• Sonuç bulunamadı

Hitit dünyasında katipler ve günümüz eğitimine katkıları

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Hitit dünyasında katipler ve günümüz eğitimine katkıları"

Copied!
49
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İLKÖĞRETİM ANA BİLİM DALI

SOSYAL BİLGİLER ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

HİTİT DÜNYASINDA KATİPLER

VE EĞİTİME KATKILARI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

DOÇ. DR. GÜNGÖR KARAUĞUZ

HAZIRLAYAN

TUĞBA CEVRİYE ÖZKARAL 054214031013

KONYA 2007

(2)

ÖNSÖZ

Hititler, M.Ö. 2. binyılda Anadolu’da, büyük bir medeniyet meydana getiren Hititlerin, oldukça geniş bir sahaya yayılmış oldukları bilinmektedir. İşte bu Hititlerin yayılmış oldukları sahada, uzun yıllardan beri başlatılan birtakım kazılar devam etmiştir. Bu kazılar sayesinde çok kıymetli malzemeler ele geçirilmiştir. Bu ele geçirilen malzemeler ise, Hititler dönemindeki Anadolu hakkında bazı bilgilere ışık tutmuştur.

Hititler döneminde yaşamış olan kâtipler hakkında araştırmalar yeterli değildir. Az miktardaki yabancı bilim adamları tarafından meydana getirilmiş araştırmalar mevcuttur. Ne yazık ki bu konuda Türkçe yayınlar yetersiz ve oldukça yüzeyseldir. Hititlerde kâtipleri araştıran çalışmaların az olması da bizi bu alanda çalışmaya teşvik etmiştir.

Çalışmamızın başlangıcında bize yardımcı olabilecek yerli ve yabancı kaynakları gözden geçirdik. Bu kaynakları nerelerde bulabileceğimizi, ayrıca bu kaynaklardan nasıl yararlanabileceğimizi belirledik. Mevcut kaynakların Hitit Kâtipleri ile ilgili yönlerini ve elde edilen son çalışmaları derleyerek bu konudaki bilgilerimizi zenginleştirmeye çalıştık.

Bu tezin amacı, Hititler döneminde özellikle Hitit sarayında kâtiplerin rolü ve günümüz eğitimine katkıları olmuştur. Çalışmalarımızda bana kıymetli zamanlarını harcayan ve bu araştırmamda büyük katkıları olan değerli hocam, bilim adamı Doç. Dr. Güngör Karauğuz’a teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.

Tuğba Cevriye ÖZKARAL

(3)

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ………....I İÇİNDEKİLER………..ІΙ KAYNAKÇA………..………..ΙІI GİRİŞ………..………...VII І. BÖLÜM

Hitit Siyasi Tarihine Kısa Bir Bakış

Eski Hitit Dönemi………....1

Hitit İmparatorluğu………...2

Hitit Kültür Tarihi Hitit Devlet Teşkilatı………....4

Dil, Yazı ve Edebiyat………...5

ΙΙ. BÖLÜM 1-Eski Önasya’daki Yazılar……….8

2-Hitit Çivi Yazısı ve Gelişimi………..……….10

3-Tabletler………....…..11

4-Hitit Yazı Aletleri ve İşlevi……….21

5-Hitit Kâtipleri……….……….23

a- DUB. ŠAR. ( Kâtipler )………..23

b- DUB.ŠAR.GİŠ ( Ağaç Üzerine Yazan Katipler )………...…25

6-Kâtiplerin Hitit Sarayındaki Rolleri………...……26

ΙΙΙ. BÖLÜM Hitit Kâtiplerinin Günümüz Eğitimine Katkıları SONUÇ……….30

(4)

KAYNAKÇA

Alp, S.

2000 Hitit Çağında Çiviyazılı ve Hiyeroglif Yazılı Kaynaklar, Ankara. Alp, S.

1991 Maşat-Höyük, Ankara.

Alp, S.

2001 Hitit Çağında Anadolu, Ankara. Baykal, A.

2002 “Hitit Dünyasına Kısa Bir Bakış”, Boğazköy’den Karatepe’ye, Hitit

Bilim ve Hitit Dünyasının Keşfi, İstanbul.

Bossert, H. TH.

1952 “Hititlerde Yazı Malzemesi ve Yazı Aletleri”, Belleten, cilt: XVΙ, sayı: 61, Ankara, 1–8.

Bryce, T.

1999 “Anatolian Scribes İn Mycenaean Greece”, Historia, sayı: 48, 257.

Bryce, T.

2002 Life and Society in the Hittite World, Oxford.

Corruba, O.

1990 “The Name Of The Scribe”, Journal of Cuneform Studies, 42, 243- 251.

(5)

Daddi, F.P.- Polvani, A.M.

1990 La mitologia ittita, Paideia.

Demiriş, B.

2002 Eskiçağ’da Yazı Araç ve Gereçleri, İstanbul.

Dinçol, M.A. Dinçol, B.

2002 “Eskiçağ’da Doğu Akdeniz Havzası ve Anadolu’da Diller ve Yazılar”,

Boğazköy’den Karatepe’ye Hititbilim ve Hitit Dünyasının Keşfi, İstanbul, 20–37.

Gurney, O.R.

2001 Hititler, Ankara.

Hoffner, H.A.

1990 Jr. Hittite Myths, Atlanta, Georgia. Jean, J.

2002 Yazı İnsanlığın Belleği, İstanbul. Karauğuz

2001 Hitit Mitolojisi, Konya. Karauğuz, G.

2002 Boğazköy ve Ugarit Çivi Yazılı Belgelerine Göre Hitit Devleti’nin

Siyasi Antlaşma Metinleri, Konya.

Karasu, C.

1997 “ Hattuşa- Boğazköy Arşiv- Kitaplık Sistemleri Üzerine Bazı Yorumlar”, Archivum Anatolicum( Anadolu Arşivleri ), sayı: 3, Ankara, 215– 238.

(6)

Karasu, C.

1995 “Some Considerations On Hittite Scribes”, Archivum Anatolicum 1, 117–122.

Kınal, F.

1987 Eski Anadolu Tarihi, Ankara.

Kramer, S.N.

1999 Tarih Sümerde Başlar, Çeviren: Hamide Kayukan, İstanbul. Laroche, E.

1965 “Textes mythologiqueshittites en transcription, 1 partie; Mythologie Anatolienne”, RHA XXΙΙΙ 77, Paris, 72.

Laroche, E.

1968 “Textes mythologiques hittites en transcription, deuxieme partie:

Mythologie d’origine etrangere”, RHA XXVΙ 82, Paris, 5–90. Memiş, E.

1999 Genel Tarih, Konya. Otten, H.

1956 “Hethitit Sche Schreiben İn İhren Briefen”, Mitteilengen Des Instıtus

Für Orientforschung, Berlin, 179–189.

Otten, H.

1962 “Eski Şarkta Kütüphaneler”, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya

Fakültesi Dergisi, cilt: XΙX, sayı:3–4, Ankara, 201–211.

Özçelik, N.

(7)

Payton, R.

1991 “Uluburun Yazı Tahtası Takımı”, Anatolıen Studies, XLI, 81–90.

Pulhan, G.

2002 “Yakındoğu’da Yazının Ortaya Çıkışı”, Toplumsal Tarih Dergisi, Sayı:109, 46–51.

Singer, I.

2001 “ The Great Scribe Taki- Saruma” Hittite Studies in Honor of Harry

A. Hoffner on The Occasion of His 65th Birthday ( Edited by G. Beckman, R. Beal, G. Mcmahon), İndiana, 341–348.

Tunçay, M.

2002 “Yazının Tarihi”, Toplumsal Tarih, sayı:109, İstanbul, 44. Yıldız, N.

1985 Eskiçağ Kütüphaneleri, İstanbul.

(8)

GİRİŞ

Bu çalışmamızın amacı, Hititler döneminde özellikle Hitit sarayında kâtiplerin rolü ve günümüz eğitimine katkıları olmuştur.

“Hitit Dünyasında Kâtipler ve Eğitime Katkıları” adlı çalışmamız üç ana bölümde incelenmiştir.

I. Bölümde Hitit Siyasi Tarihi hakkında kısa ve öz bilgiler aktarılmış, ayrıca, kâtiplerle ilgili olduğu düşünülen, “dil, yazı ve edebiyat” konusuna Hitit Kültür Tarihi başlığı altında kısaca yer verilmiştir.

Bu çalışmanın II. bölümünde daha ziyade Eski Anadolu’da kullanılmış olan çivi yazıları üzerinde durulmuştur. Bu arada Hitit çivi yazısı ve gelişimi ile tabletler incelenmeye çalışılmıştır. Hitit yazı aletleri ve işlevinden sonra ise asıl araştırmamızın konusu olan Hitit kâtiplerine yer verilmiştir. Burada iki başlık altında Hitit kâtipleri incelenmiştir. Kâtipler ve ağaç üzerine yazan kâtipler şeklinde ikiye ayrılmıştır. Son olarak Hitit sarayındaki rollerine değinilmiştir.

IIΙ. bölümde ise, daha çok incelemiş olduğumuz Hitit kâtiplerinin günümüz eğitimine katkıları araştırılmış ve levhalar listesi de çalışmamıza eklenerek çalışmamızın konusu ile ilgilenenlere faydalı olunmaya çaba gösterilmiştir.

(9)

Ι. BÖLÜM

Hitit Siyasi Tarihine Kısa Bir Bakış

Hititler, M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu’ya gelmişler ve Kızılırmak çevresine yerleşerek bir devlet kurmuşlardır. Devletin başkenti Hattuşaş (Boğazköy) şehridir. Hititlerin siyasi tarihini iki ana başlık altında incelemek mümkündür. Eski Hitit Dönemi ve Hitit İmparatorluğu. Hitit İmparatorluk döneminde özellikle Kadeş anlaşması iki devlet arasında yapılan ilk yazılı anlaşma olması nedeniyle ayrı bir önem taşımaktadır.

Eski Hitit Dönemi

Hitit kralları dış politikada özellikle güneydoğu cephesine ağırlık vermişlerdir. Biz bu bilgiyi Eski Hitit Devleti zamanına ait ( M.Ö. 1700–1500 ) yazılı vesikalardan elde etmekteyiz. Ι. Hattuşili dönemine baktığımız zaman Hurri saldırılarını önlemek için başlattığı seferler sonucunda Halep Krallığı Hititlerin egemenliğine geçmiştir. Bununla birlikte, Akdeniz ticaretini Basra Körfezi’ne bağlayan Fırat kervan yolunun Suriye’deki kısmına egemen olan Halep krallığının Hititlerce ele geçirilmesi ile Kuzey Suriye’deki ticaretin Hattušili’nin tekeline geçtiği düşünülebilir.

Ι. Hattuşili döneminden sonra Hititlerin başına geçen Ι. Murşili babasının kendisine bıraktığı sınırları korumuştur. Bu sınırlar kuzeyde Karadeniz’den güneyde Halep’e, doğuda Fırat’tan batıda Ege Denizi’ne kadar uzanmaktadır. Bu arada Babil’i de ele geçirmiş (M.Ö. 1550) ve böylece Mezopotamya’nın kapıları da Anadolu’ya açılmıştır.

Murşili’nin ölümünden Telipinu’un idaresine kadar geçen devir (M.Ö. 1550–1500) Hitit Devleti için oldukça karışık, sarsıntılı ve kanlı olayların olduğu bir dönem olmuştur. Hantili, І. Murşili’yi öldürmüş ve tahta geçmiştir. Zidanta ise Ι. Hantili’yi öldürerek başa geçmiştir. Daha sonra Ammuna, Huzzia ve Telipinu başa geçmişse de ve benzer olaylar yaşanmaya devam etmiştir1.

Telipinu’nun ölümünden ΙΙ. Tuthalya’nın tahta geçişine kadar geçen süreye (M.Ö. 1500– 1425) Orta Hitit Devleti adı verilmektedir. Bu dönemde yaşayan krallar hakkında bilgi

(10)

bulmak güçtür. Bu kaynakların sayısının az olması, yazılı belgelerin fazla bulunmaması ise Mitanni göçlerine bağlanabilir.

Hitit İmparatorluğu

Hitit İmparatorluk Dönemi’nin başlatıldığı ΙΙ. Tuthalya zamanında Hititler yeniden güçlenmek için çaba göstermişlerdir. Ayrıca, Kuzey Suriye’deki hâkimiyetlerini bir kez daha sağlamaya çalışmışlardır Ayrıca Išuwa, Aššuwa ülkeler ele geçirilmiştir. Ancak daha sonra Ι. Arnuwanda başa geçmişse de onun döneminde Kuzey Suriye’deki hâkimiyet Mitanni devletine kaptırılmıştır. Ι. Şuppiluliuma döneminde ise devletin kaderinin yavaş yavaş değiştiği ve imparatorluğa doğru adım adım ilerlediği görülür. Bu dönemde Mitanni Devleti yıkılmış ve Kuzey Suriye’ye egemen olunarak devlet imparatorluğa dönüşmüştür. I. Şuppiluliuma’dan sonra başa ΙΙ. Arnuwanda, onun ardından ise ΙΙ. Murşili’nin tahta geçmesini fırsat bilen çevre düşmanlar ayaklanmıştır. Çocuk yaştaki ΙІ. Murşili bu ayaklanmalar ile saltanat boyunca mücadele etmek zorunda kalmıştır2.

ΙΙ. Murşili’nin ardından tahta oğlu ΙΙ. Muwatalli geçmiştir. Bu dönem Mısır ile ilişkiler açısından önemlidir. Önceden bu iki devletin ilişkilerinin bozulduğu bilinir. Bu iki imparatorluk M.Ö. 1275/1274’te Kadeş’te karşı karşıya gelmişlerdir3. Kadeş Savaşı’nın belirli aralıklarla devam ettiğini bilmekteyiz. Bununla birlikte, Kuzey Suriye’de yer alan Kadeş’te ΙΙ. Muwatalli yönetimindeki Hitit ordusuyla, ΙΙ. Ramses yönetimindeki Mısır ordusunun giriştikleri savaş her iki tarafın birbirini savaşın galibi olarak ilan etmesi ile sonuçlandırılmıştır. Şavaşa lojistik destek sağlamak amacıyla ΙΙ. Muwatalli başkenti geçici bir süre Tarhuntassa şehrine taşımıştır. Dolayısıyla devlet toplantıları ve dinsel faaliyetler burada yürütülmüştür4.

ІΙ. Mutavalli’den sonra yerine oğlu Urhi-Teşup geçmiştir ancak amcası ΙΙΙ. Hattuşili tahttan kendisini indirmiş ve Alaşya’ya (Kıbrıs) sürgüne yollamıştır. Bu dönemde ise, ΙΙΙ. Hattuşili yıllarında Hitit- Mısır mücadelesine son vererek o dönemdeki Mısır firavunu ΙΙ. Ramses’le bir barış anlaşması yapılması önem taşımaktadır (M.Ö. 1280)5. Burada şunu belirtmek gerekir, iki süper devlet arasında yapılan ilk yazılı anlaşma olması nedeniyle, bu

2 Memiş 1999, 183 vd. 3 Gurney 2001, 39.

4 Baykal 2002, 15; Karauğuz 2002, 73. 5 Karauğuz 2002, 242–248.

(11)

barış antlaşması önem taşımaktadır. Son olarak, Hattuşili’nin ardından başa geçen ΙV. Tuthalya döneminde ise Hitit-Asur ilişkilerinin bozulduğunu ve Hitit Devleti’nin bu kralın son zamanlarında iyice güçten düştüğü görülür. Sonuçta daha sonra başa geçen ΙІI.Arnuwanda ve IІ. Şuppiluliuma döneminde tamamen otoritesi zayıflayan Hitit Devleti’nin M.Ö. XII.yy.da kavimler göçüyle de bu ihtişamlı imparatorluğunun sona erdiği görülür6.

(12)

HİTİT KÜLTÜR TARİHİ

Hitit Devlet Teşkilatı

Hitit devlet teşkilatında zaman zaman bazı farklılıklar görülmüştür. Genel olarak baktığımızda kralın oldukça önemli bir yere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Kral, ordunun başkumandanı, en yüksek adli merci ve başrahip konumundadır. Yabancı güçlerle olan diplomatik ilişkilerin sorumluluğu da krala aittir. Çünkü devletin başı olarak yer almaktadır. Adli görevlerini alt kademedeki yetkililere devretmiştir ancak burada önemli bir husus bulunmaktadır ki o da askeri ve dini görevlerini bizzat kendisinin üstlenmiş olmasıdır. Kraliçeye gelince onun da bağımsız bir konumda olduğu dikkat çekicidir. Kraliçenin unvanı, Tawanannadır, ancak Kraliçenin uluslararası devlet protokolünde de önemli bir yere sahip olduğu görülür7. Nitekim Mısırla yapılan Kadeş Barış Antlaşması’nın kazındığı çiviyazılı Akadça tablet üzerinde ΙΙΙ. Hattuşili’nin eşi Kraliçe Puda-Hepa’nın mührü basılmıştır.

Feodal bir yapıya sahip olan Hititler kendilerine özgü kanunlar meydana getirmişlerdir8. Ayrıca çok tanrılı bir dine sahiptirler. En önemli tanrıları ise Fırtına Tanrısı ile Güneş Tanrıçasıdır9.

Devlet teşkilatı içerisinde kâtipler de elbette önemli bir konuma sahiptiler. Her şeyden önce şunu belirtmemiz gerekir ki Hitit Devleti’nde geniş bir saray teşkilatı bulunmaktaydı ve sarayın emrinde bulunan saray memurları vardı. İşte bu saray memurlarının içinde kâtipler (LUDUB.ŠAR) de bulunuyordu. Devletin en mühim mevkilerinden birine sahip olan baş

kâtiptir. Onun maiyetinde birçok kâtip vardı. Bunlar devletin resmi evrakını düzenlemekle sorumlu tutulmuşlardır.

Bununla birlikte, Hitit sarayında, çağın konuşulmakta olan önemli uluslar arası diller bilen kâtipler de bulunmaktaydı. En önemli görevleri arasında kralın fermanlarını, devlet anlaşmalarını ve kanunları yazıyor olmalarıydı. Devlet arşivini düzenlemek gibi önemli görevleri de yerine getirmekte oldukları biliniyordu. Bunların yanı sıra kırılan ve bozulan

7 Gurney 2001, 62 vd. 8 Memiş 1999, 200 vd. 9 Baykal 2002, 17.

(13)

tabletleri yeniden kopya etmek gibi mühim becerilere sahiptiler. Kâtipliğin genel olarak babadan oğla geçtiği de eldeki çiviyazılı belgelerden bilinir10.

Dil, Yazı ve Edebiyat

Hititlerin genel olarak kullandıkları iki çeşit yazı bulunmaktadır. Bunlardan ilki, Hititlerin kendilerine özgü olan daha çok siyasi ve hukuki vesikaların yazılmasında kullandıkları “Hitit

çivi yazısı” dır. Hattuşaş devlet arşivinde on binin üzerinde Hitit Çivi Yazısı ile yazılmış

tabletler ele geçirilmiştir. Hititlerin kullanmış oldukları ikinci yazı çeşidi ise “Hitit hiyeroglif

yazısı” dır ve bu yazı kısmen çözülebilmiştir. Hititler, bu yazıyı daha çok kitabelerde, dini

metinlerde ve mühürlerde kullanmışlardır11.

Kraliyet yazıtlarının en eskisinin Anitta’ya ait olduğu bilinmektedir. Hititlerin çivi yazısını tam manasıyla I. Hattuşili’nin iktidarı döneminde kullanmaya başladıklarını söyleyebiliriz. Bunu da, kralın soylular meclisinde zaman zaman yaptığı konuşmaları kelimesi kelimesine kaydettiğini düşündüğümüz І. Hattuşili’nin yıllıkları ve vasiyetnamesinden çıkarabiliriz Hititlerde mitolojik hikâyeler de önemli yer tutar. Mitoloji, insan düşgücünün bir ürünüdür. Ancak, eski toplumların yaşamında önemli bir yere ve işleve sahip olduğunu söylememiz mümkündür. Mitoslar bir ülkeden başka bir ülkeye yayılmış ya da diğer halkların benzer olaylarla karşılaşması üzerine, düşgüçlerinin öteki uluslardan bağımsız olarak işlemesinin bir ürünü olarak doğmuştur. Anadolu toprakları üzerinde büyük bir uygarlık kurmuş olan Hititlerde ritüel (tören) denilen dini ve büyüsel olgular önemli bir rol oynamıştır. Bu ritüeller tapınaklarda, rahiplerin ve diğer meslek gruplarının katılımı ve yönetimi altında gerçekleştirilmiştir. Metinlerde bu törenler bütün ince ayrıntılarıyla anlatılmıştır. Bunların yanında, Hititler, yerli Anadolu ve diğer yabancı ulusların mitoslarından etkilenmişlerdir. Bu etkileşim içerisinde ilk önce Hurri mitosları gelmektedir. Mezopotamya mitosları Hurrililer eliyle Hitit toplumuna geçmiştir. Ayrıca, Kenan ülkesi mitoslarından da Hititlerin etkilendikleri ele geçen bilgiler arasındadır. Anadolu kökenli mitoslara gelince, Anadolu’nun yerli halkı olan Hattilerden Hititçeye adapte edildikleri bilinmektedir. Anadolu kökenli mitosların incelendiği zaman diğer yabancı kökenli mitoslardan daha basit bir yapı

10 Kınal 1987, 139 vd. 11 Memiş 1999, 211.

(14)

gösterdikleri görülmektedir. Bunlara örnek olarak İlluianka, Kayıp Tanrı Mitosları verilebilir12.

Burada özellikle anal denilen yıllıklar üzerinde durmak gerekir. Zira bu anallar Şuppiluliuma, ΙΙ. Murşili, ΙΙΙ. Hattuşili gibi önemli Hitit kralları döneminde ve bunların yaptıkları işleri, dönemde gerçekleşen olayları tanrılara bildirmek üzere (başarı ya da yenilgiyi tam bir tarafsızlıkla) anlatmaktadırlar ki, tarafsız tarih yazıcılığının başlangıcında bu önemli bir noktadır13.

ΙΙ.Murşili’nin Yıllıklarından bir metin parçası:

“Ve Puranda’yı kuşattığım zaman Puranda’da, yukarıda olan Uhhaziti’nin oğlu

Tapalazunauli korktu ve geceleyin Puranda’dan aşağıya kaçtı. (Karısını, çocuklarını) ve (oraya sığınmış olan) sivil halkı akropolden (saraydan) dışarıya sevketti ve onları Puranda’dan aşağıya götürdü.

Ben, Majeste, Tapalazunauli’nin (geceleyin) aşağıya kaçtığını (ve) karısı ile çocuklarını ve sivil halkı akropolden(saraydan) dışarıya sevkettiğini ve aşağıya götürdüğünü işitince, (ben, Majeste, askerleri) (ve) araba savaşçılarını onun arkasından gönderdim. Onları savaşta sıkıştırdılar ve karısını, (çocuklarını) ve sivil halkı ondan aldılar ve onları geri getirdiler. Tapalazunauli tek başına kaçtı. Yola çıkardığı sivil halkı yalnız askerler ile araba savaşçıları aldılar.”

ΙΙ.Murşili’nin yaşamının ilk yıllarını anlatan yıllıkların başlangıç bölümünün çevirisi: “Kahraman Büyük Kral Şuppiluliuma’nın oğlu Hatti ülkesinin kralı kahraman Büyük kral

(Majes)te Murşili şöyle der:

Babamın tahtına henüz oturmadan önce etraftaki bütün düşman ülkeler savaştılar. Babam tanrı olduğu (öldüğü) zaman kardeşim Arnuvanda babasının tahtına oturdu. Arkadan o da hastalandı. Düşman ülkeleri kardeşim Arnuvanda’nın hasta olduğunu işitince aynı düşman

12 Gurney 2001, 143 vd. ; Karauğuz 2001, 86 vd ; Bryce 2003, 61. 13 Özçelik 2002, 92.

(15)

ülkeleri savaşmaya başladılar. Kardeşim Arnuvanda lonca (ölünce) o zaman kadar savaşmayan düşman ülkeleri de savaştılar.

Şimdi babasının tahtına oturan ise, bir çocuktur. Ben majeste babamın tahtına oturunca etraftaki düşman ülkeleri on yıl içinde yendim ve onları imha ettim.”14

Bu konuda şunları da söylememiz mümkündür ki, Hitit edebiyatı üzerinde öncelikle Mezopotamya, daha sonra Hurri kültürünün etkisi görülmüştür. Bu edebiyat dini bir içerik arz etmektedir. Ayrıca, Hattuşaş Arşivi vesikalarında Hurrice yazılmış şiirlere rastlanmış olması gibi kâtipler devlet anlaşmalarını, kanunları yazıyorlardı. “Boğazköy ve Ugarit Çivi Yazılı

Belgelerine Göre Hitit Devletinin Siyasi Antlaşma Metinleri” adlı eserde bu anlaşma

metinlerini incelediğimiz zaman bu belgelerde “Kâtip Halwa-ziti yazdı.” ya da “Kâtiplerin

şefi UR. MAH-ziti huzurunda yazılmıştır.” şeklinde ifadeler yer almaktadır. Bu ifadelerin yer

aldığı anlaşma metinlerinin belli bölümleri aşağıda örnek olarak yer almaktadır15.

14 Alp 2001, 125–127.

1515 Karauğuz 2002, 92, 105. 2.Ulmi-Tešup ve IΙІ.Hattušili Arasındaki antlaşma,

" Bu anlaşma, tu♀kanti Nerikkalili tu♀kanti Tašmi-Šarruma, prens ♂annitti prens ♂uzzia, Kargamiš ülkesi kralı İni-Tešup, İšuwa ülkesi kralı Ari-Šarruma, Uriianni adamı AMAR.MUŠEN, sağ cenah askerlerinin komutanı Halpa-ziti, prens Hešni, prens Tattamaru, prens Uppa-muwa, altın seyislerin <şefi> prens U♀♀aziti, ağaç tablet üzerine yazı yazan katiplerinin şefi prens Ša♀urunuwa, general Hattuša Kurunta, prens Tar♀untapiia, sol cenah askerlerin komutanı Šarruma- Kurunta saray nazırlarının şefi Ali-ziti, depo evinin beyi Tuttu, ♂urma şehrinin beyi Palla, kâtiplerin şefi UR.MA♂-ziti, sakilerin şefi Kammaliia (ve) kurban sunucuların şefi Ma♀♀uzzi’nin huzurunda Urikina şehrinde yazılmıştır."

Başka bir belge,

"Tableti, Tawa şehrinde, prens Nerikaili, kral muhafızlarının şefi ♂uzzia, prens Kurakura, Kargamıš ülkesi kralı Inı-Tešup, Še♀a Nehri ülkesi kralı Mašturi, kralın eniştesi Šaušga-muwa, antuwašalli adamı Uppara-muwa, sol cenah askerlerin komutanı Tattamaru, prens E♀li-Šarruma, atlı birliklerin komutanı Abamuwa, prens ♂ešmi- ♀arruma, prens Taki-Šarruma, prens Ewri-Šarruma, binbaşıların Şefi Alalimi, Mira ülkesi kralı Alantalli, Amurru ülkesi Kralı Bentešina, ağaç tablet üzerine yazı yazan kâtiplerin şefi Šahurunuwa, General ♂atuša-Kurunta, Huršaniia, seyislerin komutanı Zuzu♀♀a, sağ cenah askerlerin komutanı Šaligga, onbaşı Tapa-ziti, tablet evi beyi Tuttu, kâtiplerin şefi Walwa-ziti, kâtip ve aşçıların şefi Kammaliia, kâtiplerin ve Mubarri’lerin <şefi> Nanizi, ordunun tüm komutanları, bin yüksek makam sahibi kişi ve tüm kral ailesi huzurunda, Ukkia Şehri adamı Lupakki’nin oğlu kâtip ♂alwa-ziti yazdı. "

(16)

ІІ. BÖLÜM

1- Eski Önasya’daki Yazılar

Medeniyet, yazının icadıyla başlamıştır. Her bakımdan yazı, medeniyetin anahtarı olmuştur.

Resimler, göstergeler ve tasvirler aracılığıyla mesaj iletmenin sayısız yolu bulunmuştur. Ancak, yazının kendisi insanların düşündükleri, hissettikleri ve ifade edebilecekleri şeyleri somut bir hale getiri, açıkça belirleyebilecekleri düzenli bir gösterge, simgeler bütünü oluşturulduktan sonra ortaya çıkmış ve var olmuştur. Elbette böylesine önemli bir sistem bir günde oluşmamış, meydana gelmemiştir. Yazının şimdiki halini alması uzun ve bilinmeyenlerle dolu gizemli bir serüvendir adeta.

Bir yerde yazılı belgelerin ortaya çıkması demek o bölgenin tarihi çağlara girdiğini gösterir. Hepimizin bildiği gibi tarih yazıyla başlar. Bu durumda yazıdan önceki döneme “prehistorik çağ” adı verilir. Tarihi çağları iyi analiz etmemiz ve incelememiz açısından elbette yazılı belgeler bizler için önem taşımaktadır. Prehistorya tarih öncesi, historya tarih kavramını ifade etmektedir. Bunların dışında bizim konumuzu ilgilendiren bir diğer mühim kavram ise, protohistorya adında geçiş evresini tanımlayan bir kavramdır. Yani, şu anlama gelmektedir: Henüz yazıyı kullanmayan bir yer hakkında, yazıyı bilmekte olan çevre toplumlar tarafından bilgi edinebilme durumudur.

Bunu şu şekilde ifade etmemiz, örneklememiz daha doğru olacaktır. Bilindiği gibi, Anadolu komşu bölgelere göre yazıya biraz daha geç kavuşmuştur. Yani, tarih çağlarına geç başlamıştır. İşte, bu zamanlarda Anadolu’nun etrafındaki toplumların yazılı belgeleri sayesinde Anadolu hakkında birtakım bilgiler elde edebilmişizdir. Hâlbuki bu dönem henüz Anadolu halkı yazıyı tanımamıştır (Harita 1).

Doğu Akdeniz havzası ve Mezopotamya iki yazı sisteminin doğduğu ve geliştiği bölgelerdir. Mısır’da hiyeroglif sistemi, Mezopotamya’da ise çivi yazısı oluşmuştur. Burada belirtmemiz gereken önemli husus şudur: Dünyadaki bütün yazıların kökeni aslında resimdir. Bir resim, bir mesaj iletiyorsa, “yazı” işlevine sahiptir. Hiyeroglif yazıyı net bir şekilde tanımlayacak olursak, eğer; Mısır’da icat edilen ve daha sonra Ege ve Anadolu’da etki

(17)

sahasını genişleten, işaretleri resim özelliği taşıyan yazıların genel olarak ismidir (Levha Ι). Çivi yazısı ise, işaretleri üzerine yazıldıkları kil levhacıklar nedeniyle resimliklerini kaybedip, çivi biçimine benzer çizgisel özellikler kazanmış ve oldukça geniş bir coğrafyaya yayılmış bir sistemi teşkil emektedir (Levha ΙΙ) . Ege dünyasına baktığımız zaman Girit hiyeroglif yazısını görmekteyiz. Mısır hiyeroglifinden etkilenme söz konusu olduğu söylenilmektedir16.

Mezopotamya’da yazıyı M.Ö. 4. binyıl sonlarına, yani 3200 yıllarında Asya kökenli bir halk olan Sümerliler icat etmişlerdir. Eski Uruk kentinde (şimdiki adı Warka) yapılan kazılarda, ІV. tabakada ortaya çıkan tabletlerden anlaşılır ki, önce resim yazısı iken daha sonraları düz çizgilerden oluşan işaretlere sahip bir yazı biçimini almıştır. Ayrıca, Uruk tabletleri hakkında elde edilen bilgileri incelediğimiz zaman görüyoruz ki, bu tabletler tahıl çuvalları ve büyükbaş hayvan listelerinden oluşup, tapınağın bir tür muhasebesini sunmaktadır. Yani, ilk yazılı göstergeler ziraat hesaplarından ibarettir. Kile batırılan, ucu kesik, stylus adı verilen yazı kaleminin, batırıldığı yerde üçgen biçimli bir iz, çekildiği zaman da düz bir iz bıraktığına bakılarak, kama ya da çiviye benzer işaretlerden kurulu yazıya Latince “cuneus” kama ve “forma” biçim kelimelerinden bileşik “cuneiform”, çivi biçimli yazı, çivi yazısı adı verilmiştir. Bu yazı M. S. 74 yılına kadar geçerliliğini korumayı başarmıştır17.

Sonuç olarak, yazıyı icat eden Sümerler olsun ya da olmasın, M.Ö. 3. binyılda onu etkin bir yazı aracı haline getirenler kesinlikle onlardı. Kullanımsal değeri ise yazıyı Sümerlerden alan ve kendi dillerine uyarlayan halklar tarafından yavaş yavaş kabul edildikçe arttı18.

Son olarak Anadolu’ya yazının getirilmesi hususuna da değinerek Hitit çivi yazısına geçebiliriz. Anadolu’ya yazıyı Asurlu tüccarlar getirmiştir. Anadolu’ya yazılarını getirerek tarih çağlarını başlatmışlardır. M.Ö. 18. ve 19. yüzyıllarda Kuzey Mezopotamya’daki Asur kentiyle Anadolu arasında ticaret yapmışlar ve bu amaçla kendilerinin de içinde yaşadıkları Karumlar ve Wabartumlar kurmuşlardır.

Karum ve Wabartum kavramlarına gelince, Karum, Pazar yerleri anlamına gelmektedir. Wabartumlar ise menzil istasyonları ve konaklama merkezlerini ifade ediyordu19.

16 Dinçol 2002, 20 vd.

17 Dinçol 2002, 23. ; Jean 2002, 13; Kramer 1999, 445. 18 Kramer 1999, 445.

(18)

2-Hitit Çivi Yazısı ve Gelişimi

Hititler, Anadolu tarihi çağlara girdikten sonra, Anadolu’da kurulan ilk büyük devletin sahipleridir. Kendilerinden önce Asurlu tüccarların getirmiş oldukları Eski Asur çivi yazısı, Anadolu’da bulunuyordu. Ancak, Hititler Eski Babil yazısını benimsediler. Bunu nedeni ise, Asur ticaret kolonileri çağında çivi yazısının henüz Hititçeye uygulanmamış olmasına bağlanmaktadır. І. Hattuşili dönemi incelendiği zaman görülmektedir ki; Kuzey Suriye’ye yaptığı seferlerden dönerken Eski Babil ekolünden kâtipler Anadolu’ya, başkent Hattuşa’ya getirmiştir. Ancak, burada şu noktaya da değinmemiz gerekir ki, І. Hattuşili vasiyetnamesini Akadça ve Hititçe olmak üzere, çift dilli yazdırtmıştır. Hititler, Akadça'yı kendi yazışmalarında değil de daha önce de belirttiğimiz gibi devletlerarası antlaşmalar ve mektuplarda diplomatik dil olarak kullanmışlardır. Hitit çivi yazısını da, arşivlerinde saklayacakları tüm resmi belgelerinde kullanmışlardır20.

Hitit hiyeroglif sistemi de ayrıca değinmemiz gereken önemli bir konudur. Kayalara yapılmış kabartmalara eşlik eden yazıtlar, taş stellerdeki yazıtlar, kral ve şahıs mühürleri üzerindeki lejandlar, bazı madeni kaplar ya da mızrak ucu gibi silahlar ile çanak-çömlek üzerinde rastlanan kısa yazıtların hepsi, bahsetmekte olduğumuz hiyeroglif sisteminde yazılmıştır.

Ancak, burada şunu belirtmemiz gerekir ki, bu hiyeroglif sistem Hititler’in kendi yarattıkları bir sistemdir. Ayrıca, Hititçe ile aynı dönemde Anadolu’da konuşulmuş olan Hitit-Avrupa dil ailesinin bir üyesi olan Luwice’nin yakın akrabası bir dil olarak tanımlanabilmektedir. Bazı kaynaklarda Hitit hiyeroglifleri olarak adlandırılırken bazen de Luvi resim yazısı olarak karşımıza çıkabilmektedir. Son zamanlarda ise Anadolu hiyeroglifleri olarak da tanımlandığını görebilmekteyiz.

Bu konuda son olarak değinmemiz gereken bir husus daha bulunmaktadır.

Anadolu’da gelişen hiyeroglifler, çivi yazısının aksine, halkın görebileceği yerlerdeki anıtlarda ya da halkın mühürlerinde kullanılmıştır. Bütün Hitit anıtları göz önüne alındığında

19 Dinçol 2002, 26. 20 Bryce 2002, 60.

(19)

ise hiçbirinde çivi yazısının bulunmadığı gözlenmiştir. Yani, buradan şunu anlıyoruz ki, hiyeroglif sistemi ve yansıttığı Luvi dili, toplumun büyük bir çoğunluğunun dili ve yazısı olmuştur. Buna karşılık arşivlerde halkla doğrudan birebir ilişkili belgeler olmaması da Hititçe’nin Hititlerin resmi yazı ve dili olduğuna bir kanıttır. Hititler kendileri bu dile Neşaca ya da Kaneş dili adını vermişlerdir. Anadolu hiyerogliflerinin, Hitit İmparatorluğu’nun M.Ö. 1200 yıllarında yıkılışından sonra Geç Hitit Kent Devletleri döneminde de kullanılmaya devam etmesi de ilgimizi çeken diğer bir önemli bir husustur21.

3-Tabletler

Anadolu’da M.Ö. 18–13. yüzyıllar arasında yaşamış ve büyük bir uygarlık kurmuş olan Hititler’e ait kültür kalıntıları içerisinde bizler için en önemli sayılabilecek belgeler elbette çivi yazılı tabletlerdir.

1900’lu yılların başında Hitit devletinin başkenti Hattuşa’da kazılara başlanmıştır. Daha sonra bu merkezde tabletler ortaya çıkarılmış ve incelenmeye başlanmıştır. Hititçe’nin çözümü konusunda ilk ve en büyük adımı atan Çek bilgini Friedrich Hrozny olmuştur. Birinci Dünya Savaşı sırasında bu adımı atmayı başarmış ve bu konu ile ilgilenen birçok insanın ilgi odağı olmuştur.

Bu yapılmış olan ilk kazılarda 10.400 tablet ve tablet parçası ele geçirilmiştir. Çalışmalara başlanmıştır ve konu bakımından çeşitliliğin oldukça zengin olduğu gözlenmiştir.

Boğazköy’de bugüne kadar yapılan arkeolojik kazılarda yaklaşık 25 bine yakın çivi yazılı tablet ele geçirilmiştir. Tabletlerin çoğunlukla kırık parçalar halinde ele geçirilip, bulunması daha sonra bunların bazılarının birleşip tablet sayısı konusunda değişmelere yol açtıkları da bir gerçektir. Bu nedenle tam olarak tablet sayısı konusunda bir sayı vermek çok doğru olmayabilir. Bu tabletlerle ilgili olan görevliler bizim asıl tez konumuz oluşturan kâtiplerdir elbette. Kâtipler, bu belgelerin saklanması, korunması için birçok yöntem geliştirmişlerdir22.

21 Dinçol 2002, 26 vd. ; Memiş 1999, 211. 22Karasu 1997, 215 vd

(20)

Bu tabletler konusunda karşımıza sıkça çıkan bir terim bulunmaktadır. Bu konuda da bir açıklık getirmemiz doğru olacaktır. Kolofon, eski Yunanca”bir şeyin bitmesi” ya da “sona

ermesi” anlamı taşımaktadır. Bu bizlerin ilgilenmiş olduğu tabletlerde ise daha çok kolofon

kelimesi yazının bittiği son kısma denilmektedir. Ancak, burada şunu söylememiz gerekir ki yapılan araştırmalara dayanarak Boğazköy’de bulunan çivi yazılı belgelerin birçoğunda kolofon bulunmamış, eksik olarak elimize geçmiştir. Buna rağmen bu kolofon dediğimiz kısmın tabletlerin belli bir oranında yer aldığı da bir gerçektir.

Kolofonlarda belirtilen unsurlar şunlardır: • Tabletin konusuna göre sayısı,

• Bitip bitmediği,

• Zaman veya şart cümlesi ile belirtilen konu, • Tableti yazan kâtibin adı, soyağacı, denetçisi

Şüphesiz bu kolophon kısımlarında görülen son madde bizi daha çok ilgilendirmektedir. Konuyla ilgili olarak,

KBo ІІІ 7 Ay. ІV23

29 DUB І QA-TI

30 ŠA Ke-el-la GUDU ud-da-na-aš

31 Pi- a-LU DUB.SAR

32 PA-NI UR.MA♂ .LÙ GAL DU B.SAR 33 IŠ-TU R

29-30 Melhemli rahip Kella’nın sözünün birinci tableti bitmiştir. 31-33 Kâtip Pi♀aziti, kâtiplerin başı ♫al♪aziti ‘ın önünde yazdı.

CTH 329 Kuliuisna kenti Fırtına Tanrısına yakarış (ve ayini).

KBo XІV 86 + KUB XXXΙV 17 + KBo ІX 109 Ay. ІV24

23 Laroche 1965, 72; Hoffner 1990, 14; Daddi- Polvani 1990, 55; Karauğuz 2001, 75. 24Laroche 1965, 133.

(21)

13 DUB II ŠA IM Ku-li-ú-iš-na mu-ki-iš-na-aš

14 ši-ip-pa-LÚ-iš ne-a-a-a-aš

15 LÚDUB.SAR DUMU NU.GIŠ.ŠAR IŠ-TUR

13 Kuli♪išna kenti Fırtına Tanrısı’na yakarışın ikinci tableti. 14 (Kâtip) Šippaziti yeniledi.

15 (Önceden) NUGİŠŠAR’ın oğlu Ziti yaz(mış)tı.

CTH 344 Tanrıların doğuşu .

KUB XXXIII 120+ 119+ XXXVI 31+XLVIII 97 Ay. IV25

28 DUB ŠÁ SÌR Ku-mar-bi N U.TIL 29 ŠU Aš-a-pa DUMU a-an-t i-ta-aš-šu

30 DUMU.DUMU-ŠU ŠA LAMMA.SUM

31 Ù DUMU.DUMU DUMU –ŠU a-ar-ši-a

32 GÁB.ZU.ZU ŠÁ LÚ ki-i TUP-PU 33 ar-a ar-ra-an e-eš-ta

34 na-at am-mu-uk -a-pa-aš

35 PA-NI LU IŠ-TUR

28 Tanrı Kumarbi’nin birinci tableti bitmemiştir.

29-32 Ziti’nin öğrencisi/çırağı, ♫arši♦a’nın torunu(nun oğlu) ve LAMMA-pi♦a’nın torunu, ♂antitaššu’nun oğlu Aš♀apa (yazdı). Bu tablet

33 tahrip olmuştu. 34 Ben Aš♀apa onu

35 Ziti’nin önünde(denetiminde) yazdı(m).

CTH 433 Koruyucu Tanrı (LAMMA) ‘nın kuršaš’ı için yapılan ayin.

KUB XXXVI 83 Ay.

(22)

11 DUB SĺSKUR ĺD Ú-UL QA-TI

12 ŠU Zu-uz-zu DUMU AMAR.UD 13 PA-NI A-nu-a-an-za SAG IŠ-TUR

11 Irmak kurban(larının) ikinci tableti bitmemiştir. 12 Šanta’nın oğlu Zuzzu

13 şef (kâtip) Anu♪anza’nın önünde yazdı.

CTH 591 Ay bayramı.

KUB X 89 Ay. IV

x+1 DUB IV ŠA EZEN ITU

2 ŠA UD I I Ú-UL QA-TI

3 ŠU Zu-uz!- zu PA-NI

4 A-nu-a-an-za SAG IŠ-TUR

1–2 Ay bayramının ikinci gününün dördüncü tableti bitmemiştir. 3–4 Zuzzu’nun eli şef (kâtip) Anu♪anza’nın önünde yazdı.

*KUB II 13 Ay. VI

32 DUB VIII ŠA UD III QA-TI

33 ma-a-an-za LUGAL-uš EZEN ITU.KAM

34 i-♦a-zi

35 ŠU U-LÚ 36 DUMU Pid-da-a

37 PA-NI A-nu-u♪a-an-za IŠ-TUR

32 Üçüncü günün sekizinci tableti

33–34 Kral ay bayramını kutladığı zaman 35–36 Pidda’nın oğlu (kâtip) Tar♀uziti’nin eli

(23)

37 (şef kâtip) Anu♪anza’nın önünde yazdı.

CTH 625 AN.TA♂.ŠUM Bayramının fragmanlar KBo XIX 128 Ay. VI

32DUB I QA-TI ŠA É GAL

33 ♀a-am-me-e-eš-a-an-ta-aš nu-uš-ša-an

34 UD II zi-in-na-an- A-NA GIŠ.♂UR-kán

35 ♀a-an-da-an TUP-PU at-ti

36 ŠU DINGIR.GE LÚDUB.SAR

37 PA-NI A-nu-a-an-za SAG IŠ.TUR

32–33 Sarayın İlkbahar (bayramı)nın birinci tableti bitmiştir. (bu tabletin) üzerinde 34 ikinci gün bitmiştir/sona ermiştir. Tahta tabletine göre

35 düzenlenmiştir. ♂attuša’nın tableti 36 Kâtip Arma-ziti’nin eli

37 şef (kâtip) Anu♪anza’nın önünde yazdı.

CTH 628 ()išu♪a Bayramı

KBo XV 37+ FHG 9+ ABoT7 Ay. VI 3 DUB XI II

4 ŠA EZEN i-šu-a-a-aš QA-TI

5 MUNUS.LUGAL Pu-du-♀é -pa-aš-kán ku-a-pí

6 UR.MA♂.LÚ-in GAL DUB.SAR 7 ♂a-at-tu-ši A-NA TUP-PA

8 Ki-iz-zu-a-at-na ša-an-u-a-an-zi

9 ú-e-ri-a-at na-aš-ta ke-e TUP-PA

10 ŠA EZEN i-šu-a-a-aš a-pi♦ia UD-a t 11 ar-a a-ni♦ia-at

12 ŠU Tal-mi IM-ub

(24)

14 DUMU.DUMU-ŠU ŠA Mi-it-ta-an-na-mu-u-ua

15 GÁB.ZU.ZU ŠA MA♂.DINGIR-na

16 PA.NI UR.MA♂.LÚ GAL DUB.SAR 17 IŠ-TUR

3-4 Iš♀u♪a bayramının on üçüncü (tableti bitmiştir). 5 Kraliçe Pudu♀epa

6 kâtiplerin başı ♫al♪aziti ‘yi

7-8 ♂attuša kentindeki Kizzu♪atna tabletlerini araştırmak için

9-10 görevlendirdikten sonra, bu ♀išu♪a bayramı tabletlerinin aynı gün

11 kopyalarını çıkardı.

12-17 Katiplerin başı ♫al♪aziti’nin oğlu, Mittannamu♪a’nın torunu, MAH.DINGIR

-na’nın öğrencisi(çırağı Katip) Talmi-Tešub’un eli, Katiplerin başı ♫al♪aziti’nin önünde yazdı.

Konuyla ilgili olarak Maşat-Höyük’te bulunan Çivi Yazılı Hitit Tablet örnekleri ise aşağıda şu şekilde sunmamız mümkündür. Bu tabletlerin içeriği kâtipler ve onların konumları ile ilgilidir. İlgili metinlerin tercümeleri ve transkripsiyonları şöyledir:26.

72 (Mşt. 75/67)

o.Rd.1 UM-MA GAL DUB. SAR A-NA Ga-aš-šu

-

ú

Vs. 2 QI-BI-MA

3 ka-a-ša-mu Tar-u-u n-p i-a-nu-uš

4 ú-e-du-ma-an-zi ki-iš-ša-an ♀a-at-ra-eš ar-mi-iz-zi-♪a

5 IS-TU NA4

6 ka-ru-ú zi-in-na-an-d a

7 GIŠ –ma-a NU.GÁL nu-uš-ša-an k a-a-ša

8 A-NA GIŠ u-uš-ki

(25)

9 na-aš-ta mu-ur-ta tu-el-ma

10 kar-aš-ša-an-du

11 kar-aš-ten nu ŠA KUR X-X

12 ni-ni-ik-ten

13 nu-u-♪a-ra-at pé-da-an-du X ?

14 nu ar-mi-iz-zi u-u-da-a-ak

15 zi-in-na-at-ten

16 nu?-za k a –ru-ú-ša-an k u –a-p i? X-X

17 X-li i š ku-iš X-X

18 -an? a-al-a X

u.Rd. 19 ER IN e-eš-du

20 X an-da e-eš-du

21 ♀u?-m a?-a n?-te-e š

22 X

Rs. 23 ………. 24 X-X……….. 25 X-X………. 26 D u? –ut-X

27 nu-uš-ma-aš ú- a-an-du

28 ♪a-ar-pa-an-na im-ma

29 ú-e-du-ma-an-zi a p-pa-a n-d u

30 ERIN -ma-aš-ši-kan ŠA KUR İš-h u-pi-i t-ta

31 kat-ta-an le-e ku-u♪a-at-qa

32 ♀u-it –ti-a-ši li –li u-♪a-a-u-a-an-z i

33 ú-a-te

34 zi-ik-mu Zu-u-us ŠEŠ.DÙG.G A-IA

35 mu-ú-ur-ta-an-zaEGIR-pa

(26)

o. Rd. 1 Katip şefi Gaššu şöyle Vs. 2 Söyler.

3–4 Bak Tarhunpihanu bana şunları yazdı: 5–6(Köprüleri) taşlarla inşaaa etmek bitti. 7 Odun mevcut değil

8 Şimdi bak, odunları bekle. 9 Senin murta odununu 10 kessinler

11 Onları kesin ve x ülkesine

12 Gönderin.

13 Onlar oraya götürsünler. 14-15 Köprüyü hemen bitirin . 16 henüz nerede? 17 hangi.. 18 Walwa. 19 Birlikler olsun. 20 içeride olsun. 21 hepsi? 22 ………. 23 ……… 24 ……… 25 ……… 26 ……… 27 Onlar yanınıza gelsin. 28 temizlensin.

29 Ve inşaaa etmeye başlamalılar. 30 Ülkenin İshupit ita

31 birliklerinden kesinlikle geri çekmelisin 32-33 Onları acilen getir.

34 Sen, Zu-u, sevgili kardeşim

(27)

73 (Mşt.75/97+99)

Vs. 1 UM-MA GAL DUB.SAR.GIŠ 2 A-NA Ga-aš-šu-ú Qİ-Bİ-MA

3 ka-a-ša-mu Tar-a-aš-ki-iš

4 ki-is-sa-an me-mi-is-ta

5 X-X ? X SAL a-u-a-al-ta

6 ú-e-er X-X ar-kán-z i

7 UTU ? B E –Lİ-IA 8 -X-u

9 -X-ši

10 n a?-a n? A-p i-a pu-nu-uš

11 na-at ma-a-an a-an-da

12 SAL a-a-al-ta

13 nu-uš-ma-aš EGIR-pa pa-a-i

14 ma-a-an U-UL- m a

u.Rd. 15 nu-uš-ma-aš kat-ti-mi up-pi

16 A-NA Uz-z-u-u ŠE Š.DÙ G. G A-IA 17 Qİ-Bİ-MA UM-MA D UMU?.UD?.X X?

Rs. 18 ŠEŠ-KA-MA

19 kat-ti-ti-u-u-ma-an SIG –in e-eš-du

20 nu-ut-ta DINGIR TI-an ar-kán-du

21 nu-ut-ta ŠU –uš a-ra-a-za-an-da

22 aš-šu-li ar-kán-du

23 nu-ut-ta pa-a-ša-an-da-ru

24 ŠE Š. D ÙG.GA –IA-mu ku-it

25 Š A u-t-tar ki-iš-ša-an a-at-ra-a-eš

26 A –N A ? X-ri-X-X na-at-ra 27 am-mu-ug-g a NU.GAL e-eš-zi

28 na-aš-ta am-mu-ga i-da-a-lu

(28)

30 nu ŠE Š.DÙG.GA-IA QA-TAM-MA ša-a-ak

Vs. 1 -2 Ağaç tablet üzerine yazan katiplerin şefi, Gaššu’ya şöyle söyler. 3-4 İşte bak, Tarwaski bana şunları söyledi:

5 Hawalta’nın karısı 6 …geldiler…. sahipler 7 Beyim

8 x 9 x

10 Orada onları dinle (sorguya çek). 11 eğer doğru ise,

12 Hawalta’nın karısı 13 onlara geri ver(sin).

14 eğer doğru değil ise (öyle değilse)

u.Rd. 15 Onu bana yolla.

16 Sevgili kardeşim Uzzu’ya (söyle)

Rs. 17-18 Söyle! Kardeşin Maresre şöyle der.

19 Sende her şey yolunda olsun. 20 Tanrı hayatını sana bağışlasın. 21 Çevremdekiler iyilikler (içinde ) 22 Olsun

23 seni korusunlar!

24 Sevgili kardeşim

25-26 Bana yazdığına ilişkin…(olarak)

27 Bende kötülük yoktu

28 -29 Beni (o)kötülükle

30 Sevgilim kardeşim bunu böyle bilesin!

Tabletler hakkında son olarak şunları söylememiz mümkündür: Yapılan araştırmalar ve incelemeler sonucunda tahta tabletler de ele geçirilmiştir. Zaten ileriki konularımızda kâtipleri

(29)

ikiye ayırarak kâtipler ve tahta üzerine yazan kâtipler olarak inceleyeceğiz. Tahta tabletler konusunda şöyle bir buluş söz konusudur; Hitit tahta tabletleri de kil tabletlerindeki gibi aynı çivi yazısıyla yazılmış ve tahta tabletlerin tahribat olma ihtimalinden kaçınmak amacıyla kil tabletlere kopyaları yapılmıştır27.

4- Hitit Yazı Aletleri ve İşlevi

Bilindiği gibi Eski ve Hitit İmparatorluk zamanında Hititler kil tabletler üzerine çivi yazısı ile yazıyorlardı. Boğazköy’de kil tabletlerinin yanı sıra kazı ve araştırma yapan kişilerin elde ettiği bilgilere dayanarak, yukarıda söz edildiği gibi Hititlerde birçok tahta tablet kâtiplerinin olduğunu söylemememiz mümkündür. Ancak şimdi yazı aletlerinden ve işlevlerinden bahsedeceğimiz için bunlar hakkındaki bilgileri sonra vermek üzere öncelikle şunu belirtmemiz gerekir ki, tahta tabletler bir yangın esnasında ya da doğa şartlarıyla mahvolmuş olmalıdırlar. Bunların yanında bu tahta tabletlerden ayrı olarak “bulla” adı verilen kil mühürlerin bir kısmının ve kil tabletlerin bugüne kadar varlığını koruduğu da bilinen bir ayrıntıdır. Ayrıca, Boğazköy arşivinde tahta tabletleri korumak amacıyla özel odaların var olduğu da elde edilen bilgiler arasındadır28. Tahta tabletler hususunda bir diğer önemli konu da bunların bir kısmının da mühürlenmeye ihtiyaç göstermemesidir.

Hitit tahta tabletlerinin yetişmekte olan öğrencilere bir yazı malzemesi olarak yardımcı olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte, Hitit tahta tabletlerinin üzerlerinin bir bezle kaplı bulunmuş olmaları da dikkatimizi çeken bir diğer önemli husustur. Ayrıca, Hititlerin balmumlu tabletler üzerine yazma tekniğini de kullanmış olmalarıdır29.

Boğazköy tabletlerinde sıkça rastlanan bayram metinlerinin incelendiğinde son bölümlerinde yer alan kolofonlarda geçen deyimlerden anlaşılıyor ki metin ilk önce geçici olarak tahta tablet üzerine işlenmiş ve daha sonra metin kalıcı olması için kil tablet üzerine geçirilmiştir. Bunun sebebi tahta tabletin dayanıksızlığıdır30.

Hitit yazı aletleri ve işlevlerini incelerken şunu da belirtmeden geçemeyiz ki, Hitit kâtiplerinin Hitit kültür ve medeniyetini araştırmada büyük önemleri vardır. Boğazköy

27 Singer 2003, 40 vd. 28 Bossert 1952, 1–8. 29 Bossert 1952, 1–7. 30 Karasu 1995, 117 vd.

(30)

arşivlerinde bulunan tabletlerin miktarı oldukça fazladır. Özellikle 1986 yılında ele geçirilen “bronz tablet” Hitit kâtiplerinin yazı yazma işinde ne kadar gelişmiş olduklarının bir delili olmalıdır. Bu yazı aletleri sayesinde ve kâtipler aracılığı ile kütüphane sistemine veya arşivlenmeye yakın bir düzen içerisinde korunmuş olan kıymetli belgeler çağımıza ve de bizden sonraki kuşaklara ulaşabilecek konuma gelmiştir.31

Diğer eskiçağ uluslarındaki kütüphane sistemlerini incelerken öncelikle Eski Doğu’ya bakmamız gerekir. Dicle, Fırat ve Nil nehirlerinin sağladığı uygun şartlar sonucunda yerleşik hayata geçilmesi ve kentleşme, haberleşme ihtiyacını doğurmuş piktografik yazıya doğru adım atılmıştır. Mezopotamya’da çivi ve Mısır’da hiyeroglif yazıları, piktografik yazının gelişmesi ile biçimlenmiş, gelişmiş ve yazılı belgelerin gittikçe artmasına neden olmuştur. Bu yazılı belgeler, artan ekonomik ve kültürel ilişkilerin sonucu olarak çoğalınca, onların korunup saklanmalarını gerektiren arşiv ve kütüphanelerin ortaya çıkması zorunlu olmuştur. Bu ilk belgeler ise, devletler arasındaki antlaşmalar, kanun ve buyrultular, yabancılara ilişkin kayıtlar, hukukla ilgili listeler şeklinde olmuştur. Özellikle Mısır kütüphanelerini incelediğimiz zaman devletin teokratik yapısından dolayı bu kütüphanelerin tapınaklarda yer aldıklarını öğrenmekteyiz. Kitapların konuları ise şunlardır; din ve onunla ilgili törenler, felsefe, tıp, kimya ve siyasal nitelikteki devlet yazışmaları. Ayrıca, Eski Mısır’da tapınaklar sosyal hayatın bütününü içine almaktadır. Her kutsal yerin bir kütüphanesi ve bir okulu bulunmaktadır. Bunlara tablet evi gibi adlar verilmiştir. Bu konuda son olarak şu bilgiyi de ekleyebiliriz. Gizeh kralı Sepseskaf ile ilgili ele geçirilen bir belgede bir kişiye verilen bazı ünvanlar yer almaktadır. Bu ünvanlar ise “kralın dostu” ve “kitaplar evinin kâtibi” şeklindedir.

Sümerlerde kütüphaneleri ele aldığımız zaman, onlarında yine şehir hayatının merkezi olan tapınaklarda yer aldığını söyleyebiliriz. Bu tapınaklarda okul bulunmaktadır, bunlar daha çok din ve devlet adamlarının yararlandığı kütüphanelerdir. Uruk’da 6000 tablet bulunmuştur. Bunların içinde de tapınakla ilgili işlerin düzenlenmesi ve tarım alanlarının işletilmesi konusunda ekonomik nitelikte dokümanlar bulunmuştur. Ayrıca, krallara ilişkin belgeler dikkat çeker. Son olarak “tablet tepesi” adı verilen ve çeşitli tabletlerin bulunduğu rahip- kâtiplerin evleri de ortaya çıkarılmıştır. Ancak buraların kütüphane olup olmadığı henüz tam olarak netleşmemiştir32.

31 Karasu 1995, 117. 32 Yıldız 1985, 8–10.

(31)

5-Hitit Kâtipleri

a- DUB. ŠAR (Kâtipler)

Hitit kâtipleri konusunda öncelikle belirtmemiz gereken, Hitit kültür ve medeniyetine yapmış oldukları büyük katkılarıdır. Boğazköy arşivlerinde bulunan ve son yıllarda ele geçirilen bazı tabletler bizlere Hitit yazarlarının yani kâtiplerin bu yazı sanatı konusunda ne kadar kendilerini geliştirmiş olduklarını göstermektedir. Binlerce yıl geriye gittiğimizde bizleri şaşırtan en önemli unsurlardan birisi, kütüphane sistemine ya da arşivlemeye yakın bir düzenin kurulması, bu tabletlerin korunup, saklanmasıdır. Bunu sağlayan da elbette en önemli saray memurlarından kâtiplerdir. Gerçekten birtakım araştırmaları incelediğimiz zaman kâtiplerin Hitit sosyal sınıfları arasında çok önemli bir konuma sahip olduklarını da görmekteyiz. Bu statünün yanında devletin üst düzey yöneticileri arasında yer aldıklarını da söyleyebiliriz. Buna da kanıt olarak, Hitit devleti ile diğer yabancı devletler arasında yapılan antlaşmalarda tanıklık etmelerini gösterilebilir33.

Toplumda önemli bir konuma sahip olan kâtipler kendi aralarında şan, şöhret, unvan gibi başlık ve çeşitli nişan madalyaları da elde etmişlerdir. “aş Yazıcı” “Yazıcıların başı” ve “kıdemli yazıcı” gibi adlar kullanmışlardır. GAL. DUB. ŠAR bunlar için kullanılan tanımlamalardan biridir34.

Burada belirtmemiz gereken diğer bir husus da, kil tablet parçalarına yazan gerçek yazıcılar olarak adlandırılan kâtipler LU. DUB. ŠAR ya da DUB. ŠAR olarak ima edilirdi.

Unvanlar konusunda son olarak ifade etmemiz gereken husus ise, “LU. DUB. ŠAR. TUR” eklinde tanımlanan “asistan yazımcı” unvanına sahip olan bir yazıcı daha bulunmaktadır. Öğrenci ile tecrübeli yazımcı arasında yer aldıkları bilinmektedir35.

Hititler yazılı belgeleri ile günümüze ulaşan ilk Hint- Avrupalı topluluktur. İşte bu yazılı belgelerin bizlerin eline ulaşmasını sağlayan da Hitit kâtipleridir. Boğazköy arşivleri

33 Bryce 2002, 60. 34 Karasu 1995, 117. 35 Karasu 1995, 118–119.

(32)

incelendiği zaman kanunlardan, kral yazıtları ve yıllıklarından, bazı metinler ve mektuplardan meydana geldiği söylenebilir. Burada mektuplar önemlidir ve bu bağlamda mektuplara yer vermeyi düşünmekteyiz.

Anadolu’da bulunan en eski mektuplar M.Ö. 2. binin ilk çeyreğinde Asur ile Anadolu arasındaki ticareti yönlendiren Asurlu tüccarlar tarafından yazılan ticari mektuplardır. Hitit çağına ait mektupların büyük bir çoğunluğu ise Boğazköy’de bulunmuştur. Sayıları hakkında tam olarak, net bir açıklama yapmamız mümkün olmasa da çoğu parçalı olmak üzere 500 civarında olduklarını söyleyebiliriz. Bunların çoğunun Hititçe yazıldığını görmekteyiz. Uluslar arası antlaşmalar, yazışmalarda ise daha önce de belirttiğimiz Akadça kullanılmıştır. Bu yazışmalarda nadiren Hititçe mektuplara da rastlanmaktadır36. Tarihte bilinen en eski Hitit mektupları Maşat’ta bulunmuştur. Konu olarak ise daha çok “savaş ve yönetim” üzerinde durdukları bilinmektedir

Ele geçirilen bir diğer mektup ise Tawagalawa mektubudur. Hitit dokümanında bu isimle yer alan bu mektubu Hitit kralı III. Hattuşili Ahhiyawa kralına yazmıştır. Yazma amacı ise Hitit döneminde din düşmanı olan Piyamaradu’nun batı Anadolu’daki asi ayaklanmaları hakkında şikâyette bulunmaktır. Ayrıca burada şunu önemle belirmek gerekir, Hitit kralı ile ona bağlı krallıklar arasındaki iletişimde yazımcıların yani kâtiplerin rolü büyüktür.

Boğazköy’de bulunan yazıtların içinde iki ilginç parça ele geçirilmiştir. Yazıtın sahibi ise yapılan incelemeler sonucu Mizramuva adında bir yazıcıdır. Bununla birlikte tabletler incelendiğinde birçok kâtibin varlığından söz edilebilir37.

Ele geçirilen ve incelenen birçok mektuptan çıkarabilecek sonuçlardan birisi de baş kâtibin ön plana çıkan bir yetkili olduğudur. Örneğin, ele geçirilen mektupların birinde Ugarit sefaletinden torunlarını kurtarması için “ Başkâtip “ e yapılan bir rica bulunmaktadır.

Elde edilen belgelerden önemli bir isim karşımıza çıkmaktadır: Şef Kâtip Prens Taki- Sarruma. Baş Kâtip Prens Taki-Sarruma’nın Hitit İmparatorluğu’nun son on yılında hissedilir derecede ekonomik ve politik güç topladığını belgeler göstermektedir. Hitit İmparatorluğu’nun özellikle son on yılının önemli politik gelişmelere tanık olduğu ve Baş

36 Bryce 2003, 69.

(33)

Kâtip Taki-Sarruma’nın bazı gelişmeleri, faaliyetleri rapor etmesi için görevlendirildiği bilinmektedir38.

Hitit yazımcılarının nasıl eğitildikleri konusunda çok fazla bilgi bulunmamasına rağmen, yazıcıların öğretmen-öğrenci ya da sanatçı-çırak ilişkisinde eğitim gördüklerini söylememiz mümkündür. Ayrıca, elde edilen diğer bir bilgi de çoğunlukla yazım mesleğinin babadan oğla geçmesidir39.

Son olarak Hitit yazarlarının eğitimi konusunda kesin bir ifade ile şunu belirtmeliyiz ki; Hitit yazarları iyi bir eğitime sahiptiler. Saray yazışmalarından, devlet sözleşmelerinden, Akadça dilini kullanmalarına kadar birçok kanıt gösterilme imkânı vardır40.

b- DUB. ŠAR. GIŠ ( Ağaç Üzerine Yazan Kâtipler)

Ağaç tablet yazıtları, yazılı Hitit çağı kültürünün zenginliklerinden birini temsil etmektedir. Ancak, korunamadıkları için elimize geçmemişlerdir41.

Çivi yazısı metinlerinden öğrenildiğine göre Hititlerde birçok tahta tablet kâtipleri mevcuttu. Ancak önceden belirttiğimiz gibi Boğazköyü M.Ö. 1200 yıllarında bir yangın tahrip etmiştir. Bu esnada tahta tabletler mahvolmuşlardır42.

Ahşap tabletler üzerine yazan yazımcılar Hitit toplumundaki sınıflandırmalarda çömlek tabletler üzerine yazan yazımcılardan farklılık gösterdikleri için çok önemli bir konuma sahip olamamışlardır. Unvanlarına gelince, “baş tahta tablet yazarı” olarak DUB. ŠAR. GIŠ şeklinde tanımlanırlardır. Burada şunu görmekteyiz ki çömlek tabletlere yazarlarla, ahşap tabletlere yazarların unvanları arasında yakın bir benzerlik söz konusudur.

Hitit yazıcıları önce ahşap tabletlere yazıp daha sonra çömlek tabletlere kalıcılık kazandırmak amacıyla textleri nakletmişlerdir. Bu konuda şöyle bir ayrıntı da söz konusudur.

38 Singer 2003, 344 vd. 39 Karasu 1995, 118 vd. 40 Otten 1956, 179 ; Bryce 2003, 60. 41 Alp 2000, 156. 42 Bossert 1952, 1.

(34)

Ahşap yazıtlar ağırlık konusunda hafif oldukları için yani taşıma kolaylığından dolayı da önemlidirler.

Diğer bir sebep ise eserlerini taşırken çok az zarar görme olasılığı düşüncesidir. Bu ahşap tabletler yazıtlar fırınlanmış tuğlalar ve çömlek tabletler üzerine yapılmıştır. Böylece daha dayanıklı, kalıcı olmaları sağlanmıştır. İhtiyacı duyulduğunda ileride kullanılmak üzere arşivlerde bir arada stoklanırlardı43.

Son olarak şunu belirtmemiz gerekir ki, tahta tablet kâtipleri kil tablet üzerine yazan yazımcılardan daza az öneme sahiptiler ve kral sarayında, kült işlerinde çalışıyorlardı44.

6-Kâtiplerin Hitit Sarayındaki Rolleri

Hitit devleti geniş bir saray teşkilatına sahipti. Elbette sarayın emrinde birçok saray memuru bulunmaktaydı. Bunların içinde en önemlilerinden birisi ise başkâtiptir. Bu kâtibin de sorumluluğunda olan birçok kâtip mevcuttur. Rolleri şöyledir45:

9 Devletin resmi evrakını düzenlemekle sorumlu tutulmuşlardır. 9 Sarayda konuşulan önemli dillere yatkınlıkları bulunur.

9 Kralın fermanlarını, devlet antlaşmalarını ve kanunları yazmışlardır. 9 Devlet arşivini düzenlemişlerdir.

9 Kırılan, bozulan tabletleri kopya etmişlerdir.

43 Karasu 1995, 120vd. 44 Otten 1962, 211.

(35)

III. BÖLÜM

Hitit Kâtiplerinin Günümüz Eğitimine Katkıları

Boğazköy arşivlerinde bulunan ve son yıllarda ele geçirilen bazı tabletler bizlere Hitit kâtiplerinin bu yazı sanatı konusunda önemli bir yere sahip olduklarını göstermişlerdi. Bununla birlikte, Hitit kültür ve medeniyetine de yapmış oldukları büyük katkılar da göz ardı edilemez. Yazı sanatında bu kadar önemli bir yere sahip olan bu yazarlar Hititler dönemine ait tabletleri koruyup, saklamayı başarmışlar ve binlerce yıl sonrasına günümüze ulaşmasını sağlamışlardır. Bu sayede bizler binlerce yıl öncesinin devlet teşkilatı, sosyal hayatı, saray düzeni ve uluslararası ilişkileri hakkında bilgiler edinebilmişizdir.

Tabletler içerisinde kırılan, bozulanları kopya eden yine kâtiplerdir. Bu becerileri sayesinde bu tabletler yıllarca korunmuşlar ve bizlere kadar ulaşmışlardır. İhtiyaç duyulduğunda ileride kullanılmak üzere arşivlerde bir arada bu tabletlerin stoklanması da gerçekten takdire değer düşünce ve becerileridir.

İlk olarak tahta (ahşap) tabletler üzerine yazılıp daha sonra bu textlerin çömlek tabletlere nakledilmesi ve daha kalıcı olması sağlanması da kâtiplere ait bir beceridir. Eğer ki böyle olmasaydı dayanıksız olan ahşap tabletler yanarak vb. durumlarla günümüzde kadar korunup ulaşamayabilirdi. Bizler de Hititler hakkında bu mühim bilgileri öğrenemezdik. Birçok konu aydınlatılmadan karanlık kalabilirdi.

Hitit kâtiplerinin günümüz eğitimine katkılarını incelerken, geçmişten bu yana yazının nasıl en sonki şeklini aldığını ve bunda kâtiplerin etkilerinin neler olduğunu da irdelememiz gerekir.

Tarih bundan beş bin yıl önce yazının icadı ile başlamıştır. Ondan öncesi prehistoria’dır. Tarih öncesinde insanoğlu fizyolojik evrimini tamamlamış olarak on binlerce yıl sözlü kültürler içinde konuşarak yaşamıştır. Taştan ve madenlerden kendilerine araçlar yapmışlar, avcılık ve toplayıcılıkla beslenme gereksinimlerini karşılamışlardır.

Dil simgeler sistemidir. Birtakım sesler birtakım anlara gelmişlerdir. Yazı bu simgeleri simgeleyen bir üst sistem olarak ifade edilebilir.

(36)

Mezopotamya’daki Sümer uygarlığı içinde, hesap tutmak amacıyla önce yalın, sonra karmaşık işaretli ufak çakıl taşları ya da kurutulmuş kil parçaları geliştirilerek çivi yazısına eriştirilen kaydetme sistemi, Eski Mısır’da başka bir yol izlemiştir. Başlangıçta, hepsi resim-yazı niteliğindedir. Ancak, zamanla bu işaretler soyutlaştırılmıştır. Bir kavramı ya da fikri temsil eder olmuştur. Yani, giderek işaretlerin ses değerleri kullanılmaya başlanmıştır. Alfabe sistemine geçilmeden önce ses değerleri heceler halinde yazılmıştır. Bir süre resim ve ses işaretleri birlikte kullanılmıştır. Sonunda, her biri ayrı bir sesi temsil eden harflerde karar kılınmıştır.

Şimdiki Türk/Latin alfabemizin kaynağı ise Mısır hiyerogliflerinden geliştiği düşünülen bir Ön-Sami alfabesidir. Bu yazının bir güney bir de kuzey dalı bulunmaktadır. Güney dalından Etiyopya ve Brahma yazıları türemiştir. Bugün Hindistan’da ve Çin-Hindi ülkelerinde Sanskritçe kökenli dillerin yazımında kullanılan Devanagari Brahmi’den evrilmiştir. Kuzey Sami alfabesinden çıkan iki kol bulunmaktadır: Aram yazısı ve Finike yazısı. Arami alfabeden Arabi, İbrani yazıları gelişmiştir. Finike alfabesinin ilk örneği ise, Girit/Miken uygarlığının Linear B yazısı olan eski Yunan alfabesinin atası olarak kabul edilmiştir. Yunan yazısından Etrüsk ve Kiril alfabeleri türetilmiştir. Latin alfabesi de, Etrüsk yazısından evrilmiştir. 46

Harflerin büyük küçük olarak ayrılması, işlek tarzda yazılması, elyazısında bitiştirilmesi, her alfabede farklı olmuştur. Sağdan sola yazılıp okunan Semitik alfabelerde büyük küçük harf ayrımı yoktur. Ancak, birçok harfin yazımı kelimenin başında, ortasında, sonunda değişmektedir. Yunan alfabesine baktığımızda ise, harflerin soldan sağa yazılıp okunmasından önce çift-sürme denilen bir sistemin denendiği dikkatimizi çeker. Bu sistemde bir satırın soldan sağa, ikincisinin ise sağdan sola dizilmesi sözkonusudur. Çin ideogramları ise daha da farklı bir yapıyı arzeder. Yatay değil dikeyine yazılır ve okunur47.

Görüldüğü gibi yazı günümüzdeki haline gelinceye kadar oldukça zor ve önemli aşamalardan geçmiştir. Elbette biz bu gelişmeleri bile katipler yazımcılar sayesinde öğrenebilmişizdir. Çünkü onlar bu işlere gönül vermiş becerikli insanlardı ki tabletleri korudular, sakladılar, böylece günümüze kadar ulaşmasını sağladılar. Bizlere o yıllar

46 Dinçel 2002, 20 vd. 47 Tunçay 2003, 44.

(37)

hakkında önemli bilgiler aktardılar. Hititler gibi önemli bir devletin nasıl işlediğini, saray hayatının ne şekilde olduğunu, uluslarası ilişkileri daha birçok önemli konuyu öğrenebilmiş olmamız ve yeni nesillere aktarabilmemiz kâtiplerin emekleri ve becerileri sayesinde olmuştur. Geçmişte önemli bir sosyal mevkiye sahip olan kâtipler, günümüzde de bizler için oldukça mühim bir konuma sahiptirler.

(38)

SONUÇ

Hititler, M.Ö. 2000 yıllarında Anadolu’ya gelmişler ve Kızılırmak çevresine yerleşerek bir devlet kurmuşlardır. Devletin başkenti Hattuşaş (Boğazköy) şehridir. Hititlerin siyasi tarihini iki ana başlık altında incelemek mümkündür. Eski Hitit Dönemi ve Hitit İmparatorluğu. Hitit İmparatorluk döneminde özellikle Kadeş anlaşması iki devlet arasında yapılan ilk yazılı anlaşma olması nedeniyle ayrı bir önem taşımaktadır.

Hititlerin yaygın olarak kullandıkları 3 yazı çeşidi bulunmaktadır. Bunlardan birincisi Hitit Çivi yazısıdır. İkincisi ise “ Hitit Hiyeroglif Yazısı “ olarak bilinmektedir. Ayrıca son olarak uluslar arası yazışmalarda kullanmış oldukları Akadçayı belirtmemiz gerekir.

Hitit devlet teşkilatı içerisinde kâtipler önemli bir yere sahiptir. Hitit devletinde var olan geniş saray teşkilatı içerisinde görevli saray memurlarından biri olan kâtipler devletin resmi evrakını düzenlemekle sorumlu tutulmuşlardır. Bununla birlikte kralın fermanlarını, devlet anlaşmalarını ve kanunları yazıyor olmaları da ayrı bir önem taşımaktadır. En mühim becerilerinden biri ise kırılan ve bozulan tabletleri yeniden kopya etmek olmuştur.

Anadolu’da yaşamış ve büyük bir uygarlık kurmuş olan Hititlere ait kültür kalıntıları içerisinde bizler için en önemli sayılabilecek belgeler çivi yazılı tabletlerdir. Boğazköy’de günümüzde kadar yapılmış arkeolojik kazılar sonucunda yaklaşık 25 bin çivi yazılı tablet elde edilmiştir. İşte kâtipler de bu belgelerin saklanması ve korunması gibi konularda birçok yöntem geliştirmişlerdir. Bu tabletlerin içerisinde ahşap tabletler de bulunmaktadır. Bunlar tahrip olma ihtimali göz önüne alınarak çömlek tabletlere ahşap yazıcılar tarafından kopyalanmıştır.

Toplumda önemli bir konuma sahip olan kâtipler kendi aralarında şan, şöhret, unvan gibi başlık ve çeşitli nişan madalyaları da elde etmişlerdir. Başyazıcı, yazıcıların başı, kıdemli yazıcı gibi tanımlamalar, sıfatlar örnek olarak gösterilebilir. Kâtipler sayesinde kütüphane sistemine veya arşivlenmeye yakın bir düzen içerisinde korunmuş olan kıymetli belgeler çağımıza ve de bizden sonraki kuşaklara ulaşabilecek konuma gelmiştir.

(39)

HARİTA VE LEVHALAR LİSTESİ

Harita Ι

Protohistorik Dönem Anadolu (Dinçol 2002, 20 )

Harita ΙΙ

Hitit Çağında Anadolu Kentleri (Alp 2001 )

Levha Ι

Mısır Hiyeroglif Yazısının Evrimi (Dinçol 2002, 21 )

Levha ΙΙ

Resimden Çiviyazısına (Dinçol 2002, 21 )

Levha ΙΙΙ

Maşat Höyük’te Bulunan Hitit Tabletleri (Alp 1991, 76 )

Levha ΙV

Maşat Höyük’te Bulunan Hitit Tabletleri (Alp 1991, 77 )

Levha V

Resim yazılı Tablet (Pulhan 2003, 49)

Levha VI

Hititçe Çivi Yazılı Tablet (Boğazköy) (Pulhan 2003, 51)

Levha VII

Uluburun Yazı Tahtası Takımı (Payton 1991, 90)

Levha VIII

Hititlerden Kalma Bronz Tablet

(40)
(41)
(42)

LEVHA I

(43)

LEVHA II

(44)

LEVHA III

(45)

LEVHA IV

(46)

LEVHA V

(47)

LEVHA VI

(48)

LEVHA VII

(49)

LEVHA VIII

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu derste öğrencinin, Hitit Devleti kurulmadan önce Anadolu’nun siyasi ve kültürel yapısı, Anadolu’da var olan yerel krallıkların birbiriyle olan münasebetleri ve Asur

Maarif Nezareti, Halep vilayetinden gelen bu haberi Müze-i Hümayûn Müdürlüğüne bildirmiştir. Bu kanaate varmasında daha önce orada memuren bulunmuş olan Bedri

Denilenlere göre Elesger'in adıyla ilgili olan &#34;Elesger Gö- zellemesi&#34;, &#34;Elesger Tecnisi&#34;, &#34;Elesger Mühemmesi&#34; adı verilen âşık havagatla-

Buna göre sınıf değişkeni ve Program İle İlgili Eğitim Gereksinimi boyutundan elde edilen değerlerin farklılığı istatistiksel açıdan anlamlı

Genital yerleĢimli SK ile verruka anogenitalis grupları arasında düĢük riskli HPV varlığı açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmadı (p&gt;0.05)... HPV

Kavramsal bozuklu¤u olan hastalar, gündelik hayatlar›n› ba¤›ms›z olarak sürdürebilmek için. yak›nda teknolojiden

Ritüelin geçtiği KBo VI = Bo 2001 no’lu metinde Hitit kadınlarının doğumu gerçekleştirmek için gittikleri bir nevi doğum evinde doğum sandalyesine oturdukları