SAYFA:
4
Pazartesi 11 ARALIK 1961" Î T -
'»ALT
MLy
ı^iüiımm.'mıımıııımııııımıııııııımıııııımmımmıııımmmııııırniMinımmmııııı
TKiffEVLÂNA, aşk felsefesi-1TJ1. nj temsil eder. Bu aşk, İlâhî aşktır. (Panteism).
Eflâtunun ortaya attığı gö rüş «Platonism» ’i bütün var lıkların Allahın eseri ve Alla hın her varlıkta olduğunu ifa de eder.
Aşkın aldı benden beni, ba na seni gerek seni.
Yunus Mısraı, Mevlânanm temsil et tiği yeni eflâtunculuk felsefe sinin en iyi ifadesidir. Allah fik rinin geçirdiği tekâmüle bir göz atarsak eskilerin yerle gök arasında harekette tasavvur ettikleri Allah mefhumu, me kândan münezzeh bir Tann fik rine istihale etmiştir. İslâmi- yette bu fikri bilhassa Ebu mus'cl’eş’ari temsil eder. Daha sonraları bu fikri daha da geliş tiren imam gazali Allahın her yerde ve her şeyde olduğu fik rini benimsemiştir. Bu gelişme eski felsefede Sokrat, Aristo ve Eflâtun taraflarından ileri sü rülmüş olan görüşlerin benze ridir. Bilhassa Eflâtunun görü şü İslâm âleminde derin tesir ler yapmıştır. Mevlânanm genç yaşta bu felsefe ile temas etmiş olduğu muhakkaktır. Bu husus ta Yunan filozoflarının arapça ya çevrilen eserlerinden fayda landığı gibi Konyada Rum bil ginlerinden rumca öğrenip o
kaynakların aslına da nüfuz et tiği muhakkaktır. Yalnız filo zofların kafasında kuru olan bu fikirleri Mevlâna şiirin po tasında eritmiş ve ona hariku- lâde bir güzellik vermiştir.
Aşk geldi, damarımda kan kesildi, beni kendimden aldı
Sevgiler ile doldurdu, be denimin bütün cüzülerini Sevgili kapladı, benden ka
M evlâna - Şems :
iki denizin buluşması
1244 yılı Ekim ayı içindeydi. Mevlâna Konya da İplikçim medresesinde mûtat dersini vermiş, evine dönüyordu. Yolunun üstünde birdenbire der viş kıyafetli genç bir adam belirmişdi. Genç der viş, Mevlâna’ya şu suali soruyordu: Ilazreti Mu hammet mi büyük, Bayazıd’ı Bastamî mi?
Mevlâna tereddütsüz: Elbette Ilazreti Muham met, dedi. Fakat Derviş:,
— Ama, diyordu, Muhammet, yarabbisinî ge reği gibi bilemedi. Bayazıd ise: «Ben kendime hamdederim. Vücudumun içinde Allah’dan başka şey yok» dememiş miydi?
Mevlâna, «Hazreti Muhammet, dedi; günde yetmiş makam aşıyordu. Her makama ulaşttkça bir evvelkisinde istiğfar ediyordu, Bastamî ise, ilk makamda kalmıştır.»
Bir şifreyi andıran bu soru ve cevap, iki bü yük adam arasında tarihin kaydetmediği bir dost luğun doğmasına sebep olmuştu. Eıı konuşmanın yeri «Merecûl Bahreyn», (iki denizin kavuşması) ismiyle anılır.
Seıns-i Tebrizîye ait âlem. Üzerinde (A l lah) âdı ile âyetler yazılı olan bu âlem Mevlâna Müzesindt- dir.
lan yalnız bir ad, Ondan ötesi hep, o....
Mevlâna Daha sonra, şunu söylüyor: «Aşksız olma ki, ölü olmaya sın, aşkta gül ki, diri kalasın» Bu Tanrı - tabiat içinde daimî bir gelip gitmenin, hep ona in kılâp etmenin ve hep ondan doğmanın ifadesidir.
Bu felsefe, ölümü, ölüm kor kusunu yenmek demektir. Çün kü ölüm yok olmak değildir. Ezelî ve ebedî olan varlığa ka vuşmaktır. Bunun içindir ki, Mevlânanm ölüm günü bir yas günü değildir. O şeb’i arus zi faf gecesidir.
«Akıl, bütün gidilecek yol lan bilse bile
Aşk yolunu bilemez, şaşı rır kalır.
Mevlâna Bu felsefe akılla gönülün zıt lığı değil, yarışmasıdır. Mutlak ve büyük akıl Allahındır. Kul daki eksik akıl, gönül aşkıyle birleşm edikçe, yaratıcı olamaz.
Mevlâna, ölmeden Allahına kavuşmak sırrmı aramıştır. Mü ziğin, şiirin cezbesinde yaptığı semâ raksı esnasında o visali bulmaktadır: «Semâ, sevgilinin vuslatine erişmek içindir - Bü yük divan»
«Zamandan, zaman kaydın dan kurtuldun mu, Tanrıya mah rem olursun - Mesnevi»
«Bâde, bizden mest oldu, biz ondan değil; kalb ve beden biz den vâr oldu biz ondan değil -
Mesnevi»
Mevlânada bu İlâhî cezbe, Tebrizli Şcms’in ateşlemiş ol duğu tahmin edilebilir. Nite kim, büyük divanında bu İlâhî arkadaşlığın uzun hikâyesine rastlarız.
«Yollara sular dökün Bahçelere müjde verin Bahar kokuları geliyor, O geliyor, O..
Gökler, yeryüzünü kapla dı,, örttü bir anda Bir anda dört yanı, misk gibi bir koku sardı Bir anda bir velvele, bir kıyamet koptu cihanda O geliyor.. O....
Mevlâna - A. Kadir tercü mesi»
. Mevlâna, bütün zamanların en büyük şairlerinden birisi dir. Farisî yazmakla beraber hayalindeki genişlik fikirlerin deki parlaklık pek çok Türk şairine ilham kaynağı olmuş tur. Yunusla Şeyh Galip bu il ham alanların en büyükleridir. Yunus Emre, Mcvlânayı şahsen tanımıştır onun görklü nazarı bize yöneleli» dir ki, onunla göz göze geldiğini ifade etmek tedir. Ayrıca Yunus, Mevlevi lik çilesi de geçirmiştir.
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi