• Sonuç bulunamadı

Immanuel Wallerstein ile sosyal bilimleri yeniden düşünmek

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Immanuel Wallerstein ile sosyal bilimleri yeniden düşünmek"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Özet

M.Ü. İlahiyar Fakültesi Dergisi

39 (2010/2), 27-48

Immanuel W allerstein ile

Sosyal Bilimleri Yeniden Düsünmek

. ' ~

/ ;::

Yrd. Doç. Dr. Halil AYDINALP*

Wallersrein kapiralist dünya sistemini ve bu sistemin kurulmasına hizmet eden sosyal bilimleri sorgulayan çağdaş teorisyenlerdendir. Kapitalist sistemin önümüzdeki elli sene içinde yeni bir sisteme doğru evrileceğini öngören Wallerstein mevcut bilimsel paradigmayla istenir istikamette bir deği§im yapılamayacağını, dolayısıyla bilgi yapılarının da değişmesi gerektiğini ileri sürmekte-dir. Sosyal bilimler arasındaki ayırımların kalktığı ve gerektiğinde değer yargılarının da i§in içine

katıldığı çok yönlü bir bilimsel etkinlik taraftarıdır. Wallersrein'ın bu düşünceleri bu gün için sa-dece bir öngörüden ibaret olmasına rağmen, yine de modern bilimsel söylemin sorgulanmasına ve disiplinler arası ve karşıla§tırmalı araştırmaların yaygınlık kazanmasına hizmet etınektedir. Anahtar Kelimeler: lmmanuel Wallersrein, kapitalist dünya sistemi, sosyal bilimler, dünya sistem analizi

Abstract

Wallerstein is a contemporary rheorist who quesrions the capitalisr world-system and the social sciences that seı;ve the establishment of the capitalist system. Fareseeing that the capitalist sys-tem will evolve into a new syssys-tem within the nexr fifry years, Wallerstein thinks that the prevail-ing scientific paradigm cannot brprevail-ing a desired change, so accordprevail-ing to him the scientific struc-tures should also be changed for the sake of the esrablishment of a new system. He advocates the abolishment of the differentiations between the social sciences; and he also recommends a multi-directional scientific activiry open to value judgments where necessary. Despite the facr that the-se argumeıi.rs are just a fareseeing for the rime being, Wallerstein's opinions help question the modern scientific discourse and serve the prevalence of inter-disciplinary and coınparative stud-ies.

Key Words: lmmanuel Wallerstein, capiralist world-system, social sciences, world-system ana-... lyze.

Giri§

Bilgi ya da bilgelik daima vardı; modern bilim bilimsel faaliyeti daha sistema-tik ve deneysel hale getirmi§tir. Günümüzde çok daha sistemasistema-tik ve deneysel hale gelen modern bilim, tarihsel süreç içinde hep olageldiği gibi, sorgulanmaya devam edilmektedir. Immanuel Wallerstein kapitalist dünya ekonomisiyle bağ­ lantılı olarak mevcut bilimsel anlayı§ı sorgulamaktadır. Kapitalist dünya sistemi-nin ho§nutsuzlukları bu sistemin geli§imirıe hizmet eden bilgi yapılarının sorgu-lanmasını da beraberirıde getimli§tir.

(2)

"Bilgi ve güç" yapılanyla ilgili tartı§malar söz konusu olduğunda genelde mo-dem rasyonel söylemi sorgulayan Michel Foucault ve Edward Said gibi isimler gündeme gelmekte, Wallerstein'a pek i§aret edilmemektedir. Bilimsel olarak görülen söylemlerin bilgiyi üreten, kontrol eden, yönlendiren, merkezile§tiren kural ve kurumlar tarafından kurulduğu ve ifade edildiği Foucault'ait dü§ünce ya da Said' e ait kültürel hegemonya öyküsünün bir parçası olarak oryantalizmin Batı tarafından Doğu'yu sömürmenin bir aracı olarak kullanıldığı fikri, aynı serdikte olmasa da Wallerstein'da da vardır. Ancak bilgiyi yönlendiren egemen söylem-den ziyade dünya sisteminin kendisine odaklanan Wallerstein, tarihsel olarak dünya sistemini analiz etmekte ve kapitalist dünya ekonomisi dediği bu sistemin daha çok hem açmazları, hem de gelecekteki yönelimleri üzerinde dum1aktadır. Bu noktada mevcut sistemin bir ba§ka sisteme evirilmesinin kaçınılmaz olduğunu dü§ünen Wallerstein; değer vermekten öte, adeta iman edilen bilimsel paradig-manın da sorgulanması gerektiğini savunmaktadır. Dünya sisteminin geçi§ a§amasında olduğu bir dönemde §U anki bilimsel sınır ve kalıplar yaratıcılığı öldürmekte; bilim insanları adeta kendi çizdikleri sınırlar içinde hapsolmaktadır.

Bilim için pozitivizmin vazgeçilmez bir §art olduğu yerle§ik anlayı§ına sava§ açmı§ görünen Wallerstein'in, sosyoloji ve değerler arasındaki 1950'lerden itibaren, hatta daha da gerilere giderek Durkheim'in sosyoloji ve felsefeyle ilgili dü§üncelerinden ba§layarak devam eden teorik tartı§malardan ziyade, doğrudan kendi tespitlerine geçtiği dikkat çekmektedir. Wallerstein sosyal bilimlerle ilgili metodik tartı§malar yapmak niyetinde değildir aslında; bir dünya sistemi içinde bilgi yapıları önemli olduğu ve gelecek dönemi de yine bilgi yapılan kuracağı için sosyal bilimlerle ilgilenmektedir.

Akademik geli§im sürecine bakıldığında, Wallerstein'in, öncelikle Amerikan siyaset kültüründe katı anti-komünist eğilimleriyle dikkat çeken McCarthizm konusu tarafından cezp edildiği görülmektedir. ilerleyen dönemde ise, lise çağla­ rından beri dikkatini çeken sömürgecilik kar§ıtı hareketlere ilgi duymaya

ba§la-mı§tır. Önce Hindistan'daki anti-koloniyal hareketlere ilgi duyarken bu ilgi, özellikle 1951 ve 1952'de Senegal'de katıldığı gençlik kongrelerinden sonra Afrika'ya kaymı§tır. Nitekim Gana ve Ivory adalarında ulusal hareketlerin yük-selmesinde gönüllü kurulu§ların rolüyle ilgili teziyle 1959'da doktora derecesini almı§tır. 1970'lerin ba§ına kadar Afrika'ya olan ilgisi devarn eden Wallerstein, 1970 sonrası dönemde "Dünya Sistem Analizi" adını verdiği yakla§ımla dünyaya bakmaya ba§lamı§, artık analiz biriminin bir dünya sistemi §eklinde deği§tirilmesi gerektiğini öngören yazılar yazmı§tır. Bu önemli entelektüel dönü§Üm sosyal bilimler arasındaki idiyografik ve nomotetik1 ayırımların anlamsızlığı ve sosyal bilimler arasındaki bölünmelerin yapaylığı üzerinde odaklanarak devam etmi§tir.2

İdiyografik yoruma dayalı, nomotetik deneysel anlamında kullanılmı§tır.

Wallerstein Almanya'dan Amerika'ya göç eden bir ailenin çocuğu olarak 28 Eylül 1930'da New York'ta dünyaya gelmi§tir. Colombia Üniversitesi'nden 1951'de lisans, 1954'te yüksek lisans ve

(3)

Wallerstein'a ait yakla§ımlar sadece kendi yazdığı esrlerle sınırlı kalmamı§; kurucusu olduğu Fernand Braudel Enstitüsü bünyesinde yapılan ara§tırma ve yayınlarla da, kurumsal temsil ve ifade imkanı bulmu§tur.

Küresel kapitalizm konusundaki tenkitleriyle Noam Chomsky ve Pierre Bour-dieu ile birlikte küreselle§me kar§ıtı hareketlerin gözdesi haline gelen Wallers-tein'in fikirleri Karl Marx ve Fransız tarihçi Fernand Braudel'in etkisi altına §ekillenmi§tir. Global politika içinde ekohQrnik faktörlerin önemine i§aret etmesi; toplumlan iktisadi faaliyetlere göre tanimlaması ve sermaye, emek, pazar, artı

değer eksenincieki ekonomik tanımlamklar Marx'ın etkisini gösterirken, Wallers-tein, özellikle HOO'ler ile lSOO'ler arasında Avrupa'daki ekonomik deği§im

ağlarının siyasi etkilerine odaklanan Femand Braudel'den de etkilenmi§tir. Wallerstein üzerindeki bir üçüncü etki merkez, çevre, yan çevre kavramlarını aldığı Bağımlılık Okulu'dur. Bu etkilere sömürgecilik sonrası dönem bağımsızlık hareketleri ve Afrika'yla Ügili kendi eserleri de eklenebilir. Bilgi yapılan konu-sunda "karma§ıklık" ve "kaos" incelemeleri tarafından cezp edilen Wallerstein özellikle fiziksel kimya ve statik mekanik profesörü Ilya Prigogine'den etkilenmi§ görünmektedir. Yine entelektüel kimliğiyle ideolojisi iç içe olan Wallerstein, kendi dü§ünsel geli§iminde 1968 dünya devrim hareketlerinin de önemli bir role sahip olduğunu kabul etmektedir.3

Wallerstein mevcut bilimsel paradigmanın dı§ında §eyler söylediği; kapitalist sisteme dı§arıdan baktığı; sadece tarihsel sosyoloji yapmayıp, kesin tarih vererek dünya sistemiyle ilgili öngörülerde bulunduğu; eserleri pek çok dile çevrilerek dü§ünceleri evrensel ölçekte tartı§ıldığı; bilimsel ve ideolojik kimliğini bütünsel bir yapı olarak sunmaktan çekinmemesine rağmen ideolojik olmaktan öte fikirle-rinin kabul gördüğü ve küresel sistemin nasıl i§lediğini farklı bir §ekilde yorumla-dığı için üzerinde durulması gereken bir sosyologdur. Buna kar§ın yakla§ımlanyla ilgili,· özellikle Dünya Sistem Analizi'yle ilgili birkaç makale dı§ında, kendisi hak ettiği ölçüde incelenmemekte; sosyal bilimlerle ilgili iddialan yeterince tartı§ıl­ mamaktadır. Bu anlamda, makalemiz, Wallerstein'in özellikle sosyal biliml&rle ilgili dü§üncelerini, yine kendisinin temel fikirlerinden hareketle ele almayı, dü§üncelerini tartı§maya açmayı amaçlamaktadır.

ı 959'da dokmra derecelerini almı§tır. Colombia, McGill ve Binghammn Üniversitelerinde gö-rev yapan Wallerstein ı973'te Afrika Ara§tırmalan Merkezi'nin, ı994-ı998 arasmda

Uluslara-rası Sosyoloji Demeği'nin, 2005'e kadar da Fernand Braudel Enstitüsü'nün ba§kanlığını yapnu§-ar. Kendisi halen Yale Üniversitesi Sosyoloji Bölümü'nde kıdemli profesör olarak çalı§maya de-vam etmektedir. Daha detaylı bilgi için bk. lınmanuel Wallerstein, The Essential Wallersıein,

New Press, 2000, ss. ı 2vd.

bk. Ankie Hoogvelt-Michel Kenny-Randall Germain, "Conversations with Castclls, Cox and Wallerstein", Neıu Palirical Econoın)', IV/3 (ı999), ss.4CO vd.

(4)

1. Dünya Sistem Analizi'nden Sosyal Bilimiere

Immanuel Wallerstein'ıiı bilim dünyasına adını dünya sistemleri analizi ile duyurduğu bir gerçektir. 1974 yılında ilk cildini yayınladığı "Modem Dünya Sistemi"4 adlı eseriyle ilk defa dünya kamuoyunun ilgi odağı olan Wallerstein, o tarihten bu yana, kendisinin "Dünya Sistem Analizi" §eklinde ifade etmeyi uygun bulduğu yakla§ımın hem kurucusu, hem de savunucusu olmu§tur. Kendisi bu gün de yakla§ımının deneysel temellerini geni§leterek, özellikle kurucusu olduğu Femand Braudel Enstitüsü'nde yapılan çalı§malarla aynı doğrultuda ilerlemeye devam etmektedir.

Wallerstein 1970'ler boyunca Dünya Sistem Analizi'ni sosyai bilimlerde var olan kalkınmacılık ve modernizasyon dü§üncelerinin bir ele§tirisi olarak sunmu§-tur. Özellikle 1968 devriminin etkisiyle Dünya Sistem Analizi "ABD'nin hege-monik dünya görü§ünün dünya sosyal bilimindeki kar§ılığı olan ideolojikle§tiril-mi§ pozitivizme ve sahte apolitizme kar§ı" geni§ tepkinin adı olarak doğmu§; yakla§ıma ilgi duyanlar Dünya Sistem Analizi'ni XIX. yüzyıl sosyal biliminden tam anlamıyla olmasa da, derin bir kopu§un adı olarak algılamı§lardır.5

Dünya Sistem Analizi, en genel manada, ulusal/yerel/tekil tarihçiliğin yeter-sizliğini savunan ve dünya çapında tarihsel ölçekte analizlere önem vererek ulusal/yerel/tekil olanın tahlil edilmesi gerektiğini savunan yakla§ımın adıdır. Dünya Sistem Analizi, tarihsel gerçekliğe sadece sistematik değil, sistemik bir §ekilde bakar; yani tekilden çok bütünle ilgilenir ve tümelden tikele doğru giden bir bakı§ açısına sahiptir. Wallerstein'a göre yerel/tekil olandan hareketle bütünü göz ardı ederek yapılan analizler gerçeği aydınlatmacia yeterli olamazlar. Afri-ka'da ulusla§ma sorunuyla ilgili ara§tırmalarında bu gerçeği fark eden Wallers-tein, örneğin Avrupa'nın çe§itli bölgelerinde meydana gelen modemle§me ya da ulusla§ma tiplerinin dünyanın diğer bölgelerinde de benzer §ekilde vuku bulacağı dü§üncesini hamaset olarak yorumlamaktadır.6 İlk bakı§ta basit metodik bir tercih gibi görünen bu değerlendirme tarzı sosyal bilimler için aslında sori derece önemli açılımlar sağlamı§tır. Doğunun kültürel özelliklerinin kapitalizm ve sanayile§meye· engel te§kil ettiği §eklinde yapılan değerlendirmelerin dünya çapında ve sistemik olarak tahlil edilmesini önermesi veya kapitalizmin Batı'da geli§mesini, orada var olduğu farz edilen dahili ve oranın özüne ait üstün nitelik-lerin varlığı ile değil; tarihsel bir takım §artlarla açıklanması, bu analiz tarzının

iki

4

6

Bu eserler Bakı§ Yayınlan tarafından 2 cilt halinde Türkçe'ye kazandınlmı§tır, bk. lmmanuel Wallerstein, Modem Diinya Sistemi I, Kapitalisı Tarım ve 16. Yüzyıl'da Avnıpa

Diinya-Ekonomisinin Kökenleri, İstanbul 2004.

lmmanuel Wallerstein, Sosyal Bilimleri Diişiinmemek, İstanbull999, s.369.

Ananci Kumar-Frank Welz, "Culture in the World-System: An lnterview with lmmanual Wallerstein", Social Idenıiıies, VII/2 (2001), s.229.

(5)

· - - - I_ınmanuel Wal~_ı:s_teir:_ ile_§_()~yal Bilimleri Yeniden Dü§ünmek _:<>-_1_~.

tipik ömeğidir.?

Wallerstein Dünya Sistem Analizi'ni bir dünya sistemleri perspektifinin ta-mamlayıcı unsuru olarak yorumlamaktadır. Bu analiz tarzının sosyal bilimiere temel üç noktada zenginlik kattığı söylenebilir: İlki ve en açık olanı, toplumsal davranı§ları açıklama ve anlamlandırmada uygun "analiz biriminin" bir "dünya sistemi" olduğudur. Burada bir makro/mikro veya ulusal/yerel bütünün ne kadarı dünya sistemleri tarafından analiz edilir . ..Sq.ı:usu akla gelmektedir. Ancak Wallers-tein'e göre buradaki soru(n) sahtedir~ Değerlendirmenin sınırlarını bakı§ açısı belirler. Bazen bir toplum, bazen de I;ıtr ulus devlet dünya sisteminin sınırlarını belirleyebilir.8 İkinci temel zenginlik alanı "dünya sisteminin uzaysal niteliğinin birbiriyle ili§ki içinde olan ~amansal kar§ılığı" §eklinde tanımlanan "uzun süre"

(Wallerstein "Longue duree" kavramını Femand Braudel'den almı§tır) kavramı­ dır. Zaman ve mekan kavramının değerlendirmelerde temel deği§ken olarak ele alınmasının sonuçları vardır: Dünya sistemleri tarihsel sistemler olup ba§langıçla­ rı, güçlü oldukları dönemler ve sonları mevcuttur. Yapıların hareketsiz olmadık­ Iarım kabul etınek gerekmektedir. Bir tarihsel sistemden onu takip eden diğer sistemlere "geçi§" kaçınılmazdır. Son olarak Dünya Sistemleri Analizi'nin, içinde ya§adığımız tikel dünya sistemini kapitalist dünya ekonomisi §eklinde yorumla-ması ve kapitalist dünya ekonomisi hakkındaki kendine özgü bakı§ açısıdır.9 Wallerstein'in dünya sistem yakla§ımı, tekil bir toplumsal sistem olarak kapita-lizmin içinde büyüdüğü toplumsal sistemi saptamayı ve bu sistemi bir bütünlük içinde incelerneyi gerektirir. Tekil toplumsal sistem, kapitalist ulus devletlerin gev§ek bir derlernesi değil; kıtalan ve siyasal topluluklan kapsayan benzersiz, kapsayıcı kapitalist dünya ekonomisidir. ı o

Wallerstein'e göre kapitalist dünya ekonomisinin kökeni XIX. yüzyıl değil; kuvvetle muhtemel XVI. yüzyıldır ve bu sistertl yer kürenin bir parçasında -büyük oranda Avrupa'da- ba§lamı§, daha sonra birbirini izleyen kapsama/eklemelerle bütün yer küreye yayılmı§tır. Kapitalist dünya ekonomisinin sınırları, egemen devletlerden olu§an bir devletlerarası sistemin sınırları olup bu sistem içinde her bir hegemonik devletin tam ve tartı§ma götüm1ez egemenlik dönemleri göreli olarak kısa sürmü§tür. ı ı Kesintisiz sermaye birikimi düzenin itici gücü, ücretli ve ücretsiz emek ise sistemin sacayağıdır. Bu sistem içinde sermayenin büyümesi ve emeğin tesisi için etnik gruplar verili varlıklar değil; aksine sürekli olarak yeniden yaratılan ya da biçimlendirilen unsurlar olarak görülmektedir. Dolayısıyla etnisite M.Asım Karaömerlioğlu, "Bağımlılık Kuramı, Dünya Sistemi Teorisi ve Osmanlıffürkiye Çalı§maları", Toplıım ve Bilim, (Kı§ 2001/2002), s.S9.

8 Immanuel Wallerstein, Sosyal Bilimleri Di4ünmemek, s.370.

9

a.g.e., s.371. 1

°

Charles

Ragin ve Daniel Chirot, "Immanuel Wallerstein'in Dünya Sistemi: Tarih Olarak Siyaset ve Sosyoloji", Tarihsel Sosyoloji, İstanbul 1999, s.286.

ıı Immarıuel Wallerstein, Modem Dünya Sistemi I, Kapitalist Tanm ve 16. Yüzyıl'da Avnıpa

(6)

32 ~ Halil Aydınalp

ve cinsiyetçilik yeri geldiğinde sistemin örgütleyici ilkeleri olarak daima kullanı­ ma açıktır. Yine kapitalist dünya sistemi içinde merkez, çevre ve yan çevre alanlar arasında gerilimlerle devam eden küresel bir ݧ bölümü kaçınılmaz olmak-ta; fakat bu ݧ bölümü merkez lehine e§itsiz bir mübadele sistemiyle

sonuçlan-maktadırY ·

"Kapitalizm serbest piyasaya inanmaz, tarihsel olarak da asla inanmamı§tır" diyen Wallerstein kapitalizmin bir ideoloji olarak serbest piyasa ile ili§kilendiril-mesine de kar§ı çıkmaktadır. Gerçek bir serbest piyasa ortamında büyük üretici-lerin asla istedikleri kan yapamayacaklarına inanan Wallerstein, kapitalistlerin "kısmi bir serbest piyasa" istediklerini ve karlarını devam ettim1ek için çe§itli monopalleri garanti altına alacak devlet yapılarına ihtiyaç duyduklarını savun-maktadır. Alıcıların asgari düzeyde para harcayarak azami mal ve hizmetlere ula§maya çalı§ması, kapitalistin siyasi gücü kullanarak pazar §artlannı kendi lehine düzenlemesini ya da daha hafif bir tabirle pazarı sıkı bir §ekilde kontrol etmesini sağlamaktadır.13 Dolayısıyla, sanıldığının aksine, kapitalistin sürdürüle-bilir karlılığı büyük oranda güçlü devlet yapılarına bağlı olup kapitalist sistem güçlü devlet yapıları olmadan asla hayatını devam ettiremez. Wallerstein'e göre karlılığın devamı sadece siyasi değil; aynı zamanda zaman zaman askeri gücün kullanımını da gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla sistem içi sava§lar da aslında pazar §artlannı iyile§tirme ve kan maksimize etme uğruna gerçekle§tirilen güç mücade-leleridir. 14

Wallerstein Dünya Sistem Analizi'nde üç temel açıklayıcı mekanizma

kul-lanmaktadır. İlk açıklayıcı mekanizma jeopolitiktir. Kapitalist dünya ekonomisi yerli yerine oturduktan sonra, ba§at ülkeler hakimiyetlerini güvence altına alabilmek için öteki ülkeler üstünde mutlak bir egemenlik kurarlar. Hakimiyetin üzerine kurulduğu ekonomik ve teknolojik güç geli§tikçe oyundan elde edilen kazanç da artar ve bu rekabetçi egemenlik sistemi küresel bir boyut kazanır. İkinci açıklayıcı mekanizma, özellikle çekirdek alanlardaki yetersiz talebin tekrar-lanan a§ırt üretim krizlerine yol açmasıdır. Wallerstein'a göre yetersiz talep ya merkezin yeni çevresel alanlar içine almak suretiyle "geni§leyerek" ya da çevresel alanlarda merkeze kar§ı rekabet eden toplumsal örgütlenme biçimlerinin yok edilmesi suretiyle "derinle§erek" yükseltilebilmektedir. Üçüncü açıklayıcı meka-nizma, ucuz hammadde talebiyle ilgilidir. Hammadde talebi dı§ alanların

merke-12 lmmanuel \Xfallerstein, Tarilısel Kapitalizm, İstanbul 2002, ss.12vd.; Immanuel Wallerstein,

Sosyal Dilimleri Diişiinmemek, ss.371-372; lmmanuel Wallerstein, Üwpistik, İstanbul 2002, ss.41 vd.

ıı Ankie Hoogvelt-Michel Kenny-Randall Germain, "Conversations with Castells, Cox and Wallerstein", Neıu Political Ecoııomy, IV/3 (1999}, s.402.

14

lmmanuel Wallerstein, "A \Xforld-system Perspective on the Social Sciences", Tlıe Britislı

]oıımal of Sociology, LXI/1 (2010), ss.1 72-173; lmmanuel Wallerstein, "Contemporary Capitalise Dilemmas, the Social Sciences, and the Geepolitics of the Twenty-first Century", Canadian ]o-ıımalofSociology, XXIII/2-3 (1998), s.142 ve 147.

(7)

Immanuel Wallerstein ile Sosyal Bilimleri Yeniden Dü§ünmek ~ 33

---zin içine çekilmesini gerektirmekte; bu durum da merkez alanların çevre üzerin-deki egemenliğini sürdürerek arttırması anlamına gelmektedir. 15

Kapitalizmi çe§itli §ekillerde sorgulayan Wallerstein dünya sisteminin geçmi§ dönmelerdekine benzer döngüsel bir krizin tam ortasında olduğunu iddia eder. Bu krizin önemli göstergeleri vardır. Öncelikle sistemde ·talep dü§üklüğü sorunu vardır ve sistem haY.atını devam ettirebilıpek için yeni verimli talep alanları yaratmak zorundadır. Yeni talep· yaratabilmek için maa§ları artırmak suretiyle elde ettiği karın önemli bir kısmından. vazgeçmesi gerekmektedir ki, buradaki açığı kapitalist ya yeniden ücretleri dü§Grmekle kapatabilecek ya da yeni ucuz i§ gücü ile telafi edebilecektir. 16.

Wallerstein'a göre sistemin diğer ciddi kısır döngüsü kapitalistin sürdürülebi-lir karlılık için üzerine dü§en yükümlülükleri yerine getirmemesi, vergi ve fatura-larını ödememesi, yani "maliyetlerini dı§salla§tırması"dır. Günümüzde çevre kirliliği, tabiatın tahribatı ve ekolojik sistemin bozulması büyük oranda maliyede-rin dı§salla§tınlmasıyla ilgili olmasına kar§ılık, kapitalistin bu tahribatı önlemeye yönelik tedbirler için mali kaynak ayırmadaki isteksizliği ve daima daha fazla karlılığı hedeflernesi ,önemli bir çeli§ki olmaktadır. 17 Wallerstein'a göre dünya sisteminin üçüncü krizi karın belirli ellerde sıkı§masıdır. 500 yıldır bu sistemden hiçbir §ey alamadıklarını haykıran insanların bulunduğuna dikkat çeken Wallers-tein, bir yandan sistem kar§ıtı sağ ya da sol hareketlere dikkat çekerken, diğer yandan eğitim, sağlık ve sosyal güvenlik sorunlannın asgari düzeyde çözümlen-mesinin artık halk katmanlarında beklenen rahatlığı sağlamadığına, istikı:arlı bir §ekilde daha iyi bir hayat için taleplerin arttığına dikkat çekmektedir. Açık bir sistemde hiç kimse yoksun ve fakir kalmak istememekte; ancak sistemin yürüye-bilmesi için de az sayıda ki§inin burjuva, büyük çoğunluğun ise proletarya kalması gerekmektedir. 18

E§ zamanlı olarak dünya sisteminin altını oyan açmaz ve krizler, bu sistemi olu§turan bilimsel mantalitenin de sorgulanmasını gündeme getirmi§tir. Walle~ş­ tein'ın sosyal bilimlerin kurumsalla§ma sürecini, bu kurumsalla§maya meydan okuyan geli§meleri ve sosyal bilirnleri yeniden ele almayı önermesi bu sorgulama sürecinin doğal bir uzantısıdır. Önümüzdeki 50 senenin daha iyi bir dünya sistemi için çe§itli yaratıcılık ve alternatifiere sahne olacağını ifade eden Wallerstein, 19

ı; Charles Ragin ve Daniel Chirot, "Immanuel Wallerstein'in Dünya Sistemi: Tarih Olarak Siyaset ve Sosyoloji", Tari/ıs el Sosyoloji, İstanbul 1999 ,s.290.

16

Ankie Hoogvelt-Michel Kenny-Randall Germain, "Conversations with Castells, Cox and Wallerstein", s.402. Wallerstein bu iki çıkı§ yolunun da denendiğini; fakat sistemin dahili krizle-rini çözmediğini tarihsel örnekler vererek anlatır. bk. a.g.e., ss.402-403.

17 Immanuel Wallerstein, "Contemporary Capitalist DUemmas, the Social Sciences, and the

Geopolitics of the Twenty-first Century", Canadian journal of Sociology, :XXIII/2-3 ( 1998), s.l46.

16 Ankie Hoogvelt-Michel Kenny-Randall Germain, "Conversations with Castells, Cox and

Wallerstein", s.403.

19

(8)

?i_~-ı::ı~ı~!-~x~-ı~~~ıp

_______________________________ _

tekil ya da çoğul, iyi ya da kötü, kapitalist ya da değil bu arayı§ sürecinde en iyimser tabide mevcut bilimsel anlayı§ın sorgulanmasını §iddetle talep etmekte-dir. Dünya sistemi üçlü bir dönüm noktasındadır. Dünya sistemi uzun süredir bir kar sıkı§masıyla kar§ı kar§ıyadır; bu durum büyük kurumsal yapılara, özellikle modern devlete kar§ı sava§ açılmasını sağlamı§tır; dolayısıyla modern devleti kuran bilgi yapıları da saldırı altındadır. Bu karma§a halinden potansiyellerinlizi sonuna kadar kullanarak ve sınırları ;:orlayarak ancak çıkabiliriz.20

2. Sosyal Bilimlerin Kurumsalla§ma Süreci

İnsanların doğası, birbirleriyle ili§kileri ve içinde ya§adıkları toplumsal yapılar hakkında zihinsel bir faaliyetin yapılabileceği fikri en az yazılı tarih kadar eskidir. Bu sorunların ilk tartı§ıldığı belgeler çe§itli semavt dinlerin metinleri ve yine bir takını felseft metinler olmu§tur. Ayrıca kulaktan kulağa aktarılarak modern zamanlara kadar gelen §ifahi bilgeliği de unutmamak gerekir. Bugün sosyal bilimler bu bilgeliğin "kadir bilmez" mirasçısıdır; fakat sosyal bilim, bugün kendi-sini, bilinçli bir tavırla vahiy veya akılla olu§turulmu§ tarihsel bilgeliğin ötesinde doğruları arayan bir olgu olarak sunmaktadır. Wallerstein tarihsel olarak sosyal bilimi, XVI. yüzyıldan beri devam eden bir süreç içinde ve bizzat sosyal bilimlerin kendisinin de katkıda bulunduğu modern dünyada "gerçekliği çe§itli §ekillerde deneysel olarak doğrulayan sistemli, dünyevi bilgi üretme çabası" olarak tanım­

lamaktadır. 21

Wallerstein sosyal bilimlerin ortaya çıkı§ını klasik bilim anlayı§ının etkisi al-tında analiz eder. Klasik bilim anlayı§ı temel iki öncüle dayanmaktadır. Bunlar-dan ilki geçmi§ ile gelecek arasında bir simetri öngören Newton'cu bilim anlayı§ı, ikincisi ise doğa ile insanlar, madde ile akıl, fiziksel dünya ile sosyal dünya arasın­ da köklü ayrımlar bulunduğunu varsayan Kartezyen düalizmidir. XVII. ve XVIII. yüzyıllarda tabiat bilimleriyle felsefe arasında bir ayırım yapılmarnakla birlikte, aslında tabiat bilimleri öncelikle gökyüzü mekaniği ile uğra§ıyor; ancak tabiat yasalarının saptanmasının me§ruluğunu ve bu yasaların önediğini kabul ettire-bilmek için felsefe daima i§in içine giriyordu. Deneysel çalı§malar bilimsel ara§-tırmalarda merkezt bir rol oynamaya ba§ladıkça, felsefe, tabiat bilimlerinden uzakla§mı§ ve gerçek hakkında deneye tabi tutulamayan apriori önemleler geli§tirmekle suçlanml§tır. XVIII. yüzyılın sonlarına doğru felsefe, tabiat bilimle-rinden büyük oranda ayrılml§; kesin olan bilgi (bilim) ile hayal edilen bilgi (bilim olmayan) arasında bir hiyerar§i olu§turularak öncelik tabiat bilimlerine verilmi§-tir. XIX. yüzyılın ba§larında bilimin üstünlüğü resmen tescil edilerek, tanımlayıcı

20 lmmanuel Wallerstein, "Contemporary Capitalise Dilemmas, the Social Sciences, and the

Geepolitics ofrhe Twenty-first Century", s.l41.

(9)

________________ __!_ı:ımanuel~allerstein ile Sosyal Bil~leri Yeniden Dü§ünmek ~ 35

bir sıfat kullanılmadığı sürece bilim, doğa bilimleri anlamında kullanılrn1§tır.22 Doğa bilimlerinin gerçekliği bütünüyle aydınlatamadığının temel göstergesi

Fransız ihtilali olmuştur. ·Devrim sonrasında, başta Fransa olmak üzere tüm Avrupa'da kültürel bir kam1aşa hali yaşanınaya başlaml§; sosyal hayatla ilgili geliştirilen doğal ve determinist teoriler yaşanan sıkıntıları giderememiştir. Aristokrasiye karşı halk egemenliği bu d,önemde önlemez bir gerçek olarak kendini kabul ettirirken, sosyal değişmeilin de artık kaçınılamaz bir olgu olduğu ifade edilmeye başlanmıştır. Bu yeni arayış süreci çeşitli ideoloji ve özgürlük hareketleriyle birlikte sosyal bilimlerin' de ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu an-lamda sosyal bilimlerin ortaya çıkm.ası yaşanan anlamsızlık sorununa sosyal bilimlerle cevap bulma şeklinde konjonktürel bir zorunluluk olarak karşımıza

çıkmaktadır.B Wallersteirı sosyal bilimlerin kurumsallaşma sürecirıi de yine kapitalist dünya ekonomisinin yarattığı yeni değerlerle açıklamaya çall§maktadır. Sermaye yaratmak üzere mal ve teknoloji yararına, sermaye birikimlerinin ku-rumsal çerçevesi olarak devletler ve devletlerarası sistemler yararına, malların ve teknolojilerirı üretilmesinde aktif rol üstlenecek iş gücü yaranna doğal olarak diğer tüm faaliyet alanlarını destekleyecek bilgi yapılarını da yaratmayı gerektir-mi§tir.24

XIX. yüzyıl boyunca farklı disiplinler benimsedikleri epistemolojik tavırlam göre adeta bir yelpaze gibi açılmaya başlamıştır. yelpazenin bir ucunda deneysel olmayan bir faaliyet olarak önce matematik, daha sonra kendi aralannda azalan determinizm sırasına· göre fizik, kimya ve biyoloji yer almıştır. Diğer ucu)lda ise matematiğin karşısında öncelikle felsefe, daha sonra da çeşitli sanatsal faaliyetleri inceleyen edebiyat, resim, heykel, müzikoloji ve bu sanatların tarihiyle ilgilenen insan bilimleri yer almıştır. Bütün bu gelişmeler Newtoncu bilimirı, spekülatif felsefeye galip geldiği, bilimle felsefe arasındaki ayrışmanın ilan edildiği bir bilim-sel çerçeve içinde gerçekleşmiş; fakat yirıe de, bu disiplinlerin kurumsalla§ması burada ifade edildiği gibi kolay olmamıştır. Sosyal bilimler içindeki bölünmeler XIX. yüzyılın ilk yarısında giderek billurla§sa da, bugün bildiğimiz anlamda disipliniere ayrışma 1850-1914 dönemirlde yaşanmıştır. Elbette 1500-1850

arasında bugün sosyal bilirııler içirıde ele alınan merkezi sorunların pek çoğu işlenmiş; ancak bunlar sosyal bilimlerin kendi iç mantığı ile değil; daha çok felsefenirı düşünce sistematiği içinde ele alınnuştır.25

22

· a.g.e., s.14. Aynı zamanda bk. lmmanue[ Wallerstein, "Contemporary Capitalise Dilemmas, the Social Sciences, and the Geopolitics of the Twenry-first Century", s.149.

23 Immanuel Wallerstein, Sosyal Bilimleri Di~iinmemek, İstanbul 1999, s.27.

24 lmmanuel Wallerstein, Yeni Bir Sosyal Bilim İçin, İstanbul 2003, ss.38-39. Immanuel Waller-stein, "Conremporary Capitalise Dilemmas, the Social Sciences, and the Geepolitics of the Twenry-first Century", s.150.

ı; Immarıuel Wallerstein, "Whar are We Bounding, and Whom, When We Bound Social Re-search", Social Research, LXII/4 (Winter 1995), s.840.

(10)

36 ~ Halil Aydınalp

Süreç içinde pek çok konu ya da disiplin adı önerilmekle birlikte, ancak I.

Dünya Sava§ı dolaylarında birkaç isim etrafında belirli bir uzla§ma sağlanabilmi§­ tir. Üzerinde uzla§ılan isimler tarih, iktisat, sosyoloji, siyaset bilimi ve antropolo-jidir. O dönemde doğu bilimleri olarak bildiğimiz oryantalizm de önemli bir uğra§ alanıdır; fakat oryantalistler kendilerini sosyal bilimci olarak kabul etmemi§lerdir. Coğrafya, psikoloj~ ve hukuk da yine' bu listede yer almamaktadır. 26 Coğrafya aslında tarih gibi çok eskiden beri yapıla gelen bir uygulamadır. Fiziki coğrafya ile doğa bilimlerine, be§eri coğrafya ile insan bilimlerine yakla§an coğrafya aslında doğa bilimleriyle insan bilimleri arasındaki bo§luğu doldurmaktadır. XIX. yüzyıl boyunca sosyal gerçeklik h:ıcelemeleri, aralannda i§bölümü bulunan ayrı disiplin-ler haline gelirken, yine de Waldisiplin-lerstein' a göre coğrafya genellemeci, sentezci, analitik olmayan yönelimleriyle mevcut geli§melerin gerisine dü§IDܧtürP

Psikoloji ise XIX. yüzyıl boyunca sosyal alandan daha çok tıbbi alanda yer alan bir bilim olarak görülmü§ ve me§ruluğu doğa bilimlerine olan yakınlığı nispetinde olmu§tur. Birçok kimsenin gözünde me§ru sayılan psikoloji sadece fizyolojik, hatta kimyasal psikolojidir ki, bu gün bile bu anlayı§ı ta§ıyan bilim insarılan mevcuttur. Aslında o dönemde psikologlar da sosyal bilimin ötesine gidip biyolojik bir bilinı olmayı hedeflemi§lerdir. Dolayısıyla çoğu üniversitede psikoloji sosyal bilimler içinde değil; tabiat bilimleri bölümünde yer almı§tır. Psikolojinin sosyal bilim olarak tanımlanmasını sağlayacak en güçlü teori Freud tarafından ortaya atılmakla birlikte; o dönem için tıp pratiği içinden çıkan bu teori de döneırıi için skandal yaratan bir niteliğe sahip olmu§tur. 28 Hiçbir zaman tam anlamıyla bir sosyal bilim olamayan üçüncü alan hukuktur;. Bl:ınun ilk nedeni sosyal bilimlerin kurumsalla§masından önce de huhık fakllitelerinin olması ve gayelerinin aslında bilim yapmak değil, hukukçu yeti§tfuro.ek olmasıdır. Diğer taraftan narnotetik sosyal bilimler içtihat ve yoruma d\:ı.yal'ıı bilgilere daima ku§kuyla bakml§lardır. Onlara göre hukuk norınatifve ampilri:k: a:tcl§tırmaya uzak bir karakter ta§ıdığı için bilimsel değil, hukukçulann ü~inde bulurıdukları bağlam fazlasıyla idiyografiktir. 29

3. Kurumsalla§ınaya Meydan

Okumalar

1945'e gelindiğinde sosyal bilimler disiplin olarak fa§ist ve komünist ülkeler dı§ında üniversal düzeyde kurumsalla§ffil§tır. Bu tarihte sosyal bilimler artık doğa bilimlerinden ve insan toplumlarının zihinsel ve manevi üretimlerini inceleyen insan bilimlerinden kesin olarak aynlffil§tır. Ancak II. Dünya Sava§ı'nın bu

kurumsalla§mayı yeniden tartı§maya açtığı görülmektedir.30 1945'den sonra

26 Immanuel Wallerstein vd., Sosyal Bilimleri Açın, s.22.

27 a.g.e., s.Jl.

28 a.g.e., ss.32-33; Immanuel Wallerstein, Bildiğimiz Diinyanın

Sonu, İstanbul2000, s.275.

29 a.g.e., s.33. 30 a.g.e., s.36.

(11)

Immanuel Wallersteinile'Sosyal Bilimleri Yeniden Dü§ünmek ~ 37

-sosyal bilimlerin yapısını etkileyen temel üç süreç dikkat çekmektedir. Bunlardan ilki, ABD'nin dünyanın en güçlü ekonomisi olarak ortaya çıkması ve Avrupa dı§ı dünyanın yeniden tarih sahnesine çıktığı bir dönemde SSCB ile soğuk sava§ denilen olgunun ya§anması; ikincisi, <dimya üretim ve nüfus kapasitesinde görü-len muazzam artı§; üçüncüsü ise, üniversal eğitimin yaygınla§ması ve meslekten sosyal bilimcilerin sayısında ciddi bir artı§ın ya§anmasıdır.31

Bu geli§melerin sosyal bilimler alanıı::td:;ı;:'çe§itli yansımalan olmU§tur. Öncelik-le sosyal bilimÖncelik-ler arasındaki aynınların gt~çerliliği yeniden tartı§Ilmaya açılmı§tır.

Diğer taraftan ilmi çalı§maları gruplaı:İı.akta kullanılan yeni bir kategori olarak bölge ara§tınnalarının ba§laı;nası dikkat çekicidir. Bölge ara§tırmalannın ortaya çıkmasında ABD'nin hegemonik bir güç olarak kendi dı§ındaki bölgelerin güncel gerçeklikleri hakkında bilgi ve uzmana ihtiyaç hissetmesinin payı büyüktür. SSCB, Çin, Japonya, Orta Asya, Orta Doğu, Avustralya, Hindistan gibi bölgeler-de ara§tırma yapmak zorunlu olarak "çok disiplinliği" gündeme getirmi§tir. Ele alınan bölge ve insanlarla ilgili geçerli bilgilere sahip olınak çoğu zaman bir sosyal bilimci yanında bir insan bilimci, hatta bir doğa bilirncisini de gerekli kılmı§tır.32 Bu kar§ılıklı etkile§im sınırlı da olsa günümüzde çok daha revaçta olan disiplinler arası çalı§maların bir örneğini te§kil etmi§tir. Yine disiplinlerin birbirine yakla§-ması sosyal bilimler tarafindan üretilen bilgilerin kesin kurumsal sınırlada ayrıl­ masının ne kadar yapay olduğunun da: bir göstergesi olrnu§tur.33

II. Dünya Sava§ı sonrası sosyal bilimlerde ortaya çıkan bir diğer sorun yerel-lik-evrensekilik konusudur. Sosyal bilimcilerin sosyal olaylan ölçebilme~, öngö-rüde bulunabilmek ve bazen de müdahale edebilmek için evrenselle§tinneleri; sosyal gerçekliklerle ilgili çe§itli tipoloji ve modeller geli§tirrneleri yer yer öznel tercihlere dayalı bilgi üretimi sorununu gündeme getirmi§ ve üretilen bilgilerin çoğu zaman yerel olanı açıklamaktan uzak olduğu ku§kusunu güçlendirmi§tir. Wallerstein, bu noktada, evrensekiliğin kumazca tekilciliğin gizli bir biçimi olarak sunulduğunu ve bu haliyle baskıcı bir nitelik ta§ıdığıİu ifade etmektedir.34 Yine Wallerstein "modem bilimsel ilerlemeler ne kadar büyük olursa olsun, bilimsel dü§ünce modem zamanlardan çok daha önceki dönemlerde de mevcut-tur" diyerek bilim tarihine bir bütün olarak bakılması gerektiğini ifade etmekte-dir. Zira bütün önemli medeniyet bölgelerinde kendileri için evrensel sayılacak bir bilim anlayı§ının varlığı yadsınamaz.35

Sosyal bilimlerin yeniden in§ası için büyük yardım ve destek sağlayacağını dü-§ündüğü doğa bilimleri içindeki karma§ıklık incelemeleri de Wallerstein'in defeatle üzerinde durduğu 1945 sonrası diğer önemli bir geli§medir. Klasik

meka-31

a.g.e., s.3 7. 32 a.g.e., s.40.

ıı a.g.e., s.41 vd.

14 a.g.e., s.51 vd.

(12)

38 ~ Halil Aydınalp

nik basitlik varsayımı üzerine kuruludur. Fiziki fenomenlerin tek bir doğru §ek-linde cereyan ettiği ve bunlarla ilgili denklemlerin doğrusal ve determinist olduğu dü§ünülmektedir. Bu denklemler ve determinist ilkeler iyi bilindiğinde geleceğin de mükemmel bir biçimde öngörülebileceği kanaari dönemin bilim anlayı§ının merkezinde yer almı§tır. Klasik mekanik bilgisine aykırı olan asimetri dü§üncesi, doğrusal olmayan ve denge dı§ı termodinamikler, frakraller ve garip çekerler gibi kavramlar 1970'lerden sonra doğa bilimlerinin giderek ilgisini çekmi§tir. Bu anlamda klasik mekaniğe kar§ı çıkı§ın temel göstergesi "zaman oku" kavramı olmu§tur. Zamanın geri döndürülebilir olmadığı ve asla geri döndürülebilir olamayacağı; her §eyin her §eyi etkilediği; geçmi§in geleceği smırladığı, fakat geleceği asla belirlemediği; fiziksel dünyada mevcut olan dengenin geçici olduğu ve tüm sistemlerin zaman içinde denge durumundan uzakla§ma eğilimi ta§ıdığı; denge halinden yeterince uzakla§ıldığmda salınım ve döngülerin artarak bir kaos olu§turduğu ve kaos halinin çatallanmalara yol açtığı; çatallanmaların kaçınılmaz ve öngörülebilir olduğu; ancak süreç olarak hangi yolu izleyeceğinin bilinemeye-ceği temel iddialardır. Tüm bunlar basitlikten ziyade dünyanın karma§ık olduğu­ nun bir i§areti olmu§tur. Wallerstein göre, bu noktada, bilimin görevi bu karma-§ıklığı imkansız bir basitliğe indirgemek değil; karma§ıklığı açıklamak ve

yorum-lamaktır. 36

Yine de karına§ıklık incelemeleri bir bilme tarzı olarak modern bilimin reddi değil; doğayı programlanmı§ ve pasif bir mekanizma olarak gören bilim anlayı§ına kar§ı sadece bir protesto niteliğindedir. Karma§ıklık incelemeleri gerçek dünyayı bilmenin ve anlamanın imkansız olduğunu savunmaktan ziyade, sadece bu sürecin bilimin iddia ettiğinden çok daha karına§ık olduğunu gösterıni§tir. Bütün bunlar "mümkün olanın" gerçekten var olandan "daha zengin" olduğu inancını yansıtmaktadır.37 Karma§ıklık

incelemeleri Wallerstein tarafından sosyal bilimler için epistemolojik bir devrim olarak sunulmaktadır. Wallerstein'a göre karma§ık­ lık incelemeleriyle ncınotetik ve idiyografik epistemoloji ayırımı anlamını yitir-mekte ve metot kavgalan sona eryitir-mektedir. Bir bakıma hem kesinlik, hem de kesinlikle geçerlilik arasmda var olan bağlantı çok daha sorunsal hale gelmekte-dir.38 Buradan Wallerstein'in çıkardığı diğer önemli bir sonuç daha vardır. Ona göre "[b]ütün sistemlerin en karma§ığını inceleme çabası olan sosyal bilim, bilimlerin kraliçesi olmaktan da öte bilimlerin en zoru haline gelmekte", biraz daha net bir ifadeyle sosyal bilim, doğa bilimleri dahil bütün bilimlerin epistemo-lojik doğrularını üreten bir saha haline gelmektedir.39

Wallerstein'in sosyal bilimlerde dikkat çektiği diğer bir tartı§ma, kültürler ara-smdaki ayrımların gerçekliği ve geçerliliğiyle ilgilidir. Sosyal bilimlerde

ba§langıç-36 Im manuel Wallerstein,

Yeni Bir Sosyal Bilim İçin, ss.S0-53.

37 a.mlf., Bildiğimiz Diinyanın Sonıı, s.206.

38

a.g.e., s.l82.

39

(13)

Immanuel Wallerstein ile Sosyal Bilimleri Yeniden Dü§ünmek ~ 39

taki kanaatin aksine üstün veya model kültür anlayı§ı sona em1ektedir; her kültür özgündür ve her kültürün kendi sosyo-kültürel yapısından doğan içsel bir mantığı mevcuttur. Kültür ara§tırmalan "Avrupa merkezci olmayan" bir bakı§ açısı içinde özellikle Batı dı§ı sosyal sistemlerin tarihsel önemini ortaya çıkarmı§­ tır. Yapılan yerel ve tarihi tahliller "yorumsamacı dönü§" olarak da nitelendiril-mi§tir. Kültür ara§tım1alarıyla yakından ilgili olarak her §eyirı bağlaını olduğu, metinlerin özel bağlamlar içinde yazıldığı-'ve özel bağlamlar içinde okunınası

J

gerektiği dü§üncesi yaygınlık kaz'anmı§tir. 4e Dolayısıyla bir metnin anlamı değil; anlamları vardır ve metin yazarının mülkü değildir. Metnin toplumsal anlamı

vardır ve deği§en toplumsal yapıya göte anlamı da deği§mektedir.41 Yine kültür ara§tım1aları, teknolojik ba§arılarla ili§kilendirilen değerlerin ba§ka değerlere göre iyiliğinin de tartı§maya açmı§tır. Teknolojiye sahip; fakat mutsuz ve sorunlu olan toplumların, teknolojisi daha geri olduğu halde mutlu ve daha az soruna sahip toplurnlara göre ne derece ileride oldukları, dolayısıyla teknolojik ilerlemenin

yararları sorgulanmaya ba§lanını§tırY Toplumsal gerçeklik hakkında evrenselci-lik adına ortaya atılan iddialar aslında evrensel değildir. Wallersteirı'a göre dünya sistemindeki hakim güç ve tabakalar kendi gerçekliklerini genelle§tirip evrensel insan gerçekliği §eklinde sunmakta ve kendileri dı§ındaki toplumların gerçeklik-lerini yadsımaktadırlar ki, kültür ara§tırmaları, temelde bu tarz bir evrenselciliğe sava§ açmı§ durumdadırY

Sosyal bilimlerin ele§tirilen diğer bir özelliği Avrupa merkezci bir yapı ve du-ru§a sahip olmasıdır. Mantıksal olarak sınırları tam olarak çizilemese de, Wallers-tein sosyal bilimlerin 5 alanda Avrupa merkezci olduğu iddia etmektedir. Bu alanlar (1) tarih yazımı, (2) evrenselciliğirı dar görü§lülüğü, (3) Batı medeniyeri hakkindaki özel varsayım, (4) §arkiyatçılık ve (5) ilerleme teorisini dayarına olarak sıralanmaktadır.44

Tarih yazımı, Avrupa'nın modern dünya üzerindeki ha.kirniyetinin Avrupa'ya özgü tarihsel ba§arılarla açıklanması anlamına gelmektedir. Dünyanın geri kala-nıyla Avrupa arasındaki iktidar ve ya§am standardı farkldığı sanayi devrimi, sürekli büyüme, modernlik, kapitalizm, rasyonalizasyon, bürokratikle§me, bireysel özgürlük gibi kavramlarla açıklanırken, bunun adı Avrupa mucizesidir ve Avru-palılar tarafından gerçekle§tirilmi§tir. Tanımı, zamanlaması ve gerçekliği açısın­ dan bu tanımlama tartı§maya açık olsa da, Avrupa mucizesi hakim sosyal bilim anlayı§ı açısından diğer toplumlar tarafından imrenilmesi, en azından takdirle kar§ılanması gereken bir olgudur. Tarihsel olarak Avrupa'nın geçim1i§ olduğu geli§me süreci ve bu süreç esnasında ortaya çıkan yeniliklerin bir model olarak

40 a.mlf. vd., Sosyal Bilimleri Açın, s.60 vd.

41 Immanuel Wallerstein, Yeni Bir Sosyal Bilim İçin, s.53. 42 a.mlf. vd., Sosyal Bilimleri Açm, s.65.

43

lmmanuel \Vallerstein, Bildiğimiz Diinyanm Sonıı, s.206.

(14)

40 ~Halil Aydınalp

dünya sosyal bilimine temel rengini vermesi sosyal bilimlerin Avrupa merkezci

olmasıyla ilgili ilk tenkit noktasıdır.45

İkinci tenkit noktası zaman ve rnekanın her noktasında geçerli olan bilimsel hakikatierin var olduğu, daha açık bir ifadeyle Avrupa'ya özgü hakikatierin dünyanın diğer bölgelerinde de geçerli olacak evrensel ölçütler olarak sunulması­ dır. XVI. ile XIX. yüzyıllar arasında Avrupa'da meydana gelen geli§rne süreci hem insanlığın geri çevrilernez ba§arısı olduğu için, hem de insanlığın temel ihtiyaçla-rını kar§ılarnada yapay engelleri ortadan kaldırdığı için her yere uygulanabilecek bir kalıbı temsil etmektedir. Dolayısıyla Avrupa'da gördüklerimiz yalnızca iyi değil; aynı zamanda gelecekte her bölgede görülecek kaçınılmaz bir yönelim olmaktadır. Sosyal bilimlerin sadece Avrupa merkezli bir dü§ünce sistemi yarata-rak bu belirli ve tekil yapıyı evrenselle§tirrnesi, Wallerstein tarafından, son derece dar görü§lülük olarak nitelendirilrnektedir. Modem sosyal bilimler bu dar görü§-lülüğü a§tığını savunsa da, evrensekilik konusundaki ele§tirinin makul görüntü-sünü koruduğu, yine Wallerstein'in üzerinde durduğu önemli bir konudur.46

Sosyal bilimlerde Avrupa merkezciliğin en net görüldüğü alanlardan bir diğeri medeniyet konusundaki genel kanaattir. Medeniyet kavramı sosyal bilimlerde ilkellik ile barbarlık arasında belirli bir kar§ıtlık ili§kisi kuran bir dizi toplumsal özellik anlamında kullanılmı§tır. Burada problem modem Avrupa'nın kendisini diğer medeniyetler kar§ısında bir medeniyetten öte benzersiz ve daha özel ba§ka bir §ey olarak tanımlaması ve sunmasıdır. Batı'ya ait bu medeni olma durumu , bazen teknoloji ve ilerleme ile, bazen bireyin aile, cemaat, devlet, dini kurumlar gibi müesseseler kar§ısındaki özerkliği ile, bazen günlük hayattaki sevgi ve saygıya dayalı terbiye anlayı§ı ile, bazen de me§ru §iddet kapsamının azalması ve zulüm tanımının geni§lernesi ile açıklanrnı§tır. Batı rnedeniyeti pek çok ki§iye göre bu özelliklerin birkaçının veya tarnamının bir bile§imini ifade etmektedir ki, Batılılar uygarla§tırrna misyonu ile sömürgelerine bu değerleri ta§ıdıklarını iddia etrni§ler-dir. Bu değerler -çağda§, hümanist, modem nasıl isiınlendirirsek isiınlendirelim­ tabii olarak sosyal bilimiere nüfuz etrni§tir ve sosyal bilimler bu değerleri hiyerar-§isinin en tepesine yükseltmi§ olan aynı tarihsel sisternin bir ürünüdür. Fikri ve

toplumsal sorunlara ili§kin tanımlarnalarda bu değerler standart hale gelrni§tir. Dolayısıyla Batı kültür ve medeniyetine ait geli§tirilen kavramlarda bir değer­

bağımlılığı söz konusudurY

Şarkiyatçılık (oryantalizrn) Avrupa merkezciliğin çok daha sert ele§tirilen bir diğer alanıdır. Kendi inançlannın doğruluğuna, kendileri dı§ındaki inançların sapkınlığa inanan hıristiyan ke§i§lerin, Hıristiyanlık dı§ı dinleri ve dilleri öğrene­ rek pagan inançlara sahip insanları hıristiyanla§tırma gayreti §eklinde ba§larnı§tır

4.

' a.g.e., s.l86.

46

a.g.e., s.l88. 47 a.g.e., s.l89.

(15)

Immanuel Wallerstein ile Sosyal Bilimleri Yenidı:_~ Dü§~nmek ~ 41

§arkiyatçılık. Bu gayretierin daha sonra bilimsel bir hüviyet kazanarak hıristiyan­ pagan ayırımının bu sefer yerini garplı-§arklı ya da modern-modem olmayan ayırırnma bırakması dikkat çekicidir. Şarkiyatçılık incelemeleri ortaya konulan bulguların ampirik gerçeklerle uyu§maması, çok fazla soyutlamaya gidilip ampirik çe§itliliğin silikle§tirilmesi ve yazılan eserlerde genel olarak Avrupalı ön yargıların hissedilmesi gibi sebeplerle ele§tiriye uğramı§tır. Tüm bu ele§tirilerle birlikte §arkiyatçılığın saldırıya uğradığı daha terp.elhr konu vardır. Diğer sosyal bilimler için de geçerli olduğu söylenebile~ek bu:h-ıi~us §arkiyatçılığın Avrupa'nın egemen iktidar olma konumunu me§rula§tırması ve sömürünün bilimsel alt yapısı olarak i§lev görmesidir. Hatta Wallerstein'e gore, Avrupa'nın emperyal rolünün ideolo-jik çerçevesinin olu§umuna büyük oranda §arkiyatçılın hizmet ettiği iddia edil-mi§tir.48

Son olarak, sosyal bilimler, Wallerstein tarafından ilerlemenin gerçek ve ka-çınılmaz olduğu Aydınlanma'nın ana iddiasına hizmet etmekle tenkit edilmi§tir. XIX. yüzyıl Avrupa'sının üzerinde mutabakat ettiği bir bakı§ açısı olarak ilerleme fikri sosyal bilimlerin in§a sürecinde derinden rol oyrıamı§tır. Sosyal bilim ilerle-menin daha akıllı ve daha kendinden emin gerçekle§mesinin adeta bir aracı haline gelmi§tir. Sosyal bilimcilerin politikacılara siyasi projelerini uygulayabilme-leri için danı§manlık veya bir ba§ka açıdan memurluk ettikleri bu gün de sıkça görülen bir olgudur. İlerleme anlayışı bütünüyle Avrupa'nın kendine özgü geçir-mi§ olduğu sürecin bir ürünü olarak yalnızca varsayılan ya da tahlil edilen bir olgu olmamı§; aynı zamanda dayatılan bir fenomene dönü§mܧtür.49

Avrupa merkezciliğine üç §ekilde kar§ı çıkılmaktadır. Bu itirazlardan ilki, di-ğer medeniyetler de Avrupa'nın yaptığı her §eyi yapma sürecine girmi§ler; fakat dünyanın diğer kesimlerinde cereyan eden bu süreç Avrupa'nın bu süreci önle-mek için jeopolitik gücünü kullanana kadar sürmܧtÜr. İkincisi, Avrupa'da yapılan her §ey dünyanın ba§ka bölgelerinde uzun bir zamandır zaten yapıla gelen geli§melerin bir devamı niteliğindedir; dolayısıyla Avrupa'nın bu gün öne çıkması geçici ve dönemsel olarak yorumlanabilir. Üçüncüsü ·itiraz Avrupa'nın yan'll§ analiz edildiği ve sonuçta hem bilim, hem de siyaset dünyası için tehlikeli sonuç-lar yaratmı§ olan yetersiz çıkarımlar ortaya atıldığı §eklindedir.50

Wallerstein bu üç ele§tirinin ilk ikisini Avrupa merkezciliğe kar§ı kendi mer-kezciliklerini öne çıkardıklan için inandırıcı bulmaz ve üçüncü savın doğrulu­

ğunda ısrar eder. Ona göre de Avrupa yanlı§ veya eksik analiz edilmiştir. Önce-likle Avrupa'nın ba§arılarının sorgulanması gerektiğini söyleyen Wallerstein kapitalist medeniyerin tarihsel süreç boyunca ortaya koyduğu bilançoda eksilerin artılardan daha fazla olduğunu iddia etmektedir. Kapitalist sistem ilerlemenin

48 a.g.e., ss.l91-192. 49 a.g.e., s.l93. 50 a.g.e., s.l94.

(16)

·

-olumlu bir parametresi değildir. Gerçekte Batı'da olan §ey aristokratik sömürü sistemine kar§ı ciddi bir ba§kaldırınm olması ve bozuk düzeni me§rula§tıran değer ve pratikterin kurucu öğe olmaktan çıkarılması olayıdır. Wallerstein'e göre bütün büyük medeniyetlerde kapitalist bir temayül söz konusu olmu§tur; fakat onlar Avrupa'nın tersine bu zehre ka§ı çok iyi bağı§ıklık kazanmı§lar ve kapitalist metala§ma sürecine kar§ı koymasını bilmi§lerdir. Avrupa'nın bu virüsü önleye-memesi XVI. yüzyıldan itibaren önce Avrupa'da, sonra tüm yerkürede kapitaliz-min küresel bir sistem haline gelmesini sağlamı§tır. Kapitalizmin bütün dünyada etkileri hissedilecek §ekilde geni§lemesi onun kaçınılmaz, arzutanır ya da ilerleme anlamına gelen evrensel bir olgu olduğunu göstermemelidir.5ı

4. Sosyal Bilimleri Yeniden Dü§ünmek

Hem bir sistem olarak kapitalist dünya sistemini, hem de bu sistemin geli§me-sine hizmet eden mevcut bilim anlayı§ını tenkit eden Wallerstein, özellikle sosyal bilimler konusunda ortaya attığı öneri ve görü§lerle bu noktada kalmadığını, çözüm üzerinde de dü§ündüğünü göstemıektedir. Çok açık bir §ekilde Wallers-tein sosyoloji dahil sosyal bilimlerin her birinin müstakil birer disiplin oldukları fikrine karı§ı çıkmakta ve sosyal olguyu anlama ve yorumlamadaki eksikliklerine i§aret etmektedir.

Örneğin sosyolojiyi ele aldığında Wallerstein yukarıda yer verilen Avrupa merkezcilik gibi meydan okumaların sosyoloji için de geçerli olduğu ifade etmekle birlikte, özellikle sosyolojide biçimsel rasyonalite kavrarnma atfedilen önem üzerinde durur. Wallerstein'e göre biçimsel rasyonalite yoktur; daha doğrusu neyin biçimsel bakımdan rasyonel olduğuna karar verebilmenin evrensel kriterle-ri mevcut değildir. Zira aktörlerin ula§mak istedikleri amaçlar karma§ık ve ferdi farklılıklar kavrarramayacak derecede ayrıntılı ve bireye özgüdür. Sosyal hayatta her §ey aktörün bakı§ açısına ve kaygılannın derecesine bağlı olarak deği§ecek hassas bir denge üzerine kurulu olduğu için evrensel bir biçimsel rasyonalite olamaz ya da en azından biçimsel rasyonalite her zaman bir ba§kasının biçimsel rasyonalitesidir. Dolayısıyla sosyal olguların gerçekliği konusunda Durkheim'a dayanan temel önernıe daha ba§tan sorgulanmalıdır.52

Burada Wallerstein'in Weber'e ait tözel rasyonalite kavramını daha fazla cid-diye aldığı görülmektedir. Bilgi belirsizlikler kar§ısında seçim yapmayı, seçim yapma da neyin tözel bakımdan rasyonel olduğu konusunda karar vermeyi gerektirir. Özsel olarak neyin rasyonel olduğuna karar verme de disiplinlerin katı sınırlan içinde kalarak ba§arılamayacak bir görevdir. 1850-1914 arasında sosyal olgunun geçmi§-bugün (tarih), devlet-pazar-sivil toplum (siyaset, iktisat, sosyolo-ji) ve Batı-Batı dı§ı (oryantalizm ya da antropoloji) §eklinde bölümlere ayrılması ;ı a.g.e., s.l99.

(17)

günümüzde anlamını yitirmi§tir. Daha iyi bir dünya sistemi istiyorsak sosyal gerçekliği bir bütün olarak ele almalıyız.53 Ancak yine de ba§kalarının bilgisini hesaba katmaksızın herkesin neyin tözel bakımdan rasyonel olduğuna karar verecek bütünün bilgisine de sahip alamayacaklarını bilmeleri gerekmektedir.

Örneğin beyninden ameliyat olacak ki§i elbette ehil bir beyin cerrahı arayacaktır; ama i§inin ehli bir beyin cerrahı olmak aynı zamanda hukuki, ahlaki, felsefi, psikolojik ve sosyolojik bazı yargılarda ljulunmayı da gerektirecektir. Beceriler biçimsiz bir bo§luk içinde çözülüp.gitmeyec'ekler; burada temel felsefe kısmi olan beceriletin diğer kısmi becerilerle bütünle§tirilmesidir.54

Sosyal bilimleri yeniden dü§ünmem{z gerektiğini öneren Wallerstein öncelikle sosyal bilimlerde tarafsızlık argümanının açık bir §ekilde yapay olduğunu savun-makta; tarafsızlığı bulgularımızın değerini arttırınaınızı önleyen en büyük engel olarak görmektedir. Ona göre hiçbir bilim adamı ya§adığı fiziksel ve sosyal bağ­ lamdan soyutlanamaz ve her bilim adamı olaylara az ya da çok kendi dünyasın­ dan bakar. Her kavramsalla§tırmanın temelinde felsefi inançlar yattığı ve her ölçüm gerçeği kaydetmeye çalı§ırken onu deği§tirdiği için Wallerstein'a göre tümüyle objektiflik bir yanılsama olmaktadır.55 Yine de Wallerstein bütün bunla-rın her §ey mubahtır anlamına gelmediğini, bilim adamının gözlem altına aldığı problemlerle ilgili bütün faktörleri dikkatle tartmak durumunda olduğunu ve daima en uygun sonuçlara ula§maya çalı§ması gerektiğini ifade etmektedir. Ayrıca tarafsızlık bilim adamının kendisini tecrit etmesini değil; aksine zorunlu olarak diğer görü§ sahipleriyle konu§ma ve tartı§masını da gerekli kılmaktadır.56

Yine zaman ve mekan sosyal bilimlerde deği§meyen fiziksel gerçeklikler değil­ ler; aksine analizlerimizin içinde yer almaları gereken temel deği§kenlerdir. Zaman ve mekan kavramiarına verilen anlamlar ele alınan sosyal gerçekliği doğrudan etkilediği için zaman ve mekan kavramlarını anlama ve yorumlamada kullanılacak faktörler olarak ele alan bir metodoloji geli§tirmediği sürece sosyal bilimler analizlerinde doğru sonuçlar vermeyecektir.57 Farklı analiz kategorileri üretebilmek için Fernand Braudel'in dört zamanlı ayrımını kullanan

Wallers-;ı Immanuel Wallerstein, "What are \Ve Boumling, and \Vhom, When \Ve Bound Social Rese-arch", s.840. \Vallerstein bu ayrımların niçin anlammı yitirdiğini daha ayrımılı bir §ekilde i§le-mektedir. bk. a.g.e., ss.840-85 1.

54 a.g.e., ss.277-278. Feminist ele§tiri ise bilgi dünyasmın, insanlık yazgısının özneleri olarak

kadınları göz ardı etmi§ olduğu dü§üncesi üzerinde durur. \Vallerstein feminist ele§tiri açısından da sosyal bilimleri sorgular. Ona göre kadınların bakı§ açısı ihmal edilmi§ ve cinsiyet farklılıkları konusunda gerçekçi ara§tırmalara dayanmayan apriori varsayunlara ba§vurulmu§tur. Ele§tiri

yalnızca cinsiyerle alakah ön yargılarla ilgili değildir. Feminist ele§tiri, bilgi yapıları eğer eri! bir mahiyet arz etmeseydi bunun bilim için ne anlama geleceğini sorgularlar. Bilim alanında duygu-sal emek/dü§ünsel emek ayırımı reddedilir. Bkz: a.g.e., ss.264-265.

55 a.g.e., s. 72 .

56 Immanuel Wallerstein, Bildiğimiz Danyanın Sonıı, s.278. 57 Immanuel W allers te in vd., Sosyal Bilimleri Açın, s. 73.

(18)

_!4 -~Hal~ I _A__yit_?aip ___________________________________ _

tein,58 buradan hareketle be§li bir sınıflandırma meydana getirmi§tir. Bunlar (1) Episodik-Jeopolitik Zaman-Uzay, (2) Döngüsel-İdeolojik Zaman-Uzay, (3) Yapısal Zaman-Uzay, (4) Ebedt Zaman-Uzay ve (5) Dönü§ümsel Zaman-Uzaydır.59 Bu analiz türlerinin tanımlamalannın zihinde uyandırdığı anlamların belirsiz olduğunu belirtmeliyiz; zaten Wallerstein kendisi de bu birimleri birbirle-rinden ayıran kesin çizgilerin olmadığını ve tartı§maya açık bir sınıflandırma olduğunu kabul etmektedir.

Yakın tarihte gerçekle§mi§ Kosova olayını ele alan bir analiz konunun anla-§ılmasına yardım etmektedir. Sırbistan'a bağlı 6 özerk cumhuriyetten biri olan Kosova, 1989'da Sırbistan'ın Kosova'nın özerklik statüsünü tek taraflı olarak fes etmesiyle yakın tarihin en kanlı katliamlarının ya§andığı bir bölge haline gelmi§-tir. Episodik-Jeopolitik Zaman-Uzay perspektifinden hareketle Kosova nüfusu-nun büyük çoğunluğu Arnavut'tu ve yörede ya§ayanlann sayısına dayanarak Arnavutlar kendi kaderlerini tayin hakkına sahip olduklarını savunuyorlardı. Sırplar ise Yapısal Zaman-Uzay analizinden hareketle Kosova'yı Sırp halkının tarihsel be§iği olarak görüyorlardı; zira onara göre Sırplar 1389'da Osmanlı'ya boyun eğmektense ölmeyi tercih etmi§ler; bu gün Kosova'da ya§ayan Müslüman Arnavutlar bir anlamda Osmanlı'ya teslim olarak zihnen asimile edilmeye rıza göstermi§lerdir. Kosova Sırp milli bilincinin ayrılmaz bir parçası olarak görüldüğü için Sırplara göre nüfus rakamlan ya da fiziki sınırlar tamamıyla önemsizdi. Bu

değerlendirmede de açıkça görüldüğü gibi, zaman ve mekan kavramları bakı§ açısına, duru§a ve hedeflenen gayeye göre ideolojik bir hal almaktadır. Dolayısıy­ la zaman-uzay koordinatları doğru belgelerden hareketle ve deneysel bir bakı§ açısıyla kullanılmadığında tarafların elinde nasıl kullanılacağı belli olmayan araçlara dönmektedirler. 60

Wallerstein insanlarla insan olmayanlar arasındaki antolajik ayırımın da bir

yanıisama olduğunu dü§ünür. Doğa ile toplum iki ayrı kutup olarak görülemeye-ceği için gerçekliği doğa, siyaset ve söylem olarak üç ayrı kategoriye ayıran aka-demik ve toplumsal sınıflamalar da anlamını yitirmektedir. Wallerstein'e göre gerçeklikler "aynı anda doğa gibi gerçek, söylem gibi aniatısal ve toplum gibi kolektiftir."61 Zaten uygulamada siyaset, iktisat ve sosyal alanlar arasındaki ayırım bu gün sürekli ihlal edilmektedir. "De fakto" var olan bu gerçeği daha ileri noktalara götürmek gerekir; disiplinler arasındaki ayrılık yeniden sorgulanmalı ve tartı§malar sonuna kadar götürülmelidir. Wallersteine'e göre ancak bu §ekilde yeni tanımlamalar §ekillenebilir ve disiplinlerin yeniden kurumsalla§ma sürecini ba§latacak entelektüel temeller atılabilir.

;s lmmanuel Wallerstein, Sosyal Bilimleri Di~iinmemek, s.l99.

;9 a.mlf., Yeni Bir Sosyal Bilim İçin, ss.l3-14; Ayrıca bk. Immanuel Wallerstein, Sosyal Bilimleri

Di~iinmemek, ss.2ll- 212.

60 a.mlf., Yeni

Bir Sosyal Bilim İçin ss.l4-15.

61

(19)

lmmanuel W::ıllerstein ile Sosyal Bilimleri Yeniden Dü§ünmek ~ 45

---Diğer taraftan sosyal bilimlerin yeniden yapılandınlmasında bütüncül ve tek merkezli değerlendirmelerden de kaçınılmalıdır. Yalnızca belirli anlayı§lan yansı­ tacak tek yönlü yakla§ımlann menfi: etkilerinden kurtulabilmek için sosyal bilimlerin yeniden yapılanmasında farklı iklim ve coğrafyalardan bakı§ açılanna mutlaka yer verilmelidir. Zira yapısalla§ma farklı bölgelerden akademisyen ve dü§ünürlerin kar§ılıklı etkile§imleriyle gerçekle§tirilecektir. Ayrıca bu faaliyetle-rin beklenen sonuçlan vermesi bilim insanlannın J . sadece bir bölümünün görü§le-rini dayatmalarmı maskeleyen fıiçimse1. 'bir nezaketin ötesine geçmesine de

bağlıdır.62

Bu süreçte öncelikle Descartes'den bu yana, yukanda da ifade edildiği gibi, modem dü§ünceye yerle§mi§ olaninsan ve doğa arasındaki ontolojik ayınma ku§kuyla bakılmalıdır. İkincisi sosyal eylemin gerçekle§tiği davranı§ düzlemi sadece devletler tarafından çizilen sınırlar değil; devletler ötesi bir dünya sistemi olmalıdır. Çözümlemelerimizde kendi çizdiğimiz sınırlar içinde hapsolmamalıyız. Üçüncü· olarak tekil ile çoğul, yerel ile evrensel arasındaki gerilim geçmi§te kalmı§ bir olgu değil; bu olgu insan toplumunun sonsuza dek sürecek bir özelliği­ dir, dolayısıyla ikisi arasındaki ikili ili§kide denge gözetilmelidir. Son olarak bilimin deği§ebilecek ön kabuller ı§ığında kabul edilebilir bir nesnelliğe sahip

olduğu unutulmamalıdır.63

Wallerstein'e ait bütün bu görü§lerden sonra kendisinin temel çıkarımları §U §ekilde özetlenebilir:

a. Sosyal bilimlerin a§ırı uzmarrla§ması bir taraftan kaçınılmaz, diğer taraftan kendisine zarar veren bir §eydir. Yine de bilginin geni§liği ile derinliği arasında meydana gelen a§rı uzmanla§maya kar§ı mücadele etmek gerekir. ·

b. Her türlü evrensel bilgi kısmidir ve birçok evrensel/tümel bilgi mevcuttur. c. Her türlü önerme tarihset bir bağlam içinde ele alınmalıdır.

e. Iddia edilen hiçbir hakikat diğerinden daha geçerli değildir. Evren içsel ola-rak belirsizdir. Elbette ilahiyat, felsefe ve bilimsel giri§imlerin her birinin değeri

vardır; fakat formülasyorılanmızı evrende daimi bir belirsizlik olduğunu ğöz önüne alarak yapmalıyız. Belirsizlik geçici bir körlük veya bilginin önünde a§ılmaz bir engel değil; aksine inanılmaz bir hayal etme, yaratma ve ara§tırma fırsatıdır.

f. Bilimsel dü§ünce doğa bilimleri dahil bütün alanlarda deği§mektedir. Her deği§iklik yeni cehalet alanlan yaratmaktadır. Ki§inin cehaletler kar§ısında kendi alanını korumaya çalı§ması en feci akademik günah ve aynı zamanda netliğe ula§ılmasının önündeki en büyük engeldir.

g. Sosyal bilimin üç büyük ayırımı (geçmi§/bugün, medeni/öteki, dev-let/piyasa/sivil toplum) hiç bir §ekilde savunulamaz. Sosyoloji, siyaset bilimi ve

62

a.g.e., ss.73-74. 63 a.g.e., ss.74 vd.

(20)

-··-·-~---.. ·----·-- - - · - - - ·

iktisat alanlannda tarihsel olmayan hiçbir makul önermede bulunulamazken; diğer taraftan, sosyal bilimler içindeki genellemelerden yararlanmadan da ger-çekçi tarihsel tahliller yapılamaz. Bilim insanı artık farklı i§lerle uğra§ıyomm§ gibi

yapmayı terk etmelidir.64

h. Bu gün sosyal bilim çalı§maları büyük oranda üniversitelerde yürütüldüğü için yeniden yapılanmanın ilk adımı öncelikle kurumsal anlamda üniversiteler

olmalıdır. Üniversitelerde geleneksel disiplin anlayı§ını a§an mü§terek ara§tırma programları olu§turulmalıdır. Profesörlerin doktora aldıkları bölümün dı§ında ba§ka bir bölüme de atanınaları zorunlu hale getirilmelidir. Yine doktora öğrenci­ leri için birden fazla alanda çalı§ma zorunluluğu getirilınelidir.6ö

ı. Sosyal bilimlerle ilgili hem mümkün hem de arzulanır üç ihtimal mevcuttur. Bunlar, (a) tabiat bilimleriyle be§er1 bilimlerin epistemolojik açıdan yeniden birle§tirilmesi; (b) sosyal bilimlerin örgütsel olarak yeniden birle§tiriln1esi ve yeniden bölümlere ayrılması ve (c) son olarak da sosyal bilimlerin bilgi dünyası içinde merkezi bir konum kazanmasıdır.66

Sonuç

Wallerstein sosyal bilimlerle ilgili dü§ünceleriyle sınırları zorlayan bir bilim adamıdır. Kabul edilmesi bir tarafa, dü§üncelerinin bilinmesi ve üzerinde dü§ü-nülmesi gerekmektedir. Kapitalist dünya ekonomisiyle ilgili yakla§ımları kapita-list sistemin çağda§ ele§tirilerini yapan neo-Marksist teoriler içinde değerlendiri­ lebilir. Kapitalist sistemin Avrupa kökleriyle ilgili fikirleri ise tarihçilerin ya da sosyal tarihçilerin değerlendirebileceği kapsam ve derinliktedir. Kapitalizm ve Dünya Sistem Analizi ile ilgili yakla§ımları, burada, Wallerstein'in sosyal bilimler konusunda geldiği kendine özgü yerin arka planını olu§turduğu için ele alınmı§­ tır. Wallerstein'in dünya sistemiyle ilgili öngörüleri mevcut sosyal bilimleri sorgulamasına kapı aralamı§tır; bir anlamda sistemin sorgulanması sistemi olu§tU-ran epistemolojinin de sorgulanmasını beraberinde getirmi§tir.

Wallerstein'in sosyal bilimleri Avrupa-merkezci olmakla tenkit etmesi yerin-dedir. Pek çok ara§tım1ada, bazen yazarının bile farkında olmadığı gizli bir Or-yantalizm'in varlığı, sosyal bilimlerin ne kadar Avrupa-merkezci olduğunun bir göstergesidir. Kendi kültürel ve dini problemleriyle ilgili olduğunda bile, çoğu ara§tırmanın modern rasyonalizm söylemi içinde kurularak Batıya ait tarihi ve entelektüel mirasın standartlan içinde yapıldığı dikkatlerden kaçmamaktadır. Bütün sisteme rengini veren Batı tipi modernle§me algısının bir prizma gibi i§lev görerek toplumların kendilerini değerlendirmelerinin ölçüsü haline gelmesi hem

61 a.g.e.,

ss.271 vd.

6

; lmmanuel Wallerstein, "Whar are \Ve Bounding, and Whom, When \Ve Bound Social

Rese-arch", s.854.

66 a.mlf., Bildiğimiz Dünyanın

(21)

tarihi ve kültürel çe§itliliğe ait yaratıcılığı öldürmekte, hem de sosyal bilimlerin özgünlüğünü sorunlu hale getirmektedir. Batının hakikat ölçüleri, modernlik algılan, politik korkulan ve kültürel ho§nutsuzluklan tarafından üretilen bir bilme tarzı içinde ı ı Eylül 200ı sonrası olu§an İslam algısı bu durumun bir örneği olabilir. Bu süreçte İslam normarif bir meta dili olarak belirli bir algı içinde kurulmu§ ve bu kurgu içinde müslümanlar fanatizm, irrasyonalite, gelenekçilik ve deği§mezlik gibi kavramlarla tanımlanmı§.tır; Batıya ait modern rasyonel söylemin bilim dili, tarafsızlık ve evrensellik iddialar{ içinde ve Batı kökenli çağda§ siyasal ve sosyal dü§ünce kavramlarıyla sosyal bilim ara§tırmalanna nüfuz etmesi dikkat edilmesi gereken bir husustur.

Modern bilimin temeli gÖzleme dayanmaktadır. Evrene bakıldığında her ol-gunun aynı derinlik ve dikkatte gözlemlenemediği a§ikardır. Yani bilim insanı her §eyi gözlemleyemiyor, bazı §eyleri de gözlemleyemiyor, sadece dikkatini ya da ilgisini çeken önemli §eyleri gözlemleyebiliyor. Dolayısıyla insanın antolajik yapısı gereği disiplinle§me ve belirli sınırlara ayrılma kaçınılmaz gözükmektedir. Diğer taraftan disiplinle§me ara§tırmaların daha deneysel ve güvenilir sonuçlar verme-sini sağlamak amacıyla ortaya çıkmı§ ve bilimler daha somut olandan soyuta olana doğru felsefeden koparak bağımsızlıklarına kavu§mU§tur. Burada disiplin-le§me daha sınırlı problemler çerçevesinde daha derinlikli bilgilere elde edebil-mek içindir. Elbette sosyal dünyaya ait olgular kesin sınırlada birbirinden ayrıla­ maz; fakat sosyal eylemlerin ağır basan niteliği ve bu niteliği tasvir etmede öne çıkan yöntem eylemlerin hangi disiplin tarafından tanımlanacağını da tayin etmektedir. Dolayısıyla disiplinle§me sosyal bilimlerin tarihsel süreç içinde geldiği nokta itibariyle kaçınılmaz olmu§tur ve görünür bir gelecekte de mevcut disiplin-ler hem ürettikdisiplin-leri kavram ve teoridisiplin-lerle, hem öne çıkardıklan ara§tımla konula-nyla, hem de kendilerine özgü yöntemleriyle sınırlarını koruyacaklardır. Bu anlamda Wallestein'in sosyal bilimleri çe§itli yönelimleri içinde sorgulaması anla§Jabilir olmanın ötesinde arzulanır; ancak disiplinler arasındaki mevcut sınırların kalkması konusundaki ısran erken bir öngörü ya da en azından §U an için gerçekçi olmayan bir temenni §eklinde yorumlanabilir. Wallerstein'in, befki uzun bir süreç içinde bile olsa, kapitalist dünya ekonomisinden sosyalist dünya yönetimine ya da hükümetine doğru bir geçi§in ya§anacağını öngörmesi,67 bugün için sadece nasıl bir varsayımdan ibaretse, sosyal bilimlerle ilgili dü§ünceleri de bir varsayım olarak okunabilir.

Dahası, Wallerstein'in ileri sürdüğü gibi, sosyal bilimlerin değer yargılanndan ad, bütünüyle deneysel olduklannı iddia etmek de tartı§malıdır. Nitekim bir ara§tırma tasvir ve açıklama seviyelerinde deneyseldir; eğer ara§tırma tasvir ve açıklama seviyelerinden anlama, anlamıandırma ve yorumlama seviyesine ula§a-bilmi§se, zaten anlama seviyesinden itibaren değer yargılan devreye girıni§ de-mektir. Wallerstein'in sosyal bilim ve değerlerle ilgili ele§tirilerinin bu manada

(22)

48 ~Halil A::!_yd=ı:::..:na=IE...p _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ _ .

yersiz olduğu söylenebilir.

1945

sonrası dönemde sosyal bilimlerle ilgili yapılan tartı§malar sürüp gider-ken, Wallerstein ve kendisini izleyenierin savunduklan meydan okumalar haki-katler anlamında değil; sosyal bilimlerin temel öncülleriyle ilgili öngörü ve öneri-ler §eklinde ele alınabilir. Yapılan öngörülerin tartı§maları sona erdirecek hazır reçeteler ya da basit ve açık formüller olmadıklarını; sadece doğru yönde adım atmamızı sağlayabileceği dü§ünülen, tartı§maya açık öneriler olduğunu özellikle belirtmek gerekmektedir. Bugün için gerçekçi olan bütün sosyal bilimleri

uygula-dıklan yöntemlerle birlikte birbirine karı§tım1ak ve felsefenin kubbesine geri göndem1ek değil; sosyal bilimlerin yeni bir epistemolojiye doğru evirildiği kabul edilse bile, yine de bir geçi§ a§aması olarak kar§ıla§tım1alı ve disiplinler arası ara§tırmaları bireysel ve kurumsal anlamda te§vik etmektir. Disiplirıler arası ara§tırmaların yaygınlık kazanması konusunda Wallerstein'in önemli bir fonksi-yon icra ettiğini belirtmemiz gerekir.

Neticede Wallerstein'in bilimin deği§ebilecek ön kabuller ı§ığında kabul edi-lebilir bir nesnelliğe sahip olduğunu hatırlatması kayda değerdir. Her türlü insan faaliyetinin denetleyicisi ve modernizmin aklayıcısı konumuna yükseltilen ve böylelikle neredeyse insanüstü bir metafiziğe yükseltilen modern bilimin, aslında, insanın varlık §artları ve sosyal gerçekliği ile sınırlı bir etkinlik olduğu, değerinin ortaya koyduğu kavram ve teorilerin geçerliliği ve problem çözmedeki ba§arısıyla ölçülebileceği hatırda tutulmalıdır. Her türlü bilimsel faaliyete değer verilir; ancak bazı bilin1sel sonuçlara inanılır, buradaki ince dengenin korunması bilimsel geli§meye hizmet etmek için kaçınılmaz görünmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Geleceğinin toplumunu şekillendirecek olan insan gücünü şimdiden biçimlendiren sistem eğitim sistemidir (Çelik, 1994). Eğitim sistemi bu görevini doğal olarak eğitim

Bu araştırmada, içerik analizinden elde edilen verilerden hareketle, Topçu’nun Felsefi, Eğitim Öğretim, Öğrenci, Öğretmen, Okul, Yükseköğretim, Müfredat, Değerler

Sonuç olarak bu çalışma kapsamında bir taraftan Venezuela’da yaşanan gelişmeler teorik bir çerçeve de ele alınmaya çalışılmış, diğer taraftan

Öte yandan, sanal dünya ölçek olarak büyüyecek olup, ofis alanları daha az geleneksel ve daha fazla ve yüksek kalitedeki sosyal alanlar ile dengelenecektir.. Elbette, bu seçenek

Wallerstein, kapitalizmi tanımlayıcı temel kategorilerini kâr, pazar ve sınırsız sermaye birikimi olarak belirlerken; Marx artık-değer, ücret, üretim araç- larının

1960 yılında çıkartılan 7478 sayılı Köy İçme Suları Hakkında Kanun[4] ile DSİ’ye, köylerin içme ve kullanma suyu ihtiyacının temin ve tedarik için görevler verilmiş

koruyucu ailenin biyolojik çocuğunun olup olmaması ile koruyucu ailelik yaptığı çocuk sayısının arasında anlamlı bir ilişki yoktur. Koruyucu ailelik süresi ile

Modern Yoga, klasik öğretiden devraldığı genel ilkelerin mirasıyla ‘daha dengeli bir ben’ için kişiye bedensel ve zihinsel olarak kendi ile kurduğu ilişkiyi