• Sonuç bulunamadı

Ayaş Camilerinde Mimari Özellikler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ayaş Camilerinde Mimari Özellikler"

Copied!
22
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ayşe ERSAY YÜKSEL

*

*Çukurova Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Türk İslam Sanatları Tarihi Ana Bilim Dalı, Adana

1. Giriş

Mimari yapıların, toplumların sosyo-kültürel, siyasi, tarihsel, ekonomik arka planı ile ilişkisini yansıtan önemli örnekler olduğu kabul edilmektedir. Ankara’nın ve buna bağlı olarak da Ayaş İlçesi’nin Selçuklular, Beylikler, Ahiler ve Osmanlılar Dönemi’ndeki tarihsel gelişimi cami mimarisinin kökenini oluşturan dinamiklerin ortaya çıkmasına ve şekillenmesine kaynaklık etmiştir. Bu bağlamda Ayaş cami ve mescitleri yapısal özellikleri ile tarihsel, sosyolojik ve kültürel geçmişinin bazı özelliklerini taşımaktadır.

Araştırmada, Ayaş’ta Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde dini yapıların genel özellikleri, mimari, plan, malzeme ve süslemeleri özet olarak verilecektir. Bu özellikler arasındaki benzerlik ve farklılıklar Ayaş camilerinin mimari üslubu açısından değerlendirmeye alınmıştır. Bu çalışmanın amacı Ayaş cami ve mescitlerinin detaylarına yer veren kataloglarını çıkarmak değildir. Amacımız bir envanter kaydı oluşturmadan ziyade, ele aldığımız Ayaş cami ve mescitlerinin mimari ve tezyini özelliklerini ortaya koyarak, bu üslupların diğer bölgelerde yer alıp almadığını araştırmak ve bunu nedenleriyle birlikte sorgulamaktır. Bu çalışmadaki camiler Ayaş İlçe merkezi yanında köylerindeki cami ve mescitlerini de kapsamaktadır.

2. Tarihi Kayıtlara Göre Ayaş

Ayaş bir ilçe olarak köklü tarihi ile dikkat çekmiştir. Geçmişi, tarih öncesi çağlara kadar uzanan Ayaş, M.Ö. 2000 yılından itibaren Asurlar, Hititler, Frigler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler ve Galatların hâkimiyet sahaları içinde kalmıştır (Erzen, 1946). Çeşitli kaynaklarda Ayaş’ın Roma döneminde İstanbul yolu üzerinde olan önemli bir piskoposluk merkezi Mnizos (Minizos) ve durak yeri olduğu bilgisi geçer (Aldan,1965). Ayaş’ın İslam öncesi dönemde önemli bir merkez ve durak yeri olma vasfı Ankara’nın Türkler tarafından fethiyle birlikte yeni bir döneme girmekle birlikte devam etmiştir.

Ankara ve çevresinin Türk İslam toprağı hale gelmesi, Selçuklu Hükümdarı Süleyman Şah zamanından itibaren hızlanmıştır. 1071 Malazgirt Savaşı'ndan sonra Anadolu'ya giren Türklerin bir kolu olan Süleyman Bey komutasındaki Selçuklu Ordusu’nun 1073 yılında, Doğu ile Batı ülkelerinin çeşitli merkezlerini birbirine bağlayan yol üzerindeki Ayaş’ı (Minizos'u) fethederek, buraya Ayaş Oymağı’nı yerleştirdiği bilinmektedir. Selçuklu Türkleri Ayaş ve çevresine geldiklerinde hem şifalı suyu olduğu için ve hem de savunmasının kolaylığından dolayı Ayaş’ın Karakaya mevkiine yerleşmiş ve bu bölgede bir kale ile kaplıca inşa etmişlerdir.

(2)

Anadolu Selçuklu Hükümdarı II. Gıyasettin Keyhüsrev’in 1243 yılında Kösedağ Savaşı’nda Moğollara yenilmesinden sonra Anadolu’da, Selçuklu hâkimiyeti zayıflamış ve Anadolu tamamıyla Moğol hâkimiyeti altına girmiştir. Daha sonra Ankara ve çevresi birkaç yıl Eratna Beyliği’ne tabi olarak kalmış ve bu durum Ankara ve çevresinde Osmanlı Devleti’nin hâkimiyeti kurulana kadar devam etmiştir.

Güçlü bir ahilik yönetiminde geçiş dönemi yaşayan Ankara ve çevresi Osmanlı Hükümdarı Orhan Gazi’nin, Ankara’yı M. 1354 yılında oğlu Süleyman Paşa komutasındaki birlikle ele geçirmesi ile Osmanlı toprağı haline gelmiştir (Uzunçarşılı, 1983). Ankara toprakları Osmanlı Devleti’nin hâkimiyetine girdikten sonra zaman zaman Karamanoğulları ile Osmanlı arasında el değiştirmiştir. 1362’de Orhan Gazi’nin ölümü üzerine 1362’den sonra Ankara bir süre, yine Ahiler’in yönetiminde kalmıştır. 1387’de ise tekrar Osmanlı yönetimine geçmiştir. Şehir, 1402 Ankara Savaşı’ndan sonra ise Yıldırım Bayezid’in oğullarından Mehmet Çelebi ile Süleyman Çelebi arasında sürekli olarak el değiştirmiştir. II. Murat döneminde Ankara ve civarı imar edilen şehirlerarasında yer almıştır. Öyle ki, Fatih Sultan Mehmet zamanında bu bölge Orduyu Hümayun’un durak yerlerinden olmuştur (Uzunçarşılı, 1983).

Türk devrinde Ayaş kelimesine rastladığımız ilk tarihi kayıt, Osmanlılar dönemindeki 1462 (867 H) tarihli ve 9 numaralı Ankara Tahrir Defterinin vakıf kayıtlarıdır. Burada Ayaş üzümünün saraya gönderildiği hakkında bilgi vardır. Ayaş ile ilgili ulaşabildiğimiz en eski Osmanlı devri yazılı belgeleri ise H. 929 / M. 1523 tarihli “ Ankara Tahrir Defteri”, H. 938 / M. 1532 tarihli “ Ankara Evkaf Defteri”, H. 979 / M. 1571 tarihli “ Ankara Livası Mufassal Defteri” ve yine 979 / M. 1571 tarihli “Ankara Livası Vakıf Defteri”dir. Bunlardan başka Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan 206 numaralı Ayaş temettuat defteri (Güran, 2000), Ayaş’ın iktisadi, sosyal ve ticari hayatı hakkında önemli bilgiler veren bir kaynak olup H. 1256/M. 1840 tarihli sayım sonuçlarını ihtiva etmektedir. 200 sayfadan ibaret Ayaş kazasına ait bu defter haricinde Ayaş kazasına ait bir tane daha temettuat defteri vardır. Bu defter H. 1260/M.1845 yıllarında tutulmuştur. Bunlar içinde Ayaş camileri hakkında bilgi alabildiğimiz bir kaynak olan H. 1308 – 1309 / M. 1890 – 1891 tarihli Ankara Vilayeti salnamesinde Ayaş’ta toplam 45 cami, 15 mescit olduğu belirtilmektedir (Karaman, 2006).H. 1311 – 1318 / M. 1893 – 1900 tarihli Ankara Vilayeti Salnamelerinde de; hemen hemen aynı bilgiler bulunmaktadır. H. 1320 / M. 1902 tarihli Ankara Vilayeti Salnamesinde yukarıdaki bilgilere ek olarak; H. 1318 / M. 1900 yılında Ayaş’ta 5 caminin inşa ve tamir edildiği, belirtilmektedir (Karaman, 2006). H. 1325 / M. 1907 tarihli Ankara Vilayeti Salnamesinde de diğer salnamelerdeki bilgilere ek olarak; Ayaş’ın önceleri Ankara İstanbul yolu üzerinde bulunması sebebiyle önemli bir mevkide olduğundan ve salnamenin yazıldığı tarihte, şimendiferin kullanılmaya başlanmasıyla eski önemini yitirmiş olduğundan bahsedilmektedir (Ankara Vilayet Salnamesi, 1325/1907).

Bunlardan başka Ayaş hakkında önemli bilgiler veren bir diğer kaynak ise seyahatnamelerdir. Ankara tarih boyunca sade ve gösterişsiz, kıraç bir Anadolu kenti olsa da seyyahların daima ilgisini çekmiştir (Eyice,1972). Ayaş’ta Ankara’dan bahseden önemli seyyahların eserlerinde yer alan bir ilçe olmuştur. Ayaş Katip Çelebi’nin Cihannüması (Katip Çelebi, 2005), Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi (Evliya Çelebi, 2005) ve Charles Texier’in Küçük Asya (Charles Texier, 2002) Seyahatnamesinde yer almıştır. Bunlardan sadece Evliya Çelebi Ayaş cami ve mescitlerine değinmiştir. O bu ilçenin bin haneli ve on mihraplı olduğunu vurgular. Ayrıca “Çarşı içindeki cami ve mescit ile han ve hamamları, hünkâr hamamı, suk-i muhtasarı müferrihtir.” der (Evliya Çelebi, 2005). Evliya Çelebi’ye göre Ayaş merkezde o zaman on cami vardır.

Osmanlı döneminde Ankara sancağının 6 tımar nahiyesi ve 9 kadılık bölgesi içinde, belirli bir şehir veya kasabanın merkezlik ettiği Ankara dışındaki üç kazadan biri Ayaş’tı (Taş, 2004). Ayrıca İstanbul,

(3)

Ankara yolu üzerindeki önemli bir durak yeridir. Ankara-İstanbul arasındaki seyahatte Anadolu’daki üç kolun da ortak menzilleri olan Üsküdar - Gebze - İzmit - Sapanca - Hendek’ten sonra (Halaçoğlu, 2002). Ankara’ya gidecekler Geyve - Taraklı - Göynük - Nallıhan - Beypazarı - Ayaş’ı izleyerek Ankara’ya ulaşabilirlerdi (İnalcık, 1973).

3. Ayaş Cami ve Mescitlerinin Özgün Yönlerinin Bazı Nedenleri

Teknik anlamıyla mimari, medeni bir toplumun pratik ihtiyaçlarını karşılamanın yanı sıra, toplumun kendini ifade etmek üzere gerçekleştirdiği yapım tekniği ve sanatıdır. Bu açıdan mimari yapılar, yalnızca barınmayla ilgili zorunlu ihtiyaçların karşılanmasına yönelik olmayıp medeni kurumların hangi yönde geliştiğini yansıtan birer sembol olarak da önem taşır. Dini yapıların her biri de o dine ait ulûhiyet telakkilerini, ibadet şekillerini ve cemaat yapılanmalarını yansıtan özellikler taşır. Dini mimari mabede ait terminoloji, mekan organizasyonu ve işlevler bakımından çeşitli tasniflere tabi tutulur (Mülayim, 2005). İslam dini mimarisinin temel yapıları ise cami ve mescitlerdir.

Maddi varlık seviyesi ve manevi gelişmişlikle oldukça ilgili olan mimari dini mimari dahi olsa ortaya çıktığı toplumun sosyolojik gerçekliği oranında şekillenir. Ayaş İlçesi bu bağlamda Ankara ile paralel bir mimari gelenekten beslenerek bu çizgide cami ve mescitlere ev sahipliği yapmıştır. Anadolu Selçuklu döneminde Konya, Kayseri ve Sivas gibi önemli merkezlerden biri olmayan Ankara, bu şehirlerde görülen mimari donanıma sahip değildir. Ankara cami ve mescitleri daha küçük boyutlu ve sade bir görüntü vermektedir. Selçuklulardan sonra Beylikler ve Osmanlı hâkimiyetinde kalan Ankara toprakları Osmanlı’da klasik mimarisinin hâkim olduğu birinci derecede önemli merkezlerden biri olmamıştır. Dolayısıyla İstanbul, Bursa, Edirne, Manisa, Amasya gibi çeşitli merkezlerde ortaya çıkıp, süregelen klasik Osmanlı Cami mimarisinin örnekleri de Ankara ve Ankara cami mimarisinin örneklerini taşıyan Ayaş’ta görülmez. Bu durumun nedenleri arasında sosyo-kültürel yapı, siyasi etkenler, ekonomik durum, malzeme ve teknik, usta durumu başta olmak üzere iklim, yüzey şekilleri, madenler (ham madde kaynakları), bitki örtüsü, ekolojik denge, jeopolitik konum gibi belirleyici pek çok etken de sayabiliriz.

Ayaş camileri, plan tipi, cephe düzeni, örtü sistemi, yapı elemanları, süsleme özellikleri, malzeme ve teknik bütünlüğü ile dikkat çeker. Cami ve mescitler genellikle -nadir örnekler dışında- dikdörtgen planlı, sade görünümlü, dıştan kırma çatı içten ahşap tavanla örtülü, basit, özelliksiz kapı pencere ve minarelere sahip, pek çok teknik kusuru barındıran; içten ise çoğunlukla aynı tarzda alçı kalıplama mihrap ve ahşap konstrüksiyonlu tavan süslemeleri ile öne çıkar. Buna rağmen mimari açıdan yaratıcı görünmeyen bu sade camiler kendi içinde bir geleneğe sahiptir. Malzeme ve teknik yoksunluğu ve merkezden gelen mimarların etkisinden mahrum olma bu bölgede yerel imkânlarla süregelen bir cami ve mescit geleneği yaratmıştır. Bunda cami ve mescitlerin mimarisini belirleyen önemli etkenlerden biri ekonomik şartlardır. Zira mimari yapılar çoğu zaman toplumun ekonomik durumuna neredeyse paralel bir çizgide eserler ortaya koyar. Ayaş, eskiden beri kendi üretimini yapan bir ilçe olmakla birlikte sof hariç yerel ölçekte işletmelere sahip olmuştur (Faroqhi, 1985). Kendine yetecek ölçüde maddi imkânları olan bu ilçede, mimari açıdan gösterişli ve çok harcama yapılmış izlenimi veren cami ve mescitler inşa edilmemiştir.

Ayaş’taki sade mahalli mimarlık geleneğinin ekonomik temelli kökeni ile yakından ilişkili başka bir konu da bâni faktörüdür. Anadolu’da yüzyıllar boyunca pek çok önemli yapı gibi camilerin banileri yöneticiler ve zengin üst tabaka olmuştur. Ayaş’ta camilerin banileri ise, çoğunlukla bu ilçenin manevi önderi ya da yöneticisi olduğundan camilerin mimarileri anonim yapıcılık ve halk geleneği çerçevesinde

(4)

şekillenmiştir. Halk ve yöneticiler arasında aynı yerel olanakları paylaşmadan dolayı bir uyum doğmuş, toplumunun ihtiyaçlarının çok ötesinde ya da onlara yaratıcılık verecek bir tarzda mimari ya da dekoratif alanda denemelere girişilmemiş, genellikle yerel ustalarla ve onları görgü zenginliğine güvenilerek eserler inşa edilmiştir.

Ayaş cami ve mescitlerinin özelliklerini belirleyen başka bir etmen ise sosyolojik ve kültürel etmenlerdir. Mimarlık sanatı yaşamla iç içe olan ve fonksiyonelliğin öneminin yüksek olduğu bir sanat dalıdır. Resim, müzik, heykel ya da hat, tezhip, kalemişi vs. sanat türleri gibi daha soyut ve bağımsız dinamiklere dayanmaz. Bununla beraber işlevsellik ve toplumun bu kullanışlığı benimseyip yaygınlaştırması önemlidir. İşte burada toplumun beklentilerinin, ihtiyaçlarının derinliği ve kalitesi mahalli üslubu derinleştirir. Örneğin Ayaş’ta İslam dışında farklı din mensupları yaşamadığından mimari yapılar üzerinden bir itibar yarışına girilmediği gözlemlenir. Bu nedenle Ayaş’ta dini mimariyi abidevi boyutlara ulaştıracak bir sosyo-kültürel ortam da yoktur.

Sosyal yapının cami ve mescit mimarisine başka bir etkisinin yansıması, kadınların sosyal hayatın daima içinde olmasının bir sonucu olarak kadınlar mahfilinin hemen hemen her camide yer almasıdır. Bu durum Ankara’daki camilerde de dikkat çekmektedir. Cami ve mescitler ebat olarak küçük ya da ne kadar sade de olsa kadınlar için bir bölüm yapılmaya gayret edilmiştir.

Ayaş’ta cami ve mescit mimarisini belirleyen faktörlerden bir diğeri manevi etkileşimin yönüdür. Yani Ayaş’ta örneğin Bünyamin Ayaşi Cami’nin kendinden sonra yapılan cami ve mescitlerin mimarisi için önemli bir örnek olacağı tahmin edilebilir. Bünyamin Ayaşi’nin, Hacı Bayram-ı Veli'nin halifesi olduğu, dolayısıyla Melamiyye'nin kurucusu olabileceği ihtimali onun halk arasındaki manevi otoritesini göstermektedir (Şahin, 1989). Tıpkı Ankara merkezde Ahilerin yaptırdığı Ahi Şerafettin, Ahi Elvan camilerinin mimari özelliklerinin bir süre daha farklı camilerden uygulanması ya da Hacı Bayramı Veli Cami’nin yapılışının kendinden sonraki camilerin mimarisine örnek olması gibi Ayaş’ta da aynı etkileşimi görmek mümkündür. Bu noktada halkın manevi bir önderin ya da bir yöneticinin şahsına ve manevi yönüne hürmeti, ona benzeme arzusu yüzyıllar boyunca yaşayarak kent kültürünün sürekliliğini sağlamıştır. Hatta bu önemli camiler sadece mimarileri ile diğer camileri etkilememiş aynı zamanda bölgenin merkezini belirleyen ana unsur olmayı da başarmışlardır. İlçe daima bu merkezi camilerin etrafında gelişmiştir. Bir mimari eser daha sonraki ustalar, mimarlar için hem etkilenilen hem de tepki gösterilen bir yapı özelliği taşır. Bir mimar bazen bir yapının geleneğini sürdürmek bazen de onun geleneğinin dışında özgün ve faklı bir tasarım ortaya koymak isteyebilir. Ayaş camileri için duruma baktığımızda burada mimarların daha çok kendi yerel coğrafyasından beslendiğini ve onların özelliklerinin benzeri olan camiler inşa ettiğini söylemek mümkündür.

Ayaş cami ve mescitlerinin özelliklerinde belirleyici öğelerden biri de malzeme ve tekniktir. Camilerde kullanılan malzemenin elverdiği form ve süslemeler, teknolojik şartların boyutları mimarinin temel belirleyicileri arasındadır.

Ayaş camilerinin çoğu tuğla ve kerpiç duvarlı, ahşap tavanlı ve minberli, alçı mihraplı, tuğla ya da ahşap minarelidir. Bunların istisnaları mevcut olmakla birlikte bizim saydığımız özellikleri taşıyan eserler büyük bir çoğunluk teşkil etmektedir. Örneğin neredeyse tüm camiler tuğladandır, taş olanların ise çoğu moloz taştır. Bunların hiç birinde düzgün kesme taş kullanımı görememekteyiz. Çünkü Ayaş’ta bu teknolojiye sahip atölyeler bulunmadığı için böyle bir kullanıma rastlamayız. Mesela Ayaş camilerinde

(5)

klasik Osmanlı mimarisi süsleme öğelerinden mermerin kullanımını hiç göremeyiz. Camilerde sıklıkla kullanılan başka bir malzeme olan ahşabın çeşitli şekillerde kullanılmasının nedenlerinden biri de bu yapı ve süsleme malzemesinin bölgede eski çağlarda yeterince bulunmasıdır. Ahşap tavanlı, direkli, kapılı, pencereli, kadınlar mahfilli mescit ve cami sayısına bakınca ahşabın bölgede en kolay ulaşılabilen bir malzeme olduğunu ortaya koyabiliriz. Ayrıca ortaçağdan itibaren Ankara’daki ahşap işçiliği geleneğinde yetişen ustaların etkisini de göz önünde bulundurmak şarttır. Aynı şekilde bir Ankara klasiği olan Ankara alçı mihraplarının çoğunun aynı kalıplardan çıkan, çok girift süslemeleri taşımayan özellikte olması dikkat çekicidir. Ankara’da hem alçı malzemenin bol bulunan bir malzeme olmasının yanında, alçı mihrap atölyelerinin ve çok sayıda alçı ustasının yer aldığını dini mimari eserleri inceledikten sonra anlamak çok da zor olmaz. Alçı mihrap da Ayaş camilerinin süregelen bir örneği olmuştur.

Ayaş camilerinin mimari özelliklerinin ortaya çıkmasında amillerden biri de usta ve sanatçılardır. Zira bir mimari geleneğin yaratıcı gücü, inşaat faaliyetlerini destekleyerek maddi kaynağa olduğu kadar, asıl mimar ve ustaların görgü zenginliğine de bağlıdır. Hem sanatçı hem de mimar ve ustalar, kültürel gelişmesi içinde yaşadığı toplumun değerler sisteminde doğar, gelişir ve eser ortaya koyar. Yani sanatçı, yaşadığı çağın ve toplumun kültür yapısını en iyi biçimde kavramış ve meydana getirdiği eserde yoruma dökebilmiş, yaratıcı güce sahip kişidir. Ayaş camilerini inşa eden mimarlar, ustalar ve sanatçılar, hakkında maalesef detaylı bilgilerimiz bulunmasa da yapıların durumundan hareketle yerel öğelerle kendilerini beslemiş, büyük çapta yenilik ve değişikliğe gerek duymamış, yerel bir ekolden geldiklerini anlayabiliriz. Özellikle Osmanlı devrinde Anadolu coğrafyası ve hâkim olunan diğer topraklarda klasik Osmanlı üslubunun devam etmesi için, devlet eliyle bir takım önlemlerin alındığı bilinmektedir. Bazı şehirlere şehir mimarları tayin edilmiş, İstanbul’da hassa mimarlar ocağı kurulmuş ve arşiv belgelerinden anlaşıldığı üzere mimaride de belli standartlaşmalara kısmen gidilmiştir. Fakat Ankara bu önlemlerin alındığı eyalet ya da sancak merkezlerinden biri olmamış, kendi mahalli mimari geleneğini sürdürmüş bir kent olma özelliğini korumuştur. Ayaş camileri de bu çizgide bir mimar profiline sahip olmuştur. Ayaşlı mimar ve ustalar bu konuda Ayaş’ın manevi önderlerini daha çok örnek almışlar ve sadece gelenekle beslenmeyi tercih etmişlerdir. Burada ustaların eğitimleri, usta çırak ilişkileri, toplumdaki konumları, görgüleri, değişime açıklıkları, kaliteleri ve en önemlisi maddi şartları temel belirleyici olmuştur. Öyle ki Ayaş cami ve mescitleri, minareleri olmasa tipik bir Ayaş konağını ya da konutundan ayırmak çok kolay değildir.

4. Ayaş Cami ve Mescitlerde Mimari Özellikler

Ayaş cami ve mescitlerinin mimari özelliklerini belirlerken incelenen yapılar şunlardır: Ayaş Ulu Cami (14. yy. sonu 15. yy. başı), Aktaş Mescidi (15. yüzyıl), Bünyamin Cami (15. yy. sonu 16. yy. başı), Sinanlı Ulu Cami (M. 1547), Killik Cami (M. 1560), Şeyh Muhyiddin Cami (17. yy. sonu 18. yy. başı), Kesikbaş Cami (18. veya 19. yüzyıl) dışında Sinanlı beldesindeki Ulu Cami, Sinanlı Yeni Cami, Sinanlı Tekke Cami, Sinanlı Pınaraltı Cami, Sülüklü Pınar Cami, Tekke Köyü Cami ve Gökler Köyü Hacı Nasuh Camileri kaynaklara ya da günümüze ulaşılabilen kısmına göre incelenmiştir. Yapıların çoğunun tarih, bani ve usta kitabesi mevcut değildir. Fakat mimari ve süsleme özelliklerinden çeşitli araştırmacılar tarafından eserlerin hangi yüzyılda yapılmış olabileceği belirlenmiştir.

4.1. Plan Tipi

Ayaş’ta cami ve mescitlerin çoğu ahşap direklerin tavanı taşıdığı dikdörtgen planlı camilerdir. Mihraba dik sahınlardan ortadaki diğer sahınlara nazaran daha geniş ve yüksektir. Bu tipolojide sahınlar

(6)

mihraba dik olup, uzunlamasına dikdörtgen plan oluşturur. Burada sahın sayısı iki ile beş arasında değişmektedir. Ayaş Ulu Cami (Şekil 1), Ayaş Bünyamin Cami (Şekil 2), Ayaş Killik/Karakaya Mescidi (Şekil 3), Ayaş Sinanlı Ulu Cami (Şekil 4) de enlemesine dikdörtgen plan gösterseler dahi, zikredilen bu camilerin harimlerindeki ahşap ayak sistemleri onları ahşap direkli camiler tipolojisine dâhil eder.

Şekil 1. Ayaş Ulu Cami Planı (VGM’den) Şekil 2. Ayaş Bünyamin Cami Planı(VGM’den)

Şekil 3. Ayaş Killik Mescidi Planı(VGM’den) Şekil 4. Ayaş Sinanlı Ulu Cami Planı(VGM’den)

Orta Anadolu, İç Batı Ege ve Batı Karadeniz bölgesinde daha yaygın bir kullanıma sahip olmuş bu planın örneklerini özellikle 13 ve 14. yüzyıllarda görmekteyiz. Türklerin Orta Asya’dan getirdikleri düşünülen bu plan anlayışı Anadolu Selçuklu döneminde Konya Sahipata (1258), Afyon Ulu (1272) ve Sivrihisar Ulu (1275), Beylikler döneminde ise Beyşehir Eşrefoğlu Süleyman (1299) Karaman Hoca

(7)

Mahmud (14. yüzyıl), Kastamonu Kemah Köyü Halil Bey (1353), Kastamonu Kasabaköy (1366) ile Niğde Eskiciler (Şah) Mescidi (1413-14) de ahşap direkli olarak uygulanmıştır. Ankara’da ve buna bağlı olarak Ayaş’ta Selçuklular devrinde, başlayan bu cami tipolojisi form değiştirerek Cumhuriyet devrine kadar devam edecektir. Ayaş’ta cami ve mescitlerde yine dikdörtgen planlı olmakla birlikte enlemesine dikdörtgen planlı ve düz örtülü camiler de görülmektedir. Bu cami ve mescitlerin planlarında tek değişik kısım sahınların kıbleye paralel olması ve harim planının enlemesine bir dikdörtgen teşkil etmesidir. Bunun dışında örtü sistemi, örtüyü taşıyıcı unsurların duvarlar olması yönleriyle uzunlamasına dikdörtgen planlı camilerden farklı değillerdir. Ayaş Aktaş Mescidi (Şekil 5) ve Ayaş Şeyh Muhyiddin Cami (Şekil 6) planları böyledir.

Şekil 5. Ayaş Aktaş Mescidi Planı(VGM’den) Şekil 6. Ayaş Şeyh Muhyiddin Cami Planı (VGM’den)

Ayaş’ta camilerde görülen başka bir plan türü de kareye yakın dikdörtgen planlı cami ve mescitlerdir. Bu cami ve mescitler tıpkı uzunlamasına dikdörtgen olanlar gibi bir plana sahip olup sadece harimleri kareye daha çok benzemektedir. Ayaş Gökler Köyü (Hacı Nasuh/Eski) Cami (Şekil 7) planı böyledir.

(8)

4.2. Cephe Düzeni

Ayaş cami ve mescitlerinde cephe düzenleri son derece sade bir tarza sahiptir. Cepheleri süsleme ihtiyacı hissetmeyen bu mahalli üslup, pencere ve kapı düzenleriyle bir standart oluşturmamıştır. Abidevi olmayan kapılar, çoğunlukla basık taş kemerli ve ahşaptır. Günümüze, yerinde gelememiş olsalar da özellikle 14 ve 15. asırlarda bir kısım camilerde önemli ahşap işçiliği sergileyen kapılar olduğunu tahmin etmek güç olmaz. Cepheyi hareketlendiren başka bir unsur olan pencereler ise düzensiz açılmış, dikdörtgen formlu, ahşap lentolu ve demir parmaklıdır. Cami ve mescitlerinde yer alan pencereler dikdörtgen ya da kemerli, tek sıra ya da altlı üstlü ikişer sıra şeklindedir. Pencere düzenleri konusunda uygulamalar Osmanlı’dan çok Selçuklu cephe düzenine benzemektedir. Her cami ya da mescitte birbirinden farklı boyut ve sayılarda pencereler bulmak mümkündür. En yaygın form ise ahşap lentolu, dikdörtgen formlu, demir parmaklıklı pencerelerdir. Bu pencerelerin bir sıradakileri, diğer sıralardan daha küçük ya da büyük ebatta olabilmektedir. Ayaş Ulu Cami’nde doğu cephede, kuzeyde minare kaidesinin yanında bir, kapının güneyinde altta bir, üstte bir olmak üzere toplam üç pencere harime açılır (Foto 1). Güney cephede de altta iki, üstte alttakilerden daha küçük olmak üzere iki simetrik toplam dört pencere bulunur. Kuzey cephede ise kapının iki yanına yerleştirilmiş olan birer pencere bulunur. Ayaş Bünyamin Cami’nde güney cephede üstte iki dikdörtgen pencere, batıda üstte iki, altta üç dikdörtgen pencere; doğu cephede altta iki, üstte iki olmak üzere toplam dört pencere bulunur (Foto 2).

Foto 1. Ayaş Ulu Cami Cephe Düzeni Foto 2. Bünyamin Ayaşi Cami Cephe Düzeni

Ayaş Şeyh Muhyiddin Cami’nde, doğu cephede bir dikdörtgen pencere, güney cephede üstte dört, ortada dört, altta doğuda bir dikdörtgen pencere, batıda üstte asimetrik yerleştirilmiş üç dikdörtgen pencere mahfile, altta bir dikdörtgen pencere harime açılır. Kuzey cephede ise ahşap hatıllar arasında iki dikdörtgen pencere mahfili, altta kapının batısında bir dikdörtgen pencere de harimi aydınlatır (Foto 3). Ayaş Aktaş Mescidi’nde doğu cephede üstte iki pencere harime daha küçük bir pencere de mahfile açılır. Güney cephede üstte iki dikdörtgen pencere, batı cephede altta üç, üstte alttakilerden daha küçük üç olmak üzere toplam altı dikdörtgen pencere bulunur. Kuzey cephede giriş kapısının batısında altta bir pencere harime, cephenin doğusundaki pencere de mahfile açılır (Foto 4).

(9)

Foto 3. Şeyh Muhyiddin Cami Cephe Düzeni Foto 4. Aktaş Cami Cephe Düzeni

Ayaş Killik (Karakaya) Cami’nde doğu cephede iki dikdörtgen pencere, güney cephede ahşap hatıllar arasına simetrik yerleştirilmiş altta iki, üstte iki olmak üzere toplam dört dikdörtgen pencere, batı cephede ise güney cephenin alt kısımlarındaki pencereler hizasında iki dikdörtgen pencere yapıyı aydınlatır (Foto 5). Ayaş Kesikbaş Cami’nde harim güney cephe simetrik olarak yerleştirilmiş olan iki dikdörtgen pencere ile, batı cephede üç dikdörtgen pencere ile ve kuzey cephede kapının üstünde yer alan bir pencere ile aydınlanır. Kapının biraz batısında bulunan pencere ise alt kat mahfilinde bulunur. Ayaş Sinanlı Ulu Cami’nde kuzey cephede bir alt ve üst pencere, batı cephede üç üst ve bir alt pencere, doğu cephesinde üç alt ve bir üst pencere varken, güney cephede üç adet pencere bulunur (Foto 6).

Foto 5. Ayaş Killik Cami Cephe Düzeni Foto 6. Sinanlı Ulu Cami Cephe Düzeni

Ayaş Gökler (Hacı Nasuh) Cami doğuda ve güneyde iki adet dikdörtgen pencere ile aydınlanır. Ayaş Sinanlı Cami’nin hariminde güney cephesinde, mihrabın iki yanında dikdörtgen birer pencere ile doğu duvarında dikdörtgen iki pencere bulunur. Ayaş Sülüklüpınar Mescidi’nin güney cephesinde, mihrabın iki yanında derin dikdörtgen birer pencere ile doğu duvarında dikdörtgen birer pencere bulunur. Sinanlı Pınaraltı Cami’nde mihrabın iki yanında birer, doğu cephede üç, batı cephede altta üç, üstte iki adet pencere vardır.

Ayaş cami ve mescitlerindeki kapılar da sade, ahşap, çoğunlukla taş söveli ve tamirlerden sonra değişime uğramış kapılardır. Ayaş cami ve mescitlerindeki kapılara form ve tezyinat açısından bakacak olursak; Ayaş Ulu Cami’ne doğudaki iç içe iki dikdörtgen çerçeve ile sınırlandırılmış ahşap bir kapı görürüz. Yüzeyi alt ve üst kare, ortada dikdörtgen birimlere ayrılan kapıda, üstteki kare birimlerde oyma tekniğinde simetrik yazı bulunur. Ayaş Bünyamin Cami’ne doğu cepheden, sonradan açıldığı tahmin edilen, sivri

(10)

kemerlerin kuşattığı dikdörtgen bir kapı ile girilir. Kapı kemeri üzerinde iki adet de rozet bulunur. Ayaş Şeyh Muhyiddin Cami’nin batı cephesinde bugün kullanılmayan asıl giriş kapısı bulunur ki burası içte dikdörtgen çerçeveli, dışta ise segment kemerlidir. Kuzey cephede bulunan dikdörtgen çerçeveli giriş kapısının doğusundaki diğer kapı, mahfile çıkan merdivenlerinin bulunduğu mekâna açılır. Ayaş Aktaş Mescidi’ne kuzey cephenin ortasında yer alan, dikdörtgen çerçeveli bir kapı ile giriş yapılır. Kapının üzerinde boş olan bir kitabelik bulunur. Ayaş Killik (Karakaya) Cami’nin girişi kuzey cephe ortasında, dışa doğru kavis yapan profilli, sivri kemerin çevrelediği bir kapı iledir. Ayaş Kesikbaş Cami’nin girişi de kuzey cephede, dikdörtgen çerçeveli, basit bir kapı ile sağlanır. Ayaş Sinanlı Ulu Cami’nde giriş kuzey cepheden, üstünde kitabeliği olan basit bir kapı iledir. Ayaş Gökler (Hacı Nasuh) Cami’nin ve Sinalı (Yeni) Cami’nin girişleri doğu cepheden, basit birer kapı iledir. Ayaş Sülüklüpınar Mescidi’nin girişi doğu cephesindeki son cemaat mahallinin olduğu kısımdandır. Ayaş Pınarltı Cami’nin girişi ise batı cephededir.

4.3. Yapı Elemanları 4.3.1. Minber

Ayaş’ta ahşabın temel malzeme olarak kullanıldığı bölümlerin başında minberler gelir. Ayaş Ulu Cami’nin minberleri taklit kündekari ile yapılmış, ahşap işçiliğinin önemli örnekleridir. Bunun dışındaki cami ya da küçük mahalle mescitlerinde bulunan ahşap minberler tamir görmüş, yenilenmiş ve özelliksiz olan minberlerdir. Ayaş Ulu Cami minberi bazı yayınlara göre taklit kündekari tekniği (Karamağaralı, 1993) bazılarına göre ise oyma tekniği ile yapılmıştır (Görür, 1997) (Foto 7). Alçak kabartma motifler zemine yapıştırılarak yan aynalıklarda ince çıtalarla on iki kollu yıldızları geometrik bir ağ oluşturur. Bu ağdaki yıldız ve çokgen biçimlerinin içi, girift bitkisel desenle dolgunlaştırılmıştır. Taht altı kısmı da aynı teknikle yapılmıştır. Burada yan yana ve alt alta yerleştirilmiş sekizgenlerle yıldızlar vardır. Taht altında da sekizgen ve yıldızların içi girift bitkisel desenlerle dolgunlaştırılmıştır. Bu dolguda palmet, rumi ve yaprak motifleri görülür. Minberin korkuluk kısmı ise basit bir süslemeye sahiptir. Burada şeritler halinde yarım sekizgenler kesişerek geometrik bir motif oluşturur. Minber kapısının taş kısmı, çok dilimli kemer formundadır. Burada da taht altında görülen motif tekrarlanmıştır (Foto 8).

Foto 7. Ayaş Ulu Cami Taklit Kündekari Minberi Foto 8. Ayaş Ulu Cami Taklit Kündekari Minberi Süsleme ayrıntısı

Bu minberdeki işçiliğin kaba ve yüzeyselliğinden dolayı taşralı hatta Ayaş’lı bir ustanın eseri olabileceği ileri sürülmektedir. 13 ve 14. Yüzyıl minberlerinin süsleme inceliği ve girift kompozisyonları ile sedef, ahşap vb. kakma uygulamaların bulunmaması nedeni ile 15. Yüzyılda yapılmış olduğu tahmin

(11)

edilmektedir. 15. yy.a tarihlendirilen Ayaş Ulu Cami minberi, gerek süslemeleri, gerekse kapıdaki unsurları bakımından Ankara minberlerinin sade ve basit bir benzeridir. süpürgelikleri, merdiven korkulukları, köşkü, kapının bazı bölümleri ile yan aynalıklarını kuşatan ince bordürlerden bazıları yenilenmiştir. Ayaş Ulu Cami dışındaki ahşap minberler yakın tarihlerde yapılmış, herhangi bir süsleme veya teknik özelliği olmayan, fabrikasyon minberlerdir. Minberler çeşitli zamanlarda yenilendiği için asli hallerini muhafaza etmemektedir.

4.3.2. Mihrap

Ankara’da ve Ayaş’ta alçı mihrap yapımı gelenekçi bir tutumla sonraki dönemlerde de devam ettirilmiş ve yakın zamana kadar mihraplarda vazgeçilmez bir malzeme olarak kullanılmıştır. Geç dönem olarak nitelendirilen 18.yy. örneklerinde de yöntem ve teknik aynıdır. Elbette kalıplarda ve süslemelerde farklılıklar olmuştur. Ama kalıplama tekniğinin getirmiş olduğu yüzeysellik bu dönemde de süslemeye hâkim olmuştur. Batılılaşma döneminde özellikle Batı Anadolu’da görülen, mihrap ya da başka elemanların süslemelerinde görülen iri plastik etkili alçı işçiliği, Ankara’da hiç uygulanmamıştır.

Alçı malzeme Ankara’da en çok mihraplarda kullanılmıştır. Hatta Anadolu Türk sanatında bu özelliği ile mahalli bir özellik olarak dikkat çekmiştir. Ayaş ve çevresinde 14. yy. ın sonlarından itibaren çok sayıda örnekleriyle karşılaşılan bu mihraplar, teknik, üslup açısından kendilerine özgü bir gelişim ortaya koymuştur. Ayaş Ulu Cami’nin, Ayaş Bünyamin Cami’nin, Ayaş Şeyh Muhyiddin Cami’nin, Ayaş Aktaş Mescidi’nin, Ayaş Killik (Karakaya) Cami’nin, Ayaş Gökler Köyü (Hacı Nasuh/Eski) Cami’nin mihrapları alçı malzemeden yapılmıştır.

Ayaş Ulu Cami’nin mukarnas kavsaralı, alçıdan kalıplama tekniği ile yapılmış mihrabı farklı genişliklerde dört bordürle çerçevelidir (Foto 9). İlki neshi yazı bordürüdür ve burada kelime-i tevhid tekrarlanır. İkinci bordür iki şeritli geometrik geçme şeklindedir. Sırtları kavisli ince şeritlerin dikey yönde uzanıp eşit aralıklarla kesişmesinden oluşur. Kesişen şeritler arasında oluşan altıgenler içerisinde birer rozet bulunur. Bu bordürden sonra ince halat motif mihrabı çevreler. Üçüncü geniş bordür ise geometrik yıldız örgülü şeklinedir. Kesişen ince şeritler on iki kollu yıldızları oluşturur. Yıldızların ortasında dilimli birer rozet vardır. Şeritler kenarlarda yarım, merkezde tam yıldızları oluşturur. Mihrabın alınlık kısmı, iki yatay bölüme ayrılmıştır. Bu bölümlerde neshi yazı görülür. Köşelik kısmı, alçak kabartma yıldız motifleri ile süslüdür. Burada ince şeritlerin oluşturduğu altıgenler içinde altı kollu yıldız motifleri bulunur ve bunların içi dolgulanmıştır. Mukarnaslı kavsara ve nişin alt kısmı panolara ayrılmıştır. Bunların süslemesi, yüksek kabartma yıldız motiflerinden oluşur. Kesişen şeritler kenarlarda beş kollu yarım yıldızlar oluşturur. Mihrap nişini sınırlandıran sütunceler yivlidir. Bu sütunceler üstte kare altta ise mukarnaslı başlıklara sahiptir. Mihrap kavisli bir tepelikle sonlanır. Ömür Bakırer, bu mihrabın 14. yy. alçı mihraplarıyla benzer özellikler gösterdiğini ve muhtemelen bu yy. da yapılmış olabileceğini ileri sürer. Ama Ayaş Ulu Cami mihrabı, bitkisel kompozisyonların ağırlığı olan örneklerden ziyade Kastamonu Kasabaköy Mahmut Bey ve Kemah Köy Halil Bey Cami gibi şekil, üslup ve teknik bakımından Ankara ve çevresindeki 14. yy. sonu ve 15. yy. başına tarihlenen alçı mihraplarla aynı karakterdedir. Ayaş Ulu Cami mihrabı şekil, teknik ve üslup bakımından Ankara ve çevresindeki 14. yüzyıl sonları veya 15. yüzyıla tarihlendirilen alçı mihraplarla aynı karakterdedir. Süslemesinde kullanılan geometrik kompozisyonların benzerleri 15. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilen Ankara’daki Hacı Doğan, Rüstem Nail ve Hacı Seyyit Mescitleri’nin mihraplarında görülür. Hatta aynı kalıpların kullanılmış olması ihtimali de yüksektir (Eskici, 2001).

(12)

Foto 9. Ayaş Ulu Cami Alçı Mihrabı Foto 10. Bünyamin Ayaşi Cami Alçı Mihrabı

Ayaş Bünyamin Cami mihrabı mukarnas kavsaralı, alçıdan kalıplama tekniği ile yapılmıştır (Foto 10). Genişlikleri farklı beş bordürün dolaştığı mihrabın ince olan ilk bordürü, sarmaşık desenlidir. İkinci bordür, kartuşlar içinde kelime-i tevhidin tekrarı şeklindeki neshi yazı bordürüdür. Üçüncü geniş bordürde üst üste yerleştirilmiş ve ince şeritlerle birbirine bağlanan çokgenler görülür. Bu çokgenlerin içinde yine ince şeritlerden oluşan iki kolu yıldız motifleri ve damla biçimli motifleri vardır. Dördüncü bordürde kartuşlar içinde yer alan neshi yazı bordürü şeklindedir. İnce olan beşinci bordür, seçilmemekle birlikte çapraz desenlerden oluşur. Mihrabın bordürleri ince silmelerle birbirinden ayrılır. Alınlık kısmı, üç yatay bordüre ayrılmıştır. Bunlardan ilkinin üzerinde hiç birşey yoktur. Ortadaki iki bölümlüdür ve burada neshi yazılı kelime-i tevhid bulunur. Üçüncü bölümde ise neshi yazılı ayet görülür. Köşelik kısmında mihrabın üçüncü bordüründe görülen çokgen ve yıldız motifleri tekrarlanır. Mukarnaslı kavsara ile nişin alt kısmı, panolara ayrılmıştır. Panoların köşelik ve üçüncü bordüründe görülen motiflerle süslenmiştir. Niş sınırlandıran poligonal sütuncelerin gövdeleri, girift bir bitkisel kompozisyonla süslenmiş olup başlıkları mukarnaslıdır. Mihrap palmetlerle taçlandırılmıştır. Bu mihrap gerek şekil gerekse üslup bakımından Ankara’da 18. yy. ın ilk yarısına tarihlendirilen mihrap örnekleriyle aynı karakterdedir. Süslemede kullanılan yazı ve geometrik kompozisyonlar Leblebicioğlu Cami, Hacı Bayram Cami, Hacı İlyas Cami, Ağaçayak Cami, Zincirli Cami, Hacı Musa, Yeşil Ahi, Kağnıcıoğlu Cami, Çiçekçioğlu Cami, Hacı Arap Cami, Şeyh İzzeddin Camileri mihrapları ile Zeynel Abidin Mescidi Mihrabında karşımıza çıkar. Buna göre bu mihrap da aynı ustalar grubu tarafından yapılmış olduğu anlaşılan diğer mihrap gruplarıyla aynı tarihlerde, muhtemelen 18. yy. ın ilk yarısında yapılmış olmalıdır (Eskici, 2001).

Ayaş Şeyh Muhyiddin Cami mihrabı mukarnas kavsaralı, alçıdan ve kalıplama tekniği ile yapılmıştır. Mihrabı, genişlikleri farklı olan dört bordür çevreler. İlk bordür, üst üste yapılan boyamalarla oldukça zor seçilen ince bir sarmaşık deseniyle mihrabı dolaşır. İkinci bordür, kartuşlar içinde neshi yazının tekrarı şeklindedir. Üçüncü bordür, sarmaşık desenlidir. Dördüncü bordür, yine neshi yazının tekrarı şeklindedir. Mihrabın alınlık kısmı, üç yatay kuşağa ayrılmıştır. İlkinde neshi yazılı ayet, ilk bölümlü olan orta kuşakta kelime-i tevhid, üçüncü de ise ilk kuşaktaki ayet bulunur. Köşelik kısmında çokgenlerin birleşmesiyle oluşmuş on iki kollu yıldız kompozisyonları görülür. Mukarnaslı kavsara ile nişin alt kısmı arasında şerit halinde neshi yazılı kelime-i tevhid yer alır. Beş kenarlı mihrap nişi, panolardan ayrılmıştır ve panoların içi, köşelikte görülen motiflerle süslenmiştir. Mihrap nişini sınırlandıran çokgen sütuncelerin gövdesinde girift bitkisel sarmaşık deseni görülür, sütunce başlıkları da mukarnaslıdır. Mihrap gerek şekil, gerekse üslup

(13)

bakımından Ankara ve Ayaş’taki 18. yy.ın ilk yarısına tarihlendirilen mihrap örnekleriyle aynı karakterdedir. Mihrapta kullanılan süsleme kompozisyonları Ankara’da Leblebicioğlu, Hacı Bayram, Hacı İlyas, Ağaç Ayak, Zincirli, Hacı Musa, Yeşil Ahi, Kağnı Pazarı, Çiçekçioğlu, Zeynel Abidin, Hacı Arap, Şeyh İzzeddin, Ayaş Bünyamin Cami mihraplarıyla karşımıza çıkmakta ve hepsinde ortak kullanılmış olan kalıpların olduğu anlaşılmaktadır. Bu mihrap da muhtemelen 18. yy. ın ilk yarısında yapılmıştır (Eskici, 2001).

Ayaş Aktaş Mescidi mihrabı alçıdan, mukarnaslı kavsaraya sahip ve kalıplama tekniği ile yapılmıştır (Foto 11). Mihrabı çevreleyen farklı genişlikteki beş bordürden ilki neshi yazı bordürüdür ve kelime-i tevhid tüm bordürde tekrarlanır. İnce olan ikinci bordür, bitkisel desenlidir. Üçüncü bordürde, kartuşlar içinde neshi yazı, mihrabı çevreler. Dördüncü bordürde, kesişen çokgenlerin oluşturduğu yıldız kompozisyonu görülür. Beşinci bordür ise ikinci bordürdeki sarmaşık deseninin tekrarı şeklindedir. Mihrabın alınlık kısmındaki yatay panoda neshi yazılı ayet yer alır. Köşelik kısmında dördüncü bordürdeki kesişen çokgenlerin oluşturduğu yıldız kompozisyonunu tekrarlanmıştır. Mukarnaslı kavsara ile nişin alt kısmı arasında kelime-i tevhidin yazıldığı neshi yazı şeridi vardır. Beş kenarlı olan mihrap nişinin alt kısmı panolara ayrılmıştır. Panolar, dördüncü bordür ile köşelikte görülen çokgenlerin kesişmesiyle oluşmuş yıldız kompozisyonu ile süslüdür. Mihrap nişini sınırlandıran sütunceler, yarım silindiriktir ve tabla şeklinde başlıklara sahiptir. Mihrap, bir sıra palmetle taçlandırılır. Bu mihrap da süsleme açısından geç dönem Ankara mihraplarında ortaya çıkan iki farklı üslubu ortaya koyar. Süslemenin genelinde kullanılan yazı ve geometrik kompozisyonlar, 18. yy. ın ilk yarısına tarihlendirdiğimiz Ankara Hacı Bayram, Ağaç Ayak, Zincirli, Hacı Musa, Ayaş Bünyamin, Ayaş Şeyh Muhyiddin, Ayaş Sinanlı Ulu Cami mihrapları gibi pek çok mihrap ile aynı özellikler göstermekte ve bunlarda kullanılan kalıpların bu cami mihrabında da kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ancak mihrabın ikinci ve beşinci bordüründe yer alan barok karakterli bitkisel süsleme sadece 1759-1784 yılları arasında tarihlendirilen Ankara Sarı Kadı Cami mihrabında karşımıza çıkar. Buna göre 18. yy. ın ilk yarısı ve kısmen de yüzyılın üçüncü çeyreğindeki süsleme unsurları ile aynı karakterde olan mihrabın 18. yy. ortalarına doğru yapılmış olduğu kabul edilebilir (Eskici, 2001).

Ayaş Killik (Karakaya) Cami mihrabı kalıplama tekniği ile yapılmış alçıdandır ve mukarnaslı bir kavsaraya sahiptir(Foto 12). Mihrabı farklı genişliklerde dört bordür çevreler. İlk bordür, kelime-i şehadetin tekrarlandığı nesih bordürdür. İkincisi silme şeklinde sırtları kavisli şeridin belli aralıklarla kesişmesiyle oluşmuş altıgen örgüsü şeklindedir. Altıgenlerin içinde girift dallarla dolgulanmış rozetler bulunur. Sırtı kavisli daha ince iki şeridin ilmeklemesiyle oluşmuş ince bir halat örgüsünden sonra kalın olan dördüncü bordürde, ince şeritler kesişerek merkezde on iki kollu yıldızları oluşturur. Bu geometrik örgüde, yıldızlar, kenarları yarım, ortada ise tamdır. Merkezi yıldızların ortasında dilimli rozetler görülür. Mihrabın alınlık kısmı, iki yatay kuşağa ayrılmıştır. Bunlardan ilki neshi yazı, ikincisi ise kesişen çokgenler şeklindedir. İki yatay kuşak, inci dizisi ile ayrılmıştır. Kenar çevirisi de inci dizisi biçimindedir. Köşelik kısmı, altı kollu yıldızlarla süslenmiştir. Yıldızların içi, inci taneleriyle doldurulmuştur. Mukarnaslı kavsara ile nişin alt kısmı arasında kelime-i tevhidin yer aldığı neshi yazı şeridi bulunur. Dört köşe olan mihrap nişinin alt kısmı, panolara ayrılmıştır. Her panonun içinde yıldızlarla oluşturulmuş bir süsleme görülür. Burada yıldızlar birleşerek geometrik bir ağ meydana getirir. Mihrap nişini yivli sütunceler sınırlandırır. Sütuncelerin başlıkları zar tiplidir, alt kısımları ise mukarnaslıdır. Caminin ahşap konstrüksiyonu Ayaş Sinanlı Ulu Cami’ye (1547) çok benzese de, mihrabı 14. yy. sonları ve 15. yy. başlarında yapılmış Ankara mihraplarıyla aynı karakterdedir. Özellikle 15. yy. a ait Ankara Hacı Doğan, Rüstem Nail, Hacı seyit, Ayaş Başayaş Köyü ve Kalecik Saray Cami mihraplarında, yüzey kaplaması olarak aynı geometrik kompozisyonlar kullanılmıştır. Levha boyutlarından da hareketle, bu mihrapların hepsinde büyük ölçüde aynı kalıpların kullanılmış olduğu tespit edilebilir.

(14)

Foto 11. Ayaş Aktaş Mescidi Alçı Mihrabı Foto 12. Ayaş Killik Cami Alçı Mihrabı

Ayaş Gökler Köyü (Hacı Nasuh, Eski ) Cami mihrabı alçıdan, dikdörtgen formlu, altıgen nişli ve kavsaralıdır. Mihrap nişi, yazı şeridi olan iki bordürle kuşatılmıştır. Köşelerde bitkisel ve geometrik süslemeler yer alır. Mihrabın üstü de taçlandırılmıştır. Ankara mihraplarının orijinal bir özelliği olan 14 ve 15. yy. a tarihlenen bir grup mihrapta alçı içine gömülmüş kâse uygulamaları ile karşılaşırız. Ahi Yakup ve Ayaş Başayaş Köyü Cami mihraplarında bu kâseler köşeliğin üst kısmına yerleştirilmiştir.

4.3.3. Müezzin ve Kadınlar Mahfilleri

Ayaş cami ve mescitlerinde temel öğelerden olan kadınlar mahfili hemen hemen her cami ve mescitte neredeyse vazgeçilmez bir eleman gibidir. Ankara’da hemen her cami ya da mescitte kadınlar mahfilinin bulunması geçmiş dönemlerde de kadınların sosyal hayatın içinde olmasıyla ilgili bir durumdur. Ayaş Ulu Cami’nde kadınlar mahfiline ayrı bir kapı açılırken (Foto 13); Ayaş Bünyamin (Foto 14), Ayaş Killik (Foto 15), Ayaş Şeyh Muhyiddin (Foto 16) gibi cami ve mescitlerde kadınlar mahfiline çıkış caminin içindendir. Beylikler ve Osmanlı devrinde görülen mermer ya da taş malzemeden, geometrik şebekeli kadınlar, müezzin ya da hünkâr mahfilleri örnekleri Ayaş’ta hiç görülmez. Bu kadınlar mahfillerinin hepsi ahşaptan olup, ahşap direklerle taşınmaktadır.

(15)

Foto 15. Killik Cami Kadılar Mahfili ve Ahşap Sütunlar Foto 16. Şeyh Muhyiddin Cami Kadınlar Mahfili 4.3.4. Örtü Sistemi

Ayaş’ta camilerin çoğu ahşap sütunlarla taşınan, ahşap kirişlemeli tavana sahiptir. Tavanın üzeri eğimli kırma çatı ile örtülmüş ve alaturka kiremit ile kaplanmıştır. Cami ve mescitlerin özgün hallerinde toprak düz damlı olduğu sonradan bu örtü sistemine geçildiği bilinir. Genellikle ahşap döşeme kirişlerinin alt yüzeylerinin ahşapla kaplanması sonucu oluşan ahşap tavanlar lata ve çıtalarla bezenip boyanmıştır. Bu bezeme daha çok tavanın orta (göbek) bölümünde ve duvarla birleştiği alanda yoğunlaşır. Tavanlarda yapılan bezeme çoğunlukla geometrik niteliklidir. Tavanları manzaralarla ya da bitki ve meyve kompozisyonlarıyla bezeli büyük yapılarda, boyama, tavan yüzeyine gerilen bir dokumanın üstüne yapılmıştır. Ayaş Ulu Cami’nin, Ayaş Bünyamin Cami’nin, Ayaş Şeyh Muhyiddin Cami’nin, Ayaş Aktaş Mescidi’nin, Ayaş Karakaya (Killik) Mescidi’nin, Ayaş Kesikbaş Cami’nin, Ayaş Sinanlı Ulu Cami’nin, Ayaş Gökler (Hacı Nasuh) Cami’nin, Ayaş Sinanlı (Yeni) Cami’nin, Ayaş Sülüklüpınar Mescidi’nin, Ayaş Pınaraltı Mescidi’nin üst örtüsü dıştan dört omuzlu kırma çatı, içten düz ahşap tavanlıdır.

4.3.5. Minare

Ayaş camilerindeki minarelerin kaideleri genellikle kare formlu ve taş malzemedendir. Gövde ise silindirik ve tuğla malzeme ile inşa edilmiştir. Şerefe kısımları ise konik külahla sonlanır. Ayaş cami ve mescitlerinde bilhassa da sokak aralarında küçük ebattaki bazı mescitlerin minareleri ahşaptan olanlar mevcuttur. Bu minarelerin çoğu tamir görmüş, 17 veya 18. yy. özellikleri taşıyan bir üslupla tamir edilmiştir. Ayaş Ulu Cami’nin batı cephesine bitişik olarak yapılmış olan minare, kaidede düzgün taş, diğer kısımlarda tuğla kullanılarak yapılmıştır (Foto 17). Minarenin üst kısmı yenilenmiştir. Minare kaidesi dikdörtgen prizma şeklindedir. Minareye çıkış kapısı da kaidenin güney kısmında yer alır. Üçgenli bir kuşak vasıtasıyla geçilen pabuç kısmı, bilezikle sona erer. Tamamen tuğladan örülmüş silindirik gövdeye geçiş sağlanır. Minarenin şerefesinde bir tamir kitabesi yer alır. Şerefe altı çıkıntıları yarım silindirik küçük yivlerle oluşturulmuştur. Buna benzer bir uygulama külah altında da görülür. Ayaş Bünyamin Cami minaresi kuzeybatı cephede yer alır (Foto 18). Kaidesi kesme taştan, diğer kısımları da tuğla ile yapılmıştır. Kaidedeki düzgün kesme taşlar arasında beyaz derzler görülür. Dikdörtgen prizma şeklindeki kaideden üçgenli kuşağın yer aldığı pabuç kısmına geçilir. Bir bilezikle sona eren pabuçtan böylece tamamen tuğla örgülü, silindirik gövdeye geçilir. Silindirik gövde üzerinde yine tuğla kullanılarak yapılmış halat örgüsü şeklinde iki yatay kuşak görülür. Minarenin şerefe altı, uçları sivri tuğla çıkıntılarından oluşur.

(16)

Foto 17. Ayaş Ulu Cami Tuğla Minaresi Foto 18. Bünyamin Ayaşi Cami Tuğla Minaresi

Ayaş Şeyh Muhyiddin Cami’nde kuzey cephenin doğusunda da hafifçe taşıntı yapan eski minare kaidesi bulunur. Çatı hizasına kadar yükselen kaide, aralarında beyaz derzler ve ahşap hatıllar bulunan düzgün kesme taşlarla örülmüştür. Caminin esas minaresinin ahşap olduğu, şerefe altında ahşap sarkıtlar bulunduğu söylenmektedir. Ayaş Killik (Karakaya) Cami’nin ahşap minaresi, kuzeydoğuda yer alır (Foto 19). Ayaş Aktaş Mescidi’nin ahşap minaresi, kuzeydoğuda çatıda yer alır (Foto 20).

Foto 19. Killik Cami Ahşap Minaresi Foto 20. Aktaş Cami Ahşap Minaresi

Gövdede, şerefe altında uçları kavisli şekilde oluşturulmuş bir şeride sahip olan minarenin dairesel şerefe kısmının altı, damla biçimindeki sarkıtlardan oluşur. Petek kısmının külaha yakın bölümünde de gövde üzerindeki kavisli şekiller tekrarlanır ve petek kısmını dolaşır. Ayaş Kesikbaş Cami’nin ahşap minaresi, kiremit kaplı kırma çatının devam ettiği çıkıntı üzerinde yer alır.

(17)

5. Malzeme ve Teknik

Ayaş cami ve mescitlerinde belirli malzemelerin kullanıldığını görmekteyiz. Camilerde kesme taş, mermer kullanılmayan duvarlar kerpiçten, tuğladan yapılmış, arada ahşap hatıllar yer almıştır. Temelde kullanılan moloz taşın yanında, devşirme malzemelerin kullanımına rastlanmaktadır. Camiler harimde ahşap direklerin taşıdığı ahşap tavanla sonlanır. Ayaş Ulu Cami’nin, Ayaş Bünyamin Cami’nin beden duvarları moloz taşla inşa edilmiştir. Ayaş Şeyh Muhyiddin Cami’nin, Ayaş Sinanlı (Yeni) Cami’nin, temeli, subasman seviyesine kadar taştır. Ayaş Aktaş Mescidi, Ayaş Killik (Karakaya) Cami, Ayaş Sinanlı Ulu Cami, Ayaş Gökler Köyü (Hacı Nasuh/Eski) Cami moloz taş duvarla inşa edilmiştir. Ayaş Şeyh Muhyiddin Cami’nin, Ayaş Kesikbaş Cami’nin, Ayaş Sinanlı (Yeni) Cami’nin, beden duvarları kerpiç malzemedendir. Ayaş Ulu Cami’nin, Ayaş Aktaş Mescidi’nin, Ayaş Killik (Karakaya) Cami’nin duvarlarında ahşap hatıl kullanılmıştır. Ayaş Ulu Cami’nin tavanı, kadınlar mahfil ve minberi ahşaptandır. Ayaş Bünyamin Cami’nin, Ayaş Şeyh Muhyiddin Cami’nin, Ayaş Aktaş Mescidi’nin, Ayaş Killik (Karakaya) Cami’nin, Ayaş Kesikbaş Cami’nin, Ayaş Sinanlı (Yeni) Cami’nin, mahfilleri ve tavanı ahşap malzeme ile yapılmıştır. Ayaş Gökler Köyü (Hacı Nasuh/Eski) Cami’nin, Ayaş Sinanlı Ulu Cami’nin, Ayaş Sülüklüpınar Mescidi’nin tavanı ahşap malzeme ile yapılmıştır.

Ahşap sütun ve ayaklar Ayaş’ta hemen her devirde hem tavan örtüsünü hem son cemaat mahallini taşıyan yapısal öğeler olarak cami mimarisinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Ayaş Ulu Cami’nin harimi düzenli aralıklarla yerleştirilmiş, altı adet ahşap sütun tarafından, Ayaş Bünyamin Cami’nin harimi düzenli yerleştirilmiş altı adet ahşap sütunla, Ayaş Aktaş Mescidi’nin ahşap düz örtü sistemi, düzenli aralıklarla yerleştirilmiş dört ahşap destekle, Ayaş Killik (Karakaya) Cami’nin enine dikdörtgen planlı harimi ikişer sıra ahşap sütunla, Ayaş Sinanlı Ulu Cami’nde harimin ahşap konstrüksiyonu ortada on iki, yanlarda üçerden altı olmak üzere toplam on sekiz kolonla, Ayaş Gökler Köyü (Hacı Nasuh) Cami’nin ibadet mekanı ortada dört ahşap taşıyıcı ile taşınır.

6. Süsleme

Ayaş cami ve mescitlerinde kullanılan sınırlı süsleme öğeleri belli bir bütünlük içinde devam eder. Neredeyse yok denecek kadar az olan taş süslemenin nadir örneklerinden biri Ayaş Bünyamin Cami’ne doğu cepheden, sonradan açıldığı tahmin edilen, sivri kemerlerin kuşattığı dikdörtgen bir kapı kemeri üzerinde iki adet de rozette görülür. Ayaş Bünyamin Cami’ne sonradan açıldığı tahmine dilen kapı üzerindeki rozetler, kapı bu örneklerin en belirginleridir. Fakat bunlar Ayaş camilerinde görülmeyen ve son devir tamiratlarında bu hale gelmiş süslemelerdir.

Ayaş camilerinde en çok kullanılan süsleme türü ahşap süslemedir. Ayaş cami ve mescitlerinde Selçuklu ve Osmanlı zamanlarında örtü sistemi içten düz ahşap tavandır. Bunun en erken örnekleri Selçuklu eserleri ile başlayıp 20. yüzyılın başlarına kadar devam etmiştir. Ayaş cami ve mescitlerinde ahşap süsleme, cami ve mescitlerin tavan kaplamalarında, mahfillerin sütun başlıklarında görülmektedir. Ahşap tavan kaplamaları düz veya geometrik çıtalı olup, içlerinde merkezi göbek kompozisyonu bulunan örnekler çoğunluktadır. Ayaş cami tavanlarında, kalın kirişler üzerine birbirine paralel olarak konmuş olan tavan kirişleri üzerine tahtalar ince çıtalarla baklavalara ayrılmaktadır. Gerek orta kiriş ve gerekse kenar bingilerinin pervazları aşı boyalıdır. Burada geometrik süslemeden ziyade bitkisel süslemeler ağır basmaktadır. Ayaş Killik Cami tavanı (Foto 21), Şeyh Muhyiddin Cami tavanı (Foto 22), Ortabereket Köyü Cami tavanı (Foto 23) ve Ilıca Eski Cami tavanı (Foto 24) kadınlar mahfili ahşap tavan göbeği geometrik ve bitkisel tavan göbeği süslemeleri ile dikkat çeker.

(18)

Foto 21. Killik Cami Tavan Göbeği Foto 22. Ayaş Şeyh Muhyiddin Cami Tavan Süslemesi

Foto 23. Ortabereket Köyü Cami Ahşap Tavan Göbeği Foto 24. Ilıca Eski Cami Kadınlar Mahfili Ahşap Tavan Göbeği

Ankara cami ve mescitlerinde ahşap süsleme yaygın olarak kullanıldığından, ahşabı süsleme imkânı verebilen bir süsleme tarzı olan kalem işleri 15. yy. daki örneklerden itibaren görülmeye başlanmış, 17 ve 18. yy. yapılarında da uygulanmaya devam etmiştir. Ayaş Ulu Cami’nin tavanı (Foto 25), Bünyamin Ayaşi Cami kadınlar mahfili ahşap tavan süslemeleri (Foto 26) ve Killik Cami tavanı ve pencere pervazındaki kalemişleri (Foto 27) bunun kalan nadir örneklerindendir. Bu süslemeler zaman içinde yok olup, günümüze olması gerekenden çok daha az sayıda ve bozulmuş, yenilenmiş örneklerle gelse dahi yine de orijinalindeki zenginlik konusunda bir fikir vermektedir.

(19)

Foto 25. Ayaş Ulu Cami Tavan Süslemeleri Foto 26. Bünyamin Ayaşi Cami Ahşap Tavan Süslemeleri

Foto 27. Killik Cami Pencere Pervazındaki Kalemişleri

Ayaş cami ve mescitlerindeki mevcut minberlerin hepsi ahşap malzemedendir. Ayaş Ulu Cami’nin taklit kündekari minberi dışındaki ahşap minberler yakın tarihlerde yapılmış, herhangi bir süsleme veya teknik özelliği olmayan, ahşap minberlerdir. Ankara’da 12. yüzyılın sonlarında başlayan ve 17-18. yüzyıllara kadar devam eden bir ahşap minber geleneğinin olduğunu söyleyebiliriz. Bilhassa Ankara’da 12. yüzyılda yapılmış Alaeddin Cami minberi, 13.yy. sonunda yapılmış Arslanhane Cami minberi gibi nitelikli ahşap işçiliği sergileyen örneklerden hareketle bu devirlerde Ankara’da bunu gibi günümüze ulaşmayan ahşap minberler yapıldığını tahmin etmekteyiz. Daha sonraki devirlerde de bu gelenek devam etmekle birlikte ahşap işçiliğindeki kalite düşmüştür. 17 ve 18. yy. ahşap minberleri daha kalitesiz örnekler olmakla birlikte ahşap işçiliğinin devam etmesi açısından önemlidir.

(20)

7. Sonuç

Ayaş cami ve mescitlerinin daha çok bulundukları mahallede halkın günlük ibadetinin de gerçekleştirdiği küçük çaplı sade yapılar oldukları anlaşılmaktadır. Bu yapılan cami ve mescitlerden en erken tarihli olanı 14. Yüzyılın sonu 15. Yüzyılın başında yapılmış olan Ayaş Ulu Cami’dir. Bu cami ile başlayan Ayaş cami ve mescit geleneği Ayaş’ta farklı yüzyıllarda aynı üslupla devam etmiştir. 20.yy.a kadar gelen cami ve mescitlerin planları, malzeme ve teknikleri, süsleme özellikleri, yapı ve mimari öğelerinin kullanımı ve tarzı konusunda ilginç bir bütünlük görülmektedir. Genellikle uzunlamasına dikdörtgen planlı, içte düz ahşap tavan, dıştan kiremit çatı ile örtülü, sade cephe düzeneğine sahip, moloz taş temelli, kerpiç ya da tuğla duvarlı, ahşap doğramalı kapı ve pencere sistemine sahip, alçı mihraplı, ahşap minberli, ahşap kadınlar mahfili ve tavan konstrüksiyonuna sahip camiler hemen her yüzyılda gelenek haline gelmiştir. 13, 14 ve 15. yy.larda harimin çok sayıda ahşap ayakla taşındığı cami ve mescitler çoğunluktayken, 17 ve 18. yy.larda bu gelenekten vazgeçilmiş, harimde ahşap ayaklar yerine tavan duvarlara oturtulmuştur (Öney, 1971). Ayaş halkı yüzyıllar boyunca kendi sosyal yapısı ve şartları içinde ihtiyaçlarını karşılamış, kendi dini mimarisini yaratmış, bu mimari gelenek günümüze kadar korunarak özgünlüğünü ispatlamıştır. Ayaş’taki Selçuklu camilerin ve mescitlerin, mimarileri, planları, süslemeleri, tarzları ve tekniklerinin Osmanlı devri eserlerinde de kesintiye uğramaksızın devam ettiğini görmekteyiz. Ayaş camilerindeki bütün bu ortak mimari uygulamalar, büyük ölçüde Selçuklu eserlerinden ilham alan Ankara cami mimari üslubu, Ayaş’ta da tıpkı Ankara gibi idarî, siyasî ve diğer sebeplerden kaynaklanan güçlü ve yaygın bir karaktere sahiptir.

Referanslar

Aldan, M.(1965) Türlü Yönleriyle Ayaş, Ay Yıldız Matbaası, Ankara.

Ankara Vilayet Salnamesi 1325 (1907) Tarihli. (1995) Ankara Enstitüsü Vakfı yay. Ankara,

Bakırer, Ö.(2000) On Üç ve On Dördüncü Yüzyıllarda Anadolu Mihrapları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara. Bayrakal, S.(2008) Erken Dönem Osmanlı Minberleri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, İstanbul.

Ersay, A. (2010) Ankara’da Dini Yapılarda Mahalli Üslup, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniv. Sos. Bil. Enst., Ankara.

Erzen, A. (1946) İlkçağlarda Ankara, Türk Tarih Kurumu yay., Ankara.

Eskici, B. (2001) Ankara Mihrapları, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara.

Evliya Çelebi (2005). Evliya Çelebi Seyahatnamesi, Haz. Yücel Dağlı-Seyit Ali Karaman, 2, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

Eyice, S. (1972) Ankara’nın Eski Bir Resmi, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara.

Faroqhi, S.(1985). 17. yy. Ankara'sında Sof İmalatı ve Sof Atölyeleri, İktisat Tarih Mecmuası c. 41, 237-259. Güran,T. (2000) 19. Yüzyıl Temettuat Tahrirleri, Osmanlı Devleti’nde Bilgi ve İstatistik, Ankara.

Halaçoğlu, Y. (2002). Osmanlılarda Ulaşım ve Haberleşme, Ankara. İnalcık, H. (1973). The Ottoman Empire, The Classical Age, London.

Karaçağ A. (2010). Ayaş(Ankara) Ulu Camii, Akdeniz-Sanat Dergisi, 95-116.

(21)

Karaman, A.F. (2006). XIX. Yüzyıl Ortalarında Ankara İline Bağlı Ayaş Kazasının Sosyal ve Ekonomik Durumu, Gazi Üniv. Sos. Bil. Enst., Ankara.

Katip Çelebi (2010). Cihannüma, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, İstanbul.

Muhammet, G. (1997) Ayaş Ulu Camii Minberi, Ayaş ve Çevresi Kültür- Sanat Araştırmaları Sempozyumu Bildirileri, Ankara, 245-253

Mülayim, S. (2005) Mimari, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, 30, 91-95. Öney, G. (1971). Ankara’da Türk Devri Dini ve Sosyal Yapıları, Ankara.

Şahin, K. (1989) Bünyamin Ayaşi, TDV Diyanet Ansiklopedisi, 2, 491.

Texier, C. (2002). Küçük Asya - Coğrafyası, Tarihi ve Arkeolojisi, Enformasyon ve Dokümantasyon Hizmetleri,, Ankara.

Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler (1983). Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayını I, Ankara. Uzunçarşılı, İ.H. (1983). Osmanlı Tarihi, c.I, Ankara.

(22)

Şekil

Şekil 7. Gökler Köyü (Hacı Nasuh) Cami Planı
Foto 1. Ayaş Ulu Cami Cephe Düzeni  Foto 2. Bünyamin Ayaşi Cami Cephe Düzeni
Foto 5. Ayaş Killik Cami Cephe Düzeni  Foto 6. Sinanlı Ulu Cami Cephe Düzeni
Foto 7. Ayaş Ulu Cami Taklit Kündekari Minberi  Foto 8. Ayaş Ulu Cami Taklit Kündekari Minberi Süsleme ayrıntısı
+6

Referanslar

Benzer Belgeler

 Cumhuriyet döneminde yapılan bu büyük kanunlaştırmalarla Türk Hukuku tamamıyla “Kara Avrupası” hukuk sistemine dahil olmuştur.  Modern Türk hukukunun

 Yazılı kaynaklar, devletin yetkili organları tarafından konulmuş olan bütün hukuk kurallarından oluşur..  Devletin yetkili organları tarafından konulmuş ve

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) isimli bir mahkeme kurulmuştur.. Sözleşmede tanınan temel hak ve hürriyetleri, sözleşmeyi imzalayan bir devlet tarafından ihlal

 Vergi mahkemelerinde dava açılması, dava edilen vergi, resim, harç ve cezaların tahsil edilmesini durdurur. 2- TAM YARGI DAVALARI c-)Vergi Davaları:.  Vergi davaları,

 Hukuka uygun fiiller, kişilerin kendisine hukuki sonuçlar bağlanan ve hukuk düzeninin istediği şekildeki hareketleridir.  Bu durumda kişiler hukukun emrettiğini yaparlar

Örneğin alacak hakkı borçlar hukuku (=özel hukuk) tarafından düzenlendiği için bir “özel hak”, buna karşılık “seçme ve seçilme hakkı” anayasa hukuku

İlk dönem; genel olarak 1850-1880 yılları arasını kapsamaktadır ve Sanayi Devrimi’nin beraberinde getirdiği ağır koşulların olumsuz sonuçlarını ortadan

Genel olarak sosyal güvenliğin konusu olan tehlikeler; niteliklerine göre ve sonuçlarına göre olmak üzere 2 grupta toplanır.. Niteliklerine göre tehlikeler