Askerler, isyan bayrağını açmış, subaylarını kurşunluyorlar. Sadece Kanun-i Esasi'ye karşı
savaşmalarını vaaz eden imamların sözünü dinliyorlar. Pera ve
Galata'da mağazalar kapalı. Etrafımızda o kadar çok kışla var ki, Türk askerleri bizim binaya saldırmaya karar verirse, kendimizi savunmamız mümkün değil. Ama Türklerin şu an bizi düşünecek durumları yok. Çocukların yatakhanelerini avlu tarafına taşıdık. Bombalanırsak bunun bir işe yaraması hayal ama hiç olmazsa çocuklar geceleyin sokaktan gelen silah seslerini ve çığlıkları duymamış olurlar. (14 Nisan 1909)
Sağımızda Boğaz, arkamızda Üsküdar. Gözlerimizi bu büyülü manzaradan ayıramıyorduk.
Karalara bürünmüş rahibeleri gören Türklerin gözleri faltaşı gibi
açılıyordu. Türk kadınları, yüzlerini beyaz peçeyle, sadece gözleri açıkta kalacak şekilde kapatıyorlar. Genellikle ayaklarında sarı potinler oluyor. Bazıları da tırnaklarını sarıya ya da yeşile boyamış, yalınayak dolaşıyorlar. (1876)
Albüm
PAZAR GM M I
+
15 0 y ı l ı
NOTRE DAME
PAZAR, 15 Ocak 2006
Hazretleri diye geçiyordu.
Mustafa Kemal, manevi kızlarından Rukiye, Nebile ve Afet için Dame de Sion'u tercih etmişti. Birkaç yıl arayla okula giren bu hammlardan hiçbiri okulda fazla kalmadı. Birer ikişer senede, Fransızca'yı öğrenip gittiler. Öğrenciler ve öğretmenler arasında Rukiye'nin bir keresinde izin almadan okuldan çıktığı, Mustafa Kemal'in ise Dolmabahçe'nin kapısından onu geri çevirip arabaya koyduğu gibi tekrar okula yolladığı anlatıldı uzun süre. Okulun bazı çocuklara sıkı gelen disiplini, en yüksek merci tarafından onaylanmış oluyordu.
E
RKEKLER OKULA İLK KEZ O
KONSERDE GİRDİ
Disiplin bu kadar üst düzeydeydi ama, zaman zaman rahibelerden öğrencilere jestler de olmuyor değildi.
Nuriye, okula 1950'de girmişti. 1960'ta mezun olmasma kadar geçen sürede, rahibe M.Solangia'mn müthiş bir şekilde değiştiğini görmüştü. İlk başta, başka okullarla voleybol oynanmasına bile izin vermeyen M.Solangia, günün birinde içinde
"erkek" sözcüğünün geçtiği bir haberle geliyordu! Kızlarla erkeklerin yan yana geleceği, hatta dans edeceği bir ortama gönderiyordu kızlarım!
Bu özgürlük rüzgarından
cesaret alan Nuriye ile arkadaşı Ay nur, M.Solangia'ya kafalarındaki fikri açtılar. Yıllık çıkarmak istiyorlardı. Okul tarihinde ilk kez. M.Solangia, beklenmedik bir şekilde "peki" dedi.
Nuriye ve Aynur, yıllığa reklam aldılar ama yine de para yetmiyordu. Nuriye'nin aklına konser düzenleyip, gelirini de yıllık için kullanmak geldi. M. Solangia'ya durum şöyle izah edildi: "Küçük bir caz konseri düzenleyeceğiz." Masum bir yalandı bu. Caz değil de, rock'n roll olacaktı çünkü. O yıllarda verilen konserler, rahibelerin tüylerini diken diken edecek kadar hızlıydı. Nuriye, Aynur'un kovulabileceklerini söylediğini çok iyi hatırlıyor: "Erkut Taçkınlar o sene ilah gibi. Nerden bulduysak getirttik. Bir de Erkin Koray'ı çağırdık. Sonra çocuğun biri geldi, sunucusuz olmaz, dedi. Erkan Yolaç'mış. Konser günü, iki yüz elli bilet sattıysak, en az beş yüz kişi var. Duyan gelmiş. Sezen Cumhur Önal bile var! Rahibeler en önde oturuyor lar ve bir memnunlar ki, inanılır gibi değil. Ayağıyla tempo tutanlar, alkış layanlar! Üstelik Erkan Yolaç açık sa çık bir fıkra anlatmaya başladı. Sörler anlamadı herhalde, yoksa biz okuldan mezun olamazdık. Bu konserle erkek ler ilk kez okula girmiş oldu."
2
7 MAYIS'TAN SONRA
ÇOCUKLARI TESKİN ETTİ
Nuriye'nin tüm çabalarına rağmen o yıl, yıllık çıkamadı çünkü konserden çok kısa bir süre sonra 27 Mayıs'ta ihtilal oldu. 1961'de, hapisteki bir
4
-n t a -n ı ğ ı
DE SION LİSESİ
50'li yıllara kadar fotoğrafa pek taraftar olmayan rahibeler, 1935'te bu resmi çektirirken, bilerek ya da bilmeyerek dini kıyafetli hallerinden bir hatıra bırakmış oldular.“3 *
Yıllarını İstanbul'a veren bu beş rahibe, şimdi Fransa'da Callian Şehri'nde bir huzurevinde yaşı yor. (Soldan sağa) Oturanlar: Sr. Jeanne-Madelei ne, Sr. Emmanuelle, Sr. Myriane. Ayaktakiler:
M. Marie-Berthe, Sr. Jeanne Bernadette.
baba, Dame de Sion'da okuyan kızları Nilgün ve Sema'ya mektup
yazıyordu: "Sema'çığım
imtihanlarınız sözlü olduğuna göre çekingen olma. Cıvıl cıvıl konuş. Nilgün'cüğüm ben burada her gün Fatoş ile Güngörmüş'ü okuyor, seni hatırlıyorum. İnşallah seni bir gün dizlerime oturtarak o hikayeleri sana ben okurum."
Ama Sema ve Nilgün'ün babası, 27 Mayıs öncesinin Dışişleri Bakam Haşan Polatkan, 1961-1962 eğitim döneminin ilk günü idam edildi. Okul idarecisi Meliha Hamm, hem Sema'yı hem diğer çocukların öfkelerini yatıştırmaya çalışıyordu: "Onları sevgiyle kucakladım, odama çektim, nasihat ettim.
İsyanlarını bastırdım. İçlerinden biri askerlik hocasıyla tartışmıştı, onu yatıştırdım. Aynı öğrencinin sıra kapaklarının içi, cüzdam, Adnan Menderes resimleriyle doluydu, onları kaldırttım. Bunlar genç, babaları hapiste, olur böyle şeyler diye düşündüm. Doğrusu, 27 Mayıs bayramlarma katılmaları için de zorlamadım."
y ARKICI ADAMO'YU
KARŞILAYAN İKİ RAHİBE
Dönem kısmen rahatlamış, sokaklarda yine eğlencelere tanık olunabiliyordu. Ama o gün Rahibe M.Marie-Berthe, tam anlamıyla burnundan soluyordu. Çünkü Hilton Oteli'nin müdüründen çok sert bir telefon almıştı:
"Şarkıcı Adamo'yu beklemek için kızlar Hilton'u işgal etmiş. Otelin müdürü, öğrencilerinizin
gürültüsünden bıktım, diyor. Hilton'un bahçesine girince gördük bizimkileri. Bizi görür görmez, kayboldular. Adamcağız, fazla uzağa gitmiş olamazlar, Adamo gelmek üzere, dedi. Kızlar koltukların, ağaçların arkasına sinmiş, güya gizli gizli bizi seyrediyorlardı. Neyse, az sonra Adamo geldi. Böylece
öğrencilerimizin yerine onu biz görmüş olduk! İki rahibe! Okula dönerken bir gülme tuttu ki..."
I İRKETE TOKALARLA
PERMALI SAÇ DÜZLEŞTİRDİ
Sadece gülen rahibeler
aklınıza gelmesin ama. 1978 yılında okula kaydını yaptıran Şebnem'in gözünden gitmeyen bir sahne var.
"Müdür Yardımcısı Gönül Hanım, bir keresinde bir arkadaşımızın permalı saçlarım hiç üşenmeden onlarca firkete toka ile tutturarak düzleştirdi! Sr. İsabelle ise bizim için tam bir sürprizdi. En büyük ısrarı, aksansız konuşmamız ve sıralarımızın aynı lüzada olması içindi! Derse gelir gelmez ilk yaptığı hareket, en ön sırayı yerdeki karolardan birinin köşesini temel alarak yeniden
yerleştirmek ve arkadaki tüm sıraların bu hizayı izlemelerini sağlamak olurdu."
19. yüzyıl sonunda bir Dame de Sion öğrencisi.
İlk konserini 29 A ralık 1957'de Galatasaray Lisesi'nde veren Erkin Koray, 1960'ta Dame de
Sion'da konser verdiğinde henüz plağı olmayan, ama kulüp çevrelerinde rağbet gören
genç bir müzisyendi. 1935 me- f zuniyet hatırası. On sırada soldan ikinci Saf fet Ba ha'ya (Arutay)
ait resimde öğrencilere mezuniyet
hatırası olarak taç giydirilmiş.
1954 mezunları eni rinalarıyla.
G
1930'larda Da me de Sion'un Kadıköy'deki okulunun bah çesinde küçük öğrenciler. Res min sahibi Gü zin Hayri (Ey- mez) ikinci sıra nın sol başında.SoN
SINIF KIZLARIN
MAKAS ALDIĞI ERKEKLER
Ve en sonunda karma eğitim dönemi. 1995-1996 ders yılının sonunda, Gönül Hamm bütün okula duyurmuştu bir sonraki senenin büyük sürprizini: "Önümüzdeki yıl, okul erkek öğrenci de alacak!" Yıllardır bu bir efsane olarak konuşuluyordu ama ilk kez resmi ağızdan bir açıklama gelmişti. Gönül Hamm sebebim şöyle anlatıyordu; "Herkes merak ediyor; erkekleri niye aldık? İyi ki almışız.
Kızlarımızın erkeklerle ilk olarak üniversitede karşılaşması hoş olmuyordu bir yerde. Beraber büyümek, karşı tarafı insan olarak tammak daha iyi. Bunun dışmda, kız okuluyuz diye bazı muhafazakâr aileler kızlarını getirmeye başlamıştı." Okul açılıp da büyük kızlar erkekleri görünce o kadar şaşırmışlar ki, "Aaa! Erkek!" diye bağırmışlar. Ablalar çocukların yanaklarından makas alıyorlamış durmadan. Bu işe en çok, o zamanki kantinci Emin Bey
sevinmiş, erkekler rejim yapmaz, diye!
Nötre Dame Sion okullarının kurucularından, Theodore Ratisbonne'u (1802-1884, solda)
rahibeler, babamız diye anıyorlar. Kardeşi Alphonse Ratisbonne (1814-1884) ise cemiyetin
saygınlığını artırmasında büyük rol sahibi oldu.
Dame de Sion'un bahçesi. Solda öğrenci ler küçük topları
&
kutular- * daki yuvalara atmaya veya hedefleri vur
maya çalışıyor. Sağdaki iki kız ise, a ziz heyke linin önünde şapkalarını çıkarmış. O sıralarda Dame de Sion tam bir Katolik okuluydu. Bugün solda dipte yer alan Grande Salle (Büyük S a lon) 1908'de henüz inşa edilmemişti.
BAŞRAHİBE
M. M. GONZALES'İN
GÜNLÜĞÜNDEN
31 MART VAKASI
RAHİBE
M. M. AIMEE'NİN
İSTANBUL İLE
KARŞILAŞMASI
otre Dame de Sion Lisesi,
150 yıldan beri rahibeleri,
Fransızca öğretmesi, 10 yıl
öncesine kadar sadece kız öğrenci
alırken bir devrim yapıp erkek
öğrencilere de kapısını açmasıyla,
ama en çok disipliniyle meşhur bir
okuldur. Aslında Nötre Dame de
Sion, 19. yüzyıl sonunda kurulmuş
Katolik bir dini birlik. Ancak
rahibelerin kurduğu liseler, bugün
dünyanın birçok ülkesine yayılmış
durumda. İstanbul'daki okul, 150.
yılında, dünyanın dokuz
ülkesindeki 19 Nötre Dame de
Sion okulu arasında bir ilki
gerçekleştirdi. Okuldan 1990'da
mezun olan Saadet Özen, okulun
arşivinden, İstanbul'a ayak
bastıkları 1856 yılından beri
günlük tutan rahibelerin
yazdıklarından, Dame de Sion
okulları arasındaki yazışmalardan,
Roma'daki arşivde
bulunan belgelerden, okulda
okumuş, ders vermiş Türklerin
anılarından faydalanarak okulun
150 yıllık tarihini kaleme aldı.
Rahibelerin günlüklerinde ve
mektuplarında İstanbul'un ve
Türkiye'nin tarihine ilişkin önemli
tanıklıklar da yer alıyor. "Yüz Elli
Yılın Tanığı Nötre Dame de Sion"
adlı kitap, Yapı
Kredi Yayınları
tarafından bugün,
Dame de Sion'un
150'nci
yıldönümünde satışa
sunulacak.
rv
1
m
Şermin TERZİ. DÜNYA SAVAŞI'NDA
TALAT PAŞA'NIN TAVRI
Okulun 150 yıllık tarihinde, en hareketli günlerdi belki de, 1. Dünya Savaşı günleri. Kasım 1914'te Osmanlı imparatorluğu, Fransa ve İngiltere'ye karşı Almanya'nin yanmda savaşa girdi. Fransız elçiliği mensupları İstanbul'u terk ederken, Dame de Sion'lu rahibeler de, Amerikan elçisi Morgenthau'nun korumasına verildi. Osmanlı Hükümeti, bütün düşman yabana okulları kapatmaya,
kapitülasyonları kaldırmaya karar vermişti. Dame de Sion'da 72 öğretmen ve rahibe vardı. Bir gün polisler okula geldi, herkesin iki odada toplanmasını emretti. Aşağı yukarı 200 öğrenci de dışarı
çıkarüacaktı. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu, hava inanılmaz derecede soğuktu. Amerikan Elçisi Morgenthau, eşiyle birlikte rahibelerin hakkım korumak için okula geldi. Ama bir şey yapamadı. Sonunda Morgenthau, Sadrazam Talat Paşa'yı telefonda buldu. Rahibelerin
kovulmasından şikayet ettiği zaman Talat Paşa gülerek şöyle dedi: "Fransızlar bütün rahipleriyle
rahibelerini kendileri kovmadılar mı? Biz yapmca niye suç oluyor?" Okul, Osmanh Devleti yenilip mütareke ilan edilinceye kadar mühendishaneye dönüştürüldü.
tm
N UNLU VELİ, GHAZI
MUSTAPHA KEMAL PACHA
Savaş bitti. Etraf durulup, okul eski düzenine kavuşunca, eğitim de yeniden başladı.
Rahibeler, öğrenci kayıt defterlerini ayrıntılı tutuyorlardı. Öğrencilerin isimlerinin yanı sıra, adreslerini ve babalarının mesleklerini de
yazıyorlardı. Veliler arasında ticaretle uğraşanlar, doktorlar, birkaç
mühendis varsa da, üstünlük, mebus ve bakanlardaydı. 1926'da bu velilere biri daha eklendi: Ghazi Mustapha Kemal Pacha. Adresi; Angora, Tchan Kaya. Mesleği ise, President de la Republique Turque ve Reisicumhur