• Sonuç bulunamadı

MEVLANA VE FELSEFESİ Prof. Dr. İbrahim Agah ÇUBUKÇU

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "MEVLANA VE FELSEFESİ Prof. Dr. İbrahim Agah ÇUBUKÇU"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MEVLANA VE FELSEFESİ Prof. Dr. İbrahim Agah ÇUBUKÇU

flAYATI

Muhammed CeJaJeddin, kimi kaynaklara göre H. 604/M. 1207'de Belh'de dünyaya gelmiştir. Kimi araştırıcılara göre ise daha erken tarihlerde doğmuştur. Türk soyundandır.

Mevlanıı'nın babası Belh'de tanınmış bir bilgin olan Bahaeddin Veled b. Hüseyn b. Hatilıi'dir. Bu değe.li kişi Sultan ul-Ülema saniyle de tanınır. Mevlana Celaleddin henüz beş yaşındayken babası Belb.'den ayrıldı. Bahaeddin'in Şam, Hicaz, Malatya, ErzinLan ve Akşehir gibi illeri dolaştığı kaynaklarda söylenmektedir. Bahaeddin'in Konya'ya geliş tarihi hakkında çeşitli söylentiler vardır. İbtidaname'de Bahaed- din Veled'in Konya'ya H. 626/M. 1228 de geldiğinden söz edilmektedir.- Muhammed Celaleddin, Konya'ya gelmeden önce babasiyle yaklaşık yedi yıl kadar Karaman'da (Larende'de) kalmıştır. Yaklaşık H. 623 yı- lında Şerefeddin Semerkandi'nin kızı Gevher Hatlİn'la Karaman~dıı ev- lenmiştir. Annesinin mezarı da Karaman'dadır.

Konya'da Muhammed Celaleddin'ııı babası Sultan ul-Ulama say- ,gınlık görmü~ ve A1aettin Keykubat'ın babası onun adına Hüdavendigar

Medresesi'ni yaptırmıştr.

Bahaettin Veled H. 628/M. 1230 da hayata gÖ7lerini yummuştur.

İyi yetişmiş olan Muhammed Celalettin'e babasının öğrencileıiiıdcn Seyyid Burhanettin Muhakkik'in tasavvufun özünü aşılamağa çalıştığı bilinmektedir. Burhanettin ölünce Muhammed eelalettin beş yıl süre- since çevresine dinselöğüt vermeğe devam etmiştir~ H. 642/M. 1244 de mutasavvıf Şemseddin Muhammed Tebrizi'yi Konya'da görüyoruz.

Anlatıldığına göre Şemsettiıi Tebrizi, Mevlana'ya sormuş: "Bayezit

Bistamİ mi büyük, yoksa Hz. Muhammed mi?" Muhammed Celalettin

hemen yanıt vermiş ve Hz. Muhammed'in daha büyük olduğunu söy-

lemiş. Bayezit'in "kendimi tesbih ederim Şanım ne yücedir" gibi söz-

(2)

98 İBRAHİM AGAH ÇUBUKÇU

lerinin hir kıvıleımla taşkınlığın işareti olduğunu, oysaki Hz. Muham- med'in manevi halinin. çok geniş bulunduğunu belirtmiş.

Mevİiina'nın yanıtı Şems'in çok hoşuna gitmiş. İki manevi kişi Tanrı yolunda dost olmuşlar. Mevliina, Şems'i o denli sevmiş ki, manevi öğren- cilerini unutmağa başlamış. Öğrencilerin yakınmasmdan rahatsız olan Şems H. 643 IM. 1245 ue Şam'a gitmiş. Bu kez Mevlana daha çok yal.

nızlığı seçmiş. Şems'i getirtmek üzere oğlu Sultan Veled'j' Şam'a yolla- mış. Şems dileklere dayanamıyarak Sultan Vcled'le Konya'ya dönmüş.

Ancak yine Mevifma'nın öğrencileri sızlan.ınağa başlamış. Şems de bu türlü davranışlardan rahatsız olduğundan H. 645 IM. 1247 de ortada!l kaybolmuştur.

Mevlana, Konya'da çok sayılan ve çok sevilen bir insandı. Onu ç'evresinde Başvezir Emir Pervane, Selçuk Sultanı Alaeddin II, Bük- nettin ve daha sonra İzzettin Keykavüs vardı. Ayrıca Ahilerden tanın- mış kimseler bulunuyordu. Soylu kişilerden tutunuz da işçilere kadar Mevlana'nın etkisi yayılmıştı. Ancak Şeıııs'in kaybolması Mevlana'yı son derece üzdü. Gittikçe yalnız hir yaşamı seçıııeğe başladı. Şems'e manevi bir aşkla bağlanmıştı. Hatta kimi zaman kendisini onunla öz- deşleştiriyor ve gazcllerinin altına Şems imzasını atıyordu.

Mevlana bir süre sonra Şems'in yerine koyduğ';l Kuyumcu Selii- huttin Zerkub'da aradığını bulmağaçalıştı. On yıl kadar dostluktan son- ra Selahuttin öldü. ::\Ievliina bu kez de Çelebi Hüsamettin Hasan h.

Muhammed b. Ali'yi manevi dost edindi. On yıl kadar Hüsamettin onun halifcliğini yaptı. Mevliina tanınmış Mcsİıevi'sini onun dileği üzerine yazmağa başladı. Hüsamettin H. 672 {M. 1273 de Mevlana'dan hir süre . sonra öldü. 1273 yılında Mevlana da ölmüştü. Mevıiinanın yeri bir süre hoş kaldıysa da oğlu Sultan Vcled onun halifeliğini ısrar üzerine kabul etti, Mevlevi1iği asıl örgütleyen ve ekolün ilkelerini saptayan Sultan Ve-

ied olmuştur!, . .

ESERLERİ:

Mevlana'nın eserleri genellikle farsçadır. Onun Türkçe konuştuğu ve az ,da olsa Türkçe şiirler süylediği bilinmektedir. Arapça, rumca ve

1 Mevlana'nın hayatı için bakınız; Sultan Veled, İbtidananı~; EflillU, Ariflerin Menkı.

beleri, Çeviren: Tahsin Yazıe., İstanbul 1964; ::'v!ecdeddinFeridun h. Ahmet Sipehsalar, Risale-;

Sipehsalar; Mecdut Mansuroğlu, Anadolu'da Türk Dili ve Edebiyatının İlk Mahsulleri (Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, İst. 1946, C.

r,

s. 10 vd );Asaf Halet Çelebi ,Mevıana ve !I!e"levııik, s. 14-50, İst. 1957; Mevıana, Divan.ı Kebir'den Seçmeler

r,

Çeviren: M. Bahar! Beytur, s. XiX ve devamı, İst. 1965; Dr. Neclfı Pekolcay, hlami Türk Edebiyatı, s. 102-105, İst. 1967.

(3)

MEVLANA VE FELSEFESi 99

ibranice de bilen Mevlana geniş hir kültürc sahipti. Kendisi Türk olmak.

la birlikte o sıralarda sarayda yazışma dili Farsça olduğundan eserlerin- de bu dili kullanmıştır. Başlıca eserleri şunlardır:

1- Divan: Bu eseri Divan-ı Kebir ya da Divan'ı Şeıııs ul.Hakaik adıyla da anılır. Kimi gazellerinde Şemsuddin, Şems-i Tehrizi, Şah-ı Tebriz ve Selahuddin imzalarını kullanmıştır. Bu da Şcm.s-i Tchrizi'ye ve daha sonra da onun yerine koyduğu Selahuddin'e tutkusundan gel- mektedir. Mevlana'nın bu eserinin çeşitli baskılar! vardır. Ayrıca Ru- hailer de basılmıştil'. Mevlfıııa'nın Divan'ı onun felsefesini, insancıllığını ve ilahi aşkını dile getirmek bakımından oldukça önemlidir ..

2- Mesnevi: Altı ciltlik bu eser, tasavvufu çeşitli hikfıyelerle anlat- maktadır. Mevleviliğin halk tarafından sevilmesinde Mesnevi'nin hüyük etkisi vardır. İsmail Ankaravi, Sarı Abdullah Efendi ve Ahidin Paşa tarafından Türkçe olarak ayrı ayrı açıklanmıştır. Mesnevi çeşitli yabancı dillere çevrilmiştir. İngilizce ve Almanca tam çevirisi bulunan Mesnevi, Batılı okurları da etkilemiştir.

3- Mecalis-i Sab'a: Bu eser, Mevlana'nın kimi Türkçc öğütlerinin adı bilinmeyen birisi tarafından Farsçaya yapılmış çcvirisidir. Ahlaki ve tasavvufi olan eser, camide yapılmış öğütleri, ayet ve hadis açıkla- malarını içerir.

4-. Fihi Ma Fih: Mevlana'mn özellikle Başvezir J\Iuiniddin Per- .vane'nin hulunduğu toplantılarda söylediği öğiitleri içerir: Tasavvu.f ve ahlak bakımından önemlidir. XIII. yüzyılın kimi siyasi havasını yan- sıtma bakıDlından da önem taşır.

5- Mektubat: Mevlana'nın Selçuklu sultanlara, bakanlara, doktor- lara, hakimIere ve abilere yazdığı mektupları içerir. Eser, Selçuklu tarihi açısından önemlidir

2•

Feridun Nafiz Uzluk tarafından Mevlana'nın 144 mektubu 1937'dcya)'ımlanmıştır. Divan-ı Kebir'den Yapılmış Seçmeler, Rubailer, Mesnevi ve Fihi Ma Fih, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Türkçeye çevirtilerek basılmıştır.

MEVLANA VE FELSEFE:

Mevlananın, Yunan felsefesini okuduğu anlaştlmaktadır. Mesnevi'de Eflatun'dan, ealinus'tan ve sofistlerden söz etmektedir. Üstelik Yunan felsefesini incelemiş olan Gazzali'niıı, Eş'ari'nin ve İbn Sina'nııı görüş-

2 Hak. AsafHaIet Çelebi. Mevıana Ve Mevlevilik,;. 60-67; Mevlana, Di,an-ı Kebir'dcn Seçme Şiirler, Ünsöz (S. XXXVIll); Dr. Koda Pekolcay, İsliımi Türk Edebiyaıı, s. 105; Kamil Yaylalı, Mevıana'da İnanç Sistemi, s. ıı.1-115, İstanbul 1975.

(4)

100 İBRAHİM AGAH ÇUBUKÇU

lerine yer vermektedir. Hatta GanaIi'nin İslam hukukuyla ilgili, Vasit adlı eserinin adını yazmaktadır. İlkçağ felsefesinde çok geçen dört öğe- den (ateş, hava, su ve toprak) örnekler anlatmaktadır. Bir aşk öyküsünü İbn Sina'nın al-Kanun fi't-Tıbb'ından almıştır. Akılcı Mutezile'yi ve sünnilerin inan,;da önderi Ebu'l-Hasan al-Eş'ari'yi ve Maturidi'yi çok iyi incelemiştir. :Mevlana, Kelile ve Dimne'nin, Hakim Senai'nin Div~n ve Jşknamesiniıı, Feriduddin-i Attar'm Musibetnamesi ile Mantık ut- Tayr'ının etkisinde kalarak Mesnevi gibi ölmez bir eser yazmağa giri~- miştir. Demek ll} Mevlana doğu felsefesini de iyi hiliyordu

3•

Gerekdiva- nında ve gerek,;ci\fesnevi'sinde varlık felsefesine, özgürlük felsefesine, ahlak felsefesill(: ve insan felsefesine değinmiştir. Ancak Mevlana akılcı filozoflara zaman zaman çatar. Aklın Tan:rısal gerçeği buluncaya. değin işe yarıyacağını, ondan sonra aklı bırakıp inançla ve aşkla evrensel sorunlara dalmanın gerektiğini savunmuştur.

IVlcvlilna, "filozoflar" gözüyle genellikle inanmayanları, kimi zaman da Yunan felscfesinin etkisinde kalanları kastetmiştir. Öyle anlaşılıyor ki Mevlana, İlkçağ felsefesi karşısında Gazz.ali'nin düşün- celerinden esinlenmiştir. Nitekim Gazzali Tehafut al-Felilsife'de Yu- nan felsefesinin etkisinde kalan Farabi ve İbn Sina'yı acı acı eleş- tirmişti. Gaz.z.ali nasıl Aristo'nun etkilerine karşı çıkmışsa, Mevlana da onun gibi aklı tcmel al~n düşünürleri eleştirmiştic4. Bu tür filozofları küçültmek için bir bedevi ile bir filozofun yolda arkadaşlığını anlatıyor:

Bedevi, devesine iJ>:idolu çuval yükJemiştir. çuvalın birinde buğday, ötekinde kum vardır. Filozof, Bedevi'yi uyararak kumu dökmesini, buğdayı iki çuvala yarı yarıya koymasını anımsatıyor. Böylece yükünün hafifleyeeeğini aıılatıyor. Bu düşünce Bedevininpek hoşuna gittiğinden filozofa hayran kalıyor ve bağlanıyor. Ancak Bedevi işin sonunda filo- zofun beş parasız ve başı dertten kurtulmayan bir kişi olduğunu anlayın- ca ondan uzaklaşıyor. Senin aklın ve hikmetin bir işe yaramaz anlamın' da sözler söyleyerek' filozoftari. ayrılıyor.

Mevlana bu öyküyü anlatırken filozofu "akıllı ve özgür", "hayal ve baş ağrısı eldı; eden" kişi olarak nitelendiriyor

5•

Bu deyişlerden de anlaşılıyor ki, 'Mevlana filozof deyimiyle geneııikle imandan yoksun düşünürleri tanımlamak istiyor. Nitekim öykünün sonunda "tabiatt.an

3 Bak. Mevlana, Mesnevi, C.I, s. B-C, Çeviren: Yeled İzbudak, İstanbul 1973; Mesuevi.

C. ll, s. 169. •

4 Bak. Mevlana, Fihi lIIafilı, s. XXIII, Çeviren: Meliha Diker Anbareıoğlu, İst.1969;

Mesnevi, C. I, s. 172; M"snevi, C. 111, s. 205, 324-325, İstanbul 1974; Mesnevi, C. II, s. 160, 169.

S Bak. Illedana, Mesnevi, C. LL. s. 243-245.

(5)

MEVLANA VE FELSEFESİ 101

doğan, hayalden meydana gelen hikmet, Tanrı numnun feyzinden na- sipsiz bir hikmettir" diyor.

Mevlana sofistleriu, septiklerin, natüralistlerin ve rasyona! istlerin felsefesini yerınekle hidikte inanca dayalı, doğunun havasmı taşıyan bir felsefe yapmaktan geri dıırmuyor. Gazzali nasıl al-Munkız Min ad.Da.

lal'da kuşkudan imana ulaşırken felsefe yapıyorsa, Mevlana da Diva- D'ını ve Mesnevisini yazarken ölmez bir biçimde varlıkta birlik felsefesi yapıyor. Dolayısiyle felsefenin çeşitli sorunlarını da kendine göre açık- lıyor. Mevlfma'nm varlık felsefesinden başlayarak felsefi konuları nasıl işlediğini yeri geldikçe daha sonraki satırlarda izleyeceğiz.

MEVLANA'NIN VARLıK FELSEFESİ:

Düşünürler ötedenberi varlığm nasıl meydana geldiğini kendi ken- dilerine sbrmuşlardır. Varhğm ilk maddesinin su, hava, ateş ya da top- rak olduğunu ileri süren Yunan düşünürleri gelip geçmiştir". Varlığın öncesiz bir biçimde bir ilk hareket vericiden çıktığını söyleyenler de olmuştur. İslam dininde ise vartığm Tanrı'nm dilemesi)' le var olduğu vurgulanmıştır. İslam'da orta yolu benimseyenler, varlığın Tanrı'nın

"kün feyekün" yani" ol deyince olur" buyruğu ile yaratıldığma inanır- lar. Ancak İslam'da varlık konusunda değişik yorumlar da yapılmıştır.

ittihatçılar, hululcular ve işrakçılar, Tanrı - Varlık ilişkisini farklı bi- çimde açıklamışlardır. İttihatçılar Tanrı ile insanm birleştiğini, hulul- çular Tanrı'nın insanın kalbine girehileceğini, işrakçılar ise varhğm Tanrı'dan ışığın güneşten çıktığı gibi yayıldığmısöyleınişlerdir. İslam- da Farabi ve İbn Sina gibi akılcı düşünürler ise varlığın nedenin zat bak'mından Tanrı olduğunu, ancak varlığın zaman bakıınından öncesiz bir biçimde var bulunduğunu ifade etmişlerdir.

Mevlana ise varlığm birliğini dile getirrneğe çalışmıştır. Varhkda birlik felsefesinin ilk tohumlarmı Mansur Hallac (ölm. H. 309 IM. 922)'da ve Bayezit Bistamı (öJm. H. 26IjM. 874)'de görmekteyiz. Esaı,eD bu düşünürler varııkta birlik feısefesini Kur'an'm kimi ayetlerinden ve Hz.

Muhammed'in konuyla ilgili hadislerinden çıkarmışlardır. Bu konudaki kimi ayetler şunlardır:

1- "Nereye yönelirseniz, Allah'a kulluk yönü oradadır"6.

2- "Attığın zaman (okunu) sen atmadın, fakat Allah atmıştı"7.

6 Bak. Bilkara suresi, ayet, 115.

7 Bak. Enfal sUresi,ayet, 17.

(6)

102 İBRAHİM AGAH ÇUBUKÇU

.

,

3- "Aııah göklerle yerin lşığıdır"8.

4- "O'nun (Aııah'ın) zatından başka her şey yok o1ı;cudur"9.

5- Yeryüzünde bulunan her canlı geçicidir. Ancak 1:üyüklük ve iyilik sahibi olan Rabbinin zatı sonrasız kalacaktırlO.

Varhkda birlik felsefesine kaynak gözüyle hakılan kimi kudsi ha- disler de şunlardır:

1- "Benim dost edindiğim kimseye düşmanlık edene sa'/aş iltın ede- rİın. Kulum bana zorunlu kıldığı m nesnelerden daha sevirıli hir şeyle yaklaşamaz. Nafile ibadetIerle kulum bana yaklaştıkça ollU severim.

Ben kendisini sevdim mi artık onun işiten kulağı, gören gözü, tutan di, yürüyen ayağı olurum. Benden bir şey isterse onu e1belte veririm.

Bana sığınırsa onu korur güvenli kılarıııı"!!.

2- "Ben bir gizli hazine idim. Bilinmek istedim ve hal,l:1 yarattıın.

Onlar da beni benle tanıdılar"ıı .

Tasavvufcularca kuııaııılan hu ifadenin uydurma hadi~ olduğu be- lirtilmiştir'" .

3- "Allah Ademi kendi hiçimi üzerine yarattı". Bu 1 ir hadistir.

Gazzali, hu hadisi daha haşka anlamda da yorumlamıştır!'.

Bunların dışında sfıfilerce benimsenen ve hadis olduğu ~anılan kimi sözler de şunlardır:

"Ne göğüm, ne de yerim beni içereınedi, ancak mü

III

i

1

kuluınun kalbi beni içel'di". "Allah'ı bütün kalpleriniıle seviııiz". "}\ im kendini hilirse Tanrı'sını hil

i

r"14.

Kuşkusuz bu gibi sözlerin ve ayetlerin d"ha başka örnelderini ver- mek de ınümkündür. Ancak bu kadarla yetinerek varlıkda :)irlik felse- fesini Mevlana'nın nasıl anladığını açıklamağa çalışalım:

Kuşkusuz Mevltma'dan kırk-elli yıl öme Muhyiddin İln ul-Arabi (ölm. H. 638/1\'1. 1240) ve daha sonra Sadrettin Kone,,! (ölm. H. 673 (NI..

8 Bak. Nur sUresi. ayet, 35.

9 Bak. Ka.as stiresi, ayet, 88.

10 Bak. Ralunan suresi, ayet, 26.

II Bak. Bııhar!, C. VII, s. 190, Mmr 1315; K. Yaylalı, Me\'lana'da İnanç ,istemi, s. 139.

12 Dak. Ömer Rıza Doğru!, İsHimiyetin Geliştirdiği Tasa\'\'uf, s. 21; İst. 1Ç18.

• Bak. Aclııni, Keşf al.Hafa, II /191, rakanı 2016, Haleb baskısı; Aliyyul.}~ari, a1.Ml\snlı.

s. LLO,rakam 232, Beyrut Sehabi, Makasıd al.Hasanc, s. 327, rakam 838, Kalıire 1956, 13 Bak. Gazzali, İlcaıli ul.r\\'am An İlm il.Kelam, s. 4, Mısır 1309.

14 Bak. Ümer Rıza Doğrul, aııılan eser, s. 21-22; Kamil Yayınlı, anılan escr, s. HO-143.

(7)

MEVLANA VE FELSEFESI

ıo~

1274) varlıkda hirlik felsefesini i~lemi~lcrdir. Ancak Medana konuya da- ha coşkun girmi~ ve canlılık getirmi!jtir. Felsefesine Tanrısal aşkı kat- tığını düşünürsek l\Ievlana'T}ın ko~uyu nasıl renklendirdiğini daha iyi (leğerlendiririı. ~levl<1na ilerde göreeeğ;miz gihi insana yüce hir d(~ğer verıni~ ve onu Tanrı'ıun sevgisine layık bir varlık olarak görmü~tür.

Hel' şeyi imanda aramıştır. Ona f;öre insan ruhsal açıdan inceldikçe her şeyin hayalden iharet olduğünu, varlık olarak yalnız Tanrı'nm bu- lunduğunu kavrar. İnsanda Tanrı'da erimc yeteneği vardı •.. Zaten O Tanrı'dan gelmiştir. Bakmız IVIevlana kendi deyişiyle konuyu şöyle an- latıyor: "Kimyayı meydana getiren odur. Kimya ne oluyo •. ki ... Bu öğii7 varlık ddilid ir. Varlık ise hatad ••.... On un varlığına karşı yok ol- mak gerektir. Onun lıu7tll'llııda varlık nedir. Anlamsız bir ş{~ydeıı iba- rettir. Bu zahiri vücudun Allah'lIl varlığıyla var olduğunIl (bir kimsenin) bilmemesi körliiğiin delilidir.

"Zaten bu alem ",izin eanlanııl711l hapishanesidir. Uyanın o tarafa gidin ... Bu :ıleınin sınırı vardır. O [dem ise esu,;;en sımrsızdır. N akış ve niçim o anlama settir, engeldir"lS.

Mevl<1na biçimin hir görüniişten ibaret lmluuduğunu, hiçimden geçenin varlıkta hirliği kavrayaeağını belirtiyor. Doğadaki .her nesneyi Tanrı'nın bir habercisi, hatta amın zatının görünüşü olarak nitelentliri- yol'. Mevlana'ya göıe varlık Tanrı'nın "ol" demesiyle bu halde göriin- ıneğe başlamıştır. Geıçekte her şey geçici, Tanrı kalıcıdır. Bu alem b;r düş ya da gölge gibidir. İnsan kendindeki gizli eevherlere layık olmağa çalıştıkça varhktaki birliği de görür. Yine lVIcdi'ına'nın kimi deyişleriyle konuyu aydınlatmağa çHlışalım:

"Serke~ sureti eziyetle critip)' ok et ki onun altında define gibi olan hirliği göresin ... Hepimiz yayılmıştık

H

hir eevherdik. Orada başsız ve ayaksızdık. Güneş gibi bir eevhcrdik. Düğümsüz ve saftık su gibi. O gü- zel ve latif ıŞık, biçime gelince kak l.urçlarııılIl gölgesi gihi sayı meyd:ma çıktı. Manc.nıkla hurçları yıkın ki bu böliiğün arasından :.yrılık kalk- sln"16.

l\~cvlana, felsefesinde Tanrı'yı, encni ve imanı i)z(kşle~tirerek hem varlığın nedenini Tanrı'ya göl ürnı.üş oluyor, hem de insanın evrendeki yerine bir anlam veriyor. İnsanın üziinde gizlerin yattığını vurguluyor.

İnsanııı var olma amacınııı, görünen £ılemde erdemli davranışlarla ken- di gizlerini kavraması ve Tanrı'da yokluğa u~aşması olduğunu sUylü-

15 Bak. Mesııevi, C. I, s. 41-42.

16 Bak. Mesııevi, C. I, s. 54.-55.

(8)

ıo.ı

ıBRAHIM AGAH ÇUBUKÇU

YOl'. Bu aşamada da yalnız yarlıkta birliğin görüleceğini ifade ediyor.

Böylece de hu ülemin bir düşten ve görünüşten başka Lir şeyolmadı.

ğını kanıtlamağa çalışıyor. Konu, onun Şı~deyişleriyle daha çok aydın.

lanacaktır: "Erkek, kadın kaydı kalkıp bir olunca o bir sensin. Birler de aradan kalkınca kalan yalnız sep,sin. Kendi kendinle huzur tavlasını oynamak için hu "hen" Ye "biz" i vüefıde getirdin. Bu suretle "hen"

ve "scn"ler genellikle bir can haline gelirler, sonunda da sevgiliye mus.

tağrak olurlar"

17.

"Ey olıı!? ve hozuluş aleminde tamamiyle çürümüş eanla'r! sonsuz canlarınız lll' viicııde geldi, ne de doğdu"18. "Oğul.. ..

ınutasayvıflarıı'ı ('zlH'rleneeek dersleri, kitapları yoktur. Ama gönülle.

rini adamakıllı l'arlatml~lar, isttkten, tutkudan. cimrilikten ve kinden arınmışlardır ... Gönül aynasının sınırı yok!ur. Burada akıl susar yahut şaşırıp kalır. Schebi de şu: Gönül mü Tanrı'dır, Tanrı mı gönül? Hem sayılı, hem sayısız olan (hem çokluğa dalan, hem hirliği bulan) gönül.

den başka hcl' nakşın aksi geçip gjd(~r, sonsuz değildir ... Gönüllerini parlatmış olanlar, renkten, kokudan kurtulmuşlardır. Her nefeste zahmetsizce hir güzellik görürler")

9.

Görüiiiyol' ki Mevlana'ya göre yarlıkta birlik felsefesine günül temizliğiyle ulaşılahilir. Ulaşılınca da insan ve evrenin geçici görünüşü yok olm. Birlik kavranır. Her şeyin Tanrıyla var olduğu. anlaşılu.

MEVLANA'DA T ANRI AşKı.

\

.

Ml'vlana, Divan'ında coşkun biçimde Tanrı aşkını dile getirmeğc ÇalıŞıı, !\'!esnevı'de de Tanrı aşkının itici güeü açıkça görülür. O, 2!?kın gücüne inanır. Gazellerİnde kimi zaman Şems ~d.Din Tebrizi'den söz eder

2o•

Onun, Tanrı'nın maşuku olduğuna inanır. Kendisi onda Tanrı'.

nın a!?klUlgöıür. Kimi zaınan da kendini Şems yerine koyar. İnsan Tan- rı'ya ya,raşır, erdemli hir yol izledikçe, Tanrı'nın sevgisine hak kazanır.

Tanrı'nın sevgilisi olma yeteneği yalnız insanda vaıdır. İnsan evrendeki yerini değerlcndirdikçe ve her şeyi Allah için yaptıkça yüeelir. Tanrı'yı seven ve kendi nefsini (~ğiten insan Allah'ın sevgilisi olma onuruna ula- şır. Allah sevgisinin taşkın anlarında insan kendini de unutur. Varlıktu birlik görür. Taı!rı'dan başka her ş(~yin birer göl/;e gibi ya da düş gibi olduğunu kavrar. llu durumda aşık ve maşuk varlıkta bir olur. Şimdi km:ıuya açıklık getirmek için Me,liina'nın kimi deyişlerinden örnekler verelim:

i7 Bak. :lIemcvi. C. T. s. 14:l-144.

18 Bak. :McsncYi, C. L s. 153.

19 B,k. Mcsnevi, C. 1, s. 2,8-279.

2lJ Bak. Mevlana, .Divan-! Kebir"dcn Seçmeler I, s. 63-64, 71, 99.

(9)

MEVLANA VE FELSEFESi 105

"Bend~ maşukıın yaktığı hir gönül var. O yanıştall cihan harmanını gönlüm yaktı. Bir mum, bir kulun canına öyle bir can verdi

IJII

ateş hiçbir ateşp h.~nzemez ...

"21

"Sevgili ol ve sevgiıiyi gör. Gönüı ol ve dostu gör. Yürüyen servi.

ıerin ardınca akar suıarı, gül hahçeıerini gör ... "2L.

"Evlat! Scn cansın, sen başsın. Senin yerini tutacak kim var? Söyle sen aynasın, kendine hak. Senin yerini tutacak ,kim var söyle? Kendi yanağını öp, kendi kuıağına sır söyle. Kendi güzelliğini gör, kendi öv- günü söyle. Sırrın mecaz değildir, nazın hoşuna değildir. Sır senin kulu- ğın içindir. ~azında yine senin içindir ... "23

"Ben senin nişanını yazınca, kakm aşkından yarılır. Aklım senin o acı ayrılığından YOlUIlUkaybeder ... Yüzi.m, :ışktan altın gibidir. Bende senelen binlerce eser var. Sevgilim! Bana doğru bak. Canına yemin ede- rim ki hen böyleyim. Sevgilim! Senin diyarına gelen ancak senin kokun- da gelir. Seni araştırmaya sebep, senin güııer saçmaklığından başka ne olabilir ?"24

"Ne ınutlu o zaman ki, hen ve sen birlikte adumın kapısında oturltr- duk. Ben ve sen iki nakış, iki suret, ama can bir ... Ben ve sen: bensiz

VI'

sensiz olarak zevk yönünden birleşelim. Bak ki 'şit ben ve sen, o zaman perişan hurafelerden kurtulup ne güzel neşeleniriz. İşte höylece hen ve sen hirlikte güldüğümü? makarnda gögiin dudu kuşlarının hepsi de ş.~ker yemeğe başladılar... Bi; im iki şahsiyetimiz vardır: Biri sııretimizle bu toprak ü7erindeyiz. Öteki ruhumuzla sonsuz cennette, zevkler ve tatlılıklar ülemindeyi?. Ben ve sen birlikte"25.

"Ölü idim dirildim. Göz yaşı idiın, tebessüm oldum. Aşk d{~vleti geldi ve hen sonsuz olan devlete eriştil'im"26.

"Ölünüz ... ölünüz ... Bu aşkta ölünüz. Bu aşkta ölürseniz gerçek ruha sahip 0Iursunuz"27.

"Aşk, crdemde, bilimde, defterde, kağıtlarda değildiı: ... Aşkııı 'dalı öncesizde, kökü sonsuzdadı~ ve bu 'ağacın dayandığı ne ar;, ne toprak, vardır, hatta ne de gövdesi"28.

21 Bak. Mevlana, Divan I, s. 113.

22 Rak. Mevıana, Divan III, s. 71.

23 Bak. Mevliinıı, Divıın III. s. ]~ll.

24 Bıık. Divan II], s. 129-130.

25 Bak. Divıın, III, s. 131.

26 Bıık. ASııf Halet Çelebi, Mevlana ve ~Ievlevilik, s. 71.

27 Bak. :ı)'1\l eser, s. 73.

28 Bıık. ayııı eser, s. 75.

/,

(10)

106 iBRAHİM

AGAH

ÇUBUKÇU

"Ey [ışıklar!. Ey a~ıklar! Ben ayıı,lı olan hir aşıkım. Aşk h3şına dü~tü"ü

l li

andan itibaıen

-

>:a>:kınlıktavım ye deli ı:ribiyim. Aşıkım. deliyim

'( ; tl LI '

ve şaşkınlık içinde kalmışım. Orada burada, her y(~rdeyim. Hem de ne , aşağıda, ne yu.kardayım. Arşta ve kürsiide olan henim, asla yanlı~ yap- mayan henim. Alem heniml(~ aydınlawlı. .Yokluk henimle düşünüldü.

Ben hem hilgin, hem erdemli, hem de hfıkimlerin hakimiyim .... Sen göz- lerimde görme giieüsün. Beni gözlerimd., arasana! Ben konuşan bülhli- him, kokan gülüm, sevgilisini arayapım ve hen gizli şeyleıi ortaya Çı- karmak istiyonım ...

"29

Görülüyor ki ~Ievliına Tanrı aşkının en içtenini ve en coşkununu dile getirmiştir

30•

Onun ;\fesnevi'snin çok heğenen Camı "Nist Peygam- ber \ emı dared Kitap" demiştir. Mevlfıli a için söylenen Lu sözü Türk çeye çevirirsek "Peygamber değildir ama kitabı var" diye ifade ederiz.

Mevlana'nın Tanrı aşkını değerlendin~n kimi yazarlar onu vdilerin so- nuncu>:lı olarak nitdcndirmi.:,lcrdir.

MEVL\NA'DA İNSA'\" FELSEFESİ:

M(~vlana'nın düşüncesinde insan fehefesinin önemli bir y(~ri vardır.

Mesnevısinde olsun, Divan 'mda olsun zaman zaman insanı çözümle- ıneye çalı"'ı!'. .Yirminci yüzyıla değin im,anlık birçok buıguya sahip ol- muş, hilim ve teknikte hüyük atılım la r yapmıştır. Aneak insan soru.

nunu felsefl antropoloji açısından açık] ığa kavuşturamamıştır. Mev- lilJla bu işe yaklaşık yediyüz yıl önee parmak basınış ve insanın yazg"

sını dile getirmeye çalışmıştır. Adeta İmanın uasıl hir varlık olduğunu bize anlatmıştır. Bunu yapınak için dı, insanın evrendeki yerini sap- tamakve amacıııı he,irtmek istemiştir. insanın öteki vartıklardan farklı yöni~~rini vurgula.yarak niteliklerini sayıp diikınüşWr. Bakınız hu ko- nuda Mevıiına n~ diyor:

"Kim hen'? Kimim hen? '\"için hir ,ürü vesveseler içindeyim? Ne.

den oradan ~raya sürüklenip tlunıyonmı? Fezalardaki yıldızlardaıı hi- risimiyim ki, hurç1.an burea geçer, uğur,uzluklara ağlar, mutluluklara giilerim? Göklerdeki Imrçlarda alçıdış \ c yiiksclişlenl~ hazan rüzgar- larla süriiklenir, bazan cb kayıtlarla Iwğlanııı.m. Bazan yanan atC'ş, hazan coşan sel.olurum. Ne asıldanıılı, w: fasılda~ıım, hangi pazarlarda satılırım? Bazan gülyahaniIcrin yoluilli bile keserim. Bazan içi dural.

29 Hak. Asaf H. (elebi, anılan eser. s. 85 .

.10 Bak. Mcsııcyi. i.. T, s. 141. ),13.146.11)9,21 J, 23/); Mcsncvi, C. Il, s. 53, 60; Divan I, s. 6, 7, 31 ..32, 40, 99,136; ıt,,!>ailcr, s.51:

(11)

MEVLANA VE FELSEFESt 107

mış ve hüzünlüyüm. Baınn hu iki halden de uzağım ve en yüksek nes- nelerden yiikseğim"31.

Mevlana bu deyişlcriyle insanJll nasıl hir varlık olduğuna dikkati çekiyor. İnsanJll kimi özelliklerini dile getiriyor.

MevJ[lııa 'nm felscfesinde insanm bilinç sahib: bir varlık olması önem taşır. İnsanda iki türlü "Bl'n" vardır. Birisi özel "Ben",ötekisi "Aşkın ben"dir. Ozd hen herk(~ste ayrı ayrıdu. Herkesin ayrı hir özelliği vardır.

Herkesin_ mizat ı, tutkulan ve yapısı değişiktir. Ancak "A;kın ben"

tanrılık hir yetenektir. O herkeste ortaktır. Aşkın ben bilincin derin halidir. Aşkın henin alanında varlığın hil,meti düşünüliir. Bedenin tut- kuları dizginlenir. Tanrı sevilir. Barış, sevgi, dostll'k ve evrensel duygu.

lar egemendir. Bu alnn, felsefenin, san'atın ve dinin gerç(~k alanıdır.

İnsan hayatına aşkın heniıı buyrukları egemcn olıırsa, davranışlar cr- demli olur. Geniş ölçüdı' hcd('nin tutkularına hağlı olan özel ben, insana egemen olursa dayıamşIar kiit-ii yönde gelişir. O halde insanı yücelten asıl öğe aşkm bendir. Bu da herkeste ortaktır. Aneak hilincin derin halini yaşamak da her zaman kolay değildir. Bakalım Mev!ana ını ko- nudaki görüşlerini kentli ifadeleriyıl' nasıl anlatıyOl:

"İnsanlm sayılıdıı, çoktur amma iınan birdir. Cisimlcri çoktur ama canları hirdir. İnsanda öküziin, eşeğein anlayışından ve eanından haşka hir akıl, haşka bir can vardır. O deme erişen, o makarnda Tanrı veıisi oıan kişide d" insandaki eDndan, akııdan başka ve ayrı bir can ve akıl vaıdır. Hayvanı canlarda birlik )'oktur. Sen bu birliği rÜZgal'1Dru- hunda arama. Bu haynmı can ckmek yese, insanı ruhun karnı doymaz.

Bu, yük çekse o sıkıntı çekmez. Hatta onun ölümüyle bu hayvanı ruh neşt.Jenir, sevinir ... İnsanı ruhun bir şcy elelc ettiğini görünce de kıskanç- lığınıIan ölür. Kurtlarili, köpeklerin canı her. ayrı ayrıdır. Bir 0laı1 Tanrı aslanlarının canlarıdır. CanIarI d;ye çoğu! sigasiyıe söyledim. Çünkü

Q

hir tek ean cisme nislH'tle ) Ü7-olur. Gökteki bir tck güneşin bir tek ışığı da cv içlerine "tirunea YÜ7-lcreeışık olur ya! Fakat ortadan duvarı kal- dırdın mı hepsinin de ışığı hir 0Iur"32.

Mevlana insanın I)ilineiyle vc ~klıyla hayvanılan farklı olduğunu helirttiği gibi sorımıhıluk taşıyan Jıil' varlık olduğunu da vurguluyor.

İnsan tasarıları ve amacı olan, toplum içinde görevi olan Tanrı önünde olan bir varhktıl'. Aynı zaınanda insan kendisini öteki nesnelerden ayı- ran, hem de kendi ö:ı:ünü varlığından ayıran yaratıktır. Bu özellikleriyle

31 Hak. A.H. (elebi, anılan eser, s. 89.

32 Bak.'Mesnevi, C. IV, s. 34; A.H. Çelchi, s. 91.

(12)

108 İBRAHiM AGAH ÇUBUKÇU

de insan yaratıkların onurlusudur. İnsan özündeki tanrılık öğeleri ge- liştirilerek varhkta birlik felsefesini de yaşayabilir. Şimdi :Jiraz da Mev- lana'yı kendi deyişleriyle izleyelim:

"Burada gizlenmiş birisi var. Eteğimi tutuyoı. Kendisini gizıemi~.

Beni öne sürmüş. Burada güdenmiş birisi var. Can gihi. Hatta candan da güzel. Bana bir bahçe gösteriyor ve sayvanımı kap:!ıyor. Burada gizlenmiş biıisi var. Gönlümden geçen hayaJ gibi gizli. Ama yüzünün ışığı bütün vücuduma aksediyor. Burada gizlenmiş birisi var. Şeker kamışında şekerin gizlendiği gihi gizlenmiş. Tatlı, şekerci dükkanını zaptetmiş ... Gönlü hastalanan ben hiç kimseden bir derman bulmadım.

Şimdi anladım ki meğerse o dert benim dermanllUmış"22.

Mevlana'nın felsefesinde insanın asıl varlığı Tanrı kOltında ve Zii- tında idi. Sonra O'nun dile"mesiyle insan bu iileme geldi. Bu alcınde varlıkların cansızlar, nebatlar, hayvanlar ve insan olmak üzere derece- leri vardır. İnsan duşünen, karar sahibi, her şeye anlam v,~ren ve amacı olan bir varlıktır. Hepsinden önemlisi de kendi tutkularlIlı dizginleyerek Tanrı'ya ulaşma, O'nda yok olma şerefine ulaşabilen varlıktır. Hayvan- larda ise içgüdü egemendir. İnsan bir kültür yaratıcısı olarak da üstün bir varlıktır. Bakalım Mevlana kendi ifa.desiyle konuya nasıl hir ıŞık tutmuştur:

"İnsan yaratışın rahminden iki kez doğar. İkinei gdişimizde biz bu dünyaya annemizden doğduk"33. "Önce cansızlar ülkesine gelmiş, cansızlıktan nehatlar alemine düşmüştür. Yıllarca nebat olmuş bu fdem- de ömür sürmüştür de nebat cansız şeylerin zıddı olduğu halde bir za- manlar cansızlar ülkesinde bulunduğunu hatırma hile getirmemiştir.

Nebatlıktan hayvanlığa düşünce de nebat olduğu 7.amandaki halini hiç hatırlamaz. Yalnız yeşilliğe karşı eğilimi vardır. Hek bahar geldi mi, çiçekler açtı mı! Hani yeni derviş de genç pire, o yüce bahta eğilim duyar ya! Çünkü bu cüz'i akıldan, o külli uıldandu. Bu gölgenin hare.

keti, o gül dahnın hareketindendir. Nihayet gölgesi, ondu yok olur da bu eğilimi, bu araştırmanın sırrını bilir, anlar! A iyi bahtlı kişi, hu ağaç oynamadıkça o daIm gölgesi nasıl oy~ar ki? Bildiği yaratıcı: tekrar onu hayvanlıktan insanlığa çeker, çevirir. Böylece iklimden iklime gide giı;le nihayet insarı aleminde akıllı, bilgili ve yüee hir hal alır. Fakat önceki akıHarl hatırlanıadrğı gibi, bv akıldan da geçip değişeceğini alklına bile getirmez. Nihayet bu tutkuyla, istekle dolu akıldan da kurtuldu mu yüzbinlerce şaşılacak akıllar görür34"

33 Bak. A.H. Çelebi, s. 90"

34 Bak. Mesnevi, C. IV, s. 290-291.

(13)

MEVLANA VE FELSEFESt 109

Mevlana insanlara hir gözle bakan, sevgiyle dolu olan ve dinsel hoş görusü olan' hir düşünürdür. Bakınız hu konuda ne demiştir:

"Ey müslümanlar! Ne yapayım ki hen 'kendimi hilmiyorum. Ben ne Hıristiyan, ne Yahudi, ne Ateşperest, ne Müslümanım"3s. Mevlana Im ifadesiyle inkarcılılığı değil, Tanrı önümit; duygulanmanın önemine dikkati çekiyor. Dinlerin amacının birliğini vurgulamak istiyor. Başka bir ifadesi de şöyledir: "Yetmişiki inillet kendi sırrını hizden dinler.

Biz ikiyüz millet ve mezhehi tek perdede birleştiren ney gibiyiz". "Pcr- gar (pergel) gibi bir ayağımla şeriat üzerinde sağlarnca durduğum halde, öteki ayağımla yetmiş. iki milleti dolaşıyorum". "İyi şeyleri caiz gören o peygamber ne güzel buyurdu. Bir zene akım oruçtan da, namazdan da iyidir"36.

Mevlana insanlara evrensel bir gözle bakarak çağmdaki Anadolu halkmm kayna~masma da yardımcı olmuştur3

?

Ayrıca insanı felsefi antropolji açısından çözümleyerek ondaki yetenekleri dile getirmeğe çalışmıştır.

MEVLANA'DA AKıL VE BİLGİ KURAMı:

İslam düşünürleri aklı çeşitli hiçimlerde, anlatmaya çalışmışlardır.

Meşşiiiler, bu konuda genellikle Afrodisiaslı İskender'den yararlanİllış' lardır. Aklın. türlerini sayarken al-Akl bi'l-Fiil, al-Akl hi'l-Kuvve, al- Akl hi'l-Mdeke, al-Akl al-Müstefat ve al-Akl aI-Faal'den söz etmiş- lerdir. Bu akıl tüd(~rinden söz ederken konuya açıklık getiımemişlerdir.

Gaz~r.all ise İhya'da, Faysal at-Tefrika'da, al-Kıstas al-Mustakim'd(', al-Kanun fj't-Tevil'de ve al-Mustafa Min İlmi'J.Usul'de akıldan söz etmiştir. Gazzal1'ye göre de çeşitli yeteneklere akıl denir. Herşeyden önce akıl, kuramsal bilgileri kavrama yeteneğidir. Bu anlamda akıl, insanı hayvandan ayll"an özelliktir. Ayrıca akıl deneyle elde edilen InI.

giler için de kullanılmıştn. "İk; artı iki dört eder" g!bi önerınelerin ifade ettiği zorunlu bilgilere de akıl diyenler olmuştur. Yapılan işlerin sonunu düşünmeyi de akıl diye adlandıranlar olmuştur.

Kuşkusuz akıl insan için bir ışık, bir enerjidir. Doğruyu yanlıştan ayırma yetisidir. Düşüniirümüz Mevliina aklı kimi zaman öğer, kimi

35 Rak. A.H. Çelebi, anılan eser, s. 75.

36 Bak. B. Firuzanfer, )tevtma Celfıleddin, s. LV, Çeviren: Prof. Dr. :Feridun Kafiz Uz- lnk, İstanbul, 1963.

37 Buk. Ord. Prof. Suni ırmak, Mevıana Hümanizm;nin Özellikleri, Bildiriler, s. 101, 106,109, Tiirkiye İş Bankası Yayınlan; L.W. Carp, Rumi's Influenee on 5ufism Today, Bildiri.

ler, s. 144.

(14)

i10

\

iBRAHiM AGAH ÇUBUKÇU

zaman da Yfrer. Aklı öğerkcn onu oruçtan, namazdan bile üstün tııt- mu~tur38. Bu konuda kimi zaınan da doğruluğunua kesinlik olmayan hadiselcrc dayanmıştır. Sözgelimi Mevlana ilzcIIikle şu hadisi vurgulu- yor: "Allah aklı yarattığı zaman olur d(~di, oıurdu. Kalk dedi, kalktı.

Yüzünü dön dedi, döndü. Aıkanı çevir dedi, çevirdi. Söyle dedi, söyledi.

Sus dedi, sustu. Git dedi, gitti. Anla uedi, anladı. Sonra dedi ki: Şerefim, güzelliğim, hüyüklüğüm, ululuğum, sultanlığım, eeberuluın, yüksek- liğim, arşı kavramam ve kudretim üzerine yemin ederim ki, Senden daha iyi ve Bana senden daha sevgili hiçbir şey yaratmadım. Seninle bilini- rim, seninle ibadet olunurum. Seninle itaat edilirim. Sana veririm. Sen- den dolayı azarlarım. Sevap ve eeza senin yü'?'ündendir"39. MevHına daha başka hadis ve ayetler vererek de aklı yüceltiyor. Aklı alçak ale- min ışığı ve Sina Dağının ışığı, Mekke'nin iidil sultanı, tabiatı hoş ve adaletli ~ultan, Hakkın rahmetinin gölgesi ve adalet dağıtan terazi olarak da nitelendiriyor.

Mesnevi'siııde külli akılla cüz'i aklı ayırıyor. Külli aklı iivüyor, cüz'i aklın..ise ondan ışık aldığını ve fal\.at ilahi gerçekleri anlamağa yet- miyeceğinden söz ediyoı

40•

Hatta şu ifadeyi kullanıyor: "Külli akıı, doğru olduğunu bilmediği yola adımı atar mı hiç? (Cüz'i) akıı defterleri haştanbaşa karalar durur. Aklın. aklıysa (kiilll akıl) bütün ah~mi ay la doldurur, ışıklanuırır. O karadan da kurlulmuştur, aktan da. Onun -ayının ışığı gönüle de yayılmıştır, sana da. Cüz'i akıl, hu karayla akı yine Kadir'den bir yıldız gibi parlayıp fdemi aydınlatan Kadir gecesin- den elde etmiştir. Nitekiın tenin değeri canla, fakat canm değeri de de canın ışığıyladır",11.

Mevlfına, kimi zaman da tümdengelimeilerc ve kıyasa çatıyol'.

Aklın alanı ile ilahl sırların alanını ayırıyol'. Akıl ve kıyasm ilahi gerçek- leri kavrayamayacağını yazlY0l'1\2.Bununla hiniktc "İnsanlJl vücuduna da akıı ve ruh gayb aleminden akar su gibi gelil": demektediı.43.

38 Firuzanfer, amlan eser, 9.LV.

39 Bak. A.H. Çelebi, s. 127-128; Gazzali, İhyau Ulum cd-Diı~, C. 1,5.8:1, İstikamel Mat- baası, Mısır; İbrahim Agah Çubukçu, Gazzali ye Şüphecilik, s. 70-72, Ankara 1964; Amlan akıl hadisinin uydurma oldnğunu söyleyenler olmuştur (Hakımz: İbn al-Ce\"zi, Me\"zuat. ] /17,ı, Ka- hire 1966). Kimi kayankiarda da zayıf iki senetle ri\"ayet edildiği kaydeıliIrnişlir. (Bakınız: al.

Acluni, Keşf al-Hafa, i /275, Halep)

40 Bak. Mesnevi, C. lll, s. 205-206: Meme\"i, C. 1,5. 120.

41 Bak. Mcsnevi, C. lll, 5. 206.

42 B"k. Mesnevi, C. 1,5. 170--171.

43 Bak. MCSlıcvi, C. I, s. 178.

(15)

MEVLANA VE FELSEFESi III

Mevlana'da aklın yorumu anlattığı konuya göre farklı görünmek- tedir. İnsanın insana karşı ilişkilerine sorumluluğu sözkımusu olduğu zaman aklı, kıyası ve çalışmayı- salık vermektedir. Dünya işlerinde aklın yerini ve ön.emini doğrulamaktadır. Aneak fizikötesi konuların anagörü, keşf ve sczgi ile sağlanaeağını söylemektedir. Ona göre külli akıl Tanrılık bir kudrettir. Onun için o doğru adımlar atar. Mevlana külli akıla, aklın aklı da diyor. Cüz'i akıl ise külli akıldan ışığını almakla hirlikte bu dün- yada daima tökezleyebilir, yanılabilir, ve Tan.rısal gizleri çözmekte yetersiz kalır. Çünkü bu dünyada tenin yani bedenin tutkuları bu aklın ışığını karartır. Böylece cüz'i akıl kendi aslına yabancılaşır. Ancak er- dem ve sevgi yolunu izleyerek insan gayb aleminin sırlarına ulaşa~ilir.

Demek Mevlfına'nm öğretisinde aklın yasaları dünya için geçerli, fizik.

ötesi gizleri çözmek için ise yetersizdir. Tanrısal gerçekler sezgi ilc ya.

kalanır, aşkla yaşanır.

ı\lEVLANA'DA ÖZGÜRLÜK FELSEFESİ:

İsıam'da özgürlük sorunu uzun uzun tartışılmıştır. Mu'tezile, in- sanın özgür hir varlık old~ğunu, kendi fiilini yaratmakta hür bırakıl- dığmı ve hun.un sonucu olarak kendi davranışlarından sorumlu bulun- duğunu söylemiştir. Cebriyye ise insanm özgür oımadığını, hütün dav- raııışlaruun Tanı'ı tarafmdan belirlendiğini ve iradesinin tamamen Tan- rı'nın iradesine bağlı olduğunu ileri sürmüştür.

Sünnet Ehli bilginlerinden Eş'ari ve Maturidi ise kulun fiillerini külli iradesi ile Tanrı'nın Levh-i Mabfuz'da yazdığıııı, insanın eüz'i iradesiyle bir davranışı 'kazanmııSl nedeniyle sorumlu tutulduğunu be- Jirtmişlerdir

44.

Mevlana da özgürltU,-felsefesine değinınişlir. Ona göre her şey Tan- rı'nın bilgisi ve kudreti içinde olmaktadır. Tanrı'nın dilemesi dl'Şında hiçhir şey gerçekleşemez

45•

Ancak Tanrı'nın razı olacağı ya da olmayacağı davranışlar vardır. Tanrı insanı öteki yaratıklardan farklı biçimde şe.

refli bir varlık olarak yaratmıştır. İnsan da olgunlaşma ve Allah'ına kavuşma yeteneği ,;ardır. İnsanda hu yeteneği geliştirecek eüz'i irade bululJ-maktadu'. Toplumsal ilişkilerde insan bu iradesini Tanrı'nın rı- zasmı kazanacak biçimde kullanmalıdır. Tanrı kimseyi kötü fiilleri yap- mak için zorlamamıştır. Öncesizde herkesin nasıldavranaeağını bildiği için insanların yazgısıİJı yazmıştır. Sünnet Ehli bilginlerinin görüşlerine

44- Bak.

1.

Agah Çuhukçu, İslam Düşiincesİ Hakkında Araştırmalar, s. 150-166, Ankara 1972.

45 Hak. )fesnevi, C. I, s. 170-171.

(16)

112 İBRAHİM AGAH ÇUBUKÇU

açıklık getiren Mevlana, konu hakkında şöyle söylüyor: "Peygamberler dediler ki evet Tanrı çekinip kurtulmaya imkan bulunmayan nitelikler yaratmıştır. Fakat geçici niteliklcr de yarattı ki onları tcrketmek müm.

kündür. Herkesin nefretini kazanan kişi, o sıfatları tcrkeder, huylanndan vazgeçerse hcrkesin sevgisini kazaııır, herkes ondan razı olur ... Kuma toprak ol dersen acizdir, toprak ola'nıaz. Ancak toprağa balçık ol dcrsen bu söz yerindedir. Toprilk balçık olabilir. Tanrı insana topailık, yassı LUl'Unluluk, körlük gibi çaresiz illetler vermiştir. Ama, ağız, yüz çarpık- lığı ya da baş ağrısı gibi kimi hastalıklar ua vermiştir ki, bunlara çare vardır ...

"46

Mevlana başka bir örnekle de insanııı' Jrade özgürlüğünü belirtmeğe çalışıyor: "Ey gönül, cebirle özgürlüğü birbirinden ayırdet-' mek için bir örnek getir ki, ikisini de anlayasın: Titreme hastalığından dolayı titreyen bir el, bir de senin titrettiğin el... Her iki hareketi de bil ki, Tanrı yaratmıştır. Ancak bu hareketi onunla kaşılaştırmaya imkan yoktur. Kendi seçiminI e cl oynatmaı~dan pişman olabilirsin. Ancak titreme hastalığına tutulan hir adamın pişman olduğunu ne zaman gör- d" "

un .

Mevlana, insanın sorumluluğunu başka bir örnekle de anlatıyoı:

Adamın hiri bir bağa girmiş, zerdali ağacını silkerek meyveleri yemeğe başlamış. Bunu gören mal sahibi "Allahta'n korkmuyor musun" deyin- ce, "neden korkayım, ağaç Allah'm ağacı, ben de Allah'ın kuluyum, Allah'ın kulu, Allah'ın malını yiyor" karşılığını vermiş. Bunun üzerine bağ sahibi adamı bir ağaca bağlayarak bir sopa ile iyice döğmeğe baş- lamış~ Sopanın acılarına dayanamayan adam, bağ sahibine "Allah'tan korkmuyor musun" deyince, bağ sahibi "Niçin korkayım? Sen Allah'ın kulusu~, bu da Allah'ın sopası, Allah'ın sopasını Allah'ın kuluna vuru.

yorum" demiş47.Böylece Mevlana adamın çalma fiilinden dolayı so- rumlu olduğunu vurgulamıştır. Demek ki, Mevlana hcr şeyin Allah'ın bilgisi ve' gücü içinde olduğunu kabu1 etmeklebirlikte insanın sınırlı bir özgürlüğünün bulunduğunu vurgulamaktadır. Bundan dolayı 'da insanısorumlu tutmaktadır.

MEVLANA'DA ÖLÜM KAVRAMı:

Kuşkusuz ölüm, insan hayatı için kesin bir olgudur. Düşünürle~

ötedenberi ölümden anlamlar çıkarmağa çalışmışlardır. Gerçekte insan, ölüm olgusunu düşünerek dünya hayatının noktalandığını kavrar. Böy-

46 Bak. MeBnevi, C. III, s. 236-237.

47 Dak. Mevlana, Fibi Mafilı, s. XXVI.

(17)

MEVLANA VE FELSEFESİ 113

lece de hayatını daha anlamlı geçirmenin yollarını arar. İnşanlar genel- likle ölümden. korkmuşlar ya da onu üzüntü kaynağı saymışlardır.

Düşünürümüz Mevlana, ölümden korkmuyor. Adeta bize ölümü sevdirrneğe çalışıyor. Ölümü beden mezarından kurtuluş gibi kabul edi- yor. Eşasen onun felsefesine göre insan Tanrı'nın dilemeşiyle bu inemde var göıünmüştür. Gerçekte varlık birdir ve öncesizdil'. İnsan da varlığın hir parçasıdır. Mevlana şöyle söylüyor:. "Eyoluş ve dağılış aleminde tamamiyle çürümüş canlal', sonsuz canlarımız ne vücude geldi, ne de doğdu"48.

Mevlana ölümü sonsuz hay"ataaçılış olarak görüyor. Dünyayı ruh- lar için hapishane gibi görüyor. Ölüm felsefesi ile insanlara güven ve umut veriyor. Klasik tekke anlayışının uyuşukluğunu ve miskinliğini Mcvlana'da görmüyoruz. O dünya için çalışmadan yanadır. Ahiret için de umut ve aşkla doludıli. Bu aşk ve umutu insanlara aşılamağa çahşı- yol'. Musikiyi, raksı \':e güzel sanatları seven Mevlfma çevresine manevi alanda eoşkunluğun en güzel örneklerinden birini vermiştir. Ona göre aşık olan, sevgilisine kavuşmaktan korkar mı? İşte ölüm de böyledir.

Ölüm olgusu Tanıı katına çıkmak demektir. Ona göre ölüm, sonrasız hayat için yeniden dirilmektir. Mevlana ölümü kendi ifadesiyle şöyle niteIendiriyor:

"Böylece ecel rüzgarı da ariflere gül bahçelerinden esip gelen rüz- gar gihi latif ve hoştur. Ateş, İbrahim'e diş geçiremedi. Çünkü Tanrı seçilmişiydi; onu nasıl Islrabilir?"49 "Ölümüm bana ean gibi hoş geliyor.

Dirilmemle adeta bir .Ölümsüzlük ölümü bize heliilolmuştur. Azıksızlık azığı bize rızık ve nimettir. Ölümün görünüşü ölüm, içyüzü diriliktir.

Ölümün görünüşte sonu yoktur. Gerçekte ise sonsuzluktur .... Bana da ölüm 'tatlıdır. (Onlar ölmemişlerdir. Rablerinin huzurunda diridirler) iiyeti benim içindir. Ey inandığım, güvendiğim kişiler! Beni kmayın ve öldürün; Kuşkusuz henim sonsuz hayatun öldürülmemdedir. Ey yiğit!

Hayatım kesinlikle ölümdedir. Ne nmana değin yurdumdan ayrı kala.

cağım ?"SO

Mevlana, kimi zaman da ölümle insanın gerçek özgürlüğüne kavu- şauağını söylüyor: "Dünya aslanı av ve rızık arar. Tanrı aslanı ise hür- lük ve ölüm. Çünkü ölümle yüzlerce hayat göriir de varılığını pervane gibi yakıp yandırır"SI.

48 Bak. Mesnevi, C. I, 8.153.

49 Rıık. Mesnevi, C. 1, 8. 68.

50 Bak. Mesnevi, C. 1, s. 231-313.

51 Bak. Mcsııcvi, C. 1, s. 316.

(18)

114- İBRAHİM AGAH ÇUBUKÇU

Mevlana, dünya hayatıııı bir ölü~ gibi goruyor. Ölüm.den sonraki hayatı ise sevinç kaynağı sayıyor: "Dünya da bunabenzer. Adeta uyu- yan Lir ki~inin gördüğü hayiillerdir. Uyuyan saıur ki bu hayaller ger- çektir ve sürüp gidecek! Ancak ansızın ece] sabahı geldi ıni zan ve hile karanlığından kurtulur. Yerini yurdunu görünce gamlanıp tasalandığına gülrneğe haşlar"52. "Bcn ölüp de tabutumu geçirdikleri zaman henim bu eihalUn derdiyle uğraştığımı zannetme! Cenazeıni görünce ayrılık ayrılıp diyc ağıa~na Benim sevgiliınle kavuşmanı o zamandır. Buradan gidişi gördüğün gibi, tekrar gelişi de düşün. Güne~ ve ay batmakla e~- ı:;ilmezler ki ... Hangi dane vardır ki toprağa ckilip de çıkmamıştır. Niçin insan denilen dane için de kuşkuya düşüyorsun" ?53 "Ölüm ya da ya- şamak ... İkisi de bizim için hiçtir. Acemijel' gibi tasada değiliz ve kazaya boyun eğiyoruz"54. "Bir ıişık ölmek üzere idi. Orada bulunan birisi sor- du: Ölüm halinde iken nasıl görehiliyorsun, dedi ve cevap şu oldu:

Uçuyorum ben ... Şimdi benim her tarafını ağız olmuş gülüyor. Yüderce ölülerle beraher gülüyoruz. Dudaklardaki tebessiimden başka bir gü- lüşle gülüyoruz"55. "Eeeli tatlı görenlerin bakışları sarhoştur. Onlara tenin ölümü. acı gelmez. Onlar bu kuyunun zindanındım çayıra çıkacak- lar. Karışık ve zahmetli cihanın gamından kurtulurlar ve hiç kimse hiç olan şeyin kaybolmasından ağlamaz". "O kimseye ölüm nasıl acı gele- bilir ki. Yılanların zehri olan yerden çıkarılıp şeker hulunan tarafa gö- türülüyor, can ve beden kavgasından. kurtulup gönül kanatleriyle eısiz, ayak&ız uçacak. Tıpkı zindaııda lıapsedilmi~ kimsenin geceleri uyurken gü.listaıı görmesi gihi ... "56

GörüJüyor ki Mevlana ölüm kavramını açıklarken umut5

?,

güven ve ruhsal güçle doludur. Korkak ve çekingen değildir. A~kın itici gücü onu sevgiliye kavuşturma özlemi içinde coşturmuştur. Ona göre ölüın sonras]z hayatın gerçek başlangıcıdır. Beden - can kavgasından kurtu- luş, dünya hapishanesinden özgürlüğe kavuşma ve huzur iileminde ya- şama imkanıdu'. Böylece Mevlana, tasavvuf felsefesine bir canlılık ver.

miş, uyuşukluğu ve tembelliği küçük görmüştür. Ölümün anlamını da kendi felsefesine uygun bir biçimde dile getirmiştir.

MEVLANA'DA AHLAK FELSEFESİ:

Kuşkusuz ahlak felsefesi_de iyi niyetin ve sorumluluk duygusu- nun önemli hir yeri vardu'. İsltım'ın Peygamberi "Yapılan işler niyete

52 Bak. Mesnevi, C. lV, s. 292.

53 Bak. Çeleoi, analın eser, s. 82.

54 Bak. Çelebi, anılan eser, s. 91.

55 Bak. Çelebi, amJan eser, s. 92.

56 Bak. Çelebi, anılıııı eser, s. 107-108.

(19)

MEVLANA VE FELSEFESi 115

göredir" demiştir. Mevlana hcl' işte iyi niyetten yana olmuştur. Ayrıca insana cüz'i akıl verildiğini ve insanın türdeşlerine karşı sorumlu tutul.

duğunu vıugulamıştır. Mevlana İslam'ın doğruluk, adalet, hikmet ve acıma gihi ahlaki değerlerini hize birer çiçek gihi hiküyeler içinde :;un.

mağa çalışmıştır.

Sözün i)zü Mevlana Tanrı'ya ahlak kapısından. girilerek kavuşu- lacağını anlatmak istcmi~tir: Nitekim Hz. ~Iuhammed de "Bcn ahlakın güzelliklerini tamamlamak üzere gönderildim" huyurmuştur. Başka bir hadiste de "İçinizde en iyiniz ahlitk açısından güzel olanlarınızdır"

. huyurmııştur. Mevlfma özellikle l\Iesnevi'sinde, Fihi Mafih'te ve Med.

lis.i Seb'a'da ahlakla ilgili konulara değirrir. Hatta "Edehi olmayan yalnız kendille kötülük etmiş olmaz, helki bütün dünyayı ateşe vermiş olm" demiştirS8.

Mevlfma aşırı mal tutkusunun karşısmda olduğu gibi, temhelliğin ve dileneiliğ;in de karşısındadır: "O rahmet kapısı hırslarıııdan dolayı bu görmedik dilencilerin yüzlerine kapandı. Zekat veı ilmeyince yağmur bulutu gelmez, zinadan dolayı da etrafa "eba yayılır. içine sıkıııtıdan nı~

gelirse korkusu:duktan ve küstahlıktan gelir. Kim dost yolunda perva.

sızlık eders!:' ederin yolunu vurucudur, namert olur. Edeptcn dolayı Lu felck garkolmuştur. Yine edepten dolayı melekler suçsuz ve terte.

mız olmlışlardır"S9.

Mevlana öfke ve şehvcti yermiştir: "Öfke ve şehvet ins<ıIll şaşı ya.

par. Ruhu doğruluktan ayırır. Kinc gelince gi:ıJenir. Gönülden göze yüzlerce perde ineı. Kadı kalben rüşvet almaya karar verince ziHimi, ağlayıp inleyen suçsuzdan nasıl a yırahilir ?"60.

Mevlana, daima yardımlaşmaJan ve zayıflan düşünmeden yanadır:

"İnleyen dolup gibi gözü yaşlı ol ki, can meydanmda yeşillikler hitsin.

Ağlamak istersen göz yaşı dökenIere acı ... Merhamete nailolmak ister- 'sen zayıflara merhamet eı"61. Nitekim Hz. lVIuhanımed "Merhamet ct-

mcyene merhamet olunmuz" demiştir.

Mevlana, dedikoduyu, gereksiz iddia ve tartışmaları da yermi!?tir:

"Ey kişi! Sen bu dünya kuyusunun dibinde hapsedilmiş bir insansm.

Tavşan gibi olan nefsin seni nasıl kahretti. Senin tavşan uefsin sabrada

57 Bak. Mevliinn, C.

nı;

ş. 337.

58 Bak. Mesııevi, C. I, s. 7.

59 Bak. Mesnevi, C, i, s. 7-8.

60 Bak. Mesııevi, C.

ı,

s. 26-27.

61 Bak. Mesııevi, C, i, s. 65.

(20)

llG İBRAHİM AGAH ÇUBUKÇU

yiyip içmekte, zevk ve sefa etmekte. Sen ise şu dcdi-kotlu, iddia ve tar- tı~ma kuyusunun dihindesin"62.

Mevlana, dünyada nefsin eğilimlerine köle ollİlanın, öğiinmenin ve Lüyüklenınenin kar~ısıııdadır: "Dünyanın lutfetmcsi ve yaltaklanması, hoş bir lo km adır ama az ye. Çünkü ateşten bir lokınadıro Ateş gizlidir;

zıwki meydanda. Dumaıu sonunda mcydana çıkar. Sen, (hen öğünmc- leri yutar nuyım? O tamahmdan öğüyor, ben onu anlarım) deme! Seni öğen, halkın içinde aleyhinde hulunursa onun etkisiyle gönlün günlerce yanar.~. O sözler gönlüne dokunur. Onun etkisi altm.da kalırsm. Övgü- . ılen dc hir ululuk gelir, dene de hak! Övgünün de günlerce etkisinde kalırsı)ı. O övgü caııın ululanmasıııa, aldanınasma ncden olur .... Nefs çok öğiümcsi yüzüntfen Firavunlaştı. Alçak gönüllü, hor, hakir ol! Ululuk taslama! Elinden geldikçe insan ol, sultan olma ... Yoksa bu inceliğin, Im güzclliğin kalmaymca, o seninle düşüp kalkanlar senden nsan'rlur.

Evvelce seni aldatıp duranlar, o zaman seni görünce şeytan adını takar- Ial'. Seni kapı dihiude görünce hepsi hirden (Mezarından çıkmış lıOl'dak) d.erlcr"63.

Mevlana, irade gücüne ve sağduyulu davranışlara önem vermiştir.

İnsan kcndine yenilmediği derecede olğunlaşır. Bunu açıklamak içiiı Hz.

Ali'uin başından geçen bir olayı anlatır: IIz. Ali, savaşta karşı taraftan bir münkiri alteder. Düşmaııını kılıncıyla tam öldüreceği sırada münKir Hz. Ali'nin yüzünetükürür. Bunun üzerine Ali, kılıemı vurmaz, kınıua sokar. Münkir bu erdemli davraııışa şaşar ve nedenini sorar. Hz. Ali de cevap olarak şöyle der: "Ey yiğit, savaşırken sen benim yüzüme tü- kürünce nefsim kabaI'dı, öfkelendim, huyum harap, herbat hir hale geldi. Öyle bir lıale geldim ki, o anda savaşımın yarısı Tanrı içindi, yarısı nefsim için. Tanrı işinde ortaklık yaraşmaz". Bu cevap üzerine inkftrcı kişi, Hz. A1i'nin büyüklüğüne, temizliğinc ve iradesine hayran olarak müslüman 0lmuştur64.

Mevl~na, daima nefsin kötülüklerinin yok olmasıudan yanadır.

Nefsin eğitimi aşkı artırır. Böylece de insan Tanrısal gizlere ulaşır. Var- lıkta birliği yaşar. İnsan ncfsin köleliğinden kurtuldukça özgürleşiI' ve kendi aSIilla döner. Bakınız Mevlana ne diyor: "Ölünüz... Ülünuz ...

Bu aşkta ölünüz. Bu aşkta ölürscniz gerçek ruha sahilJ olursunuz. Ölü- nüz ... Ölünüz ... Bu ölümden korkmayınız. Bu topraklardan kurtulup

62 Bak. Mesııevi, C, i. s. 108.

63 Bak. Mesııcvi,

ç.

I, s. 148-149.

64 Hak. Mesııevi, C.

r,

s. 297-318.

(21)

MEVLANA VE FELSEFESI 117

göklere yükselinİl ... Ölünü:t, Ölünüı ... Bu ncfsten ayrılınız. Bu nefs hir bağdır ve siz onun kölesisiniz"65.

Mevlana, Im sözleriyle adeta tasavv lifta çok değer verilen "ÖL- meden önce ölünüz" sözünü açıklamıştır.

Mevlana, ahlakta sonu mutlulukla bitecek davranışları öğüdüyor.

İnsanın iyi niyetine, irade gücüne, nefsin köleliğinden kurtuluşuna önem veriyor. İlahi aşkın ağırlığı onun ahlak felsefesinde de vardır. İnsan ahlak açısından temizlendikçc Tanrısal aşka yaraşır bir hale gelir.

SONUÇ:

Mevlana özeHikle Divan'ında varlıkda birlik konusunu Tanrısal aşkın eoşkunluğu içinde işleyerek tasavvufa canlılık getirmiştir. Mevlana fdsefesiyle Tanrı'da birle~me görün'Ü~ü sergileyerek insan hayatına an- lam vermiştir. İnsanlar arasında orta k öğeleri dile getirmeğe çalışmış- tır. İnsanın deg'erini vüceltmek istemistil'.

i'

Mevlana, eserleriyle kendinden sonra gelen Türk ınulasavvıf şair- leri etkilemiştir. Serbest anlayışa yatkın, musikiyi, edebiyatı ve daha haşka sanat türlerini seven hir çevrede yetiştiği için usta kalem.iyle gü- zclin. tadını okurlarına aktarmıştll'66. Böylece de Türk sanatının geliş- mesinde etkili olm.uştur ..

Mevlana İslam dinine yumuşak hir yorıun getirerek insan sevgisi- nin yayılmasma, dayanışınaya ve hu son dinin içten sevilmesine katkı- da bulun.muştu'r.

Mevlaua iusan felsefesine eğilerek bir açıdan felsefi antropoloji yapmış, hayata anlam vermiş ve insanın evrendeki yerini değerlendir- miştir.

Ölüm konusunu umut, güven ve insana güç veren bir yöntemle yorumlamıştır. Böylece hem yaşarken, hem de öldükten son.ra insanııı mutlu olmağa yaraşır bir vadık olduğunu. vurgulamıştır.

Mevlana, dar düşünce ve tutuculuğa önem vermemiş, vicdan öz- gürlüğüne saygıdan yana olmuştur. Kendisi gibi düşünmeyenıere de şefkat kucağını açmıştır. "Dinde zorlama yoktur" ayeti uyarmca baş- kalarının vicdanını zorlamak istememiştir. Bu görüş ve etkisi sayesinde müslüman halk, hangi mezhep ve tarikattan olursa olsun yanyana ya-

65 Bak. Çelebi. "mlan eser, s. 73.

66 Bak. Fuat Köprülü, Türk Edcbiyatıııda İlk lIIuta~avvıfJar, s. 197; Ankara 1966, }.'iruzanfer, auılaıı cser, 8.6.

(22)

Ila

İBRAHİM AGA.H ÇUBUKÇU

şamlarmı sürdürınüşlerdir. Özellikle hu anlayış gım~k IHevlalıa'nın ça- ğında ve gerekse Oıidan sunra ikiyüzyıl kadar etkisini göstererek hoş- görü ve saygı ortamını hazırlamıştır.

Mevlana, iliihi aşkı işlerken İnsanın Tanrı 'ı1111ınaşuku olabileeeğini helirterek İshlın felsefesinde yeni bir çığır açınıştır. Böyleee Kur'an'da belirtİlen insanın şerefli yaratık olduğu hakkmdaki huyruğu yorumla- mış ve her şeyin insanda hulunaeağını vurgulamıştır.

Mevlana'lUn Divan'ı ve Mesnevi'si çe~jtli dillere çevrilmiştir. Böy- ı.eee MevUma yalnızca Doğu düşüncesini (~tkjlemiş değil, Batılılarca da okunmuştur

67•

BugÜn dahi Batı'da Mevlana hayranı insanlar /ioktur.

Kısacası Mevliina, etkisİ dünyanın çeşitli "iilkelerinde göriilen insancıl, büyük bir Türk düşünürüdür. Onun felsefesi aradan yediyüz yıldan fazla zaman ge:;tiği halde hirçok insan tarafından okunmakta ve sevgiyle izlenmektedir. Kuşkusuz Mevl£ma'nın islam felsefesinde öneınli hir yeri vardır.

/

67 Bak., L.\V. Carp, Humi', İnfulucnee on Sufism Today, Bildiriler, 6. 144-160; Dr.

- Necla Pekolcay, amlaıı eser, 108-114.

"

Referanslar

Benzer Belgeler

Tevazu ve Alçakgönüllülük: Genel bir perspektif olarak, Aurelius, insana, bu görkemli ve son derece bütünlüklü evren içinde, kendi sınırlarını bilmeyi; mütevazı ve

Tarih Nedir?, Tarihsel Varlık alanını Yöneten İlkeler, Nesnellik, Kurgusal Tarih Tasarımları, İbn Haldun, Collingwood, İbn Haldun, Kur’an

30.Tosh, John, Tarihin Peşinde, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul 1997.. H., An Introducion to Philosophy of History, Hutchnson University Library,

 Natüralizm doğanın tüm gerçeklik olduğunu savunur . 

Nihaytt Mühendis Mimar Ek rem Hakkı, Ayasofya Müzesi Müdürü M uzaffer Ramazanoğ lu ve üstadın dostlarından bir tacir olan N azif Çelebi gibi zat.. lann

Ayrıca matematik öğretmenlerinin matematik felsefesine yönelik inanç ve tutumları arasında cinsiyet, çalışma süresi ve mezun oldukları fakülte değişkenlerine göre

KONFüÇYÜS'e göre, bütün insanlar için geçerli olan bir tek fazi­.

Ülkemizde spor felsefesi hakkında yapılan ilk çalışma 1994 yılında Atilla Erdemli tarafından kaleme alınan İnsan, Spor ve Olimpizm isimli eserdir.. Ancak zaman