• Sonuç bulunamadı

Kışın azizliği:İstanbul'un belli başlı müthiş kışları hangileridir?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Kışın azizliği:İstanbul'un belli başlı müthiş kışları hangileridir?"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Kısın Azizliği

---— ---

'jf f

-İstanbul’un belli başlı müthiş kışları hangileridir?

T

ÜRKİYE - umumiyetle - dini­ nin mutedil iklimli bir diyarı olduğundan üstiiva hattına yakın sahalarda olduğu gibi ne kızgın ve yangın bir sıcaklığa, ne de Şi­ mal memleketlerine mahsus müt­ hiş soğuklara maruzdur. Bunun için de her iki zıd iklimin taham­ mül edilmez tesirlerinden, öldürü­ cü şiddetlerinden nisbeten masun­ dur. Memleketimizde - arasıra - şikâyet ve normalin üstünde te­ lâkki ettiğimiz tabiî hâdiseler, ni­ hayet mutaddan biraz fazla hava değişikliklerinden ibarettir. Bun­ lar da - çok defa - kış mevsimin­ de, soğukların artması suretinde tezahür eder. Maamafih bu şid­ detli soğuklar - ne kadar tesirli olurlarsa olsunlar - bütün otr mevsime şümulü olacak tarzda sürekli olmamışlardır. Bilhassa İs­ tanbul'daki en çılgın savletli olan ve felâket getiren soğukların ni­ hayet bir aydan fazla sürdüğü h e­ men hemen görülmemiştir. İstan­ bul'un sayılı soğukları hakkında - çok eski devirleri de bir tarafa bıraksak bile şehrin OsmanlIlara intikalinden sonraki zamanlara eit - malûmat pek muhtasardır.

Tarihe ehempıiyetle geçen bü­ yük ve müthiş İstanbul kışların­ dan belli başlıları şunlardır:

Fetihten sonra tarihte görülen ilk şiddetli kış. Birinci Sultan Ah­ met devrindedir: 1030 Hicrî sene­ si kışında çok şiddetli bir soğuK. İstanbul’u günlerce kasıp kavur­ muş, Üsküdar’la Sarayburnu arası donmuştu! Bu kadar geniş bir de­ niz sahasının buz tabakası haline gelmesi' İstanbul’u cidden korkut­ muştu. Ancak bereket versin, yaz mevsiminden çok miktarda odun ve kömür tedarik edildiğinden vc Oduncularla kömürcüler de henüz fırsattan istifade etmenin ne le- mek olduğunu bilmiyecek kadar ahlâklı insanlar olduklarından pa­ yitahtın fakir halk tabakası bir kış felâketi karşısında kalmamış­ tı.

Bundan sonraki şiddetli ve e- hemmiyetli bir kış da Sultan Ab- dülmecid’in saltanatı zamanındı. 1266 Hicrî yılında görülmüş ve Haliç'in baştan başa donmasına sebep olmuştu.

Diğer taraftan bu sene kışın bu suretle şiddetli geçmesi Sultan Abdiilmecid’in bünyesini çok sars­ mış, zaten bir müddettenberi bün­ yesini kemiren verem mikrobu tahribat derecesini arttırmağa baş lamıştı. Nitekim o seneki kışı ra­ kip eden ilkbahar ve yaz mev­ simlerinde Padişah, kanlı ifrazat çıkarmağa başlamıştı. Hattâ Sul - tan Mecid, iyi havalarda Dolma- bahçe Sarayında rıhtım »üzerinde arasıra oturup dolaşmak itiya­ dında imiş!

Beşinci Sultan' Murad’m Ber- berbaşısı Nişantaşı’ndaki eski komşum merhum Kerim Beyden

V.

İstanbul’da kış — ötedenberi — bazı azizlik­ lere; mizaçlara, seciyelere göre bir takım tıı hatlıklara sebep olmuştu. Bunların ayrı ayrı hususiyetleri itibariyle dikkati çekip bilhassa sureti mahsıısada kaydettiklerimden bir ikisi­

ni buraya nakledeceğim:

ii

.

ii

... - Y A Z A N :

'...«

M EH MED REŞi D

mış ve bu suretle münakalât dur­ muştu. Ancak hayvanları güveni­ lir bazı konak ve kira arabaları işliyebilmişlerdi Fakat o sene ne nakliye vasıtaları: ne, yiyecek ve içecek; hattâ yakacak fiatları - bir kuruş olsun - artmalmştı. O sene kış, bilhassa Marmara havzasını çok müteessir etmişti: İzmit Kör­ fezi baştan başa donmuş, Anado­ lu ve Rumeli’nin bazı yerlerinde yağan kar bir kaç metreyi bul- muş; sıcaklık derecesi İstanbul’da sıfırın altında on dereceyi bul­ muştu.

Bu tarihten sonra bugiiri en az otuz beş. kırk yaşında bulunanlar İstanbul'un en müthiş kışı olarak yirmi sene evvelki, 1929 kışının şiddet ve fecaatini hatırlarlar. O sene kış, geç gelmekle beraber, bilhassa, sürekli olmuştu: Şubat­ ta başlıyan şiddetli soğuklar, fır­ tına ve kar tipisi marta kadar de­ vam etmiş; Kartal, Yeşilköy gemi­ lerinde hararet derecesi sıfırdan aşağı 28 dereceye kadar düşmüş - tii. Bu vaziy'et. İstanbul’ un tari­ hinde görülmemişti. Bununla be­ raber şehirde et. sebze, mahrukat buhranı görülmemiş: fiatlar büyük bir pahalılık göstermemişti. O se- ’ ne - bir çoklarımız pek iyi hatııh­ larlar ki - havalar biraz gevşer gevşemez Tuna’dan ve Karadeniz sahillerinden kopan büyük kaya­ lar halindeki buz tabakaları, Bo­ ğazı kaplayarak Marmara'ya doğ­ ru sürüklenmişlerdi..

Kış. hususiyle şiddetli ve sürek­ li. soğuklar. ıztırap. sefalet, mah ­ rumiyet. hattâ bazan mal, can zi­ yamı mucip olacak felâketler ge­ tirdiği halde bu mevsimin bir ta­ kım hususiyetleri vardır. Nitekim Ash » .A - ' | ucuzluk ve refah devi

’ »İM; -İÜ mahsus türlü türlü v

Sokaklarda biriken kar yığıntıları çöp kamyonlarına dolduruluyor işittiğime göre Sultan Murad, ba­

bası Sultan Mecid’in Saray rıhtı­ mında dolaştığı sıralarda düzine­ lerle yanında bulundurduğu keten mendillere tükürdükten sonra bun lan denize attığını ve gelip geçen kayıkçıların da bu mendilleri top­ ladıklarım söylermiş!..

Sultan Abdülmecid 1 zamanında­ ki bu şiddetli soğuk, tam ötuz al­ tı sene fasıla ile - bu derece ta- harpiıül edilmez bir halde olma- raafra beraber - yine İstanbul’ u altüst et^i: 1302 senesi kışında çok-kar yağmıştı.

Bundan sonra yine 1310 Hicrî senesinde müthiş bir kış daha

ol-devirlerinde krşa e pek nadide olarak hazırlanıp pişirilen yemeli-. lerle hal ve vakti .verinde olanla­ rın birbirlerine ziyafet vermeleri âdetti. Kış gecelerinin eğlenceleri meşhurdur:

Eskiden helva sohbetleri kış ge­ celeri tertip edildiği gibi zaten eğ­ lence ve iftar ziyafetleriyle nam muştur. O sene havanın fevkalâ- bırakan eski zaman Ramazanları- de soğumasından dolayı Haliç sa- ■ nm klşa tesadüf etmesi bilhassa hilleri üç gün donmuştu. Bununla Ramazam dört gözle bekliyen o- berabeı- o tarihlerde hava degi- ruç tiryakileriyle yemek içmeğe ve sikliklerini muntazaman takip ve t0p]u]uklarla sohbetlere meraklı kaydedecek mükemmel rasat te- erbabml pek memnun eder-sisatı mevcut olmadığından bütün d; Kışın İstanbul’un vükelâ ve bu saydığım şiddetli kışlarda sı- 7engin konakların selâmlıklarında caklığm kaç dereceye kadar düş- ev sahibi - hemen her g ece j»m l- tiığüne dair elde hemen hiç bu- safjr]eriyle geç vakte kadar- top-- malûmat yoktur. Bu itibarla bu lan)p. vakit geçirdiği halde harem - bakımdan en ziyade hakkında az ¿e de hanımefendi ahbaplarını çok malumatımız olan 1326 toplar, kadınlara mahsus eğlenoe-

(19101 .kışıdır. lerle vakit geçirirdi. O r~ne kışın günle -co yağan

ljar yüzünden - o tarihte hen.iz atlı oldukları için - bütün tram­

(2)

-1 Şubat -1950

İstanbul’da kış - ötedenberi - bazı azizliklere; mizaçlara, seciye­ lere göre bir takım tuhaflıklara sebep olmuştu. Bunların ayrı ayrı hususiyetleri itibariyle dikkati çe- kip bilhassa sureti mahsusada kaydettiklerimden bir ikisini bu­ raya nakledeceğim:

Sultan Abdiilhamid II nin ve­ him ve vesvesesi şiddetli kış ve soğuklardan harekete geliyordu. Esasen mizacı, yalnız siyâsî değil, tabii hâdiselere merakım ceibeder. telâşa düşürürdü. Şiddetli kış yü­ zünden sefaletin artacağı ve bu halin de halk tabakalarında umu­ miyetle memnuniyetsizliği mucip olacağım düşünür; memlekette kendi aleyhinde bir ayaklanma nın zuhuruna meydan vermemeğe dikkat ederdi. Bu itibarla 1302 ve 1310 seneleri kışlarında İstanbu- lun fakir semtlerinde halka - so­ kaklarda kaynatılan - çay dağıt­ mış, çok fakir olanlara meccanen odun ve kömür tevzi ettirmişti.

Hattâ Padişahın ve^'irade-i ss- niye, jle ŞehremaaeHnin şehrin iaSiRytab^kşsına karşı gösterdiği bu yardım İstanbul’un zengin s -

mfırn da teşvik ve tahrik eder bir

hareket olmuştu. Zenginler, kesö-., lerini açmışlar, fakirlere yardım t diyorlardı..

Kar tipisi altında yol alm Sultan Abdülhamid'in her hafta devamlı surette Yıldız'daki Ham.- diye camiine yaptığı cuma selâm­ lığında bulunmak ecnebiler iç iı bilhassa İstanbul’da temâşâ edil - meğe değer başlıca bir merasimdi. Bu selâmlık seyir ve temâşâsma bazan sefirler de iştirak ederle-- di. Bilhassa namazdan sonra Sa­ rayına dönen Hünkâr, sefirleri hu zuruna kabul etmek itiyadında idi. O zaman büyük bir devlet u şahsen çok kibirli ve gururlu bu­ lunan Büyük Elçisi, arabası içinde Padişahın cuma selâmlığına gidi­ şini seyrederden Hünkâr, sefiri bilhassa selâmlamış. Fakat sefir, hükümdarın bu iltifatına - olduk­ ça kaba bir tavır ve hareketle ve başım açmaksızın şapkasının ü- zerine eliyle selâm vererek ıjpıka- bele etmişti.

Sefirin bu laubali tavrihdan fevkalâde içerliyen Sultan --AteKi.- hamid bu küstahlığa bir ders ver­ meğe karar vermiş ve kararını he - men tatbik etmişti:

Şöyle ki: O günlerde Padişaha karşı şapkasını çıkarmıyan bu sa­ firle Babıâli arasında bir maden işinin müzakeresi yapılmaktaydı Bu müzakereyi maksadının icrası na pek elverişli gören Padişah, sefire haber gönderip çok uzaya ı bu meselenin bir an evvel netice- : lenmesi için sefirle bizzat görüş - mek arz^u ettiğini bildirmiş ve mu­ ayyen bir günde elçiyi Yıldız Sa­ rayına davet etmişti.

ağa çalışan tramvaylardan biri O gün İstanbul'un sayılı ve şid­ detli soğuklarından birine tesadüf etmekteydi. Sefiri Sarayda büyü izaz ve ikramlarla karşılayıp so.ı derece ısıtılmış bir odaya kab” l etmişler ve bir müddet sonra Pa­ dişah tarafından kabul edileceğini söylemişlerdi. İki saate yakın bir intizardan sonra bir mabeyinci gelmiş, beklemekteki sıkıntıdan ve odanın çok sıcak havasında ı bunalan sefiri alıp Padişahın bu­ lunduğu odaya götürmüştü. Hün - kâr. sırtına geçirdiği kaim bir pal­ to içinde hemen hemen hiç ısıtıl - mamış buz gibi bir odada şefin kabul etmiş ve bir saat kadar - gûya maden imtiyazı meselesin hallediyormuş gibi - uzun uzadıya konuşmuştu! Mağrur sefir de P a­ dişaha üşüdüğünden bahsetmeği gururuna yedirememişti!

Padişah ve BabIâli’den istihsal edilecek bu maden imtiyazına bü­ yük ehemmiyet veren nükûmetine izahat vermek üzere ertesi gü l trene binip hemen memleketine giden büyük elçi, daha yolda iken hastalanmış- ve memleketine vâs 1 \ olduktan bir gün sonra iki taraflı zatürree yüzünden vefat etmişti, i

Sultan Hamid de kendisine ya- i pılan kaba muamelenin bu sureti- intikamını almıştı!.

1302 senesi kışında Sultan He

; mid’in meşhur Sadrazamı Sait Pa i pa, sadaret mevkiini işgal ediyor du. Ocak ayında karlı ve fırtına ve göz gözü görmediği bir gect Nişantaşı’ndaki Hacı Eminefend sokağında Beşiktaş Belediye Da: resi Müdürü Vehbi Beyin t eniş tem l evine bir yaver gelmişti. Ya ver. Sadrazam Paşanın müdür be yi derhal istediğini söylemesi üzc rine Vehbi Bey bu soğuk geced- Sadrazam Sait Paşanın Nişanta şı’ndaki konağına (şimdi Âkşao Kız Sanat Enstitüsü) gitmeğs mecbur olmuştu. Sadrazam kona­ ğın selâmlık kısmının buz .gibi so­ ğuk bir odasında ve arkasına; bir kürk olduğu halde Belediye müdürünü kabul etmişti.

Sadrazam Sait Paşa gayet mü;- tefit bir hareketle Vehbi Beye şu şekilde hitap etmişti:

— Müdür Bey'efendi, zâtıâlînizi gecenin hu saatinde rahatsız et tim: affedersiniz! Biz, henüz kış] mahrukatımızı tedârik ededŞjdi acaba kuru Rumeli megesi’jfcŞıı bulunabilir mi ?

Vehbi bey. Sadrazamı tatmin < decek cevabı vermişti. Sait Baş 4

doğru olarak tartılmasını -'tenli.1

etmek üzere konağın haremlik sı selâmlık kısımlarına mahsus sad ce on çeki odun alınmasına tavas­ sut etmesi için daire müdüründe ricada bulunmuştu!

Mehmed Reşid

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi

11

Referanslar

Benzer Belgeler

Necâtî gibi büyük bir şair olduğunu ve ondan sonra gelerek şiir sahasında onun gibi belki de ondan daha üstün olarak yer ettiğini ifade

Bildiride Salur Kazan’ın ejderhayla karşılamasındaki mimetik unsurlara gönderme yapılmış ancak mimetik arzu çözümlemesi yer almamıştır.. Bu yüzden bu çalışma yeni

Gölün dört bir yanını dağlar çevirmiĢ. Karlık dağlar, ulu dağlar, çırılçıplak, yeĢil, ince, yumuĢak bir halıya bürünmüĢ dağlar. Van gölü değil, Van denizi

Peygamber’in (s.a) bir eğitimci olarak görevlerini “tebliğ (ayetleri bildirme), tilavet (ayetleri okuma), ta’lim (ayetleri öğretip hayata geçirme), tebyin

Kahvaltımızın ardından Küba’nın simgesi bisiklet taksilerle önce kıyıda kurulan daha sonra korsan saldırılarından korunmak için adanın iç kesimlerine taşınan

Bilimsel bir araştırma sürecinde yer alan, sorun belirleme, veri toplama, veri çözümleme ve sonuçları yorumlama ve raporlama aşamalarının öğrenilmesi;

Sürdürülebilir kalkınma bu ihtiyaçlarımızı bizi sınırlayan şartlar altında uzun vadede en verimli şekilde nasıl karşılarız sorusuna cevap vermeye çalışır.....

Yöntem; genel olarak hedefe ulaşmak için, eğitimde ise bir konuyu öğrenmek veya öğretmek için.. &#34;bilinçli olarak seçilen ve izlenen düzenli