• Sonuç bulunamadı

After Landslide in Rize 'Traumatic Grief': Three Case Studies

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "After Landslide in Rize 'Traumatic Grief': Three Case Studies"

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Rize'de Heyelan Sonrasý 'Travmatik Yas': Üç

Olgunun Sunumu

After Landslide in Rize 'Traumatic Grief' : Three Case Studies

Fatma Gül Helvacý Çelik1, Çicek Hocaoðlu2 1Uz.Dr., Muþ Devlet Hastanesi, Muþ

2Prof.Dr., Recep Tayyip Erdoðan Üniversitesi Psikiyatri AD, Rize

SUMMARY

Mourning process is responding as a psychological process to any loss or change. Traumatic grief is sym-toms and reactions, which occur in people who lost a lovedone's sudden and as a result of violent death. Traumatic grief effects the natural grief process with the sudden and terrificloss. This traumatic impact is a risk for the occurrence of physical and psychiatric disorders. In this study, on 27 August 2010, which 12 people died in the town of Rize Gündogdu after the landslide, the 3 cases who admitted with symptoms of traumatic grief that lost relatives in the same family, with a review of the literature is presented.

Key Words: Traumatic grief, natural disasters, losses

ÖZET

Yas tutma süreci, herhangi bir kayýp ya da deðiþikliðe psikolojik olarak yanýt verme sürecidir. Travmatik yas ise sevilen bir kiþinin ani ve þiddet içeren bir þekilde ölümü sonucunda bu kaybý yaþayan kiþilerde ortaya çýkan belir-ti ve tepkilerdir. Travmabelir-tik yas doðal yas sürecini, kaybýn beklenmedik ve dehþet uyandýrýcý olmasý ile etkiler. Buradaki travmatik etki bedensel ve ruhsal hastalýklarýn oluþmasý için bir risktir. Bu çalýþmada 27 Aðustos 2010 tarihinde Rize ili Gündoðdu beldesinde yaþanan ve 12 kiþinin yaþamýný kaybettiði heyelan sonrasý yakýnlarýný kaybeden, travmatik yas belirtileri ile baþvuran, ayný aile-den olan 3 olgu literatür bilgileri eþliðinde sunulmuþtur. Anahtar Sözcükler: Travmatik yas, doðal afet, kayýp (Klinik Psikiyatri 2015;18:130-136)

(2)

GÝRÝÞ

Yas tutma süreci, herhangi bir kayýp ya da deðiþik-liðe psikolojik olarak yanýt verme sürecidir. Lindemann, yasý kendine has semptomatolojisi ve seyri olan bir sendrom olarak tanýmlamýþ ve "yas kayýpla baþlayan, duygusal, biliþsel, davranýþsal, bedensel ve sosyal alanlarda deðiþimlerle belir-lenen, dikkatle izlenmesi ve ele alýnmasý gereken karmaþýk bir süreç, bir yaþantýdýr' demiþtir. (Bremer ve ark.2009) Kayýptan sonra ortaya çýka-cak olan yas normal ve doðal bir tepkidir. Bu durum ilk olarak Freud tarafýndan 'yas ve melankoli' adlý yazýsýnda açýklanmýþtýr. Depresyonla yas arasýnda benzerlikler bulmuþ, kendine saygýnýn ise yas sürecinde zedelenmediðini belirtmiþtir. Birey kaybýn ardýndan biyopsikososyal bir deðiþim içine girer (Clewell 2004). Yas, kayýp yaþantýsýna verilen yeniden yapýlanma tepkisi olarak tarif edilebilir. Bu tepkiyle bireyin kaybe-dilenle olan iliþkisine yatýrdýðý enerjisi kayýp dýþýn-daki yaþama aktarýlýr. O halde yas tepkisi yaþan-masý gereken aðrýlý bir vazgeçiþtir. Ayrýca Freud bu doðal tepkiye müdahale etmemek gerektiðini öne sürmüþtür (Clewell 2004). Elisabeth Kubler Ross (1969) kayýptan sonra sýrasýyla inkar, öfke, pazarlýk, depresyon ve kabul olmak üzere beþ aþamadan geçildiðini vurgulamýþtýr. Bolwby ve Parkes (1970) da benzer biçimde kayýptan hemen sonra bireyde ani bir þok, donukluk dönemi; sonrasýnda yoðun bir üzüntü, öfke ve kaybýyla iliþkili bir inkar dönemi ve ardýndan da dezorganizasyon ve umutsuzluk döne-minin takip edeceðini belirtir. Bireyin bu süreçlerde ruhsal yapýsýnýn yeniden düzenlendiði gözlenir. Yas sürecinde yaþanan bu evreler sýralý bir gidiþ sergilemez ve evreler arasýnda keskin sýnýrlar yoktur. Kiþi evreler arasýnda zaman zaman gidiþ geliþler gösterebilir. Genellikle tek bir döngü (inkar, öfke, pazarlýk, depresyon, kabul) yeterli olmaz ve döngü tekrarlayabilir (Kubler Ross 1969). Yas sürecinin temel iþlev dönemlerinin birinde takýlma olmasý, þiddet ve süre bakýmýndan farklýlýk göstermesi, yasýn anormal bir þekil aldýðýný gösterir (Worden1991). Patolojik yas ile kiþinin sosyal yaþantýsýnýn kalitesi ve miktarýna raðmen temel his, baðlanma figürünün ölümü üzerine bireyin hayat-taki yalnýzlýk hissidir. Uzamýþ, anormal, karmaþýk, patolojik ve çözülmemiþ yas terimleri eþanlamlý olarak kullanýlmaktadýr (Özçetin 2000, Çelik ve

Sayýl 2003, Yýlmaz ve ark.2009). Patolojik yas alt tipleri kronik, gecikmiþ, abartýlmýþ ve maskeli tiplerdir. Abartýlý ve yoðun yas reaksiyonu, eski çözümlenmemiþ yas, yetersiz yas reaksiyonu ve yas öncesi uzamýþ süreyi içeren gecikmiþ yas Worden (1991) tarafýndan tanýmlanmýþtýr ve araþtýrmacýlar bu maddeleri anormal kýsa yas reaksiyonu olarak isimlendirmiþ, farz edilen özelliklerini tanýmlama-da yeterli veriler elde edememiþlerdir. Worden (1991), yasýn abartýlý yas reaksiyonu ve uyum bozu-cu davranýþý içerdiðini; maskeli yasýn da yetersiz yas reaksiyonu ile somatik ve psikiyatrik semptom-larýiçerdiðini belirtmiþtir. Yas DSM -IV ve ICD-10 da klinik problem olarak tanýnmýþtýr. Fakat her iki taný sistemi de yasýn anormal sonuçlarýný mevcut olan diðer hastalýk kategorilerine dahil etmiþtir. DSM-IV-TR major depresif atak E taný ölçütünde '' bu semptomlar yasla daha iyi açýklanamaz, yani sevilen birinin yitirilmesinden sonra bu semptomlar 2 aydan daha uzun sürer ya da bu semptomlar belir-gin bir iþlevsel bozulma, deðersizlik düþünceleriyle hastalýk düzeyinde uðraþýp durma, intihar düþünceleri psikotik semptomlar ya da psikomotor retardasyonla belirlidir '' þeklindedir. DSM-5'te ise yas sonra geliþen major depresif bozukluklarýn, yas sonucu geliþmeyen major depresif bozuklulardan faklý olmadýðý gerekçesi ile bu madde tümden kaldýrýlmýþ, yani yastan sonra major depresyon tanýsý koymak için 2 aylýk bekleme süresi ortadan kalkmýþtýr. Sonuç olarak mevcut psikiyatrik termi-noloji halen kronik yas tepkisini baðýmsýz bir varlýk olarak kabul etmemektedir (Maercker 2007). Patolojik yasýn taný sýnýflandýrmalarýna dahil edilmesi gerekmektedir, çünkü yasýn alýþýlmadýk tepkilerini vermede geçerli DSM-IV ve DSM-5 kriterleri yetersizdir. Bununla birlikte patolojik yas diðer psikiyatrik tablolarla duygusal uyuþukluk (TSSB-travma sonrasý stres bozukluðu) ve benlik hissinin azalmasý (MDB-major depresif bozukluk) gibi semptomlarý paylaþýr, patolojik yasý olan hasta-lar ya görmemezlikten gelinir ya da tam ohasta-larak karþýlamayan DSM-IV-TR ve DSM-5 teki psikiya-trik tanýlardan birini alýrlar. Tipik olarak kayýpla ilgili uzamýþ ve alýkoyucu tepkiler, her ikisinin de örtüþen semptomlarý olmasý sebebiyle MDB ya da TSSB tanýsý alýrlar. MDB ve TSSB nin her ikisinin de patolojik yasla örtüþen semptomlarý olmasýna raðmen, yeni taný sistemi patolojik yasýn, ölen yaký-na olan baðlanmanýn ölümle birlikte daðýlmasý ile oluþan emosyonel ayrýlýðýn yoðun hissedilmesi

(3)

sonucu geliþen semptomlarý tanýmlamaya yardýmcý olacaktýr. Travmatik yas ise kiþinin sevdiði bir yakýnýný aniden beklenmedik þekilde kaybetmesi sonucu geliþen tepkiler ve bu tepkilere baðlý olarak kiþinin yaþantýsýnda aile-arkadaþ iliþkilerinde ve mesleki-sosyal iþlevselliðinin önemli derecede etk-ilenmesi olarak tanýmlanabilir (Zissok ve ark. 2010, Simon ve ark.2011). Çalýþmalarda kayýp sonrasý ortaya çýkan travmatik yasýn, travma sonrasý stres bozukluðu, major depresyon, panik bozukluðu, yaygýn anksiyete bozukluðu gibi farklý ruhsal bozukluklarýn yaný sýra bedensel hastalýklarýn geliþmesindeki önemine ve psikososyal iþlevlerdeki bozulmaya dikkat çekilmektedir. TSSB hastalarý ve yasý olan hastalar içerik bakýmýndan benzerlikler göstermektedir. Bu hastalýk ailesi ' strese tepki sendromlar' olarak isimlendirilmiþtir (Maercker ve Znoj 2010).Komplike (karmaþýk) yas ile TSSB grubu hastalýklar ya da 'strese tepki sendromlar' arasýnda deðerlendirilen travmatik yas farklý özel-likler içermektedir. Travmatik yasýn çekirdek belir-tileri ayrýlýk anksiyetesi ve travmatik stres belirti-leridir (Jacobs, 1999). Horowitz (1997), patolojik yasýn, bir tür 'strese yanýt sendromu' olduðunu ileri sürmüþtür. Patolojik yasta ortaya çýkan inkar, kýzgýnlýk, þok, kaçýnma tepkisizlik, bir geleceðinin olmadýðý hissi, güvenliðinin parçalandýðý hissi semptomlarýnýn travma sonrasý stres bozukluðu semptomlarý ile benzerliðine dikkati çekmiþtir. Bundan dolayý Prigerson (1997) patolojik yas için travmatik yas teriminin kullanýlmasýný önermiþtir. Buradaki travma kelimesi, ayrýlýk yaþantýsýnýn trav-matize edici potansiyeline de iþaret eder. Böylece travmatik yas teriminin, patolojik yastaki hem trav-matik yaþantý semptomlarýný hem de ayrýlýk yaþan-týsýnýn ortaya çýkardýðýsemptomlarý tanýmlayabile-ceðini ileri sürmüþlerdir. Diðer taraftan Keesee ve ark.(2008) bildirdiðine göre; Raphael ve Martinek (1997) travmatik yas terimini, ölümün deprem fiziksel saldýrý gibi travma sonrasý stres bozukluðu taný kriterlerinde tanýmlanan travmatik yaþantýlarla olmasý durumunda ortaya çýkan patolojik yas için kullanýlmasýný önermiþlerdir. Ülkemizde doðal afetler, kazalar, aile içi-toplumsal þiddet, çatýþma gibi durumlar çok sayýda ani beklenmedik kayba neden olmaktadýr. Buna göre travmatik yas görülme oraný yüksektir. Ancak kayýp nedeni ile destek almak için baþvurularýn yeterli olmadýðý gibi, bu alanda hizmet veren çalýþanlarýn da konu ile ilgili bilgileri sýnýrlýdýr. Bu nedenle travmatik yas

taný ölçütlerinin belirlenmesi, erken taný ve saðaltým, risk etmenlerinin bilinmesi, duyarlý birey-lerin önceden fark edilmesi olasý yeti yitimbirey-lerini önleyecektir. Özellikle kaybýn beklenmedik oluþu, ölüm biçimi (þiddet içeren ölümle, ölümün önlenebilir olduðunu düþünmek) ölen kiþi ile iliþki, sosyal destek, kiþilik özellikleri, daha önce geçir-ilmiþ travmatik yas, depresyon öyküsünün olmasý, eþ zamanlý ortaya çýkan stresler travmatik yas geliþi-mi için önemli risk faktörleri olarak deðer-lendirilmektedir. Bu çalýþmada 27 Aðustos 2010 tarihinde Rize ili Gündoðdu beldesinde yaþanan ve 12 kiþinin yaþamýný kaybettiði heyelan sonrasý yakýnlarýný kaybeden, travmatik yas belirtileri ile farklý tarihlerde baþvuran, ayný aileden olan, farklý klinik özellikler sergileyen üç olgu sunulmuþtur. Olgu 124 yaþýnda kadýn hasta, bekar, lise mezunu, çalýþmýyor, ailesi ile Rize' de yaþayan kadýn hasta içe kapanma, insanlardan uzaklaþma, evden çýk-mak istememe, aðlama isteði, uyuyamama, hayat-tan zevk alamama, bir þey yemek içmek istememe, genel isteksizlik þikayetleri ile psikiyatri poliklin-iðine baþvurdu. Hastanýn 27 aðustos 2010 tarihinde Rize ili Gündoðdu beldesinde meydana gelen selde heyelana tanýk olduðu ve heyelanda babasý ile dedesini kaybettiði öðrenildi. Olay akþamý babasý, dede ve anneanneden gelen telefon sonrasý onlara yardým etmek için evden çýkmýþ ve ertesi sabah sahile vurmuþ olarak cesedi bulunmuþ. Hasta özel-likle babasýna çok özlem duyuyor ve olayý kabullen-emiyormuþ. Hayatýn anlamsýz ve boþ olduðunu, çok baðlý bulunduðu babasýnýn kaybý sonrasý adeta bir parçasýnýn yok olduðunu düþünüyor, genel bir güvensizlik duyuyor ve ölümle ilgili öfke, acý ve huzursuzluk hissediyormuþ. Geleceðe yönelik bek-lentisinin olmadýðýný söylüyordu ve hastanýn niþan-lý olduðu, yakýn bir zamanda düðün planlandýðý fakat þu an bunu istemediði öðrenildi.

Ruhsal durum muayenesinde kendine bakýmý azalmýþ, yaþýnda görünümlü, göz temasý kuran has-tanýn bilinci açýktý, yönelim kusuru yoktu. Konuþma hýzý kýsmen azalmýþ ve alçak ses tonundaydý. Duygudurumu çökkün, duygulanýmý depresifti. Kayýpla ilgili konuþmalar sýrasýnda duygulanýmda kaygý yönünde artma gözlenmekteydi. Algýlamada herhangi bir patolojik bulgu saptanmadý. Soyut düþünce korunmuþtu. Bellek iþlevleri, dikkat ve konsantrasyonu azalmýþtý. Yargýlama ve gerçeði

(4)

deðerlendirme yetisinde bozukluk yoktu. Düþünce sürecinde: çaðrýþýmlarý düzenli, düþünce içeriðinde; depresif temalar ve baba ile ilgili düþünceleri mev-cut. Dýþa vuran davranýþlarý ve benlik saygýsý azalmýþ olarak saptandý.Yapýlan psikometrik deðerledirme sonucu Hamilton Depresyon Derecelendirme ölçeði 26 puan , Travma Sonrasý Stres bozukluðu Taný Ölçeði' 53 puan, Olay Etkisini Deðerlendirme Ölçeði' 32 puan olarak belirlenmiþtir.

Olgu 272 yaþýnda kadýn hasta, dul, okur-yazar, ev hanýmý, Rize' de yaþayan hastanýn uyuyamama, yaþadýðý olay ile ilgili rüyalar görme, yaþamak iste-meme, hiçbir þeyden zevk alamama þikayetleri mevcuttu. Hasta ayný aileye mensuptu ve vefat eden kiþilerin hastanýn eþi ile damadý olduðu öðre-nildi. Olay günü evleri selin ortasýnda kalan hasta damadýný arayarak yardým istemiþ, damadý yardým için gelmiþ ve eþi ile kendisini evden çýkarmýþ, daha sonra evlerinden çýkan bir grup insanla birlikte üçü selden kaçmaya çalýþýrken, daha hýzlý gidip önde olan eþi ve damadý ile birlikte on kiþi o sýrada mey-dana gelen sel ve heyelana kapýlmýþ, arkada kalan anneanne ve bir grup kiþi ise kurtulmuþ. Damadý ve eþinin cesetleri ertesi sabah sahile vurmuþ ve damadýnýn cesedi bir süre arama sonrasý bulunmuþ. Hasta damadýný arayarak çaðýrdýðý için suçluluk ve piþmanlýk duyuyormuþ. Ayrýca olayý yer yer rüyalarýnda tekrar yaþýyormuþ.

Ruhsal durum muayenesinde yaþýnda görünümlü, kýlýk kýyafeti sosyokültürel durumu ile uyumlu, özbakýmý hafif azalmýþ, göz temasý kuran hastanýn bilinci açýktý, bellek ve yönelim kusuru yoktu, bil-iþsel yetileri doðaldý. Duygulanýmý ve duygudurumu depresif idi. Kayýpla ilgili konuþmalar sýrasýnda sýkýntýda artýþ oluyordu. Algýlamada herhangi bir patolojik bulgu saptanmadý. Soyut düþünce korun-muþtu. Yargýlama ve gerçeði deðerlendirme yetisinde bozukluk yoktu. Düþünce sürecinde: çaðrýþýmlar düzenli; düþünce içeriðinde ise depresif temalar, eþi ve damadý ile ilgili düþünceler, suçluluk düþünceleri ve piþmanlýk mevcuttu. Dýþa vuran davranýþlarý ve benlik saygýsý azalmýþ olarak sap-tandý. Yapýlan psikometrik deðerlendirme sonucu Hamilton Depresyon Derecelendirme ölçeði 21 puan , Travma Sonrasý Stres bozukluðu Taný Ölçeði' 61 puan, Olay Etkisini Deðerlendirme Ölçeði' 27 puan olarak belirlenmiþtir.

Olgu 349 yaþýnda kadýn hasta, dul, ilkokul mezunu, ev hanýmý, ailesi ile birlikte Rize' de yaþayan has-tanýn þikayetleri mutsuzluk, isteksizlik, uyku düzen-sizliði, sýkýntý hissi idi. Hastanýn ayný aileye mensup olduðu ve selde vefat eden kiþilerin eþi ile babasý olduðu öðrenildi. Ayrýca Trabzon'da akromegali tanýsý ile takip edilen hastanýn selden bir gün önce beyin ameliyatý olmasý planlanmýþ fakat ertelendiði için ayný gün Rize' ye dönmüþler ve ayný gece sel sonrasý heyelan meydana gelmiþ.

Ruhsal durum muayenesinde yaþýnda görünümde, kýlýk kýyafeti sosyokültürel durumu ile uyumlu, özbakýmý yerinde, göz temasý kuran hastanýn bilin-ci açýktý, yönelim kusuru yoktu. Biliþsel yetileri doðaldý. Duygudurumu depresif olan hastanýn affekti durumu ile uygunsuzdu. Kayýpla ilgili konuþmalar sýrasýnda duygulanýmda deðiþiklik gözlenmedi. Algýlamada herhangi bir patolojik bulgu saptanmadý. Soyut düþünce korunmuþtu. Yargýlama ve gerçeði deðerlendirme yetisinde bozukluk yoktu. Düþünce sürecinde: çaðrýþýmlar düzenli; düþünce içeriðinde depresif temalar, eþi ve özellikle kýzýnýn durumu ile ilgili düþünceleri mev-cuttu. Dýþa vuran davranýþlar ve benlik saygýsý nor-mal olarak saptandý. Yapýlan psikometrik deðer-lendirme sonucu Hamilton Depresyon Derecelendirme ölçeði 19 puan , Travma Sonrasý Stres bozukluðu Taný Ölçeði' 48 puan, Olay Etkisini Deðerlendirme Ölçeði' 24 puan olarak belirlenmiþtir.

BULGULAR

Daha önce herhangi psikiyatrik öyküleri olmayan, öz ve soygeçmiþlerinde özellik bulunmayan heye-landan yaklaþýk 1.5 ay sonra psikiyatri poliklin-iðimize baþvuran hastalarýn ayrýntýlý psikiyatrik deðerlendirmesi sonucu her üç olguya DSM-IV'e (Amerikan Psikiyatri Birliði (1994) göre major depresyon tanýlarý konularak antidepresan ilaç tedavisi baþlandý ve düzenli kontrollere çaðýrýldý. Özellikle birinci ve ikinci olguda travmatik yas tanýsý öncelikli olarak düþünüldü. Üçüncü olgu ise maskeli yas olarak deðerlendirildi. Hamilton Depresyon Ölçeði, travmatik yaþantýlarý deðer-lendirmekte kullanýlan ' Travma Sonrasý Stres bozukluðu Taný Ölçeði' ve ' Olay Etkisini Deðerlendirme Ölçeði'nden alýnan puanlar da

(5)

tanýyý destekler nitelikteydi. Hastalarýn halen mev-cut tedavi ve kontrolleri devam etmektedir

TARTIÞMA

Lindemann, yasa ruhsal ve bedensel belirtileri olan kesin sýnýrlý bir sendrom olarak yaklaþmýþtýr (Bremer ve ark.2009) . Bu sürece ait beþ patogno-monik özellik tanýmlamýþtýr ve bunlar bedensel sýkýntýlar, ölene ait þeylerle uðraþ, suçluluk, düþ-manca tepkiler ile sürüp giden davranýþ örüntü-lerinin deðiþtirilmesi þeklindedir. Yasýn bazý belirti-lerinin þizofreniye benzer olabileceðini belirtmiþ ve bu durumu 'aðýr yas' olarak isimlendirmiþtir. Ayrýca sað kalanlarýn çoðunun sonradan herhangi yas semptomu göstermediðine dikkat çekmiþ ve buna ''gecikmiþ yas' ' adý verilmiþtir. Maercker ve Znoj'un( 2010) bildirdiðine göre Lindemann'ýn bu yazýsý patolojik yas tepkisini ilk açýklayan bilimsel yazýdýr. Jacobs(1999), travmatik yasý, sevilen bir kiþinin ani ve þiddet içeren bir þekilde ölümü sonu-cunda bu kaybý yaþayan kiþilerde ortaya çýkan belir-ti ve tepkilerin toplamý olarak tanýmlamaktadýr. Kayýptan sonra ortaya çýkacak olan yas normal ve doðal bir tepkidir, travmatik yas ise bu doðal süre-ci, kaybýn beklenmedik ve dehþet uyandýrýcý olmasý ile etkiler. Buradaki travmatik etki bedensel ve ruh-sal hastalýklarýn oluþmasý için bir risktir. Sezgin veark.(2004) bildirdiðine göre Olgun-Özpolat ve Yüksel (2001) ile Sencer (2001)in çalýþmalarýndaTürkiye'de doðal afetler, kazalar, aile içi-toplumsal þiddet, çatýþma ve savaþlar çok sayýda anibeklenmedik kayba neden olmaktadýr.Bu olgularda da travmatik olay sel felaketi ve sonrasýn-da geliþen heyelandýr.Yasýn doðal sürecini ve kayba yönelik uyumu; ölen kiþinin kimliði (yakýnlýðý ve aralarýndaki iliþki), ölen kiþi ile iliþkinin doðasý (çatýþmalar, yatýrýmlar, baðlanma biçimi), ölüm biçimi(normal, özkýyým, kaza, cinayet) ile travmatik ya da beklenmedik oluþu, geçmiþ kayýplarýn varlýðý, kaybý yaþayanýn kiþilik özellikleri (cinsiyeti, yaþý, zorluklarla baþ etme biçimi, biliþsel yaklaþým biçi-mi, baðlanma biçibiçi-mi, inanç ve deðerler), sosyal destek ve yas sürecinde oluþan sýkýntýlar etkiler (Worden 1991). Ayný aile üyesi olan üç olgu da iki yakýnýný travmatik ve beklenmedik bir þekilde kay-betmiþ ve beklendiði üzere doðal yas süreci bozul-muþ, çözülme süreci gecikmiþ ve travmatik yas ortaya çýkmýþtýr. Ýlk olguda duygusal donukluk, geleceðe iliþkin anlamsýzlýk hissi, duygusal tepkisiz-lik, ölümü kabulde güçlük, hayatýn anlamsýz ve boþ olduðu hissi, bir parçasýnýn yok olduðu hissi, emniyette olmama, güvensizlik hissi, ölümle ilgili aþýrý öfke, acý ve huzursuzluk ile ölüm düþünceleri mevcuttur. Hasta yasýný abartýlý bir þekilde yaþa-makta ve durum sosyal, mesleki ve genel yaþamý ile ilgili konularda iþlevsellik kaybýna neden

olmak-tadýr. Hastanýn babasýyla olan iliþkisinin doðasý ve kiþilik özellikleri ile olayýn beklenmedik ve trav-matik bir biçimde oluþu, olgunun yasýnýn çözüm-lenmesini zorlaþtýrmýþ, hastada iþlevsellik kaybý ile ek psikiyatrik sorunlarýn ortaya çýkýþýna zemin hazýrlamýþtýr. Öyle ki olgu birkaç ay sonrasý için planladýðý düðününü ve geleceðe yönelik planlarýný ertelemiþtir. Ýkinci olguda ise ölümü kabulde güçlük, güvensizlik, huzursuzluk gibi travmatik yas semptomlarý yanýnda daha belirgin olarak suçluluk ve piþmanlýk ile acý hissi tespit edilmiþtir. Hasta hayatta kaldýðý için acý çekmekte ve piþmanlýk ile suçluluk hissetmektedir. Bu durum da yas sürecinin çözümlenmesini zorlaþtýrmakta ve ek psikiyatrik problemlere yol açmaktadýr. Üçüncü olgu ise eþinin ve babasýnýn ölümü sonrasý tüm sorumluluklarý üzerine almýþ, kýzý ve annesi ile birebir meþgul olmak durumunda kalmýþtýr. Hastada görülmesi beklenen hiçbir yas belirtisine rastlanýlamamýþ, affekti durumu ile uygunsuz olarak tespit edilmiþtir. Hasta olayýn oluþ biçimini ayrýntýlý bir biçimde verirken olayýn biliþsel yönünü aktara-mamýþtýr. Ayrýca bu durum sanki baþka birinin baþý-na gelmiþ gibi anlatmýþtýr. Hasta yadsýma, yansýtma, bölme ve yalýtma gibi savunma düzenekleri kullan-makta, yasýn doðal sürecini yaþayamamaktadýr. Bu da ilerleyen dönemde hastanýn yasýný yaþayamadýðý için daha farklý ruhsal ve bedensel problemlerle karþý karþýya gelebileceðini düþündürmektedir. Ayrýca hasta ayný gün ameliyat olmasý gerekirken, ameliyatý iptal edildiði için eþi ile birlikte Rize' ye geri döndüðü ve o akþam sel felaketi meydana geldiði için kendini suçluyor olabilir. Jacobs'a (1999) göre, ayrýlýk anksiyetesi belirtileri ve trav-matik stres belirtileri travtrav-matik yasýn çekirdek semptomlarýdýr. Uyuþukluk ve inanamama gibi ilk belirtiler TSSB taný ölçütlerine benzerken; özlem, kaybedileni arama, kayba baðlý aþýrý yalnýzlýk hissi gibi semptomlarý benzersiz olarak kabul etmiþtir. Prigerson 'a göre de (1999a,b), TSSB tanýsýnda önemli olan hipervijilans ve kaçýnma ölçütleri, trav-matik yas tanýsýnda daha az özgüldür. Marwit'te benzer þekilde TSSB ve komplike yasýn bazý belirti-lerinin ve öncülük eden faktörlerin çakýþtýðýný söylemiþ ve farklýlýklarýna da dikkat çekmiþtir (Marwit, 1991). Her üç olguda da travmatik yas ile uyumlu olarak hipervijilans ve kaçýnma davranýþýn-dan ziyade, yas için daha özgül olan kaybedilen yakýnýna özlem, ölen kiþi sonrasý hayatta kaldýðý için suçluluk duygularý, ölümü kabullenememe gibi semptomlar ile depresif belirtiler belirgindir. Travmatik yasta kaybedilen yakýný ile iliþkili deney-imlerle ilgili acý ve tatlý anýlar ve bunlarýn biliþsel-duygusal deðerlendirilmeleri ile birlikte kaybedilen yakýna duyulan özlem bulunur. Travmatik yasta kaybý hatýrlatýcý durum ve düþüncelerden kaçýnma ile durumu kabullenememe, diðer insanlardan uza-klaþma, hissizlik, geleceðe iliþkin anlamsýzlýk hissi,

(6)

duygusal tepkisizlik, ölen olmadan da yaþamýn anlamlý olabileceðini hayal edememe, bir parçasýnýn yok olduðu hissi, dünyanýn darmadaðýn olduðunu düþünme, emniyette olmama, güvensizlik hissi, ölen kiþiye zarar verdiðine iliþkin gerçek olmayan düþünceler, ölümle ilgili aþýrý öfke, acý ve huzursuzluk þeklindedir. Özellikle ilk olguda babanýn kaybýna yönelik kabullenememe ve yukarý-da belirtilen semptomlar belirgin olarak gözlen-mektedir. Ýlk olgu için abartýlý yas düþünülebilir. Ýkinci olgu ise eþinin ölümünden ziyade damadýnýn ölümü ile ilgili suçluluk ve piþmanlýk duygularýný belirgin olarak yaþamaktadýr. Son olgunun ise maskeli yas yaþadýðý söylenebilir. Yazýnda intrauterin bebeklerini ya da çocuklarýný kaybeden kadýnlarda, eþlerini kaybeden dullarda, yaþlý bireylerde travmatik yas çalýþmalarý mevcuttur ve TSSB ile benzer þekilde travmatik yasýn da kadýn-larda daha sýk gözlendiði düþünülebilir. Bunun sebebi ise kadýnlarýn baðlanma biçimi, anne ve çocuk arasýndaki iliþki, kadýnlarýn olayý algýlayýþ biçimi, yalnýzlýk ve güvensizlik durumlarýnýn kadýn-larda daha belirgin olmasý, kadýnýn eþinin kaybý sonrasý yaþayabileceði toplumsal ve sosyal sorunlar, maddi kaygýlar, sosyal desteðin yetersizliði sayýla-bilir. Üç olgunun da kadýn olmasý yazýn ile uyum-ludur. Her üç olgudaki travmatik etki bedensel ve ruhsal hastalýklarýn oluþmasý için bir risktir. Travmatik yas ile ilgili risk faktörlerinin bilinmesi, olgularýn taný ve tedavisinde önemlidir. Özellikle kaybýn beklenmedik oluþu, ölüm biçimi (þiddet içeren ölümle, ölümün önlenebilir olduðunu düþünmek) ölen kiþi ile iliþki, sosyal destek, kiþilik özellikleri, daha önce geçirilmiþ travmatik yas, depresyon öyküsünün olmasý, eþ zamanlý ortaya çýkan stresler travmatik yas geliþimi için önemli risk faktörleri olarak deðerlendirilmektedir. Yas, kayýp karþýsýnda normal olarak geliþebilen bir süreç olarak kabul edildiðine göre rutin olarak tedavi gerekmez ve travmatik yas tanýsýnýn konulmasý için beklenmelidir. Travmatik yas tanýsýnda zaman konusu tartýþmalý olmakla birlikte iki aydan önce bu tanýnýn konulmasýnýn uygun olmadýðý görüþünde uzlaþma vardýr (Jacobs 1999). Üç olguda da belir-tiler iki aydan uzun sürmüþ ve özellikle ilk olguda belirgin iþlevsellik kaybýna neden olmuþtur. Travmatik yas tanýsý alan olgularda, yaþam kalitesinde belirgin düþme olduðu, eþ tanýlýdurum-larýn sýk görüldüðü (depresif bozukluklar, anksiyete bozukluklarý, uyum bozukluklarý, kiþilik bozukluk-larý ve TSSB), intihar riskinin arttýðý saptanmýþtýr. Yine Silverman ve ark. (2000) eþlerini kaybeden kiþilerde travmatik yas tanýsý alan vakalarýn (% 63) fiziksel-sosyal- mental iþlevlerinin hem taný almayan gruba hem de major depresyon grubuna göre daha kötü olduðu bildirilmiþtir. Benzer þekilde iki olgu da eþlerini travmatik bir þekilde kaybetmiþ ve bu olgularda travmatik yas geliþmiþtir. Ýlk

olgu-da süreç abartýlý bir biçimde yaþandýðý için intihar düþüncesi ve diðer mental problemler yönünden yakýn takibi önemli olabilir. Nitekim yazýnda yakýnýný kaybeden bireylerde kaybýn yýldönüm-lerinde intihar fikri veya eylemi olduðu görülmüþtür (Hocaoðlu 2009).

Sonuç olarak, travmatik yas olgularý farklý klinik görünümler sergileyebilir, farklý yeti yitimlerine yol açabilir, farklý klinik seyir sergileyebilir. Travmatik yas halen taný sistemlerinde yer almamakta, tam olarak belirlenmiþ taný ölçütleri bulunmamaktadýr. Bu durum travmatik yas olgularýnýn yeterince tanýnmasýna ve tedavisinin yapýlabilmesine engel oluþturabilmektedir.Travmatik yas olgularýnýn ve riskli gruplarýn erken saptanýp ayýrt edilmesi ve takipleri ile daha erken ve özgün tedavi olmalarý saðlanabilir, tablonun sýklýðý azalabilir, daha iyi bir prognoz, iþlevselliðin daha çabuk düzelmesi ve nor-mal hayata daha erken ve komplikasyonsuz dönüþ saðlanabilir. Ayrýca riskli bireylere yönelik koruyu-cu saðlýk hizmetleri ile destek hizmetleri de planla-narak, travmatik yas geliþiminin önlenmesine çalýþýlabilir. Tüm bunlarýn yapýlabilmesi için trav-matik yas taný kriterlerinin ve travtrav-matik yasa yatkýnlaþtýrýcý faktörlerin belirlenmesi gerekmekte-dir. Travmatik yas henüz açýklýða kavuþturulmamýþ birçok yönüyle araþtýrýlmayý beklemektedir.Bu nedenle çalýþmamýzýn bu alanda yapýlacak çalýþ-malara katký saðlayacaðý inancýndayýz.

Yazýþma adresi: Prof. Dr. Çicek Hocaoðlu, Recep Tayyip Erdoðan Üniversitesi Týp Fakültesi Psikiyatri AD. cicekh@gmail.com

(7)

KAYNAKLAR Amerikan Psikiyatri Birliði (1994) Psikiyatride Hastalýklarýn

Tanýmlanmasý ve Sýnýflandýrýlmasý El Kitabý, Dördüncü Baský (DSM IV), Washington DC, Çeviren Köroðlu E, Hekim Yayýn Birliði, Ankara.

Bowlby J, ParkesCM (1970) Separation and loss within the fam-ily. In E. J. Anthony&C. Koupernik 305 (Eds.), Thechildin his family: International year book of child psychiatry and allied professions New York, Wiley, pp. 197-216.

Bremer A, Dahlberg K, Sandman L (2009) Experiencing out-of hospital cardiac arrest: significant others' life world perspective. Qual Health Res, 19:1407-20.

Clewell T (2004) Mourning beyond melancholia: Freud'spsychoanalysis of loss. J AmPsychoanalAssoc, 52:43-67. Çelik S, Sayýl I(2003) Patolojik yas kavramýna yeni bir yaklaþým: travmatik yas. Kriz Dergisi, 11: 29-34.P

Hocaoðlu Ç (2009) Yýldönümü Ýntiharlarý: bir olgu sunumu. Kriz Dergisi, 17:33-37

Horowitz (1997) Diagnostic criteria for complicated grief disor-der.J Psiychiatry 154:904-910.s

Keesee NJ, Currier JM, Neimeyer RA(2008) Predictors of grief following the death of one'schild : the contribution of finding meaning. J ClinPsychol, 64:1145-63.

Kubler RE (1969) On Deathand Dying, New York: New York : The Mac millan Company.

Jacobs S (1999) Traumatic Grief Diagnosis, Treatment and Prevention, Intheseries in Trauma and Loss, Taylor&Francis Maecker A (2007) When grief becomes a disorder. Eur Arch Psychiatry Clin Neurosci., 257:435-436.

Maercker A, Znoj H (2010) The younger sibling of PTSD: sim-ilaritiesanddifferencesbetween complicated grief and posttrav-matik stres disorder. Eur J Psychotraumatol, 1: 5558

Marwit SJ (1991) DSM-III-R, Grief Reaction sand a call for Revision, Professional Psychology: ResearchandPractice, 22: 75-79.

Sezgin U ve ark.(2004) Ne zaman travmatik yas tanýsý konur? Ne zaman tedavi baþlar? Klinik Psikiyatri;7:167-175.

Silverman GK, Jacobs SC, Kasl SV ve ark.(2000) Quality of life impairments associated with diagnostic criteria for traumatic grief. PsycholMed. 30:857-62.

Simon NM, Wall MM, Keshaviah A ve ark. (2011) Informing the symptom profile of complicated grief. Depress Anxiety, 28:118-26

Worden JW (1991) Grief Counselling and grief therapy: A handbook for the mental health practitioner (2nd ed.). London: Springer.

Özçetin A (2000) Diyarbakýr Bölgesinde yas ve din iliþkisi, Düþünen Adam Dergisi, 13:12-18.

Prigerson J(1996) complicated grief as a disorder distinct from bereavement related depression and anxiety A replication study. Am J Psychiatry, 153:1484-86.

Prigerson J(1997) traumatic grief as a risk factor for mental and

physical morbidity, Am J Psychiatry, 154:616-623

Prigerson J(1999a) Consensus Criteria forTraumatic Grief: A Preliminary Empirical Test. Br J Psiychiartry174:67-73 Prigerson J (1999b) Criteria for Traumatic Grief and PTSD. Br J Psychiatry, 174: 560-61.

Yýlmaz A ve ark.(2009) Genel týbbi duruma ikincil cinsel kimlik bozukluðu ile baþvuran yas olgusu. Türk Psikiyatri Dergisi, 20:188-96.

Zisook S, Simon NM, Reynolds CF ve ark. (2010) Bereavement, Complicated Grief, and DSM, Part 2: Complicated Grief.J Clin Psychiatry 71:1097-98._

Referanslar

Benzer Belgeler

Lavie’ nin İsrail’de yaptığı çalışmada; trafik kazası, savaş ile ilişkili ve kasır- ga mağdurlarından oluşan 88 kişilik TSSB grubu ile kontrol grubunu

babasının kültürü arasında, gelgitlerle dolu bir çocuk­ luk geçiren yazar, şimdi ailenin büyüklerinden biri olarak geriye bakarken, bir dönemi acı ve tadı anıla­

Bizim, ailece ve bundan tam yarım asır önce, Eyübü ziyare­ timizde, büyük annemin, ablam için ve benim için alarak kıı pa arabasının içine doldurduğu

ABD ve Japon üniversiteleriyse daha kısa ama daha karmaşık olduğu için Sanger ekibini yavaşlatacak çalışmalar üzerinde yo- ğunlaşmışlar.. Ortaklığın

Fenelzin, alprazolam, klonazepam ve fluoksetin gibi panik bozukluðunda etkili olan birçok ilacýn sosyal fobi tedavisinde de etki- li olmasý yaný sýra panik bozuklukta hala

SSRI'larla yapýlan ilk kontrollü çalýþmada Van der Kolk ve arkadaþlarý (1994) fluoksetini iki farklý travma grubunda denemiþ ve savaþ dýþý travmaya maruz kalanlarda bu

Örneðin birinci eksende BTADB ikinci eksende sýnýrda kiþilik bozukluðu alan vakalar, histerik psikoz ve akut stres bozukluðu ile BTADB iliþkisi, kültürel özellikli

Çalışmada değişkenler olan OEÖ-R, TSHKB, TSBE ve TSBE alt ölçekleri düzeylerinin, katılımcılarda deprem nedeni ile aile üyelerinde, yakın aile üyelerinde