumuyla bir takım kıskançlıklara ve dolayısıyla bazı komplo-lara da hedef olmuş, ama bunların hiç biri, onun konumunu sarsamamıştır.

Bugün Köprülü, Türkiye dışında -aslında bazıları bi-zatihi tarihçi olmayan- yabancı veya Türk bazı bilim adamları tarafından özellikle Türk din tarihi ala-nındaki metot ve görüşleri, milliyetçi yaklaşımı ve kanaatleri üzerinden kısmen haklı olarak eleştirili-yor.13 Bu eleştirilerin bir kısmı, Köprülü’nün otorite-leştirilmesinin ileriye yönelik yeni açılımlara engel olduğu istikametinde, bunun doğurduğu sakıncala-ra haklı olasakıncala-rak dikkat çekmek isteyen eleştirilerdir.

12 Mesela bk. First Mystics in Turkish Literature, trans. Gary Le-iser-Robert Dankoff, Routledge 2005. DeWeese bu çeviriye yazdığı 22 sayfalık takdim yazısında Köprülü’ye olan eleştiri-lerini dile getirir; Sufiyân-ı Nohostîn der Edebiyat-ı Türk, fars. trc. Tevfik Sübhanî, Tahran 2005.

13 Mesela bk. Dressler, Markus (2016). Türk Aleviliğinin İnşası: Oryantalizm, Tarihçilik, Milliyetçilik ve Din Yazımı, çev. Defne Orhun. Bilgi Üniversitesi Yay. İstanbul. Kitap Türkiye’deki Ale-viliğin tarih yazımını konu edinmekle beraber, esas itibariyle Köprülü’nün din tarihçilik metot ve anlayışını eleştirmek için yazılmıştır.

Diğer bir kısmı ise yukarıda da ifade ettiğimiz üze-re, ya Köprülü’yü iyi anlayamamaktan, ya yeni bir şeyler söyleyerek orijinal olmak iddiasıyla kendine yer açmaya çalışmaktan kaynaklanmaktadır. Köprülü’nün belki eserlerindeki yaklaşım ve yo-rumlarından, ileri sürdüğü görüşlerinden ziyade, karakter olarak eleştirilecek da noktaları vardır. Onun kendini beğenmiş biri olduğu, başkalarını -belki haklı belki haksız- küçümsediği, hatta bazen aşağıladığı söylenmiştir. Emsali arasındaki imtiyazlı konumu ona böyle bir karakter kazandırmış olmalı-dır. Etrafındaki gençleri dürüst olmayan bir şekilde kandırarak kendine çalıştırması, herhalde tasvip edilecek bir davranış olarak değerlendirilemez.14 Bilimsel açıdan duruşuna bakıldığında da, kolay sa-vunulamayacak bazı davranışlarının olduğu görü-lür. Atatürk’ün tarih tezi ve harf inkılabı karşısında-ki değişken tavır alışı çok dikkat çekarşısında-kicidir. Gördüğü baskı üzerine, harf inkılabından önce yazdığı Latin harfleri aleyhindeki yazılarında ileri sürdüğü fikir-lerden dönmesi; Atatürk’ün ideolojik tarih tezine Zeki Velidi Togan gibi Türkiye’yi terk etme pahasına karşı çıkacak cesareti gösteremeyip hiçbir bilimsel dayanağı olmayan bu tezi kabullenmesi hiç de övü-nülecek bir bilim adamı duruşu olmamış, onun gibi birine yakışmamıştır.

Her halü kârda Köprülü ne kadar eleştirilirse eleşti-rilsin, onun büyük bir tarihçi olduğu gerçeği ve Türk tarihçiliği içindeki yeri bizce açıktır. O kanaatimizce modern Türk tarihçilik tarihinde tıpkı öğrencileri Abdülbaki Gölpınarlı, Osman Turan ve Halil İnalcık gibi müstesna mevkiini koruyacak ve açtığı ufuk-lar daha yılufuk-larca sonraki nesillere yol göstermeye devam edecektir. Bunu söylemek, öyle bazı genç araştırıcıların sandığı gibi onu eleştirilemez kılmak değil, bir hakkı teslim etmek demektir. Bugün onun mesaisinin onda değil, belki yüzde birini bile ortaya koyamamış, kırıntı kabilinden konularla uğraşarak emek ve zaman tüketen kendini beğenmiş bazı genç araştırıcıların kibirli eleştirilerinin Köprülü’yü modern Türk tarihçiliğinin temelinden çıkartmaya yetmeyeceğini vurgulamak isteriz. Artık bugün ne Batıda, ne de Türkiye’de onun çapında bir “âlim” değil, bir araştırıcının dahi bulunmadığını, bun-dan sonra da kolay kolay yetişmeyeceğini tahmin

14 1976 yılında merhum Abdülbaki Gölpınarlı ile vaki olan bir görüşmemiz sırasında ondan bu konuda bizzat ilginç bir ta-kım müşahedeler dinlemişizdir.

(6)

etmek herhalde -şu gidişata bakarak- bir kehanet olmasa gerektir. Geleceğin bizlere neler getireceği şimdiden bilinmez ama en azından genel gidişata bakıldığında, âlim tipi -türünün yaşayan son örneği olan Halil İnalcık ve Kemal Karpat müstesna- artık Batı dünyasında da Türkiye’de de bitmiş görün-mektedir.

Bugün onların ve Türk tarihinin başka alanlardaki diğer değerli âlimlerinin kütüphaneleri ve yıllarca göz nuru dökerek kaleme aldıkları çalışmalarının bilgisayar öncesi kâğıt müsveddelerinden oluşan evrakları nerelerdedir, ne acıklı durumlara düş-müştür? Oysa tıpkı Batı üniversitelerinde olduğu gibi, onların evrakları, adlarına kurulan enstitü veya araştırma merkezlerinde muhafaza altına alınmalı ve sonraki kuşaklara örnek oluşturmalı, en azından sarf ettikleri mesainin değerini ve öne-mini kavrattırmalıydı. Üniversitelerdeki akademik geleneğin inşası ve devamının bir yolu da budur. Oysa günümüzde artık giderek âdetâ birer ticarî işletme durumuna geçen Türk Üniversiteleri, bu kadirşinaslığı göstermekten çok uzak oldukları gibi, bırakınız başkalarını, günümüzde Türkiye’de çoğu

üniversite hocası dahi akademik geleneğin ne

ol-duğunu, bilimsel gelişmedeki rolünü anlamaktan fersah fersah uzaktır.

Köprülü bugün Türk ve Dünya Türk Tarihçiliğinde Ne İfade Ediyor?

Yukarıda belirtilen ve çoğu haklı ve yerinde eleşti-rilere rağmen “Köprülü bugün hala bir değer mi-dir?” diye sorulursa, bunun cevabı hiç tereddütsüz “evet” olacaktır. Onu sadece bugün yapıldığı gibi din ve tasavvuf tarihi alanındaki çalışmaları üze-rinden değil, kalem oynattığı bütün konulara dair yazdıkları üzerinden değerlendirmek daha doğru olacaktır. Böyle yapıldığı takdirde görülecektir ki Köprülünün pek çok çalışması hala dünya ve Türki-ye Türk tarihçiliği alanında referans olma durumu-nu korumakta, Türk tarihiyle uğraşan yerli yabancı pek çok araştırmacı onu dikkate almakta ve kitap ve makalelerini kullanmaktadır. Zaten eserlerinin değişik dillere tercüme edilmesi de bunu gösteri-yor. Şüphesiz ki o modern Türk tarihçiliğinin kuru-cusudur ve o yerini hep muhafaza edecektir. Bun-dan sonraki araştırmalar bir yanBun-dan Köprülü’nün görüş, tez, hipotez ve fikirlerini, yorumlarını yeri geldiğinde eleştirirken, bir yandan da onun attığı sağlam temeller üzerinden yoluna devam ederek hem açtığı ufukları genişletecek, hem de yeni ufuk-lar açacaktır. Bilimsel gelişme dediğimiz şey, hangi alan olursa olsun, daima bu istikamette cereyan eder ve etmektedir.

(7)

Kaynaklar

Babinger, Franz (1922). “Der Islam in Kleinasien Neue Wege der Islamforschung”. Zeitschrift der

Deut-schen MorgenlaendiDeut-schen Gesellschaft. Leipzig. (76). pp. 126-152.

Babinger, Franz (1338). “Anadolu’da İslâmiyet: İslâm Tedkîkatının Yeni Yolları” Çev. Ragıb Hulusi.

Dârül-fünûn Edebiyat Fakültesi Mecmûası. (3). s. 188-221.

Berktay, Halil (1983). Cumhuriyet İdeolojisi ve Fuat Köprülü. Kaynak Yay. İstanbul.

Cerrahoğlu, Ahmet Nevzat (Kerim Sadi) (1964). Tarih Anlayışı Olmayan Tarihçi Fuat Köprülü. Gün Matba-ası. İstanbul.

Dressler, Markus (2016), Türk Aleviliğinin İnşası: Oryantalizm, Tarihçilik, Milliyetçilik ve Din Yazımı, çev. Defne Orhun. Bilgi Üniversitesi Yay. İstanbul.

İnalcık, Halil (1968). “Türk İlmi ve M. Fuad Köprülü”. Türk Kültürü. yıl: VI. (65). Ankara s. 289-294. ___ (2002). “Türkiye’de Osmanlı Araştırmaları I: Türkiye’de Modern Tarihçiliğin Kurucuları”. XIII. Türk Tarih

Kongresi, Kongreye Sunulan Bildiriler I. TTK Yay. Ankara. s. 101-122.

Köprülü, Fuad (1966), Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, Diy. İşl. Başk. Yay., Ankara, 3. bs.

Köprülü, Fuad (2005), First Mystics in Turkish Literature, trans. Gary Leiser-Robert Dankoff, Routledge, New York.

___ (2005) Sufiyân-ı Nohostîn der Edebiyat-ı Türk, fars. trc. Tevfik Sübhanî, Tahran.

Köprülü, Orhan (1981). “Fuad Köprülü’nün Hayatı ve Eserleri”. Türk Edebiyatı Tarihi. Ötüken Yay. 3. bs. İstanbul.

(1987). Fuad Köprülü. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay. Ankara.

Köprülüzade M. Fuad (1341). “Bektaşiliğin Menşe’leri”. Türk Yurdu. (8). s. 131-140. ___ (1338-1341). “Anadolu’da İslamiyet”, Dârülfünun Edebiyat Fakültesi Mecmuası, (3-5).

Ocak, Ahmet Yaşar (1995). “Bir Eleştiriye Cevap Yahut Türkiye’de Din ve Tasavvuf Tarihi Araştırmalarının Bazı Zaaflarına Dair”. Türkiye Günlüğü. (37). s. 5-14.

___ (1997). “Fuat Köprülü, Sosyal Tarih Perspektifi ve Günümüz Türkiye’sinde Din ve Tasavvuf Tarihi Araş-tırmalarında Tarihin Saptırılması Problemi”. Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi. (3). s. 221-230.

___ (2002). “Türkiye’de 1980 Sonrası Tasavvuf Tarihi Araştırmalarına Genel Bir Bakış”. Toplumsal Tarih. (108). s. 10-19.

___ (2006). “Anadolu’da İslâmiyet, Fuat Köprülü ve Sonrası”. Muhafazakâr Düşünce (Tarih II). Yıl 2 / Sayı 8 / Bahar. s. 9-18.

Referanslar

Benzer Belgeler

recommendation is made to target 10-16 year old students for yearly screening; and further referral and follow-up processes are planned in

厥陰足脈肝所終。大指之端毛際叢。足跗上廉太衝分。踝

Gerçi 30 y›l önce deniz kestaneleri yumurta- lar›n›n bu ifli hidrojen peroksit adl› serbest radikal arac›l›¤›yla yapt›¤› ortaya konmufltu, ancak bu bilgi

Bence şu anda yaşad ları Türkiye’den, onun somut sorunlarında yetiştirdiği insanlardan hareket etmlyorlt Yerli ve yabancı, başka hikayecilerin ye. dıkları

O kadar ki Ekrem beyefendi artık yapacak iş kalmadığı için heye­ tin başında olarak İstanbula avdeti merkezi hükümete yazmıştı.. Bir telgraf da

Yıldız kümeleri, bulutsular ve gökadalar gibi derin gökyüzü cisimleri için hazırlanmış birçok katalog olmasına karşın, özellikle amatör gökbi- limciler tarafından en

Ozan, romancı, denemeci kişiliğiyle Atatürk olayı na yaklaşan Attila İlhan, Atatürk'ü türlü yönleriyle in­ celeyen Atatürk düşüncesini en sağlam biçimde

[r]