• Sonuç bulunamadı

Yarına bir belge....

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yarına bir belge...."

Copied!
1
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Yarına

Bir

Belge...

mm

OKTAY

AKBAL

B B a, bir de Vcsfl Rıza, Yıldız Kenter ve Şükran Gün* V \ | I gör'ün dil gericilerinin yanında yer aldıklarını gö­

rüyoruz. Vasfi Rıza’yı bir yana bırakıyorum, ama Yıldız Kenter'le Şükran Güngör’e kendi anladıkları, sa­ vundukları dille «teessüflerimi beyan etmek» İsterim. Kabaklı’ların llıcak’ların yanında yer almakla, nerde, hangi yanda olduklarını gösterdiler, iyi ettiler. Kim ner- dedir, kim neye orda değildir, bunu anlamak görmek çok yararlıdır. Bugünün bir de yarını var..,»

«Bir Dil Semineri» başlıklı yazımın sonunda böyle demiştim. Bayan Kenter'le Boy Güngör’den bu konuda uzun bir mektup aldım. Kamuoyunu aydınlatıcı, belgesel bir nitelik taşıyan bu mektubu İstekleri üzerine yayınlı­ yorum. Yine İsteklerine uyarak bu konuda gerekli açık­ lamayı da yarın yapacağım..

«28 aralık günü Cumhuriyet’te çıkan yazınızı okuduk.. Anladığımız dilin Osmanlıca olduğunu söyleyerek başlıyorsunuz bize ayırdığınız bölüme. Olmadığını bile bile, Osmanlıcayı savunduğumuzu söylüyorsunuz. Savun­ madığımızı bile bile, bir gece, otel odasındaki sohbetimiz­ de, hikâyelerinizi okumaya doyamadığımız!, bir de eşe dosta, fırsat buldukça da öğrencilerimize sesli olarak tekrarladığımızı söylemiştik hatırlarsanız. Siz Osmanlıca mı yazıyorsunuz?...

Sabahattin Eyüboğtu, Orhan Veli, Behçet Neeatlgll, Nazım Hikmet. Melih Cevdet, Necip Fazıl, Yunus Emre, Karacoğlan, Nezihe Araz, Necati Cumalı Turhan Oflaz- oğlu, Aziz Nesin. Nüvit Özdoğru.. gibi şairleri, yazarları da Osmanlıca merakımızdan ötürü mü çıkardık sahnemi­ ze dersiniz?

Biz. çocukluğumuzdan beri Atatürk devrlmlerinln İnançlı, şaşmaz savunucuları olduk Sayın Akbal. Elbette Türk dil hareketinin de. Ama son yıllarda devrim adına, İlericilik adına yapılan aşırılıklar, özellikle sahne İnsan­ ları olarak bizi üzüyor. Sizi rahatsız eden o toplantıya da tiyatro dilinin nasıl olması, nasıl olmaması gerektiğini gösterecek metinler okumaya gittik. Sîzlerin de davetli olduğunuzu bilerek, orada olacağınızı umarak. Fikir söy­ lemedik, hlc bir şeyi savunmadık, hiç bir şeyi yermedik, sütun komşunuzun dediğinin aksine, okuduklarımızdan hiç bir metni de biz yazmadık.

Ölçüsüzlüklerin, aşırdıkların, gösterişçiliklerin, İnanç­ sız fikir sömürücülüklerinin ülkemizi nerelere getirdiğini, vicdanı bütün hiç bir Türk artık inkâr edemez. Bütün Atatürk devrlmlerl gibi, dil devrlmlnln de aşırılıklara, öl­ çüsüzlüklere kurban gitmesine, zedelenmesine gönlümüz razı olmuyorsa bunu belirtmeye hakkımız yok mu? Dil Kurumu’nun dokunulmazlığı mı var? Her dediğiniz doğ­ ru mu? Hlc mİ kusurunuz yok sizin? Eleştiriye bu derece İsyan niye? Davanızın haklılığından bu kadar mı şüphe­ desiniz?... Biz, çalışmalarını çoğu zaman saygıyla benimse dlğimlz Türk Dil Kurumu kürsülerinde de yer almaya hazı­ rız. Biz sanatçıyız. Bizim İşimiz köprü kurmaktır. Duvar çekip, bölmek değil.

Sanıyoruz sizler de pek çok şeyin farkındasınız as­ lında. Ama, kendi yaptığı İşi eleştirebilmek, eleştirileri hoşgörüyle karşılayabilmek, has bir yürek İster. Türk Dil Kurumundan hikâyeleriyle ödül almış böyle yürekli bir dost ne diyordu biliyor musunuz bu yaz kurumun çalış­ maları hakkında? «Son zamanlarda yapılanlar, yoz.,. Tu­ tucu...»

Sonra diyorsunuz kİ: «Nerde, hangi yanda oldukları­ nı gösterdiler. İyi ettiler. Kim nerdedlr. kim niye orda değildir? Bunu anlamak, görmek çok yararlıdır.» Sayın Akbal, yıllardan beri bizi bir .yerlere İtmeye ya da çekme­ ye çalışanlara alıştık artık. Cehov oynadığımız zaman «pis komünistleri!» faşizmin ölümünü işleyen «Hocamın Olgunluk Cağı»nı oynadığımız zaman da «Alçak faşist­ leri...» diye mektuplar almıştık.. Yıllar sonra, aynı tavırda bir Oktay Akbal!... Ne yazık!... Hani hep özgürlükçü demokrasi adına benimsenmiş görünen «fikrini kabullenmem ama onu savunabilme hak­ kın İçin dövüşürüm bile.» düsturu? Biz bu İlkeye İnan­ dığımız için yazınızı saygıyla karşılıyoruz.

ANCAK: Siz çok iyi bilirsiniz kİ biz otuzlkl yıldır ne bir İktidara, ne bir kuruma kul olduk. Bundan sonra da olmayacağımız gibi. Ve slz otuzlkl yıldır Türk seyircisinin karşısında ne yaptığı nerde olduğu belli İnsanlara, ar­ kadaşından dayak yemiş korkak bir çocuk zavallılığıyla meydan okumaya kalkışıyorsunuz «Bugünün bir de yarı­ nı var...» diye. «Sen elbet bir gün bizim mahalleden geçersin.» gibi bir şey. Hem de Cumhuriyet Gazetesinde. Yarım asırdır özgürlük mücadelesi verdiğini her fırsatta belirtmeye çalışan Cumhuriyet Gazetesi sütunlarında, öz­ gürlük... Fikir özgürlüğü... Vee Oktay Akbal'ın faşizm tü­ ten kalemi: «Bugünün bir de yarını var...» işte bunu ne saygıyla, ne de sizin gibi «teessüfle» karşılayabiliriz. Bur­ nu ayıplarız Bay Akbal. «Bu günün bir de yarını var...»

ha?

Evet, nedir bugünkü relimde gerçekleştiremediğiniz? İstediğiniz gibi konuşamıyor musunuz? Yazamıyor muso­ nuz? Sizi engelleyen ml var? Yoksa «özle yazıyla hal!«*« temeyecek başka niyetleriniz ml var hakkımızda? Ve etz • «Yarın»ı bu niyetlerinizi gerçekleştirebilmek M n bek­ lemektesiniz?

«Bu günün bir de yarını var...» tehdidinin manasnn mutlaka açıklamanız gerek Boy Akbal. Türkiye'ye, bugün­ kü İdareye ve bize. Ve lütfen en kısa zamanda.

Romancı, hikâyeel Oktay Akbal’a saygılarımla Bette lütfen.

Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Günümüzde, GnRH agonist implantları, östrus siklusunun geri dönüşümlü baskılanması yanında anöstrustaki dişi kö- peklerde fertil kızgınlıkların uyarımında

yaygın kullanılan ve nematodların kas membranla- rında kolinerjik agonisti olarak etki gösteren imidot- hiazol anthelmentiklere karşı gelişen dirençliliğin

Bu alt bölümde, Van yöresine ait 25 sözlü türkünün, keman eğitimi çalma ve yorumlama yöntemlerine uygun biçimde uyarlanmasında karşılaşılan sağ eldeki (yay)

Normal kalp genel hatlarıyla ters piramit şeklinde iken, yetersiz beslenen annelerin yavrularının kalbi daha yuvarlak ve daha az kaslıydı.. Daha az kaslı kalp kanı pompalamada

Therefore, although the result of the focus group still support the framework of the SCOR and SCMM models in general, it further extends the discussions to- wards a more

Tütün ve Alkollü içkiler Kurulu (alkolün RTÜK'ü) yılda yaklaşık 5 0 milyon litre şarap tüketildiğini hesaplıyor. Buna göre Türkiye'de kişi başına

Öyleyse kötü olan, kişi değil, oyunlar değil sanatçı­ lar değil, tiyatro potansiyelimiz hiç de­ ğil; kötü olan, herbirimize az çok bu­ laşmış o alaturka

“Haritada Bir Nokta” da insanın umarsızlığı, bir bakıma yenilmişliği karşısında başkaldıran ve yazı’yı bu başkaldırının aracı gibi kullanan Sait