TT;.
Y
A siz Nurullah Berk, sizin de yüzü nüz aynı kemerlerin arasından gü lüm süyor artık, hem de aynı bahçe lerdeki anılarınızın, klm lerlnklyle sarmaş- dolaş olduğunun farkına bile varamadan.Sizin zamanınızda da kırmızı eşofm anlı kızlar koşar mıydı aynı yollarda?
Tablolarınızdaki usta istiflerin geometri sinde, rüzgârsız dünyalardan fışkırm ış gibi duran sarı ayçiçekleri, arı duru bir denge nin yırtıcı koşulara kulak asm adığını fıs ıl dıyor gibi... Sanatta k iş iliğ i, kasırgalara bulaştırmama çabasının yeniliğinde, ka vislerden kurtarmaya uğraştığınız figürle rinizle, kendinize özgü ne değişik bir dün yanız vardı. Çalışkan ve alçakgönüllü ya şam ınızla, geçip gittiğiniz bahçelerde do nup kalm ış olan hayaliniz, hiçbir doyum- suzluğa tutsak olm am ış görgülü bir kalen derlikle gülüm süyor halâ...
Eski Roma bahçelerinden arta kalm ış kemerlerde, birbirlerinden habersiz olarak aynı yerlerden geçm iş dostların çehrele ri...
Nerdedir o kemerler, bir avuçlük göl ve ondan uzayan küçük dere?
O suyun içinde yüzen yeşil başlı ördek lerle kıyısın da dolaşan güvercinler, ger çekten var mı,, yok mu?
Ve belki de hiçbir yeşil derinlikte koş muyor kırm ızı eşofm anlı genç kız.
O labilir.
Nedense ben üç dostu da, demir par maklıkları işlem eli, altın yaldızlı kocaman bir kapının arkasındaki bir bahçede, küçük bir göl kıyısına yarım daire biçim inde otur tulm uş, ince sütunlu kemerlerin arasında, gülümserken görüyormuş gibiyim .
İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi Ta h a Toros Arşivi