• Sonuç bulunamadı

Tiyatro hatıraları :49:Gurbette duyulan hoş seda

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Tiyatro hatıraları :49:Gurbette duyulan hoş seda"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Sağdan: Vasfi Rıza, Muhsin Ertuğrul, Kemal Küçük, Emin Beliğ, Neclâ, i. Galip Arcan, Fahire.

TİYATRO HATIRALARI : 49

GURBETTE DUYULAN HOŞ SEDA

Vasfi Rıza ZOBU

Kahire’de ilk temsil gecesi... Yabancı bir

t

if '■ memlekette; Türkçeyi az bilen ve hiç bilmeyen seyicilerin ço- yabancı insanların karşısında..

i" ğunluğu teşkil ettiği bir salonun sahnesinde.. Biz

: Türkçe konuşacağız. Hem de oynayacağımız bir

vodvil. Lafımızı anlamaz, böylece de mevzuu Jcavraya- maz!.. Neyimize gülecek bu halk?. Oyuna değil de hali­ mize mi?. Ya güldüremezsek?. Tuhaflık yapıyorum, es- pirili konuşuyorum vehmine düşmüş soğuk birtakım in­ sanlar vardır: onların haline döneceğiz!..

(2)

Yıl 1928. D a rü lb ed ayi'in M ısır turnesi. Kahire'd e Türk se fa ­ retinde sa n a tk â rla r şerefine verilen çay ziyafetind en sonra. V a sfi Rıza diyor ki: «B akın , şimdi tanıyab ild ikle rim i size sa y a y ım : ö n sırad a sağ ta ra fta üçüncüden itibaren Neclâ, Bedia M uvahhit, M ısır Büyükelçim iz M uhittin P aşa, Şaziye ve Fahire. ikinci sırad a 2. Küçük Kem al, 3. M uhittin P a şa ­ nın oğlu Seyfi (şim di ecnebi bir uçak şirketinin m üdürü­ d ü r), 5. Behzat, 7. Bendeniz. 8. M ahmut M orali. Üçüncü sırad a 1. M uhsin Ertuğrul, 2. i. G a lip A rcan , M ahm ut'un a rk asın d a ki Emin Beliğ. Dördüncü sırad a birinci fesli, A rap âlem inin meşhur aktör ve rejisörü Yusuf Vehbi. Bıyıklı a d a ­ mın sağ ınd aki de Kemal Gürm en. Şah ısların ı tanıd ıklarım da v a r içlerinde am a, şimdi isim lerini h atırlayam ıyo ru m .»

(3)

seyirci kaplamıştı. Yalnız biz değil, sefaretimiz de; etra­ fımızı çevreleyen Mısır’lı Türkler de ümitsizdi.. Reklam­ sız, propagarıdasız gelmiş «meçhul» bir topluluk!..

6 nisan 928 tarihli Elmuhadenet gazetesi üç sütun­ luk yazısında diyorki:

«Bu sene Mısır’a bir İngiliz temsil heyeti geldi. İn­ giltere’nin en maruf ve muktedir heyeti olan bu toplu­ luk, Mısır Maarif Nezaretinin davetiyle Shakespeare’in bazı eserlerini sahneye koydu. Bunu duyan Sinyor Mus- solini derhal muktedir bir İtalyan heyetinin hazırlanma­ sını emretti. Hattâ telgrafların haber verişine göre sa­ natkârları bizzat intihap etti. Heyete bir milyon liret

tahsisat verdi ve Kont Modrane’nın başkanlığı altında bu heyeti yola çıkardı- Mısır’da bütün takdir ve tah­ minlerin üstünde başarı gösteren bu heyet, dünyaca bi­ linen şöhretine rağmen, aylarca reklamlar yaptı; yap­ tırdı. Bütün gazetelerde kendisinden bahsettirdi. Mem­ leketin her köşesini muhtelif şekil ve surette ilânlarla doldurdu... Dekorlara ait tafsilat, elbiselere dair malu­ mat, artistlerin iktidarını öven neşriyat herkesi teshir etmiş; onları görmeye mecbur etmişti... Şimdi de Darül- bedayi geliyor... Ne Türkiye basınında makaleler çıktı; (demek aleyhimizdeki neşriyatı görmemişler; buna da şükür!) ne de Mısır’a gelen Darülbedayi, nasıl bir he­ yettir; artistler kimlerdir; temsildeki kuvvet ve kudret­ leri ne derecededir; hattâ hangi eserleri temsil edecek­ lerdir: bunlara dair maalesef hiç bir malumat verilme­ di!.. Hattâ başka milletler propagandaya lüzum görme­ miş olsalardı bile, Türk temsil heyeti yalnız bu birinci ziyaret münasebetiyle olsun, ciddî bir propagandaya muhtaçtı..» ..

I

Jj* * a rŞ i

L S ¿ A * »

(4)

HİSSE-İ ŞAYİA'da: Vasfi Rıza ZOBU, Sevil ULUYOL, Necdet YAKIN, Kemal TÖZEM.

Sanki eski devrin muhalif siyasileri gibi, memleket­

ten çıkıp, Mısır’a iltica ediyormuşuz havası içinde yap­ tığımız bu turne; herkesi hayrete düşürmüştü. Günler sonrası davet, verilecek ziyafetlerde, usulden olan nu­ tuklarla da bu şaşkınlığı ifade eden sözleri dinleyeceğiz. Hal böyle iken salonun yarıdan fazlasının seyirci tara­ fından doldurulması sevinmeye değer bir durumdu... Çünkü: sade lehimizde yapılmamış bir reklamsızlık de­ ğil, Türk tiyatrosu ve dolayısıyle Türk’ün ve Türkiye’nin aleyhine ( ilâ maşallah) birçok menfaat düşkünleri, elle­ rinden gelen kötü ve aleyhte propagandayı en çirkin şe­ kilde yapmış bulunmakta idiler.

Aynı gazete, başka bir sütununda şu haberi de ver­ mekte:

(5)

«Vaktiyle Darülbedayi namı altında, Türk temsil he­ yeti sıfatıyle Mısır’a gelmiş -falanca ve filancalar gibi- ( şimdi ölmüş olduklarından isimlerini yazmıyorum) Türk haysiyeti millîyesiyle katiyen alâkadar olmamış; bilakis Türk tiyatroculuğunu maskaralıktan ibaret ola­ rak zihinlere yerleştirmiş birtakım maceraperestlerin elim hatıratını Mısır’lıların dimağından silip çıkarmak bu yeni heyetin omuzlarına yüklenmiştir... Türk tiyat­ roculuğu namı altında dolandırılmadıklarını göstermek, anlatmak yine Darülbedayi artistlerinin ehliyetli elleri­ ne emanet edilmiştir. Daha yakın mazide kapı kapı do­ laşarak Darülbedayi müessis veya azası sıfatıyle para

C A N A V A R SO FRA SI

(Le Repas des Fauves) Piyes 3 Perde Yazan: Vahé KATCHA Türkçesi: Mahmul Sait KILIÇÇI

Sahneye koyan: Kemal TQZEM Dekor: Victor . . . . Brigitte ¡VLancet . Dan Wilker . Timacotte . . . Pierre . . . . Françoise . . . Doktor . . . . Curt Kaubach Bülent ERBAŞ AR . . Erdoğan GEMİCİOĞLU . . Giil GÜLGÛN . . Necdet M ah fi A Y R A L . . İsmet A Y Ersan UYSAL - Kâzım HÜN . Gülistan GÜ ZEY . . Okan B İLG Ü T A Y ■ ■ Aslan A LT IN Askerler:

Metin ÇEKM EZ - Kâzım HÜN - Ümit İMER - Yaşar YILM AZ

Asistanlar: Ersan UYSAL - Engin ULUDAĞ

(Bu piyesin oynama hakkı Alain Bernheim temsil­ cisi ONK Copyright Ajansından satın alınmıştır.)

(6)

I

toplamış, neticede (tiyatroya o gece bilet alanlar geldiği halde para toplayanlar) ya tiyatronun semtine uğrama­ mış veya piyesin birinci perdesinde paydos borusunu çal­ mış serserilerin âbide-i seyyiâtını yıkmak: « hakikî Türk Darülbedayi heyetinin» namuslu ve muktedir artistler­

den kurulu olduğunu bu kere Mısır’lılara tastik ettirmek muhterem Darülbedayi heyetine düşen bir millî ve va­ tanî vazifedir.»

Oyun perde perde o kadar çok alkışlandı, halk o ka­ dar «cûş-ü hurûşe» geldi ki: sonunda salon âdeta bir nümayiş meydanına döndü. Parterde ve localarda, kadın, erkek herkes ayağa kalkmış; alkışların çınlamaları ara­ sında her lisandan: Türkçe, Arapça, Fransızca, İngiliz­ ce takdir ifade eden kelimeler bir feryat halinde idi.. Siz de tahmin edersiniz ki: biz de bayılacak hale geldik, ağlamaklı olduk..

İkinci temsil başka bir hava yarattı. Muhsin Ertuğ- rul’un, emsali görülmemiş bir tarzda oynadığı «Cehen­

nem» piyesindeki o harikulâde muvaffakiyeti salonu bir­

birine kattı...

«La bourse Egyptienne» gazetesinin yayınladığı ma­

kaleden bir parçayı naklediyorum:

«Ertuğrul Muhsin Bey tarafından büyük bir maha­ retle adapte edilmiş olan sosyal bir Türk dramıdır ki: Türk artistlerinin bütün meziyetlerini ortaya koymuş­ tur. Seyirciler yalnız eserin edebî değerini değil, aynı zamanda sanatçıların zarif ve ustaca oyunlarını da sey­ retmiş ve hayran kalmışlardır. Artistler eserdeki rolle­ rini çok iyi anlayarak oynamışlar; en ufak teferruatına kadar ruh hallerini bize anlatmışlar ve uzun uzun alkış toplamışlardır... Dün akşam Türk tiyatrosundan Avru- pakâri, modern bir temsil seyretmekten büyük bir zevk duyduk. Sahnede tabiîliğe ustaca yer veriliyordu. Sanki tiyatro oynamıyorlar, evlerinde yaşıyorlarmış gibi oyun oynuyorlardı... işin tuhafı: dün akşam Kürsâl tiyatro­ sundaki seyircilerin çoğu Türkçe bilmedikleri halde mev­ zuu kolaylıkla kavradılar ve oyunun sonuna kadar ka­ larak Türk sanatçılarını alkışladılar. Bir kelime île söy­ lemek lazım gelirse: Darülbedayi temsil heyeti, yeni Tür­ kiye’ye şeref kazandıracak kadar mükemmeldi.»

(Arkası 19. sayfada)

Referanslar

Benzer Belgeler

Güvenirlik bölümünde olduğu gibi, ayırt ediciliğin belirlenmesinde de tüm çalışma grubu yerine yaş grupları temel alınmıştır. Testin geneli boyutunda,

Reid ve arkadafllar›ysa, k›ta ölçüsündeki uzakl›klarda kurulu çok say›da radyo teleskoptan oluflan Çok Genifl Tabanl› Dizge’yle (VLBA) radyogiriflim

özellikle (Goldene Apfel-K~z~l Elma, 35-73 sah.) mitinin ele al~nd~~~~ bölüm, bu konuda okuyucuya yeni veriler getirecek baz~~ sorunlar~~ ayd~nlatacak güçte de~il, kitabta ele

Kris- tal silisyum güneş gözelerinden farklı olarak amorf si- lisyum güneş gözelerinde p ve n tabakalarının (˜20- 30nm) arasında, bu iki tabakadan çok daha kalın olan

daha çok küçük memurların, idinin ehli olmadığı, işini benim­ semediği, çalışmadığı; çalışsa bile semereli olmadığı yolundadır. Bir yerde veya bir

İlk Dünya Kadın Konferansının 1975 yılında başlaması ve 1975-85 yıllarının kadının 10 yılı ilan edilmesi ile kadın konusu dünya gündeminde yerini almış ve bundan

1961 Anayasası'nın hazırlığı sırasında ve daha sonraki dönemde yine Ankara Rad- yosu’nda hazırladığım ve Türkiye Radyoları’ndan yayımlanan ya­

Titre edilebilir asit miktarı (%) bakımından 78 genotipin değerleri Çizelge 4.2’ de verilmiştir. Suda çözülür kuru madde miktarı bakımından 78 genotipin