Deniz Banoğlu
S a n a t'ın ve s a n a tç ın ın a n s ik lo p e d i ve lû g a tla rd a y a p ıla n ta n ım la m a la rın ın d ışın d a b ir başka ta nım ı d a h a o lm a lı: " D e ğ iş k e n liğ i iç in d e s ü re k liliğ in i k o ru y a n şey sanat, d e ğ iş k e n s ü re k lilik te d u ra ğ a n k a lm a y ıp , s ü re k li g e le c e ğ e b a k a n kişi de s a n a tç ıd ır" H a le n 82 yaşında o la n ressam Sabri Ber- kel uzun ve ü re tk e n b ir ö m ü r ç iz g is in d e , m e y d a n a g e tird iğ i eser le ri sa n a t a n la y ış ı ve b u n la ra ek o la ra k d a k iş iliğ i ile bu he r iki ta n ım la m a y a g ire n , sanıyorum Türk re s m in d e sayılı is im le rd e n b iri ve en ö n e m lis i, o lm a lı. Bunu k a v ra y a b ilm e k iç in , S abri B e rk e l'in İs ta n b u l A ta tü rk K ültür M e rk e z i'n d e son açm ış o ld u ğ u " re tr o s p e k tif" s e rg is in d e y e ra la n yüzü aşkın e s e rin i g ö rm e k , te tk ik e tm e k ve b ir de sa n a tçın ın k e n d is in i ta n ıy ıp g ö rü ş le rin i a lm a k y e te rli... S anatçının 1933-48 d ö n e m in d e klasist resim ve s o y u tla m a la r baş lığı a ltın d a m e y d a n a g e tird iğ i e se rle r, y in e b e lli d ö n e m le rd e üç a ş a m a d a n g e ç e re k , 1971-88 d ö n e m in d e " g e o m e tr ik s o y u t" a n layışta (sanat a n la y ış ın ın te m e li ni o lu ş tu ra n ) " e s te t iğ in " d o ru k n o kta sın a u la ş ıy o r. H em en e k le y e lim , Bu Sabri B e rk e l'in s a n a tl ın ve y a ra tıc ılığ ın ın e lb e tte sonu d e ğ ild ir. Sonu o lm a d ığ ın ı da Sab ri Berkel şöyle ifa d e e d iyo r.
"Be
ni mazi ve hal ilgilendirmiyor,
beni gelecek alakadar ediyor.
Gelecek ise çok enteresan, zi
ra meçhul... Ben kendimi
mevcutta değil, meçhulde bu
lacağıma kaniyim /"
işte B er k e l'in sa n a t a n la y ış ın d a k i bu g e leceğe bakış 82 y ıllık b ir ö m ü r çiz g is in d e ve y a k la ş ık 55 s e n e lik dey a ra tıc ılık d ö n e m in d e nasıl o n u e s k itm e m iş s e , sa n a tın s ü re k liliğ i iç in d e d a h a b ir ik i asır sonra da e s k ite m iy e c e k tir.
BERKEL'İN RESİMDE
ÖZGÜRLÜK ANLAYIŞI
B unun se b e b i de b e lk i Sabri B e rk e l'in sa n a tın en ö n e m li ö ğ e le rin d e n b iri o la n " ö z g ü r lü k " a n layışını b e lli b ir d is ip lin iç in d e re s im le rin d e yaşatm asıdır. O nun te m el görüşü, kendi d ö n e m in d e y a şa ya n b ü tü n s a n a tç ıla rın"ortak
bir estetik görüş içinde özgür
yaratıcılığını" bulabilmesidir.
Bu n e d e n le , sanatçı "ç a ğ ım ız res m i için ne d ü ş ü n ü y o rs u n u z ? " so ru su n u şö yle c e v a p lıy o r,Batıda
olduğu gibi bizde
de resim sa n a tın d a b ü yü k b ir kargaşa var. Bu ka rg a şa e m p re z y o n iz m in g e tird i ğ i ö z g ü rlü k a n la y ış ın a n d o ğ u y o r. Bu görüş ressam a, " n e ya p a rsa n , gönlünce d i l e d i ğ in g ib i y a p s e rb e s ts in " d iy o r. T a b ii, sanat ve sanatçı he r z a m a n ö z g ü r o lm a lı d ır, ö z g ü rlü k şart. A m a bu ö z g ü r lü ğ ü d o ğ ru k u lla n m a k , sanatın g e re k tird iğ i k a d a r o n d a n y a ra r la n m a k g e re k ir. Eskiden ressam la r a y n ı o rta k e s te tiğ in iç in d e y d i ler. Bu o rta k ç iz g id e n ö zg ü r y e te n e k le r ç ık a rd ı. Kişisel g ö rü ş ü m e g ö re , b u g ü n re sim b ir kargaşa iç in d e d ir d iy o ru m . Bu kargaşadan ş im d ilik k a y d iy le b irşe y çıkm az. A m a z a m a n iç in d e b e lk i on sene sonra b u g ü n iç in " o kargaşa iy iy d i, iyi ş e y le r o rta y a ç ık tı" d iy e b il ir im . "
Sabri B e rk e l'in son d ö n e m re s im le ri sa natta ve re sim d e ö z g ü r lü k a n la y ış ın ın en g ü z e l ö rn e k le rin i v e riy o r. K e n d i re s m in d e b e l ki d e kişise l y a p ıs ın d a n k a y n a k la n a n b ir d ü rtü ile sosyal ve to p lu m s a l sa n a t a n la y ış ın d a n çok, " e s te t iğ e " y ö n e le n ressam ın in s a n la o la n iliş k ile rin d e de bu es te tiğ i g ö rm e k m ü m k ü n , e s k ile rin ta b ir iy le " B ir İsta n b u l E fe n d is i" g ö rü n ü m ü ile
"Siz gazetecisi
niz istediğinizi yapabilirsiniz.
Ben ne diyebilirim"
d iy e b ile cek o lg u n lu k ta ve z e ra fe tte b ir ressam ve b ir k iş iy i, sanatta o ld u ğ u k a d a r " in s a n iliş k ile r in d e s a y g ıy ı" o rta d a n k a ld ıra n ya n lış b ir ö z g ü rlü ğ ü n y a ş a n d ığ ı ç a ğ ı m ızd a ta n ım ış o lm a n ın e n d e r m u tlu lu ğ u n u y a ş a m a k da g ü ze l d iy e d ü ş ü n ü y o ru z ...(İSKÜP’TEN
Eski yazıdan stilize edilerek yapılmış, önceden duvar resmi için düşünülmüş bir çalışma. 1 9 7 3 ’de yapılan bu resim P o rte k iz ’ in başken ti Lizbon’daki büyükelçilik binasının koridor duvarın da seramik bir pano olarak uygu lanmış.
38
tu kadın
a k a d e m il i
YILLARA
Genç adam o gün biraz tedirgin di. Henüz yabancı sayılırdı bu şe hirde. Belgrad Güzel Sanatlar Aka- demisi’ni bitirdiği yıllar oldukça geride kalmıştı. Floransa Akade m isinden ise henüz mezun olmuş ve artık o günden sonra sürekli va tanı olacağı Türkiye’ye gelmişti. Ne o dönemin Türk resminden ha beri vardı, ne de kimseleri tanıyor du. İstanbul’da tek bildiği, tanıdı ğı kişi, eskilerin Sanayi-i Nefise, o dönemin Güzel Sanatlar Akademi sinde Fresk atelyesinde öğrenci olan Yakup Peçenek adlı öğrenciy di. Akademi müdürünü görmesi konusunda onu ikna eden de atel- yenin hocası Ayetullah Sümer.
Biraz endişeli, biraz çekingen Akademi Müdürü Namık İsmail’in odasından içeri girdi. Sırtında be yaz gömleği ile son derece centil
men, zarif bir adamdı onu kar şılayan.
— Buyı un Sabri Bey dedi Namık İsmail,
Sabri Berkel acele yanında getir diği eskizleri çıkardı, müdüre.uzat- tı. Namık İsmail tek tek inceledi resim leri, sonra genç adama dönerek,
— Bizim ressamlar desen çizme den doğrudan yağlıboya çalışırlar. Siz ise gördüğüm kadarıyla önce desen çiziyorsunuz. Sizi bizim aka demiye asistan alalım. Önce bura da bir sergi açmanız gerekiyor. Bir dilekçe ile bakanlığa başvurun ser giniz açılsın, eserlerinizi görsünler, asistan olarak göreve başlarsınız.
Sabri Berkel heyecanla teşekkür etti ve odadan çıktı. Ama Türkiye’ de nasıl dilekçe yazılacağını bile bilmiyordu. Hemen arkadaşı Ya kup yardımına koştu Yakup, “Aye tullah Sümer sana dilekçe nasıl ya zılır gösterir” dedi.
Sabri Berkel’in ilk kişsel sergi si böyle gerçekleşiyor. İstanbul’ da Akademi’nin ikinci kat salonun da 1935 yılına kadar yapmış oldu ğu desen, yağlıboya, gravürlerini sergiliyor. Hocalar genç sanatçı nın eserleri arasında özellikle, doğ duğu kent (İsküp’te Hamamönünü canlandıran resmi ile bereli olarak tasvir ettiği kendi portresini pek beğeniyorlar. O dönemin itibarlı gazetesi Cumhuriyet’de uzun uzun sergiden söz ediyor. Heyecanla ta yini beklerken, Sabri Berkel’e, “ İz mir Kız Enstitüsü’ne gideceksin” diyorlar. Genç öğretmen adayı ve ressam Sabri Berkel’in Türkiye’de tek bildiği kent ise Ankara ve hâlâ devrim heyecanını yaşatan o bü yük insan Atatürk. Ankara’ya ta yini için birşeyler yapması lazım. Daha sonra Varlık yayınlarının sa hibi ve yayıncısı ve hemşerisi olan Yaşar Nabi o sıralarda Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarlığımda çevir men olarak çalışıyor. Onun yardı mı ve sergiyi pek beğenen Ata türk’ün Genel Sekreteri Haşan Rı za Soyak’ın da destekleriyle, Sabri Berkel Ankara İsmet Paşa Kız Enstitüsü’ne tayin ediliyor..
tlzak doğudan esinlenerek yapılmış bir resim. 1955 yılının bir ürünü. Çin kaligrafisini andırıyor. Gece ve gündüzü tasvir ediyor.
40
cnkadm
Ankara o dönem Cumhuriyet sonrası en heyecanlı günlerini ya şıyor. Avrupa’da birkaç sene son ra patlak verecek ikinci dünya sa vaşının huzursuzluklarından, tedir ginliklerinden uzak, büyük önderin getirdiği havayla soluk alıp veriyor herkes. Sabri Berkel ise bu dina mik havayı en çok tadan ve yaşa yan kişi sanat hayatı da fena sayıl maz... Ankara’da genç sanatçının yaşıtı sanatçı gençler, halk evlerin de toplanıyorlar. Büyük Önder Atatürk’ün sanata ve sanatçıya ta nıdığı özgürlüklerin heyecanı için de, bol bol resimden, heykelden söz ediyorlar, tartışıyorlar.
Yıllar sonra Sabri Berkel, Anka ra’da yaşadığı o yıllar için,
— O günler benim hayatımda unutamadığım bir dönemdi. Her- şey öyle yeniydi ki benim için. Ba tıdan geliyordum ve Atatürk’ün estirdiği o coşkulu havanın tam içinde soluk alıp veriyor, yaşadığı mı hissediyordum, diye anlata caktır.
Ne var ki bu mutluluğu pek uzun sürmeyecektir Sabri BerkePin..
üzün vaade de Ankara’daki bir sanatçı için, biraz da sınırlı olan yaşantı onu bıktıracak, sıkacaktı.
Ankara’daki bürokratik hayat, iş, aile ve çoluk çocuk üçgeni içer sinde sürüp giden tekdüzelik, sa natçı doğasının geleceğe ve yeni liklere açık özgür yapısına pek uy mayacaktı. Sabri Berkel’de mesle ğinin en güzel çağında, bu tekdü zeliğin akıntısına kendisini kaptır maktan ve adeta sanat dünyasın dan kopmak gibi bir hisden ürke- cek ve soluğu tekrar İstanbul’da
dldcdktı
A KADEM İDE YAŞANAN KARAŞIKLIKLAR İstanbul Güzel Sanatlar Akade misi çalkantılı günler yaşıyor o sı rada. 193 3 ’lü yıllarda, akademinin eski hocalarından Nazmi Ziya, Hikmet Onat ve Çallı İbrahim’e karşı daha yeni ve çağdaş bir gö rüşle savaş başlatan “ D” gurubu sanatçılarından Nurullah Berk, Abidin Dino, Zeki Faik İzer, Elif Naci, Cemal Tollu ve Zühtü Mürü- doğlu, Akademi Müdürü Namık İs
mail’in ölümünden son
ra akademiye gelen reform hare ketlerinden yararlanmışlardır. Ye ni müdür Burhan Toprak’ın akade miye getirdiği yabancı hocalardan biri de Léopold Léy’dir. Sabri Ber- kel’in İstanbul’a gelmesinde rolü olan Lévy,,, Lévy, Ankara’daki halk evinde açılan Sabri BerkePin sergisine özellikle davet edilir ve Türk ressamların tercümanlığını yapan Sabri BerkePin resimlerini görünce,
— Hayret sen de benim gibi gra
vür yapıyorsun. İstanbul’da Aka- demi’de bir atelye açacağım. Gel bana asistanlık yaparsın, der. Bu söz Sabri BerkePin hayatında bir dönüm noktası olur. Çünkü o gün den sonra, yani 1 9 3 9 yılında sa natçı İstanbul’a gelecek ve Burhan
Toprak’ın müdür olduğu Akade- m i’de çalışmalarını sürdürecektir. Kişisel yurtiçi ve yurtdışı sergile rini açacak, hergün kendini yeni leyecek, büyüyecek, ün sahibi ola cak ve yine aynı akademiden emekli olacaktır.
Yoğurtçu tasviri.. 1 9 4 9 -5 4 dönemine ait bir resim
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Taha Toros Arşivi