A K $ A
m
" A K Ş A M "
IN I B Ü Y Ü K E D £ & i
A
<V
K F T
/
Mnharrir neden aetismigori
Yaşar Nabi Fayır diyor ki:
“Edebiyatımız bugün bîr kabuk değiştirme devresi
ne girmiş bulunuyor. Yeni kıymetler yok değil fakat
yerleşmiş kıymetler yok.
Bu da, edebiyatta yeni
hamleler yapıldığı, yeni bir estetiğin sanata hâkim
olduğu zamaplar için tabiî görülmek lâzımdır,,
Anketi yapan: Sadeddin GUKÇEPINAR |
Genç mnharrir ve edebiyatçı Yaşar Nabi Nayır’ı Varlık mec muası idarehanesinde ziyaret ettim. Çalıştığı odanın eşyası mütevazı idi. Fakat muhtelif dillerde yazılmış kıymetli eiltle- lerin sıralandığı kitap rafları buraya asil bir manzara veri yordu.
Onu, yeni harflerle ve el ya- zısiyle yazılmış bir kitabın müs veddelerini okurken buldum. Bu, ihtimal bir roman müsved desi idi. Sahibi de belki henüz meçhul, fakat geleceğin iftihar edeceği bir sanatkâr, yahut da alelade bir heveskâr olmalı idi.
—Tercüme eserlerin hepsin de bu iyi tesiri beklemek müm kün müdür?
— Tercüme edilen eserler a - rasında gerek asılları gerek ter cümeleri bakımından son dere ce aşağılık bir zevki temsil eden ler pek çoktur. Her İyi hareke tin bir fire tarafı olması tabiî dir. Telif eserler için de vazi yet aynı değil midir? Telif e- serler lehine olmak üzere ter cüme cereyanım durdurmak is tiyenler bundan hangi nevi te lif eserlerin faydalanacağını dü şünüyorlar mı? Meselâ son se nelerde roman verilmedi diyo ruz. Halbuki millî roman namı altında harıl.harıl eserler çık maktadır. Tercümeleri durdur mağa çalışırken varlığı ile yok luğu müsavi bu türlü bir millî edebiyatın ekmeğine yağ sür mekten çekinmemiz lâzımdır. Nisbetleri gözeterek bir kıyas lama yapacak olursak kalitenin tercüme eserlerde daha çok gö ze çarptığını Labul etmemiz lâ zımdır. Milli Eğitim Bakanlığı nın klâsikler serisi bu bakım dan memlekete büyük bir hiz met olmuştur.
— Kitap yerini artık gazete lere bırakmış olabilir mi?
— Bir zamanlar tiyatronun devrini tamamlayıp yerini sine maya bıraktığı iddia edilmişti. Bu da onun gibi bir şey. Kita bın yeri başka, gazetenin baş kadır. Fakat bugün bizim için yeni olan bir demokrasi hayatı nın İlk zamanlarda kitabın aley hine, mecmua ve gazetenin le hine bir muvazenesizlik doğur muş olması muhtemeldir. Za manla bu cereyan durulur sa nıyorum. Hiç bir memlekette ve hiç bir devirde kitap ortadan kalkmış değildir ki böyle bir â- kıbete uğrıyacağımızdan kork mamız için oir sebep bulunsun. Yalnız gazete ve mecmuaya da yanacak bir kültürden Allah bl zi korusun!
Bugünkü şartlarla iyi
sanatkâr,
yetişebilir mi?
— Memleketimizin bugünkü şartlan iyi sanatkâr yetişmesi ni teşvik edecek m ahijette mi dir?
— Katiyen değildir. Edebiyat çının, yetişmek için muhtaç ol duğu esas unsur okuyucudur. O kuma yazma bilenlerin istatis tik rakamlarında çoğalmasına bakmayınız. Maalesef okuyucu düne nazaran çoğalmış değil dir. Bunun başlıca mesulü, o - kullarda yerleşmiş olan öğre tim sistemimizdir. Türkçe ve e- debiyat dersleri, çocuklarda e- debiyat zevki yaratması lâzım gelirken bugün tutulan yollar, bunun tam tersi bir netice ve riyor. Gençler Türkçeyi adama kıllı öğrenemedikleri gibi ezber letilen bir sürü kaideler ve te rimler yüzünden edebiyata da düşman kesiliyor. Sanatın kıy metini bilen iyi yetişmiş edebi yat öğretmenlerimizin bu sis tem ve programlardan uzaklaş tıkları nisbette muvaffak olduk larını görmüyor değiliz. Amma ne çare, yüzde onunun bu yol da çalışması faydalı neticeler verse bile yüzde doksanının e- mekleri heba olmakla kalmı yor, netice itibariyle zararlı da oluyor.
Eski edebiyatla bu günkü e- debiyat arasında bir uçurum a- çılmıştır. Lise gençliğine anlı- yamıyacakları ve sevemiyecek- leri bir eski edebiyatı zorla öğ retmek bahasına, onları yaşı- yan edebiyattan soğutuyoruz. Dolayısiyle okuyucu ile yaşıyan edebiyatın arası açılıyor. Yeni yetişen sanatkârlar için bun dan daha fena şartlar tasavvur olunabilir mi? Devletin kâğıt fi atlerini ucuzlatmak, sanat m ü kâfatlan tesis etmek gibi yollar dan edebiyatımızın gelişmesine yardımlarda bulunması temen niye değer amma, bence asıl ya pacağı iş, okullarda sadece o - kuyup yazmasını bilen değil, o (Arkası 8 inci sahifede) , Yaşar Nabi Nayır ile konuş
mak, bilhassa genç sanatkârla rımız hakkında fikirlerini öğ renmek bizim için mühim ola caktı. Çünkü yeni edebiyatı o- nun kadar yakından takib eden şöhret yapmış başka bir mu harrir gösterilemez. Onun bü yük bir itina ile muntazaman çıkardığı Varlık dergisi, genç kalemlerin toplandığı âdeta ye ni bii Serveti Fünun mecmua sıdır. Bu sebeble Yaşar Nabi’yi, gençleri etrafında toplaması ve yeni edebiyatımızdaki değerleri tanıtmak için devamlı surette yazması bakımından, Tâlimi Edebiyat müellifi merhum Re- caîzade Ekrem beye benzetirim.
Roman ve hikâye
Çok alâkalandığı yeni edebi yattan söz açarak:
— Roman ve hikâye sahasın da yeni kıymetler yetişmediğin den şikâyet ediliyor Bu görüş doğru mudur? Edebiyatımızın bugünkü vaziyetini nasıl bulu yorsunuz? diye sordum.
— Edebiyatımızda bir gerile me olduğundan hakikaten çok bahsedenler var. İlk bakışta bu telâkki, haklı gibi görünüyor amma esaslı bir tetkike girişe cek olursak vaziyetin daha baş ka olduğunu anlarız. Bence ede biyatımız bugün bir kabuk de ğiştirme devresine girmiş bulu nuyor. Yeni kıymetler yok de ğil, fakat yerleşmiş kıymetler yok. Bu da edebiyatta yeni hamleler yapıldığı, yeni bir es tetiğin sanata hâkim olduğu zamanlar için tabiî görülmek lâzımdır. Yeni bir sanat görü şünü temsil eden kıymetlerin kendilerini halka tanıttırmaları ve şöhret kazanmaları elbette ki kolay olmıyacaktır.
Roman sahasında bir buhran karşısında bulunduğumuz şüp hesizdir. Gençler arasında he nüz kuvvetli rom ancı'ar çıkma dı. Fakat eski romancılarımızın da bugün artık yeni bir değer teşkil edecek eserler vermedik lerini görüyoruz. Bu. bence ro manın sükûn ve istikrar zaman lannda gelişen bir edebî nevî olması yiizündendir. Bugünün sanatkârı, büyük bir romana çalışmak için bir iki senesi ni verebilecek kadar huzur için de olmasa gerek. Şu halde ro mansız oluşumuzun kabahati genç nesilde değildir. Bu, içinde bulunduğumuz siyasî ve içtimai umumî şartlarm icabıdır.
Buna mukabil hikâye sahasın da edebiyatımızın hiç bir dev rinde görülmemiş bir inkişaf karşısında bulunduğumuzu zan nediyorum. Yalnız dediğim gi bi genç hikayecilerin kendile rini geniş kütleye maletmeleri biraz uzun sürmeğe mahkûm dur gibi görünüyor. Bugünkü ta mnmı.ş hikayecilerimizin imza larından henüz büyük okuyucu kütleleri habersizdir. Fakat bu keyfiyet bu hikâyeciieıin, eski fıstadlardan seviye bakımından hiç aşağı olmamalarına bir m â ni teşkil etmez. Hattâ diyebili rim ki garb ölçüsünde bir sanat anlayışiyle, bunlar çok daha i- lerf bir seviyenin mümessilidir ler.
Şiir sahasında
vaziyetimiz
— Ya yeni şairler?
— Şiirimiz için de aynı şeyi söyliyeceğim. Bugünkü Türk şi iri çok canlı, çok çeşitli saha larda durmadan gelişme
lıaliıı-Yaşar Nabi Nayır
dedir. İsterseniz buna kaynaş ma da diyebiliriz. Ergeç duru lacak olan bu kaynaşmanın e - debiyatımıza çok kuvvetli yeni şairler hediye etmiş vc etmekte olduğunu inkâr edemeyiz.
— Bir nesil önceki şairlerle bugünküler arasında ne fark vardır?
— Aruzun son ve şanlı mü messilleri Yahya Kemal ile Ah met Hâşimi Dir kenara bıraka cak olursak hece ve daha sonra serbes nâzımla yazmış olan şa irler arasında bir kıyaslama, bü yük bir farkla bugünün lehine bir netice verir. Cahit Sıtkı Ta- rancı’yı aruz sonrası devrinin en büyük siması sayıyorum. Fa kat yeni şiirimizde ondan baş ka daha bir çok. kıymetler yetiş mektedir.
Her gün büsbütün yeni imza lar şaşırtıcı parıltılarla karşımı za çıkmakta devam ediyor. Yal nız bunun farkında olmak İçin edebiyatı günü gününe takip etmek şarttır.
— Yeni şairlerin yarma inti kal edeceklerine kani misiniz?
— Eskilerden o kadar boş ve kıymetsiz imzalar bugüne kal mış ki bugünkü çok daha kuv vetli sanatkârların yarma kal maması için hiç bir sebep gör müyorum.
— Edebiyatımızın gelecek yıl lardaki vaziyeti hakkında ne düşün üyorsunuz ?
— Bugünü bir kabuk değiş tirme devri olarak kabul etti ğime göre yeni yetişen sanat kârların asıl büyük eserlerini, bilhassa roman sahasmda, an cak yarm verebilecekleri tabiî dir. O halde yarm la n ümidimizi kesmek için bir sebep olmasa ge rek. Bugünkü genç hikayecile rimizi, yarm kuvvetli birer ro mancı olarak görebileceğimizi tahmin ediyorum.
Edebiyattaki verim
sizliğin sebepleri ve
tercüme eserler
— Edebiyat sahasındaki ve rimsizliğin sebepleri nedir?
— Bu sahada bir verimsizlik varsa bu daha ziyade keyfiyete ait değil kemmiyete ait olmak lâzım gelir. Fa kat az eserle karşılaşıyo ruz. Banım sebebi de sanatkâr ların eserlerini neşretmek im kânlarından mahrum oluşudur. Yeni sanatkârlar, ne kadar kuv vetli olurlarsa olsunlar yeni sa nat zevki halk arasında yayıl madıkça bir müddet daha bu halin devam edeceği şüphesiz dir. Telif eserler arasında kali tesiz yayınların pek çoğalmış olması da okuyucuları tercüme eserlere rağbet ettirmektedir.
— Tercüme romanlar edebî zevki yükseltmiş midir?
— Tercüme eserlerden şikâ yet ettiğimi sanmayın. Bir müddet için telif hayatına bü yük bir darbe vurmuş olsa da on seneden peri neşriyat haya tımıza hâkim olan tercüme bol luğunun edebî zevkimizde pek büyük müsbet tesirleri olduğu na kaniim. O itibarla bu cere yanın, zararından çok faydası olmuştur. Lisan bilmeyen yeni sanatkâr namzetlerimiz bu eser leri okuyarak olgunlaşıyor ve daha iyi yetişiyorlar.
Muharrir neden
yetişmiyor ?
(Ba.şCarafı 5 inci sahifede) kııyan bir nesil yetiştirmek ol malıdır. Gezdiği, yürüdüğü yer de, tramvay /e vapurda elinden kitabı düşürmiyen ecnebileri gördükçe bizdeki münevverlerle onların arasındaki farkın üze rinde düşünmek lüzumunu duy malıyız.
Telif hakları
— Milletlerarası telif hakları anlaşmasına girmemize taraf tar mısınız?
— Bazı arkadaşların bundan bekledikleri parlak neticelerin meydana geleceğini hiç ummu yorum amma, esas itiba riyle anlaşmıya girmemize ta raftarım. Medenî dünya dışın da kalan tek millet olamayız ve olmamalıyız tabii. Fakat bu an laşmıya girer girmez, telif ha yatımızın birdenbire umulma dık gelişmeler g ö s te r g e li h a yaline kapılırsak çubuR^nkısa ra uğrıyacağamızı sanıyorum. Bir genç sanatkârın mukabilin de bir şey istemeden verdiği e- seri basmağa yanaşmıyan tabi in, okuyucular tarafından tu tulacağını tahmin ediyorsa, 2-3 yüz liralık tercüme hakkına 2-3 yüz liralık da telif hakkını ilâ ve ederek yine tercüme eseri basmakta ısrar edeceğinden şüp he mi edersiniz? Bu anlaşmıya girmemizin kitapçılık sahasında büyük tepkileri olacağını san mıyorum amma gazete ve m ec mualarımızı hayli güç duruma düşüreceğine şüphe yoktur. Tek resmi ve tek makaleyi sahibine sormadan basamamanın ne de mek olduğunu tabiî onlar ben den iyi takdir ederler Faydası şudur ki, milletlerarası telif hak la n piyasasında pahalı ödenen meta, sanat kıymeti olanlar de ğil, ticari kıymeti olanlardır. Ha kikî sanat eserlerinin tercüme hakkını bedava alabilirsiniz a- ına, ticarî bir spekülâsyon m ev- * zuu olan milyonlarca nüsha bas mış pespaye bir eserin tercü me hakkı tabiatiyle pahalıya mal olur. Bu keyfiyet, belki ki tapçılarımızın tercüme sahasın da daha değerli eserlere rağbet etmelerine vol açabilir.
Dil meselesi
— Bugünkü dil kargaşalığı e- debiyatımızm inkişafına mâni olabilir mi?
— Bugün dilimizde iki aşırı cereyan karşısındayız: Biri e s kiyi muhafaza hususunda gös terilen taassup, öteki de öz
Türkçe adı altında nalk dilin den büsbütün ayrı, sunî bir dil yaratma hevesi. Zamanın er geç tasfiye edeceği bu iki anormal cereyanın dışında bugünün sa natkârı en iyi yolu seçmiştir. O, halkın konuştuğu dibe yazıyor. Neeski.neyeni dönen mdan Ne eski, ne yeni kitabi edebiya tın taraftarıdır. Hiç bir devir de edebiyatımız bugünkü kadar halk diline yaklaşmamıştır. A - ma uzun zaman yayılmış olan