• Sonuç bulunamadı

Eski eserlerimiz hakkında Prof. Gabriel ile bir konuşma

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Eski eserlerimiz hakkında Prof. Gabriel ile bir konuşma"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T T -

3

-

2-3

MART 1&50

Eski Eserlerimiz hakkında Prcf. Gabriel ile bir Konuşma

İstanbul — Bayezit Medresesi sadrıvam

İstanbul — La fontaine dans la cour du Médréssé de Bayézit

îstanbuldaki çok kıymetli eski eserlerin bu­ günkü yürekler acısı durumunu ve bu arada ya­ pılan bazı kazıların bugün için mevsimsiz sayıl­ ması hakkındaki endişeleri açıklamak için, yıl- lardanberi Bizans ve Türk mimarisine ait çalış­ maları ile dünya ölçüsünde bir şöhret yapmış olan îstanbuldaki Fransız Asanâtika Enstitüsü direktörü mimar1 ve profesör Mösyö Gabriel ile bir görüşme yaptık.

1927 denberi, Türklerin kendilerine has bir mimarisi olduğunu Avrupaya ilk tanıtan büyük Türk dostu sayın profesör bu husustaki sualleri­ mizi şöyle cevaplandırdı:

— Ingiltere, Fransa gibi eski eserlere çok kıymet veren memleketlerde bu sahada tanın­ mış büyük âlimlerden mürekkep bir (Müzeler Konseyi) vardır. Bu konsey her sene toplanır, gerek müzelerin, gerek hafriyat işlerinin tefer­ ruatına varıncaya kadar o sene zarfındaki me­ saisini tesbit eder ve müdüre vererek tatbik et­ tirir. Kanaatime göre Türkiyede böyle bir mües- sesenin mevcut olmayışı, işlerin aksamasına se­ bep olmaktadır. Burada bir çok müze müdürleri vardır ama, bunlann yapacakları işleri tesbit eden mütehassıslardan mürekkep bir mesul he­ yet yoktur. Burada gördüğüme göre müze mü­

dürleri kendi kendilerine programlarını yap­ makta, Millî Eğitim Bakanlığına gönderip tas­ dik ettirdikten sonra, yine kendi kendileri tat­ bik etmektedirler.

«Bence tamam!yle kontrolsüz bir şekilde cereyan eden bu işleri bir nizama koymak zaru­ reti vardır.

«Meselâ Istanbulu ele alalım: Bu güzel şe­ hirde, dünyanın hiç bir yerinde eşlerine rast ge- linmiyecek derecede birbirinden kıymetli, say­ makla bitmiyecek kadar eser vardır: Camiler, hanlar, türbeler, hamamlar, sebiller, medreseler ve nihayet surlar bu şehre bir eski eserler hâ­ zinesi değerini veriyor. Fakat bütün bu üstüne titrenecek eserlerin sahibi kimdir, işte o belli değil...

«Birinci mahzur budur. Bunu izale için, hü­ kümet Istanbulda bir baş mimarlık ihdas edip, bütün eski eserleri onun kontrolü ve eline bırak­ malıdır. Aynı zamanda bir de mütehassıs âlim­ lerden mürekkep bir konsey kurup, her sene ya­ pılacak işlerin programım tanzime memur etme­ lidir. Böyle yapıhrsa, eldeki bütün eski eserler tesbit edilerek bir makama bağlamr ve bunlann tamirleri, muhafazalan vesair hususatı, müte­ hassıs bir heyetin muvafık göreceği şekilde, bir elden idare edilerek yoluna konabilir.»

— Ayasofyada, birinci kiliseyi meydana çı­ karmak için senelerdenberi yapılmakta olan haf­ riyat hakkında ne düşünüyorsunuz?

— Ayasofya müzesi müdürünü tanırım, dostumdur. Fakat bence, hüsnü niyetle çalış­ makta olmasına rağmen, mühim ve faydalı bir

(2)

6 TÜ RKİYE TURÍNG ve OTOMOBİL KURUMU

şey yaptığına kani değilim. Zira Türkiyede bu sahada yapılması daha faydalı olan bir çok mü­ him ve müstacel işler vardır. Şüphe yok ki Aya- sofya dünyanın en mühim ve muhteşem eseridir. Şimdiye kadar dünyada bu kadar zaman sap­ sağlam ayakta durmuş başka bir eski eser yok­ tur. Romanın meşhur Sen Pier filan gibi kilise­ leri Ayasofyamn yaranda çok küçük kahrlar.

«Hafriyata gelince; Almanlar on sene evvel burada hafriyat yaparak birinci Ayasofyayı za­ ten bulmuşlardı. O zaman da bazı taşlar, sü­ tunlar, direkler, hattâ mermer heykeller mey­ dana çıkmıştı. Tarihler de esasen şimdiki Aya­ sofyamn yakınında bir başka, birinci Ayasofya bulunduğunu yazarlar. Binaenaleyh, yeni hafri­ yat ilim dünyası için bir sürpriz değildir. Esasen meydana çıkan kısımlariyle görülüyor ki birinci Ayasofya mühim bir şey olmadıktan başka bu­ gün bize ilim namına fazla bir şey de söylemez. Oraya emek ve para srafetmektense, daha evvel yapılması lâzım olanları düşünmek doğru olur. Meselâ; İstanbul surları, Fethiye vesaire gibi bir kaç eski kilise, îmrahor camii gibi bazı çok kıy­ metli eski eserler harap olup gidiyor. Bunlan, bir kaç sene sonra bir daha yükseltmek imkânı ebediyen imkânsız bir hale gelecektir.

«Ben biliyorum ki, bütün bunlan tamir et­ mek, kurtarmağa Türkiyenin bugünkü durumu müsait değildir. Fakat yine yakinen biliyorum ki beynelmilel bir organizasyon olan UNESCO bu işe geniş ölçüde yardıma âmadedir.

«Diğer taraftan, yine Ayasofya hafriyatın­ dan evvel, düşünülecek başka esaslı bir mevzu vardır: Ayasofya ile Sultan Ahmet arasındaki sahada, evvelce yanmış olan adliye sarayının geniş arsası behemehal temizlenerek bir arkeo­ lojik park haline getirilmelidir. Asıl eski eserler hâzinesi bu toprağın altındadır. Ve buradan çı­ karılacak olan şeyler ilme, tarihe çok yeni ufuk­ lar açabilir. Ben on sene evvel burada küçük bir hafriyat yaptım. Jüstinyen zamanından kalma sağlam duvarlar vesaire bir çok şeyler buldum. Fakat derine inmek lâzım geldiği için, yarıda bıraktım. Zannediyorum ki, burada esaslı bir hafriyat yapılırsa, yalnız Bizans zamanına ait değil, belki Bizanstan evvelki, hattâ Frikya, hat­ tâ Etiler zamanına ait eserler de çıkabilir. Bura­ da neler bulunacağını şimdiden kestirebilmek güçtür ama, tarihten evvelki devrelere ait eser­ ler bulunması ihtimali de vardır. Bu mühim işe de UNESCO yardım edebilir. Para verir, vere­

cek ama, yukarıda da kaydettiğim gibi, karşı­ sında bir talepde bulunacak muhatap bulamıyor.

Hükümet, bir Eski Eserler Konseyi kurup bu işi ele alırsa, UNESCO’nun yardımiyle kolayca ba­ şarmak mümkün olabilir.

«İstanbul turistik bir cennettir. Hele, dedi­ ğim gibi, yabancının denizden gelirken, dünya­ da eşini göremediği güzelliğine hayran hayran bakıp kaldığı Ayasofya ve Sultanahmet arası da bir arkeolojik park haline getirilip, hafriyat da yapılırsa, bu cennet büsbütün kıymet bulur.

«Bence Istanbulda her şeyden evvel, her gün, âdeta şeker gibi eriyip giden eski eserleri yıkılmak, yok olmaktan kurtarmak lâzımdır. Bunun için de, âlimlerden mürekkep bir heyet esaslı bir program, ve senelere taksim edilmiş bir mesai usulü ister.

«Bugün, Istanbulun çok kıymetli surları ta- mamiyle kendi haline bırakılmıştır. Bunlar her- gün birer parça yıkılmaktadır. Hiç olmazsa, yı­ kılmak üzere olanları kurtarmak gerekmez mi? «Sonra bir çok kıymetli camiler vardır ki, bunlar hiç de büyük paralara ihtiyaç olmadan, en küçük himmetle derhal yok olmaktan kurta- rılabilirler.

«Hulâsa: bu sahada münferid, keyfî işleri

bırakıp, ilme, ihtisasa dayanmış bir programı ele alarak, dünyanın her yerinde olduğu gibi, ne yapacağını bilerek, ve yapacaklarını sıraya ko­ yarak çalışmak şarttır.»

KANDEMİR

Edirne Üslubunda kütüphane

Bibliothèque dans le style d’Edim e

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Farrel ve Petersen (2010), 1999-2004 yılları arasında bazı Amerikan dergilerinde web temelli örneklemle anket uygulamasını içeren makaleleri taradılar ve daha çok sağlık

in prisons. Moreover, it is unclear whether depression or hopelessness is a stronger predictor of suicide attempts among substance users or non-users in prison. For this reason,

We introduce the concepts of neutrosophic soft δ−interior, neutrosophic soft quasicoincidence, neutrosophic soft q- neighborhood, neutrosophic regular open soft set, neutrosophic

藥學科技(二)  觀賞影片心得報告  藥三 A B303097033  李佳紡          在老師所播放的五個影片中,我最有感觸的是有關於心臟血管疾病的研究和

The main purpose of this study is to investigate the antiproliferation effect of the compound, BJ-FA, on human umbilical vein endothelial cell (HUVEC), and its underlying

Kurganın oval planlı olan üst yapısının mimari planı, taş katmanlarıyla oluşturulan karmaşık üst örtüsü, mezar çukurunda bulunan ahşap mezar odası, odada saptanan

Okullar Hayat Olsun Projesi kapsamında açılan kurslarda görevli yöneticilerle yapılan yüz yüze görüşme sonuçlarına göre Okullar Hayat Olsun Projesi kapsamında

Bundan sonra ince kırmızı taş bordür, beyaz taştan altıgenlerle beyaz, kırmızı, siyah üçgen şeklinde taşlardan oluşan altı kollu yıldızdan gelişen