• Sonuç bulunamadı

Organik üretim sisteminde vermikompost ve biofarm uygulanarak yetiştirilen havuçların karotenoid içerikleri ve antioksidan kapasiteleri

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Organik üretim sisteminde vermikompost ve biofarm uygulanarak yetiştirilen havuçların karotenoid içerikleri ve antioksidan kapasiteleri"

Copied!
62
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

GAZ

ORGANİ VE Bİ HAVUÇLARIN KAROTENO Tuğba KARABIYIK

GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ

Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu

Sonuç Raporu Proje No: 2012/40

ORGANİK ÜRETİM SİSTEMİNDE VERMİKOMPOST VE BİOFARM UYGULANARAK YETİŞTİRİLEN

HAVUÇLARIN KAROTENOİD İÇERİKLER ANTİOKSİDAN KAPASİTELERİ

Proje Yöneticisi Yrd. Doç. Dr. Şenay ÖZGEN

Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı

Araştırmacılar ve Birimleri

Tuğba KARABIYIK- Bahçe Bitkileri Anabilim Dalı

(Mayıs / 2013)

TESİ

KOMPOST İ İLEN

İKLERİ VE

(2)

VE ANTİOKSİDAN KAPASİTELERİ*

Çevre sorunları, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde toplum gündeminde önemli ve öncelikli konular durumundadır. Gelişmiş ülkelerdeki yoğun girdi kullanımına dayalı konvansiyonel tarım; toprak kirliliği, pestisid kirliliği v.b. pek çok problem yaratmaktadır. Bu sebeple doğaya ve insana dost olan organik tarım yöntemi gündeme gelmiştir. Organik tarım sisteminde kullanılan gübre kaynakları inorganik gübrelerde olduğu gibi bitki besin elementlerini bitkinin hemen alacağı formda değildir. Bu da yetiştiricilik sırasında verim ve kalite kayıplarına neden olmaktadır. Bu çalışmada iki farklı organik sertifikalı gübre kaynakları olan vermikompost ve biofarm ve bunlara kontrol olarak gübre uygulanmamış parsellerin bulunduğu organik sertifikalı arazide yetiştirilen havuç çeşitlerinin β-karoten, antioksidan, fenolik, organik asit ve şeker içeriklerini incelemeyi amaçlamıştır.

Çalışma sonuçlarına göre en yüksek SÇKM miktarı 10,28 ile Cosmic Purple çeşidinde, daha sonra 9,92 ile Nantes çeşidinde ve en düşük 7,87 ile Atomic Red çeşidinde elde edilmiştir. Elde edilen sonuçlar havuçlarda toplam fenolik miktarının 0,94-3,29 µg GAE/g arasında değiştiğini en yüksek fenolik içeriğinin Nantes çeşidinde olduğunu göstermiştir. Biofarm gübre kaynağının fenolik içeriğinin artırılmasında etkili olduğu bulunmuştur. Antioksidan kapasitesi en yüksek çeşit yine Nantes olarak karşımıza çıkmaktadır. Cosmic Purple çeşidi 622,85 µg/g β-karoten miktarı ile en yüksek değere sahip çeşittir. Toplam şeker içeriği taze tüketilen Nantes çeşidinde yüksek bulunmuş aynı çeşidin toplam asit içeriği ise en düşük değer olarak tespit edilmiştir. Bu sonuçlara göre çeşitlerin farklı gübre kaynaklarında farklı performanslar gösterdiği buna bağlı olarak organik tarım da kullanılan gübre kaynaklarının türler ve çeşitler üzerindeki etkilerinin geniş çaplı araştırılması gerektiği düşünülmektedir.

Anahtar kelimeler: Daucus carota, Antioksidan, Fenolik, β-karoten, Organik Tarım

*Bu çalışma Gaziosmanpaşa Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Komisyonu tarafından desteklenmiştir(Proje No2012/40).

(3)

ORGANIC PRODUCTION SYSTEMS

Environmental polution is one of the important topic in both developed and developing countries. Intensive input in conventional agriculture in developed countries creates many problems, such as soil, pestiside polution and etc. For this reason, nature and human friendly organic production systems raised. The fertilizer sources in organic systems don’t have mineral nutrients that are readily available for plant growth and development. In this study, this leads to loss of yield and quality in organic production systems. In this study, we used two sources of organic certified fertilizer and control which no fertilizer was applied to carrot varieties. We analyzed carrot samples for β-carotene, phenolic content, antioxidant capacity, organic acid and sugar content.

Result of the study showed that the highest brix content was 10,28 in Cosmic Purple variety. Nantes was second with 9,92 and the lowest brix was in Atomic Red with 7,87. The range of the phenolic content was between 0,94-3,29 µg GAE/g in the varieties. Source of biofarm was affective to increase phenolic content compare to the other applications. Nantes had the highest antioxidant capacity among the varieties. The β-caroten content of Cosmic Purple was 622,85 µg/g which was the highest value among the varieties. Nantes had the highest total sugar content, however, the total acid content was the lowest in same variety. According to these results, performance of the varieties could vary in different fertilizer sources. For this resaon, variety and fertilizer combination should be worked on in organic production system to do better farming.

(4)

tecrübelerinden, bilgilerinden faydalandığım ve desteğini aldığım sayın hocam Yrd. Doç. Dr. Şenay ÖZGEN’e, yazım aşamasında ve laboratuvar çalışmalarımda büyük bir fedakârlıkla yardımlarını esirgemeyen Arş. Gör. Onur SARAÇOĞLU’na ve Şaziye ŞEKERCİ’ye sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Ayrıca, hayatım boyunca attığım her adımda, çalışmalarımın her aşamasında benden hiçbir fedakârlığı esirgemeyen maddi ve manevi desteğini herzaman gördüğüm aileme sonsuz teşşekkürlerimi sunarım.

Bu araştırmanın yürütülmesi ve gerçekleştirilmesinde bizlere ekonomik destek sağlayan Gaziosmanpaşa Üniversitesi BAP komisyonuna teşekkürü bir borç bilirim.

Tuğba KARABIYIK Mayıs-2013

(5)

ÖZET……….………. İ ABSTRACT………..……...……….. İi ÖNSÖZ……….………….. İii SİMGE ve KISALTMALAR DİZİNİ……….…………... Vi ŞEKİLLER DİZİNİ……….……..……. Vii ÇİZELGELER DİZİNİ……….………... Viii 1. GİRİŞ……….………… 1 2. KAYNAK ÖZETLERİ……….…..…... 4 2.1. Antioksidan Bileşikler……….……….………... 4 2.2. Fenolik Bileşikler……….………..….……… 5 2.3. Karotenoidler………... 10 2.4. Organik Tarım…...………...……... 12

2.5. Hammadde Olarak Gübre……… 13

2.5.1.Vermikompost (Solucan Gübresi)………. 13

2.5.2. Biofarm……….……..………….. 15

2.6. Hammadde Olarak havuç…...………. 15

2.7. Havuç Yetiştirme Koşulları…….…….………... 16

2.8. Havucun Morfolojik Özellikleri……..………….………..………. 16

2.8.1. Kök………..………….………... 16

2.8.2. Gövde..…………..………...……..……….. 18

2.8.3 Yaprak………... 18

2.8.4. Çiçek…..…….………... 18

2.8.5. Tohum ve Çimlenme Özellikleri…….….……...…….……… 19

2.9. Dünya Havuç Üretimi………..…….……….. 19

2.10. Türkiye’de Havuç Üretimi….……….……….. 21

2.11. Havucun Yaklaşık Olarak Besin Değerleri………..….…………...………. 21

3. MATERYAL ve METOD………..………..… 23

(6)

3.2.1. Havuçlara Uygulanan Kimyasal Analizler……… 27

3.2.1.1. Suda Çözünür Kuru Madde Miktarı (ŞÇKM)………... 27

3.2.1.2. Toplam Fenolik Maddeler Tayini………. 28

3.2.1.3. Demir İndirgenme Antioksidan Kapasitesi Analizi (FRAP)……… 29

3.2.1.4. Troloks Eşdeğer Antioksidan Kapasitesi Analizi (TEAC)………... 29

3.2.1.5. β-Karoten Analizi……….. 30

3.2.1.6. Şeker (glikoz, fruktoz, sakkaroz) Kompozisyonunun Belirlenmesi……. 30

3.2.1.7. Organik asit (malik, askorbik, sitrik) Kompozisyonunun Belirlenmesi… 31 3.2.2. İstatiksel Değerlendirme……….. 31

4. BULGULAR ve TARTIŞMA……….. 32

4.1. Havuçların Kimyasal Özellikleri………. 32

4.2. Şeker Profili………. 38

4.3. Organik Asit Profili………. 40

5. SONUÇ……….. 44

(7)

nm Nanometre N Normalite mM Milimolar mmol Milimol µg Mikrogram µmol Mikromol µL Mikrolitre Kısaltmalar Açıklama

ABTS 2,2’-Azinobis 3-Ethylbenzothiazoline-6-Sulfonik Asit

DW Dry Weight

FW Fresh Weight

FRAP HPLC

Demir İndirgenme Antioksidan Kapasitesi Yüksek Basınçlı Sıvı Kromatografisi GAE Gallik Asit Eşdeğeri

SÇKM Suda Çözünebilir Kuru Madde TEAC

TE

Troloks Eşdeğer Antioksidan Kapasitesi Troloks Eşdeğeri

TF KA

Toplam Fenolik Kuru Ağırlık

(8)

Şekil 3.1. Havuçların damlama sulama ile sulanması………... 24

Şekil 3.2. Çeşitlerin büyüme ve gelişme dönemi içerisinde araziden bir görünüm……… 25

Şekil 3.3. Havuçların parçalara ayrılması………... 25

Şekil 3.4. Cosmic Purple……….. 26

Şekil 3.5. Nantes……… 26

Şekil 3.6. Atomic Red………... 26

Şekil 3.7. Havuçların fenolik ekstraksiyonu aşamasında örneklerin Metanol-HCl solüsyonundaki inkübasyonu………... 28

Şekil 3.8. Spektrofotometrede 750 nm dalga boyunda ölçülen örnekler... 28

Şekil 3.9. Örneklere tampon çözelti ilave edilmesi………... 29

Şekil 3.10. Karotenoid içeriğinin belirlenmesi………... 30

Şekil 3.11. Kromotografik analizler için HPLC’ye enjeksiyon…………... 31

Şekil 4.1. Gübre uygulamasına bağlı olarak çeşitlerin fenolik içeriği……….. 34

Şekil 4.2. Kontrol, Biofarm, Vermikompost uygulaması altında çeşitlerin fenolik madde içeriklerinin karşılaştırılması……… 35

Şekil 4.3. Herbir çeşitte antioksidan kapasitesi üzerine gübre uygulamarının etkisi……….. 36

Şekil 4.4. Herbir uygulama içinde çeşitlerin antioksidan kapasitesi……….... 36

Şekil 4.5. Gübre uygulamasına bağlı olarak çeşitlerin β-karoten içeriği…….. 37

Şekil 4.6. Kontrol, Biofarm, Vermikompost uygulaması altında çeşitlerin β-karoten içerikleri………... 38

Şekil 4.7. Gübre kaynaklarının çeşitlerin toplam şeker içeriğine etkisi (Ç×U interaksiyonu)……… 40

Şekil 4.8. Çeşitlerin uygulamalar içerisinde göstermiş oldukları performans (Ç×U interaksiyonu)……….... 40

Şekil 4.9. Her bir çeşitte organik asit içeriklerine gübre uygulamasının etkisi………... 43

(9)

Çizelge Sayfa Çizelge 2.1. Dünya havuç üretimi (Ton)……… 21 Çizelge 2.2. Türkiye iller bazında organik ve konvansiyonel havuç üretimi…. 22 Çizelge 2.3. 100 g taze havucun yaklaşık besin

değerleri……….. 23

Çizelge 3.1. Çalışmada kullanılan çeşitler……….. 25 Çizelge 4.1. Havuç çeşitlerinin SÇKM değerleri……….. 33 Çizelge 4.2. Çeşit, uygulama ve interaksiyonun havuçlarda TP, TEAC,

FRAP, SÇKM, β-karoten üzerine etkisi………... 33 Çizelge 4.3. Havuç çeşitlerinin içerdikleri spesifik şeker miktarları

(g/100g)……….. 38

Çizelge 4.4. Havuç çeşitlerinin içerdikleri spesifik organik asit miktarları

(10)

1.

GİRİŞ

Havuç ülkemizde belli alanlarda önemli miktarlarda üretilip tüketilen bir sebzedir. Ülkemizin havucun anavatanı oluşu bu bitkinin Anadolu insanınca çok eskiden beri iyi tanınmasına ve değerlendirmesine olanak vermiştir (Baysal, 1998). Türkiye, Çin, Amerika, Güney Afrika, Brezilya, Meksika, Mısır, Libya, Avustralya, İtalya, Pakistan, İspanya üretimin yoğun yapıldığı ülkelerdir. Türkiye’deki başlıca havuç üretim merkezleri ise Ankara, Konya ve Burdur illeridir (Yanmaz, 1988). 2012 verilerine göre ülkemizde 714,280 bin ton havuç üretilmektedir (TUIK, 2012). Havuç yetiştiriciliğinde iklim faktörleri kadar gübrelemede önemlidir. Botanik özelliği nedeniyle kazık kök teşkil etmesi ve kökün toprakta kolay ilerleyişi nedeniyle gübreleme etkili bir faktördür.

İnsan vücudu sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için mineral, vitamin ve proteinlere gereksinim duymaktadır. Havucun insan beslenmesinde önemli bir yeri vardır. 100 gr taze havuçta % 87 su, % 13 kuru madde vardır. Ayrıca vitaminlerce çok zengin olan havuçta A vitamini, B1, B2 vitaminleri ve C vitamini ihtiva ettiği bilinmektedir. Karotenin ilk izole edildiği sebze olan havuç, A vitamininin ön maddesi olan β-karotenin en önemli kaynaklarından biridir. Karotenoidlerce zengin olan havucun bazı kanser türlerinin, kalp-damar hastalıklarının, katarakt ve yaşa bağlı makula bozuklukları gibi göz hastalıklarının görülme sıklığını azalttığı ve bağışıklık sistemini güçlendirdiği bildirilmektedir.

İnsan beslenmesinde çok önemli bir yeri olan havucun tüketimini arttırmak için Kaliforniyalı bir üreticinin hasat sırasında kırılan ve biçimsiz olan havuçları mini havuç seklinde paketleyip taze ürün olarak 1989 yılında piyasaya sürmesiyle mini havuç (baby carrot) dönemi başlamıştır. Ülkemizde henüz gelişmemiş olsa da Avrupa ve Amerika da tüketilen havuçların çoğunu az işlenmiş ve tüketime hazır “baby carrot” olarak adlandırılan mini soyulmuş havuçlar oluşturmaktadır. Başlangıçta amaç ıskarta olan büyük havuçların taze olarak pazarlanmasına olanak sağlamak olmuş, fakat 1988’de gerçek mini havuç denilen ve tam büyüklüğe ulaşmayan, “baby stage” denilen aşamaya kadar büyüyebilen ve bu aşamada hasadı yapılan yeni çeşitlerin ıslahına başlanmıştır (Anonim, 2001). Gerçek mini havuçlar yetiştiricilik dönemi diğerlerine göre kısadır.

(11)

Besleyici değerinin fazla olması ve lif içeriğinden dolayı diyet yiyeceği olarak kullanılabilirler. Özellikle mini havuçların yemeye hazır halde piyasaya sunulmalarından dolayı aperatif yiyeceklerin arasına girerek çocukların ilgisini çekmesinden dolayı iyi bir alternatif ürün olma özelliğine sahip bir sebzedir.

Organik gübreler gittikçe yayılan ve tüm dünyada önemi gitgide artan organik tarıma katkıda bulunan materyallerdir. Organik gübrelerin başlıca faydaları; toprak tanelerinin kümeleşmesine yardımcı olma, erozyon tehlikesini azaltma, toprakların su tutma ve havalanma özelliklerini artırarak bitki gelişimine yardımcı olması gibi birçok faydası olduğu ortaya konmuştur (Mercik ve Stepien, 2006). Organik gübreler toprakları daha kolay işlenebilir hale getirmekte ve bitki köklerinin gelişimini teşvik etmektedir. Ayrıca toprak yüzeyinde kaymak tabakası oluşumunu azaltarak, toprakta infiltrasyonu arttırıp yüzey akışını azalttığı yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır (Olesen ve ark., 2007).

Konvensiyonel tarımda kullanılan kimyasal gübreleme metotlarının ise insan sağlığına ve doğaya zararları olduğu bilinmektedir. Ayrıca gerek üretici gerekse tüketici açısından masraflı bir sistem olmasının yanında toprak yapısını bozması, çevreyi kirletmesi, gıda maddelerinde sağlığa zararlı kalıntılar bırakması, gıda kalitesinde bozulmalara neden olması, yoğun hayvancılıkta doğaya uygun olmayan uygulamaları desteklemesi, dezavantaj olarak değerlendirilmektedir. Bu zararlarından ve dezavantajlarından dolayı da artık insanlar organik tarıma ve organik olarak yetiştirilen ürünlere yönelmişlerdir (Ngouajio ve ark., 2003).

Gelişmiş ve zengin ülkelerdeki bireylerin, tükettikleri ürünlerin niteliği konusundaki gösterdikleri özenin ve hassasiyetin artması ve buna bağlı olarak daha fazla bedel ödeyerek organik ve kaliteli ürünler tüketmesi yetiştiricilerinde bu gelişmelere uyumlu olarak bu alana yönelmesi sonucunu doğurmuştur. Organik tarımın; üretimde kimyasal girdi kullanmadan, yönetmeliğin izin verdiği girdiler kullanılarak, üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı tarımsal üretim biçimidir. Organik tarımın amacı ise; toprak ve su kaynakları ile havayı kirletmeden, çevre, bitki, insan ve hayvan sağlığını korumaktır.

(12)

Sebze ve meyvelerin mineral maddeler, vitaminler, şekerler ve organik asitler gibi içerikleri üzerine sınırlı düzeyde de olsa gübrelemenin etkisi mevcuttur (Mengel ve Kirkby, 1982). Özellikle, meyve ve sebzelerde yaygın olarak bulunan flavonoidler güçlü antioksidan aktivite göstermektedirler (Roginsky ve Lissi, 2005). Antioksidanlar; oksidasyonu önemli düzeyde geciktiren ya da engelleyen maddeler olarak tanımlanmaktadır (Huang ve ark., 2005). Antioksidatif etkileri ile öne çıkan başlıca bileşikler; vitaminler (C ve E), karotenoidler ve fenolik bileşiklerdir (Kalt, 2005).

Klinik denemeler ve epidemiyolojik çalışmalar, meyve ve sebze tüketimi ile kardiyovasküler hastalıklar, kanser ve diğer bazı kronik rahatsızlıkların oluşumu arasında ters bir ilişki olduğunu göstermektedir. Meyve ve sebzelerde bulunan ve antioksidan aktiviteye sahip fenolik bileşikler, vitaminler (C ve E) ve karotenoidler, oksidatif stresle ilişkili hastalıklardan korunmada da etkili bileşikler olarak öne çıkmaktadırlar. Bu nedenle, özellikle diyetle alınan gıdaların antioksidan kapasitelerinin belirlenmesi üzerine büyük bir ilgi oluşmuştur (Huang ve ark., 2005).

İnsanlar karotenoid bileşikleri sentezleyemediklerinden onları besin olarak dışarıdan almak zorundadır. Havuçlarda karotenoid içeriğinin çeşit, olgunluk, yetişme koşulları, mevsim gibi faktörlerden etkilendiği bildirilmektedir (Hart ve Scott, 1995). Bitkiler, bazı bakteri, alg ve funguslar tarafından sentezlenen, meyve ve sebzelere sarıdan kırmızıya kadar değişen renkleri veren karotenoidler; geniş dağılımları, yapısal farklılıkları, çok çeşitli etki ve fonksiyonlarıyla doğada bulunan en önemli pigment gruplarından birini oluşturmaktadır (Oliver ve Palou, 2000). Doğal kaynaklardan tanımlanmış olan yaklaşık 600 karotenoid bulunmaktadır (Olson, 1994). Aynı zamanda, havuçta, domates ve karpuzda da bulunan likopen maddesi vardır. Bu madde kas aşınımını, kalp rahatsızlıklarını ve özellikle prostat kanserini engeller (Dietmar ve Bamedi, 2001).

Bu çalışma da amacımız iki farklı sertifikalı gübre kaynağı kullanılarak yetiştirilen farklı renkli havuç çeşitlerinin bazı fitokimyasal içerikleri, antioksidan kapasiteleri ve β-karoten içerikleri üzerine gübrelemenin etkisini tespit etmek ve organik ürün üreticilerin ihtiyacı olan gübreleme veri tabanına katkıda bulunmaktır.

(13)

2. KAYNAK ÖZETLERİ

Ülkemiz iklim ve toprak koşullarında yılın her döneminde yetiştirmeye uygun olan havuç, yaygın olarak tüketilen sebzeler arasındadır. İçerdiği vitamin ve proteinler açısından da insan beslenmesinde çok önemli bir yer tutar. Havuçlarda α-,β-,γ karoten, lutein; zeakaroten ve likopen gibi önemli karotenoidlerin bulunduğu bildirilmekle birlikte (Simon ve ark., 1987; Desobry ve ark., 1998), havuç karotenoidlerinin % 60-80’ini β-karoten, % 10–40’ını α-karoten ve % 1–5’ini lutein oluşturmaktadır (Sulaeman ve ark., 2001).

2.1. Antioksidan Bileşikler

Antioksidanlar serbest radikallerin neden olduğu zararlı etkileri, düşük yoğunluklu lipoproteinlerin oluşumunu (LDL) ve lipoprotein oksidasyonunu önleyerek sağlık üzerinde olumlu etkiler yapmaktadırlar. Antioksidanlar, serbest radikallerle reaksiyona girerek hücre zararını ve tümör gelişimini önlerler; böylece sağlıklı ve yaşlılık etkilerinin minimum olduğu kaliteli bir yaşam sağlarlar (Baser, 2002).

En dış elektron zarfında bir elektron kaybetmiş, dolayısıyla bu elektron açığını kapatabilmek için başka atomların elektronlarını paylaşmaya çalışan atom gurupları (süperoksit (O2), hidroksil (OH─), peroksil (ROO─), alkoksil (RO─), semiquinon (Q─), nitrik oksit (NO) kökleri ile hidrojen peroksit (H2O2), peroksinitrit (ONOO─) ve singlet oksijen (O-) serbest radikaller olarak adlandırılırlar (Gök ve Serteser, 2003). Serbest radikaller genellikle kararsız ve hayli reaktif olup diğer moleküllere enerji verirler (Lee ve ark., 2004).

Oksijen ve nitrojen gibi reaktif türlerin insanlardaki normal fizyolojik fonksiyonları üzerindeki ters etkilerini oldukça önemli şekilde azaltan diyetsel antioksidanlardan, yağların bozulmasını engelleyen maddeler içeren antioksidanlara kadar geniş bir kullanıma sahiptirler (Huang ve ark, 2005).

Antioksidan maddeler, aktif oksijen oluşumunu engelleyerek ya da oluşan aktif oksijen moleküllerini temizleyerek, zararlanmaları hücresel bazda engellemektedir. Bugün

(14)

ellinin üzerinde hastalığın aktif oksijenden kaynaklandığı bilinmektedir. Bunlar arasında en önemlileri yaşlanma, katarakt, kanser, aralıklı topallama, aşırı trombosit kümelenmesi, iskemi (kan akımının zayıflaması) ve artheroskleroz gibi dolaşım ve kalp hastalıklarıdır (Sivritepe ve Velioğlu, 2000). Vitamin E ve C, karotenoidler ve fenolik bilesikler antioksidan özellikleri ile dikkat çeken maddelerdir. Vitamin C, superoksit, hidrojen peroksit, hipoklorit, hidroksil ve peroksil kökleri ile singlet oksijen formundaki aktif oksijenlerin temizlenmesinde en etkili antioksidandır (Sivritepe, 2000). Vitamin E ise hidroksil, alkoksil, peroksil kökleri ve singlet oksijen gibi aktif oksijen formlarının neden olduğu oksidasyonu önler.

Meyveler ve sebzeler doğal antioksidanlar bakımından oldukça zengin gıda gruplarıdır. Ayrıca Maillard reaksiyonunda olduğu gibi gıdalardaki bazı kimyasal reaksiyonların sonucunda da oluşabilirler veya doğal kaynaklardan ekstrakte edilerek gıdalara katılabilirler (Shahidi, 2000).

2.2. Fenolik Bileşikler

Fenolik bileşikler, bir aromatik halka ve buna bağlı olarak fonksiyonel türevleri de dâhil olmak üzere bir ya da birden fazla hidroksil grubu içeren maddeler olarak tanımlanmaktadır.

Bu bileşikler bitkilerin ikincil metabolizma ürünleri olarak tanımlanmakta ve günümüzde 8000 den fazla fenol bileşiği yapısı bilinmektedir (Bravo, 1998).

Önceleri ikincil metabolitlerin organizmada biyokimyasal olaylarda özellikle büyümede fotosentez, solunum ve protein sentezi gibi kesin bir fonksiyona sahip olmadıkları, bunların artık ürünler olduğu ve bazı metabolik olaylar sonucu oluştukları zannediliyordu. Son yıllarda yapılan çalışmalarda bunların bazı biyosentetik yollarla üretildiği ve bitkilerde değişik koşullara adaptasyon, hastalıklara dayanım, tozlayıcılar ve öteki bazı faydalı organizmaları çekicilikte büyük bir öneme sahip oldukları bildirilmiştir (Kafkas ve ark., 2006).

(15)

Fenol bileşikleri yapılarında fenol fonksiyonu taşıyan çeşitli bileşikleri kapsar. Fenolikler en aktif doğal antioksidanlar olup, antioksidan etkileri serbest radikalleri bağlamaları, metallerle şelat oluşturmaları ve lipoksijenaz enzimini inaktive etmeleri ile gerçekleşmektedir. Bir polifenolün antioksidan olarak tanımlanabilmesi için iki özelliğe sahip olması gerekmektedir. Birincisi, düşük konsantrasyonlarda bile oksidasyonu geciktirebilme, yavaşlatma veya önleme yeteneğine sahip olması, ikincisi de kendisi serbest radikale dönüştüğünde stabil bir formda kalabilmesidir (Scalbert ve ark., 2005; Anıl, 2006).

Fenolik bileşikler, meyve ve sebzelerde çok az miktarda bulunan ve fakat bunların işlenmelerinde değişik sorunlara neden olan önemli bileşim öğelerinden birisidir. Fenolik bileşiklerden önemli bir bölümü, ürünlerin lezzetinin oluşmasında, özellikle ağızda buruk bir izlenim bırakmasında etkilidir. Diğer taraftan bir kısım fenolik maddeler, örneğin antosiyaninler, meyve ve sebzelerin kendine özgü renklerinin oluşmasını sağlamaktadırlar. Her meyve ve sebzede mutlaka az veya çok miktarda bulunmaktadırlar, ancak fenolik bileşikler açısından meyveler, sebzelerden daha zengindirler. Bu özellikler meyve ve sebzeler ile bunlardan elde edilen ürünler için son derece önemlidir (Cemeroğlu ve ark., 2007).

Bitkisel kaynaklı ürünler, en güçlü antioksidanlardan olan fenolik fitokimyasalları içermekte ve oksidatif zararlara karşı vücut savunmasına katkıda bulunmaktadır. Bu bileşikler hem ürünleri bozulmalara karşı korumakta hem de tüketilmeleri sonucu vücudumuza gerekli antioksidan madde sağlamaktadırlar. Bitkisel ürünlerde bulunan fenolik maddeler; fenolik asitler, flavonoidler, lignanlar ve stilbenler gibi alt gruplara ayrılmaktadır. Bunlardan özellikle fenolik asitler ve flavonoidler antioksidan olarak önem taşımaktadır. Antioksidan davranışlarından dolayı flavonoidler, diyette bulunan en önemli antikarsinojenlerden biri olarak kabul edilmektedir (Kim ve Lee, 2004; Scalbert ve ark., 2005; Anıl, 2006; Fernandez-Panchon ve ark., 2006).

Flavonoidler fenolik bileşiklerin en geniş ve en önemli grubudur (Acar, 1998; Çam ve Hışıl, 2003). Bu zamana kadar 5000’den fazla flavonoid tanımlanmış ve en az 10 kimyasal alt grup olarak sınıflandırılmıştır. Bunlar arasında günlük diyette özellikle

(16)

flavonlar, flavonoller, flavanoller, flavanonlar, antosiyaninler ve izoflavonlar bulunmaktadır. Kimyasal olarak flavonoidlerin antioksidan özellikleri aşağıda özetlenen üç nedenden kaynaklanmaktadır (Çam ve Hışıl, 2003):

1. Aromatik halka yapılarındaki hidroksil grupları sayesinde ortama hidrojen iyonu vererek redoks reaksiyonuna girebilirler ve bu sayede serbest radikalleri yok edebilirler.

2. Aromatik, heterosiklik ve çoklu doymamış bağlardan oluşan yapılarıyla stabil bir delokalizasyon sistemi oluştururlar.

3. Metal şelatlama kapasitesine sahip yapısal grupları vasıtasıyla OH¯ ve O2¯ gibi reaktif oksijen türlerinin oluşumunu engelleyebilirler.

Tıbbi açıdan öneme sahip pek çok bitki türünde flavonoidlerin aktif ingrediyentler olduğu düşünülmektedir. Bitkilerde genellikle glikozitler şeklinde bulunan flavonoidler hidrolik aktivite ve kimyasal stabiliteye sahip bileşiklerdir (Çam ve Hısıl, 2003).

Gıda bileşeni olarak fenolik bileşikler; insan sağlığı açısından işlevleri, tat, koku ve renk oluşumundaki etkileri, renk değişimlerine katkıları, antimikrobiyel ve antioksidan etki göstermeleri, enzim inhibisyonuna neden olmaları ve değişik gıdalarda saflık kontrol kriteriolmaları gibi birçok açıdan önem taşımaktadır. Antioksidan etki, fenol halkasındaki hidroksil grubu sayısı ile artmakta ve aynı bileşikte bu etki meta, orto, ve para sırası ile yükselmektedir (Acar, 1998; Kim ve Lee, 2004; Nichenametla ve ark., 2006). Fenolik bileşiklerden en önemlileri antosiyaninler ve tanenlerdir. Antosiyaninler çoğu meyve, sebze ve çiçeklerin kırmızıdan maviye kadar değişen renklerini oluşturan ve suda çözünen doğal pigmentlerdir. Bitkilerde yaklaşık 200 farklı antosiyanin tanımlanmış ve bunlardan ortalama 70 tanesinin meyvelerde bulundukları saptanmıştır (Kafkas ve ark., 2006).

İnsan beslenmesinde lezzet için önemli olan havuçlardaki bileşikler çeşitlerin özelliklerinden ve toprak faktörlerinden etkilenmektedir (Fritz ve Habben, 1975; Simon ve ark., 1982; Rosenfeld ve ark., 1998). Havuç köklerindeki kuru madde miktarı , α ve β karoten, toplam karetenoid, sükroz ve toplam şeker miktarı, yetiştirme mevsimi boyunca toprak sıcaklığı ve nem miktarından etkilenmektedir (Rosenfeld ve ark., 1998).

(17)

Hasat zamanında mekanik yaralanmalardan dolayı havuçta kumarin ve lignin sentezi oluşmakta ve havuç dış dokularında tahribata neden olmaktadır. Tahribatlar havuçlarda negatif yönde kalite değişikliklerine, enzimatik esmerleşmelere, tat ve aromada bozulmalara bunun bir sonucu olarak renklerin bozulmasına ve doymamış yağ asitlerinin oksidasyonuna neden olmaktadır (Leja ve ark., 1995; Czapski, 1996; Leja ve ark., 1997).

Toplam fenolik içeriği havuçlarda çeşitlere göre büyük oranda değişmektedir. Bunun yanında azot miktarı ve azotlu gübrenin uygulama metodu yaprak gübrelemesi azotun formu ile toprak ve iklim şartlarına bağlı olarak da değişmektedir (Domagala, 1997; Rozek ve ark., 2000; Mareczek ve ark., 2004; Alasalvar ve ark., 2005). Örneğin, Smolen (2006) ve Smolen ve Sady (2007), yaptıkları saksı denemelerinde (NH4)2 SO4 , NH4 NO3, Ca(NH2)2 uygulanmış ve hiç azot uygulanmamış havuç köklerinin fenolik madde miktarları ile (Ca NO3)2 uygulanmış havuç köklerini karşılaştırıldıklarında (Ca NO3)2 uygulanmış köklerde fenolik miktarının düştüğü gözlenmiştir.

Karadeniz ve ark., (2005) farklı sebzelerin (patates, soğan, taze soğan, kırmızı turp ve kırmızı lahana antioksidan aktivitesini, toplam fenolik ve flavanoid içeriklerini belirlemişlerdir. Antioksidan aktiviteleri % 40,8 ile % 12,5 arasında değişmektedir. Sebzelerin fenolik madde içeriği 536-2166 mg kateşin/kg, flavanoid içeriği ise 153-842 mg kateşin/kg olarak belirlenmiştir. Toplam fenolik madde içeriğinin sebzelerin antioksidan içeriğine önemli etkisinin olduğu gözlenmiştir (Sağlam, 2007).

Sebzeler içinde Höner ve Cervellati (2002), Briggs Rauscher metodunu kullanarak yapılan analizlerde kırmızı lahana da en yüksek antioksidan aktivitenin var olduğunu tanımlamışlardır. Diğer sebzeler arasında % 29,4 ile kırmızı lahana en yüksek antioksidan kapasitesine sahiptir, onu % 15,7 ile taze soğan, % 14,2 ile patates ve % 12,5 ile soğan izlemiştir. Kırmızı lahana en yüksek antioksidan kapasitesine sahip olmasının yanında en yüksek fenolik konsantrasyonuna da sahiptir. Pek çok araştırıcı meyve ve sebzeler arasında toplam fenolik ve antioksidan aktivitesi yönünden anlamlı bir ilişki olduğunu bildirmiştir (Kalt ve ark., 1999; Connor ve ark., 2002; Kaur ve Kapoor, 2002; Moyer ve ark., 2002). Sebzelerde antioksidan potansiyeli ve flavanoid

(18)

içeriği arasındaki ilişki anlamlı değildir. Bu incelenen örneklerin belli bir sayıda sınırlandırılmasından dolayı olabilir. Bununla birlikte sebzelerin daha düşük miktarlarda flavanoid içerdiği bilinmektedir. Diğer bir yandan, Howard ve ark., (2000) biber çeşitlerinin flavanoid konsantrasyonunun antioksidan kapasitesiyle negatif olarak ilişkili olduğunu bildirmişlerdir. Kırmızı lahana ve kırmızı turpun en kayda değer antioksidan kaynakları olduğu bilinmektedir (Bridle ve Timberlake, 1997). Yüksek antioksidan kapasitesine sahip olmalarının içerdikleri yüksek miktardaki antosiyaninden kaynaklandığı düşünülmektedir.

Birçok antioksidan etki gösteren bileşik sterilizasyon, pastörizasyon, dehidrasyon, depolama ve pişirme gibi gıda işleme aşamalarında önemli ölçüde kaybolmakta ve antioksidan etkilerinde azalma olmaktadır. En belirgin değişimler ise ısıtmada hızlı, depolamada yavaş bir şekilde ilerleyen oksidasyon reaksiyonlarıyla meydana gelir (Sağlam, 2007).

Antioksidan kapasitesinin belirlenmesinde en çok kullanılan yöntemler; ABTS (2, 2-azino-bis-3-ethylbenzothiazoline-6-sulfonic acid) oksidan olarak kullanıldığı Trolox Equivalent Antioxidant Capacity (TEAC), Ferric Reducing Antioxidant Power (FRAP), DPPH (2, 2-diphenyl-1-picrylhydrazyl) serbest radikal temizleme potansiyeli, Oxygen Radical Absorption Capacity (ORAC),total radical absorption potentials (TRAP), ve photochemiluminescence (PCL) olarak sıralanabilir. Ancak bu yöntemler ilk olarak insan plasmasındaki antioksidan miktarlarının tespitinde kullanılmak üzere dizayn edilmiştir.

Meyve ve sebzelerin içerdiği asidik ortam ve düşük pH gözönüne alındığında daha sağlıklı ölçümler için TEAC yönteminin Özgen ve ark., (2006) tarafından modifiye edilmiş şekli çalışmamızda kullanılmıştır (Özgen ve Scheerens, 2006). Bu metodun prensibi bir antioksidan ve serbest radikal arasında single elektron transferi (SET) reaksiyonu ya da hidrojen atomu transferi (HAT) reaksiyonuna dayanır. Single elektron transferi (SET) reaksiyonuna dayanan metodlarda (FRAP ve TEAC) antioksidanlar, Fe (III) gibi oksidanlarca oksitlenir. Antioksidan veya oksidanın absorbansındaki değişim UV spektrofotometresiyle ölçülür.

(19)

2.3. Karotenoidler

Bitkiler, bazı bakteri, alg ve funguslar tarafından sentezlenen, meyve ve sebzelere sarıdan kırmızıya kadar değişen renkleri veren karotenoidler; geniş dağılımları, yapısal farklılıkları, çok çeşitli etki ve fonksiyonlarıyla doğada bulunan en önemli pigment gruplarından birini oluşturmaktadır (Oliver ve Palou, 2000). Hayvanlar karotenoid sentezleyemedikleri için diyet aracılığıyla aldıkları karotenoidleri modifiye ederek dokularında depolamaktadır (Rodriguez ve Amaya, 2001). Doğal kaynaklardan tanımlanmış olan yaklaşık 600 karotenoid bulunmaktadır (Olson, 1994).

Karotenoidler kırmızı, sarı ve turuncu renkli meyve ve sebzelerin yanısıra tüm yeşil yapraklı sebzelerde de bulunmaktadır. Ancak, yeşil yapraklı sebzelerde bulunan karotenoidlerin rengi klorofil tarafından maskelenmiş durumdadır (Von Elbe ve Schwartz, 1996). Karotenoid pigmentleri kırmızı, sarı, turuncu renkler verir ve bitkiler, hayvanlar, bakteriler, mantarlar için geniş bir yelpazede antioksidan koruması sağlar. Bitkilerde, karotenoidler fotosentetik mekanizması ile aşırı ışık enerjisini absorbe ederek fotosentezde koruyucu rol oynar (Demming-Adams ve Adams, 2002).

Karotenoid pigmentler; metil grupları bağlanmış alifatik bir zincir ve karotenoidlere renklerini veren konjuge çift bağ sisteminden oluşmaktadır (Stahl ve ark., 2002). Karotenoidler; bitkisel dokularda serbest halde (kristal veya amorf) veya yağlı ortamda çözünmüş olarak bulunurlar. Ayrıca yağ asitleriyle esterleşmiş halde veya şeker ve proteinlerle kompleks halde de bulunabilirler (Von Elbe ve Schwartz 1996, Parker, 1996).

Karotenoidler bitkilerin fotosentetik kısımlarında, meyvelerde yağ damlacıkları içerisinde çözünmüş halde ya da havuç ve domateste yarı kristalize halde bulunurlar, bulunma yerleri kimyasal yapılarından daha önemlidir ve biyoyararlanımlarını da değiştirmektedir (Rao ve ark., 2007). Kaynama noktaları yüksek olup 130-220 °C arasında değişmektedir (Britton, 1992). Bitkilerin karotenoid içeriği bitkinin türü, aldığı ışık ve azot (N) miktarı, toprağın yapısı ve uygulanan tarımsal işlemler, bitkilerin genotipleri ve meyvelerin olgunluklarıyla yakın paralellik göstermektedir (Stahl ve ark., 2002).

(20)

İnsan plazmasında belirlenebilen karotenoidlerin %90’dan fazlasını β-karoten, likopen, lutein, 2,3 β-kriptoksantin ve γ-karoten oluşturmaktadır. Karotenoidlerin emiliminde bağırsak içeriğinin yağ oranı ve safra asitleri en önemli unsur olarak önem arzetmekte bağırsak kanalından pasif difüzyonla miseller halinde emilen karotenoidlerin bir kısmı karaciğerde lipoproteinlerle birleştirilmiş halde, bir kısmı ise değişmemiş halde dolaşıma karışmakta ve dokulara dağılmaktadır. Yine emilim ile lenfatik ve portal dolaşımda bir provitamin A olarak karotenoid ve metabolitlerinin miktarında, yararlanabilirliğinde ve A vitamini haline dönüşümünde sayısız faktörlerin etkili olduğu gösterilmiştir (Rock ve ark., 1997).

İnsan beslenmesinde bazı karotenoid pigmentleri indirgenmeyi takiben moleküler bölünme ile A vitaminine dönüştürülür. Diğer karotenoidlerin (ör. likopen, lutein, zeaksantin) güçlü antioksidanlar olarak kanserin belirli bazı türleri, damar hastalığı ve görme bozukluğunun oluşma olasıklıklarının azalması ile bağlantılı işlevleri vardır (Tanumihardjo ve Yang, 2005).

Son zamanlarda karotenoid pigmentlerinin tümör oluşumunu engellediği ya da gelişimini yavaşlattığı şeklinde sonuçlar elde edilmiştir (Tee, 1992; Gross, 1987). Meyve ve sebzelerin tüketimi ile kanser riski arasındaki ilişki üzerine yapılan çalışmaların yanında, meyve sebze ağırlıklı diyetin kroner kalp hastalıkları üzerine etkilerinin incelendiği araştırmalar son yıllarda hız kazanmıştır. Potansiyel koruyucu maddeler olan karotenoidlerce zengin meyve ve sebzelerin popülaritesi de hızla artmaktadır (Forman ve ark., 1993).

Meyve ve sebzelerde bulunan başlıca karotenoidlerin kalitatif ve kantitatif dağılımlarını değerlendirmeye yönelik spesifik ve detaylı verilerin toplanmasının karotenoidlere ilişkin epidemiyolojik çalışmaların daha iyi anlaşılmasını ve yorumlanmasını sağlayacağı aktarılmaktadır (Khachik ve Beecher, 1988).

2.4. Organik Tarım

Dünyada yirminci yüzyılın ikinci yarısında yaşanan hızlı sanayileşme ve nüfus artışı önemli çevre sorunlarını da beraberinde getirmiştir. Tarımda konvansiyonel

(21)

uygulamalar ile artan nüfusu besleme çabaları çevre ve insan sağlığı üzerinde zararlı etkiler göstermiştir. Bu nedenle ülkeler artık organik tarım uygulamalarına yönelmeye başlamışlardır (Okuyucu, 2006; Uygur, 2005;).

Organik tarım kavramı hakkında birçok tanım bulunmaktadır. Organik tarım, dil farklılıkları nedeniyle farklı ülkelerde farklı isimlerle anılmaktadır. Örneğin, İngiltere’de organik (organic), Almanya’da ekolojik (ökologish) ve Fransa’dabiyolojik (bioloque) kelimeleri kullanılmaktadır. Ancak bunlar genel olarak birbirleriyleeşanlamlı olarak kullanılmaktadır (Demiryürek, 2004). “Sürdürülebilir tarım” kavramının genel olarak anlamı ise yalnızca doğal kaynakların uzun vadede korunması ve verimliliklerinin garanti altına alınması ile kalmamakta; ekonomik, sosyal ve ekolojik açıdan dengeli tarım sistemini ifade etmektedir (Francis ve Youngberg, 1990).

Organik tarımda esas amaç, insanın kullandığı her türlü gıda ve besin maddeleriyle barınma ve giyinme maddelerinin insan sağlığına zarar vermeyecek ya da en az zarar verecek şekilde ve devamlı olarak üretilmesidir (Gündüz ve Kaya, 2007).

Türkiye’de organik tarımsal üretime 1984-1985 yıllarında Avrupa’da faaliyet gösteren yabancı firmalardan gelen talep doğrultusunda başlanmıştır. 1994 yılındaki yasal düzenlemeden sonra bu alanda hızlı bir gelişme kaydedilmiştir (Özbilge, 2007).

Türkiye’de organik tarım ilk olarak Ege bölgesinde başlamış ve bu bölgede üretilen organik ürünler ihraç edilmiştir. İlk önceleri organik ürünleri ithal eden ülkelerdeki düzenleme ve sertifikasyon işlemlerine göre başlanan organik üretim sonraları Türkiye’deki ve Avrupa birliğindeki düzenlemelere uygun biçimde yapılmaya başlanmıştır Ülkemizde organik tarımsal üretim ilk olarak 1985-1986 yıllarında Ege bölgesinde geleneksel ihraç ürünleri olan Kuru İncir ve Kuru Üzüm gibi ürünlerde yapılmıştır. Zaman içinde bu ürünlere kuru kayısı, fındık gibi ürünlerde katılarak gün geçtikçe organik tarım ürünlerimiz artmıştır (Aytoğu, 2006).

Türkiye’de organik ürünlerin üretiminde ve pazarlanmasında esas, üretici ile organikürün alıcısı ya da satıcısı arasında imzalanan “sözleşmeli üretim” modeline

(22)

dayanmaktadır. Türkiye’de üretilen organik tarımsal ürünlerin ne kadarının gerçekten yurt içinde tüketildiği konusunda sağlıklı veriler bulunmamakla beraber, toplam organik tarımsal üretiminyaklaşık %95’lik bir kısmının yurt dışı piyasasına gittiği tahmin edilmektedir (Kenanoğlu ve Karahan, 2002).

Sonuç olarak, organik ürünleri satın alanların çevresel kirlenmeye karşı bir tepki şeklinde organik ürünlere yöneldikleri gözlenmektedir. Ancak, organik ürünlerin pazarlanmasında en önemli sorunun organik ürünlere ilişkin gerekli güvenin yeterince sağlanamaması olduğunu söylemek mümkündür. Dolayısıyla da, günümüz pazarlarında organik ürünlerle ilgili güven arttırıcı çalışmaların yapılması daha da önemli olmaktadır.

2.5. Hammadde Olarak Gübre

2.5.1. Vermikompost (Solucan Gübresi)

Vermikompost (solucan gübresi), organik materyallerin solucanlar tarafından kullanılarak humus benzeri materyallere dönüştürülmesi ile elde edilmektedir (Garg ve ark., 2010). Vermikompostlama, solucanlar ve mikroorganizmalar arasındaki interaksiyon vasıtasıyla organik materyallerin non-thermofilik biyodegradasyonu ve stabilizasyonudur (Arancon ve ark., 2002). Böylece ince dokulu, peat benzeri, yüksek gözenekli, havalanma, drenaj, su tutma kapasitesi yüksek ve mikrobiyal aktiviteye sahip bir materyal oluşmaktadır (Ansari, 2008; Garg ve ark., 2010). Yapılan çalışmalar, vermikompost uygulamasının bitkinin gereksinim duyduğu bitki besin maddelerini elverişli bir biçimde sağladığı ve bu besinlerin bitki tarafından alımını artırdığını göstermektedir (Peyvast ve ark., 2007).

Bazı araştırmacılar bitkilerin büyümesi ve gelişimi için topraktaki patojenlerin ve böceklerin fonksiyonlarının gerekli olduğunu görmüşler, bunun içinde vermikompostu geliştirmişlerdir (Muscolo ve ark., 1996; Arancon ve ark., 2006). Çalışmalardan bazılarında ise az bir miktarda vermikompost eklenmesinin bile çimlenmede, fide gelişiminde, çiçekli süs bitkilerinin veriminde pozitif etki yaptığı belirlenmiştir (Arancon ve ark., 2004; Eriksen-Hamel ve Whalen 2007; Gutierrez-Miceli ve ark., 2007). Vermikompostun ayrıca sera koşullarında domates fidesinde sürgün boyunu

(23)

geliştirmek, yaprak alanı büyüklüğü gibi olayları da destekleyici etkisinin olduğu görülmüştür (Hameeda ve ark., 2007).

Vermikompost işleminin temel amaçları;

1. Üretilen kompost çıktısının(Vermikest) her türlü tarım toprağına zenginleştirici ve verim artırıcı organik madde olarak ilave edilebilmesi

2. Üretilen kompost çıktısının aşırı erozyona maruz kalarak verimsiz hale gelmiş tarım arazilerinin tekrar verimli hale getirilebilmesi için kullanılabilmesi

3. Organik artıklar/atıkların (şehir atıkları; hayvan gübreleri; hasat artıkları) bu amaçla değerlendirilerek geri kazanımı,

4. Ağır ve killi topraklarda su geçirgenliğini artırması, toprak parçacıklarının yapışmasını engellemesi.

Solucan gübresi, çok sayıda simbiyotik ve asimbiyotik bakteri, asimbiyotik mikroorganizmalardan azoto bakteri (azot fiksasyonu yapan bakteri) ve mikoriza mantarı içermektedir. Bu mikroorganizmaların, toprak içerisinde bulunan fakat bitki tarafından bünyesine alınamayan besin maddelerini parçalayarak bitki tarafından alınabilir forma dönüştürdüğü belgelenmiştir (Atiyeh ve ark., 2000; Jouquet ve ark., 2010). Ancak bunun nedenleri tam olarak belli değildir (Canellas ve ark., 2002).

Ekolojik koşullar nedeniyle bozulmuş toprakların iyileştirilmesi çalışmalarında vermikompost ile normal kompost parametreleri karşılaştırıldığında vermikompostlamanın topraktaki biyolojik aktiviteyi arttırdığı belirlenmiştir (Tejada ve Benitez, 2011; Ngo ve ark., 2011).

2.5.2. Biofarm

Büyükbaş hayvan gübresi ve bitkisel protein kaynaklarının bilimsel yöntemlerle fermantasyonu yöntemiyle üretilir (Anonim, 2012). Biofarm uygulamalarının toprağın su tutma kapasitesini ve organik madde içeriğini başlangıca göre önemli düzeyde artırdığı yapılan çalışmalarda gözlenmiştir (Soyergin ve ark., 2006).

(24)

formları bulunmakta olup proje kapsamında %2 azot içeren formu kullanılmıştır. Kullanılan biofarm içerisinde %2 P2O5 ve K2O bulunmaktadır.

Çiftlik gübrelerinin fermentasyon teknikleri ile parçalanarak humusa dönüştürüldüğü; toprağa ve bitkiye faydalı hale getirildiği bir çeşit organik gübredir. Humik ekstratlar olarak tanımlanan organik asitlerce en zengin gübrelerden birisidir. Bitkilerin sağlıklı büyümesi için gerekli olan zengin azot, fosfor, potasyum içeriğinin yanısıra özellikle yüksek miktardaki magnezyum ve demirin kullanımıyla bitkilerde fotosentez hızını en yüksek seviyeye ulaştırmaktadır.

2.6. Hammadde Olarak Havuç

Havucun anavatanı üzerinde çeşitli fikirler ileri sürülmektedir. Bunların çoğunluğu Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika üzerinde birleşmektedir (Thompson, 1949) ve bazı araştırıcılar ise Kuzey ve Güney Amerika’yı havucun anavatanı olarak gösterir. Havuç, içerdiği zengin vitamin ve mineraller nedeniile özellikle A vitamini kaynağı olarak her yaştan insanın günlük olarak tüketmesi gereken sebzelerden birisidir (Baysal, 1995).

Havuç serin iklim ve uzun gün bitkisidir. Belirli ölçülerde sıcağa ve soğuğa dayanıklıdır. En iyi gelişmeyi az ışık, serin iklim ve toprak neminin yeterli olduğu yerlerde gösterir. Havuç yetiştiriciliğini etkileyen en önemli iklim etmeni sıcaklıktır. Sıcaklık bitki gelişimi yanında kökün şekli ve rengi üzerine de etkilidir. Optimum sıcaklık sınırları 15-20 °C’ dır (Günay, 1984; Vural ve ark., 2000). Ülkemizde havuç kışlık bir sebze olarak algılanıp üretilirken Dünya ülkelerinde havuç her mevsimde tüketilen bir sebzedir. Ayrıca havuç ülkemizde turşu haricinde hiç konserve edilmezken Avrupa ülkelerinde konserve edilmiş olarak büyük miktarlarda tüketilir.

Havuç köklerinin rengi genellikle sarı, turuncu ya da çeşitli tonlarıyla pembedir. Ülkemizde Hatay ilinin Samandağ yöresinde, koyu vişneçürüğü renkli pek nadir görülen havuçlar yetiştirilmektedir. Havuç bitkisinin oluklu gövdesi ve dereotununkine benzeyen ince yaprakları vardır. Erselik özellikli çiçekleri, 60–100 cm uzunluktaki sapın ucunda şemsiye biçiminde oluşur. Beyaz ya da ender olarak yeşil tonlarında renklidir. Havuç tohumları küçük, sarı ve kurşuni renkli, çengellidir. Havuç, çiğ olarak

(25)

yenildiği gibi yemeklere ve salatalara katılarak, suyu çıkarılarak, tatlıları ve turşusu yapılarak da tüketilir.

2.7. Havuç Yetiştirme Koşulları

Havuç, ılıman serin iklimlerin bitkisidir. Kısa gün bitkisi olarak da kabul edilen havuç az ışık, yüksek toprak nemi ve nispeten düşük sıcaklıklarda en iyi gelişmeyi gösterip yüksek ürün verimi sağlamaktadır (Günay, 1984). En uygun havuç rengi 15,5–21 derece sıcaklıklarda oluşmakta, bunun altı ve üstü sıcaklık derecelerinde ürün kötü bir renk almaktadır. Belirtilen bu sıcaklık derecelerinde ayrıca en uzun kökler oluşmaktadır (Vural ve ark., 2000).

Havuç bitkisi derin, gevşek bünyeli, geçirgen, organik madde yönünden zengin, uygun oranda kireç içeren kumlu-tınlı ya da tınlı-kumlu topraklarda en iyi sonucu verir. Yüksek toprak asiditesine karşı oldukça duyarlıdır. En uygun toprak pH’ı 6,5–7,5 arasıdır. Kireci fakir topraklara yeterli oranda sönmüş kirecin verilmesi gerekir (Güneş ve ark., 1999; Pariari ve Maity, 1992; White, 1992).

2.8. Havucun Morfolojik Özellikleri 2.8.1. Kök

Havuçların çok büyük bir bölümünde yenen kısmın tamamı kazık kökten, bazı çeşitlerde sadece hipokotilden bazı çeşitlerde ise yenen kısmın bir parçası kazık kökte, bir kısmı da hipokotilden oluşmaktadır (Vural ve ark., 2000). Havucun şekli çeşitlere göre büyük değişiklik gösterir. Havuç herhangi bir şekilde zarar görmediği ve toprak şartları uygun olduğu zaman 40-80 cm kadar derinlere gidebilen bir kazık kök yapısına sahip olmakla birlikte bazı havuç çeşitlerinde 40-50 cm gibi derinliklerde kalır (Vural ve ark., 2000).

Havuçta tohum çimlenmesinden sonra kök gelişmeye başlar. Kök başlangıçta sürekli olarak boyuna büyür. Enine gelişme belli belirsiz denecek kadar az olur. İşte havucun bu gelişme dönemine birinci gelişme dönemi denir. Bu dönemde havucun gelişmesine herhangi bir şekilde çevre faktörü olumsuz bir etki yapacak olursa kökün kısa kalmasına

(26)

dolaşarak yanlardan uygun bulduğu bir taraftan büyür. Bu eğri büyüme kök gelişmesi devam ettikçe daha belirginleşerek havuç hasadına kadar devam eder. Birinci gelişme döneminde meydana gelecek kuraklık havuç boyunun kısa kalmasına neden olur. İster birinci ister ikinci gelişme döneminde meydana gelen olumsuz iklim faktörleri çeşidin kök gelişmesine ve havuç şekline etkili olarak çeşidin gerçek özelliklerini ortaya koymamasına neden olur. İkinci kök gelişmesi döneminde kök artık depo organı gelişmeye başlar. Boyuna gelişme hemen hemen tamamen durmuş olup kök hızlı bir enine gelişme gösterir. Bu dönemde meydana gelecek düşük sıcaklıklar, yetersiz güneşlenme ve besin maddesi eksiklikleri havuçta yenen kısmın ince kalmasına karotenoidlerce fakir olmasına, renginin sarı renge doğru kaymasına neden olur. Havuç çeşidi kendi havuç özelliklerini kazanamaz. Havuç üzerinde oluşan yan köklerin fazlalığı kaliteyi düşürür, yıkamayı zorlaştırır. Havucun silindirik yapısını bozar. Havuç kökünün çatallaşması da istenmez. Aslında yan kökler havuçtan fazla uzaklaştırılmadan büyümelerini dikine yaparlar.

Havuçta yenen kısım iki dokudan oluşur. Bunlardan birincisi havucun dış kısmında yer alan üzerinde yan saçak kökleri taşıyan soymuk doku, ikincisi ise havucun iç kısmında yer alan odun dokusudur. Soymuk doku daha çok renk maddesi ve vitamin içerir ve daha gevrek yapıdadır. Yan kökler bu dokunun içinden dışarıya çıkarlar. Bu dokunun havucu oluşturan dokular içinden fazla miktarda olması yönünde çalışılır. Odun dokusu ise daha az renk maddesi içerir, daha açık renklidir. Daha sertlik, yeme esnasında zorluk yaratır, pişme sonrasında soymuk doku içinde farklı rengi ile dikkati çeker. Odun dokularda renk maddeleri birikimine az olur.

2.8.2. Gövde

Havuç gövdesi havucun hemen üst kısmında oluşan bir rozet yapısındaki yaprakların orta kısmından 2. yılda gelişir. Çeşide, bakım ve iklim şartlarına bağlı olarak 150-160 cm’ye kadar boy alır ve gövdenin ucu bir çiçek şemsiyesi ile son bulur. Gövde üzerinde aşağıdan yukarıya doğru biraz küçülerek devam eden yapraklar yer alır. Yaprak koltuklarından birincil, bunun üstünden ikincil, ikincillerin üstünden de üçüncül yapraklar ve çiçek demetleri oluşur. Gövde yan dalların uç kısmından bir şemsiye ile son bulur. Gövde boyuna çizgili ve tüylüdür. Tipik havuç kokusu taşır. Bitkinin gövdesi

(27)

dayanıklı yapıdadır. Desteğe gerek kalmadan çiçek şemsiyelerine ve tohumlarını rahatlıkla taşır.

2.8.3. Yaprak

Havuç bol miktarda yaprak meydana getiren bir bitkidir. Vejetatif kaldığı 1. yılda çok yaprak meydana getirir. Yaprakları 40-50 cm kadar boy alabilir. Bitki ikinci yılda gövdesi üzerinde bol miktarda yaprak meydana getirir. Yapraklar birleşik yaprak olup ince iğne şeklindedir. Yapraklar genelde tüylü ve üst kısımları parlaktır. Yaprak sapları da tüylüdür. Yaprak rengi açık yeşilden koyu yeşile kadar değişir. Hatta mum tabakası taşıyanlar gri yeşil renkte olabilir. Geç gelişen yüksek verimli çeşitlerde yaprak miktarı erkenci çeşitlere göre daha fazladır.

2.8.4. Çiçek

Havuç bitkisi ikinci yılda çiçeklenme gösterir. Çiçekleri şemsiye şeklindedir. İlk çiçeklenme bitkinin en üst kısmındaki ana şemsiyede başlar. Şemsiyeler birincil-ikincil-üçüncül ve dördüncül olmak üzere gruplar haline oluşurlar. Bu oluşum sırasına göre büyüklük kazanırlar. En iri şemsiye birincil şemsiyedir. Daha sonraki gruplarda şemsiye küçülür. Şemsiyelerde çiçeklenme meyve bağlama ve tohum olgunlaştırmada bu sıraya göre oluşur. Her şemsiye dıştan içeriye doğru dizilmiş yüzlerce çiçek sapını ve çiçeği taşır. Başlangıçta bir kadeh gibi uç kısmı kapalı olan bu şemsiye çiçekler olgunlaşınca açılmaya başlar. Çiçeklerin tamamının açılması safhasında başlangıçta yere dik olan çiçek sapları yere paralel bir hal alır. Yere paralel hal alan çiçek sapları üzerindeki çiçeklerde beyaz renkli taç yapraklar açarlar. Çiçekte 5 adet taç yaprak bulunur. Bu taç yapraklar genellikle beyaz renkte olmakla birlikte bazı çeşitlerde şemsiyenin iç kısmında ter alan taç yapraklar açık mor renkte olabilmektedir. Çiçekler erselik yapıdadır.

2.8.5. Tohum ve Çimlenme Özellikleri

Meyve iki parçalı bir yapıdadır. Bu iki parça tohumun olgunlaşması fazında birbirinden orta kısmı açılarak ayrılırlar. Uç kısımları ise halen bitişik durumdadır. Meyve yaprağı

(28)

çizgilidir ve bu belirgin çıkıntılar üzerinde tohumların birbirine yumak sarılmasına neden olan tüyler ta

uzundur ve tüylerin uç kısımları şekilde çengellidir. Tohumlar 2 irilik ilk şemsiyeden di

muhafaza edilirse çimlenme gücünü 3 kadarını oluşturur. Tüyleri ovulmamı tüylü tohumlar birbirine yapı

ürün elde etmede olumsuz rol oynar. H

Tohumlar dinlenmeye ihtiyaç duymadan çimlenirler (Abak ve ark., 1996; Pakyürek ve ark.,

2.9. Dünya Havuç Üretimi

Havuç üretimi dünya üzerinde geni bölümü kuzey yarı kürede yo

periyoduna sahip olan yerlerde havuç yeti

Türkiye, Çin, Amerika, Güney Afrika, Brezilya, Me İtalya, Pakistan, İspanya üretim

Şekil 2.1. Dünya üzerinde

çizgilidir ve bu belirgin çıkıntılar üzerinde tohumların birbirine yumak

sarılmasına neden olan tüyler taşırlar. Tohumların uç kısımlarındaki tüyler daha uzundur ve tüylerin uç kısımlarında birbirine yapışıp yumak yapmayı kolayla

umlar 2-4 mm uzunluğunda ve 1-1,5 mm enindedir. Tohumlarda emsiyeden diğer şemsiye gruplarına doğru küçülmektedir

muhafaza edilirse çimlenme gücünü 3-4 yıl korurlar. Tüyler tohum a

turur. Tüyleri ovulmamış tohumların ekimi büyük problemler yaratır. Zira tüylü tohumlar birbirine yapışarak bitkilerin ekim sıklıkları bitki geli

ürün elde etmede olumsuz rol oynar. Hasat edilen tohumlar hemen ekilebilirler. ye ihtiyaç duymadan çimlenirler (Abak ve ark.,

1996; Vural ve ark., 2000).

Dünya Havuç Üretimi

Havuç üretimi dünya üzerinde geniş alanlara yayılmıştır. Üretimin çok büyük bir bölümü kuzey yarı kürede yoğunlaşmıştır. 60-70 günlük don yapmayan bir vejetasyon periyoduna sahip olan yerlerde havuç yetiştiriciliği yapılmaktadır (Ş

Türkiye, Çin, Amerika, Güney Afrika, Brezilya, Meksika, Mısır, Libya, Avustralya, spanya üretimin yoğun yapıldığı ülkelerdir (Şekil 2.

Dünya üzerinde havuç üretimi yapılan bölgeler

çizgilidir ve bu belirgin çıkıntılar üzerinde tohumların birbirine yumak şeklinde ırlar. Tohumların uç kısımlarındaki tüyler daha ıp yumak yapmayı kolaylaştıracak 5 mm enindedir. Tohumlarda ru küçülmektedir.Tohumlar iyi korurlar. Tüyler tohum ağırlığının %20-30 tohumların ekimi büyük problemler yaratır. Zira arak bitkilerin ekim sıklıkları bitki gelişmesi ve kaliteli asat edilen tohumlar hemen ekilebilirler. 1992; Ece ve ark.,

tır. Üretimin çok büyük bir 70 günlük don yapmayan bir vejetasyon i yapılmaktadır (Şalk ve ark., 2008). sika, Mısır, Libya, Avustralya,

(29)

2011 yılı verilerine göre Türkiye, Dünya havuç üretimi sıralamasında almaktadır (Çizelge 2.1).

Amerika Birleşik Devletleri v üretim verilerine baktığ

Rusya’nın üretim miktarlarında her yıl azalma görülmektedir. Türkiye ve di ülkelerde ise yıllara göre azalma ve artı

gösteren ülkeler arasında kar en az olan ise Türkiye’dir.

Çizelge 2.1. Dünya havuç üretimi (Ton)

DÜNYA Çin ABD Rusya Özbekistan Polonya Amerika Ukrayna Japonya Türkiye Kaynak: Birleşmiş

2.10. Türkiye’de Havuç Üretimi Yurdumuzda yetiştirilen

mor renkli çeşitleri de mevcuttur. Turuncu renkli havuçlar iklim ve geçci olarak yetiştirilmektedir. Bu çe

olup az miktarda sanayide

ihracatı son yıllarda hızla artmakta olup ilaç ve kozmetik sanayinde kullanılmaktadır. yılı verilerine göre Türkiye, Dünya havuç üretimi sıralamasında

.1). Dünya’nın en çok havuç üreten ülkesi ise

ik Devletleri ve Rusya izlemektedir. Çin ve Özbekista’nın 2009 ktığımızda her yıl artış gözlenmiştir. Japonya, Almanya ve sya’nın üretim miktarlarında her yıl azalma görülmektedir. Türkiye ve di ülkelerde ise yıllara göre azalma ve artışlar değişim göstermektedir.

gösteren ülkeler arasında karşılaştırma yaptığımızda üretimdeki artış en az olan ise Türkiye’dir.

Dünya havuç üretimi (Ton)

2009 2010 (TON) (TON) 32,987,046 33,318,444 33,719,934 15,168,351 15,899,078 16,233,213 1,518,650 1,341,700 1,305,600 1,518,650 1,303,300 1,735,030 995,000 1,107,000 1,220,000 913,304 814,932 887,374 718,700 763,100 694,104 686,400 714.600 864,200 650,100 620,400 602,023 593,628 533,253 602,078

şmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)

Türkiye’de Havuç Üretimi

tirilen havucun büyük bir bölümü koyu turuncu renkte olup, sarı ve itleri de mevcuttur. Turuncu renkli havuçlar iklim ve yöreye göre erkenci ştirilmektedir. Bu çeşitler genelde taze olarak sofralık tüketilmekte olup az miktarda sanayide de kullanılmaktadır. Koyu renkli mor havuç üretim ve ihracatı son yıllarda hızla artmakta olup ilaç ve kozmetik sanayinde kullanılmaktadır.

yılı verilerine göre Türkiye, Dünya havuç üretimi sıralamasında 9. sırada yer Dünya’nın en çok havuç üreten ülkesi ise Çin, onu sırasıyla e Rusya izlemektedir. Çin ve Özbekista’nın 2009-2011 tir. Japonya, Almanya ve sya’nın üretim miktarlarında her yıl azalma görülmektedir. Türkiye ve diğer im göstermektedir. Üretimde artış ımızda üretimdeki artışı en fazla olan Çin

2011 (TON) 33,719,934 16,233,213 1,305,600 1,735,030 1,220,000 887,374 694,104 864,200 602,023 602,078

havucun büyük bir bölümü koyu turuncu renkte olup, sarı ve ve yöreye göre erkenci itler genelde taze olarak sofralık tüketilmekte kullanılmaktadır. Koyu renkli mor havuç üretim ve ihracatı son yıllarda hızla artmakta olup ilaç ve kozmetik sanayinde kullanılmaktadır.

(30)

Çizelge 2.2. Türkiye iller bazında organik ve konvansiyonel havuç üretimi

Kaynak: www.tugem.gov.tr

Ülkemizde belli alanlarda önemli miktarlarda üretilip tüketilen bir sebzedir. Ülkemizin havucun anavatanı oluşu bu bitkinin Anadolu insanınca çok eskiden beri iyi tanıması ve değerlendirilmesine imkân vermiştir. Ülkemizde organik havuç üretiminin yapıldığı illerde vardır. 2010 verilerine göre yoğun olarak organik ve konvansiyonel havuç üretimi Konya ilimizde yapılmaktadır (Çizelge 2.2). Organik havuç üretiminde ise ikinci sırada Niğde onu Ankara ve İzmir takip etmektedir. Konvansiyonel havuç üretiminde Konya yine birinci sırada yer almakta Ankara ikinci sırada yoğun olarak konvansiyonel havuç üretiminin yapıldığı ilimizdir.

2.11. Havucun Yaklaşık Olarak Besin Değerleri

Havuç içerdiği besin maddeleri ve özellikle renk maddeleri sebebiyle, sağlıklı beslenme de çok büyük önem arz eder. Pektin içeriği sebebiyle, mide rahatsızlığı çekenlerde, sindirim sistemini düzenleme etkisi vardır. β-karotenin ilk izole edildigi sebze olan havuç, (Çizelge 2.3)’de görüldüğü gibi A vitamininin en önemli kaynaklarından biridir (Bushway ve Wilson, 1982; Heinonen, 1990; Skrede ve ark., 1997, Desobry ve ark., 1998; Osmianski ve Górska, 2002). Renk maddelerinin hepsi, antioksidan özelliktedir ve kötü kolestrolün, damarlarda meydana getirdiği tıkanmaları engelleyici etkisi vardır. Son yıl içinde yapılan araştırmalarda, havucu fazla tüketen toplumlarda, sindirim sistemi kanserlerine sık rastlanmadığı da tespit edilmiştir

Yıl

İller Konvansiyonel üretim (ton)

İller Organik üretim (ton) 2010 Konya 353,020 Konya 2564,50 Ankara 109,955 Niğde 200,00 Hatay 36,666 Ankara 69,11 Burdur 7,348 İzmir 19,00 Denizli 6,060 Nevşehir 13,16 TOPLAM 602.062 2887,98

(31)

Çizelge 2.3. 100 g taze havucun yaklaşık besin değerleri BİLEŞENLER MİKTAR Su 88,2 g Toplam şeker 4,74 g Vitamin A 16,766 IU Vitamin B6 0,138 mg Lif 2,8 gr Niacin 0,983 mg Vitamin C 5.9 mg Protein 0,93 g Yağ 0.24 g Karbonhidrat 0,958 g Kalsiyum 33 mg Fosfor 35 mg Demir 0,30 mg Kaynak: USDA 2013

(32)

3. MATERYAL ve METOD 3.1. MATERYAL

Bu çalışmada bitki materyali olarak kırmızı (Atomic red), mor (Cosmic purple) ve turuncu (Nantes) havuç çeşitleri kullanılmıştır (Çizelge 3.1). Bu çeşitlerin yetiştiriciliğinde gübre kaynağı olarak organik sertifikalı olan biofarm ve vermikompost (solucan gübresi) kullanılmıştır. Ayrıca kontrol olarak hiç gübreleme yapılmayan parseller oluşturulmuştur. Bu çalışmada kullanılan materyal, Toprak-Su Araştırma Enstitüsü organik sertifikalı deneme arazilerinde yürütülen projeden temin edilmiştir. BAP tarafından desteklenen ‘’Organik Üretim Sisteminde Vermikompost ve Biofarm Uygulanarak Yetiştirilen Havuçların Karotenoid İçerikleri ve Antioksidan Kapasiteleri’’isimli proje kapsamında da analizleri yapılmıştır. Her seddeden iki lateral geçecek şekilde damlama sulama sistemi kurulmuştur (Şekil 3.1). Dekara 15 kg/N gelecek şekilde gübreleme yapılmıştır. Tesadüf blokları deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak planlanan çalışmada toplam 27 parsel oluşturulmuştur. Parseller hazırlandıktan ve gübre kaynakları verildikten sonra 20.06.2011 tarihinde parsellere sıra üzeri 5 cm sıra arası 25 cm aralıklarla tohum ekimi yapılmıştır. Çeşitlerin büyüme ve gelişmeleri takip edilmiş (Şekil 3.2) ve 13.10.2011 tarihinde hasatları gerçekleştirilmiştir. Hasat her tekerrürden 5 kök alınacak şekilde yapılmış ve havuçlar Gaziosmanpaşa Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bioaktif Moleküler Laboratuarına getirilmiş ve temizlendikten sonra parçalara ayrılıp (Şekil 3.3) -80°C’ de muhafaza edilmiştir. Bir hafta sonra örnekler derin dondurucudan çıkarılıp blender da homojen hale gelene kadar 3 dakika boyunca homojenize edilmiştir. Örnekler 6 g (kimyasal analizler için) ve 35 g’lık (şeker ve organik asit analizleri için) üçer tüp olarak alınmıştır ve derin donduruculara konulmuştur.

(33)
(34)

Şekil 3.2. Çeşitlerin büyüme ve gelişme dönemi içerisinde araziden bir görünüm

Şekil 3.3. Havuçların parçalara ayrılması

Çizelge 3.1. Çalışmada kullanılan çeşitler

Çeşitler Renk Cosmic Purple Nantes Atomic Red Kırmızımsı mor Turuncu Kırmızı

(35)

3.1.1. Çalışmada Kullanılan Çe

Şekil 3.4. Cosmic Purple

Şekil 3.5. Nantes

Şekil 3.6. Atomic Red

mada Kullanılan Çeşitler ve Özellikleri

Kırmızı mor renkli olup yüksek vitamin ve mineral içeri sahiptir. Kesildiğinde içi portakal rengindedir, pi

rengi yayılır. Hasat büyüklüğüne 70-75 günde gelmektedir. 10-30 cm uzunlukları vardır.

Cosmic Purple

Erkenci bir çeşittir. Bitki yapısı çok güçlü

gelişen silindirik şekli ve rengi ile pazarda ve manavlarda aranan ideal bir çeşittir. Çok tatlı ve gevrektir. Ortalama tane ağırlığı 200-250 gr dır. İnce uzun tiptedir. Kökleri küttür. Olgunlaşma günü ortalama 70-120 gündür

Kırmızı renkli olup zengin vitamin ve mineral içeri sahiptir. Köşeleri genellikle parlak pembe dalgalı görünüme sahiptir. Kabukları soyulup pi

havuçlar kan kırmızı renge dönmektedir. 70 hasat edilecek duruma gelir. Çap geni civarındadır.

vitamin ve mineral içeriğine ngindedir, pişirildiğinde günde gelmektedir.

ittir. Bitki yapısı çok güçlü tepesi hızlı ekli ve rengi ile pazarda ve manavlarda ittir. Çok tatlı ve gevrektir. Ortalama nce uzun tiptedir. Kökleri

120 gündür.

Kırmızı renkli olup zengin vitamin ve mineral içeriğine eleri genellikle parlak pembe dalgalı görünüme sahiptir. Kabukları soyulup pişirildiğinde havuçlar kan kırmızı renge dönmektedir. 70-75 günde a gelir. Çap genişlikleri 23 mm

(36)

3.1.2. Çalışmada Kullanılan Organik Gübreler Biofarm

Organik madde içeriği %50 civarında olan biofarm sertifikalı organik gübre kaynakları arasında yer almaktadır. Farklı azot içeriğine sahip formları bulunmakta olup proje kapsamında %2 azot içeren formu kullanılmıştır. Kullanılan biofarm içerisinde %2 P2O5 ve K2O bulunmaktadır.

Vermikompost

Solucan gübresi (Vermikompost); toprak solucanlarının organik olarak yetiştirilmesiyle, beslenmesiyle ve daha sonra bu solucanların organik ürünleri işlemesiyle ortaya çıkan

bir toprak düzenleyici ve bitki besleme ürünüdür. Ayrıca koyu renkli, kokusuz humus

benzeri bir yapıya sahip olan sertifikalı organik gübredir.

3.2.METOD

3.2.1. Havuçlara Uygulanan Kimyasal Analizler 3.2.1.1. Suda Çözünür Kuru Madde Tayini

Havuçların katı meyve sıkacağı ile suyu çıkartılıp saf suya göre kalibre edilmiş el refraktometresi 0-53 ölçekli, Pocket Refractometer PAL-1 üzerine alınıp okumalar yapılmıştır ve sonuçlar “%” olarak ifade edilmiştir.

Araziden getirilip yıkanan ve -80°C’ de depolanan havuçlar blenderdan geçirilmek suretiyle püre haline getirilerek 6 gr olarak tüplere alınan örneklere 15 ml Metanol-HCl çözeltisinden eklendi. (Şekil.3.7) ve 24 saat karanlıkta buzdolabında bekletildi. 24 saat sonunda fitokimyasal özelliklerine bakıldı.

(37)

Şekil 3.7. Havuçların fenolik ekstraksiyonu a solüsyonundaki inkübasyonu 3.2.1.2. Toplam Fenolik Maddeler Tayini Örnekler 24 saat boyun

ve saf su 1:1:20 oranlarında ilave edilerek 8 dakika bekletilmi

lik sodyum karbonat ilave edilip 2 saat inkübasyondan sonra mavimsi bir renk alan çözeltinin absorbansı spektrofotometrede 750

3.8). Standart olarak gallik asit kullanılmı

faydalanılarak örneklerin fenolik madde miktarı gallik asit e ya da mg/kg olarak hesaplan

Şekil 3.8. Spektrofotometrede 750 nm dalga boyunda ölçülen örnekler Havuçların fenolik ekstraksiyonu aşamasında örneklerin Metanol solüsyonundaki inkübasyonu

Toplam Fenolik Maddeler Tayini

boyunca inkübe edildikten sonra üzerine, folin-ciocalteu’s kimyasalı oranlarında ilave edilerek 8 dakika bekletilmiştir. Sonra 2,5 mL lik sodyum karbonat ilave edilip 2 saat inkübasyondan sonra mavimsi bir renk alan

absorbansı spektrofotometrede 750 nm dalga boyunda ölçülmü

Standart olarak gallik asit kullanılmıştır. Standartlarla hazırlanan grafikten faydalanılarak örneklerin fenolik madde miktarı gallik asit eşdeğeri (

ya da mg/kg olarak hesaplanmıştır (Singleton ve Rossi, 1965).

Spektrofotometrede 750 nm dalga boyunda ölçülen örnekler Metanol-HCl

ciocalteu’s kimyasalı ştir. Sonra 2,5 mL %7’ lik sodyum karbonat ilave edilip 2 saat inkübasyondan sonra mavimsi bir renk alan yunda ölçülmüştür (Şekil tır. Standartlarla hazırlanan grafikten ğeri (µg GAE/g örnek)

(38)

3.2.1.3. Demir İndirgenme Antioksidan Kapasitesi Analizi (FRAP)

Analiz için (Benzie ve Strain, 1996)’a göre 0,1 mol/L asetat (pH 3.6), 10 µmol/L TPTZ, ve 20 µmol/L demir klorid çözeltileri (10:1:1) oranlarında karıştırılarak tampon çözelti hazırlanmıştır. Son olarak 0,25 mL ekstrakta 2.97 ml hazırlanan tampon çözelti ilave edilerek karıştırılmıştır (Şekil 3.9) ve 30 dakika sonra spektrofotometrede 593 nm dalga boyunda absorbansı ölçülmüştür. Elde edilen absorbans değerleri Trolox (10–100 µmol/L) standart eğim çizelgesi ile hesaplanarak µmol Troloks eşdeğeri/g yaş ağırlık olarak belirtilmiştir.

Şekil.3.9. Örneklere tampon çözelti ilave edilmesi

3.2.1.4. Troloks Eşdeğer Antioksidan Kapasitesi Analizi (TEAC)

Analiz için 7 mM ABTS (2,2’-Azino-bis 3- ethylbenzothiazoline-6-sulfonic acid) 2,45 mM potasyumbisülfat ile karıştırılarak karanlık ortamda 12-16 saat bekletilmiştir. Daha sonra bu solüsyon 20 mM sodyum asetat (pH 4.5) bafırı ile spektrofotometrede 734 nm dalga boyunda 0,700±0,01 absorbans olacak şekilde sadeleştirilmiştir. Nihayetinde 30 µL ekstrakt ve 2.97 mL hazırlanan bafır karıştırılarak absorbans 10 dakika sonra spektrofotometrede 734 nm dalga boyunda ölçülmüştür (Şekil 3.10). Elde edilen absorbans değerleri Trolox (10–100 µmol/L) standart eğim çizelgesi ile hesaplanarak µmol Troloks eşdeğeri/g yaş ağırlık olarak belirlenmiştir.

3.2.1.5. β-Karoten Analizi

Blenderdan geçirilen havuçlar liyafilizator de -800C de suyu uçurulmak suretiyle kurutulmuştur. De Ritter and Purcell (1981)’den modifiye edilen yönteme göre

Referanslar

Benzer Belgeler

Aliağa ilçesinde yerinde kurulum yapılabilecek farklı kapasitelerdeki biyogaz sistemleri dağılımı 26 Tablo 3.. Balçova ilçesinde yerinde kurulum yapılabilecek

Tarımsal faaliyetlerin tümünde temel unsur topraktır. Ancak günümüz tarım uygulamalarının hacmi nedeniyle, en verimli topraklar bile tek başına bitkisel

Elde edilen örneklerde giberellik asit, salisilik asit, indol asetik asit gibi hormonal analizler ile kimi ağır metal içerikleri belirlenmiştir.. Araştırma sonuçları,

maddesi içeriği diğer hayvan dışkılarına oranla daha yüksek olan çeşitli kanatlı hayvan. dışkılarının yanı sıra, küçük baş

Hızlı kompostlama sisteminde ise dışkının parçalanması ağırlıklı olarak oksijene gereksinim gösteren (aerob) mikroorganizmalar tarafından gerçekleştirilmesi

 TEZEK yapımında kullanılmayan ve etkili besin maddesi içeriği diğer hayvan dışkılarına oranla daha yüksek olan çeşitli kanatlı hayvan?. dışkılarının yanı

Ancak, yap›lan araflt›rmalar, al›fl›lagelmifl tekniklerle üre- tilen ve organik olarak üretilen besinler aras›nda, mikroorganizma yo¤unlu¤u bak›m›ndan büyük bir

Aynı zamanda HDMI (yüksek çözünürlükte çoklu ortam arayüzü) çıkışa sahip olan fotoğraf makinenizi HD televizyonunuza bağlayarak çektiğiniz resimleri yüksek